6 Nisan 2007 Cuma

Kanser'den Korkma.......

Kalp-Damar
ve Kolesterol
Kansizlik
Bobrek
Basinda Biz
Bir Doga Harikasi
Ari Poleni
Pratik Cozumler
Dogal Maskeler
Vitiligo
Diger Hastaliklar

KANSER'DEN KORKMA.....
Bu sayfada bitkisel kanser tedavi'si hakkinda en gelismis, en modern yontem kullanilarak kanser hastaligi'nda cok iyi neticeler alindigini okuyacaksiniz.
Kanser Nedir?
Kanser hastaligi, vucuttaki hucrelerin denetimden cikip vucudun diger bolumlerinden bagimsiz ve kontrolsuz bir bicimde buyumeye basladigi bir hastaliktir. Bu hucreler saldiriya gecen ofkeli vahsiler gibi vucudun normal kurallarina isyan baslatir ve kendine ait ayri bir duzen olustururlar.

Bu isyanci orgutler, yada hastalikli olusumlar daha sonra vucudun isleyisine mudahale etmeye baslar. Sayet

engellenmeleri icin birsey yapilmazsa en onemli organlarin iflasina ve dolayisiyla olume yol acar.


Kanserin Bilinen Nedenleri ve Risk Faktorleri:
Hucrelerin boyle aniden cildirmasinin bircok karmasik nedeni vardir ve bunlar henuz tam anlamiyla anlasilamamistir. Kisinin ruhsal durumu ve beslenmesi gibi ic faktorlerle, cevre kirliligi gibi dis kosullarin birlesimi sonucu ortaya ciktigi gorulmektedir. Onde gelen uzmanlarin vardigi ortak kaniya gore, kanser artik tipki kalp hastaliklari gibi, hatali bir yasam tarzinin hastaligi olarak goruluyor. Kanser esas olarak dogru gidalari alamama, dogru icecekleri icememe, dogru havayi solumama, dogru dusunceleri dusunmeme ve dogru egzersizleri yapmama hastaligidir.





KANSER YAPAN ETKENLER

BEDENSEL OZELLIKLER:
Aileden gelen (genetik) kansere yatkinlik: Meme kanseri, losemiler, bazi cocukluk cagi tumorleri gibi.
Hormonal nedenler: Meme, prostat, karaciger, testis, kalinbagirsak kanseri ve bazi yumurtalik tumorleri gibi.

CEVRESEL FAKTORLER
Fiziksel Etkiler:
Gunes isigi: (deri kanserleri)
Radyasyon: (losemiler, akciger, bogaz-yutak, yemek borusu, mide bagirsak, deri, tiroit kanserleri ile yumusak doku tumorleri)
Isi: Deri, yumusak doku, yemek borusu ve yutak kanserleri
Mekanik darbeler: Kemik ve yumusak doku tumorleri

Kimyasal etkiler:
Endustriyel maddeler:
� Aluminyum urunleri: Akciger, idrar kesesi, yemek borusu, mide kanserleri
� Ayakkabi sanayisinde kullanilan maddeler: Losemi, sinus tumorleri, idrar kesesi ve sindirim yollari kanserleri.
� Komur dumanlari: Deri, Akciger ve idrar kesesi kanserleri.
� Kok komuru urunleri: Deri, akciger ve bobrek
� Demir tozlari: Solunum yollari, losemi, sindirim, cinsel organlar ve bosaltim organlari
� Boyalar: Akciger, yemek borusu, mide, idrar kesesi.
� Lastik endustrisi: Idrar kesesi, losemi, lenfoma, akciger, bobrek yollari, sindirim yollari, deri, karaciger, girtlak, bein.
� Mobilyacilikta kullanilan maddeler: Girtlak ve sinus kanserleri.

Ilaclar:
� Agri kesiciler: Bobrek ve idrar yollari
� Ostrojen: Meme, dol yatagi ve testis.
� Dogum kontrol haplari: Karaciger, dol yatagi
� Bazi kanser tedavisinde kullanilan ilaclar: Losemi, idrar kesesi.
Besinler:
� Yagli yiyecekler: Meme, kalin bagirsak
� Bazi kufler (alfatoksinler): Kalin bagirsak
� Yanmis yaglar: Meme, kalinbagirsak
� Kirmizi etten zengin diyetler: kalinbagirsak
� Iyottan fakir diyet: tiroid bezi

