29 Mayıs 2007 Salı

Kibir, panik atak ve stresten zararlı

Kibir, panik atak ve stresten zararlı

İslamiyet'e göre küfür ve inkarın en büyük nedeni olan kibir, insan sağlığını da olumsuz etkiliyor.. Kibir, kalp krizine yol açan en önemli etken çıktı. İşte kalp krizinin nedenleri:

İslamiyet'in Kutsal Kitabı Kur'an-ı Kerim'e göre, kibir, Şeytan'ın Hz. Adem'e secde etmesini engellemişti. Kur'ân-ı Kerim'de "(Hz. Adem'e) secde etmekten yalnızca İblis kaçındı. Kibirlendi ve kâfirlerden oldu" (el-Bakara, 2/34). ayeti ile dile getirilen bu durum, Musa kıssasında Firavun'u, Nuh kıssasında bir kavmin gerçeğe ulaşmasını engelleyen en büyük etken de kibir olarak vurgulanmakadır.Kur'an'da sık sık vurgulanan kibrin din açısından ne denli büyük bir kötülük olduğu, peygamberimizin sözlerinde de, 'kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunanın cennete giremeyeceği" belirtilmektedir.

Newsweek dergisinde kapak olarak yayınlanan bilimsel araştırmaya göre kibir, tıbben de insanlara zarar veriyor.

1994 yılında ABD’nin Los Angeles kentinde meydana gelen yüksek şiddetli depremde, hastahanelerden gelen raporlara göre göçük altında kalan insanların ölümlerinin yanı sıra yaşadıkları stres ve korkudan kalp krizi geçirerek hayatlarını kaybedenler de kayıtlara geçti. Raporlara göre, bölgede kalp krizinden ortalama ölen sayısı 15.6 iken deprem günü bu sayının 51’e yükseldiği gözlendi.

Neden kalp krizi geçirilir

Bu sorunun cevabını bize Yeni İngiltere Tıbbı Muhtıra’sı, “İnsanlar hiç beklemedikleri ve alışkın olmadıkları bir olayla karşılaştıklarında duygusal stresleri, zamansız kalp rahatsızlıklarına sebep oluyor” açıklamasıyla veriyor. Bilim adamları bu ani korku durumuna Northridge sendromu adını veriyor.

Halk hekimlerinin anlayışına göre ani kavgalar veya kötü herhangi bir haber öldürücü olabiliyor. Northridge araştırmaları gösteriyor ki, 1981’deki Atina depremi ve 1991’de meydana gelen Irak’ın İsrail’e yaptığı Scud füze saldırısı psiko-kardiyoloji yani psikoloji ile kardiyoloji arasındaki bağ bulgusunun ortaya çıkmasının sebeplerinden olduğunu belirttiler. Bulgular gösteriyor, ki kronikleşmiş duygusal çöküntüler stres, aşırı heyecan ve endişe, kibir ve depresyon uzun süre yaşandığında, depremler sonucu yaşanan şoklardan daha çok hasar yaratıyor. Duke Üniversitesi Sinir Hastalıkları bölümü profesörlerinden Edward Suarez, kalp krizi geçiren kişilerin %50’sinde yüksek kolesterole rastlanmadığını belirtti. Psikolojik nedenlerden kalp krizi geçirme riski, obezite, sigara kullanımı, yüksek tansiyon hastalıklarından kalp krizi geçirme riskiyle aynı ölçüdedir.

İngiltere’nin Birmingham Üniversitesi profesörlerinden Dr. Michael Frenneaux, depresyonun ve hatta kibirin kalp krizi geçirme riskini ikiye katladığını belirtti. Kibir riski %26 arttırırken, 60 yaş ve üstünün %50’sinin bu riskle karşı karşıya olduğunuda ekledi.

Çocukluğunda, fiziksel, psikolojik, duygusal ve ailesel şiddete maruz kalmış ve travma geçiren insanların ilerleyen yaşlarda %30 ile %70 arası kalp krizi geçirme riskini üzerlerinde taşıdıklarını belirten Dr. Maxia Dong, San Diego da Hastalıklardan Korunma ve Hastalık kontrolü Enstitüsünde 17 bin kişide yaptığı araştırmalardan sonra bu sonuca ulaştığını bildirdi.

