23 Mayıs 2007 Çarşamba

Ani bebek ölüm sendromu

Nedeni açıklanamayan ve otopside nedeni saptanamayan "ani bebek ölümü sendromu", çoğunlukla 2-4 ay arasında ve erkek bebeklerde daha sık görülüyor.

Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, "ani bebek ölümü sendromu"nun hiç bir sağlık sorunu olmayan bir bebeğin nedeni açıklanamayan ölümü olarak tanımlandığı, bu bebeklerde otopsiyi de içeren tüm incelemelerde ölüm nedeninin saptanamadığı belirtildi.

Açıklamada, halk arasında "beşik ölümü" de denilen "ani bebek ölümü sendromu"nun, gelişmiş ülkelerde 1-12 aylık bebekler arasında en sık görülen ölüm nedeni olduğu, ölüm vakalarının yüzde 95'inin, bebeklerin ilk 6 ayında ve çoğunlukla 2-4 ay arasındaki bebeklerde görüldüğü vurgulandı.

Erkek çocuklarda daha sık görülen ani bebek ölümlerinin risk faktörleri arasında, annenin gebeliği sırasında sigara içmesi ve doğumsonrası bebek odasında sigara içilmesinin ilk sırada yer aldığı kaydedilen açıklamada, "Annenin gebeliğinde sigara içmesinin ani bebek ölümü riskini 4 kat artırdığı belirlenmiştir" denildi. Gebelikte alkol kullanımının da risk faktörleri arasında olduğu belirtildi.

YÜZ ÜSTÜ YATIRMAYIN

Açıklamada, 1-12 aylık ve özellikle 1-6 aylık bebeklerin kesinlikle yüz üstü yatırılmaması gerektiği, yan yatış pozisyonunun dabebeğin uykuda dönme ihtimali nedeniyle uygun olmadığı kaydedildi. Açıklamada, şöyle denildi:

"Bebekleri yumuşak yatak, yastık, yorgan veya hayvan postu gibi yüzeylere yatırmayın. Yatak ve karyola uyumlu olmalı, yatak-karyola arasında bir parmak ya da 2 santimetreden daha fazla aralık olmamalı, karyola parmaklıkları arasında 2 parmak ya da 5 santimetre genişliğinden fazla mesafe bulunmamalıdır. Ani bebek ölümü vakalarının yüzde 30'u bebeklerin uygun olmayan yerlerde yatırılması sonucu gerçekleşmektedir. Bebeğinizin ağzında emzik veya biberonla uyumasına izin vermeyin. Bu durum bebeklerin boğulmalarına yol açıyor. Bebeklerin çok kalın giydirilmeleri ve kundaklanmaları risk faktörleri arasında..."

KUNDAK YAPMAYIN

Bebeklerin mevsim şartlarına uygun giydirilmesi ve kundak yapılmaması istenen açıklamada, bebeklerin bulunduğu oda sıcaklığının yaz-kış 24 derece olması, bebeklerin aşırı sıcak ve soğuktan korunmasıgerektiği kaydedildi.

Bebeklerin ilk 6 ay yalnız anne sütüyle beslenmeleri önerilen açıklamada, annenin ilk gebelik yaşının 20 yaş altında olması ve iki gebelik arasındaki sürenin kısalığının da ani bebek ölümleri açısından önemli bir risk olduğu ifade edildi.


Mavi forum

Diyet aldatmacaları

Kilo kaybettirdiğini iddia eden her öneriye kulak asmayın.




Zayıflamak için yapacağınız hatalar, vücudunuzda onarımı zor önemli hasarlara neden olabilir.

Kimimiz fazla kilolarından kurtulmak, kimimiz formunu koruyabilmek için yediğine içtiğine dikkat ediyor. Gazetelerde yayımlanan yazıları bir solukta okuyor, televizyonlardaki konuya ilişkin haberleri can kulağıyla dinliyoruz. Kimi zaman da kulaktan dolma bilgilerden medet umuyor ve işe yarayacağını sanarak, yanlış beslenme alışkanlıkları ediniyoruz.

Bu tür reçeteleri gözü kapalı uygulayanlar, birkaç kilo verebilmek uğruna sağlıklarını tehlikeye atma riski taşıdıklarını unutmamalı. Kalori değeri düşük besinlerle kısa sürede çok kilo vermek, beslenme düzenini sadece diyet ürünlerine dayalı hale getirmek, vücudumuzda ciddi rahatsızlıklara yol açabilir. Bu yüzden kilo verme konusunda doğru bilinen yanlışları öğrenmek şart. Diyete başlamadan önce bilgilerinizi kontrol etmeye ne dersiniz?

- Sıkı bir diyet sonrası mide küçülür ve bir daha asla büyümez.

Yalan! İnsanın midesi yediklerine göre büyüyüp küçülmez ki... Hatta hiçbir şey yemeseniz bile, şekli aynı kalır. Zayıflamak için yapılması gereken, yenilenlerin oranını denetlemek olduğu gibi kalori ölçümünü de yapabilmektir. Ancak o zaman başarılı olabilirsiniz.

- Zeytinyağı kilo aldırmaz.

Yalan ki ne yalan! Diğer yağlar gibi zeytinyağı da bir yağdır. 'Her yediğime istediğim kadar zeytinyağı katsam bile kilo almam' diye düşünüyorsanız, yanlış yoldasınız. Kilo aldırmayacak tek şey, zeytinyağını salatalarda ve soğuk mezelerde az miktarda kullanmaktır.

- Karbonhidratı hayatımdan çıkardım!

Yanlış! Hiçbir gıdanın tek başına mucize yaratmayacağını unutmamalıyız. Tek bir gıdaya ağırlık vererek uygulanan diyetler sağlıksızdır. Son derece karmaşık işleyen vücudumuzun sağlıklı çalışabilmesi için aralarında karbonhidratın da yer aldığı farklı gıdalara gereksinim duyarız. Karbonhidratsız beslenirsek, vücudumuzdaki kan şekeri düşer ve vücut, kas içerisindeki karbonhidratları kullanmaya başlar. Vücut beraberinde su da kaybeder. Yani diyetinde karbonhidrata hiç yer vermeyen kişilerin kaybettikleri, yağ değildir. Oysa ki diyet yaparken, yağ kaybetmek önemlidir.

- Bu gıdalar birlikte yenmez.

Hadi canım! Özellikle son zamanlarda revaçta olan bu yöntemle, yani 'patates ile et, şeker ile yağ, makarna ile sulu yemek kilo yapar' gibi tezleri benimseyerek beslenmenin, zayıflattığı doğrudur. Ancak gıda etkileşimlerini göz önüne alan beslenme şekillerinde, yiyecek seçeneği azalacağı için sağlık olumsuz etkilenir.

- Kırmızı et tüketmiyorum ama istediğim kadar tavuk yiyebilirim!

Bu da sıkça başvurulan yanlışlardan biri... Kırmızı eti öğünlerinden çıkarıp, yerine abartıya kaçarcasına beyaz et koyanlar var. Oysa tavuk da hayvansal gıdalar kapsamına giriyor ve kolesterol içeriyor. Bu nedenle hiçbir hayvansal besini sınırsız miktarda yememek gerekiyor.

- Zayıflamak için çok su içmeli.

Tamamen yanlış! Su hiç kimseyi zayıflatmaz. Ama açlığı bastırdığı doğrudur. Buna karşılık kilo verilmeye başlandığında bolca su içilir ki vücuttan rahatça toksinler atılabilsin.

- Komşumu zayıflatan diyet beni de zayıflatır.

Hayır, zayıflatmayabilir... Çünkü komşunuzun yaşıyla sizin yaşınız, beslenme alışkanlıklarınız aynı olmayabilir. Diyet listesinde yer alan ve onun sevdiği her besini siz sevmeyebilirsiniz. Bu durumda, daha işin başında başarısız olma ihtimali ortaya çıkar. Kaldı ki komşunuz 15 kilo vermek için diyet uygulamıştır; sizin ise sadece 5 kilo fazlanız vardır ve onun kadar sıkı davranmanız gerekmez. Kişilerin kalp, şeker, kolesterol gibi sağlık sorunları olabilir ve beslenme uzmanları bu sorunları göz önünde bulundurarak diyet programları uygularlar.

- Tek öğün ye, zayıfla!

Sakın! Sabah kahvaltısında ve öğle yemeğinde ağzına tek lokma koymayıp, hevesini akşam yemeğine saklayanlar bu alışkanlıklarından bir an önce vazgeçmeliler. Çünkü bütün gün aç kalıp, bir öğünle idare etmeye çalışmak, insanın kendini kandırmasıdır ve zayıflama değil tam tersi şişmanlığa yol açar.

- Çorba kalıcı zayıflamaya yardımcı olur.

Ne keşif ama! Su ve sebze bir arada. Sebzelerin de yüzde 80'i su zaten. Sonuçta böyle beslenmeye insan ancak 3-4 gün dayanıyor, bu sürede 1-2 kilo veriyor, sonunda sıkılıp kendini mutfağa atıveriyor. Sonrası malum. Gelsin börekler, çörekler... Böyle bir beslenme tarzının çok sağlıksız olduğunu söylemeye gerek var mı?

Kelebek

Mavi forum

Anjiyoya son!

Bilgisayarlı tomografi anjiyoya son verecek.



Time Dergisi son sayısında kapağında, en ince damarlardaki tıkanıklığı bile tespit ederek kalp krizini önceden haber veren bir cihazı tanıttı. Çok özel x-ray makineleri kullanan CT (bilgisayarlı tomografi) taramaları ve MRI sayesinde, kalbin ve kalbin etrafındaki damarların çok boyutlu ayrıntılı resimleri çekilebiliyor.

Yeni kalp tarama teknolojisi sayesinde doktorlar, anjiyo gibi zahmetli testlere gerek kalmadan tıkalı damarları tespit ederek kalp krizini önleyecekler. 'CT' (Bilgisayarlı Tomografi) ve 'MRI' (Manyetik Rezonans Görüntüleme) cihazları sayesinde en ince damarın bile tıkalı olup olmadığı net bir şekilde görülebiliyor.

Time Dergisi'nin kapak haberinde, sağlık kontrollerinde kalbinden bir rahatsızlığı görülmeyen Mike Fackelmann adlı bir hastanın, hiç göğüs ağrıları olmamasına rağmen yeni teknoloji ile yapılan taramada koroner damarlarından birinin tıkalı olduğunun saptandığı ve Fackelmann'ın hayatının kurtulduğu kaydedildi.

Olası kriz önlendi

Kalbin ne gibi görüntüler verdiğini sergilemek amacıyla Cleveland Klinik Vakfı Hastanesi'nde çalışan 49 yaşındaki erkek hemşireyi tarama makinesinin içine deneme maksadıyla sokan kalp doktoru bile, sapasağlam sandığı Mike Fackelmann'ın kalp hastası çıkmasına çok şaşırdı. Doktorlar, tehlikeli damarı açmak için hemşirenin tıkalı damarına stent takıp olası bir kalp krizini önledi.