Diger kimyasal kanser yapici etkenler:
� Sigara: Akciger, agiz, girtlak, yutak, yemek borusu, mide, idrar kesesi, pankreas, bobrek, dol yolu agzi, karaciger
� Alkollu Icecekler: Agiz, yutak, girtlak, yemek borusu, karaciger, meme
� Asbestos: Akciger, plevra, peritoneum, sindirim sistemi, girtlak
� Benzen: Losemi
� Komur tozlari: Deri, akciger ve idrar kesesi
� Komur tozu, zifti: deri, akciger, idrar kesesi, sindirim yollarii losemi
� Madeni yaglar: Deri, idrar kesesi, sindirim ve solunum yollari
� Naftalin: Idrar kesesi, karaciger
� Hardal gazi: Akciger, girtlak, yutak

Virusler, bakteriler:
� Hepatit B ve C virusu: Karaciger
� T gozeli losemi virusu: Losemi
� HP virusu: Dol yolu agzi, daha nadir olarak agiz, dil, girtlak
� Helicobacter pylori: Mide

Diger risk faktorleri:
� Yas: 55 yasin ustinde olmak: Bedenin bircok yerinde gorulen kanserler
� Stres: Cesitli dokulardaki tumorler
� Hareketsiz yasam tarzi: Meme, kolon, diger yerlesimler.
� Yuksek tansiyon: Meme, kolon
� Ummin sistem yetersizligi: lenfoma, karsinoma
� Kadinin rastgele cinsel iliskisi: Rahim agzi
� Erkekte temizlige uymama : Penis
� Erkek homoseksuel iliskisi: Kaposi sarkomu, anus ve dil



Kanserde Bagisiklik Sisteminin Onemi:

Kanserle bagisiklik sistemi arasinda cok onemli bir bag vardir. Vucudun kanserle savasmasindabagisikliksistemi anahtar gorevi ustleniyor. Bagisiklik sistemi herhangibir nedenle zayiflarsa, kanser hucrelerini denetlemekte yetersiz kalip gelismelerine izin verebiliyor. Bu yuzden kanser bagisiklik sisteminin bir hastaligi, daha dogrusu bagisiklik sisteminin zayiflamasinin yol actigi bir hastalik olarak gorulebilir. Bagisiklik sisteminin zayiflamasinin yol actigi tek hastalik kanser olmamakla birlikte bu hastaliklar icindeki en ciddi ornektir.
BAGISIKLIK SISTEMI NEDIR?

Bagisiklik sistemi vucudun hastalik yapabilecek mikroorganizmalara karsi olusturdugu savunma sistemidir. Bagisiklik sistemi kavrami cok eski tarihlerden beridir bilinmektedir. Bulasici hastaliklar geciren ve iyilesen kisilerin yeniden ayni hastaliga yakalanmadiklari gorulmus ve boylece bagisiklik sisteminin varligi anlasilmistir.
Bagisiklik sisteminde temelde 2 grup hucre rol oynar. Fagositler ve lenfositler. Bu hucreler belirli anatomik bolgelerde yer almakla birlikte yaygin olarak butun vucuda dagilmis durumdadir ve topluca bagisiklik sistemini olustururlar. Bagisiklik sisteminin vucuda yabanci nesnelerle vucudun kendi yapilarini tanima ve ayirt etme yetenegi vardir. Sistem vucut yapilarina karsi herhangi bir tepki gostermez. Bu olaya da immunolojik tolerans denir.
Sistemdeki bazi hucreler genel savunma gorevini ustlenmislerdir. Bunlar vucudun kendisinden olmayan, yabanci olarak gordukleri her seye saldirirlar. Genel savunma hucreleri az once bahsettigimiz Fagositlerdir.
Fagositlerin erleri olarak tabir edebilecegimiz notrofiller kan icinde cok hizli hareket ederek dusmani gordukleri zaman amip gibi kollar uzatip etrafini sarar ve kimyasal silah gibi uzerine sindirim enzimleri salgilarlar.
Makrofajlar ise buyuk ve yavas yiyici hucrelerdir. Sonsuz sayida bakteriyi yavas yavas yiyebilirler. Virus ya da bakteriyi sindirdikten sonra, makrofajlar yedikleri saldirganin parcalarini disari atarak lenfositler adi verilen hucrelere sunarlar.
Bundan sonra ozel hedefe yonelik lenfosit hucreleri devreye girer. Bunlarin B ve T hucreleri olmak uzere iki turu vardir. B hucreleri savunma sisteminin generalleri olarak dusunulebilir. Kan dolasimina antikorlari gonderirler, daha onceki savaslarin kayitlarini tutarak ayni saldirilarin tekrarlanmasini engellerler. Uc tur olan T hucrelerinden Oldurucu T hucreleri vucutta virusler tarafindan kusatilan hucreleri oldurur.
Yardimci T hucreleri ve Bastirici T hucreleri ise vucudun verdigi bagisiklik yanitinin boyutlarini kontrol eder ve enfeksiyonla savas sona erdigi zaman her seyin normale donmesini saglar.
Bir de Dogal Oldurucu Hucreler vardir. Bunlar Oldurucu T hucrelerinin akrabasidir. Virusler tarafindan enfekte olmus hucrelerle bazi tumor hucrelerini oldururler.