Peki stresin neden bu denli etkisi var? Stres altında olan ve depresyon geçiren insanlar, davranışlarını ve yaşam biçimlerini de bulundukları duruma göre yaşıyorlar. Şöyle ki depresyondaki insan yaptığı veya yapması gereken diyete sadık kalmazlar, hiç egzersiz yapmazlar, ve daha çok sigara tüketirler. Depresyonda ve streste olan insan mekanizması adrenalin salgılar, buna bağlantılı olarak tansiyon yükselir, kan şekeri normalin üstüne çıkar. Bünyede ve insan mekanizmasında bu denli değişiklikler olurken, kan pıhtıları yaraları sarmak için harekete geçer fakat uzun süre kandaki değisiklikler geçmez ise kan damarlarında hasara yol açıyor.

Hali hazırdaki araştırmalar iltihaplanma ve iltihaplanmanın etkileri üzerinde devam ediyor. Kibirli ve depresyondaki insanların stres hormonunu daha fazla salgıladığı, kalp krizi riskini arttıran iltihaplanmanın bağışıklık sistemi tarafından onarılmaya çalışması bünyeyi yoruyor.

Adrenalin hormonu kalpte tahribat yaratabiliyor. John Hopkins Üniversitesi doktorlarından Dr. Ilan Wittstein, stresten ve depresyondan kaynaklanan kalp krizlerine “kırık kalp sendromu” adını verdiğini belirtti. Türkiye de de halk arasında “panik atak” olarak bilinen bu çeşit kalp krizi, ilk etapta kalp krizi olarak gözükmese de hissedilen ve yaşananlar tamamiyle aynı. Wittstein’ın hastaları genelde, ailelerinden birinin ölümü, araba kazası, silahlı soygun, hatta sürpriz doğum günü partisi gibi ani şok yaratan olaylar sonucu, kalbin pompalama sisteminde zayıflama oluşarak kalp krizi geçiriyorlar. Hastaların tansiyonları normalden 30 kat daha yüksek çıkıyor bu durumda da beklenen kalp krizi gerçekleşiyor. Hormonlar kalp hücrelerinin ihtiyacı olan kalsiyumu alamıyor, bu durumdada kalp kaslarındaki hücrelerle bağlantı sağlanamıyor.

Egzersiz ve ibadet

Eğer negatif ve stresli duygular kalp rahatsızlıklarına yol açıyorsa, bu tip duygulardan kurtulmak kalp krizleri için bir tedavi olabilir mi? sorusuna Utah Üniversitesi psikologlarından Timothy Smith, öğrencileri üzerinde yaptığı araştırmayla cevap bulmaya çalıştı. Smith’in yaptığı araştırmada öğrencilere stresli ve zor bir görev veriliyor ve bundan önce çok sevdikleri bir yakınlarını veya arkadaşlarını düşünmeleri isteniyor, sonradan yapılan testlerde tansiyonlarında çok az bir yükselme gözlendiğini belirtti. Çalışmalarda optimistik düşüncelerin damar tıkanıklığının ilerleyişini yavaşlattığı tespit edildi.

Dr. Dean Ornish, çok hafif bir diyet, egzersiz ve ibadet gibi estekleyicilerle stresi azaltma yoluna gittiklerini belirtiyor.

Fazla kilolular daha uzun yasiyomus!!

Bugüne kadar hep aksini duymuş olabilirsiniz ama yakın zamanda yapılan kapsamlı bir araştırmaya göre, biraz kilo fazlası yaşayanlar çok daha uzun ömürlü oluyorlar.

Yapılan bir araştrma, kilonuzun normalin biraz üstünde olmasının aslında sağlığınız için iyi olduğunu gösteriyor. Öte yandan bazı ünlüler ve süper modeller gibi aşırı zayıf olmak ölüm riskini arttırıyor.

Bulgular, Amerikan devleti kuruluşu olan Hastalık Konrol Merkezleri'nin (Centres for Disease Control) hayli karmaşık istatistiki analizine dayanıyor. Şimdiye dek yapılan en kapsamlı çalışma olarak kabul edilen araştırma, geçtiğimiz aylarda yapılan daha küçük çaplı bazı başka araştırmarla aynı sonuca ulaşıyor. Buna göre biraz kilo fazlası olanların ölüm riski, kilosu normal olanlara oranlara daha az.

Doktorlar obeziteyi vücut kütle endeksine göre belirliyorlar. Vücut kütle endeksi (BMI), kişinin kilosunun, boyuna bölünmesiyle elde ediliyor. Örneğin;

boyu 1.73 cm olan birinin kilosu, 55.3 kg veya altındaysa, bu kişi 18.5'un altındaki BMI'yı ile normalden zayıf,

boyu 1.73 cm olan birinin kilosu, 55.3 ila 74.4 kg arasındaysa, bu kişi 18.5 ila 24.9'luk BMI'yı ile normal kiloda,

boyu 1.73 cm olan birinin kilosu, 74.4 ila 88.9 kg arasındaysa, bu kişi 24.9 ila 30'luk BMI'yı ile fazla kilolu,

boyu 1.73 cm olan birinin kilosu, 88.9 ila 103.9 kg arasındaysa, bu kişi 30 ila 41.9'luk BMI'yı ile obez

kabul edilir. Bu kilonun daha da üzerinde olan birisi aşırı obezdir.

