6 Mayıs 2007 Pazar

DEGISIK IFADE ILE RUH SAGLIGI...

Mevsim gecisleri pek cok sorunu beraberinde getirir. Ozellikle sonbaharin puslu ve karanlik gunlerinde ruhsal sorunlar depresir. Bu sorunlarin bazilarini basit yontemlerle giderebileceginizi unutmayin. Her sey sizin isteginize ve gayretinize bagli.
Ozguven eksikligi
Aynadaki goruntunuzu begenmiyorsunuz. Yapmak zorunda oldugunuz bir suru is var, ama bunlarin ustesinden gelemeyeceginizi dusunuyorsunuz.
Cozum: Bugune kadar yaptiginiz ve size gurur veren isleri hatirlayin. Tamam ozguveninizi kaybetmek uzeresiniz, ama bunun tam aksinin oldugunu dusunun, hatta biraz da rol yapin. Ozguven sahibi kisileri taklit etmeyi deneyin.
Usengeclik
Yapmak zorunda oldugunuz bir suru is var, ama siz oturup gozlerinizi bosluga dikmissiniz. Icinizden hicbir sey yapmak gelmiyor.
Cozum: Bir turlu yapamadiginiz islerin listesini cikarin. Listedeki maddeleri bir bir yerine getirin. Listedeki uc madde tamamlaninca, calismaya ara verin, kendinizi odullendirin. Bundan sonra yeni bir hevesle ise sarilacaksiniz.
Panik
Belki stres altindasiniz. Belki bazi korku ve endiseleriniz var. Bu durumdayken bir tek soz bile panige kapilmaniza yeter.
Cozum: Panige kapildigimiz zaman dogru nefes alamayiz. Bu da panigin siddetini artirir. Agir agir nefes alin ve yediye kadar saydiktan sonra nefesinizi yine agir agir verin. Bu sizi rahatlatir.
Sucluluk duygusu
Arkadasinizin dogum gununu unuttunuz. Cocuklariniza zaman ayiramadiniz. Ya da belki bir toplantida ickiyi fazla kacirdiginiz icin zor durumda kaldiniz.
Cozum: Hepimiz zaman zaman sucluluk duygusuna kapiliriz. Fakat surekli olarak kendinizi suclu hissederseniz, cozum bekleyen sorunlariniz oldugu anlasilir. Gecmisinizle ilgili bir sorun bilincaltinda sizi rahatsiz ediyor olabilir. Sorunu kesfettikten sonra gidermesi kolay. Surekli gecmisi dusunmek, sucluluk duygusunu kamcilar. Gecmisi bir yana birakip gelecege bakin. Hayattan neler beklediginizi saptayin ve o hedeflere ulasmak icin mucadele edin.

Depresyon Ve Alzheimer..............

Depresyon, yaslilikta alzheimer riski getiriyor. Agir depresyon belirtileri gosteren yaslilarda Alzheimer riskinin artabildigi saptandi. Chicago, Rush Alzheimer Hastaligi Merkezinde yapilan arastirmada, deneklerdeki yaslilik belirtileri ile Alzheimer hastaligi arasindaki iliski arastirildi.
65 yasin uzerinde 651 denek uzerinde 7 yil suren arastirmada, agir depresyonun, deneklerde Alzheimer riskini onemli oranda artirdigi, bilme ve kavramayla ilgili rahatsizligi ise hizlandirabildigi belirlendi.
Arastirmada, deneklerin 8 de 1 inde depresyon saptayan uzmanlar, deneklerin 108 inde Alzheimer oldugunu gozledi. Uzmanlar, depresyonun yol actigi her bir ayri rahatsizligin, Alzheimer riskini yuzde 20 artirabildigini belirlediler.
Konu ile ilgili yorum yapan uzmanlar, yaslilarda depresyon tedavisinin onemli oldugunu, kendilerini yalniz hisseden yaslilarda depresyon riskinin artabildigini belirttiler.

Sizofrenlik nedir?

Understanding Schizophrenia

Sizofrenligin psikiatrik teshisi hakkinda cok fazla anlasmazlik vardir. Bu kitapcik, sizofrenligin teshisi, nedenleri ve tedavisi hakkindaki fakli teoriler hakkinda bilgi verecektir. Ayni zamanda, boyle bir sorunu olan bir kisiye, ailesine ve arkadaslarina da bir takim tavsiyeler verecektir.

Sizofren terimi akil ve ruh sagligi alaninda sikca kullanilan bir terimdir.

Pisikologlar sizofrenligi bir psikoz olarak siniflandirirlar. Bunun anlami, psikologlara gore, bir kisinin kendi yogun dusunce, fikir, tanim ve hayallerini gerceklerden (toplumdaki, o kulture ait, gercek olarak kabul edilmis, diger kisilerin paylastigi tanimlar, fikir kaliplari, ve deger yargilari anlaminda) ayiramamasidir. Baska belirtiler arasinda, kisinin sesler duymasi, ve hatta baskalarinin, onlarin dusuncelerini okuyup, onlari kontrol edebildigine inanmasi da gelir.

Bircok psikolog, bu gibi belirtileri bir psikiatrik bozukluk olarak gorur. Tedavisi icin de, genelde, kuvvetli sakinlestiriciler verirler. Ancak, bu psikolojik vakada herkes, bu gorusu paylasmaz. Bu konuda farkli bir gorus, bunun, hayatin kotu olaylarina karsi akilci veya dogal bir tepki, baska bir deyisle, stresin cok asiri bir sekli oldugudur. Bircok kisi sizofenlige, ”holistik” acidan bakmayi tercih eder. Bu kisiler, kisiye ait ozel deneyimleri ve bu deneyimlerin kisiler icin ne ifade ettigini anlama ustune yogunlasirlar.

Ornegin; sesler duymak, farkli kulturlerde ve inanislarda farkli anlamlar tasir.

Psikologlar nasil teshis koyar?


Bu tip sorunlar genelde, karisiklik, veya davranislarin cok fazla degismesi ile baslar. Burada, bu tip davranislarin baska farkli sebepleri de olabilecegini unutmamak gerekir.

Bu belirtiler, bipolar bozukluklar ve sizoefektif bozukluklar gibi, farkli akil veya ruh sagligi bozukluklarinin veya daha baska psikolojik sorunlarin, belirtisi olabilirler.

Psikologlar, sizofreni teshisi koyarken, bircok, ’olumlu’ ve ’olumsuz’ belirtileri goz onune alirlar.
’Olumlu’ belirtiler;
  • dusunce bozuklugu
  • konusmalar ve farkli sesler duyma gibi, halisunasyon
  • hayal gormedir.
’Olumsuz’ belirtiler;
  • ilgisiz veya duygusal acidan yanitsiz olma
  • konsantre olamama
  • insanlardan kacma
  • korunma gereksinimi duymaktir.
Dusunce bozuklugu


Bir kisi, eger, mantikli bir dusunce dizisini takip edemiyorsa, fikirleri karisik gorunuyor ve baskalarina bir anlam ifade etmiyorsa, dusunce bozuklugu olabilir. Bu durum, onlarla konusmayi zorlastirip, bu kisilerin, yalnizlik duygularini ve izole edilmis olduklari hislerini daha da fazlalastirabilir.

Halisunasyonlar


Bazi kisiler, cevredeki diger insanlarin duymadiklari konusma sesleri duyarlar. Bu sesler, tanidik, dostca veya elestirel olabilir. Bu sesler, duyanin, dusunce ve davranislarini tartisabilir veya onlara ne yapmalari gerektigini soyleyebilirler. Konusma sesi duymak, kesin sizofreni oldunuz anlamina gelmez..

Arastirmalara gore, nufusun yuzde dordu konusma sesleri duyar ve bircogu icin de bu bir sorun teskil etmez. Ancak, sizofreni tanimi konmus kisiler genelde, elestiren, dusmanca sesler duyarlar. Belki de, bu kisiler, butun hayatlari boyunca konusma sesleri duydular, ancak hayatta gecirdikleri kotu bir tecrube, bu sesleri daha da arttirmis ve dayanilamaz hale getirmis olabilir.

Bazan, konusma sesleri yerine farkli sesler de duyulabilir.

Hayal Gorme


Hayal gorme baskalari tarafindan paylasilmayan deneyim ve inanislar olarak tanimlanir. Bazi kisiler, ornegin; gizli ajanlarin onlari takip ettigine veya dis gucler tarafindan kontrol edildiklerine, bazi dusuncelerin onlarin kafalarina yerlestirildigine inanabililer.

Olumsuz belirtiler


Toplumdan uzaklasma, ilgisizlik, ve konsantrasyon bozuklugu gibi baska belirtiler, ’olumludan’ cok ’olumsuz’ olarak tanimlanirlar, cunku daha az kesinlikle teshis konabilir. Bu belirtilerle, kisinin, sizofren mi oldugu, yoksa daha baska korkutucu ve stresli durumlara karsi tepki mi gosterdigini anlamak zordur. Ornegin, nasil bir tecrubeye maruz kaldiklarina bagli olarak, kisiler, ya saatlerce cok sessiz olup hareket etmeden durabilir veya durmadan yer degistirip, surekli hareket halinde olabilirler.

Bu belirtiler baskalarinin onlara davranislarina tepki olabilir. Cogunlukla, akil veya ruh sagligi yerinde olmayan birisi, baskalari tarafindan ilgi gormez ve farkli davranilirlar, bu da onlarin kendilerini daha yalniz, daha depresyonlu ve daha umutsuz hissetmelerine yol acar.

Bazi kisilerin digerlerinden daha fazla sizofren olarak teshis edilme ihtimali var midir?


Nerdeyse her yuz kisiden birisi, genellikle de genclik yillarinda, hayatinin bir doneminde sizofren olarak teshis edilir. Bu sayi genelde her iki cinsiyet icin de aynidir, ancak, erkeklerin teshis kondugunda genelde daha genc olma egilimleri vardir. Eger, ailenizden birisi daha once sizofren olarak tanimlandiysa, sizin de tanimlanmaniz diger insanlara gore daha fazla olasidir.

Tahminlere gore, sizofren olarak tanimlanan kisilerin ucte biri, hayatlarinda sadece bir kere sizofreni tecrubesi yasarlar. Diger ucte biri, arada sirada sizofreni tecrubesi atlatirlar, son ucte birinin de, sizofrenlik hayatlarinda suerkli bir sorun teskil eder.

Bir psikololog, hastalarina gore cok farkli bir kultur, din ve toplumdan geldigi zaman, yanlis teshis riski vardir. Ornegin, Britanya’da yasayan bircok genc Afrika-Karayibli erkege bu teshisin konmasi, bircok uzmanin, sizofrenlikle ilgili tum teorilerin irkciliga dayanip dayanmadigi konusunda suphelenmesine yol acmistir. Bazi kisiler, psikiatrik uzmanlarin, sizofrenligin tanimi, nedenleri, ve uygun tedavileri konusundaki anlasmazliklarinin, bu konuda bir teshis kategorisi olarak kullanilmamasi gerektigini savunurlar,

Sizofreni teshisi konmus kisiler tehlikeli midir?


Sizofrenlik basinda en cok yanlis tanimlanmis psikiatrik teshislerden biridir. En populer inanislardan birisi sizofrenligin ’birden fazla kisilik’ tasidigidir, ve sizofren birinin cok sakin olamaktan kontrol edilemez bir kisilige donusebilecegidir.

Genelde basinda, sakinlestirici altinda veya kapali enstitulerde tutulmadigi surece cok tehlikeli olacak ’sizofrenler’ hakkinda haberler vardir. Aslinda, akil hastalarinin Britanya’da isledigi cinayetler son on yilda ayni kalirken, islenen tum cinayet sayisinda bir artis olmustur.

Sizofren olarak teshis edilmis kisiler vahsi suclar islemedigi gibi, vahsi suclar da sizofrenler tarafindan islenmemektedir. Arastirmalra gore, uyusturucu ve icki kullananlar, sizofren olan birisinin iki kati kadar, daha fazla vahsi suc islemeye meyillidirler.

Sizofrenlik ve onemli suclar arasindaki iliskiyi kanitlayan kanitlar o kadar azdir ki, sizofreniler ve siddet hakkinda tahminlerde bulunmak nerdeyse imkansizdir. Insanlar genelde konusma sesi duyanlardan korkarlar. Sesler duyan kisilerin, bu seslerin soyledigini yapip yapmamakta, diger insanlarin kendilerine birsey soylendiginde yapip yapmamak gibi, bir secim yapma haklari oldugunu hatirlamak onemlidir. Bu konusma seslerinin baskalarina zarar vermekten cok, kisilere, kendilerini oldurmelerini soyledikleri daha yaygindir.

Bircok kisi, bu seslere ragmen hergun hayatta kalma karari verirler.

Sizofrenligin sebepleri nelerdir?


Sizofrenlige sebep olan noktalar konusunda cok farkli fikirler oldugu icin, sizofrenlige neyin sebep oldgunu tanimlamak cok zordur, ancak, bu konuda farkli birtakim fikirler vardir.

Kalitim


Belli bir ’sizofren geni’ arastiranlar, boyle bir gen bulamamislardir. Ancak, bazi genlerin, bazi kisileri, (bu bu kisiler sizofren olacak demek degildir) daha savunmasiz biraktigi dusunulmektedir.

Kisilerin, buyudukleri cevre, fiziksel gelismeleri ve nasil yetistirildiklerinin bu konuda, psikolojik faktorler kadar etkisi vardir.

Vucut kimyasi


Biyokimyasal arastirmalar, beyinde mesaj tasiyan kimyasallardan biri olan, norotasiyici, dopamin ustunde yogunlasmistir. Teoriye gore, bu duruma sebep, biraz daha fazla dopamin salgilanmasi olabilir, ancak, bunun sizofren olmada bir rolu olup olmadigi henuz acik degildir.

Bununla beraber, kuvvetli sakinlestiriciler dopamin sistemi uzerinde etki gostermektedir.