Bagisiklik sisteminin onemini sanirim bu sekilde anlatmis olduk. Bagisiklik sistemi zayif olan bir kisi her turlu hastaliga daha kolay yakalanir ve daha zor kurtulur.

Bagisiklik sistemimizin beslenme seklimizle dogrudan iliskisi vardir. Bu iliski dunya capinda yapilan arastirmalarla da kanitlanmistir.
Yetersiz beslenen kobay fareleriyle, iyi beslenen bagisiklik sistemi guclu fareler arasinda tedaviye cevap verme oraninin cok farkli oldugu gorulmustur.




Kemoterapi
Kanser, isim olarak urkutucu bir hastaliktir. Kanser adi, kanserli hucrelerin yanlara dogru yengec gibi ilerlemesinden gelir. Latincede "Cancer" sozcugunun karsiligi yengectir. Uzerinde halen buyuk butceli arasirmalar yapilmaktadir. Uzun zamandir dunya capinda kanser tedavisinde kemoterapi ilaclari kullanilmaktadir. Tip iliminde hicbir konu kemoterapi kadar elestiri yagmuruna tutulmamistir.

Teorik olarak oldukca cekici olan bu yontem, enfeksiyonlara karsi kullanilan antibiyotikler gorunumundedir. Ne care ki kanser hucrelerine yonelmesi ve onlari oldurmesi umulan bu ilaclar, ayni zamanda saglikli ve hayati dokulara da zarar vermektedir.


Kemoterapotik ilaclarin cogu hucre cogalmasinin ����bolizimini bloke ederek bolunmeyi durdurur. Kanser hucreleri normal hucrelere gore daha hizli bolunup cogaldigindan, oldurucu anti����bolit etki, tercihen kanser hucrelerine yonelmesi gerekir. Ne yazik ki kemoterapi, yine hizla cogalan kemikiligi, mide-bagirsak mukozasi ve sac folikulleri gibi bazilari cok hayati olan hucreleri de zehirler.
Cogu doktor kemoterapiyi desteklerken, bazi doktorlar da bu tedaviyi siddetle reddetmektedir. Gelin sozu birkac bilimadamina biraklim;

2 kez Nobel odulu kazanan Dr.Linus PAULING "Herkes sunu bilmelidir ki; konvensiyonel kanserle savas buyuk bir aldatmacadir." diyor.

Buyuk arastirmaci Dr.Robert ATKINS "Hicbir ise yaramadigini bile bile hastasina kemoterapi uygulayan bir doktor hosgorulu bir tabirle budala, fakat gercek anlamda bir canidir." diyor. (Robert C. ATKINS, Healt Revolution: How Complementary Medicine Can Extand Your Life. New York: Bantam Books 1990 sahife:95)


Fakat bu anlatilanlar "kemoterapiyi uygulatmayin" demek degildir. Kemoterapi ilk kesfedildigi donemden bu yana bir hayli gelistirimistir ve yan etkileri azaltilmaya calisilmaktadir. Yine tum dunyaca unlu bircok doktor losemi ve diger kanser turlerini kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi mudahaleyle iyilestirdiklerini her firsatta dile getirmektedirler.


BITKISEL TEDAVI

Herbalist Tarkan GUVELOGLU'nun tavsiye ettigi bitki ve bitki ozleri kullanilarak kanser tedavisinde cok basarili sonuclar alinmaktadir.