Bilim adamları araştırma için ölüm oranları ile BMI'ı analiz ettikten sonra, en az ölüm oranın, fazla kilolu olarak kabul edilen, BMI'ı 25 ila 29 arasında olanlarda görüldüğünü saptamışlar.

İdeal vücut ağırlığı
Araştırmaya göre, BMI'ı 25 olan, yani normal ve fazla kilolu aralığında olan birinin ölüm riski en düşük olarak hesaplanıyor. Bunun sonucunda Amerikan hükümeti uzmanları, fazla kilo nedeniyle olduğu iddia edilen yıllık ölüm oranını 365 binden sadece 25 bin 814'e düşürdü. Bunun anlamı şu: Her yıl Amerika'da çok daha fazla insan -34 bin-, fazla kilolu olduklarından değil, kiloları normalin altında olduğundan ölüyor. Bunların çoğunun yaşı 70 ya da üzerinde.

Uzmanlar fikirlerini değiştirdiler; çünkü yeni araştırmada kullanılan veriler hem daha yakın zamana ait, hem araştırma daha iyi istatistik teknikleriyle yürütülmüş. Ayrıca kişilerin sağlığı için risk teşkil eden sigara içimi, yaş ve alkol tüketimi gibi faktörler de göz önünde bulundurulmuş.

Önlenebilir ölümler
Yapılan hesaplamalara göre, fazla kilodan kaynaklanan ölümler, önlenebilir ölümler sıralamasında ikinci sıradayken, sigaradan sonra yedinci sıraya düşüyor.

Kendisi de fazla kilolu olan araştırmacı Dr. David Williamson şunları söylüyor: "Eğer aile geçmişimde, 52 yaşında kalp krizi geçirmiş bir baba, ya da şeker hastalığı olan bir kardeş olsaydı, hemen kilo vermeye başlardım; ama şu haliyle kilomla ilgili bir sıkıntım yok."

Raporu inceleyen biyoistatikçi Mary Grace Kovar'sa normal kilo sınıflandırmasınınşu an olması gerektiğinin muhtemelen çok daha altında olduğunu söyledi. Ayrıca kilolu kişilerin, artık daha sağlıklı beslendiğini, daha fazla egzersiz yaptığını ve tansiyonlarıyla kolesterol seviyelerini eskiye oranla daha iyi kontrol ettiklerini de ilave etti. Uzman Kovar şunu söylemeden de geçemedi: "Bu araştırmada görev alan araştırmacılar, çok titiz çalıştılar ve gerçekleri abartmadılar."

Sağlıklı ve Zinde Yaşam

AĞLAMAK İYİDİR


Fransız psikiyatr Patrick Lemoine, Gözyaşlarının Cinsiyeti adlı kitabında, ağlamanın depresyona iyi geldiğini belirtiyor.


Lemoine, kadınların erkeklere oranla daha çok ağladıkları için duygularını da daha iyi kontrol altında tutmayı başardıklarına inanıyor.


Fransız uzman, gözyaşlarının duyguların bir çeşit iletişim yolu olduğu, kızgınlık, korku, öfke, mutluluk ve üzüntünün gösterilmesinde önemli bir araç vazifesi gördüğünü düşünüyor.


Psikiyatr Patrick Lemoine a göre, erkekler de ağlamayı becerebilseler şiddet kullanma ve alkolizm tehlikesinden kısmen kurtulabilecek ve kendileriyle daha barışık yaşayabilecek.


Doktor Lemoine, 21. yüzyıl erkeğinin, ağlamanın hüner sayılmadığı bir kültür ortamında yetiştirildiğini, oysa ortaçağda erkeklerin ağlamasının yadırganacak bir durum değil, doğal bir tepki olarak görüldüğüne dikkat çekiyor.


Lemoine, hormonal etkenlerin, kadınların erkeklere oranla daha fazla ağlamasında etkili olduğunu da düşünüyor.

iyot

iYOT



Karadeniz bolgesinin besinleri ve icme sulari

iyot bakimindan fakirdir. Bolge halki yeterince

iyot almadigi icin de Karadeniz'de tiroit ve

kanser gibi hastaliklar sik gorulur



Ulkemizde her cografi bolgenin kendine has

orf, adet ve kulturu vardir. Bu kulturun en onemli

unsurlarindan biri de geleneksel yemeklerdir.