Ailedeki deneyimler


Belli aile tiplerinin, sizofrenlige sebep olup olmadigi hakkinda bazi teoriler ortaya atilmis, ancak bu kanitlanamamistir. Bu teoriler de, aile hayatinin ilk donemlerinin kisilik gelismesinde onemli rol oynamasindan kaynaklanmistir.

Stersli hayat sartlari ve olaylari


Arastirmalar ve kisisel deneyimler, stresli olaylarin sizofrenlige sebep olabilecegini gostermistir. Bu olaylara, cok yakin birisini kaybetmek veya is degistirmek zorunda kalmanin sikintisi gibi, hayati degistiren olaylar dahil olabilir. Evsizlik, fakirlik, cinsel veya irksal taciz gibi, surekli baskilar da, buna katkida bulunabilir.

Bir arastirmaya gore, konusma sesi duyanlarin yarisi, sorunlarini cinsel veya fiziksel tacize baglamistir. Arastirmadakilerin, nerdeyse ceyregi, ise, sucluluk duygusunun bu olumsuz sesleri duymalarinda etken oldugunu soylemistir.

Uyusturucu bagimliligi


Hickimse uyusturucu bagimliliginin sizofrenlige sebep oldugunu kanitlayamamistir. Bircok arastirmaci boyle bir bag olduguna inanmaz, ama, soylentiye gore boyle bir bag vardir. Sizofren olarak tanimlanmis kisilerin, bazi uyusturucu maddelere kotu reaksyon gostermesi mumkundur.

Genelde, bircok uzman, sizofrenligin, bircok faktorun biraraya gelmesiyle olustugunu dusunmektedirler; kisinin genetik yapisi kisiyi sizofrenlige daha hassas yapabilir, ancak, stresli durumlar veya belli bazi aile veya hayat tecrubeleri, belirtilerde tetigi ceken etken olabilir.



DEPRESYON NEDIR?????

DEPRESYON NEDIR?
Depresyon toplumda cok sik gorulmekle beraber, ilk kez depresyonun tanimlanmasi Hipokrat donemine kadar eskilere uzanir. Depresyonun temelinde daha onceden isteyerek ve severek yaptigi gunluk aktivitelere karsi isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardir. Ek olarak kiside kederli ve uzgun bir duygudurum ile birlikte gorulen bazi degisiklikler zamanla olusur. Bu durumda kisi herseyi olumsuz olarak degerlendirerek karamsarlik dusunceleri ile gecmisi ve gelecegi dusunmeye baslar. Bu dusunceler istemesede kisinin aklina gelir. Yani gunluk yasantida herseyin olumsuz taraflarini gorur. Gecmiste yasanmis olaylarin olumsuz ve kotu taraflarini gorerek kendisini suclu ve cezalandirilmis hisseder. Ayni sekilde gelecegi de umutsuz ve karamsar gorerek gelecek adina caresizlik dusunceleri iyice pekisir. Kisi hayatindan zevk alamaz hale gelerek hatta yasamanin anlamsiz oldugunu dusunecek kadar kendini cokkun hissedebilir. Bu olumsuz bakis gunluk hayatina, kisiler arasi iliskilere yansiyarak onun okul ve/veya is hayatindaki performansinin dusmesine neden olabilir. Yalniz normal sinirlarda kabul edilecek gun icerisindeki duygulanimdaki cokkunlukler depresyon sayilmaz. Depresyon diyebilmemiz icin gun icerisinde hemen hemen gun boyu ve en az son onbes gundur devam ediyor olmasi gerekir.
DEPRESYONUN DIGER BELIRTILERI NELERDIR ?
Onceden zevk aldigi gunluk aktivite ve mesguliyetlerden zevk alamama, gun icerisinde surekli veya gunun buyuk cogunlugunda kederli ve uzgun olma, genclerde ve cocuklarda daha cok cabuk sinirlenme duygudurum degisikligi, uyku azalmasi, sik sik uyanma, erken uyanma veya cok fazla uyuma, istahsizlik veya cok asiri yeme, dikkat daginikligi ve konsantrasyon azalmasi, cinsel istekte azalma, cabuk yorulma, akla gelen olum dusunceleri, kendini degersiz -caresiz- ise yaramaz - beceriksiz - suclu gorme, olaylari olumsuz degerlendirme, gelecege yonelik karamsar dusunceler ve buna benzer belirtiler gorulur. Bu belirtilerin tamami olabilecegi gibi, onemli bir kismi da bulunabilir.
COCUKLARDA GORULEBILECEK EK BELIRTILER NELERDIR ?
Son zamanlarda ders basarisizliginin artmasi, gun icerisinde asiri sinirlenme, ozellikle istah artisi seklinde istah degisiklikleri, uyku bozuklugu ve asiri uyuma, okul icerisinde yalniz olmayi tercih etme, daha onceden severek yaptigi hobilerinden uzaklasma, arkadaslarindan uzaklasma, uzgun bakis, daha cok sessiz sakin olmayi tercih etme, daha cok odasinda yalniz vakit gecirmeyi tercih etme ( uzun sure ), tutturma nobetleri ve ofke krizleri, kendini diger arkadaslarina gore beceriksiz ve basarisiz gorme, ders calismada isteksizlik, son zamanlarda madde bagimliligi, riskli arkadas gruplarina katilma vb.
DEPRESYON NASIL OLUSUR ?
Kiside depresyon olusmasi icin belli bir kisiyi olumsuz yonde etkileyen stres etkeni veya yasanan bir olay olabilir. Kisiler arasi iliskilerdeki olumsuzluklarda kisiyi depresyona sokabilir . Ozellikle gunumuzde psikososyal stres etkenlerinin artmasi ile toplumu olusturan bireylerin depresyon gecirme riski artmistir . Depresyon hicbir dis etken olmadanda kendi kendine kiside endojen dedigimiz sekli ile zamanla gelisebilir.
DEPRESYON TIPLERI NELERDIR ?
Melankolik tipte ozellikle sabahlari cok yogun cokkunluk hissi ile beraber hemen her seye karsi zevk kaybi, asiri yorgunluk ve halsizlik gorulur. Atipik seklinde ise genellikle uyku ve istah azalmasi olan tipik sekilde olanin tersi olarak, uyku ve istah artisi on plandadir. Mevsimsel tipte tekrarlayan mevsimle birlikte olan depresyon belirtileri vardir. Tipik olanda ise azalmis uyku,istah, enerji vardir.
DEPRESYONDA BEDENSEL SIKAYETLER NELERDIR ?
Depresyondaki kisi bedensel sikayetler diyebilecegimiz; Bas agrisi, kas agrilari, asiri yorgunluk ve halsizlik, sindirim sistemi rahatsizliklari, kalp ve dolasim sistemi sikayetleri, cinsel islev bozukluklari ve buna benzer bedensel yakinmalar ile de cogunlukla doktora basvururabilir.
DEPRESYONUN AILEYE ETKISI NELER OLABILIR ?
Depresyon durumu aile uyelerinden birisini etkiledigi zaman, etkilesim durumunda olan aile bireyleri ister istemez bu durumdan etkilenecektir. Aile uyelerinden harhangi birindeki depresyon hali genelde aileninde genel atmosferini daha karamsar ve olumsuz hale getirebilir. Depresyondaki aile bireyinin diger aile bireyleri ile iliskileri bozulabilir. Ornegin evde babanin depresyondan etkilenmesi onun mesleki performanisnin azalmasina, islevselliginin azalmasina, evine ve ailesine daha az ilgi gostermesine, evdeki anlasmazli, tartisma ve sikintilarin artmasina, ailenin sosyal aktivitelerinin azalmasina, cocuklarda aile icindeki gerilim ve sikintilardan dolayi kaygi belirtilerinin olusmasina (tirnak yeme, altini islatmaya veya kirletmeye baslatma, kekeleme, tik bozukluklari, uyku ve istah bozukluklari vb) yol acabilir.
DEPRESYON TEDAVISI NASILDIR ?
Depresyon tedavisi son zamanlarda daha kolay hale gelmistir. Genellikle ve cogunlukla kullanilan tedavi yaklasimi ilac tedavisidir. Ilac tedavisinede serotonin ve noradrenalin uzerinden etki yapan antidepresan dedgimiz ilaclar kullanilir. Ayni zamanda bilissel olumsuzluklari ve ogrenilmis caresizlik dusuncelerini gidermek ve tadaviyi hizlandirmak icin psikoterapiye de ihtiyac olabilir. Nedene yonelik olarak psikososyal stres faktorlerinin de ortadan kaldirilmasi surec icerisinde iyilesmeyi hizlandiracaktir. Bu donem icerisinde kisinin hayatini mevcut depresyonun ez az sekilde etkilemesi icin, durumun bir psikiyatrist tarafindan degerlendirilmesi ve vakit gecirilmeden tedaviye baslanmasi onemli olabilmektedir.

Depresyon 2.................

Depresyonun Ilaci ................


Dunyanin Gunesin cevresinde dolasirken, kuzey kutbunun belirli bir sure Gunese, sonra da ters yone yatmasiyla, insanda bir rahatsizligin ortaya ciktigini bilimin isiginda ogreniyoruz. Dunyanin kendi etrafinda donmesinin ifadesi olan mevsim donusumleri sirasinda artis gosteren, diger zamanlarda da sikca rastlanan bu hastaliga "Depresyon" adi verilyor...
Bilincin, kendi dilinden anlatim bicimi diyebilecegimiz ozelliklerinin dort ana grubunu temsil eden mevsimler icinde, ozellikle, hava sartlari dolayisiyla iletisimin ve tum ''dusunsel'' ulasimin felce ugradigi, ortucu Kar mevsimi olan kista daha cok gorulmekte depresyon...
Agir ruhsal darbelerin yani sira; hayat enerjisi, canlilik, istek, cosku, irade gibi yasamsal gucleri artiran Gunesin kozmik ikramlarindaki, mevsimlere gore beliren farkliliklarin, vucutta MELATONIN HORMONU seviyesinde dusus meydana getirmesi gibi etkenlerle ortaya ciktigi biliniyor.
Algilamadaki kararliligi(Idraki) ifade eden gunesin isinlarinin, sanal alemin bir parcasi olan ''dunya’’ya en zayif konumda ulastigi kis doneminde; idrakin oldukca zayiflamasi depresyonun betimleyici detayli ozelliklerinin desifre edilisi gibidir. Bu konum, herhangi bir bedensel rahatsizlik olmadigi halde, kisilerin kendilerini isteksiz, yorgun, bikkin, hayata kuskun, panik icinde ve caresiz halde hissetmelerine yol acar.
Ayrica, benzer duygular astrolojik etkilere bagli olarak, ergenlik ve yas donumu devresinde de siklikla karsimiza cikar...
Gunesin guz ilimi noktasinda, yani Terazi burcunun ilk derecesinde baslayan belirtiler, bireyin istidat ve kabiliyeti yonunde degerlendirilir. Her ne kadar bu tesirler ortak olarak alinirsa da, bireylerdeki bicimi ve siddetinin ayni sekilde gozukmemesi, kozmik etkileri degerlendiren beynin programi ve yansitisi ile alakalidir.
Sartlarin elverdigi olcude, zaman icinde pek cok kiside dengenin kurulmasi mumkun olabilecegi gibi, bircok insanda da tedavi gerektiren haller dahi ortaya cikabilir.
‘Hazan donemi’ diye de bilinen sonbahar aylarinda, dusunsel boyutta yeni uretimlerin meydana getirecegi donusum nedeni ile yasanabilecek ruhsal sorunlara karsi, uzmanlarin ilginc onerileri var:
Ornegin, Psikiyatri uzmani Dr. Nihat Alpay, mevsim degisikliklerinin insan organizmasi uzerindeki etkilerinden soz ederken o surecte genellikle huzursuzluk, uykusuzluk ve depresyon olaylarina sik rastlanildigini vurguluyor ve bu durumdaki kisilere sporu tavsiye ediyor.

Psikolog Suna Tanaltay’in recetesi ise ask ...
Tanaltay, bahar aylarinda duygularin kipir kipir oldugunu, bunun kan dolasiminda, vucut fonksiyonlarinda gozlenen degisikliklerden kaynaklandigini belirtiyor...
Ancak, bu onerilerin, sorunu meydana getiren temel noktalari degil; o noktalarin olusturdugu belirtileri bertaraf edici ozellikte olabilecegi, asil kaynak niteligindeki ''nokta'' ya ulastirmayacagi gozden kacmamalidir.

Bilimsel veriler, mevsim degisikliklerini onemli bir faktor olarak alirken, baska alt etmenlerin varligini da kabul etmektedir.
Butun bunlar; kromozomatik yolla bireye intikal eden ve farkli frekanslardaki, degisik m�n�lar tasiyan titresimlerin beyinlere ulasmasi ve degerlendirilmesi sonucudur.

Depresyon Testi

En az son iki haftadan beri asagidaki sorulardan en az besine tam puan veriyorsaniz sizde DEPRESYON sorgulanmalidir.



Puanlarinizi toplayin ve testin sonunda aldiginiz puanin bulundugu araligi okuyun. Iyi gunler.

1 - Cokkun bir ruh hali,ilgi kaybi yada yaptiklarindan zevk alamama
0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3) Her zaman



2 - Gunluk islerimi yapmaya karsi isteksizim
0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3)3) Her zaman



3 - Istahim cok kotu (yada asiri istah artmasi oldu).Perhiz yapmadigim halde asiri kilo kaybettim (yada kilo aldim )( Bir ayda vucut agirliginin %5 inden fazlasini alma yada verme.)
0) Yanlis 1) Ara sira 2)2) Dogru





4 - Hemen her gun asiri uyuyorum (yada uykusuzluk cekiyorum)


0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3)3) Her zaman


5 - Sikintili ve huzursuz hissediyorum, yerimde duramiyorum.
0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3)3) Her zaman



6 - Kendini yorgun bitkin halsiz hissediyorum(Sanki enerjim cekilmis gibi)
0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3)3) Her zaman



7 - Kendimi degersiz asagilik yada suclu gibi hissediyorum



0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3)3) Her zaman


8 - Dikkatimi bir noktaya toplayamiyorum
0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3)3) Her zaman

9 - Cinsel istegimde asiri azalma oldu
0) Hic bir zaman 1) Ara sira 2) Cogunlukla 3)3) Her zaman







sonuc bolgesi

Sorun yok. Zaman zaman bunlari herkes yasayabilir.(0-10 puan)


Dikkat bu nokta kritik noktadir. Dikkatli olmak gerekir. Eger cok uzun zamandir bu puani aldiginizi dusunuyorsaniz DISTIMI denen kronik depresyonu yasiyor olabilirsiniz.(10-14 puan)


Depresyonda olabilirsiniz. Bunu daha iyi ayirt etmek ve tedavisi icin bir hekimle gorusmekte fayda var.(14 puan ve uzeri)

Ruh sagligimiz risk altinda...