Bu hastaligi yenebilmek icin ilk yapilmasi gereken vucudun bagisiklik sisteminin en iyi sekilde guclendirilmesidir. Fakat sadece bagisiklik sistemini guclendirmek yeterli degildir. Iyi bir tedavinin yani sira bagisiklik sistemi guclu tutuldugu zaman basari saglanabilmektedir. Bu da yine, Herbalist Tarkan GUVELOGLU tarafindan cok ozel formule edilmis bitkisel maddelerle mumkun. Yapilan incelemelerde bu bitkisel maddeleri kullanmaya baslayan hastalarin hizla kan degerlerinin yukseldigi, kanserli hucrelerin azaldigi ve zamanla kayboldugu gorulmustur. Hastanin moralinin iyi olmasi bu rahatsizlikta daha da onemli rol oynamaktadir. Hasta kendini canli ve iyi hissettikce tedavisi daha da kolaylasmaktadir.

Bu bitkisel tedavileri uygulayan bir hasta soyle diyor: "Ben bu tedaviye baslarken, klasik kanser tedavisini (kemoterapiyi) de birakmak istemedim. Tarkan Bey bu bitkisel maddelerin birbiriyle ters etki yapmayacagini soyledi ve basladim. Herkes bilir ki; kemoterapi aldiktan sonra hastada buyuk bir halsizlik, bitkinlik meydana gelir, kan degerleri duser. Ben bu bitkisel besinleri ve bitki ozlerini kullandigim icin bunlari yasamadim. Saclarim da hemen hemen hic dokulmedi diyebilirim. Hastaneye kontrollere gittigimde kimse benim kanserli olduguma pek inanamiyordu. Kemoterapiye girdikten sonra yuruyuse bile ciktigimi hatirlarim...."

Yukarida da anlattigimiz gibi kemoterapi goren bir hastanin vucudunda kan uretimi azalip, degerleri dustugunden cok fazla halsizlik gorulmekte ve saclarda dokulme meydana gelmektedir. Bu, hastanin moral yonunden de cokmesine sebep olarak tedaviyi ters yonde etkilemektedir. Herbalist Tarkan GUVELOGLU'nun formule ettigi bitkisel terkip kullanildigi zaman hasta bu donemi cok daha rahat atlatmaktadir. Kan degerleri fazla dusmemektedir. Saclari da daha az dokulmektedir. Dolayisi ile hastanin morali de fazla bozulmamaktadir. Her hastalikta oldugu gibi ozellikle bu hastalikta da hastanin moralinin iyi olmasi tedaviyi kolaylastirmaktadir. Herbalist Tarkan GUVELOGLU'nun 4 ila 6 ay suren bu tedavi sistemi ile kanserden kurtulmus, uzun yillardir saglikli sekilde yasayan insanlar mevcuttur. Elbette ki kanserde de erken teshis onemli rol oynamaktadir.
Kanserin tedavisinde sadece bitkiler yeterli olmamaktadir. Ozel fabrikalarda su buhari distilasyonuyla elde edilen saf bitki ozlerini mutlaka kullanmak gerekmektedir. Bu bitki ozlerinin bir bolumu ulkemizde uretilmekte, bir kismi da yurtdisindan getirilmektedir. Su siralarda medyada abartildigi gibi bir isirgan otunun kanserin c****i olmasi mumkun degildir. Elbette faydalidir, ama yetersizdir. Sadece birkac bitkiyi kaynatarak icmek oyalanmaktan baska birsey degildir. Oyalanmak bu hastalikta olumcul bir hatadir.
Kanser tedavisinde disiplinli bir uygulama gerekir. Klasik tedaviler devam ediliyorsa da, sifali bitki ve bitki ozleriyle mutlaka desteklenmelidir. Oncelikle bagisiklik sistemini ve genel olarak ����bolizmayi guclendirmeyi, kanserli hucreleri temizlemeyi hedef alan bu tedaviler hic vakit gecirilmeden klasik tedavilerle veya tek basina uygulanmalidir. Ancak hicbir tedavi sansi kalmadiginda sifali bitkileri animsamak hicbir yarar saglamayabilir. Yani bitkisel tedavi son umut olarak gorulmemelidir. Doktor kontorolleri birakilmadan duzenli bir sekilde bitki ve bitki ozleri kullanilarak tedaviye devam edilmelidir. Kanser tedavisinde gida rejimi de onemli yer tutmaktadir. Aldigimiz bazi besinleri azaltip, bazilarini artirmak gerekir. Asagida kanserden koruyan ve bagisiklik sistemini guclendiren gidalardan bahsedecegiz.