Mike Fackelmann, ölümden dönüşünü şöyle anlattı: 'Oğlumla birlikte koşarken veya basketbol oynarken kalp krizi geçirerek ölenlerden biri olabilirdim. Kalbimin etrafındaki damarlardan birinin tıkalı olmasından şüphe etmemi gerektiren hiçbir neden yoktu.'

Ölüm riski azalıyor

Mike Fackelmann'ın hayatını kurtaran görüntünün anjiyo gibi bir operasyon yapılmadan elde edilmesi, yeni kalp tarama teknolojisindeki ilerlemeyi ortaya koydu. Bugüne kadar alışılmış anjiyo ameliyatlarında, kasıktan bir sonda damarların içine sokulup atılan boyayla damarların durumu bilgisayar ekranında kontrol ediliyor ve hastanın damarlarında tıkanıklık olup olmadığı x-ray filmlerinde saptanıyor. Bu tür test ameliyatları, 4-6 saat sürebileceği gibi yüzde bir de olsa ölüm riski taşıdığından doktorlar anjiyo ameliyatlarını ciddiye alıyor. Bu testi göze alan hastaların yüzde 20-40'ının ameliyatı boşuboşuna oldukları sonradan anlaşılıyor.

Time Dergisi, son 18 ayda kalp tarama teknolojisinde büyük ilerlemeler olduğuna dikkat çekerken, doktorların teşhis ve tedavi yöntemlerinde değişiklik yapmayı düşündüklerini belirtti. Çok özel x-ray makineleri kullanan CT (Computed Tomography) taramaları ve MRI (Magnetic Resonance Imaging) sayesinde kalbin ve kalbin etrafındaki damarların çok boyutlu ayrıntılı resimlerinin çekildiği de kaydedildi. Mükemmel bilgisayar programlarının bilgileri ayırarak üç boyutlu inanılmaz ayrıntılı görüntüler meydana getirdiği bildirildi.

Taramalardaki ayrıntılar sayesinde milyonlarca hastaya daha iyi bir tedavi uygulanabileceği ileri sürüldü. Bazı doktorlar, kolesterol düşürücü statin gibi ilaçları hangi hastalarının kullanabileceğine taramaları inceleyip karar verebilecekler.

Hayat kurtaracak

Yazıda, kalple ilgili tarama devriminden öncelikle ilk yardım odalarının yararlanacağı belirtildi. Göğüs hastalıklarından şikayet ederek hastaneye giden yılda yaklaşık 5.5 milyon kişinin çoğunun kalp krizi geçirmediği, adale sıkışması veya hazımsızlıktan hastaneye koştuğuna da dikkat çekildi. Kalp krizi, hazımsızlık ve adale rahatsızlığı arasındaki farkı tesbit etmenin karışık bir iş olduğu, bu nedenle tarama cihazlarının pek çok hayat kurtaracağı ifade edildi.

Mavi forum

Kadınlar daha çok uyumalı

Yapılan araştırmalar az uykunun kadın kalbine zararlı olduğunu ortaya koyuyor.





ABD'de yapılan bir araştırmaya göre günde 5 saatten az uyuyan kadınların kalp krizine yakalanma riski sekiz saat uyuyan hemcinslerine oranla yüzde 45 daha fazla.

Kadın vücudunun günde ortalama 8-8.5 saat uykuya ihtiyaç duyduğunu belirten uzmanlar, yetersiz uykunun başta kalp rahatsızlıkları olmak üzere konsantrasyon eksikliği, yüksek tansiyon, şeker, depresyon ve kanser gibi hastalıkları tetikleyebileceğine dikkat çekiyor. Uyuma zorluğu çekenlere tavsiyelerde bulunan uzmanlar şu noktalara dikkat çekiyor:

• Her gün aynı saatte yatıp, aynı saatte kalkın.
• Serin ve karanlık bir odada uyuyun.
• Yatmadan önce zaman ayırıp stres atın.
• Seslerden rahatsız olmamak için kulak tıkacı kullanın.
• Düzenli, tempolu bir yürüyüş yapın. Bu yüzde 70 daha iyi uyumayı sağlar.
• Yatmadan hemen önce yemek yemeyin.

Mavi forum

Kalori sınırlamasıyla uzun yaşanmıyor

Uzmanlar, düşük kalorili beslenmenin insanların çok uzun yaşamasını sağlamadığını açıkladı.




California Üniversitesi'nde görev yapan biyolog John Phelan ile Michael Rose'un, uyguladıkları bir matematik modeli, tüm yaşam boyunca düşük kalorili beslenmenin insan yaşamını sadece yüzde 7 uzatacağını gösteriyor.

Phelan ve Rose, bunun nedeninin, kalori sınırlamasının yaşam süresi üzerinde sadece dolaylı bir etkisinin bulunması olduğunu açıkladı.

Bilim adamlarının hayvanlar üzerinde yaptıkları araştırmalara göre fare, balık, örümcek gibi kısa yaşam sürelerine sahip hayvanlar, az yerlerse yaşam süreleri yüzde 50 uzayabiliyor.

Kalori kısıtlaması taraftarları ise diğer herşeyin eşit olması ve alınan kalorinin üçte bir oranında kesilmesi durumunda insanların 120-125 yaşına kadar yaşayabileceğini belirtiyor.

Phelan ve Rose, yaşam süresinin psikolojik mekanizma ve kronik hastalık süreçlerini de içerdiğine dikkat çekti.

Phelan ve Rose'un araştırması 'Aging Research Reviews' adlı dergide yayımlandı.

www.cnnturk.com

Mavi forum

Ağrılarınız hangi hastalığı işaret ediyor?


Aslında vücut uyarı sisteminin bir parçası olan ağrılar, kimi zaman hayatı çekilmez kılabiliyor. işte toplumda en sık görülen ağrılar ve tedavi yöntemleri.

İnsanın var olduğu andan itibaren adından söz ettiren bir olgudan bahsediyoruz, ağrı. İnsan yaşamının bir parçası, yarattığı psikolojik etkiler nedeniyle hayat standardını bir anda düşüren ve adeta ızdıraba dönüştüren bir durum.

Ağrı aslında vücudun bir uyarı sistemi. Çünkü hastanın doktora gitmesini sağlayan en önemli etkenlerin başında geliyor. Ağrının tanımı çok subjektif olmakla birlikte Dünya Ağrı Araştırmaları Teşkilatı'nın yaptığı tanımda, ağrının ortaya çıkışında kişiye özgülük önem taşıyor. Yani ağrı tamamen kişinin tanımlamasına özgü. Acıbadem Hastanesi Ağrı Tedavi Bölümü'nden Dr. Selçuk Dinçer, "Bu nedenle, o kişinin daha önceki ağrı deneyimleri, karakteri, ağrı eşiği gibi birçok faktör, o anda hissettiği ağrının karakterini ve şiddetini belirliyor" diyerek, ağrının varlığının kişinin tüm sosyal yaşantısını etkileyerek onu iş yapamaz hale getirdiğini hatırlatıyor. Dr. Selçuk Dinçer, bunun sonucunda kişinin psikolojik yapısının da etkilenmesinin kaçınılmaz bir durum olduğunu söyleyerek, anksiyete, depresyon gibi sorunların ağrıya çok sık eşlik eden bir durum olarak karşılarına çıktığını, bunun da hayat kalitesi üzerinde negatif etki yaratan bir başka unsur olduğunu ifade ediyor.

Toplumu en fazla etkileyen ağrılar ve nedenlerine bakıldığında ise bel-boyun ağrıları ilk sırada geliyor. Onu baş ağrıları, kanser ağrıları ve nöropatik ağrılar takip ediyor. En basit olarak bu şekilde sıralanan ağrılarla ilgili bilgileri ise Acıbadem Sağlık Grubu, Ağrı Tedavi Bölümü sorumlusu Prof. Dr. Süleyman Özyalçın'dan aldık.

BAŞ AĞRILARI

Baş ağrıları içinde önemli bir grubu gerilim tipi baş ağrıları oluşturuyor. Özellikle baş çevresi adalelerinin kasılmasına bağlı olarak gelişen baş ağrılarının tedavisinde ilaçlar çok başarılı olmayabiliyor.

Baş ağrıları içinde gerilim tipi ağrılar ve migren önemli bir yer tutarken son yıllarda aşırı ağrı kesici ilaç kullanmaya bağlı ortaya çıkan baş ağrılarının da sık görülmeye başlandığını hatırlatan Prof. Dr. Özyalçın, bu durumda hangi sorunun ağrıya neden olduğunu anlamak adına kendilerini zorladığını anlatıyor. Öyleki bazen sadece aşırı ağrı kesici ilaç kullanımının kesilmesinin sağlanması bile hastanın baş ağrısı yakınmalarının azalmasına hatta tamamen geçmesine neden olabiliyor.

Migren ve gerilim tipi baş ağrılarının birbirine karıştırıldığını söyleyen Özyalçın, iki ağrının nedenleri ve nasıl yaşandığını şöyle anlatıyor: "Migrenin ortaya çıkışında belirgin bir faktör olmamakla birlikte genetiğin etken olduğunu biliyoruz. Migrenin genel sıklığı yüzde 5-10 kadardır. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür.

Gerilim tipi ağrılarda ise günlük yaşam sıkıntıları, baş boyun bölgesindeki adale kullanım bozuklukları, baş boyun bölgesindeki adale gerginliklerine bağlı travmalar etkili olabiliyor. Toplumda yüzde 30 oranında gözlenmektedir. Bunların dışında 1990'ların başında tanımlanan ve 2003 yılında yeni baş ağrısı sınıflamaları içine giren servikojenik baş ağrıları var. Bunlar da boyun bölgesinde ilk üç omurdan kaynaklanıyor. Özellikle trafik kazaları sonrasında arkadan araba vurmaya bağlı olarak ortaya çıkan travmalar, sporcularda ortaya çıkan ani harekete bağlı travmalar bu ağrının oluşmasında etkili oluyor."

KANSER AĞRILARI

Tüm kanserler ciddi ağrılara neden olmamakla birlikte, meme, kemik, prostat, akciğer kanserinin bir kısmı, ürogenital organlardan kaynaklanan kanserlerde, kemik metastazlarında, beyne yayılmış kanserlerde yoğun ağrılar ortaya çıkıyor. Kanserden kaynaklanan ağrılar öncelikle kanserin kendine veya metastazına bağlı olarak ortaya çıkabiliyor.

Ayrıca cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi kanser tedavisine bağlı olarak da ağrı oluşabiliyor. Prof. Dr. Özyalçın'ın verdiği bilgiye göre, kanser ağrılarında uygun ilaç kullanımı ile hastaların yüzde 80'inin ağrıları giderilebiliyor. Çözülemeyen ağrılarda ise sinir blokları uygulanıyor.

Ağrı iletiminden sorumlu sinirleri elektriksel yolla veya bir takım kimyasal maddelerle iletimi kesiliyor. Özyalçın kanser ağrıları için, "Yaşadıkları ağrının bir kader olmadığını bilmeliler. Ağrılarının ilaçla ya da ilaç dışı yollarla olmak üzere bir şekilde dindirmek mümkündür" diye konuşuyor.