IZMIR (IHA) - Turkiye'de yapilan bilimsel arastirmalara gore, 14 milyon kisinin ruhsal hastaliklara yakalanma riski tasidigi bildirildi.Izmir'in Karaburun Ilce Milli Egitim Mudurlugu tarafindan Mordogan beldesinde duzenlenen "Ruh Sagligi" konulu konferansa konusmaci olarak katilan Turkiye Psikiyatri Dernegi Izmir Subesi 2. Baskani ve Dokuz Eylul Universitesi (DEU) Psikiyatri Anabilim Dali'nda gorevli Uzman Psikiyatrist Dr. Halis Ulas, carpici aciklamalarda bulundu. Turkiye'de yaklasik 14 milyon kisinin ruhsal hastaliklara yakalanma riski tasidigini belirten Dr. Ulas, herhangi bir psikiyatri hastaliginin ulkemizde gorulme olasiliginin ise yaklasik yuzde 20 oldugunu soyledi. Dr. Ulas, "Yapilan bilimsel arastirma sonuclari ele alindiginda ulkemizde her 5 kisiden birinin yasamlarinin belirli bir doneminde ruhsal hastaliklara yakalanmasi soz konusu olacaktir. Son yillarda ulkemizde buyuk kentlerdeki guvenlik sorunlari, yasam stresi, siddet olgusu ve sosyoekonomik olumsuzluklar ruhsal hastaliklarda artisa neden olmaktadir" dedi.

Halis Ulas, yoksullukla ruhsal hastaliklar arasinda iliski bulundugunu, gelir duzeyi dusuk olan toplum kesimlerinde ruhsal hastaliklarin gorulme oraninin arttigini kaydederek, "Yoksullugun ve sosyoekonomik olumsuzluklarin buyuk oranda goruldugu ulkelerde, ruhsal hastaliklarin da buna paralel olarak arttigi dikkati cekmistir. Ulkemiz de dahil olmak uzere yoksullugun goruldugu varos bolgelerinde ruhsal hastaliklar sosyoekonomik ve sosyokulturel duzeyi yuksek bolgelere gore daha fazla gorulmektedir. Ruh sagligi hizmetlerinin herkese esit, ulasilabilir ve ucretsiz olarak sunulabilmesi icin devletin uzerine dusen gorev ve sorumlulugu yerine getirmesi gerekir" diye konustu.

Ulas, Turkiye'nin belirlenmis bir ruh sagligi yasasi ve politikasinin bulunmadigini, bizden de geri kalmis olarak nitelendirilen Zambiya, Zimbabve, Burkina Faso, Togo ve Kenya gibi Afrika ulkelerinde ruh sagligi yasasi ve yonetmelikleri bulunmasina ragmen ulkemizde halen ruh sagligi yasasinin cikartilmamasinin bu hastaliklarin toplumsal bir saglik sorunu olmasina neden oldugunu soyledi.

Ulas, Turkiye'de saglik hizmetlerine ayrilan toplam butcenin gayri safi yurt ici hasilanin yaklasik yuzde 6.5'ini olusturdugunu vurgulayarak, "Gelismis ulkelerde toplam saglik butcesinin yaklasik yuzde 10'u ruh sagligi hizmetlerine ayrilmisken, Turkiye'de ruh sagligi hizmetleri icin planlanmis ayri bir butce bulunmamaktadir. Bu durum ulkemizdeki ruh sagligi sorunlarini cozumsuzluge goturmektedir. TBMM'de yasa taslagi olarak bekletilen ruh sagligi yasasinin bir an once cikartilmasi gerekmektedir. Meclis bu yasayi cikartarak, hem onemli bir sorumlulugu yerine getirmis olacak, hem de Turkiye'nin ruh sagligi sorununa katkida bulunmus olacaktir" seklinde konustu.

ONEMLI:::Hayatin Anlami ve Olum!!!





Olumun kacinilmazligi insani ve insan bilimcilerini her zaman dusundurmus ve hayatin anlami uzerinde insani arastirma yapmaya dogru yonlendirmistir. Eger tum yapitlarimiz bir gun yok olup gidecekse yasamin ne gibi kalici bir anlami olabilir ? Bu soru bireyin huzurunu kacirabilir ve yasamin anlamsiz, amacsiz olduguna dair dusunceler gelisebilir. Insanlar yasamlarinda anlam arayan yaratiklardir. Biyolojik olarak sinir sistemi, beynin kendisine gelen uyarilari otomatik olarak, belli bir sistem icinde gruplandirmasi esasina gore duzenlenmistir. Anlam ayni zamanda bir egemenlik duygusu da saglar. Belli bir oruntuden yoksun, gelisiguzel olaylarin karsisinda kendimizi caresiz ve saskin hissettigimiz icin, onlari duzene koymaya ve bunu yaparken de onlarin uzerinde bir denetim duygusu kazanmaya calisiriz. Daha da onemlisi anlam, degerlerin ve dolayisiyla davranis kurallarinin kaynagini olusturur. Bu durumda nicin sorularinin ( nicin yasiyorum ? ) yaniti, nasil sorularina ( nasil yasiyorum ? ) bir yanit getirir.
Anlam arayisi, haz arayisina benzer ve ayni sekilde dolayli olarak yonlendirilmelidir (I. Yalom ). Anlam, anlamli etkinlikler sonucunda olusur. Her insan kendi yasamina kendi etkinlikleriyle anlam katmak zorundadir. Freud yasamin anlaminin “ Uretmek ve sevmek” oldugunu soylemistir.
Bir cocuk buyutmek, ask, aile kurmak, calismak, para kazanmak, kitap yazmak, yardim kurumlarinda calismak, bilgiyi paylasmak, gelecek kusaklara paylasilabilecek birseyler birakmak. Bunlardan biri veya birkaci, bireyin hayatini anlamlandirabilecegi ogelerden biri olabilir.
Yasamimizi cift ya da gruplar icinde gecirmek icin pek cok caba sarfederiz. Ama nasil yalniz dogmussak, yalniz olmek zorunda oldugumuz da bir gercek olarak bilincimizdedir.
I.Yalom10 yili askin bir sure olume yaklasan kanser hastalariyla yaptigi calismalarda, olmenin en korkunc yaninin, onu yalniz yapmak zorunda olduklarini ogrenmistir. Bununla birlikte olum aninda bile, bir baskasinin tum varligiyla yanimizda olmasini istemek olumun yalnizligini hafifletebildigini ogrenmistir.
“ Teknende yalniz da olsan, yakinlarda inip cikan diger teknelerin isiklarini gormek her zaman avutucudur “.
Yalom’un olumu bekleyen kanser hastalariyla yaptigi calismalarin sonuclarini soyle ozetleyebiliriz :
� Bu hastalarda terkedilme korkusu ve yakinlarina yuk olacaklari kaygilari
� Olum ve olumun bilinmezliginin yarattigi korku duygusu
� Nefes alamayacaklari, siddetli aci duygusu yasayabilecekleri, fiziksel goruntulerinin bozulabilecegi, idrar ve diskinin kontrol edilemeyecegi, hastanin bilincini yitirebilecegi endiseleri
� Dini inaclara bagli olarak hastaligi isledikleri gunahlar icin bir ceza olarak kabul ederek sucluluk duygulari
� “ Bu neden benim basima geldi ? “ sorusuna karsi “ OFKE “nin, kizginligin ve agresyonun olusmasi.

Yalom olume karsi ruhsal tepkinin 4 basamaktan gectigini soylemistir.

1. INKAR
Olumle sonuclanacak bir hastaligi oldugunu ogrenen kisi de ilk olusacak tepki “INKAR“ olabilir. Hasta “ Hayir, bu dogru degil, yanlislik oldu, ben hasta degilim” seklinde inkar savunmasi ile kaygi ve depresyonla mucadele edebilir.
2. OFKE
Hasta “ Neden ben ?” sorusuna yanit arar ve yasamini sorgular. Yakinlarina ve doktorlarina OFKE duymaya baslar. Bu ofkesinden urken aile bireyleri hastadan uzaklasabilir veya ayirdiklari zamani azaltirlarsa, hasta caresizlik duygularini daha yogun hisseder.
3. DEPRESYON
Hastada kendini suclama, umitsizlik ve caresizlik duygularina bagli olarak depresyon gelisir.
4. KABULLENME
Hasta artik durumunu kabullenmis ve bir yerde sansizligina ya da kaderine boyun egmistir. Hastalara kabullenme surecinde, ABD ve Avrupa’da psikoterapi yardim ve destek gruplari yardim verir. Bu gruplarda hastalarin kendilerini ifade etmeleri saglanir ve iyilesme umidinin olumu, huzurla kabul etme umidine donmesi icin desteklenirler.
Ulkemizde henuz olumu bekleyen hastalar icin psikoterapi gruplari olusmamistir. Ama kulturumuzde hasta ve yasli insanlara verilen onem, aile baglari, hasta kisileri hastanelerde ziyaret etme, yalniz birakmama gibi insani ogeler, kismen de olsa bu insanlarin acilarini goguslemede onlara yardimci olmaktadir.

Sosyal Fobi..............

Sosyal fobisi olanlar genelde asagidaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yogun olarak yasarlar:

Sosyal fobik endise aninda neden kilitlenir....



Bir sosyal fobige “Konusmak mi daha zor, yoksa dinlemek mi?” diye sorsaniz genellikle alacaginiz cevap “Her ikisi de” olacaktir. Sosyal fobikler konusmaci konumundaysalar hata yapma kaygisini duyarlar, dinleyici konumundaysalar da “Ya, bana bir sey sorulursa?” diye surekli heyecanlanarak beklerler. Bir baskasinin gozunun icine bakarak dinlemek de konusmak kadar onemlidir. Bir diyalogun etkili ve verimli olmasi icin dinleyen ve anlatanin tam bir etkilesim icinde olmasi gerekir. Eger dinleyen kisi heyecanini, kaygisini kontrol etmek icin bambaska bir noktaya kilitlenmisse diger olaylari gozden kacirabilir. Ancak heyecanini kontrol altina alabilirse olaylari gozden kacirmaz. Bu, endise nedeniyle yasanan dikkat daginikligi ve konsantrasyon saglayamama durumudur. Ayni zamanda korkuyu yok etmeye calismak ve karsidaki kisi ya da kisilere fark ettirmemek adina sarf edilen inanilmaz bir cabadir. Konusmak zaten zordur, kaldi ki dinlemek de sonunda bir sekilde konusmayi gerektirecektir. O halde, bir sosyal fobigin aklindan gecen, uygun kelimelerle yanlis anlasilmaya ve elestiriye mahal birakmayacak sekilde bir konusma yapabilmektir. Zaten icinde bulundugu durumdan mustarip olan kisi konusma yapacagi endisesiyle daha da cok kaygilanir, dogal olarak dikkatini toplayamaz, unutur ve hata yapar.
Bu tur bir baski altinda beynimizin nasil isledigini su sekilde anlatabiliriz: Stres durumunda sinapslarimizin normal isleyisi bozulur. Stres hormonlari dedigimiz adrenalin ve noradrenalin orani yukselir. Dolayisiyla bir hucreye ulasan uyarilar bir digerine gecemez. Iste bu an, bizim hatirlayamadigimiz andir, dusuncelerimiz bloke olur. Bu kapanma sadece yuz yuze konusma esnasinda gerceklesmez. Bazen bir kisinin sesi duyuldugunda da gorulebilir. Bu nedenle bazi sosyal fobikler icin telefonla konusmak da zorlayicidir. Sanki nefes alip verirken zorlanir gibi bir halde olan, heyecanli ve titreyen bir sesle konusan kisi kendi sesini duydukca daha cok kaygilanir. Bu durumu karsidaki kisiye aksettirmeme cabasi endise duzeyini daha da yukseltir. Ses titremesine cogu zaman el titremesi de eslik eder.
Dinleme ve konusmanin yani sira bazi kisilerin yazi yazarken de elleri titrer ya da terler. Bu da oldukca rahatsiz edici bir durumdur. Eger bu rahatsizligi yasayan kisi is yerinde sorumlu konumdaysa ve sik sik imza atmasi gerekiyorsa daha da cok zorlanabilir. Elleri titredigi icin imzasi her seferinde bir baska olur. Boyle bir sikayetle gelen bir hastam vardi. “Oyle kotu ki hic ayni imzayi atamiyorum. O yuzden kendi imzamin yerine cok basit bir cizgi kullaniyorum ve baskalari fark edecek diye daha da geriliyorum. Bankaya da birkac imza ornegi verdim cunku bankadakiler imzami kontrol ettiklerinde imzamin sahte oldugunu dusunuyorlardi” diye kaygisini ve yasadiklarini ozetlemisti. Ozellikle bazi sorumluluklari olan kisiler icin zor bir durum bu.
Bu tarz sikayetlerin ustesinden gelebilmek icin altinda yatan nedenlere bakmak gerekir. Nedenler psikoterapi seanslari icinde aciga cikar. Nedenlerin ortaya cikmasi ve kisilerin durumu kabul etmesi cozum icin atilmis buyuk bir adimdir.
Bazi insanlar da baskalarinin onunde yemek yemeleri ya da bir seyler icmeleri gerektiginde kaygilanirlar. Pek cok kisi elleri titredigi icin bir yere gittiginde cay, kahve hatta su bile icmekte zorluk ceker. Hicbir sey icmemek bir noktaya kadar cozum olarak gorulebilir, insan daha sonra kendi basina kaldiginda sivi ihtiyacini karsilayabilir. Ancak bu durum surekli oldugunda gorusulen kisilerin de dikkatini ceker ve “Neden hicbir sey icmiyorsun?” diye sorarlar. Bu kez insan daima soruyu savusturmaya calisir ve sonunda bu soruya muhatap olmamak adina oraya gitmemek icin elinden geleni yapar.
Bazi insanlar da belirli ozelliklerini, korkularini saklamak ugruna etraflarina fazla bir sey hissettirmeden evlerini daha yasanilir hale getirirler. Amaclari disari cikip gerginlik yasamak zorunda kalmadan hayatlarini surdurebilmektir. Bu amacla evlerde kurulan buyuk ekran televizyonlarla, ses duzenleri ile tam bir sinema solenini havasi yaratilir. Madalyonun bir yuzunde bu solen havasi, diger yuzunde ise “Acaba bu, bir solen mi yoksa toplumdan ve insanlardan uzaklasmak icin basvurulan bir care mi?” sorusu vardir.
Elbette ki teknoloji uygun sekillerde kullanildiginda mukemmel imkanlar ve ilerleme firsatlari sunan bir olgudur. Bu baglamda ileri teknolojinin imkanlarindan yararlanan herkesi toplumdan uzaklasmayi secen insanlar olarak gormek dogru degildir. Ancak eger kiside sosyal fobi ozellikleri varsa ve bu secim kisinin daha da asosyallesmesine yol aciyorsa bunu olumsuz bir etken olarak kabul etmek gerekir. Teknoloji bagimliligi sosyal fobikler icin oldugu kadar depresyondaki kisiler icin de olumsuz bir secim halini alabilir. Burada sunu vurgulamak istiyoruz: Yenilikleri takip ederken insan iliskilerinden kacinir hale gelmek, kendini kisitlamak cozum degil cozumsuzluk getirir.
Bakis acilari ve beklentiler kisiden kisiye degisir ve insanlarin secimleri kisisel farkliliklara gore belirlenir. Fakat bu secimler her zaman saglikli olmayabilir. Bazi sosyal fobikler heyecanlarini bastirmak amaciyla alkol ya da madde kullanimina veya bazi ilaclara (yesil recete ile satilan, aslinda sadece doktor gozetiminde alinmasi gereken ilaclara) meyledebilirler. Stres karsisinda alkol ve sigaraya yonelmeyi ogrenmis bir insan daima kolay olan bu yolu sececek, bir de bagimlilik geni tasiyorsa kolayca tutsak hale gelecektir.
Bu tur maddeler maalesef ki baslangicta bir parca rahatlik verseler de daha sonra bu rahatlatma ozelligini yitirirler. Bu durumda kisi daima daha fazlasini ister ve bagimli hale gelir. Yani yagmurdan kacarken doluya tutulur. Nihayet dolu taneleri oylesine agirlasir ki kullanicinin iliskilerinin catirdamasina ve sevdiklerini kaybetmesine kadar gider