Sayfada bu hastaligin tedavisinde kullanilan bitki ve bitki ozlerinin isimleri ozellikle belirtilmemistir. Bu bitki ozleri her yerde bulunabilen maddeler degildir. Hastaliklarda kullanilan bitkilerin dahi ozenli bir toplama, kurutulma ve saklama sekli vardir. Bunlar ozenle hazirlanmalidir. Aksi takdirde bu hastaligin tedavisinde basari saglanamamaktadir. Ozelliklede kanser hastaliginda hastaligin turu, hastanin yasi ve hastaligin asamasi cok onemlidir. Niyetimiz burada basit birkac bitki ismi yazarak hastalari oyalamak degildir. Kanser tedavisinde asil etkiyi yapan saf bitki ozleridir.

Isim: Sule Gulel (Istanbul)

Yas: 46

Meslegi: Ev hanimi

� Sule hanim Rahim kanserine yakalanmisti. Hastalik Bagirsaklarina, karin bosluguna, lenflere, karacigere sicrama yapmisti. Ameliyatla rahim alinmisti ve durumu pek iyi gorunmuyordu. Ameliyattan sonra kemoterapi onerilmisti.

Bana basvurarak bahsettigim bitki ozleri tedavisine baslandi. Ilk 2 aylik donem bittikten sonra yapilan kontrollerde hastaligin ilerlemesinin durdugu ve biraz gerileme gosterdigi yapilan kan tahlilleri ve goruntuleri sonucu ortaya cikti.

Bu arada kemoterapi tedavisini de gordu. Kemoterapiyi cok rahat sekilde atlatti. Yan etkilerini cok az hissetti.

2 aylik donemler halinde toplam 6 ay kullandi. Su anda herhangi bir organinda kanserin hicbir belirtisi yok. Kan tahlilleri de cok temiz cikmaktadir.�



Cesitli kanser ve losemi turlerinde Sule hanima benzer bircok kisi bana basvurup fayda gormustur. Fakat bana basvuranlarin neredeyse yarisina hicbir sey tavsiye edemiyorum. Cunku kanser cok ilerledikten sonra boyle bir tedavi akla geliyor. Ama artik cok gec kalinmis oluyor. Cok ilerlemis vakalarda bitkisel ilaclar faydali olamayabiliyor. Hal bu ki daha rahatsizligin basindayken, kemoterapiye veya herhangi bir tedaviye yeni baslarken onerdigim bitkisel tedaviye baslanirsa cok daha iyi neticeler almaktayim.




KANSER VE BESLENME

SADECE BESLENMEYE DIKKAT EDEREK KANSER TEDAVI EDILEMEZ FAKAT DOGRU BESLENMEYLE TEDAVI DESTEKLENEREK KURTULMA SANSI KESINLIKLE ARTIRILABILIR.

ANTIOKSIDAN VITAMINLER:
A, E, C ve beta caroten antioksidan vitaminler olarak bilinirler. Bunlar, bedende cok kisa omurlu fakat saldirgan olan �serbest radikaller� diye adlandirilan molekullerle savasirlar. Serbest radikaller, beden gozelerine zarar verir, bagisiklik sistemini zayiflatirlar. Hastaliklar sirasinda antioksidan vitaminler cok onemlidirler. Cunku onlar bedenimizi olusturan tum dokulari korurlar.
Serbest radikaller beden ����bolizmasinda aciga cikan maddeler olabilecegi gibi dis etkenlerle de olusabilirler. Sigara, alkali ultraviyole isinlari, ozon tabakasinin kaybi, gunes banyolari, ilac tedavileri, cevre kirliligi gibi degisik nedenlerle ortaya cikabilirler. Ayrica ruhsal bozukluklar, stres ve korkular da serbest radikalleri cogaltirlar.
Saglam bir organizmada �Radikal yakalayicilar� ya da diger adiyla �antioksidan maddeler� bulunur ve bu saldirgan molekulleri uzaklastirirlar.
Beden calismasi sirasinda cesitli biyokimyasal olaylar sonucu ortaya cikan serbest radikaller fazla miktardaysa, hucre cekirdegine girer, ona zarar verir veya bozarlar. Tumor olusumlari da serbest radikaller icerirler.
Kanser olusumu sirasinda bedendeki bu oksidadiv zarar az yada cok olabilir. Bu durumda radikal yakalayicilara cok gorev dusmektedir.
Vitamin A ve C nin antioksidan etkileri yaninda beden bagisikligini artirici etkileri de vardir.Ayrica C vitamini Kanser yapimini uyarici etkisi olan nitrosaminleri durdurur; yani kanseri engeller.
Eger beslenme planlarini bilincli yapar ve asagida belirtilenlere dikkat ederseniz, bedeninizin gereksinim duydugu radikal yakalayicilar artar.
Taze meyveler (ozellikle turuncgiller, cilek, biber ve diger C vitamini icerenler)
Sari renkli meyve ve sebzeler (havuc gibi), yesil yaprakli sebzeler
Bugday kabugu, aycicegi yagi ve zeytinyagi (E vitamini)
Baliklar, tahillar, brokoli, lahana, sogan, sarimsak da iyi bir antioksidandir.