Bu yemekleri olusturan en onemli faktor ise

bitki ortusudur. Bitki ortusu o yorenin insanlarinin

beslenmesini ve ekonomisini etkiler.



iYOT Gerekli bir mineraldir



Bolgesel farklilik sonucunda olusan beslenme

cesitliligi insanlari farkli hastaliklar karsisinda

risk altinda birakir. Ornegin Dogu ve Guneydogu Anadolu'da

kalp ve damar hastaliklari diger bolgelerden daha

yayginken, Karadeniz bolgesinde tiroit ve kanser

daha sik gorulur.

iste bu hafta Karadeniz bolgesi mutfagini ve bolgede

gorulen tiroit hastaligini ele alacagiz.



Karadeniz bolgesi zengin bitki ortusu sayesinde

zengin bir mutfaga sahiptir. Yiyecekler genelde otsu bitkiler,

diken uclari ve sebzelerden olusur.

Karalahana basroldedir.

Calicicegi, merulcan, mendek, kuzukulagi, gucundene,

hosran, isirgan, madimak, kabalak, sakarca, merevcen,

pancar cicegi, galdirik, pezik bunlardan bazilaridir.

Sebzeler ana yemek disinda corba, sarma, dible, kavurma,

kizartma, mihlama, mucver olarak degerlendirilir.

Yazin taze olarak tuketilen gidalar, kisin firinlanmis kuruluk

ve tuzlularla tursu, konserve, pekmez, recel, komposto

ve cerezlerle cesitlenir. Hayvansal besinlerden sut, yogurt,

yumurta, tereyagi, suzme, bal, peynir, cokelek yaygin

olarak kullanilir. Yemeklerin vazgecilmez malzemesi

cogunlukla misir (dari) ve misir unudur. Misir unu yemek

ve tatlilara katki malzemesi olarak kullanilir.

Misir ekmegi cok tuketilir.

Hamsi, mezgit, istavrit, palamut, kefal, izmarit, tirsi,

barbun, sargan, kotek ve alabalik bol bulunur ve

yemeklerde kullanilir.



Karadeniz bolgesinde tiroit hastaliklarinin gorulmesinin

ana nedeni iyot minerali eksikligidir.

insan vucudunun uretemedigi ve disaridan almasi gereken

iyot, eksikliginde guatr, zeka geriligi ve gelisim bozukluguna,

cucelik veya normalden fazla boy uzunluguna, sagirlik,

dilsizlik, konusma bozukluklari ve kas hastaliklarina yol acar.



Neler tuketilmeli?

iyot vucutta cok az bulunan ve tiroit hormonlarinin

yapilmasi icin gerekli olan bir mineraldir.

Tiroit hormonlari ise sinir sisteminin calismasina yardimci olur,

normal buyume ve gelismeyi, beynin normal calismasini,

vucut isisini ve enerjisini kontrol eder. Yeterli seviyede

iyot alinamadigi zaman tiroit bezleri islevlerini

yerine getiremez, cocuklarda beyin fonksiyonlari

tam olarak gelisemez ve zeka geriligi ile karsilasilabilir.

Hamilelik sirasinda yeterli iyot alinmamasi gelisim

bozukluklarinin yani sira dusuk ve olu doguma

neden olabilmektedir.

Vucudun ihtiyac duydugu iyot, yenilen besinlerden ve

icme suyundan saglaniyor. Ancak bazi bolgelerin, ozellikle

Karadeniz bolgesinin besinleri ve icme sulari iyot bakimindan

fakirdir. Genellikle bol yagisli bolgelerde toprakta

iyot orani az oldugu icin yetisen bitkilerde, bunlarla beslenen

hayvanlarda ve icme suyunda iyot orani az olur.

Cunku yagisla, topraktaki iyot derelere, oradan da

denizlere tasinir. Dolayisiyla deniz suyu ve deniz urunleri

iyot bakimindan zengindir. Vucudun ihtiyac duydugu iyot,

piyasada bulunan iyotlu tuz ile saglanabilir.

Surat asma uzun yaşa

Surat asma uzun yaşa

Surat asmak sadece antipatik görünmenize sebep olmuyor, aynı zamanda kalp krizi ya da felç geçirme riskinizi de artırıyor. Hollanda’nın Tilburg Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, özgüven eksikliği çeken kişilerin kalp krizi geçirme riski, iyimser ve kendine güvenen kişilere göre çok daha fazla. Ayrıca karamsar kişilerin iyileşmeleri çok daha uzun sürüyor.