Sosyal fobi ile mucadele !!!

Sosyal fobisi olan kisiler hata yapma, gulunc duruma dusme ya da kendilerine yakismayacaklarini dusundukleri davranislari yapma korkusu icindedir. Sosyal fobi ile mucadeleden, faaliyetlerde arka plana itilmis olmaktan, dostca olmayan bir sekilde kendilerine davranilmasindan, aptalca gorunmekten, kontrolu kaybetmekten, panik yasamaktan, ne soyleyecegini bilememekten ve bir de bunlara eslik eden bircok fiziki belirtileri yasamaktan korkmaktadir.Bu fiziki belirtileri; ellerde terleme ve titreme, yuz kizarmasi, ses kisilmasi ve titremesi, kaslarda gerginlik, carpinti ve goguste sikisma hissi, sicak ve soguk basmalari, mide rahatsizliklari, bas agrisi olarak siralayabiliriz.

Cocuklarda sosyal fobi
Cocuklarda sosyal fobi siklikla okul fobisi, sinav korkusu veya baska cocuklar tarafindan gulunc bulunma duygusu olarak kendini gosterir. Okul fobisi olan cocuklarla yapilmis calismalarda, bu cocuklarin % 40’inda sosyal fobiye rastlanmistir. Sosyal fobi yasayan cocuklarda, performansinin degerlendirme korkusu yuksekse; sinavlari yarida kesebilir ve genelde sinav sonuclari digerlerine gore daha dusuk olabilir. Bu da digerlerine gore daha kotu okul basarisini beraberinde getirir. Okul basarisizligi genelde, ogrenmeye katki saglayici faaliyetler icinde yer alan sozel sunum, sorulara cevap verme veya sinav korkusu ile, otorite durumunda bulunan ogretmen ile olan kaygili iliskilerden kaynaklanmaktadir. Ozellikle performansinin degerlendirilme kaygisi, ogrencinin kendi davranislarina yogun olarak egilmesine, sosyal ortamda kendini ele verebilecek titreme, kizarma, terleme, ses kisilmasi gibi yonlerine yogunlasmasina yol actigindan, dikkat ve konsantrasyon bozukluklarina, bilgilerini yaziya veya ifadeye dokememesine yol acmaktadir.

Eslik eden sorunlar
Sosyal fobi problemi olan kisilerin, siklikla baskaca psikolojik problemleri de bulunmaktadir. Sosyal fobi ile devam eden en sik problemler; panik atak, fobik rahatsizliklarin farkli sekilleri (agorafobi gibi), yaygin anksiyete bozuklugu, depresif ve somatik sikayetler, alkol ve ilac kotuye kullanimi ile uyusturucu sayilabilir. Depresyon sosyal fobiye eslik eden veya bir sonucu olarak ortaya cikan, cesitli arastirmalara gore % 14 – 50 oraninda gorulen bozukluktur. Depresyon, sosyal fobinin olusturdugu mesleki ve ozel hayata iliskin memnuniyetsizlik ile sosyal engellenmelerin sonucu olarak kendini gelistirir. Relatif yuksek oranda intihar dusunceleri ve denemeleri (% 15) sosyal fobiye eslik eder.
Alkoliklerle yapilan calismalarda, sosyal fobili bireylerin 9 kat daha fazla oldugu tespit edilmistir. Yine sosyal fobili bireylerde alkol kullanimi, digerlerine gore 2,5 kat daha fazla olarak bulunmustur. Bunlarin disinda sosyal fobili bireylerde; yalniz yasama egilimi yuksek, egitim seviyeleri dusuk, ekonomik acidan baskalarina daha bagimli, istikrarsiz bir hayat cizgisi, sosyal acidan yalitilmislik, cinsel problemler normale gore yuksektir.

Sosyal fobinin nedenleri
Daha kucuk yaslarda onemsenmeyen ve ozellikle toplumumuzda terbiyeli, utangac kabul edilme egiliminde olan bu kisilerde, kliniklere ve tedaviye ergenlik doneminde daha yogun basvurulmaktadir. Ozellikle ergenlik donemi sosyal fobiklerde daha yogun ve kaygili olarak yasanmakta, ergenligin getirdigi problemlere, sosyal fobiye ozgu problemler de eklenmektedir. Farkli problemler veya bozukluklarla kliniklere yapilan basvurular sonucunda da, sosyal fobiler tespit edilebilmekte, klinik veya tedaviye gelis nedeni depresyon, agorafobi veya anksiyete bozukluklari olabilmektedir.
Sosyal fobi olusumuna iliskin farkli gorusler bulunmakla beraber, nedenlerini fizyolojik ve psikososyal olarak ikiye ayirabilmek mumkundur. Arastirmalarda, aileleri sosyal fobi ozellikleri gosteren bireylerde hastaligin gorulme orani, digerlerine gore 3 kat daha fazladir. Ayrica sinir sisteminde bulunan dopamin ve serotonin gibi noral ileticilerin seviyelerinin de normale gore farkli duzeylerde oldugu gorulmustur.

Korumaci degil gelistirici olun
Sosyal fobiyi olusturan faktorlerden psikososyal nedenler; cocugun dogumundan itibaren oncelikle icinde yasadigi aile, daha sonra da akraba ve aile cevresi ile okul ve arkadas cevresi olarak siralanabilir. Aile cocugun temel egitimini aldigi, kisilik ozelliklerinin sekillendirildigi, zihinsel yeti ve becerilerin olusturuldugu, duygusal yasantilarin ve tepkilerin gelistirildigi bir ortamdir. Aile cocuk icin; karsilikli guven ve sevgi alisverisine dayali iletisim ortami, ozguven ve ozerkligin saglanmasi, zihinsel ve duygusal gelisimine yardimci olabilecek sartlarin verildigi bir ortam olusturmalidir. Korumaci degil, gelistirici; cezalandirici degil destekleyici, bagimli degil ozguveni saglayici yaklasim benimsenmelidir. Ailenin disinda, diger cevresel kosullar da bu yapiyi destekleyecek bicimde sekillenmelidir. Boyle bir ortam cocugun psikolojik olarak saglikli yetismesine imkan verecektir. Psikolojik olarak saglikli yetisen bir birey; kendi olumlu ve olumsuz yonlerini taniyan, bir birey olarak degerli oldugunun farkina varan, yasam icin gerekli ozguveni olusturabilmis, toplumda saglikli iliskiler kurup, bunlari gelistirebilen bir kisidir. Bu kisilerde de sosyal fobi olusma riski, diger psikolojik rahatsizliklarda oldugu, gibi son derece azdir.
Tersi durumlarda, cocuklar tanidik olmadiklari ortamlarda asiri urkek, sessiz, hareketsiz, utangac bir tavir sergileyebilirler. Bazen de boyle bir durumda aglama, anne-babaya yapisircasina sarilma, onlara dokunma, yanlarindan ayrilamama, huysuzca davranislar icine girebilirler. Toplulukla oynanan oyunlara katilmaz, uzaktan bakmakla yetinir hatta bir koseye sinip, kendilerini gizleyerek olanlari izlerler. Oyunlara katilsalar bile digerlerinin sozleri dogrultusunda ve onemli roller almadan hareket eder, oyun kuruculuk yapamazlar. Oynanan oyunlarda geri planda kalirlar. Okula gitmek istemeyip, turlu yakinmalarla evde kalmak isterler. Ilerideki hayatlarinda da benzer davranis kaliplarini sergilemeye devam edeceklerdir.

Sosyal fobi ve dusunce
Sosyal fobikler normal bireylere gore, her seyi daha olumsuz degerlendirme egilimindedir.
Negatif sosyal durumlari daha cok kendi icsel degerleri ile degerlendirirken (beceriksizlik, zayiflik, vs.), pozitif durumlari daha cok dis faktorlere (sans, kader, digerlerinin olumlu tutumu, vs.) baglama egilimindedir.
Sosyal fobikler kendileri ile ilgili anormal olumsuz degerlendirmeler yapmakla kalmaz, digerlerinden de boyle negatif degerlendirmeler bekleme egilimindedir.
Bu negatif degerlendirmeler sosyal fobiklerde baskalarinin bu kisilere verdikleri tepkilerinden degil, kendi onyargi ve yanlis degerlendirmelerinden gelir.

Hatamla sev beni!
Sosyal fobikler sosyal faaliyetlerde, artmis bir fiziksel gerginlik ve digerlerinin de gorebilecegi sekilde buna uygun fiziksel belirtiler (terleme, titreme,

kizarma, vs.) gosterirler.
Sosyal fobikler kendilerinin fiziksel belirtilerinin, digerleri tarafindan abartilmis bir sekilde algilandigini dusunmektedir. Ornegin, elleri titreyen biri, bunu herkesin gordugunu ve surekli titreyen ellerine baktiklarini dusunmektedir.
Sosyal fobikler mukemmeliyetci bir anlayis sergilemekte, hata olmamasi prensibini savunmaktadirlar.

Ilac ve psikoterapi tedavisi
Sosyal fobi tedaviye oldukca iyi cevap veren ve ayrintili tanimlanmis bir rahatsizliktir. Tedavi surecinde ilac ve psikososyal tedavi yaklasimlari tek tek veya birlikte kullanilabilir.
Ilac tedavisinde en cok SSRI grubu antidepresan ilaclar tercih edilmekte olup, yan etkilerinin azligi ve uzun sureli kullanimlara musait olmalari nedeniyle avantajlidirlar. Doktor kontrolunde kullanildiginda bagimlilik yapmayan bu ilaclar, en az 6 ay kullanilmali ve tedaviye alinan cevaba gore kullanim suresi tedaviyi yuruten uzman doktor tarafindan belirlenmelidir.
Psikolojik tedavi yaklasiminda; agirlikli olarak bilissel – davranissal psikoterapiler, sosyal beceri egitimleri, gevseme egzersizleri, bireysel ve sosyal etkinlik tedavileri ile grup terapileri uygulanabilmektedir. Psikolojik tedavilerle bireyler, yanlis dusunce ve davranis kaliplarini taniyabilmekte, onyargilari ile kendilerine yonelik olumsuz tutumlarini degistirerek, daha gercekci beklenti ve davranis kaliplari olusturabilmekte, basa cikma stratejileri gelistirebilmekte, eksik olan sosyal becerileri kazanmakta ve iletisim guclerini arttirmaktadir.

Sosyal Fobi Gunluk Yasamda Hangi Sorunlara Yol Acabilir???

Sosyal fobi gunluk yasamda su sorunlara yol acabilir, kisiler cogu zaman sinav kaygilari ya da sinif ici katilimdan kacinmalari nedeniyle okulda yeterli bir basari gosteremezler. Ogrenciler bildikleri halde parmak kaldiramaz,sozlulerde basarisiz olurlar. Etkinliklere girmekten kacinirlar.Is sahipleri gerekli atilimlari yapamaz, calisanlar kendilerini ortaya koyamaz,insiyatif kullanamaz, fikirler ileri suremez, is degistiremez, ulasmalari gereken duzeylerden daha alt duzey islere razi olup ilerleyemezler.