KANSERDEN KORUYAN VITAMINLER VE MINERALLER

C VITAMINI
Hem dogal hem de yapay c vitamininin kanseri onlemedeki etkinligiyle ilgili arastirmalar vardir.
C vitaminini az alan kisilerin kalin bagirsak kanseri olma riski 3 kat artmaktadir. Kalin bagirsaktaki etkisi DNA �ya zarar veren mutajenleri azaltmak ya da engellemek olabilir. Ameliyatla bagirsaklarindan polip alinmis hastalara C ve E vitaminleri verilmesi poliplerin tekrarlanmasini engellemistir.
Mide kanseri le ilgili bir teoride fazla yenen yaglarin oksitlenerek serbest radikal uretiminde rol oynamalari ve kanser riskini artirmalaridir. C ve E vitamini gibi antioksidanlar bu sureci engellemektedirler.
Mide kanserini onlemede taze meyve ve sebzelerin rolu bircok arastirmayla ispatlanmistir. Ornegin haftada 2 defadan az meyve yiyen Polonyalilarin mide kanserine yakalanma riskleri, her gun yiyenlere gore 3 kat yuksek bulunmustur.
Dunyada mide ve yutak kanserinden olenlerin en cok bulundugu yer Cin�in bir bolgesidir. Bunun nedenlerinin nitrozaminler, bir kuf toksini olan mikotoksinler ya da cok sicak cay icilmesi olabilecegi dusunulmektedir. Bu bolgede yasayan Cinlilerin diyetinin cok az meyve icerdigi ve kandaki C, A ve E vitamini seviyelerinin dusuk oldugu gozlenmistir.
C vitamini Agiz, yutak ve nefes borusu kanserlerinden de korumaktadir.Iran�da yapilan bir arastirmada C vitamini kaynagi meyveler icerisinde en etkilisinin portakal oldugu belirlenmistir.
Beslenmeyle fazla ilgisi yok gibi gorunen akciger kanserinde bile C vitamininin koruyucu rolu bulunmaktadir.
C vitamini yalnizca bitkisel gidalarda bulunur. Kusburnu, kivi, turuncgiller, cilek, brokoli, kirmizi ve yesil biber, kavun, yesil yaprakli sebzeler, karnabahar, domates, patates en iyi kaynaklardir.

Beta karoten ve A vitamini
Harvard Universitesinde 90.000 kadin uzerinde yapilan bir arastirmada A vitaminini en cok tuketen kadinlarin meme kanseri riskinin cok dusuk oldugu gosterilmistir. Baska bir arastirmada yumurtalik kanseri olan kadinlarin kanlarindaki beta- karoten duzeyinin dusuk oldugunu ve diyetlerinde karoten iceren gidalara az yer verdiklerini ortaya cikarmistir. Beta- karotence zengin gidalarin tuketimi mesane kanserini de onlemektedir.
Sigara akciger kanserinde baslica rolu oynadigi halde neden sigara icen herkesin kansere yakalanmadigini merek Adenler bulunabilir. Bunun nedenlerinden biri bu kisilerin fazlaca A vitamini almalari olabilir.
A vitamini organlari saran hucrelerdeki degismeleri kontrol eder. Bu nedenle sigara icen kisilerde A vitamini duzeyi yuksekse akciger kanseri riski azalmaktadir.
A vitamini ve beta-karotenin kanserden koruma mekanizmalari arasinda , mutajen olusumunu ve gunesin uv isinlarindan zarar gormemizi engellemeleri bagisiklik sistemini guclendirmeleri kanser yapici maddelerin hucre cekirdegine zarar vermesini onlemeleri ve serbest radikalleri yakalamalari sayilabilir.
Balik, yumurta, karaciger, kuzu ve dana etleri, sut ve yogurt A vitamini icerir.
Havuc, kayisi, tatli kabak, kavun, seftali, ispanak, brokoli, maydanoz, dere otu, roka, tere Beta-karoten icerir.