BEL-BOYUN AĞRILARI

Ağrılar içinde de ise en sık rastlananın bel ağrıları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özyalçın, bel ağrısının henüz insanoğlunun iki ayak üzerinde durmaya uygun davranama alışkanlıklarının gelişmemiş olmasından kaynaklandığını, belki de temel sorunun iki ayaklılığa geçiş evrimini tamamlayamamasının bir sonucu olduğunu söylüyor. Genellikle erişkin yaş problemi olan bel ağrısı 65 yaş üstü ve 25 yaşın altında görüldüğünde daha dikkatli incelenmesi gereken bir uyarıcı olarak kabul ediliyor ve altta yatan başka bir neden olup olmadığının araştırılması gerekiyor.Bel ağrıları ağrı kliniklerine başvuran hastaların yüzde 70-80'inin oluşturmaktadır.

Bir diğer omurga ağrısı grubu da boyun ağrıları. Özyalçın, boyun ağrılarında da omurgada oynak bir bölüm olan boynumuzu iyi kullanmamaktan kaynaklandığını söylüyor.

NÖROPATİK AĞRILAR

Herkeste her an gelişebilecek özellikte olan nöropatik ağrılar, sinir hasarı yapabilecek ayak burkulması gibi basit bir olayı takiben gelişebildiği gibi diyabet, alkolizm ya da inmeye bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Ağrı, yanma, iğnelenme, üşüme, elektrik çarpması şeklinde olabiliyor. Nöropotik ağrı tedavisinde öncelik ilaç tedavisindedir, bununla beraber hastaya sempatik sinir bloğu uygulanabilir. Bu tedavinin çok etkili olduğu hastalar vardır. Ayrıca üçüncü bir alternatif ise, bu hastalarda ya omuriliğe ya da hasar gören sinirin olduğu yere elektrik akımı veren elektrotlar ile bunlara bağlı jeneratör görevi gören bir pil yerleştirilmesidir.


Mavi forum

Diş fırçalamanın püf noktaları


İngiliz bilim adamları, dişleri uzun süre ve sert şekilde fırçala***** daha çok bakteri öldürüldüğü inancının yanlış, dişleri bu şekilde fırçalamanın zararlı olduğunu bildirdiler.

Newcastle Üniversitesi'nde görevli bilim adamı Peter Heasman ve ekibinin gönüllüler üzerinde 4 hafta süreyle yaptığı araştırmada, 2 dakikayı aşan fırçalamanın daha çok bakteri öldürmediği tespit edildi.

Dişlerin sert şekilde fırçalanmasının diş minesine ve etine zarar verebileceğini belirten Heasman, bakterilerin belirli bir süre içinde öldüğünü, dişlerin bu süreden daha uzun ve sert şekilde fırçalanmasının olumlu etkisinin bulunmadığını, hatta zararlı olabileceğini kaydetti.

Araştırmada 16 değişik diş fırçalama kombinasyonunun etkisi incelendi. 30, 60, 120 ve 180 saniye ile 75, 150, 225 ve 300 gramlık basınçları kombine eden bilim adamları, gönüllülerin basınç ve süreyi ölçmek için bilgisayara bağlı diş fırçaları kullandığını belirttiler.

Her uygulamadan sonra diş plağının ne kadar temizlendiği ölçüldü. Araştırma sonucunda, ideal sürenin 2 dakika ve dişlere uygulanan en uygun basıncın 150 gram olduğu ortaya çıktı. Sürenin kolaylıkla ölçülebileceğini kaydeden bilim adamları, basınç konusunda emin olmayan kişilere en uygun tekniği diş hekimlerinden öğrenmeyi, dişleri çok sert fırçalamamayı, diş ipi kullanmayı ve dişleri günde en az bir kez fırçalamayı önerdi.

Bilim adamları, deneyin elektrikli diş fırçalarıyla yapıldığını, fakat sonucun normal diş fırçaları için de geçerli olduğunu söylediler.


Mavi forum

Doğum Kontrolü

AILE PLANLAMASI

Aile Planlaması sadece gebelikleri önlemek değil aynı zamanda çocuk sahibi olamayanlara da hizmet vermek, yol göstermektir. Aileler çocuk yapıp yapmamakta serbestirler. İstedikleri kadar çocuk sahibi olabilirler. Ancak aileler çocuk sahibi olmak istemiyorsa onlara yol göstermek Aile Planlaması Hizmetinin görevidir.

Ailelerin İstedikleri zaman İstedikleri sayıda çocuk sahibi olmalarıdır.

Aile Planlamasında zorunluluk yoktur. Katılım gönüllüdür. Aileler eğitilir ve isteyene çocuk sahibi olabilmesi için isteyene gebelikten korunmak için hizmet verilerek yardımcı olunur.

AILE PLANLAMASININ AMACLARI

1. Ailelerin istemedikleri halde çocuk sahibi olmalarını önlemek,

2. Kadınların sık aralıklarla ve fazla sayıda doğum yaparak sağlıklarının bozulmasını önlemek,

3. Çok genç yaşta veya ileri yaşlardaki kadınların gebe kalmalarını önlemek,

4. Doğurgan çağdaki kadınlara ve erkeklere üremenin nasıl olduğu ve doğum kontrolünün nasıl yapılacağı konusunda bilgi vermek,

5. Çocuk sahibi olmak isteyenlere yardımcı olup yol göstermek,

6. Çocukların daha sağlıklı yetişmesini sağlamaktır.

AILE PLANLAMASININ YARARLARI

Anne Ölümlerini Azaltır: Anne ölümlerinin çoğu, sık aralıklarla, çok sayıda (4'ten fazla), 18 yaşindan küçük ve 35 yaşindan büyük annelerin yaptigi dogumlarda görülmektedir. Aile planlamasi hizmeti yüksek riskli gebelikleri önleyerek anne ölümlerini azaltir.

Düşükleri ve Düşüge Bagli Anne Ölümlerini Azaltir: Aile planlamasi hizmeti ile kadinlarin istenmeyen gebelikleri önlemeleri saglanarak düşükler azaltilmaktadir.

Bebek Ölümlerini Azaltir: Riskli gebelikler bebek ölümlerini artirirlar. Yüksek riskli gebelikler ve dogumlar aile planlamasi ile önlenir. Böylece bebek ölümleri azaltilabilir.

Dogurganlik Orani Azaltilir: Annelerin sahip olduklari çocuk sayisi arttikça anne ölüm orani yükselmektedir,Aşiri dogurganlik bebek ve çocuk sagligi açisindan da risk oluşturmaktadir. Aile planlamasi hizmeti ile dogurganlik azaltilirken, anne sagligi, çocuk sagligi iyileştirilmiş, dolayisiyla toplumsal ve ekonomik alanlarda da iyileştirilmeler saglanmiş olacaktir.

Saglikli Dogum Yaşi Saglanir: Anne ve çocuk sagligi açisindan, gebelik ve dogum için 18-34 yaşlar arasi en uygundur. Daha erken ve daha geç yaşlarda hastalik ve ölüm riski artar.

Saglikli Dogum Araligi Saglanir: Iki yildan kisa aralikli gebelik ve dogum yüksek risklidir. Kisa dogum araligi, hem anne ölümlerini, hem de bebek ölümlerini artirmaktadir. Gebelikler arasindaki süreyi uzatmak etkili bir aile planlamasi hizmeti ile gerçekleşebilir.

Çocuk Sagligina Olumlu Etki Yapar: Yüksek riskli gebelikler sonucunda meydana gelen dogumlarda ölüm olmasa bile, bebek çeşitli saglik sorunlariyla karşi karşiyadir. Bu sorunlar şunlardir:

- Düşük dogum agirligi ve erken dogum
- Kötü beslenme (Malnütrisyon)
- Infeksiyon hastaliklari
- Fiziksel büyüme ve gelişme geriligi
- Doguştan sakatliklar
- Zeka düzeyinde gerilik

BÜTÜN BU SORUNLAR ETKIN BIR
AILE PLANLAMASI ILE ENGELLENEBILIR.


DERI ALTI KAPSULLERI


Çok güvenilir etkili bir yöntemdir. İçinde gebeliği önleyici hormon bulunan ince, yumuşak tüplerdir. Kadınların deri altına sağlık personeli tarafından küçük bir müdahale ile yerleştirilir.

İçindeki hormonlar yavaş yavaş vücuda salgılanır. Bu hormonlar yumurta hücresinin olgunlaşmasını ve yumurtalıktan atılmasını engeller, ayrıca spermlerin hazneden rahim içine geçişini önlerler.


DIAFRAM, SERVIKAL BASLIK

Diafram değişik boyutlarda, yumuşak kauçuktan yapılmış kenarları esnek daire şeklinde bir araçtır. Servikal başlık ise daha sert , yüksek kubbeli ve daha küçük özel tip bir diaframdır.

Rahim ağzını kapatacak şekilde yerleştirilir ve spermin rahim içine geçmesini engeller. Doğru yerleştirilmezse gebe kalınabilir.

Adet kanaması sırasında kullanılmamalıdır.

Diafram kullanılırken üzerine spermi öldürücü krem sürülürek kullanılımalıdır.

Bazen yerleştirilmesi zor olan bir yöntemdir. Ayrıca sürülen krem pahalıdır.

Hazneye yerleştirilen diafram cinsel ilişkiden sonra altı saat süreyle çıkarılmamalıdır.

Kesinlikle çocuk istemeyen aileler bu yöntemi kullanmamalıdır. Çünkü gebelikten korunmada güvenilir değildir.

Diafram, rahim ağzını kapatacak şekilde yerleştirilir ve spermin rahim içine geçmesini engeller. Doğru yerleştirilmezse gebe kalınabilir.

DOGUM KONTROL HAPLARI


Gebeliği önlemek için kadınlar tarafından kullanılan içinde hormon bulunan haplardır. Gebelikten korunmak için etkili bir yöntemdir.

Hapın içindeki hormonlar yumurtlamayı engeller ayrıca rahim ağzından spermlerin rahme geçmesini zorlaştırır.

Unutmadan her gün düzenli olarak içilmelidir.

Hap kullanan kadınlar hapı bıraktıktan sonra tekrar gebe kalabilirler.

Hap kullanmak cinsel ilişkiyi herhangi bir şekilde etkilemez.

Hap kullanmanın önemli ve sık görülen bir yan etkisi yoktur. Hatta birçok kadın hastalığının oluşmasını azaltır.

Kadınlar tarafından kullanılan DOĞUM KONTROL HAPLARI her gün unutulmadan alınırsa gebeliği önlemede son derece güvenlidirler.

DOGUM KONTROL HAPLARI


Hap veya iğne şeklinde kullanılabilen formları vardır.

Günümüzde sıklıkla estrojen ve progesteron kombinasyonu kullanılır (kombine preparatlar). Sıklıkla 3 hafta süreyle günlük ve 1 hafta süreyle ara verilerek kullanılırlar. En önemli etkileri ovülasyonu (yumurtlamayı) engellemeleridir.

Başarısızlık oranı düşüktür (%1-1,5). Kombine preparatlar en etkili, geri dönüşü mümkün olan, korunma yöntemidir. Adet kanaması, adet ağrısı azalır. Endometriyum ve meme kanseri daha nadir görülür. HDL kolesterolü arttırır.

Kullanımı : 1. gün veya 5. gün ilaca başlanır, 21 gün süresince devam edilir ve kutunun bitiminde 1 hafta ara verilir. Daha sonra yine devam edilir.

Kanser oluşturmaları konusundaki düşünceler farklıdır, bazı çalışmalar artış gösterirken bazı çalışmalar azalma göstermiştir. Akciğer damarlarında ve derin toplar damarlarda tıkanma, ilacı kullanmayanlara göre daha sık gözlenir (3-11 kat). Bazı kadınlarda bu ilaçların alımını takiben tansiyonda artış meydana gelir. Migren ataklarını ve şiddetini arttırabilir. Sistemik ve kronik hastalığı olanlarda kullanılmamalıdır.

İlaç kesildikten 1-3 ay sonra kanamalar başlar, ancak kanama düzensizlikleri olabilir. Doğumdan sonra 6-12 hafta kullanılmamalıdır.


Aşağıdaki durumlarda doğum kontrol hapları KULLANILMAMALIDIR

- tromboflebit ve tromboembolik hastalık

- serebral damar hastalıkları

- koroner arter hastalıkları

- karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluk

- meme kanseri

- estrojene bağlı olduğu düşünülen tümörler

- teşhis konulamayan anormal vajinal kanama

- gebelikte tıkanma sarılığı geçirenler

- doğumsal hiperlipidemi

- şişmanlık

- sigara içen 35 yaş üzerindeki bayanlar kesinlikle kullanmamalıdırlar,

bununla birlikte; şeker hastaları, hipertansiyon, miyom, epilepsi, orak hücreli anemi durumunda hekim kararı ile ve kontrol altında kullanılabilirler.

İğne şeklindeki doğum kontrol hapları (medroksiprogesteron asetat) yılda 2-4 kez kullanılarak koruma sağlarlar. Uzun süreli kanamalar, uzun süreli adet görmeme, kestikten sonra uzun süre yumurtasız kanama görülebilir. Kansere neden olduğu iddiaları vardır.

Norplant denilen ve deri altına yerleştirilen doğum kontrol ilaçları üzerinde yoğun olarak çalışılmaktadır.

Doğum kontrol hapı kullanıldığı sürece yumurtlama ve adet olmaz, bu nedenle adeti geciktirmek için hap kullanılabilir.

Eğer kişi, bir gün hap almayı unutursa ertesi gün iki adet birden almalıdır, ancak bu sık sık yapılırsa ara kanamalar meydana gelebilir.

Cinsel ilişki sonrasında hamilelik engellenmek isteniyorsa: 30 mg konjuge estrojen veya 5 mg etinil estradiol 5 gün süreyle kullanılmaktadır. Yine aynı amaçla 12 saat ara ile iki kez 4 tablet (toplam 8 tablet) alınır. Bulantı kusma çok sık görülen bir yan etkidir v eönerilen bir yöntem değildir. Yine cinsel ilişkiden sonraki 12-24 saat içinde spiral takılarak hamilelik önlenebilir

DOLLENME VE CINSIYET OLUSUMU


Spermler iki tip genetik şifre taşiyabilirler. Bu şifreler ya X ya da Y şeklinde olur . Ancak kadin yumurta hücreleri her zaman X şeklinde olup tek tiptir .

Eger yumurta hücresini dölleyen sperm X şifreli sperm ise döllenen yumurta da X şifreli olacagi için oluşan bebek (XX) yani, " KIZ " olacaktır .

Ama yumurta hücresini dölleyen sperm Y şifresini içeren bir sperm ise o zaman bebek (XY) yani, " ERKEK " olacaktır .

Yani doğacak çocuğun erkek veya kız olması babadan gelen spermin özelliğine bağlıdır.

Hangi tip spermin yumurtayı dölleyeceği bilinemez. Bu nedenle çocuğun erkek ya da kız olacağı bilinemez. Ancak döllenme olup döllenmiş yumurta rahim içine yerleştikten sonra henüz çocuk doğmadan bazı yöntemler kullanılarak cinsiyeti öğrenilebilir.

Cinsiyet babadan geçecek özelliklere bağlıdır.

ERKEK UREME ORGANLARI

Erkek üreme hücreleri (ya da diger adiyla sperm) testislerde üretilir. Bu üretim her an devam etmektedir.

Spermler kuyruklari yardimiyla hareket edebilen hücrelerdir. Bu hücreler baş tarafindaki kisim yardimiyla kadin üreme hücrelerini (yumurta) delebilme özelligine sahiptir. Normalde meni içerisinde 150-200 milyon sperm vardir.

Testislerde üretilen spermler döl yolundan geçerek meni kesesine gelirler.

Meni kesesinin içinde spermlerin yaşamasina uygun bir sivi vardir. Spermler bu kesede ölmeden depolanirlar. Cinsel ilişki sirasinda meni idrar yolu ile penisten dişari atilir.

Atilan meninin çok az bir kismi (%1) spermlerden oluşur. Geri kalan kisim meni kesesinden ve prostattan gelen sividir.

Eger meninin içinde sperm yoksa (ya da spermler hareketsizse) o kişinin dölleme yetenegi yoktur yani kisirdir.

Mavi forum

Yaşlanmaktan korkmayın

Yaşlanmaktan korkmayın

Genç ve zinde kalmayı kim istemez? Son yıllarda daha sık duymaya başladığımız ''anti aging'' yaşlanmayı yavaşlatmayı, yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlıyor
YaŞlanmayI durduramasak da geciktirmek, yaşam kalitemizi yükseltmek bizim elimizde... Dünyaca ünlü'anti-aging' uzmanlarının ortak görüşü de 'zamanı yavaşlatmanın bizim elimizde olduğu' yönünde...

TEDBİR ALIN
Anti-aging kelime anlamı olarak yaşlılığa karşı demektir. Anti-ageing terimini tıbbi olarak, aktif tedbir alma veya koruyucu tıp olarak nitelendirebiliriz. Anti-aging yaşlanmayı mümkün olduğu kadar yavaşlatmak ve vücudun bir bütün olarak orantılı ve sağlıklı yaşlanmasını sağlamak amacıyla uygulanır.

HÜCRELER YENİLENİR
Cilt dokusunu ve bağlayıcı hücreleri yenilemek, hormonal dengesizlikleri erkek ve kadında ayrı ayrı ele alarak dengelemek, cinsel gücü ve sağlığı arttırmak, yaşlanma sonucu olaşabilecek hastalıklara karşı erken tanı ve önlem almak, işte bütün bunlar anti aging uygulamalarının amaçlarıdır. Anti-aging check-up değildir ama özel bir check-up ile başlanmalıdır. Bu check-up kişinin şeker metabolizması, kan sayımı, karaciğer fonksiyonları, böbrek fonksiyonları, troid fonksiyonları, kolesterol, kan yağlarının tespitini içeren kan testleri ile muayeneden oluşur.

Gençlere cilt bakımı önerileri

Genç yaşlarda hormonal değişim sonucu ciltte bir dizi problemler başlar; sivilcelenme, akne, siyah nokta, aşırı kuruluk veya aşırı yağlanma gibi

Bu yaşların başlaması ile birlikte düzenli bir cilt bakımı ve kozmetik malzemelerin kullanımı çok önemlidir. Böylece ileride oluşabilecek sorunların şimdiden giderilmesi sağlanır, cildin pürüzsüz ve zinde kalması garantilenir.

Gençlerin uyması gereken öneriler:

1. Sabun kullanma alışkanlığını bırakmak gerekir. Zira dünyanın en iyi sabunu bile olsa sabunun kurutucu etkisi vardır ve kurutması cildin dıştan gelen tehlikeli mikroplara karşı savunmasız kalmasına neden olur.

2. Sabun yerine temizleme sütü ve toniği bu yaş grubu için en idealidir. Çoğu genç kız alışkanlık ve yanlış bilgilendirme sonucu temizleme sütü yerine tonik kullanmaktadır. Temizleme sütleri üst deride ve bir alt katmanda birikmiş kirlerin, deri yolu ile atılmış ifrazatların gidermesini sağlar. Bunu cildi tahriş etmeden yapar. Tonik ise sütün kalıntılarını alır, gözeneklerin tekrar büzülmesini ve derinin bir sonraki işleme (krem sürmeye) hazır ve emici olmasını sağlar. Temizleme etkisi süt gibi değildir.

3. Sabah ve akşam nemlendirici kullanılması önerilir. Derinin siyah nokta yapma alışkanlığı varsa ve gözenekleri büyük ise gözenek sıkışaştırıcı kullanılması tavsiye edilir.

4. Haftada bir derin temizleme ve peeling yapılmalı. Böylece ciltte aşırı ölü hücre ve kirin birikmesi engellenir, cilt nefes alır. Eğer cilt aşırı yağlı ise haftada iki defa peeling yapılması önerilir.

5. Akneli ve sivilceli deriler ise özel bir itina ile temizlenip tedavi edilmelidir. Kesinlikle ihmal edilmemeli. İlk devrelerinde müdahale şarttır. Öncelikle sivilcelenmenin gerçek nedeni tespit edilmeli ve tedavi buna göre yapılmalıdır. Çoğunlukla ana nedenler cildin mikrop alması, yanlış beslenme, hormonal dengesizlikler, yemek alerjisi, güneş alerjisi, ciltteki faydalı vitaminlerinin eksilmesi ve strestir. Bu nedenler çoğunlukla kombine halinde veya tek başına olabilir, ama genelde bazıları direkt sebep iken diğerleri uyarıcıdır.

Akne ve sivilce erkeklerde de aynı nedenlere bağlı olarak oluşur.

Genç yaşlarda uyulması gereken hususlar:


1. Sabun ve uyarıcı cins kozmetik malzemeleri kullanılmamalı. Traş losyonu da dahil. Bunların yerine temizleme jelleri veya kremleri kullanılmalı.

2. Sivilcelenme sorunu meydana geldiği andan itibaren dikkatle tedavi edilmeli. Aksi takdirde fark edilmeden çoğalacak ve iyileştirilmesi zorlaşacaktır. Bunun için kesinlikle uzman bir kişinin önerisine dikkatlice uyulmalı.

3. Bugünün teknolojisi kozmetik ve dermotolojik alanda kesin sonuç veren tedaviler sunmaktadir. En son teknoloji aha asiti "alfa hidroksi asit" ve glikolik asit tedavileri yapılmaktadır. Uzman bir kişi tarafından bu tedaviler sürdürülmeli ve evde aynı hafifletilmiş malzemelerle devam edilmeli.

4. Beslenme dışardan yapılan tedaviler kadar önemlidir. Belirli vitamin, mineral ve oligo elementlerle takviye şarttır. Bu iş için hem iyi bir diyet, hem de bitkisel olarak hazırlanmış ilaçlar kullanılması tavsiye edilir.

5. Deri ufak tefek sorunlar (örneğin sivilce, siyah nokta veya yağlanma) yapıyorsa el sürmemeye özen gösterilmeli. Unutulmaması gerekir ki bu yaşlarda derinize yapılabilecek doğru veya yanlış tedaviler ileride cildinizi pürüzsüz ve canlı kalmasının başlıca temelidir. Çoğunlukla gençlerde bu tür sorunlara müdahaleleri yanlıştır. Sürekli siyah nokta ve sivilce sıkılmaya gidilir ve üzerine kapatıcı malzeme kullanılır.

İşte bu işlem derinin yıpranmasına neden olur. Siyah noktalar bile çok özel maskeler ile tahriş yaratmadan temizlenebilir. Halbuki sıkma metodu ile hücrenin yapısı tekrar düzelmeyecek şekilde bozulabilir ve ileride lekeli ve açık gözenekli kalmasına neden olur. Özellikle bu tür sorunlar sıkma metodu ile tedavi edildiğinde güneşin ve kimyasal değişimlere maruz kalması ile deride pigment ve leke atar ve lekeler kalıcılaşır.

6. Yağlı derilerde genelde riboflavin B2 vitaminin eksikliği ile meydana gelebilir. Onun için bol bol süt tüketilmeli, karaciğer kullanılmalıdır. Ayrıca kimi durumlarda hayvansal gıda alerji etkisi yaratabilir. Bu tespit edilirse, en az 1 ay kırmızı et yenilmemeli.

7. Sokağa çıkıldığında nemlendirici kullanmak gerekir. Zira bugünün hava şartları koruyucu malzmelerin kullanılmasını gerektirmektedir (kir, sigara, egsoz dumanı vs). Sabah akşam yüzü temizlemek şarttır. Genç kızlarda yanlış ve ucuz kozmetik ürünleri bu tür sorunların oluşmasına yol açmaktadır.


Secret Garden Güzellik Merkezi


Mavi forum

Yeme bozukluğunun nedeni kronik sorunlar

Yeme bozukluğunun nedeni kronik sorunlar

Bir daha yaşamamak veya unutmak istediğimiz olaylardan, acılardan, duygu ve düşüncelerden uzaklaşmak ya da kurtulmak için farklı yollar deneriz. Bu amaçla kullandığımız çeşitli yöntemler denenir. Üzüntü, stres, sıkıntı veya sevinçten sonra aşırı alkol kullanımı, aşırı yeme veya hiç yememe gibi sonuçlar doğabiliyor.

Alman Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Seren Aksüs, 'Kısa bir süre için sorunları bertaraf etmemize yardımcı olan bu çareler, tekrarla***** alışkanlık halini almaya başladığında bizim için ciddi sağlık problemleri yaratmaktadır' diyor ve ekliyor: 'Her bireysel tedavide olduğu gibi kısa vadede hallolmuş gibi gözüken sorunlarımız, ciddileşerek ve büyüyerek bize geri döner. Aşırı yeme veya besinlerden giderek soğu***** hiç yememe, bu geçici ama çok tehlikeli çözümlerden bir kaçıştır. Aşırı yiyen bireyler, o an için sıkıntılarından ve ortamdan uzaklaşıp geçici trans haline geçerler. Daha sonra yedikleri miktarları fark ettiklerinde buna inanmaları oldukça güçtür. Bir süre sonra atıştırmadan çok daha fazla yoğunlukta olan bu yeme tarzlarını, yaptıkları işe daha rahat odaklanma adına kullanmaya başlarlar. Bu istenen bir durum değildir. Çünkü bu genelde bir veya birkaç besine yoğunlaşma şeklinde ortaya çıkar. Ve bir besini çok fazla yemenin ya da diğerlerini çok az ya da hiç tüketmemenin ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı bilinen bir gerçektir.'

Anoreksia Nevroza


Birçok nedene bağlı olarak gelişen yeme bozuklukları daha çok kadınlarda ön plana çıkan bir rahatsızlıktır. Yemek yemeyi reddetme, sürekli şişmanlama korkusunu içerir. Aşırı zayıf olmasına rağmen tatmin olamama ile her defasında kendine yeni hedefler koyma davranışı vardır. Bu hedeflere ulaşıldığında mutluluk hissetme, ama hep daha azı hedefleme görülür. Yaşantısında kontrol edebildiği yegane durumun vücut ağırlığı olduğunu düşünür. Uzun süre açlığa rağmen, aç olduğunu reddeder. Çeşitli bahaneler oluşturarak besin alımından uzak durur.

Belirtileri

- Sinirli, huysuz ve güvensiz kişilerdir.

- Aç olduklarını inkar ederler.

- Bahaneler bularak yemekten kaçarlar.

- Beslenme bilgileri üst düzeydedir.

- Adet düzensizlikleri vardır.

- Hatta adetten kesilirler.

- Zayıf oldukları halde kendilerini şişman bulurlar.

- Aynadaki görüntülerinden memnun olmazlar.

- Karşı cinse karşı ilgisizlik vardır.

- Çok fazla hareketlidirler.

- Aşırı açlık ve yorgunluğa rağmen hareket etmeye devam ederler.

- Uyku düzenleri yoktur.

- Her gün tartılırlar.

- Hedefledikleri ağırlığa ulaşınca mutlu olurlar, ama tatmin olmazlar.

Bulimia Nevroza

Bireyde aşırı iştah ve besinlere karşı hayranlık söz konusudur. Besini tüketme fikri, nasıl tüketeceği düşüncesi, bireyi heyecanlandırır, zevk verir.

Rahatlıkla çok yoğun besin içeren öğünler tüketebilirler. Gün içinde 8 bin - 10 bin kalorili alırlar. Fakat çok büyük bir zevkle tüketilen bu besinler daha sonra, uyku düzensizliği ve karında şişkinlik ve ağrıya neden olurlar. Bunlara eşlik eden pişmanlık ve şişmanlama korkusu ile birlikte birey kusmaya yönelir. Kusma olayından sonra büyük bir rahatlık hissi oluşur. Bu zamanla yediğini çıkartma gibi bir alışkanlığa dönüşür. Bunun yanında idrar söktürücü ve iştah azaltıcı da bu bireylerde sık kullanımı olduğu bilinen maddelerdir. Çoğu hasta gizlice yer. Kusmaya devam eder ama yemek yemeyi de azaltmaz. Ne yediğinin önemi yoktur.

Yeme bozukluğuna bağlı oluşabilecek rahatsızlıklar

- Bazal metabolizma hızında azalma.

- Bağışıklık sisteminde düşüş.

- Elektrolit dengesizliği.

- Sıvı kaybına bağlı dehidratasyon gelişimi.

- Adet düzensizliği.

- Adetten kesilme.

- Osteoporoz

- Hipokalemi

- Nabızda yavaşlama.

- Kan basıncının aşırı düşmesine bağlı kalp problemleri. İleri safhalarda kalp durmasına yol açabilir.

Belirtileri

- Aşırı yeme nöbetleri geçirirler.

- Bir kereden çok aşırı miktarlarda besini tüketebilirler.

- Aşırı yemeyi takip eden pişmanlık duygusu ile kusarlar.

- Gizli yemek yerler.

- Çoğunlukla diüretik ve iştah kesici kullanırlar.

- Vücut ağırlıkları çok sık değişir.

- Zayıflık ve şişmanlım arasında gidip gelirler.

- Kusma ile diş mineleri zarar görür.

Mavi forum

Şeker hastalarına şişmanlatmayan insülin

Şeker hastalarına şişmanlatmayan insülin

Hayatı boyunca insülin kullanmak zorunda olan diyabet hastaları için şişmanlatmayan insülin üretildi.

Geleneksel insülin içeren hazır ilaçlara oranla daha istikrarlı ve uzun süreli etkiye sahip Levemir, özellikle gece ortaya çıkan hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) riskini azaltıyor. Nova Nordisk ilaç firmasının ürettiği insülin enjeksiyon kalemi Flexpen ile kullanıma sunulacak olan ilaç, 6 yaşından büyük çocuklar için de öneriliyor.

Diyabet, dünyanın en yaygın hastalıklarından biri. Türkiye'de de 2 milyon 600 bin diyabet hastası var. Uzmanlar yanlış beslenme ve hareketsiz yaşam biçimi nedeniyle önümüzdeki 20 yıl içinde diyabetlilerin sayısının üç kat artacağını söylüyor.

Mavi forum

Kanserler

GIRTLAK KANSERI


Hemen hemen herkes arada bir ses kısıklı ından şikayet edebilir. Larenjit veya üşütmeden olan ses kısıklı ı birkaç günde geçer.
Belirtiler:

- Ses kısıklı ı,

- Yutma zorlu u ve acı,

- Boynunuzda şişme.

Ses kısıklı ı birçok gırtlak rahatsızlıklarının belirtisi olabilir ama gırtlak kanserinin tek belirtisi budur. Gırtlak kanserlerinin ço u ses tellerinde veya hançere (larnyx) de olur. Yutkunmada acı veya boyun şişmesi başka tür kanserlerin belirtisidir.

Sigara, püro veya pipo içenler içmeyenlere göre çok fazla risk taşırlar. Aynı şekilde alkol alanlarda da risk oranı yüksektir, içki ve sigara birlikte kullanılıyorsa risk daha da büyür.

Gırtlak kanserleri 60 yaş civarında en sık görülür. Erkeklerde kadınlara oranla daha fazladır. Sadece ses kısıklı ından şikayet ediyorsanız, başkaca belirtiler yoksa ve kısıklık 2 haftada geçmezse doktora başvurun. Ayrıca boynunuzda şişme ve yutma zorlu u da birkaç hafta sürerse, doktorunuza başvurmalısınız.

Teşhis

Doktorunuz bo azınızın genel muayenesini yaptıktan sonra larengoskopi denen bir muayene de yapacaktır. Larengoskopinin iki tipi vardırirek ve indirek.

İndirek larengoskopide gırtla a bir ayna yardımıyla bakılır. Bu basit işlem muayenehanede bile yapılabilir. Önce a zınızı açmanız ve nefes almanız istenir. Hava yolunu açmak için diliniz hafifçe dışarı çekilir. Özellikle kusma refleksiniz çok güçlüyse bo azınızı ve yumuşak dama ınızı uyuşturmak için bir lokal anestezik sıkabilir. Daha sonra doktorunuz bo azınızın arkasına do ru bir ayna sokacaktır. Siz "aaa ve eee" derken gırtla ınız yükselecek ve içi aynada görülecektir.

Tümör ya da başka bir anormallik varsa aynada kolayca görülecektir. Ses tellerini görmek için küçük, esneyebilir fiberoptik aletler de kullanılabilir. Daha ayrıntılı bir yöntem olan direk larengoskopiyle ses tellerinin oldu u bölge çok daha iyi görülür. Bir uzmanın yapması gerektiginden, genellikle hastanede yapılır. Direk larengoskopi sırasında gırtla ınıza a ızdan bir alet sokulur ve incelemesi için ses tellerinden örnek alınır.

Gırtlak kanserlerinin ço unda erken teşhisle tedavi olasılı ı yüksektir. Kesinlikle ihmal edilmemelidir. Çünkü bo azın başka yerlerine ve hatta vücudun başka organlarına yayılabilir.

Tedavi

Röntgen ışını tedavisi veya kanserli kısmın ameliyatıyla tedavi edilebilir. Genelde, tümör larenks in alınmasına gerek kalmadan çıkarılabilir. Fakat çok ilerlemiş durumlarda laryngectomy (larenks in çıkarılması) gerekebilir.

E er gırtla ın bir bölümü çıkarılır ve siz de ses tellerinizi kaybederseniz ameliyatla suni bir gırtlak (protez) yerleştirilebilir veya konuşma e iticisi bir kişi size yeni bir konuşma yöntemi ö retebilir

--------------------------------------------------------------------------------------

GUNES ve DERI KANSERI


Artik hemen herkes çok fazla guneSte kalmanin deri kanserine neden olabilecegini bilmektedir. Bununla birlikte guneSe bagli geliSen deri kanserleri toplumda oldukça siktir.
ASagida bu konuda en sik sorulan sorulari ve yanitlarini bulacaksiniz:|
1. GuneSlenirken deriyi kansere karSi korumak mumkun mudur ?

|Evet mumkundur. Açik havadaki iSlerinizi ve etkinliklerinizi guneS iSinlarinin daha zararsiz oldugu saatlere göre ayarlayin. GuneS iSinlarinin en kuvvetli oldugu 11-15 saatleri arasinda diSarida durmayin.|

2. Her tur deri tipi için kanser tehlikesi mevcut mudur ?

|Evet. Beyaz tenli kimseler için tehlike daha çok olmakla birlikte deri kanseri her tur ve renk deride meydana gelebilir.|

3. En iyi guneS kremi hangisidir ?

|Ambalajinda SPF 15+ yazili olanlari seçiniz. Bunlar deriyi guneSe karSi etkili bir Sekilde korurlar. cocuklar ve hareket halinde çok terleyen kimseler için suya dayanikli (su geçirmez) guneS kremleri en iyisidir.|

4. GuneS kremini hangi araliklarla tekrar surmelidir ?

|Normalde her iki saatte bir tekrar surmelisiniz. Yuzuyorsaniz veya çok terliyorsaniz daha sik surunuz.|
5. Makyaj malzemesinin ve nemlendirici kremlerin içerisindeki guneSten koruyucu maddeler guneS kreminin içindekilerle ayni midir ? Bunlarin koruyucu özellikleri ayni midir ?

|Evet aynidir. GuneSten koruyucu özellikleri olan makyaj malzemesi iyi bir fikirdir. Ancak en iyi bir biçimde korunabilmek için koruyucu maddelerin öSPF 15+ö olarak belirlenmiS olmasina dikkat edin.|

6. Arabada giderken guneS kremi gerekli midir ?

|Evet gereklidir. Arabada uzun sure gidecekseniz ve guneS açik camdan yuzunuze vuruyorsa krem surmeniz gereklidir. Araba camlari derinizi guneSten bir miktar korur. Mumkunse camlari kapali tutunuz. Uzun kollu giysiler de deriyi guneSten korur.|

7. Gölgede dururken guneSten yanabilir misiniz ?

|Evet. Su, kum, beton ve hatta çimen gibi yuzeyler guneS iSinlarini yansitabilir. Onun için gölgedeyken bile tedbirli olmali, guneS kremi surmeli, Sapka giymeli, guneS gözlugu takmali ve koruyucu giysiler giymelidir.|

8. Hangi kumaSlar deriyi guneSe karSi etkin bir Sekilde korur ?

|KumaSi guneSe karSi tutunuz, öteki tarafi göremiyorsaniz kumaS koruyucudur. GuneSe tutuldugunda öteki tarafi gösteren seyrek dokunmuS kumaSlar daha az koruyucudur.|

9. GuneS kremleri tehlikesizce kullanilabilir mi ?

|GuneS kremleri 1970 lerden bu yana kullanilmaktadir ve guvenli olduguna dair yeterli bulgu vardir.|

10. Deriyi kanser var mi yok mu diye en iyi nasil kontrol edebilirsiniz ?

|En iyisi vucudunuzdaki tum benleri ve çizgileri iyi tanimaktir. Bunlarda meydana gelen renk ve buyukluk degiSikliklerini hemen doktora bildiriniz. Erken tani kondugunda cilt kanserlerin %99 tedavi edilebilir.

------------------------------------------------------------------------------------------

GÜNEŞ KANSERDEN KORUYOR


Güneşte fazla kalmak cilt kanserine yol açabiliyor, ama işin iyi bir tarafı da var: Güneş, meme ya da kalınba ırsak kanseri riskini azaltıyor...

ABD nin Maryland eyaletindeki Ulusal Kanser Enstitüsü uzmanları, 24 eyalette 1984 ile 1995 yılları arasında cilt, prostat, kalınba ırsak, meme ve rahim kanserlerinden ölümleri inceleyerek California, Güney Carolina, Hawaii, Teksas gibi bol güneşli bölgelerde cilt kanserinden ölümlerin fazla oldu unu belirlediler.


Araştırmacılar, aynı bölgelerde meme ve kalınba ırsak kanserinden ölümlerin ise çok az oldu unu saptadılar.


Güneşli bölgeler, siyah erkekler arasında prostat kanserinin de beyazlardan daha fazla ve ölümcül oldu u belirlendi.


Araştırmacılar, D vitamininin kanserli hücrelerin ço alma hızını düşürdü üne ilişkin laboratuvar bulgularının, güneşin koruyucu yönünü açıklayıcı nitelikte oldu una işaret ettiler.


Güneş ışını, vücutta D vitamini sentezini salıyor.

-----------------------------------------------------------------------------------


HIPOFIZ BEZI TUMORLERI


Burun kanallarının arkasında beynin altında yerleşik bulunan hipofiz bezi kabaca küçük parma ınızın son iki bölümünün büyüklü ü ve şeklindedir. Küçük boyutuna ra men endokrin bezler içerisinde en önemli olanıdır. Vücudun uzun dönemli büyüme, günlük fonksiyonları ve üretkenlik yetenekleri ile ilişkili olarak bir kontrol merkezi gibi çalışır.
Hipofiz bezinde iki kısım vardır: ön (anterior) lob ve arka (posterior) lob, ön lob, gö üste süt üretimini harekete geçirmek için büyüme hormonu da dahil olmak üzere, altı ayrı hormonun üretimi ile yükümlüdür, ön lobdaki di er hormonlar, tiroid bezleri, yumurtalıklar, testis ve böbrek üstü bezlerindeki faaliyetleri harekete geçirerek endokrin sistemin di er kısımlarını da etkiler.

Arka lob iki çeşit hormon üretir: oksitosin ve antidiüretik hormon. Oksitosin emzirme dönemi sırasında kadınlarda gö üsten süt gelmesi olayını harekete geçirmek için faaliyette bulunur. Aynı zamanda do um sırasında rahim kasılmalarını da hızlandırır. Antidiüretik hormon idrar çıkışını kontrol etmek için böbrekler üzerinde faaliyet gösterir.

Hipofiz Bezi Tümörleri

Akromegali

Hipofizin aşırı faaliyeti sonucu yüzün irileşmesi, el ve ayakların aşın büyümesi ile belirgin durumdur. Bu kronik hastalık yetişkinlerde görülür ve normal gelişim tamamlandıktan sonra büyüme hormonunun artan salgısı nedeni ile ortaya çıkar.El, ayak, çene ve kafatası kemiklerinin aşırı büyümesi şeklinde oluşur. Büyüme ça ından sonra kemiklerdeki uzamanın durması nedeniyle, akromegali iskelette kalınlaşmaya neden olur. Akromegali olan bir kişide en fazla dikkat çeken de işiklik alın ve çene kemiklerinde abartılı bir büyümedir. Bunun sonucunda genişlemiş ve kabalaşmış yüz hatları ve birbirinden oldukça ayrık dişler gözlenir.

Jigantizm

Gelişim hormonunun aşırı salgılanmasına ba lı olarak vücudun anormal derecede gelişme ve büyüme göstermesi devleşme. Nadiren görülen bu hastalık, akromegaliye benzer ve hipofiz bezi tarafından büyüme hormonunun aşırı salgılanması nedeniyle ortaya çıkar. Akromegaliye benzemeyen bu yönü ise jigantizmde büyümenin hızlanması ve yetişkinlikte aşırı uzun boyun ortaya çıkmasıdır. Bu iki rahatsızlık arasındaki fark bu olaydan etkilenen kişinin yaşıdır. Jigantizm yetişkinlik dönemini tamamlamamış olan şahıslarda ortaya çıkar. Ancak uzun boylu çocukların çok azı jigantizm rahatsızlı ına sahiptir.

Prolaktinoma

Bu türden hipofiz bezi tümörü prolaktin hormonunun aşırı salgısına neden olur. Bu olay kadınlarda düzensiz adet veya adetten kesilmeye neden olabilir. Erkeklerde ise kısırlık veya iktidarsızlık ortaya çıkabilir. Kraniofarinjiyoma

Bu türden bir hipofiz bezi tümörünün belirtileri görsel bozukluklar, baş a rıları ve cinsel gelişme yetersizli idir.

Cushing Sendromu

Bir böbrek üstü bezi tümörü de bu rahatsızlı a neden olabilir.

Akromegali ve jigantizm hipofiz bezinin aşırı faaliyeti nedeni ile ortaya çıkar. Hipofiz bezi büyüme hormonu diye bilinen hormonu aşırı bir şekilde salgılar (buna ayrıca somatotropik hormon da denir). Bu türden bir aşırı salgılama genellikle bezlerde bir tümörün gelişmesi ile ortaya çıkar. Bu rahatsızlı a hiperpituitarizm denilir.

Hipofiz bezinde iki türden tümör gelişebilir. Bunlardan birine kraniyofarnjiyoma denilir. Bu tip tümör büyüdükçe hipofiz bezine baskı yapar. Bunun sonucunda hormon salgısı azalabilir ve hipopituitarizm veya diabetes insipidus (şekersiz diyabet) gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. İkinci çeşit hipofiz bezi tümörü adenomdur (bez epitelinden gelişen iyi huylu ur). Böylesi bir tümör fazla yayılmaz. ancak akromegali, jigantizm veya Cushing hastalı ı gibi rahatsızlıkların bir sonucu olarak muhtelif hormonların aşırı salgısı yaratmaz, ancak göz sinirleri üzerinde ve yakınındaki normal hipofiz bezi dokuları üzerinde mekanik bir baskı oluşturarak herhangi bir zarara yol açabilir.

Teşhis

Doktor muayene ederek fiziksel de işiklikleri araştıracaktır: A rı ve acılar, ellerde sızı, aşırı terleme. Yetişkin bir hastada el ve ayak büyümeleri de doktor tarafından dikkate alınacaktır. Hastadaki görme bozuklukları araştırılacaktır; tümör büyüyerek görme sinirine bası yapar ve her iki gözde de görmeyi etkiler. Görme alanı ölçülerek, görme kaybı olup olmadı ı araştırılır. Di er önemli bulgularsa genel yorgunluk hali, derinin aşırı ya lı olması ve dilin normalden büyük olmasıdır.

Kan dolaşımında bulunan ve salgılanan hormon düzeyinde artış olup olmadı ını belirlemek için özel kan ve idrar testleri yapılacak-tır. Bu de erler yüksek bulunursa, bilgisayarlı beyin tomografisi veya manyetik rezonansla hipofizdeki tümör saptanabilir. E er akromegaliden kuşkulanılıyorsa, röntgen çekilerek de kafatasındaki olası de işiklikler belirlenebilir.

Tedavi, tümörün ne kadar gelişti ine ba lı olarak düzenlenir. Erken teşhis, tümörün tamamen tedavi edilebilme şansını(e er küçükse) artırır.

Hipofiz bezi, tümörün ortadan kaldırılması veya çıkarılması esnasında bazen zarar görebilir. Bu durumda genellikle hayat boyu hormon tedavisi gerekecektir.

Akromegali

Akromegali, büyüme hormonunun aşırı salgılanması nedeniyle ortaya çıkar ve iskelet ve iç organlarda büyümeye yol açar. Kalp genişleyebilir, buna ba lı olarak kalp yetmezli i ve yüksek tansiyon ortaya çıkar. Akromegali tedavi edilmezse şeker hastalı ı, göz sorunları ve vücut görünüşünde de işikliklere neden olur.

Ameliyat, hastalı ın ilerlemesini ve çeşitli göz komplikasyonlarının a ırlaşmasını önleyebilir. Ancak görünüşteki de işiklikler genellikle geri dönüşümsüzdür. Ayrıca akromegalili hastalarda şeker hastalı ı ve uzun vadede kalp, damar ve karaci er hastalı ı riski de oldukça yüksektir. Ancak bu riskleri en aza indirmek için bazı önlemler (sigara içmemek gibi) alınabilir.

Jigantizm

Jigantizm tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tümör çıkarılarak ya da aşırı salgılanan büyüme hormonu baskılanarak, hastalı ın gelişimi durdurulabilir

Prolaktinoma

Kadınlarda prolaktinomanın en sık görülen belirtisi adetlerin düzensizli i ya da hiç olmaması ve kısırlıktır. Bir di er belirti de galaktoredir (do um yapmamış bir kadında memelerden süt gelmesi); ender olarak erkeklerde de görülebilir.

Prolaktin hormonundaki artış, do um kontrol hapları ve sakinleştiricilerin kullanılması ve hipofiz tümörü tarafından aşırı miktarda üretilmesi (prolaktinoma) nedeniyle olur.

Cushing Hastalı ı

Hipofiz tümörü böbreküstü bezlerini aşırı uyararak cushing hastalı ına da neden olabilir.

Tedavi

Hipofiz tümörü genellikle ameliyatla çıkarılır. Hipofiz bezi çok küçük oldu u için, ameliyat ustalık gerektirir. E er tümör ameliyatla çıkarılamıyorsa, prolaktinoma tedavisinde ve akromegalide di er tedavilerin yanı sıra, bromocriptin adlı bir ilaç kullanılır. Bromocriptin bazı hormonlarda aşırı artışı engeller. Yine de hipofiz tümörlerinin tedavisinde ilk seçilecek olan yöntem ilaç tedavisi de ildir.

Ameliyat mümkün de ilse, radyasyon tedavisi de bazı hastalarda kullanılabilir. Tüm bu tedavi tiplerinin birlikte kullanılması da tümörün tekrarlama olasılı ını azaltmak üzere, oldukça yaygındır.

--------------------------------------------------------------------------------

HODGKIN HASTALIGI


Hodgkin hastalı ı, lenf bezlerinden kaynaklanan, tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Lenf dokusunun en sık görülen kanseridir.

Hodgkin hastalı ı, bedeni enfeksiyonlara karşı koruyan sistemde yani lenf sisteminde oluşan bir kanser türüdür. Hastalık her yaşta görülse de, 15-30 yaş arasındakilerde daha yaygındır.

Nedenleri :
Hodgkin hastalı ı, bir akyuvar türü olan lenfositlerden oluşan lenf dokusunu etkiler. Lenfositler kanda ve kemik ili inde bulunurlar. Ayrıca boyunda koltukaltında, kasıkta, gö üste, karında, karaci erde ve dalakta, lenf bezlerini (dü ümlerini) oluşturan kümelenmeler yaparlar. Hodgkin hastalı ında lenf hücreleri ço alır ve lenf bezleri büyür. Önce bir grup lenf bezi etkilenir (ço unlukla boyunda), daha sonra hastalık başka lenf dü ümlerine de geçer ve bütün lenf sistemine yayılır.

Belirtileri :
Hodgkin hastalı ı sadece tek bölge lenf nodu tutulumu ile gelebilir. Ateş, gece terlemesi, kilo yitimi ve yorgunluk olabilir, ama bu da hastalı ın yaygın oldu unu gösterir. Belirgin belirtiler daha çok 40 yaşın üstündeki hastalarda görülür. Tedavi edilmeyen Hodgkin hastalı ı çabuk ilerler ve hızla a ırlaşır.
Ateş kilo kaybı, gece terlemeleri gibi yapısal bulgular Hodgkin hastalıkların %30unda, Hodgkin-dışı lenfomaların ise %10unda bulunur.
Hodgkin hastalı ında lenf nodu a rısız, yumuşak hareketli ve lastik kıvamındadır. Hodgkin-dışı lenfomalarda ise sert ve genellikle a rılıdır.

Tedavi sonuç
Hasta bölgeden alınan biyopsi ile tanı kondu unda, hastalı ın ne kadar yayıldı ını saptamak için "lenfonjiyogram" denilen özel bir röntgen yöntemiyle ileri incelemeler yapılır. Ayaktaki bir lenf damarına boya verilerek, lenf yollarının röntgeni çekilir. "Laparotomi" ile, yani karın duvarı açılarak yapılan bir ameliyatla da karındaki lenf bezleri incelenir, karaci erden biyopsi yapılır ve dalak çıkarılır.

Tedavi hastalı ın derecesine ba lıdır. Yayılmamışsa, söz konusu lenf bezleri ve hasta hücreleri öldürüp normal hücrelere zarar vermeyen ışınlar verilir. Daha yaygın olanlar, benzer etkisi olan sitostatik (hücre öldüren) ilaçlarla tedavi edilirler. İlaçlar, 3-4 hafta arayla, birkaç gün süren kürler halinde verilir. Hastalar kürlerden sonra kendilerini biraz kötü hissedebilirler, ama çabuk düzelirler

Mavi forum

Cepten mesaj yazmak zararli

Çok mesaj yazmak sağlığa zararlı

Her geçen gün daha çok kişinin kullanmaya başladığı cep telefonunun yazılı mesaj sistemi, kullananlarda kronik rahatsızlıklara yol açıyor.


Ortalama 72 milyon mesajın gönderildiği İngiltere'de, fizyoterapistler sürekli mesaj yazan çocukların, tekrarlayan kas gerilmesi ve incinmesi sorunu ile karşı karşıya olduklarını açıkladı.

Uzmanlar, sık sık cep telefonundan mesaj yazan ve yazarken baş parmaklarını kullananların parmak tendonlarında ve bileklerinde, şişme ve ağrılar oluşacağı, bunun sonrasında da kalıcı rahatsızlıkların başlayacağı riskine karşı uyardı. Gelişen teknoloji ile her geçen gün daha da küçülen cep telefonlarında, tuşlar gittikçe küçüldüğü için, mesaj yazarken parmakların daha küçük hareketler yaptığı bunun da sorunlara yol açtığı belirtildi.

Chartered Society of Physiotherapists tarafından yapılan açıklamaya göre, söz konusu rahatsızlığa yakalanmada ne kadar sıklıkla ve ne kadar uzun süre mesaj yazıldığı en önemli faktör. 10 - 15 dakika ara vermeden mesaj çeken birinin, mutlaka uzun süreler ara vermesi gerektiği, eğer yine de yazması gerekiyorsa iki elini de daha dikkatli kullanarak mesaj yazması uzmanlar tarafından öneriliyor. İngiltere'de, ortaokul sonu sınav sonuçlarının açıklandığı gün atılan mesajların normale göre 7 milyon artış gösterdiği bunda da özellikle 15 yaş altı çocukların daha sık mesaj yazmalarının etkili olduğu tahmin ediliyor.

Mavi forum

.:::Kışa Bomba Gibi Girin:::.

Kışa Bomba Gibi Girin

Kış mevsimi artık kendini hissettirmeye başladı. Birçoğumuz sonbaharla birlikte kendimizi yorgun hissetmeye başlarız. Oysa yazın olduğu kadar, kışın da keyfini çıkarmak tamamen elimizde. İşte size, soğuk kış günlerinde içinizi ısıtmak için bazı öneriler:

Mevsim geçişlerine dikkat

Mevsim geçişleri insanları genelde olumsuz etkiler.Vücudumuz ve zihnimiz zaman zaman pes etme aşamasına gelir. Gripten korunmak için, ilaçların yanı sıra morelinizi de yüksek tutmanın büyük önemi var. Çünkü ancak zihninizin gevşediği anda mikropların vücudunuza girme şansı azalır.

Kan dolaşımınızı destekleyin

Siz de mi kendini sabahları yorgun hissedenlerdensiniz? O zaman kan dolaşımınızı harekete geçirmenin zamanı geldi demektir! Güne sıcak suyla duş alarak başlayın ve duşunuzu soğuk suyla bitirin. En iyisi duştan önce bütün vücudunuza fırçayla masaj yapın.

İyice ter atın

Sauna bağışıklık sistemi için birebir. Saunada vücut sıcaklığı 1-2 derece artar ve ardından alınan soğuk duşun etkisiyle yeniden düşer. Böylece vücut kendini hava değişimine alıştırır ve sıcaktan soğuğa geçerken zorlanmaz. Kış aylarında en büyük sorunumuz sıcacık evlerden buz gibi soğuğa çıkmaktır. Bu ani değişimler bağışıklık sistemimizi zayıf düşürür ve vücudumuz enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelir. Tansiyon problemi olanlar ise, sauna yerine buhar banyosunu tercih edebilir.

Bitkilerden güç alın

Özellikle bu mevsimde bağışıklık sisteminin takviyeye ihtiyacı vardır. Bunun içinde bitkilerden faydalanabilirsiniz. Ihlamur, kuşburnu veya papatya çayı soğuk kış mevsiminde hem içinizi ısıtacak hem de sağlıklı bir kış geçirmenizi sağlayacaktır.

C vitamini takviyesi

Vücut C vitamini üretemez, ama özellikle bu vitamine grip mevsiminde ihtiyaç duyar. C vitamini, vücudu virüs ve bakterilere karşı korur, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirir. Vücudun günlük C vitamini ihtiyacı 100 miligramdır. Günde 5 öğün meyve ve sebzelerle beslenirseniz, vücudunuzun ihtiyacı olan C vitaminini karşılamış olursunuz. Fakat her gün bu şekilde beslenmediğinizi göz önünde bulundurursak, C vitamini takviyesi yapmanız önem kazanıyor. Dikkat etmeniz gereken nokta, C vitamini takviyesini gün içinde birden değil, küçük miktarlar halinde yapmanız. Çünkü vücut C vitaminini kolay kolay depolayamaz. Birden yapılan C vitamini takviyesi de bu durumda pek işe yaramaz.

Stresi hayatınızdan çıkarın

Panik, huysuzluk, asabiyet ve günlük sorunlar... Tüm bunlar hem sinirlerinizi bozar hem de sizi strese sokar. Stres vücudunuzun fazla miktarda kortizon üretmesine sebep olur ve bu da bağışıklık sisteminizi zayıf kılar. Stresten kaçınarak ya da stresi en aza indirerek, bağışıklık sisteminize büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Gün içinde kendinize zaman ayırıp dinlenmeye özen göstermelisiniz. Beş dakikalığına gözlerinizi kapatıp dinlenmeniz bile yeterli. Bu esnada derin nefes alıp vermeyi de unutmayın. Eğer fırsat bulursanız, 15 dakikalığına öğlen uykusuna bile yatabilirsiniz. Düzenli olarak spor veya en azından yürüyüş yapmayı da ihmal etmemelisiniz.

Çinko ve yeşil çayın gücü

Yeşil çayın rahatlatıcı etkisi artık herkes tarafından biliniyor. Şimdi ise rahatlatıcı etkisi olan yeni bir ikili gündemde; yeşil çay ve çinko. Bu kombinasyonun bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi bulunuyor. Yeşil çayın içerdiği bitki maddeleri organizmaları bakterilere karşı koruyor. Çinko ise vücudu soğuk algınlığına karşı koruyor ve hastalık halinde oluşan ağrıları azaltıyor. Çinko; peynir, yumurta sarısı, yulaf ezmesi, tropikal meyvelerde ve tavuk kanadında bulunuyor.

Soğuk suyun gücü

Soğuk su vücudun direncini arttırır, kan dolaşımını destekler ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda savunma sistemini güçlendiren hücrelerin üremesinide sağlar. Bu hücreler, hastalığa zemin hazırlayan virüslerin vücuda girmesini önler. Tazyikli soğuk suyu, bir ayağınızdan başla*****, kalbinize kadar bedeninizde gezdirin. Bu soğuk duşun ardından 10-15 dk. kadar yatağınızda dinlenin. Eğer bu mevsimde soğuk duş fikri size pek cazip gelmiyorsa, bir lifi soğuk suya batırıp vücudunuza uygulayabilirsiniz

İllaki masaj

Vücuda uygulanan her türlü masaj sizi hem zihinsel olarak rahatlatır hem de konsantrasyon gücünüzü arttırır. Özellikle ayaklara uygulanan akapunktur niteliğindeki masajlar, bedeninizi dinlendirir. Elinizin baş parmağıyla, ayağınızın baş parmağının altına beş dk. kadar basınç uygulayın. Sonra elinizin baş parmağını ayak tabanınızın ortasına bastırın ve hafif dokunuşlarla ileri geri hareket ettirin. Son olarak da tüm ayağınıza masaj yapın. Bu masajları sabah ve akşam uygulayabilirsiniz.

Haydi spora

Soğuk ve karanlık kış günleri psikolojimizi büyük oranda etkiler. Bir çok insan kendini keyifsiz hisseder, sinirleri gergindir ya da içinden hiçbirşey yapmak gelmez. Sizi keyiflendirecek en güzel şey spor yapmaktır. Hayır, hayır, sporla kastımız öyle sizi zora sokacak ve yoracak sporlar değil. Aksine sizi dinlendirecek ve keyiflendirecek spor türleri. Haftada 2-3 kez 20 dk. Bisiklete binmeye veya jogging yapmaya ne dersiniz? Ya da dışarıda yapmur yağarken kapalı havuzda yüzmeye? Bu tür sporlara sadece bağışıklık sisteminizi güçlendirmekle kalmaz, vücudunuzun endorfin salgılamasını da sağlarsınız.

Nane keyiflendirir

Yorgun, halsiz ve keyifsiz misiniz? O zaman "kocakarı" ilaçlarına başvurmaya ne dersiniz? Yarım fincan kaynar süte taze veya kurutulmuş nane yaprakları ekleyin.3-5 dk. çekmesini bekleyin ve soğumadan için. Etherik yağlar veya nanin rahatlatıcı ve ferahlatıcı etkisi bulunuyor. Eğer sütü fazla sevmiyorsanız, nane yapraklarını koyu çaya da ekleyebilirsiniz. Nane yapraklarını en fazla 3 dk. Çayın içinde bırakın.

Gripten korunun

Soğuk algınlığının ya da gribal bir enfeksiyonunun yanı sıra, virüsle bulaşan grip tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Bu tür gripten korunmanın en iyi yolu aşı olmaktır. Aşınızı her sene tekrarlamanızda fayda var. Uzmanlar, özellikle 60 yaşın üzerindeki kişilerin mutlaka grip aşısı olmaları gerektiğini belirtiyor. Eğer sürekli olarak insanlarla bir arada olduğunuz bir işte çalışıyorsanız veya kronik bir hastalığınız varsa, aşı olmayı kesinlikle ihmal etmemelisiniz.

Keyfi koklayın

Güzel kokular her zaman insanı keyiflendirir. Eğer soğuk kış günlerinde ve gecelerinde kendinizi keyifsiz hissederseni, etherik yağlara başvurabilirsiniz. Özellikle limon, bergamot, nane ve biberiye kokuları ideal. Bu konuda kokulu mumları yada koku lambalarını tercih edebilirsiniz. Koku lambalarının alt kısmında mum bulunuyor, üstüne ise etherik yağ damlatıyorsunuz ve ısının etkisiyle etherik yağın kokusu tüm odanızı mis gibi kokutuyor. Yağların etkisi güçlüdür., bu nedenle koku lambalarını yatmadan önce söndürün.

Sinirlerinizi güçlendirin

Stres ve sorunlar, sinirlerin en büyük düşmanıdır. Adeta vücudun besin maddelerini çalar ve organizmanın zayıf düşmesine sebep olurlar. Stresten kurtulmanın en etkili yolu da B vitaminidir. B vitamini sinirlere iyi gelir ve fındık,et, yeşil sebze, patates ve muzda bulunur. Kendinizi çok sinirli hissettiğiniz anlarda bir avuç yer fıstığı ya da ceviz yiyin. Sinirleriniz gevşer.

Kırmızı burunlara son

Kış mevsiminde alışılmış bir manzaradır tıkalı ve kırmızı burunlar. Bundan nefes almak zorlaşır ve ağızdan nefes aldığında boğaz kurur ve bununla birlikte ağrı başlar. Burun damlaları sık kullanıldığında, bir süre sonra mukoza zarına zarar vermeye başlar. Bu durumda doğal, deniz suyundan yapılmış spreyleri tercih edebilirsiniz. Tuzlu su tıkalı ve kuru olan burnu nemlendirir ve zarar görmüş mukozanın kendini yenilemesini sağlar.

Uykunuza özen gösterin

İyi bir uyku, sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çok önemli. Çünkü organizma gece boyunca kendini yeniler ve yeni gün için güç toplar. Zinde bir gün geçirmek için en az 6, en fazla 8 saat uyumanız gerekir. Eğer uykuyla ilgili probleminiz varsa, kendiniz için bir şeyler yapabilirsiniz. Yatmadan önce küveti ılık suyla doldurun ve içinde dinlenin ya da bir bardak sıcak sütün içine bir miktar bal ekleyin ve için. Akşamları da hafif birşeyler yemeğe özen gösterin.

Eldiven ve şapkayı unutmayın

Vücudumuzun en hassas organlarından bir başımızdır. Soğuk havalarda şapkasız dışarı çıkanların çoğu, soğuk algınlığına davetiye çıkarır. Vücut ısısı düştüğü anda damarlarda meydana gelir ve eller, ayaklar üşümeye başlar. Ayaklar üşümeye başladığı zaman, sinir refleksleri aracılığıyla boğaz kurumaya başlar ve dolayısıyla vücuda, hastalığa neden olan virüsler girer.

Ruhunuzu neşelendiren gıdalar

Çikolata hayatımızın asla vazgeçemeyeceğimiz bir parçasıdır. Özellikle kışın çikolataya karşı duyduğumuz istek daha da artar. Çünkü çikolatanın içerdiği tatlı maddeler mutluluk hormonu olan seratoninin salgılanmasını saplar. Özellikle kara kış günlerinde ve gecelerinde keyiflenmeye ihtiyacımız olduğunu düşünürsek, çikolataya karşı duyduğumuz isteği bastırmak daha da zorlaşır.

Işık ve renkten kaçmayın

Kış mevsiminde genelde hüzünlü oluruz. Hatta bazı insanlar deprasyona girer veya çoğu zaman keyifsizdir. Bunun en büyük nedeni ise kısıtlı gün ışığıdır. Böyle zamanlarda da vücut, keyifsiz olmamıza neden olan melatonin hormonunu daha çok üretmeye başlar. Bundan kaçınmak için ışık ve renk takviyesi yapmanızda fayda var. Akşamları mum ışığında oturmak yerine aydınlık ışıkta oturmayı tercih edin. Bulunduğunuz mekanda sarı ve kırmızı gibi güçlü renklerin hakim olmasına ve renkli kıyafetler giymeye özen gösterin.

Lahana metodunu uygulayın

Dışarısı dondurucu soğuk, iç mekanlar ise bunaltıcı sıcak. Kış mevsiminde maalesef genelde problem yaşarız. Bu ani değişimler de bağışıklık sistemimizi zayıf düşürür ve enfeksiyonlara zemin hazırlar. Bu durumda en iyisi lahana metodunu uygulamaktır. Havanın soğukluğuna göre kat kat giyinin ve ısınmaya başladığınız anda üzerinizdeki fazlalıkları çıkarın. Özellikle çocuklara dikkat etmelisiniz. Çünkü anaokulları genellikle çok sıcaktır ve çocuklar oyun oynarken kan ter içinde kalabilirler.

Klimalara dikkat

Şimdi cildinize özel bir bakım uygulamanız gereken bir dönemdesiniz. Soğuk kış günlerinde cildin, yaza oranla daha hassas bir bakıma ve daha çok korunmaya ihtiyacı var. Rüzgar ve soğuktan korunmak için, yüzünüze düzenli olarak krem sürmelisiniz. En ideali su ve yağ içerkli, fazla nemlendirici özelliği bulunmayan kremlerdir. Bunun sebebi ise; nemlendirici özelliği bulunan kremlerin aşırı soğukta cildi dondurabilme tehlikesidir.

Mavi forum