Is kayiplari ve okul basarilari azalir universiteyi birakmak durumunda kalabilirler. Issiz kalmak sik gorulen bir durumdur. Bazilari karsi cins ile iliskilerinde benzer durumlar yasadiklarindan kendi baslarina arkadas sahibi olamaz, bekar kalabilirler. Bulunduklari ve yetistikleri ortami degistirmek istemez, yakin aile disindaki kisiler haricindekiler ile iletisimlerini sinirlarlar.


Sosyal Fobide Kacinma Davranisini Belirleyen Olumsuz Dusunceler Nelerdir?
Bunlar,

a) Kisinin ic diyalogunda yer alan kendini kucumseyen ve asagilayan ifadeler

b) Kisisel performansi degerlendirmede mukemmeliyetci beklentiler

c) Kisisel performansi degerlendirmede sadece olumsuz orneklere odaklanma

d) Sosyal basari ve basarisizliklarinin nedenlerini belirlemede patolojik bir oruntu gelistirme. Negatif sosyal durumlari (beceriksizlik,zayiflik,vs.) pozitif sosyal durumlari (sans,kader,digerlerinin olumlu tutumu,vs.)

Paranoid Dusunce ve Paranoyanin Temelleri


Paranoyak, kotulugu hedefleyen ilgilerin ve cabalarin odak noktasinda yasar. Hic silinmeyecek cinsten var olan tehlike, duygularinda yogunlasir. Aman vermeyen bir gozetim altinda olduguna, her hareketinin izlendigine inanir ve dikkatini bir dakikaligina yitirse, bu durumun olumle sonuclanacagindan korkar. Paranoyak tum yasami boyunca tehlike isareti sayilabilecek gizli ve onemli ipuclarinin pesindedir.

Paranoyanin ayirici nitelikleri
Asiri suphecilik paranoyanin baslica semptomlarindandir. Diger niteliklerse odak noktasi olma, buyukluk, dusmanlik, ozgurlugunu kaybetme korkusu, yansitma ve halusinasyonlu dusunce bicimidir.

1.Suphecilik: Suphecilik, paranoyagin en dikkate deger ve ayirici ozelligidir. Paranoyak icin hicbir sey zahiren gorundugu hal uzre degildir. Paranoid kisilige sahip insan, masum gorunuslu gerceklerin kendisini sasirtmasina izin vermez, onlarin ic yuzune nufuz edebildigini iddia eder. Surekli gizli anlamlar cikarmaya calisir, oralarda bir yerde oldugunu kesinkes bildigi dusmanlari hakkinda ipuclari arar. Algilamalarini, eskiden beri var olan dusuncelerinin ve onyargili kararlarinin isiginda yorumlar, tumdengelimsel bir mantik silsilesi takip eder ve gizli dusmanlik tezini destekleyen en kucuk bir ipucuna bile dort elle sarilir. En guclu kanitlari bile, kendisini sahte bir rahatliga yonlendirecek duzmece olgular gibi gorerek bir kenara atar. Ancak paranoyak bunlara kanmayacak kadar akillidir; yuzeyde celiskili gorunen gercekler, olsa olsa dusmanlarinin ne kadar akilli ve kotu oldugunu kanitlamaya hizmet eder.

Paranoyagin iz surmesi bir bilim adamininkine benzer gorunuste. Buna karsin ikisinin arasinda onemli bir fark vardir.Gercegi arayan bilim adami mantigini hem tumdengelimci hem de tumevarimci bir yaklasimla kurar ve gozlediklerini, yani empirik verileri bu sekilde belli bir analize tabi tutar. Bilim adami hipotezini deneylere tabi tutar, sayet kanitlarla desteklenmiyorsa, hipotezinin yanlis oldugunu kabule hazirdir. Paranoyak ise, zaten “gercegi”(!) bilmektedir ve bunun kanitlanmasina yonelik arastirma yapmakla mesguldur. Paranoyagin dusunce bicimi kararin sabit oldugu ve buna iliskin kanitlarin aranmasi surecinden ibarettir. Paranoyak, herhangi bir hipotezi dogrulamak veya yanlisligini ortaya koymak icin caba gostermez; yeterince calisirsa suphelerini hakli cikaracak kaniti bulacagindan emindir. Kanit bulma faaliyetiyle o kadar yogun ugras verir ki sadece tehlikeli olduguna inandigi “kanitlari”(!) secer.

Ayrintilara azami dikkat gosteren paranoyak, kendi sanrilarina uymayan gercekleri ( cogu kez buyuk bir maharetle ) uzak oldugu biciminde yorumlar, her olayda ve soylemde “asil anlamlar” ve ‘ipuclari’ arar. Arayisi cok kati bicimde kasitlidir. Paranoyagin dunya gorusunde olaylar spontane olusmaz her daim birileri tarafindan kasitli olarak olusturulur. Paranoyagin lugatcesinde asla ve kesinlikle rastlanti yazmaz, her sey mutlaka birilerinin duzenlemesiyle olusur.
Yargilayici olmadan mantik yuruten, olaylari dengesiz yorumlayan cok bilindik, tipik bir paranoyak son derece mantiklidir; yanlis olan cikarimlarina temel olan onculleridir. Akil almaz bir koleksiyoncu olarak gorulurse de ancak, kendi kurguladigi mantik silsilesine uygun gerceklerle ilgilidir. Muazzam bir rasyonellestiricidir.

2.Odak Noktasi Olma (Dunya’nin merkezi olma sanrisi): Paranoyaga gore onunla iliskili bir anlami vardir. Aslinda onunla hicbir sekilde ilgisi olmayan eylemleri ve soylemleri kendine yoneltilmis olarak algilar; o kendisinin buyuk ilgi odagi oldugunu bilir ve bundan emindir. Paranoyagin beyni dost- dusman ayrimiyla maluldur ve bu dusmanlar her nedense onun pesindedir. Paranoyagin en dikkate deger yonlerinden biri olan bu odak noktasi olma durumu, defensif bir niteliktedir; ilgi cekmemek ve onemsenmemektense, bir dusmanligin odak noktasinda bulunmak tercih edilir.

3.Buyukluk: Paranoyagin yukaridaki niteliginin beraberinde kustahca buyuklenmesi kendini gosterir. Bu konuda kesin yargiya ulasmis paranoyak hicbir itiraza ve ihtilafa riza gostermez. O gercegin bilgisine sahiptir. Kendisinden farkli dusunecek kadar aptal olanlari kucumser ve agzinin yan tarafiyla onlara salaklar der gibi bir tebessumde bulunmayi da ihmal etmez. Paranoyagin bu amansiz buyuklenmesi daima duzensiz ve dengesiz kisisel iliskilere yol acar.

4.Dusmanlik:Paranoid kiside ilk fark edilecek niteliklerden biri de dunyaya karsi dusmanca tavirlaridir. Paranoyak mucadeleci, sinirli, huysuz, asiri alingan, kavgaci, tartismaci, kolay incinen ve asiri sekilde savunmacidir. Bu savunmaci durus onu her an saldiriya acik hale getirir. Paranoyagin icinden kaynaklanan bu dusmanligi oylesine devasa boyutlardadir ki, hep disardan kendisine yeterince sevgi gosterilmedigine takilip kalir. Ancak kendine guvensizliginden dogan, daima reddedilmeye hazir tutumu ve dunyaya karsi asiri dusmanligi onun hep bu sevgisizlik bataginin icinde umarsizca debelenmesiyle sonuclanir.

Bu durumu Ingilizce bir kavram olan “self-fulfilling prophecy” kelimesiyle de aciklamak olasidir. Karsilastigi bir kisi hakkinda olumsuz fikirlere sahip olan bu fikirlere paralel olarak olumsuz ve pek de dostca olmayan davranislarda bulunacaktir. Karsidaki sahis da bu dusmanca tutum ve davranisa ayni sekilde karsilik verecektir. Sonunda Ilk kehanetin sahibi kehanetinin bir gercek oldugunu kesinkes, sarsilmaz bir sekilde kabul edecektir. Bu kabulden sonra dusmanca tutum ve davranis artan sekilde devam edecektir. Ta ki taraflar arasinda iletisim eksikligini (lack of communication) giderecek yanlis anlamalari onleyecek bir iletisim mekanizmasi kurulana degin. Dolayisiyla paranoyak etrafinin onu bertaraf etmek isteyen insanlarla kusatildigina inanir ve cevresinde mutemadiyen dusman varliginin oldugunu hisseder. Var olduguna inandigi dusmanlara karsi amansizca bir mucadeleye girer, dolayisiyla dusmanligi korukler, boylece onlarin kendisini yok edecegini ya da boyle bir niyeti oldugunu kanitlamis olur.

5.Bagimsizligini, Kendi basinaligini kaybetme korkusu: Paranoyagin yasamdaki en onemli psikolojik ilkelerinden biri “beni cigneme”dir. Dis baskilara ya da otorite odaklarina ram olma onlara boyun egme tahammul edilemez bir olgudur. Her zaman ustun, basat bir gucten ya da kendisi disindaki kisinin istedigini yaptirabileceginden korkar ve abartilmis bir bagimsizlik tavri sergiler. Suphe goturmez bir tarzda guvende olma istegi ve ipleri elden kacirmama korkusuyla hareket eden paranoyagin kendini cogu kez tehlikeye atmasi esasen paradoksal ve ironik bir durumdur. Dolayisiyla hayatini, guvenligini tehdit edebilecek halleri dusunerek ve dusleyerek bu heyulalari dogrultusunda davranarak gecirir. Mutlak, tartisma goturmez tarzda guvende olma istegi, saglikli davranis, uyum saglayici tepki ve ihtiyat ogelerinden sapkinliktir bir bakima. Paranoyak zaaf gostermekten, korkar yumusak ve merhametli duygulari lanetler.

Belli olcude siyaseten otonomi, herhangi bir liderin siyasal hedeflerini ve ruhsal ihtiyaclarini yerine getirmesi icin gercekten gereklidir. Ancak tamamen bagimsiz ya da otonomik olmak mumkun olmadigi gibi, tam bir guven icinde olmak da imkan dahilinde degildir. Baskalarinin isteklerini az da olsa kabul etmek, bir nebze boyun egmek ve bir yere kadar belirsizligi kabullenmek toplumsal yasamin bir geregidir.

6. Yansitma: Yansitma gorece normal olculerde olan utancin yoneltilmesidir. Aci veren bir duyguya tahammul edemeyen, onu hos goremeyen bir kisi, onu kendisinin disindakilere yukler veya reddeder. Yansitmadan beklenen sey, kabul edilemez duygulari, durumlari, olgulari alip, onlari kendisi disindakilere bir anlamda yamamaktir. Bu yonuyle gercegin ozel bir bicimde saptirilmasidir esasen yansitma..Paranoyak bilinen, gorunen bir gercegi saptirmaz; saptirma gercege iliskin yorumdadir. Yansitma yapan paranoyak ciplak gozle gorulen gercege itibar etmez; baskalarinin gorunenin arkasindaki gizli emelleriyle, hedefleriyle ilgilenir.

7. Halusinasyonik dusunme: Paranoid halusinasyonlar icinde siyaset sahnesinde en cok kullanilan unsurlar zulme ugrama ve tekebburdur(buyuklenme). Paranoyak baskalarindan ozel muamele bekler ancak kendisi istismarci ve guvenilmez bir davranis bicimi sergiler. Baskalari uzerindeki etkisinden genel itibarla habersizdir. Ice donuktur, zaten bu yonuyle kendi fasit dairesi icinde debelenip durur. Surekli birilerinin ona karsi gizli bir plan ya da komplonun icinde oldugunu dusunur. Hatta bu dusunce bicimine uygun olarak surekli arkasinda duran yaninda duran insanlardan hep bir tehdit ve tehlike bekler. En ileri boyutta paranoyada paranoid, duvara yakin adeta yapisik durur ki bu sayede duvarin obur tarafindan gelebilecek saldirilara karsi kendisini guvenceye alabilsin. Surekli onemli oldugunu dusunur, o olmazsa dunyanin normal isleyisinin adeta duracagini, kendisinin varliginin insanlik icin bir seref oldugunu icten ice duyumsar ve buna oyle bir inanc besler ki kendisinin disinda kimse etki bile edemez ona. Bu onemlilik ve buyuklenme beraberinde sanrilari(halusinasyonlari) getirir cunku digerleri, yani kendisinin disindakiler onun bu onemini biliyorlar ve her firsatta ona karsi komplo kurup onu yok edeceklerdir.

Paranoyanin niteliklerine oz olarak degindik. Aslinda bu nitelikler ileri boyutlardaki paranoya sendromu icin gecerlidir. Oysa toplum icinde bu boyutta olmasa da paranoid dusunce inanilmaz boyutlarda kok salmis durumdadir. Herkes bir digeriyle iletisime girmekten cekinmekte hep ondan bir tehdit ve tehlike gelebileceginden urkmektedir. Guvenilmez iliskilerin aginda kendi kabina cekilen cagimizin insani kendi yalnizlik colunde vahasiz ve golgesiz debelenip durmaktadir. Frank Furedi’nin Korku Kulturu’nde bahsettigi insani insanliktan cikaran bir korku bulutu uzerimize coreklenmek uzeredir. Toplumdaki her turlu catismanin kaynaginda da az ya da cok bu paranoid dusuncenin payi yadsinamaz. Mein Kampf’in ve ����l Firtina’nin ulkemizde bu kadar cok satmasi baska nasil aciklanir? Ne yani Hitler’in belli bir sistematikten yoksun, diskursive, derme catma fikirleri gunumuze isik mi tutacak? Hayir. Hitler nefretin psikopatalojisini iyi kullanmis ve buradan kendisine dunya egemenligi cikarmaya calismistir.