E VITAMINI
Hem serbest radikalleri yakalayarak, hemde bagisiklik sistemini guclendirerek kanser riskini azaltir. E vitamininin degisik formlari arasinda serbest radikaller uzerinde en etkili olani Alfa-tokoferol dur.
Ozellikle kadinlarin yakalandigi kanserleri onlemede en yararli vitaminlerden biri E vitaminidir. 15.000 Finlandiyali kadin uzerinde yapilan bir arastirmada kandaki E vitamini duzeyi yuksek kadinlarin serviks kanserini de iceren cesitli kanserlere yakalanma riskinin daha dusuk oldugu gosterilmistir.
Erkeklerde de E vitamini aliminin prostat kanseri riskini ucte bir, bu kanserden olum oranini da %40 azalttigi belirlenmistir.Surekli olarak E vitamini alan kisilerin agiz ve yutak kanserine yakalanma riski yari yariya dusmektedir. Sigara icen ya da tutun cigneyen kisilerde de E vitamininin bu kanserlerden koruyucu etkisi gosterilmistir.Kimyasal kanserojenlerle temas sonucu olusan deri kanserini onlemek de E vitaminiyle mumkun olabilmektedir.
Bitkisel yaglar, mayonez, ay cekirdegi, yerfistigi, bugday embriyosu, yesil yaprakli sebzelerde E vitamini bulunur.

FOLIK ASIT
Sebze ve meyvelerde bolca bulunan bu B vitamini genlerin normal olarak kusaktan kusaga gecmesi icin gereklidir. Folik asit yetersizliginde kromozomlarda kopmalar olmaktadir. ABD de yapilan genis capli bir arastirmada kalin bagirsak kanseri icin belirtec olan bagirsak poliplerinin diyetteki folik asit duzeyiyle ters iliskisi ortaya cikarilmistir. Gunde yaklasik 400 mikrogram folik asit alan kisilerde kolon kanseri en dusuk oranda gorulmektedir.Yesil sebzeler, portakal suyu, kuru baklagiller, enginar folik asitin en iyi kaynaklaridir.

D VITAMINI VE KALSIYUM
Bu iki besin ogesinin kanserden koruyucu rolu ilk kez kuzey ulkelerinde yasayan insanlarin kanserden olum oranlarinin daha yuksek oldugunun farkina varilmasi sonucu ortaya atilmistir. Son zamanlarda yapilan arastirmalar D vitamini ve kalsiyumu kalin bagirsak,meme ve prostat kanserinden koruyucu etkisi oldugu gostermistir.
Kalsiyumun bagirsak kanserini hangi mekanizmayla onledigi tam olarak bilinmemekle birlikte, emilim sirasinda bagirsaklardan salgilanan ve kansere neden olabilen safra asitlerini baglayarak bagirsaklarin zarar gormesini engelledigi sanilmaktadir.Ayrica sindirim sirasinda ortaya cikan ve bagirsak hucreleri icin toksik olan yag asitleriyle birleserek sabun olusturmakta ve bu sabun emilemediginden disari atilarak temizlenmis olmaktadir.
D vitamini ve kalsiyumu yagli baliklar, yumurta sarisi, kuru baklagiller, yesil sebzeler, incir kurusu, badem , peynir ve sutten alabiliriz. D vitamini gunes isinlariyla deri altinda sentez edilebilen bir vitamindir.

SELENYUM
1800 lu yillarin basinda yerkabugunda kesfedilen selenyum diyetteki minerallerin en zehirlisidir. E vitaminiyle birlikte dokulari koruma gorev alir. Son yillarda yutak, kalin bagirsak ve rektum kanserlerinin yaygin goruldugu bolgelerde selenyumun yetersiz alindigi belirlenmistir. Hayvanlarin diyetinde de selenyum yetersiz bulundugu zaman kuf toksinlerinin kanser yapici etkisi artmaktadir. Ayrica hayvanlarda viruslerin neden oldugu kanserleri de onledigi gosterilmistir. Ancak selenyumun koruyucu dozu ile toksik dozu arasinda cok dar bir sinir ulundugundan zehirlenmeyi onlemek icin doktor kontrolunde alinmalidir. Asiri selenyum bulanti, kusma, kellik, tirnak dokulmesi ve sonucta olume yol acabilir.
Selenyum baliklarda, tahillarda, bira mayasinda, brokoli de, lahana, kereviz, salatalik, sogan, sarimsak, turp, mantar, yumurta, ay cekirdegi ve misir cipsinde bulunur.