Cocuk Psikolojisi(Cocuk Psikolojisi ve Egitimiyle Ilgili Konular)

1.DISIPLIN VE HOSGORU
Cocuklarda disiplin ve hosgoru birlikte olmalidir. Unutulmamalidir ki cocuk hayatinin ilk gununden beri ogrenme surecinde olan bir varliktir. Ogrenme surecinde olan kisi sik sik hata yapar . Muhim olan bu hatalarin cocuga gerekli aciklamalari yaparak ogrenmeyle degistirilmesidir. Cocuga asiri disiplin uygulanmasi , cocugun bazi noktalarda sikilmasini ve kendini ortaya koyma noktasinda tereddutler yasamasina neden olur. Asiri disiplin cocuklarda kaygi belirtilerine yol acar ve cocuk kendisini devamli gergin ve huzursuz hisseder. Cocugun yaptigi hatalar hicbir zaman gormemezlikten gelinmemeli , gormezlikten gelinen davranislar cocuklarda pekisecektir. Bu nedenle uygun bir sekilde cocugun yaptigi hatalar anlatilmalidir. Asiri hosgorulu anne baba tutumunda ise , neyin dogru neyin yanlis , neyin yapilmasi gereken neyin yapilmamsi gereken davranis oldugunu bilemeyen bir cocuk haline gelmesine neden olur. Asiri hosgoru cocukta gevsek ve tutarsiz bir yapinin ortaya cikmasina ve cocugun sinirlari devamli genisletme gayretleri icine girmesine yol acar. Bu sekilde asiri gevsetilmis sinirlar cocuklarda davranis problemlerine yol acarak belli bir sure sonra anne baba icin cocugun davranislarinin cok buyuk bir problem haline gelmesine neden olabilir.Bu nedenle anne babanin her ikisinin de disiplin ve hosgoru konusunda sozbirligi icinde olmalari birbirinden farkli tutumlara girmemeleri gerekir. Ozellikle evde yasayan veya cocuk uzerinde etkinligi olan buyukanne ve buyukbabanin da bu konuda sinirlari gevsetmek yerine , anne babaya yardimci olmaya calismalari gerekir. Bu tutarsiz durum cocugun , nasil davranacagini bilememesine ve davranis problemlerinin daha da artmasina neden olur. Anne babalarin bu konuda disiplin ve hosgoru dozunu tam olarak ayarlamalari onemlidir. Cocugun normal psikososyal gelisimi icin bu durum cok onemli bir noktadir.

2.HERSEYE ITIRAZ

Cocuklarin anne babalarina karsi gelmesi cok sik karsilasilan bir problemdir. Anne babanin her dedigini olumlu veya olumsuz taraflarini dusunmeden surekli karsi gelme durumu varsa bu durumda karsi gelme bozuklugundan bahsedebiliriz.Genelde cocuklarda cabuk sinirlenme karsi gelmeye eslik eden durumdur. Normal yasin verdigi karsi gelme bazi donemlerde cocuklarda gozukur. Anne babanin dengeli tutumu ile bu problem kisa surede asilabilir. Cabuk sinirlenme ve karsi gelme durumu genelde cocuklarda kaygi halinin belirtisidir. Bazi noktalarda icsel catismalari olan ve kaygi hali olan cocuklar cok cabuk tepki ortaya koyarak sik sik anne babalarina karsi gelirler. Kardes kiskancligi , cocuga karsi anne veya babanin ilgisizligi, diger kardesin cok fazla on plana gecmesi ,cocugu yonlendirme eksikligine bagli bos kalma, okul problemleri , cocukluk cagi depresyonlari , sik sik elestirilme , asiri derecede disiplin uygulamalari, cocugu etkileyen psikososyal stres faktorleri ilk akla gelen cocuga anksiyete (kaygi ) olusturacak nedenlerdir. Ayni zamanda bu kaygi durumundan cocuga uygulanan sinirlarin cok gevsetilmesi ile basgosteren davranis problemlerine bagli karsi gelme ve mevcut kurallara itiraz da karsi gelme davranisi seklinde gorulebilir. Karsi gelen ve cabuk sinirlenen cocuga genelde yapilmasi gereken sey cocugun kaygi durumuna neden olan etkeni bulmaktir. Cocuga dengeli ve duzenli devam ettirilen sevgi ve hosgoru durumu da cocugun kaygi halini alacak ve onu anne babaya isbirligine zorlayacaktir. Cocuklarin karsi gelme ve tutturmacilik ile anne babalarini yonlendirmeleri yerine, anne babanin biraz daha bilincli davranip basit psikolojik kurallari uygulayarak cocuklarini istedikleri gibi yonlendirebilmeyi ogrenmeleri gerekir. Bazi cocukluk cagi psikiyatrik problemlerinde karsi gelme ve cabuk sinirlenme durumunun gorulebilecegi unutulmamali ve bu yondeki tespitler ve eslik eden diger problemlerin varliginda, psikiyatrik yardim icin anne babalarin cocuk psikiyatristine basvurmalari onerilir.
3.ICE KAPANIKLIK

Cocuklar devamli psikososyal bir gelisim gosterir. Normal sosyal gelisim icerisinde basta aile uyeleri olmak uzere diger insanlar ile iletisim ve etkilesim onemlidir. Bu normal gelisim icin kacinilmaz bir durumdur. Bazi cocuklar gerek kisilik ozellikleri gerekse ikincil olarak etki eden faktorler sonucunda ice donuk ,sosyal ortamlara ve alisilmadik mekanlara kolay adapte olamayan , genelde duygusal paylasima girmeyen , yabanci insanlardan tedirgin olan bir yapida olabilirler. Bu durum bazi psikiyatrik durumlarda gorulebilir. Bu durumda cocugun bu nedene yonelik tedavisi gereklidir. Anne babalarin bu durumda yapmalari gereken sik sik cocuga soz hakki tanimalari ,hemen her konuda onun kendisini ve duygularini ifade etmesini saglamalari , ona sik sik ne hissettigini ve dusundugunu sormalari , cocugun kendisine deger vermeleri , konustugu zaman dinlemeleri , sik sik sosyal ortamlarla irtibatini saglamalari , onu oldugu gibi kabul ederek sevgilerini sik sik belli etmeleri , cocugun her seyine mudahale etmeden ve cok mudahaleci olmadan onun kendini ortaya koymasini saglamalari onerilir. Devam eden durumlarda bazi psikiyatrik tablolardan soz edilebilir. Bu durumun tedavisi gerekir. Ozellikle okul cagi ile beraber sosyal iliskilerde problem olmamasi icin durumun cozumlenmeye calisilmasi onem kazanir.

4.ASIRI HAREKETLILIK

Bazi cocuklar yasitlarina gore asiri hareketli olabilirler. Bu durumun bir cok nedeni olabilir. Genelde asiri hareketli cocuk denince aklimiza hiperaktif cocuklar gelir. Cocukta asiri hareketlilik her ortamda oluyor yer ve zaman dinlemiyorsa o zaman hiperaktiviteden suphelenmek gerekir.Bu durumda cocukta dikkat eksikliginin de eslik edip etmedigine bakilmasi gerekir. Asiri hareketli cocuklar devamli kipir kipirdirlar , yerlerinde duramazlar , sanki bitmez bir enerjileri var gibidir. Genelde asiri hareketli cocuklarin durumu okula basladiklari donemde belirgin bir sekilde fark edilir. Ogretmenden sik sik uyari alinmasi ile anne baba olayin farkina daha da iyi varir. Bu durum cocugun sosyal iliskilerini ve ders basarisini etkiler.Normalde belli bir kapasitede olan bu cocuklar ders basarisizligi ile karsimiza gelirler. Bu durumlarda ilac tedavisi ve diger tedavi yaklasimlari cocugun gelecegi acisindan onemlidir. Asiri hareketlilik durumu cocugun sikinti ve problemlerine bagli da gelisebilir. Bazi psikiyatrik durumlarda cocuklarda bu turlu hareket artisina rastlayabiliyoruz. Bu durumda cocukta sikintiya ikincil olarak gelismis yerinde duramama, hareketlilik artisi gorulur. Altta yatan sikintinin ve stres etkeninin halledilmesi ile cocugun bu hareketliliginde azalma gorulur. Bu cocuklarin genelde anne ve babalarinda da buna benzer bir hareketlilik cocukluk donemlerinde olabilir. Bu turlu cocugu olan anne babalarin olaya gayet sakin yaklasarak , bu hareketliligi ve cocugun psikososyal gelisimini iyi yonlendirmeleri gerekir. Asiri hareketliligi yuzunden cok elestirilen ve sosyal ortamlardan dislanan cocuklarda , baska psikiyatrik problemlerde olusabilir.Bu cocuklari sportif faaliyetlere yonlendirmek , onlari olumlu ve faydali ugraslarla mesgul etmek , enerjilerini bazi hobilere kanalize etmek, dikkat eksikligi ve hiperaktivite durumu varsa tedavisini saglamak onemlidir.
5.DERS BASARISIZLIGI

Ders basarisina etki eden bir cok durum vardir. Ders basarisizligi cocuklarin normal sosyal ve psikolojik durumunu etkiler. Bu durumda aile ile iliskilerinde bozulmasi soz konusu olabilir. Ders basarisina en buyuk etken cocugun zeka kapasitesidir. Bu durum cocugun okudugunu , anlatilani ve aktarilan bilgileri kolay kavramasina ve akilda tutmasini kolaylastirir. Zekanin belli bir seviyeye gelmesini daha cok dogumsal ozellikler ve cevre sartlari belirler. Belli bir zeka kapasitesi olmasina ragmen ders basarisizligi olan cocuklarda asagidaki nedenleri aramak yerinde olur. Ders basarisizliginin en buyuk nedeni, cocuklarin belli bir sorumluluk icerisinde kendilerini hissedip , okul sonrasi gerekli ders calisma saatlerini duzenlememeleri ile kendini gosteren durumdur. Bu durumda ogretmen ve aileye cok buyuk bir is dusmekte uygun ve dengeli yaklasimlar ile cocuklarin bu yondeki eksikliklerini isbirligi icinde kapatmalari gerekir. Yanlis tutumlar cocuklarin bu sikintisini pekistirir. Bu durumda ogretmen aile isbirliginin olumlu etkisi buyuktur. Egitimde firsat esitligi onemli bir konudur. Cocugun gittigi okulun genel durumu , ogretmeninin ozellikleri , sinifin ozellikleri , verilen egitimin kalitesi , bu egitime ek olarak saglanan imkanlar cocuklarin ders basarisini dogrudan etkiler. Butun bu noktalarda belirgin problem olmamasina ragmen cocukta gorulen ders basarisizliginda ozel ogrenme guclugu durumunu hesaba katmak yerinde olur. Bu durumun tespiti ve egitim ile tedavisi onemlidir. Ders basarisina etki eden diger nedenlerden biriside cocukta olabilecek depresyon , madde bagimliligi , uyum bozukluklari ,aile ile ilgili problemler, psikososyal stres etkenleri , anksiyete bozukluklari gibi psikiyatrik durumlar da ders basarisizliklarina neden olabilir. Bu durumlar ders basarisizliginin yaninda ek belirtiler ile kendini gosterir. Bu negatif etkenin ortadan kaldirilmasi ile ders basarisizliginda duzelme belirgin olarak gorulur. Ders basarisizligi olan cocuklarin yasitlari ile kiyaslanmadan ve ozguvenleri zedelenmeden , ders basarisi icin yonlendirilmeleri onemlidir. Cocuklarin bu turlu sikintilari varken anne babanin asiri ilgisiz ve asiri kontrol durumlari, cocuklarin bu durumlarinin devam etmesine neden olur. Onemli olan anne babalarin cocuklarina vakit ayirarak , onlarin durumlarindan haberdar olmalari ve bu turlu problemler tamamen cocugun yasaminda pekismeden gerekli onlemler alinmalidir
6.COCUGUN KENDINI ORTAYA KOYMASI VE NORMAL KISILIK GELISIMINI NASIL SAGLAYABILIRIZ.

Cocuklar devamli psikososyal gelisim icerisindedirler . Bu gelisimi etkileyen temel faktor en azindan belli bir yasa kadar ailedir. Cocugun kisilik gelisimi bir hayat boyu devam eder.Kisilik gelisiminin buyuk bir kismi erken yaslarda tamamlanir .Bu durumda cocugunuz birinci planda anne baba ve bakim veren kisiden , ikinci planda evdeki diger bireylerden , ucuncu planda sosyal cevreden iyi veya kotu yonde etkilenecektir. Anne babanin etkisi kardese gore cok daha fazladir. Ama bir iletisim ve etkilesim ortami olan ailede kucuk kardes buyuk agabeyden veya abladan da etkilenecektir.Bu durum cogu zaman iyi yonde bir etkilesim ile sonuclanir ve iyi yonlendirilirse kardes kiskancliginin onune gecilir . Kucuk cocuklar agabeyinden veya ablasindan bir cok seyi hizli bir sekilde ogrenerek , gelisimini daha da pekistirebilir.Bu nedenle kucuk kardesler daha sansli sayilabilir .Buyuk olanlarin yas avantaji oldugu icin kucuk kardes ister istemez ogrenme ve etkilenme olarak buyuk kardesi takip eder .Ama bu durum kucuk kardesin buyugu rakip olarak algilayip tamamen ona ters dusmesinden cok daha iyi bir durumdur. Eger psikososyal gelisim icerisinde cocugunuzun geri planda kalmamasini ve kendini ortaya koyarak , kisilik ozelliklerini gelistirmesini istiyorsaniz ; Her cocuk icin psikososyal gelisim sureci icerisinde yapilmasi gerekli bazi tavsiyeleri aktarmak istiyorum. Bu cocugunuzun kendine olan guvenini artiracak , kendi kisilik ozelliklerinin gelismesini saglayacak , onun psikososyal gelisimini guclendirecektir.


1-Sik sik cocugunuza yasina uygun olarak yapabilecegi gorev ve sorumluluklari verin.

2-Ona sik sik kendini nasil hissettigini sorun
3-Olaylar karsisinda onunda fikrini ifade etmesini saglayin yani ona kendi fikrini sorun ve dusunmeye sevk edin .Soyledigi seylere onem verdiginizi hissettirin .
4-Onun iyi yonlerini ve basarilarini takdir edin , on plana cikarin ve odullendirin.
5-Onun kabiliyetlerinin gelismesine zemin ve imkan hazirlayin
6-Hatali davranislarini konusarak onu yargilamadan anlatmaya calisin , olaylarin ve yaptiklarinin hatali taraflarini farketmesini saglayin
7-Sik sik onu sevdiginizi ve onun aileniz icin ayrilmaz bir parca oldugunu ifade edin
8-Onun kendini ifade etmesini kolaylastirmak icin karsilikli olarak siz ona kendinizi ifade edin ,ondan da kendini ifade etmesini isteyin sik sik karsilikli konusup sohbet edin
9- Onun yapabilecegi seyleri kendisine birakin , onun yerine bazi seyleri yapmayin , bu cocugun kabiliyetlerinin gelismesini engelleyerek kendini ortaya koymasini engeller.
10-Onunla kaliteli ve hos bir sekilde vakit gecirin
11-Onun olaylar karsisindaki duygularina deger verdiginizi belli edin 12-Onun sosyal ortamlardaki arkadasliklarini ve girisimlerini uygun oldugu olcude destekleyin
13-Onun aile ici herkesle olan baglarinin kuvvetlenmesini saglayin Unutmayiniz ki bu gunun cocuklari ,yarinlarin buyukleri olacak, cocugunuzun bu gunden davranis ve kisilik gelisimi iyi yonlendirilirse , gelecekte hem onun hem sizin acinizdan ideal olan gerceklesmis olacaktir.
7.COCUGUN YERINE BAZI SEYLERI YAPMA

Insanoglu ilk dogdugu gunden itibaren devamli olarak kendi kabiliyet ve becerilerini gelistirme sureci icerisindedir. Buna bagli olarak dogustan var olan mevcut kapasite ozellikle hayatin ilk yillarindaki cevresel ve fiziksel etkenlerinde devreye girmesi ile hizli bir gelisme gosterir. Her birey yasina uygun gelisme donemlerini saglikli bir sekilde gecerek, gerek motor becerilerini , gerek sosyal gelisimini , gerekse dil gelisimini cocukluk doneminde hizli , daha sonra giderek yavaslayan bir sekilde devam ettirir. Bu siniflamalardan (motor , dil , sosyal gelisim ) her birinin uygun ve tam olarak gelismesi icin bazi yonlendirmelerin yapilmasi ve bazi cevresel sartlarin saglanmasi gerekir. Konunun bir cok ayrintilari olmakla birlikte su anda kismi olarak deginilecektir. Ozellikle cocuk bakiminda soz sahibi olan annelerin cocuk uzerindeki davranis sekilleri cocugun gelisimi acisindan cok buyuk onem arz etmektedir. Bazi anneler cok asiri derecede cocuklari ile ilgilenirler , Bu durum cocuklariyla hic ilgilenmeyen annelerin durumu kadar cocuk icin sikintili olabilir. Bu asiri ilgilenme durumunun ayrintilarini baska bir zamana birakarak konumuz ile alakali olan kismini bahsetmek istiyorum. Genelde asiri koruyucu ve kollayici anne babalar olmak uzere bazi ebeveynler cocugun uzerine o kadar duserler ki onun yasina uygun gelisiminin de onune gecerler . Cunku cocuklar bu derece kendisinin yerine bazi seyleri dusunen ve yapan anne babalar veya baska birisi oldugundan kendileri kabiliyet ve becerilerini kullanmaya gerek duymazlar . Cunku bu durum onlar icin daha kolay olmaktadir.Cocugun yasina uygun olarak kendi basina yemek yemesinden tutun , giyinmesi , okul dersleri , ev icerisindeki etkinlikleri gibi bir cok konuda anne babalar onlarin yasina uygun yapabilecekleri noktalarda gereksiz yere devreye girerek cocugun hem psikolojik olarak hem kabiliyet olarak uygun atilimlari yapmalarini engellerler. Bu nedenle anne babalar cocuklarinin normal gelisimini saglamak icin en basta onlarin yaslarina uygun davranmalari ( bebeksi tavir ve hareketlere prim vermemeleri ) gerekir. Surasi unutulmamalidir ki Cocuklarin yaslarina uygun rol almalarini yada almamalarini anne babalarin onlara cizdigi rol belirler.Cocuklari yerine bir cok davranisi ustlenen ve onlarin yasina uygun sorumluluklar almasini saglayamayan anne babalar , cocuklarina iyilik yaptiklarini zannetmelerine karsin , onlarin kabiliyet ve becerilerini kisitladiklarinin farkinda degildirler. O nedenle gerek psikososyal gelisim gerek bedensel gelisim icin bu durum onemlidir. Cocugun yapmasi gereken aktiviteler ve gorevlerin baslangicinda cocuga yardimci olmak uygun olur ama bu yardimin devamli o gorevi ustlenme seklini almasi ise zararli olur. Yasindan daha buyuk sorumluluklar vermekte ayni sekilde digeri kadar sakincali olabilir. Anne babalarin saglikli bir biyopsikososyal gelisim icin bu dengeyi saglamalari gerekmektedir.
8.ASIRI KONTROL

Bazi anne babalarin dustugu en buyuk hatalardan birisi de cocuklarini cok asiri kontrol ve disipline etmeleridir. Bu genelde cok titiz ve hassas anne baba kisiliginin olmasi durumunda karsimiza cikmaktadir. Ozellikle bazi anneler cocuklari hakkinda her an ne yapiyor , ne ile mesgul oluyor , acaba bir problem var mi , bir sey olursa , basina bir is gelirse ve buna benzer dusuncelerle devamli cocuklarini dusunmekte ve cocuklarini her an kontrol etmeye calismaktadirlar . Elbette ki her anne baba belli olculerde cocuguna sahip cikmali ve cocugunun o an nasil bir durumda oldugunu merak etmelidir. Ama bunun olcusu cok fazla kacirilirsa ve cocuklar cok asiri kontrol edilemeye calisilirsa , sikintinin asil onemli bir kismini cocuklar cekmektedir. Yani cocuk her an kontrol edilme hissi ile yasamakta bu da onlarda muthis bir sekilde bir kaygi ve gerginlik olusturmaktadir. Acaba hata yapar miyim , acaba annem gorur mu , acaba bu is konusunda annem ne der , acaba bu yaptigim icin elestirilir miyim gibi dusuncelerle cocuklarin bu kontrol durumuna reaksiyon olarak kaygilari daha da artmaktadir . Hatta bu durumu bazen o kadar ileri boyutlarda gormekteyiz ki , bu kontrol ve bagimliliga alisan cocuk annesinden ayrildigi zaman sanki basina kotu bir sey gelecekmis gibi endise duyabilir. Bu durum onun ileride ayrilik kaygisi gostermesine de neden olabilir. Annenin kaygisi ve endisesi cocugu da anlamsiz bir sekilde kaygi ve sikintiya sokabilir . O nedenle anne babalarin cocuklarini belli olculerde kontrol etmeleri , onlarin bazi hatalarini gormezden gelmeleri ( devam etme durumunda onlem almak sarti ile ) , onlari bazi zamanlar kendi hallerine birakmalari , her an nerede ne yapiyor dusuncesinden vazgecmeleri , onlar icin asiri kaygi ve endiseye girmemeleri , cocugun ufak tefek yanlislarini tespit edip cocugun yuzune vurmamalari uygun olur. Bu asiri kontrol ve anne babalarin asiri disiplin ile beraber mukemmeliyetci tavirlari , cocuklari anne babanin sozlerine karsi pasif bir direnc ve yalana itebilecegi gibi cocuklarda tik , tirnak yeme , konusma sorunlari , altini islatma, altini kirletme vb gibi kaygi belirtilerine de yol acabilir. Anne babalari cocuklarini kontrol etme konusunda bu dengeyi iyi ayarlamalari gerekir. ayni zamanda cok kontrol edilen ve cok elestirilen cocuklarinda kendi ozguvenlerinin eksik kalacagini ve sosyal olarak cekingen olabileceklerini ve anne babalarinin bu asiri kontrol ve isteklerinin de onlari strese itebileceginin hic bir zaman unutulmamasi gerekir. Her cocugun kendi halinde olmasi gereken zamanlarin oldugu unutulmamali ve cocuklarin kontrol ve takibi onlari bunaltmayacak ve kaygiya itmeyecek derecede olmalidir.
9.ANNE BABANIN FARKLI YAKLASIMLARI

Genelde anne babalar cocuga davranista tek bir cizgiyi tutturmakta zorlanirlar. Elbette ki anne babanin farkli kisilik yapilari , yetisme tarzlari , anlayislari ve degisik farkliliklari olacaktir .Bu cocugun yetisme ve zeka gelisiminde iyi yonde katkilar saglayabilecegi gibi , cocugun egitimi ve davranislarinin yonlendirilmesinde anne babanin birbirinden habersiz veya tamamen farkli yaklasimlari cocuklarin psikososyal gelisiminde buyuk sikintilar olusturabilmektedir. Genelde cocugun gelisim asamalarindan uygun bir sekilde gecmesi ve onun yasa ozgu egitiminin tamamlanmasinda anne babanin yaklasimlari ve cocugu yonlendirmeleri onem kazanir. Butun bunlari su sekilde ornek vererek aciklayabiliriz ; Bir anne asiri hosgorulu olabilir, baba ise tam tersi disiplin yonu agir basabilir. Bu durumda cocugun davranislari , konusmasi , hal ve hareketleri tamamen iki farkli kutup tarafindan yonlendirilmeye calisilirsa cocukta davranis problemleri ve bazi psikolojik sorunlar yasanabilir. Babanin koydugu kurali annenin bozmasi veya tam tersi babanin hosgoru gosterdigi bir davranisa annenin sinir koymasi genelde cocugun davranis olarak kararsiz , cekingen , celiskili ve tutarsiz bir hale gelmesine neden olabilir. Cunku cocuk gelisimini ve davranislarini anne babasindan iyi yonde veya kotu yonde aldigi uyarilar ile sekillendirir. Bu cocuga yansiyan celiskili ve tutarsiz durum cocukta degisik kaygi belirtilerinin ( tirnak yeme , tik , konusma zorluklari , uyku ve yeme bozukluklari vb.) ortaya cikmasini kolaylastirabilir. Anne babalarin mumkun oldugu kadar birbirlerini desteklemeleri , tutarsiz davranmamalari , cocugun yaninda birbirinin uygulamalarini elestirmemeleri gerekir. Bazi gorus farkliliklari olsa bile cocugun olmadigi zamanlarda konusularak ortak gorusun cikmasi ve ortak soz birliginin saglanmasi gerekir. Cocugun saglikli gelisiminde anne babalarin birlikte , celiskisiz ve tutarli olmalari cok onemlidir. Aksi takdirde bu farkliliklar ve anne babanin celiskili davranislari cocuk tarafindan kullanilabilir. Cocugun anne babayi yonlendirmesi bu farkli tutumlardan dolayi kolaylasabilir. Anne babalarin ortak fikir ve gorus birligi ile cocuklarini yonlendirmeleri gerekirken , tam tersi olarak cocuk , anne babayi yonlendirebilir. Bir baska noktada anne baba harici bir baska kisinin( genelde buyukanne , buyukbabanin) anne babanin koydugu kurallari ihlal eden veya zayiflatan yaklasimlarda bulunarak cocuklarin kurallara uymasini ve davranislarinin sekillenmesini engellemesidir. Anne baba arasindaki iletisim ve ortak karar alma mekanizmasi ne kadar iyi isler ve cocuga yansitilan davranislari ne kadar birbiri tarafindan desteklenirse o kadar saglikli ve normal psikososyal gelisimli cocuklar olacaktir. Burada sunu da belirtmek yerinde olacaktir , cocuklara yansitilan davranislarin zaman asimina ugrayarak degisikliklere ugramasi uygun degildir. Yani anne bugun koydugu kurali bir hafta sonra bozuyor veya tam tersi bir tutum izliyorsa ( sebepsizce gerekli bir neden olmadan ) bu durum da cocuklarin gelisimini kotu yonde etkiler. cunku cocuk bir hafta once tepki almadigi bir davranistan bir hafta sonra tepki aldigini gorurse bu onun kendine guvenini azaltir, onu cekingen , tedirgin ve kaygili birisi haline getirir. Yani cocugun cevresinden ( aile , arkadas , okul ve ogretmen , sosyal cevre ) devamli tutarli davranislari gormesi onemlidir. Bu konuyu ileri bir tarihte daha ayrintili incelemeyi dusunuyoruz .
10.CEZALANDIRILMA SEKLI

Cocuklarina guzel bir sekilde egitim vermek ,onlari hayata hazirlamak ve onlari iyi yonlendirebilmek her anne babanin temel hedeflerinden bazilaridir. Devam eden hayat icerisinde cocuklarin gerektigi sekilde iyi ozellikler kazanmasi , bazi yonlendirmeleri gerektirmektedir. Anne babanin her davranisinin , yorumunun olaylar karsisindaki tavrinin ve tepkisinin cocuk uzerinde bir etkisi vardir. Anne baba - cocuk arasindaki etkilesim devam eden cok onemli bir surectir. Ve bu etkilesimin kalitesi neredeyse cocugun butun hayatini etkiler. 6 aylik bir cocuk bile iyi bir sey yaptiginda anne babanin goz temasi ile onu desteklemesi veya kaslarini catarak istemedigini belli etmesi bir odul -ceza seklidir. Aslinda gunluk akip giden hayat icerisinde anne babalar farkinda olmadan cocuklarini odullendirmekte veya cezalandirmaktadirlar. Bazi durumlarda ise cocuklar hatali ve yanlis bir sey yaptigi ve en onemlisi bunu tekrarladigi zaman anne babalarin tepkisiz kalmasi o yanlisin devam etmesini saglamaktadir. Zamaninda mudahale edilmeyen hata devam edecek veya sekil degistirebilecektir. Bazen de anne babanin yersiz ve asiri tepki ortaya koymasi veya tutarsiz bir sekilde cezalandirmasi cocuktaki sikintiyi artirmakta ve yeni davranis sorunlarinin ortaya cikmasina zemin hazirlamaktadir. Ayrica devamli kontrol edilmeye calisilan ve bu kontrol havasi icerisinde gerginlige itilen cocuklarda da psikolojik sorunlar ortaya cikabilecegi goz onunde tutulmalidir. O nedenle bebekken dahi anne babanin cocuga uyguladigi cezalandirma sekli onemlidir. Ve cocugun kisilik gelisiminde , sosyal gelisiminde ciddi tesirler birakir.O nedenle biz cocuk psikiyatristlerini endiselendiren onemli noktalardan biriside bu konuda anne babalarin bilincsiz bir sekilde uygulamalarda bulunmasidir. Genelde cocuklarin yaslari ve yaptiklari hatalarin buyuklugune gore cezalandirilmalari uygun olmak ile birlikte genel yaklasimlari su sekilde siralayabiliriz.

Cezalandirmanin asamalari ve ozellikleri nasil olmalidir 1- Cocuklarin ilk yaptigi hata eger cok buyuk sonuc dogurmayacak sekilde ise uyari seklinde (bu da bir cezalandirmadir ) anne babanin mudahalede bulunmasi gerekir. Bu yeri geldiginde anlik bir kas catilmasi seklinde de olabilir. Bu cocuga mesaj olarak yaptigi davranisin onaylanmadigi tepkisinin iletilmesidir.
2-Yapilan hatanin siddeti artmis ise ve/veya tekrarlayan hatalar ise cocuk ile yasina uygun bir sekilde bu durumun hatali oldugu ve dogrusunun ne oldugu , davranisin tekrari halinde zararinin neler olacagi konusulmalidir. Bu acik olarak sizin tarafinizdan bu davranisin istenmediginin belirtilmesidir.
3-Yapilan hatanin devami durumunda , hatanin buyuklugu ne olursa olsun anne baba tekrar cocugu ile sevgi ve ilimli bir ortam olusturarak , cocuga yonelik asiri tepki ve yargilamadan kacinarak konusmali ve cocuga bu davranisin tekrari halinde ne turlu cezalari alabilecegini belirtmelidir. Burada da cocugun yasi onem kazanmak ile birlikte anne babanin bu durumu onun ile konusma tarzi ve uslubu onemlidir. Kesinlikle durum mucadele ve tartisma ortamina donusturulmemelidir. Cunku bu ortam iki tarafa da zarar verecektir. Ilerleyen donemlerdeki iliskiyi zedeleyecektir.
4- Konusma ve soylenen cezalandirilma ikazlarina ragmen devam eden yanlislarda anne babanin israr ile bahsettigi cezayi uygulamasi gerekir. Burada Hemen sunu belirtelim ; anne babalar kesinlikle yapamayacagi cezalandirma yontemini cocuga soylememeli , ancak cezalandirmayi yapmak istemedikleri veya yapamadiklari zamanda hafifletici sebepler ile bir karsilik sonucunda affetmelidirler ( orn:ceza olarak disari parka goturulmeyecek cocuga , odani toparlarsan senin cezani affedebilirim demek gibi ). Cezalandirmanin sekli ise burada onem kazanmaktadir. Biz cocuk psikiyatristlerinin onerdigi cezalandirma yontemi , cocugun sevdigi seylerden mahrum edilmesi seklindedir. Fiziksel cezalarin cocuklara uygulanmasi son derece sakincalidir ve cocuklarin anne baba ile iliskisini zedelemekte ve ortami daha gergin hale getirmektedir. Veya erken yatma , odasinda yalniz olarak iki-uc dakika beklemesi gibi basit cezalandirma tekniklerinin kullanilmasi da uygun olur. Ama cezalandirilma sirasinda cocuklarin gururu incitilmeden ve ozguvenleri zedelenmeden uygun bir dil ve takdim ile bunun yapilmasi gerekir.
5-Aldiginiz butun onlemlere ragmen onune gecilemeyen sikintilar icin anne babalarin bir uzmana basvurmayi ihmal etmemeleri gerekir. Cunku bu durumlarda davranis bozuklugu , karsi gelme bozuklugu , dikkat eksikligi ve hiperaktivite durumu , cocukluk cagi depresyonlari , uyum guclukleri gibi sorunlar eslik ediyor olabilir. Ek olarak sunu soylemek gerekir anne babanin cezayi takdim sekli , daha onceleri cocuga verdikleri egitim , anne baba harici etkili kimselerin durumu(buyuk anne buyuk baba vb ) , sosyal cevrenin ozellikleri , okul cevresi , anne babanin birbirlerinin desteklemeleri , anne babanin kisilik yapilari , cocuga olan yakinlik dereceleri , arkadas cevresi , buyuk veya kucuk kardesin tutumu , anne babanin daha once tutarli cezalandirma sekilleri vb. gibi bir cok etken ile cocugun davranislari , cezaya verdikleri tepki ve cezalandirilma sonucu elde edilen basari durumu degisecektir.
11.COCUGU ODULLENDIRMENIN SEkLI NASIL OLMALIDIR

Hayatin ilerleyen asamalarinda cocuk gelisimi bazi yonlendirilmelere ihtiyac duyar . Anne babanin cocugun davranislarinin sekillenmesinde cocugun basarilarini , dogru davranislarini , onaylanmasi gereken tavirlarini ,odullendirmesi onemlidir. Nasil ki istenmeyen davranislarin ve yanlislarin kalmamasi icin cezalandirma yontemini uygun bir sekilde uygulamalari onemlidir ayni sekilde odullendirme yontemini de uygun kullanmalari cocuk egitimi acisindan onemlidir.. Cocugun olumlu davranislarinin tasdiklenmesi bebeklik doneminde baslar . Bir hareket yaptiktan sonra bebek annenin veya babanin yuzune bakar ve onlardan tasdik bekler . eger o davranis tasdiklenirse (gulumseme , kafa sallama , dokunma , ses ile onaylama ,ona bir sey verme vb ) bebek o davranisini ilerletir ve o davranisin degisik ve ileri versiyonlari artarak devam eder yani o davranis giderek guclenir. Ama anne baba tarafindan o davranistan sonra olumsuz bir tavir (gormezden gelme , kas catma , ses ile ikaz , el ile engelleme ,onu o ortamdan uzaklastirma vb ) olursa o davranis uzun sure devam etmeden giderek gucunu kaybeder . Biz bu durumu bebeklikten cocukluk donemine ilerlettigimizde yine ayni sekilde onay ve onaylamama cocugun davranislarinin sekillenmesine neden olur . Ama unutulmamalidir ki butun bu soyledigimiz seyler anne baba ile cocuk arasindaki normal bir iliski ve karsilikli etkilesim durumunda soz konusudur. Diger durumlarda ise anne baba ile cocuk arasinda bozuk bir karsilikli iliski durumu varsa o zaman cocuk anne babaya itiraz edecek , dediklerinin tersini yapacak , engellenme ve onaylanmamaya ters tepkiler verecektir. Cocugu odullendirmenin derecesi ve sekli yas ve ailenin durumuna gore genelde degisiklikler gosterir.Ama sunu hemen belirtelim ki en iyi odullendirme maddi odullendirme yerine duygusal odullendirmedir. Cocugun bu turlu bir odullendirmeye alistirilmasi da oldukca onem tasir. Anne babalarin genel anlayisi cocuga maddi hediye ve bir seyler almanin sanki en iyi odullendirmeymis gibi algilanmasidir. Bu sekilde devamli bir seyler alinmaya ve verilmeye alistirilan cocuk ise gun gelecek en iyi ve en pahali hediyelerle bile doyum bulamayacaktir. Ama anne babasinin opmesi , kucaklamasi , gezdirmesi , onunla oynamasi , ona guzel sozler soylemesi seklindeki odullendirme ise en saglikli ve en basarili odullendirmedir. Anne babalarin bu turlu bir duygusal odulun yanisira imkanlari olcusunde ek hediyeler vermesi de cocugu odullendirmenin diger yoludur. Anne babalarin cocuklara alinan hediyelerdeki maddi buyukluk yerine manevi degerini on plana cikarmalari uygun olur. Ama bunu bazi anne babalar yapsa bile gunumuzun tuketim toplumunda cevresinden ve arkadaslarindan etkilenen cocuklari yonlendirmek anne babalar icin hayli zor olacaktir.
1-Bebeklik doneminde odullendirme sekli ; opme , oksama , sevme , kucaklama , onunla oynama , onu besleme , gezdirme , onunla mesgul olma , onunla konusma , onu sevdigini hissettirme vb. (not : bu davranislarin normal zamanda yapilmasi zaten gerekli olmakla birlikte odullendirilmek istendiginde ozellikle yapilmasi onemlidir)

2-Okul oncesi donemde odullendirme sekli ; opme ,oksama , sevme , kucaklama , onunla oynama , onunla gezme , birlikte vakit gecirme , soz olarak onaylandigini vurgulama , onun hosuna gidecek iltifatlar soyleme , onun sevildigini hissettirme , onun gelisim donemine uygun oyuncak ve hediyeler alma ( bu hediyelerin manevi degeri on plana cikarilmalidir) 3-Okul doneminde odullendirme sekli ; opme ,oksama , sevme ,onunla oynama , onunla birlikte gezme , birlikte ders calisma , onaylandiginin hissettirilmesi , onun kabiliyetlerini on plana cikaracak program ve aktivitelere yonlendirme , onun hosuna gidecek iltifatlar soyleme vb. Butun bu odullendirmeler ve onaylamalar cogu zaman cocuklara uygulanmalidir ama odullendirme ozellikle onaylanmasi gereken davranislar icin vurgulanmalidir. Anne babalar odullendirmeyi belli bir hedefe ve basariya karsilik yapmalari o hedeflere ulasilmayi kolaylastirir ama verilen sozlerin kesinlikle yerine getirilmesi ilerleyen hedeflere ulasma ve odullendirmenin ciddiyeti acisindan cok onemlidir.

Hipnoz Nedir ??


Hipnoz, kendiliginden olusan dogal bir zihin durumudur.



Insan irki var oldugu surece , hipnoz vardi ve var olacak.. Hepimiz, bu kendiliginden olusan zihin durumunu, bilmeden, farkinda olmadan surekli kullaniriz. Ornegin, eger bir TV programi ya da sinema filmi izlerken, tamamen seyrettiginize dalmissaniz, buyuk olasilikla hipnozahipnoz ya da hipnoz benzeri durum annenizin ya da esinizin sizi aksam yemegine cagirmasini, size bagirana kadar, duyamamaniza neden olur.. ( Reklamcilar bunu cok iyi kullanir.TV programlarini sizi hipnozahipnozaHipnoz, kendiliginden olusan dogal bir zihin durumudur. Herkes bir cok kez hipnozu yasamistir. Bilerek ya da bilmeden. Bu dogal olusan zihin durumunun tipik bir ornegi otoyol hipnozu olarak adlandirdigimiz, araba surerken, surucude olusan olusan dalma halidir. Bilincalti yola odakliyken bilinciniz farkli dusunceler arasinda gezer, ve sapacaginiz kavsagi gectikten son girdikten sonra bilincaltiniza telkinlerde bulunarak, sattiklari mali almanizi saglarlar.) ra uyanirsiniz.girmissinizdir. Bu sokmak icin kullanip, siz

Amerikan Tip Biriligi hipnozun iki bolumu oldugunu belirtiyor
  1. Kritik faktorun (bilincin yargilayan ozelliginin) bypass edilmesi
  2. Kabul edilebilir secici bir dusuncenin kurulmasi ve kalici hale getirilmesi
Bu tanim, hipnozun anlasilir ve kabul edilen bir tanimidir. Kritik edici etkenin atlanmasi, basitce, sizi sinirlayan inanislarin gevsetilmesi demektir. Ornegin hipnozun anestezi (agrisiz durum) olusturmak icin kullanilmasi 1958 den beri Amerikan Tip Birligi (AMA) tarafindan kabul edilmistir. Hipnozun agri duyulmayan bir durum yarattigi, kabul edilen bir gercektir. Ama, zihnin, dusuncenin, guclu bir agrisiz ortam yaratabilecegine inanamazsa, bunu basaramaz. Ama hipnozdayken, bu sinirlayici yanlis inanc asilir ve cok kisa surede agri duyulmayan bir ortam olusur. Tanimin ikinci kismi olan, secici kabul edilebilir bir dusuncenin kurulmasi, hipnotik induksiyon dedigimiz yontemle bir kisiyi hipnoza yonlendirmeyi anlatir. Secici dusuncenin olusturulmasi sizin sinirlayan yanlis inanclarinizi ( cocuklugunuzdan bu yana toplum veya buyukleriniz tarafindan beyninize enjekte edilmis aliskanlik ve inanislar) reddetmenizi saglayacak zihinsel ortami yaratir ve boylece yeni guclendirici inanislari kabul edersiniz. Hipnotik durum yasaminizda uygun degisikleri yapmaniz icin en uygun ortamdir. Cunku, sizi daha saglikli ve mutlu yasama goturecek degisiklikleri yapmanizi engelleyen dusunce ve inanclari bir kenara itersiniz.

Herkes hipnoz olabilir

O halde su anda artik siz de isterseniz hipnoz olabileceginizi biliyorsunuz. Bunu aslinda binlerce kez yasadiniz.. Gunduz ayakta ruya gorurken yasadiniz, sevdiginiz bir programi seyrederken yasadiniz, ve reklamlarda duydugunuz yeni bir markayi alirken baskasinin size verdigi hipnotik telkinleri kabul ettiniz. Sonuc: Herkes hipnoz olabilir. Hipnoz hali zaten hep orada, zihinin bir islevi olarak mevcuttur. Amac sadece zihnin o halini aktif hale getirmektir. Ayni uyumak gibi.. Zihin nereye odaklanirsa o kisim aktif hale gelir. Hipnoz olmak isteyen herkes hipnoz olabilir