KANSERLE SAVASTA ETKILI GIDALAR

Meyveler:
Portakalda hesperidin, kan portakalinda antosiyanin, greyfurtta naringin, mandalinada tangeretin ile turuncgillere ozgu nobiletin ve sinesetin adli flavonlar bulunmaktadir. Bunlar vucudun kanserli maddeleri atmasini ya da toksinini gidermesini saglayarak yuksek antikanser etki gosterirler. Bu flavonlar arasinda kanserin yayilmasini onlemede en etkili olani mandalinadaki tangeretindir. Son yillarda bu maddenin insanda karaciger kanserinin ����stazini onledigi dusunulmektedir. Nobiletinin de deri kanserinin ilerlemesini onemli olcude azalttigi gosterilmistir. Limonenler ise vucutta kanserojen maddeleri parcalayan enzimleri arttirmaktadir.
Uzumde bulunan proantosiyanidin ve resveratrol adli flavonoidlerin guclu birer antikanserojen oldugu, ananas ve cilekteki maddelerin de kanser yapici nitrozaminin olusumunu engelledigi belirlenmistir.
Bioflavonoidlerin meyvelerdeki diger iyi kaynaklari arasinda kayisi, kavun, kus uzumu, kiraz ve erik sayilabilir.
Cilek bogurtlen gibi cilekgiller ailesinden meyveler, alma ve uzum ellagik asit adli bir antikanserojen madde icerir. ABD deki Ohio Tip Fakultesinde Dr. Stoner ve arkadaslari araba egzozu, sigara dumani ve kuf toksini gibi kanser yapici maddelerle temas ettirilen deney hayvanlarinda ellagik asitin kanser olusumunu engelledigini gostermislerdir. Ornegin uzumde bol miltarda bulunan bu asit, kanser hucrelerinin buyumesi icin gerekli enzimlerin vucutta yapimini durdurmaktadir. Saf olarak elde edilen ellagik asitin emilimi zordur. Ancak meyvelerde sekere bagli oldugundan daha kolay emilmektedir.

Kuru baklagiller ve tahillar:
Kuru baklagiller ve tahillarda kanserden koruyucu bircok madde vardir. Fitatlat, Fitosteroller, Fitoostrojenler, Proteaz inhibitorleri ve saponinler en onemlileridir.
Fitatlar genellikle lif icerigi yuksek gidalarda bulunur. Bu nedenl, yuksek lif icerikli gidalarin yalnizca lif degil, ayni zamanda icerdikleri fitat nedeniyle de kalin bagirsak kanserini onleyebilecegi belirtilmektedir. Laboratuar deneylerinde fitatlarin kalin bagirsak ve baslangic asamasindaki meme kanserini engelledigi gosterilmistir. Fitatlarin diyetimizdeki en iyi kaynaklari bugday kepegi, pirinc, bakla, soya, yerfistigi, arpa, yulaf ve misirdir.
Fitoostrojenler iceren soya fasulyesinin meme, prostat, losemi ve deri kanserini onemede etkili oldugu belirtilmistir.
Proteaz inhibitorleri iceren soya, diger kuru baklagiller, pirinc, patates gibi bitkisel gidalarin yine bircok kanser turlerinin olusmasini engelledigi bilinmektedir.
Saponinler antioksidan etki gostererek hucreleri serbest radikallerden korurlar ve kansere neden olan DNA mutasyonunu onlerler.
Saponinler soya, nohut, bakla, bezelye, mercimek, kuru fasulye, yesil fasulye ve yulafta bol miktarda bulunurlar.

Caylar:
Yesil cayin bol tuketildigi uzak dogu ulkelerinde kanser turlerinin az gorulmesi bilim adamlarini caydaki maddeleri incelemeye yoneltmistir.
Caydaki kansere etkili maddeler taninler ve katesinlerdir.
Yesil cay, mide, onikiparmak, meme, yutak ve lenf kanserinde etkilidir.
Siyah cayin daha cok deri kanserini onledigi anlasilmistir.
Sayin Prf. Dr. Aysel Kavas� in Ege universitesinde yaptigi arastirmalarda kusburnu, adacayi ve karabas otu cayinin antimutajen etki gosterdigi, DNA mutasyonunu engelledigi ve kanseri onlemede kullanilabilecegi belirtilmistir.
Ayrica isirgan otu cayinin da anormal hucre olusumunu engelledigi bilinmektedir.

Sarimsak, sogan, nane, kekik, zencefil, kimyon, biber de antikanser ozelligi olan baharatlardandir.
Ozellikle sarimsak ve sogan sofralarimizdan eksik etmememiz gereken sebzelerdendir.

Hiç yorum yok: