3 Nisan 2007 Salı

Neden AGlamak IyIdIr

Fransiz psikiyatr Patrick Lemoine, Gozyaslarinin Cinsiyeti adli kitabinda, aglamanin depresyona iyi geldigini belirtiyor.


Lemoine, kadinlarin erkeklere oranla daha cok agladiklari icin duygularini da daha iyi kontrol altinda tutmayi basardiklarina inaniyor.


Fransiz uzman, gozyaslarinin duygularin bir cesit iletisim yolu oldugu, kizginlik, korku, ofke, mutluluk ve uzuntunun gosterilmesinde onemli bir arac vazifesi gordugunu dusunuyor.
Psikiyatr Patrick Lemoine a gore, erkekler de aglamayi becerebilseler siddet kullanma ve alkolizm tehlikesinden kismen kurtulabilecek ve kendileriyle daha barisik yasayabilecek.



Doktor Lemoine, 21. yuzyil erkeginin, aglamanin huner sayilmadigi bir kultur ortaminda yetistirildigini, oysa ortacagda erkeklerin aglamasinin yadirganacak bir durum degil, dogal bir tepki olarak goruldugune dikkat cekiyor.



Lemoine, hormonal etkenlerin, kadinlarin erkeklere oranla daha fazla aglamasinda etkili oldugunu da dusunuyor.

Tansiyon Nasil Olculur

Bu konu altinda kisaca tansiyon olcumunden bahsedicem.

Tansiyon olcumu herkesin bilmesi gereken ayrica ozel bir tibbi yetenek degil sadece biraz dikkat gerektiren oldukca basit bir islemdir.

Oncelikle tansiyonu alinicak kisi icin rahat bir ortam saglanmasi gerekir.
En az 5 dakika oturarak dinlenmis olmasi, herhangi bir efor sarfetmemis olmasi mesela merdiven cikmak, kosmak vs. gibi...
Bunun yaninda kisa bi sure once nikotin ve kafein iceren maddeler almamis olmasi sonucun daha saglikli cikmasi acisindan onemlidir.

Hastamiz icin uygun ortam saglandiktan sonra olcum islemine basliyabiliriz.


Olcumun sadece sag ya da sol koldan yapilmasi pek bir onem tasimaz. Her iki koldan da olcum yapilabilir fakat genellikle sag kol kullanilir.
Burda onemli olan kolun kalp hizasinda olmasi ve dirsegin desteklenmesidir.
Bu saglandiktan sonra tansiyon aletinin mansonu (yani kola sardigimiz kismi) dirsek kemiginin en fazla 3-4 santim yukarisina sikica sarilir.
Unutmadan hastanin uzerinde kolunu sikan bir giyecek varsa cikartilir ya da gevsetilir.

Steteskop ise dirsegin ic buklum yerine yerlestirilir fakat burda genellikle
yapilan hata steteskopun
mansonun icine sikistirilmasidir bunun yerine elle sabit tutmak en dogrusudur.
Tansiyon aleti genellikle 200'e kadar sisirilir fakat halen nabiz atimi duyuluyorsa daha fazla da sisirilebilir.
Ve Tansiyon aletinin havasi birden degil yavas yavas indirilmelidir.
Bu esnada zaten sesler duylmaya baslanicaktir. Bu seslere ise Karotkoff sesleri diyoruz.
Neyse ilk duyucaginiz ses zayif bir ses olucaktir. Onemli olan 2. karotkoff sesdir.
Yani bu ses bize buyuk tansiyon degerini verir.
Daha anlasir bir sekilde bahsedicek olursak;
Net duyulan ilk sesin baslangici bize buyuk tansiyonu verir.
Havasini indirdikce sesler giderek zayifliycaktir ve en son duyulan ses ise bize kucuk tansiyonumuzu yani diastolik kan basincimizi verir.
Toparliycak olursak ilk net duyulan ses buyuk son duyulan ses ise kucuk tansiyonumuzu gosterir.
Normal Tansiyon degeri 12/8 yani 120'ye 80 dir fakat bu deger cinsiyete, yasa ve kisinin hastaliklarina oranla degisiklik gosterebilmektedir.

Saygilar...

Not: Yeni cikan dusuk kalite digital tansiyon olcum cihazlarinin bir cogu dogru degeri vermemektedir (sarj, pil durumu vs acisindan...)
Bu nedenle cihazinizdan emin olmak icin herhangi bir klinik ya da kendi doktorunuza goturup hem normal aletle hem digital aletle olcumunuzu yaptirarak verdigi sonuclarda acik olup olmadigindan emin olabilirsiniz.

Gribi hafife almayin!!!!!!!!!!!!!!

Grip asisi donemi geldi. Arastirmalar, asinin basarisinin yuzde 89 oraninda oldugunu soylese de, yatarak gecirme riskini oldukca azaltiyor.


Grip, basit bir hastalik gibi gorunse de risk grubundaki kisiler icin olumcul olabilir...
Ani olarak baslayan yuksek atesle seyreden, asiri halsizlik, kas ve bas agrisi ile kendini gosteren grip, vucudun bagisiklik siteminin zayiflamasi nedeniyle zaturreeye cevirebiliyor.
Gribin ozellikle cocuk, yasli ve diyabet, astim, kalp ve kanser hastalari icin riskli olabilecegi yonunden uyaran uzmanlar, risk grubundaki kisiler icin hastaligin olumcul olabilecegine dikkat cekiyor.
Gribe neden olan influenza virusunu antibiyotiklerin etkilemedigine dikkat ceken uzmanlar, antibiyotik kullaniminin hastaligin suresini kisaltmayacaginin da altini ciziyor.
Yapilan arastirmalar sonucunda grip asisinin yuzde 89 etkili oldugunu belirten uzmanlara gore asi olduktan sonra dahi gribe yakalanan bir hasta, hastaligi asi olmamis bir hastadan cok daha hafif geciriyor. Bu nedenle hastaneye yatis riski de onlenmis oluyor. Grip asisinin yan etkisinin bulunmadigini vurgulayan uzmanlar, yasanabilecek yan etkinin en fazla asi yapilan yerde hafif kizariklik ya da agri ile hafif ates ve halsizlik seklinde ortaya ciktigini belirtiyor.
Grip asisi yalniz Ekim ve Kasim ayinda degil Aralik, Ocak hatta Subat aylarinda da olundugu taktirde koruma sagliyor. Ancak her yil dolasan grip virusu suslari degistiginden asilarin iceriginin de degistigini soylen uzmanlar, bu nedenle her yil asilanmak gerektigini ifade ediyor.
Uzmanlar, asilarin iceriginde salgin yapma olasiligi en yuksek olan virusler bulundugunu bildiriyor.

Insan Bedeninin 24 Saati!!!!!!!!!!!!!!!!1




Insanoglu 24 saatte 24 kez degisir. Hem ruh hali hem de vucut isisi,
tansiyon, kalp atimi, hormonlar surekli degisim halindedir.
Biyologlar, doktorlar ve farmakologlar bu olaganustu duruma kronobiyoloji adini veriyorlar.



06.00
Kortizon salgilamasiyla organizma uyanir. Bu uyanma vucut icin kendini yavas
kalkmaya hazirlama isaretidir. ����bolizma hareketlenir ve o gunun isleri
icin enerji ve protein hizmete hazir olur.
07.00
Vucut h�l� zayif bir safhadadir. Bu nedenle bu saatte spor yapmaktan
kacinin. Cunku kalbe ve dolasima gereksiz yuklenmis olursunuz. Spor yerine
guzel bir kahvalti edin, cunku sindirim organlari bu saatte iyi calisir.
Karbonhidratlar bizim icin yararli olacak enerjiye cevrilir (Geceleri ise
yaglar).
08.00
Bu saat cinsel yasaminiz icin en iyi zamandir. Cunku bezler fazla miktarda
hormon salgilarlar. Romatizmasi olanlar uzuvlarindaki agriyi gun boyu daha
kuvvetli hissederler. Sigara tiryakileri icin de durum farkli degildir.
Kahvalti sigarasi damarlari her zamankinden daha fazla daraltir.
09.00
Vucudun dinc, kuvvetli oldugu saattir. Herhangi bir hastalik icin igne
olacaksaniz bu en dogru zamandir. Ignenin ates ve sisme gibi yan etkileri
ender olarak gorulur, vucudumuz rontgen isinlarina karsi daha direnclidir.
10.00
Organizma simdi faaliyete, harekete hazir durumdadir. Fazla enerjiktir,
vucut en fazla isisina ulasmistir, verimliligimiz en ust duzeydedir. 'Kisa
sure bellegi' iyi durumdadir. Insan dinamik olur. Fakat dikkat edilecek
nokta sudur; saat 10.00 ile 12.00 arasi enfarktus olaylarina sik rastlanir.
11.00
Vucudumuzun tam formunda oldugu bir saattir. Kalp ve dolasim o kadar zinde
durumdadir ki yapilan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gozden kacabilir.
Verimli olmaya programlanmisizdir. Hazir cevaptir ve ozellikle hesap isleri,
matematik odevleri rahat ve iyi bir sekilde, zorlanmadan yapilabilir.
12.00
Vucudun dinlenmeye ihtiyaci vardir. Dikkat azalir ve insani uyku basar.
Midedeki asit miktari fazlalasir (Hatta birsey yemesek bile). Beyindeki kan
akimi azalir. Cunku kan sindirim organlarini desteklemesi icin mide
tarafindan kullanilir. Ogle uykusu uyuyabilen kisilerde istatistiklere gore
enfarktuse %30 oraninda az rastlanir.
13.00
Vucut formdan bir hayli dusmustur. Verimlilik gun ortalamasinin %20
asagisindadir. Butun organlar en alt duzeyde calisir, sadece safra ogle
yemegini hazmettirmek icin faaliyettedir.
14.00
Kendimizi bitkin hissederiz. Cunku tansiyon ve hormon duzeyi dusmustur. Dis
doktorundan korkan kisi doktora bu saatte randevu almalidir. Cunku bu saatte
aciyi daha az hissederiz. Lokal anestezi uzun sure devam eder (30 dk.).
Sabahlari bu sure 12 dk., aksamlari ise 19 dk.'dir.
15.00
Yeni islere hazir olun enerjimiz geri gelmistir, bellegimiz tam formundadir.
Ikinci kez verimlilige yaklasiriz ama bu verimlilik sabahkinden azdir.
16.00
Spor faaliyetleri icin en iyi saattir. Tansiyon ve dolasim cok iyi
durumdadir. Antrenmanlar icin de en iyi zamandir. Asit onleyici ilaclarin
etkisi bu saatte cok iyidir.
17.00
Organlarin faaliyeti ust duzeydedir. Kuvvetimiz artar, oksijenin harcanmasi
fazlalasir. Bobrekler ve mesane ozellikle cok calisir. Tirnaklarin ve sacin
en cabuk uzadigi zamandir. Fakat mide ulseri olan hastalar icin durum
kritiktir. Ogleden sonra gec saatlerde ve aksamin ilk saatlerinde midedeki
asit miktari fazlalasir. Saat 17.00'ye dogru mide kanamasindan dolayi
hastaneye gelenlerin sayisi artar.
18.00
Aksam yemegi icin iyi bir saattir. Pankreas bu saatte ozellikle aktiftir.
19.00
Kan basinci ve nabiz genellikle bu saatte tembellesir. Bu nedenle kan
basinci dusuren ilaclar konusunda dikkatli olmalisiniz, bu ilaclar tehlikeli
olabilirler. Sinir sistemi uzerinde etkili olan ilaclarin tesiri de bu
saatte fazladir.
20.00
Karacigerdeki yag duzeyi duser ve kirli kan kalbe herzamankinden daha fazla
akar. Alerjisi olanlar ve astimlilar ilaclarini bu saatte almalidirlar.
Etkisi hemen gorulur. Antibiyotiklerde az dozda alinsa bile etkileri en ust
duzeyde olur.
21.00
Sindirim organlarinin gunluk gorevi sona ermistir. Davetleri sevenler
dikkatli olmalidirlar. Gelen hersey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalir
ve bu durum tehlikelidir. Kalan yemekler barsak sahasindaki mukozaya hucum
ederler. O yuzden bu saatte ozellikle kilolu olanlar yemek konusunda
dikkatli davranmalidirlar.
Tip doktorundan alinmistir/ A.S. Akagun /19 -09 � 2004
www.ah����kagun.com
22.00
Bu saatte vucudumuzun polisi akyuvarlar ozellikle aktiftirler. Dozu
azaltilmasi gereken ilaclar icin bu cok elverisli bir saattir. Bu ilaclar
yanlis zamanda alindigi takdirde enfeksiyon tehlikesi fazlalasir. Sigara
icenler de son sigaralarini icmelidirler Cunku bu saatten sonra vucut
nikotin gibi zehirleri daha zor atar.
23.00
Organizma gun boyunca aktif bir sekilde faaliyet gosteren strese hormonunun
salgilamasini durdurur. Bu saatte sakinlesiriz, rahatlariz, gevseriz. Tam
dinlenme saatidir. ����bolizmanin faaliyeti en alt duzeydedir. Tansiyon,
kalbin atimi ve vucut isisi duser. Gebelerde dogum sancilari cogunlukla bu
saatte olur. Cunku sanciya neden olan gebelik hormonlarinin salgilanmasi ust
duzeydedir.
24.00
Uyudugumuz sirada deri hucreleri durmadan calisir, gunduz oldugundan daha
sik bolunurler. Ilk ruya safhasi baslar, yarim saat icinde ruya gormeye
baslariz.
01.00
Verimliligimiz en alt duzeydedir. Bu saatte h�l� calisanlar hata yaparlar,
dikkat son derece azalir. Cunku vucut kendini uyumaya programlamistir, kisa
zamanda en derin uykuya dalinir.
02.00
Araba kullananlar bu saatte cok dikkatli olmalidirlar. Cunku gorme zayiflar,
tepkiler yavaslar. Bu nedenle trafik kazalari bu saatte daha fazla olur.
Vucut soguga cok hassastir, cabuk usur. Fakat derimiz aciya karsi fazla
hassas degildir.
03.00
Bedensel ve ruhsal olarak karanlik bir safhadir. Melatonin hormonunun
salgilanmasi tembel ve kararsiz yapar. Intihar edenlerin sayisi fazlalasir.
04.00
Stres hormonundan enerji kazaniriz. Enfarktus krizleri saat 04.00 ile 06.00
arasinda ozellikle fazladir. Cunku kan basinci oldukca yukselir, damarlar
gerilir. Gebe kadinlar icin de dogum yapma olasiliginin en yuksek oldugu
zamandir.
05.00
Bu saatte vucuttaki erkeklik hormonu salgilanmasi artar. Strese hormonun
konsantrasyonu bizi faaliyete gecirmistir. Bu hormon gunduz degerinin tam
alti katina cikar. Vucudumuz harekete gecer kaybolan enerji yeniden geri
gelir. Artik yeni bir gune baslamak icin hazirizdir.

Kisin hasta olmak istemiyorsaniz bu yaziyi okuyun


Vucudunuzu kisa hazirlamak ve hastaliklardan korunmak, beslenme duzeninizde yapacaginiz kucuk oynamalarla hic de zor degil... Iste bunun puf noktalari:
n Kuru baklagil tuketin: Haftada en az 1 gun kuru baklagil tuketin. Ancak, kurufasulye, nohut ve yesil mercimek gibi kuru baklagiller zaten iyi birer protein kaynagi olduklarindan, bu yemeklere, lezzetini ve besleyiciligini artirmak icin et eklemeyin. Bunun yerine etimizi, protein yonunden fakir olan sebzelerle tuketin.


  • C vitamini alin: Gribe karsi C vitamini tuketin. Ancak kusburnu, kirmizi ve yesil sivri biber, kivi, maydanoz ve rokada bulunan C vitamininin portakal, mandalina ve limonda bulunan C vitamininden daha fazla oldugunu unutmayin.

    Bagisiklik sistemi icin
    Salatadan vazgecmeyin: Salata, ogle ve aksam yemeklerimizin vazgecilmez yiyeceklerinden biri olmali. Ozellikle kilo problemi olan kisiler icin ton baligi ile hazirlanan domates salatasi, aksam icin ideal bir yiyecektir.
    D, E ve B6 vitaminleri: Bagisikligi guclendiren D, E ve B6 vitaminlerini ihmal etmeyin. Ceviz, findik, aycicegi cekirdegi ve diger tohumlarda, yaglarda, tahillarda bol miktarda E vitamini bulunmaktadir. D vitamini kaynagi olarak sut, peynir ve balik ilk akla gelenlerdir. B6'yi ise findik, fistik, ceviz, aycicegi tohumu, tavuk ve balikta bolca bulabilirsiniz.
    Hastaliklara karsi A vitamini: Yeterli miktarda A vitamini, vucuda disaridan gelen istilacilarin gecebilecegi tum yuzeyleri (cilt ve mukozalar) guclendirir, beyaz kan hucresi aktivitesini artirir, kansere karsi guclu bir koruma saglar. Havuc, ispanak, brokoli, pirasa, ihtiyaciniz olan A vitaminini ihtiva eder.
    Minerallerden faydalanin: Guclu bir bagisiklik sistemi icin besinlerle daha cok demir, magnezyum, selenyum ve cinko almaya ozen gosterin. Demiri koyu yesil yaprakli sebzelerden, kirmizi et, tavuk, kuru kayisi ve kuru uzumden; magnezyumu tahil, sebze, sut ve deniz urunlerinden; selenyumu balik ve diger deniz urunlerinden; cinkoyu ise yumurta, sut, et, tahil ve deniz urunlerinden temin edebilirsiniz.
  • Proteini artirin, yagi azaltin: Daha fazla protein ve daha az yag kullanimi bagisiklik sistemimizin dostudur. Asiri yag kullanimi bagisiklik sistemini baskiladigindan ozellikle hayvansal yaglari iyice azaltin.

    Haftanin besinleri
    KESTANE
    Potasyum, fosfor, magnezyum, klor, kalsiyum, demir ve sodyum mineralleri ile C, B1, B2 ve PP vitaminlerini icerir. Seker, protein ve yag acisindan zengin olan kestanenin, 100 graminda 200 kalori bulunur. Nisasta, mineral tuz, ozellikle potasyum ve diger besinsel degerleriyle kestane kisin olumsuz sartlarina, fiziksel ve beyinsel yorgunluklara karsi paha bicilmez bir saglik iksiridir. Kalp ve kas sistemini uyarip organizmanin su dengesini duzenler. Kaslari guclendirir. Kan dolasimini hizlandirip varis ve basurlarin gelisimini onler. Cok degerli bir enerji kaynagidir.

    BOZA
    Dari irmigi, su ve sekerden uretilir. Bunyesinde A ve B vitaminlerinin 4 turu ile C ve E vitaminleri bulunur. Boza, mayalanmasi sirasinda laktik asit uretir. Ender gida maddelerinde bulunan bu asit cok degerli olup hazmi kolaylastirir. Boza, mayali ve gida bakterilerinin yasadigi bir icecek oldugundan koruma sartlari cok onemlidir. Bu nedenle hava alabilen, saglikli cam sisede satisa sunulmaktadir. Siselenirken fermantasyonu devam eden boza cok hizli tuketilmelidir.
    OHHHHHHHHHHH AFIYET OLSUN....
  • SIgara Hakkinda En Sik Sorulan 50 Soru


    Tum Dunyada, direkt ve dolayli yollardan en cok insanin hastaligina ve olumune yol acan unsur olan sigara hakkinda bilmek istediginiz her sey.


    1. Zararsiz sigara var midir?

    Hayir. Sigaranin hicbir turu zararsiz degildir ve insan sagligina zarar verdigi halde satisina ve reklamina izin verilen yegane ticari mal sigaradir.



    2. Az sayida sigara icmek zararsiz olabilir mi?

    Hayir. Icilen her sigaranin insan sagligina zarari vardir. Otopside, az sayida sigara icenlerin akcigerlerinde bile bozukluklar saptanmistir. Ote yandan sigara icenlerin buyuk bir bolumu az sayida sigara icmeyi basaramamaktadir.



    3. Sigaranin sagliga zarar vermesi ne kadar sure sonra olur?

    Sigaranin saglik uzerine olan zararlari sigaranin icildigi anda baslar. Sigara dumani agiz, dil, bogaz, yemek borusu, nefes borulari, akcigerler ve mideye dogrudan ulasir. Dumanin icinde bulunan zararli maddeler de saniyeler icinde kalp, beyin, kan damarlari, bobrekler, mesane gibi pek cok organa ulasir ve zarar verir.



    4. Nikotin vucutta ne gibi etkiler yapar?

    Nikotin vucuda ilk olarak girdiginde beyin ve sinir sistemini uyarir, ancak sondaki alinislarda beyin ve sinir sistemi uzerinde baskilayici, uyusturucu etki gosterir. Nikotin ayrica kan basincini yukseltir, nabiz sayisini arttirir, sindirimi yavaslatir, kanin damarlar icindeki dolasimini bozar, organlarin yeterli kan almalarini engeller. Cok yuksek dozlarda alindiginda bulanti ve kusmaya neden olur, solunum felci yaparak olume yol acar.



    5. Sigara dumani icindeki hangi maddeler hastalik yapar?

    Dumanda bulunan katranin icinde 4000 dolayinda kimyasal madde vardir. Bunlar arasinda bulunan asitler, alkol aldehitler, ketonlar, siyanur, karbonmonoksit gibi maddeler dogrudan zehir etkisi gosterirler ve organlarda tahribat yaparlar. Kalp hastaliklari, akciger kanseri, vucuttaki baska kanserler (girtlak kanseri, mesane kanseri, yemek borusu kanseri, rahim kanseri v.b.) bronsit, amfizem gibi pek cok hastaligin sigaraya bagli olarak meydana geldigi bilimsel olarak kanitlanmistir.



    6. Dumanda bulunan karbonmonoksitin etkileri nelerdir?

    Sigara dumaninin icinde %4 oraninda karbonmonoksit bulunur. Bu gaz, alyuvarlardaki hemoglobine baglanarak hemoglobinin oksijen tasimasini engeller. Sigara icenlerde hemoglobinin oksijen tasima kapasitesi %2.5 ile %15 arasinda azalir. Bunun sonucunda organlar yeterli oksijen alamazlar. Ozellikle beynin yeterli oksijen alamamasi sonucu dusunme, karar verme, net gorme ve isitme gibi onemli bazi fonksiyonlarinda zayiflama olur. Karbonmonoksit ayrica damarlarda kolesterol depolanmasina yol acar.



    7. Bu maddeleri solumanin zararli etkileri gecici degil midir?

    Evet bu etkiler gecicidir. Ancak tiryakiler sik araliklarla sigara icerler. Bu durumda sigara dumanina bagli etkilerin duzelmesi mumkun olmamaktadir.



    8. Sigaranin butun zararlari kalici ve surekli midir?

    Hayir, eger is isten gecmeden sigara birakilirsa vucut kendini yenileme firsati bulabilir. Sigarayi birakanlarda ozellikle kalp hastaligi ve kanser riskinde azalma olmaktadir. Sigarayi biraktiktan sonra bir yil gecince kalp krizi riski yariya inmektedir. On yil sonra ise kalp hastaligi ve kanser riski sigara icmemis bir kisi ile esit duzeye yaklasmaktadir.



    9. Filtreler koruyucu mudur?

    Filtreli sigara icenlerde kanser riski filtresiz sigara icenlere gore biraz daha azdir.



    10. Katran ve nikotin miktari az olan sigaralarin da zarari var midir?

    Bazi ulkelerde nikotin ve katrani azaltilmis sigaralar bir sureden beri denenmektedir. Ancak bu sigaralari icenlerde de risk cok yuksektir. Ayrica sigara icenler, nikotin ve katrani az olan sigarayi daha fazla sayida icmektedirler.



    11. Mentollu sigaralarin riski nasildir?

    Mentollu sigaralarin riski digerlerinden farkli degildir, mentollu sigaralar da saglik icin ayni derecede zararlidir.



    12. Sigaranin kanser yaptigi bilimsel olarak ispatlanmis midir?

    Evet. Sigara butun kanser olumlerinin ucte birinden sorumludur. Akciger kanserlerinin ise %85'i sigara nedeniyle olmaktadir. Bunun disinda sigaranin agiz, bogaz, yemek borusu, girtlak, mesane, rahim, pankreas, bobrek vb. kanserlerin meydana gelmesinde de rolu vardir.



    13. Sigara, kansere nasil yol acmaktadir?

    Sigara dumani icinde 43 tane kanser yapici madde bulunmaktadir. Bunlarin bazilari kanseri baslatan, bazilari da kanserin ilerlemesine yol acan maddelerdir.



    14. Akciger kanserinin iyilesme sansi nasildir?

    Akciger kanserine yakalanmis olan bir hastanin iyilesme sansi cok azdir. Baska bazi kanserlerin tedavisinde saglanan onemli gelismelere karsin akciger kanserinin tedavisi bakimindan basarili sonuc alinamamaktadir. Akciger kanserli her on hastadan ancak bir tanesi 5 yil yasayabilmektedir. Digerleri kisa sureler icinde hayatini kaybetmektedir. Tedavisi yeterince basarili olmadigina gore akciger kanserinden korunmaya oncelik vermek gerekmektedir, bu da sigaradan uzak durmakla mumkundur.



    15. Sigara baska akciger hastaliklarina da yol acmakta midir?

    Sigara bronsit ve amfizem olusunda da baslica etkendir.



    16. Sigara icen bir kisi dumani icine cekmezse, yine de tehlikesi olur mu?

    Olur. Sigara dumani iceriye cekilmese bile temas ettigi yerlerde (dudak, dil, agiz ici, yemek borusu, girtlak) tahribata yol acar. Ayrica duman iceriye cekilmese bile yine de bir miktar duman akcigerlere gitmektedir.



    17. Sigara icenler neden oksururler?

    Sigara dumani asit ozelliktedir. Asit ve duman icindeki baska tahris edici maddeler oksuruge yol acar. Sigara icenlerin cogu ozellikle sabahlari olmak uzere oksururler. Soluk borulari icinde yabanci maddelerin nefes yollarina kacmasini engellemek amaci ile ince tuycukler vardir. Sigara dumani bu tuycuklerin hareketini bozar. Boylece yabanci maddelerin nefes yollarina girmesi mumkun olur. Gece sigara icilmedigi zaman tuycuklerin hareketi biraz duzelir ve gunduz nefes borularina girmis olan yabanci maddeleri disari atmak amaci ile tuycukler calismaya baslar ve boylece oksuruk olur. Oksurugun olusunda bu mekanizmanin da rolu vardir.



    18. Sigara icmek kalbe etki yapar mi?

    Evet yapar. Sigaranin insan vucudunda en cok etki yaptigi organlarin basinda kalp gelir. Kalp hastaliklari ve beyin kanamasi nedeni ile olan olumlerin ucte biri sigaraya baglidir.



    19. Sigaranin gebe kadina ve bebegine zarari var midir?

    Gebe bir kadin sigara ictigi taktirde gebeligin dusukle veya olu dogumla sonlanmasi olasiligi artmaktadir. Ayrica bebek canli olarak dogdugunda da dogum agirligi normalden daha az olmaktadir. Sigara icen annelerin bebeklerinde dogumdan hemen sonraki donemde meydana gelen olumlerde daha fazla olmaktadir.



    20. Dogum kontrol haplari ile sigaranin etkilesimi olur mu?

    Dogum kontrol haplari bazi kalp hastaliklarinin riskini arttirabilmektedir. Dogum kontrol hapi kullanan bir kadin ayni zamanda sigara da iciyorsa kalp hastaligi riski daha fazla artmaktadir.



    21. Sigaranin baska sakincalari da var midir?

    Sigaranin bazi ilaclarla da etkilesimi soz konusudur. Sigara bazi ilaclarin etkisini azaltirken bazilarinin etkisini de arttirmaktadir.



    22. Sigara bu kadar degisik ve cok sayida etkileri nasil yapabilmektedir?

    Sigara dumaninda bulunan katran icinde sayilari 4000 dolayinda cesitli kimyasal maddeler vardir. Bunlarin da vucuttaki cesitli organlar uzerinde degisik saglik etkileri olabilmektedir.



    23. Neden sigara icenlerin hepsi akciger kanserine yakalanmiyor?

    Sigara tiryakilerinin %10-15 kadari akciger kanserinden olur. Bundan cok daha fazlasi da kalp hastaligi nedeniyle hayatini kaybeder. Bu iki hastalik sigara tiryakilerinin baslica olum nedenidir. Baska nedenlere bagli olumler de sigara icenlerde icmeyenlere gore daha fazladir. Insanlar cok cesitli hastaliklar nedeniyle oldukleri icin hepsinin de akciger kanserinden olmeleri soz konusu degildir. Ancak sigara icenlerde akciger kanserinden olme riski, sigara icme suresi ve gunde icilen sigara sayisi ile ilgili olmak uzere, sigara icmeyenlere gore 10 ile 25 kat daha fazladir. Ayrica sigara icenler icmeyenlere gore daha erken yasta olmektedir.



    24. Sigara icmeyenler de akciger kanserine yakalanir mi?

    Akciger kanseri sigaradan baska nedenlere bagli olarak da meydana gelebilir ve sigara icmeyenler de akciger kanserine yakalanabilir. Ancak sigara icmeyenlerde akciger kanseri son derece ender gorulur.



    25. Hava kirliligi akciger kanserine neden olabilir mi?

    Belki, ancak cok az oranda. Buyuk kentlerde ve sanayi bolgelerinde yasayanlar arasinda akciger kanseri hafifce yuksek bulunmaktadir. Ancak bu bolgelerde yasayanlar sigara da iciyorlarsa akciger kanserine yakalanma riskleri daha fazla olmaktadir.



    26. Bir suredir sigara iciyor olsam, sonra birakabilir miyim?

    Sigaraya bagimlilik meydana geldikten sonra birakmak daha zordur. Baslangicta devamli yapilan bir aliskanlik seklinde olan sigara icme davranisi, bir sure sonra nikotin bagimliligina donusur. Bu donemde sigarayi birakmak daha zor olmakla birlikte yine de birakilabilir. Ama onemli olan, bagimlilik meydana gelmesine izin vermeden, mumkun oldugu kadar erken donemde sigarayi birakmaktir.



    27. Sigara gercekten bagimlilik yapar mi?

    Evet, sigara da alkol ve bazi ilaclar gibi gercek anlamda bagimlilik yapar. Sigara tiryakilerinin kontrolsuz olarak dusunmeden sigara yakmalari, uzunca bir sure icmedikten sonra ust uste birkac sigara icmeleri bu bagimliligin gostergeleridir.



    28. Sigarayi birakanlarda "yoksunluk belirtileri" gorulur mu?

    Sigara tiryakisi olan bir kisi sigarayi birakinca terleme, kalp hizinin degismesi, hazimsizlik, uyku bozuklugu, sinirlilik hali gibi belirtiler gosterirler. Bu belirtiler bir hafta icinde azalir, ancak tamamen kaybolmasi birkac hafta alabilir.



    29. Insanlar sigaraya neden basliyorlar?

    Ozellikle gencler arasinda "arkadas etkisi" sigaraya baslamanin baslica nedenidir. Bunun disinda buyukleri taklit etmek, kendini bagimsiz hissetmek, baskaldirmak, kendisini buyumus hissetmek gibi nedenler sigaraya baslamanin onemli gerekceleri olmaktadir.



    30. Sigarayi daha cok ne tur insanlar icmektedir?

    Sigara aliskanligi ile egitim, kultur ve ekonomik guc arasinda ters bir iliski vardir. Sigara aliskanligi egitimi ve gelir duzeyi az olan kisiler arasinda daha fazladir.



    31. Turkiye'de ne kadar insan sigara icmektedir?

    Turkiye'de 15 yasin uzerindeki kisiler arasinda sigara icenlerin orani %45 dolayindadir. Bir diger ifade ile yaklasik iki kisiden birisi sigara icmektedir. Bu oran erkeklerde %62, kadinlarda da %25 dolayindadir. Bu degerlere gore Turkiye'de yaklasik 17 milyon kisinin sigara icmekte oldugu soylenebilir.



    32. Bu kisiler ne kadar sigara icmektedir?

    Turkiye'de 17 milyon kisinin gunde ortalama bir paket sigara ictigi varsayildiginda, her gun 17 milyon paket sigara icildigi hesaplanir. Bir paket sigara fiyatinin yaklasik 1 dolar oldugu dusunuldugunde her gun sigaraya yaklasik 17 milyon dolar verildigi soylenebilir. Sigaraya yapilan bir aylik harcama Saglik Bakanligi'nin bir yillik butcesinden fazladir.



    33. Turkiye'de sigara icenlerin sayisi artiyor mu?

    Gelismis ulkelerin pek cogunda sigara icme aliskanligi azalma gosterirken ulkemizde herhangi bir azalma yoktur, aksine artmakta oldugu bile soylenebilir.



    34. Sigara aliskanligi erkeklerde mi kadinlarda mi daha fazladir?

    Turkiye'de sigara icme aliskanligi erkeklerde kadinlara gore daha fazladir. Ozellikle kirsal bolgelerde kadinlar arasinda sigara aliskanligi cok azdir. Ancak kentlerde yasayan ve calisan kadinlar arasinda sigara aliskanligi zamanla artis gostermektedir.



    35. Gencler arasinda sigara aliskanligi ne durumdadir?

    Turkiye'de sigaraya baslama yasi giderek daha kucuk yaslara dogru inmektedir. Eski yillarda cogunlukla askerlik doneminde sigaraya baslanirken gunumuzde ortalama olarak 13.5 yasinda sigaraya baslanmaktadir. Ulkemizde 13 yasindaki erkek cocuklarin yarisi, 16 yasindakilerin de %80'i sigarayi en az bir defa denemislerdir.



    36. Insanlar neden sigara icmeye devam ediyorlar?

    Sigara bagimlilik yapici bir madde oldugu icin bir kez sigara aliskanligi olustuktan sonra bu aliskanliktan vazgecmek zor olmaktadir. Bununla birlikte sigara aliskanligi "vazgecilmez" bir aliskanlik degildir. Bu konuda kararli olan pek cok tiryakinin bu aliskanliktan kurtulabildigi bilinmektedir.



    37. Sigara aliskanligi nasil edinilmektedir?

    Ilk kez sigara icenlerde genellikle, bulanti, bas donmesi gibi belirtiler olur. Ancak bir sure sonra sigaranin insani rahatlattigi, uyarici ve zevk verici oldugu da fark edilir. Bu ozelliklerden dolayi bir kez sigarayi denemis olanlar, bu denemeyi tekrarlama istegi gosterirler. Bu donemde aliskanlik ve giderek de bagimlilik gelisir.



    38. Sigara icenlerin ne kadari sigarayi birakmak istemektedir?

    Aslinda sigara tiryakilerinin buyuk bir bolumu bu aliskanliklarindan hosnut degildir ve sigarayi birakmak istemektedir. Cesitli arastirmalarin sonuclarindan, sigara icenlerin en az ucte ikisinin sigarayi birakmak istedigi anlasilmaktadir.



    39. Sigarayi birakmak mumkun mudur?

    Elbette. Sigarayi birakma konusunda kararli olmak onemlidir. Pek cok kisi saglik nedenlerinden dolayi sigara aliskanligindan vazgecmek durumunda kalmaktadir. Sigaranin neden oldugu kalp hastaligi ve akciger hastaligi gibi rahatsizligi olan kisiler doktor tavsiyesi ile sigarayi birakmaktadir.



    40. Insanlar sigarayi birakmayi nasil basarmaktadir?

    Sigara icenlerin onemli bir bolumu sigarayi birakma konusunda ufak bir tesvik ve destek beklemektedirler. Ancak sigarayi birakma konusunda en onemli konu, sigara icen kisinin, sigarayi birakma konusunda kendisinin istekli ve kararli olmasidir. Sigara birakma konusunda bati ulkelerinde daha yaygin olan "sigara birakma klinikleri" ulkemizde de acilmaya baslanmistir. Bu kliniklerden veya her hangi bir doktordan sigarayi birakma konusunda yardim istenebilir.



    41. Sigarayi biraktiktan sonra arada bir sigara icebilir miyim?

    Kesinlikle hayir. Sigarayi biraktiktan yillar sonra dahi olsa bir tek sigara icilmesi halinde kolaylikla tiryakilige donulebilmektedir. Bu nedenle sigara tiryakiliginden kurtulmus olan bir kisinin kesinlikle bir daha sigara icmemesi gerekir.



    42. Insanlar sigara icmezlerse tutun ureticilerinin durumu ne olur?

    Tutun tarimi yapilan toprakta, basta tahillar olmak uzere patates, domates, fistik vb. pek cok urun yetisebilir. Dolayisiyla sigara icilmedigi zaman tutune olan talebin azalmasi durumunda tutun tarimi yerine baska urunler yetistirilebilir. Bu gecisi saglamak icin bazi ulkelerde ureticilere devlet tarafindan destek saglanabilmektedir.



    43. Tutunden dolayi ulkeler fazla miktarda vergi geliri saglamiyorlar mi?

    Evet, tutun ve tutun urunlerinden alinan vergiler ulkeler icin onemli bir gelir kaynagi olusturmaktadir. Ancak tutunun zararlari dusunuldugunde bu vergi gelirlerinin iyi bir gelir kaynagi olarak degerlendirilmesi mumkun olmaz. Ote yandan ulkenin toplam gelirleri icinde tutunden alinan vergilerin payi sanildigi kadar da fazla degildir.



    44. Bir anda butun insanlar sigara icmez hale gelse, bu durum ulke ekonomisi bakimindan sorun yaratir mi?

    Kesinlikle hayir. Cunku bir ulkenin tutunden sagladigi gelire gore, tutunun neden oldugu saglik sorunlarinin yol actigi maddi kayiplar cok daha fazladir. Bu nedenle esasen tutun tarimi karli bir uretim tarzi olarak kabul edilemez. Ayrica bir ulkedeki insanlarin hepsinin bir anda sigaradan vazgecmeleri soz konusu olamaz. Zaman icinde tutun talebindeki yavas bir tempo ile olan azalma da kolaylikla baska tarim urunleri ile degistirilerek karsilanabilir.



    45. Pasif sigara icimi ne demektir?

    Kendisi sigara icmedigi halde sigara icilen bir ortamda bulundugu icin sigara dumanina maruz kalma durumunda pasif sigara iciminden soz edilir. Sigara icenler nefes alarak dumani iclerine cektiklerinde duman hava ile karistigindan, duman icinde bulunan maddeler seyreltik hale gelir. Oysa sigara kendi kendine yanarken yandan cikan duman hava ile seyreltilmedigi icin, bu duman icinde bulunan maddeler daha yogundur.



    46. Pasif sigara icimi zararli midir?

    Evet. Arastirmalar, pasif olarak sigara dumanina maruz kalan kisilerde de kalp hastaligi ve kanser riskinin arttigini gostermektedir. O halde sigara icen bir kisi kendisine zarar verdigi gibi, ayni ortamda bulunan (evde es ve cocuklari, isyerinde is arkadaslari vb.) diger kisilerin sagligini da tehlikeye sokmaktadir.



    47. Pasif sigara dumani maruziyetinin cocuklar uzerindeki etkileri nelerdir?

    Sigara icilen evlerde buyuyen cocuklarda solunum sistemi hastaliklari daha fazla gorulmektedir. Anne ya da babadan birisinin sigara icmesi halinde bu hastaliklarin riski iki katina cikarken anne ve babanin her ikisinin de sigara icmesi halinde cocugun solunum sistemi hastaligi gecirme olasiligi daha da fazla olmaktadir.



    48. Marihuanadan (esrar) yapilan sigaralar daha guvenli midir?

    Hayir, marihuanadan yapilan sigaralarin dumaninda daha fazla miktarda katran bulunur. Ayrica mariuhana icenler dumani iclerine cok derin olarak cekerler ve uzunca bir sure iclerinde tutarlar. Bu nedenle marihuanadan yapilan sigaralar daha tehlikelidir.



    49. Tutunu cignemek zararli midir?

    Evet, tutunu cignemekle ozellikle agiz boslugu kanserlerinin riski artmaktadir. Ayrica tutunun cignenmesi sirasinda da nikotin kolaylikla kana karisabilmekte ve zararli etki yapabilmektedir.



    50. Tutun emmek zararli midir?

    Evet. Bazi toplumlarda tutun tablet haline getirilerek dis eti ile yanak arasina sikistirilmakta ve suyu emilmektedir. Bu durumda da ozellikle agiz boslugu ve girtlak kanseri riski artmaktadir. Ayrica emilen tutunun suyu icindeki nikotin kana karistigi icin bu yonu ile de zararli etki yapmaktadir.

    Genclik ve Siddet (1) ...............

    GENCLIK BASIMDA DUMAN
    Insanlik tarihi boyunca siddet, insanligin gundeminden hic eksik olmamistir. Kimi zaman problemlerin cozumu icin siddetten bir vasita olarak yararlanma yoluna gidilirken, kimi zaman da toplumdan siddeti sokup atmanin careleri uzerinde durulmustur. Turk toplumu da, diger tum toplumlar gibi kendisini bazi tarihsel durum ve kosullarin sonucunda, siddet problemlerinin icinde bulmus ve bu problemleri cozebilmek icin careler aramistir. Ornegin 1970-1980 yillari, toplumumuzun boyle bir siddet karabasanina gomuldugu ama bir bicimde bundan siyrilmasini bildigi yillar olarak toplumsal hafizamiza kaydedilmistir.



    1970-1980 yillari arasinda yasanan ve kendini daha cok siyasi bicimlerde ifade eden siddet, toplumun tum kesimlerinde belirgin bir etki yapmis ama ozellikle bir genclik problemi olarak ortaya cikmisti. Bu donemde bir genclik problemi olarak siyasi siddet, ulkemizin cozmek zorunda oldugu problemler icinde, tartismasiz bir bicimde birinci siraya yerlesmis; basta yuksek ve orta ogrenim gorenler olmak uzere, bircok gencimiz menfur olaylarda yasamlarini yitirmisler veya cesitli bedensel, ruhsal, toplumsal sorunlarla basetmek durumunda kalmislardi. 1970-1980 donemi, gencligin siddetle ilgili problemlerinin, bazi durum ve kosullar bir araya geldiginde, hangi noktalara varabileceginin cok tipik bir ornegini gostermektedir. Ustelik bu hal, yalnizca bizim ulkemize mahsus degildir. Hangi ulkenin tarihine bakarsak bakalim, gencligin siddetle ilgili problemlerinin bazan cok ileri safhalara vardigini ve hatta 1968'li yillarda oldugu gibi, dunya capinda bir boyuta ulastigini gozlemleyebiliriz.

    1994-1995 ogrenim yilinin ozellikle ikinci yarisinda, basta Istanbul metropol kentimizin liselerinde olmak uzere, orta ogrenim gencligimizin siddetle ilgili yeni tipte bir problemle karsi karsiya olduguna dair, kamuoyumuzda hakli bir telas ve kaygi ortaya cikmistir. Bu olaylarin nedenleri tam olarak anlasilamamis, fatura "kredili sistem"e kesilmistir. 1996-1997 ogrenim yilinin baslangicindan itibaren bu kez genc yas grubunda yasanan siddet olaylari, yeniden universitelere "siyasi siddet" kiliginda girmistir. Tum bunlar olup biterken kamuoyu ve yetkililer hep ayni bildik tavri almakta, somut ve belirgin veriler sunan bilimsel arastirmalar yapilmaksizin, bir an evvel, aceleyle suclular aranmasi yoluna gidilmektedir. Her kisi, her toplumsal ve siyasi kesim, kendi tarz ve anlayisina gore, problemin bir yanina el atmakta, ortada bilimsel arastirma bulgulari olmadigindan, toplumumuzu cok derinden etkileyen bu sorunun nedenleri ve cozum yollari hakinda bir fikir birligi saglanamamaktadir. Hatta bazilari, gencligimizden tumuyle umutlarini kesecek kadar ileri olculere varan degerlendirmeler yapmaktan cekinmemektedirler.

    Biz ise, cozumunde belki bir isik olur umuduyla, bu cok onemli toplumsal soruna bilimsel olarak yaklasmayi deneyecegiz. Oncelikle siddet ve saldirganlik uzerinde durmaliyiz.

    Genel olarak siddet ve saldirganlik
    Tum soyut kavramlar gibi saldirganlik ve siddet kavramlarinin da tanimlanmasi, hem zor hem de cok kolaydir. Zorluk ve kolaylik, bu kavramlarin sinirlarinin kolaylikla genisletilerek, iceriklerinin bulaniklastirilabilmesinden gelmektedir. Kavramlar konusunda ozensiz bir tutum, isimizi zorlastirmakla kalmayip bir kavram kargasasina yol acarak siddeti, nedenlerini ve sonuclarini net bir sekilde ele almamiza da engel olabilir. Bu nedenle biz, saldirganlik ve siddet derken bu kavramlarin bilinen ve cogu bilimci tarafindan paylasilan tanimlarini kullanacagiz. Buna gore saldirganlik, "baska bir insana zarar vermeye, aci cektirmeye veya yaralamaya yonelik herhangi bir tur davranisa verilen ad"dir. Siddet de benzer anlamda kullanilan bir kavram olarak "guc kullanmak, baski uygulamak, baska insanlara zarar vermeye ve yaralamaya donuk hareketler" anlamina gelmektedir.

    Siddet, sadece birey olceginde ele alindiginda, bireyin artmis saldirganlik durtuleri ile icsel kontrol duzenekleri arasindaki denge bozuldugunda gundeme gelir. Bireyin saldirgan egilimleri ve siddet fantazileri olabilir, fakat bunlar kisi kontrolunu yitirmedikce eyleme donusmezler; boylelikle bir siddet problemi ortaya cikmamis olur. Organik veya sinirsel bozukluklar ile cevresel ortamdan gelen uyaranlar, saldirganligi ortaya cikaran durtuleri siddetlendirirken, beyindeki kimi kimyasal bozukluklar ve kisinin ruhsal dunyasinin kolayca kirilabilme ozelligi gostermesi, kontrol sistemini zayiflatir.

    Bircok arastirmaci, siddet eylemlerini bicimleyen gucleri anlamaya ve bu yolla kimin siddet gosterebilecegini ongormeye calismislardir. Siddeti ongormekte kullanilan ve bu arastirmalarda elde edilen tek tek bireylere ait bulgularin en bilinenleri sunlardir:

    1) Yuksek duzeyde zarar verme niyeti,

    2) Kurbanin varligi,

    3) Sik ve acik tehditlerde bulunma,

    4) Somut plan yapma,

    5) Siddet araclarina kolaylikla ulasabilme imkani,

    6) Kontrolu yitirmeye dair onceki yasamindan saglanan bilgi,

    7) Devamli ofke, dusmanlik veya kuskunluk duygulari,

    8) Siddeti seyretmekten hoslanma,

    9) Merhametsizlik,

    10) Kendisini kurban olarak gorme,

    11) Otoriteye kusme,

    12) Cocuklukta kotu muamele ve yoksunluk,

    13) Evde sicaklik sefkat ve ilgi azligi,

    14) Erken anababa kaybi,

    15) Cocuklukta yangin cikarma, yatak islatma ve hayvanlara zalim davranma,

    16) Daha onceden siddet eylemlerinde bulunmus olma,

    17) Dikkatsiz ve tedbirsiz araba kullanma...

    Siddet davranisinin sikligi ve ozellikleri
    Amerika Birlesik Devletleri'nde yapilan istatistiklere gore 1992 yilinda 1,932,274 adet siddete yonelik suc islenmistir. Bunlardan 109,062'si tecavuz, 23,760'i cinayettir. Siddet suclari metropol bolgelerde kirlik kesimlere gore daha fazladir.

    Cinayetler en fazla birbirini taniyan insanlar tarafindan gerceklestirilmektedir. Cinayetlerin %50 den fazlasi atesli silahlarla yapilmistir. ABD'nde cinayet, 15-24 yas arasinda en sik ikinci olum nedenidir. Zencilerde bu oran iki kat daha fazladir. Cinayet orani Ingiltere, Isvec, Japonya ve Kanada gibi silah tasimanin daha siki kurallara bagli oldugu ulkelerde daha dusuktur. Cinayet, dusuk sosyoekonomik grupta daha yaygindir ve daha cok erkekler tarafindan gerceklestirilir. ABD'nde lise ogrencileri arasinda yapilan bir arastirmada erkeklerin %28'i , kiz ogrencilerin ise %7'si bir onceki ay icinde fiziksel bir kavgaya karistiklarini belirtmislerdir. Arastirmaya katilan genclerin %35' i, yasamlari boyunca en az birkez tibbi yardim gerektirecek denli yaralandiklari fiziksel bir kavga yaptiklarini belirtmislerdir.

    Zeka gerilikleri, agir ruhsal bozukluklar (sizofreni, manik atak, paranoid bozukluklar), antisosyal ve sinir (borderline) kisilik bozuklugu gibi kimi ruhsal rahatsizliklarda ve kisilik bozukluklarinda siddet ve saldirganlik egilimi bir hastalik belirtisi olarak karsimiza cikabilmektedir. Herhangi bir ruhsal rahatsizligi olsun veya olmasin saldirganlik gosteren bireyler, bunu genellikle bildikleri insanlar, cogu kez de aile uyeleri uzerinde gerceklestirirler. Bu durum, saldirganligin belirsiz bir yonelim gostermedigine isaret etmektedir. Ancak bu genellemenin tek ve konumuz acisindan onemli istisnasi genc erkeklerdir. Genclik doneminde yeralan erkekler, cogunlukla tanimadiklari veya rastlanti sonucu karsilastiklari insanlara karsi da saldirganlik sergileyebilmektedirler.

    Saldirganligin nedenleri
    "Insan neden saldirganlik gosterir?" sorusunun cevabi oldukca zordur ve aslinda tum insan davranislarinin dogasina yonelik bir tartismayi gerektirir. Hayvanlar icin saldirganligin biyolojik ve davranissal karsiliklarini, eslik edenlerini bulmak o kadar zor degildir. Ancak insan soz konusu oldugunda, biyolojik yapiyi asan bircok faktor isin icine girmektedir. Insan davranisinin dogasi, son derece karmasiktir. "Saldirganlik, insanin dogasinda olan birsey midir, yoksa yaradilisinda olmayip ogrenilmis ya da sonradan icinde bulunulan cevrenin etkisiyle mi ortaya cikmistir?" Su anki bilgilerimize gore en uygun cevap, her ikisi de olacaktir.

    Saldirgan davranisi belirleyen biyolojik etkenler
    1) Artmis fizyolojik uyarilma: Bazi calismalar yarisma etkinlikleri, asiri alistirma, provakatif filmler seyretme gibi cesitli kaynaklardan koken alan artmis uyarilmislik halinin acik saldirganligi arttirdigini gostermislerdir.

    2) Cinsiyet ve hormonlar: Insanda ve hemen tum hayvan turlerinde turun erkek uyeleri kadinlara gore daha saldirgandir. Saldirganlik ve cinsiyetler arasindaki farklilik konusunda yapilan davranissal gozlemlerde ve arastirmalarda cocukluk doneminde oynanan oyunlardaki siddet ogesi acisindan erkek cocuklarin daha cok bu tur oyunlari tercih ettikleri bulunmustur. Yetiskin insanlarda yapilan calismalarda siddet suclari ile ilgili istatistikler goz onune alindiginda erkeklerin kadinlara gore daha saldirgan davranislar gosterdikleri saptanmistir. Bu farkliliklardan herhangi bir anda kesin olarak sorumlu tutulabilecek belli bir madde izole edilememistir. Hayvanlar ve insanlar uzerinde yapilan bircok calismada ve gozlemde, androjen (erkeklik hormonlari) duzeyi ile saldirganlik arasinda baglanti oldugu ortaya cikmistir. Cinsiyet hormonlarinin etkisi, ozellikle bebek gelisiminin anne karnindaki donemlerinde daha yogun olmaktadir. Hayvanlarda bu hormonun daha ana rahmindeyken beynin cinsellige gore sekillenen alanlari uzerine etki ederek saldirgan davranis dagarciginin olustugu gosterilmistir. Diger yandan kadinlik hormonlari ornegin ostrojenler, bircok turde kavgacilik davranisini baskilamaktadirlar. Cinsiyet hormonlarinin insanlarda saldirganlik davranisi uzerine etkilerini saptamak ise, daha karmasik ve zordur. Bu konuda hormon uygulayarak deney yapmak ahlaki olmadigindan ancak dogal gozlemlere dayanilarak (ornegin anneleri gebelikte yanlislikla hormon ilaci kullananlar, veya dogumsal bozukluklar nedeniyle herhangi bir hormona asiri maruz kalmis bebekler ya da normalde olmasi gereken kimi hormonlarin yoklugu nedeniyle o tip hormona hic maruz kalmamis bebekler gibi) bazi sonuclar cikarilabilir. Ornegin insanlarda yapilan calismalarda androjene duyarsizlikla giden kimi hastalik durumlarinda saldirganligin azaldigi; buna karsin adrenogenital sendromlu kiz cocuklarinda (annedeki androjenlerin yuksek seviyede olup bebegi etkilemesiyle cikan dogumsal hastalik) saldirganlikla ilgili oyunlarin arttigi bulunmustur. Buna gore, anne karnindayken asiri dozda erkeklik hormonuna maruz kalmis bebeklerde erkeksi davranislar, artmis saldirganlik, erkeklerin oynadigi oyunlari tercih etme gibi durumlar gorulmektedir. Kadinlik hormonlarinin etkisi daha tartismalidir. Bu hormonlarla da kadinsi davranislar ve azalmis saldirganlik izlendigini soyleyen yayinlar mevcuttur. Ancak bu hormonal etkilerin ortaya cikisi icin maruz kalinma donemi ve miktari onem tasimaktadir. Ayni cinsiyet icinde de bazi bireylerin digerlerisne gore daha saldirgan olmasini hormonal etkilerle aciklamaya yonelik calismalar vardir. Hayvanlarda bircok turde erkeklik hormonuyla saldirganlik arasinda pozitif bir iliski gosterilmistir. Insanlarda yapilan bazi calismalarda dusuk kan kortizol duzeyi ile aliskanlik haline gelmis siddet arasinda baglanti oldugu gosterilmistir.

    3) Cinsel uyarilma: Genellikle cinsellik ve cinsel durtulerle saldirganlik ayri ayri konularmis gibi dusunulse de hayvanlarda ve insanlarda yapilan calismalar iki durtunun birbiriyle ilgili oldugunu ortaya cikarmistir. Bu konuda ilk kanit, yukarida belirtildigi gibi, hem saldirganligin hem de cinselligin en azindan erkeklerde erkeklik hormonlari (androjenler) tarafindan etkilenmesidir.

    Hormonal etkiler disinda hangi nedenli olursa olsun cinsel uyarilmayla da saldirganlik arasinda baglanti olabileceginden soz edilmektedir. Ornegin son yapilan davranissal arastirmalarda cinsel uyarilmaya yol acan erotik materyalin niteligine gore bireyin tepkisinin ortaya ciktigini gostermislerdir. Buna gore kullanilan erotik materyal yumusak nitelikli ise ornegin cekici ciplak kadin fotograflari gibi saldirganlik azalmaktadir. Ama acik cinsellik iceren materyal ornegin cinsel iliski esnasindaki ciftler gibi, saldirganligi arttirmaktadir.

    4) Agri: Fiziksel agri, baska insanlara zarar vermeye ve incitmeye guduleme yoluyla saldirgan durtuler dogurabilir. Bu durtu, agriya yol acan durumla herhangi bir baglantisi olmayan herhangi bir hedefte bile ifadesini bulabilir. Bu varsayim kismen neden saldirganliga maruz kalan insanlarin saldirganlik gosterdiklerini de aciklamaktadir.

    5) Ilaclar ve diger maddeler: Ilac, alkol, uyusturucu ve uyarici kullanimiyla saldirganlik arasindaki iliski ile ilgili su genel bilgileri verebiliriz: Kucuk doz alkol, saldirganligi azaltirken doz arttikca saldirganlikta artar; aerosol ve diger kimyasal cozucu ve ucucular alkolun etkilerini taklit ederler; kaygigidericiler (anksiyolitikler) genel olarak saldirganligi ketlerler, yalniz bazen paradoksik olarak saldirganlik gozlenebilir; opioid bagimliligina aynen kokain, uyaricilar ve halusinojenlere oldugu gibi artmis saldirganlik eslik eder; esrar degisen dozlarda bazen saldirganliga yolacabilir.

    6) Norotransmitterler (sinirler arasi iletim maddeleri): Beyindeki sinirsel iletimi saglayan maddeler olan norotransmitterlerin saldirganliginda aralarinda oldugu bircok davranisa olan etkileri, son yillarda uzerinde en cok calisilan konulardandir. Genel olarak yirtici saldirganligin ortaya cikisinda kolinerjik ve katekolaminerjik mekanizmalar ise karismaktadir; serotonerjik sistemler ve GABA, bu tip davranisi inhibe ediyor gorunmektedir. Duygulanimsal saldirganlik, acik bir sekilde katekolaminerjik, dopaminerjik ve serotonerjik sistemler tarafindan duzenlenir. Norepinefrin, saldirganligin ortaya cikisina ve artmasina yol acmaktadir. Norepinefrinin bir onemli ozelligi de duygulanimsal saldirganligi arttirirken yirtici saldirganligi ketlemektedir. Dopamin, saldirganligi arttiran bir diger norotransmitterdir. Serotonin ise saldirganligi ketledigi dusunulen bir norotransmitterdir. Son zamanlarda serotonin saldirganliga aracilik eden etken olarak epeyce onem kazanmistir. Azalmis beyin serotonin duzeyi ile kendi kendini yaralama davranislari arasinda bir iliski oldugu da bir diger arastirma bulgusudur. Siddet saldirilarinda bulunanlarda ve impulsif yangin cikaranlarda beyin serotonin duzeyinde dusukluk saptanmistir. Serotoninle ilgili bir diger varsayim bu maddenin genel saldirganlikdan cok durtusel saldirganlikla ilgili oldugudur.

    7) Beyin anatomisi, norotransmitterler ve hormonlarin iliskisi: Hayvan calismalarinda saldirganlikla ilgili psikobiyolojik sureclerin duzenlenmesinin beyinde yeralan bir bolge olan limbik sistemin rol oynadigi bulunmustur. Saldirganligi duzenlemekte limbik sistemin en fazla onem tasiyan bolgelerinin ise hipotalamus, septal alan ve amigdala oldugu dusunulmektedir. Bu alanlarin uyarilmasi saldirganlik davranisini arttirirken cikarilmasi azaltmaktadir. Insanlarda yapilan calismalarda da benzer bulgular elde edilmistir. Henuz limbik sistem, norotransmitterler ve hormonlarin nasil bir karsilikli etkilesim icinde saldirgan davranisi duzenlemekte olduklari, tam olarak anlasilabilmis degildir. Tum bunlarin otesinde bireyin cevresi, kisisel gecmisi ve yasadigi olaylarla bu biyolojik surecler arasinda karsilikli ve dinamik bir etkilesim oldugu unutulmamalidir.

    Saldirgan davranisi belirleyen psikolojik etkenler
    1) Engellenme: Insanlari siddete tesvik eden en guclu sey engellenmedir. John Dollard'in engellenme-saldirganlik varsayimi, bu iliskiye dayanir. Bu varsayimin ozgun sekline gore, engellenme, daima bir bicimde saldirganliga yol acar ve ayni sekilde saldirganlik, daima engellenmeden koken alir.

    Bununla birlikte engellenmis insan, her zaman saldirganliga basvurmaz; kuskunlukten, ruhsal cokkunluge engellenmeye yol acan durumu ortadan kaldirmaya yonelik davranislara dek, bir dizi tepki gosterebilir. Her engellenme saldirganliga yol acmadigi gibi saldirganligin tamami da engellenmeden dogmaz. Kimi insanlar ornegin boksorler, futbolcular, bircok nedene ve uyarana bagli olarak saldirgan davranislar gosterebilirler. Engellenmenin hangi durumlarda saldirganliga yol actigiyla ilgili calismalarda engellenmeyi yaratan etkenin bunu belirledigi saptanmistir. Engellenme yaratan etken, sadece yogun oldugu zaman saldirganliga yol acmaktadir. Engellenme hafif veya orta derecede oldugunda ise, saldirganligi arttirmayabilir. Ayrica engellenme, hakedilmis ve dogal olarak goruldugunde degil de, keyfi veya haksiz olarak goruldugunde saldirganligi arttirmaktadir.

    2) Dogrudan provake edilme: Arastirmalarda elde edilen bulgulara gore, fiziksel kotuye-kullanim ve alay, insanlarda saldirgan davranislari arttirmaktadir. Birkez saldirganlik ortaya cikti mi bu ongorulemez bir sekilde artarak surebilmektedir. Bunun sonucundan hafif sozel dalga gecmeler veya bakislar bile sureci baslatarak daha siddetli provake edici davranislara ve artan siddet tepkilerine yol acabilmektedirler.

    3) Saldirganlik gosteren orneklere maruz kalma: Filmlerde ve televizyon programlarinda, radyo, gazete, fotograf gibi kitle iletisim araclarinda yeralan siddet ogelerinin etkileri, toplumun saldirganlik konusunda en fazla duyarli oldugu alanlardan birisidir. Bu konuda cok cesitli arastirmalar yapilmistir. Televizyondaki siddetle saldirganlik arasinda baglanti, artik bilinen ve kabul edilen bir saptamadir. Cocuklarin televizyonda izledikleri siddet iceren filmler arttikca akranlarina karsi daha saldirgan olduklari bulunmustur. Iliskinin siddeti, izleme zamani ile orantili olarak artmaktadir. Gorsel olarak siddete maruz kalmanin en onemli etkisi, cocuklar uzerinedir. Kucuk cocuklar siddet uyguladiklarinda kurbanin aci cekmesine aldirmadan yaptiklari seyi surdurebilirler diger yandan buyuk cocuklar ve yetiskinler kurbanin cektigi acidan etkilenerek durabilirler. Yine cesitli yaslardaki cocuklarla yapilan bir deneyde siddet ogesi iceren bir filmin basi gosterildikten sonra cocuklara film icin bir final secmeleri soylendiginde kucuk cocuklarin saldirgan sonlar, buyuk cocuklarin ise siddet icermeyen sonlar sectikleri gorulmustur. Bu da siddeti algilayis ve degerlendirisin duygusal ve bilissel olgunlukla ilgili oldugunu dusundurmektedir.

    Filmlerdeki ve televizyondaki siddetin cocuklari etkileme sekli ve sureci ile ilgili uc tur mekanizma ve etkiden soz edilmektedir: a) Gozlemsel ogrenme: Bireyler medyada gordukleri siddet olaylari ile daha once davranis dagarciklarinda olmayan insanlara zarar vermenin ve siddetin yeni yeni usullerini ogrenerek davranis dagarciklarina katmaktadirlar. b) Kontrolun kaybolmasi: Saldirgan davranis ve eylemleri izleyenlerin saldirganlik ve siddete karsi olan engelleyici kontrol mekanizmalari gevsemektedir. c) Duyarsizlasma: Izleyicilerin saldirgan davranislar ve onun kurbanlarda yarattigi sonuclarina karsi olan duygusal tepkileri azalmaktadir. Cunku siddet goruntuleri olaganlasarak ve kaniksanarak, sanki gercek degillermis gibi algilanmakta ve zaten goruntuler asla gercegin yerini tutmamakta, siddet medyaya olanca ciplakligiyla yansiyamamakta, adeta tul bir perde altina alinmaktadir. Sonuc olarak kisi artik bu olaylara duygusal bir tepki gosterse bile bu cok az olmaktadir.

    Saldirgan davranisin toplumsal belirleyicileri
    Siddetin ve saldirganligin, tekil bireysel ozelliklerin otesinde, toplumsal ve siyasi birtakim belirleyicileri oldugu da ileri surulmketedir. Bu konularda kimi zaman birbirleriyle celisen bircok teori ortaya atilmakta ve aciklamalar yapilmaktadir. Bunlardan en belli basli olanlarina kisaca temas edecek olursak, sunlari soyleyebiliriz:

    Degisik toplumlarda ve toplumlarin degisik katmanlarinda saldirgan davranislarin ve siddet olaylarinin degisen siklikta olmasi toplumsal etkenlerin saldirganligi etkiledigini dusundurmektedir. Bunu aciklayabilmek cok cesitli varsayimlar uretilmistir ancak sorunun tek ve tatmin edici bir cevabi olmadigi aciktir. Toplumsal siddetin bugune kadar uzerinde en cok durulan belirleyeni, ekonomik yoksunluk ve toplumsal huzursuluga verilen tepkilerdir. Arastirmacilar, ilk basta insanlara uygulanan baski ile toplumun ona verdigi tepkinin belirli oranlarda arttigini, ancak baski belirli bir yuksek duzeye eristikten itibaren siddet tepkisinin azalmaya, ama baski dayanilmaz bir hale geldiginde ise, bu kez tam tersine siddet tepkisinin de baskiyla birlikte artmaya basladigini saptamislardir. Siyasi siddet uzerine calisan bazi arastirmacilar, toplumdaki ayaklanma ve kargasaya yol acan siyasi siddeti, daha cok toplumsal ve siyasi alanlarda uzun sureli bir gelismenin ve ilerlemenin ardindan yasanan kisa bunalim donemlerine ve bu donemlerde ihtiyaclarin tatmin edilememesine baglama egiliminde olmuslardir.

    Landau tarafinda ortaya atilan bir varsayima gore, saldirganlik, toplumsal destek sistemlerinin yetersiz oldugu veya tamamiyla coktugu toplumlarda artar. Enflasyon hizi ve evlenme ve bosanma hizlari arasindaki oranlari toplumsal ve ailevi stresin bir olcusu olarak kullanan Landau 1960 ve 1970'li yillarda calistigi 12 ulkeden 11'inde bu toplumsal ve ailevi bozukluk gostergeleriyle siddet sucu oranlari arasinda anlamli bir baglanti bulmustur. Bu arastirmada aradaki baglantinin gosterilemedigi tek istisnai ulke Japonya olmustur. Landau, bunu Japonya'da aile disindada cok guclu davranissal kontrol sistemlerinin (ornegin okul, isyeri gibi) olmasiyla aciklamistir. Japon kulturunun toplumsal normlarin cignenmesinin cok guclu utanc duygulari dogurmasini da ek bir etken olarak belirlemistir. Bu nedenle Japonya'da toplumsal ve ailevi islev bozuklugu ile intiharlarin baglantili olarak yukselmesini de buna baglamistir.

    Bir grup sosyolog, sanilanin aksine, kimi zaman saldirganlik da iceren catismalarin, onceden iletisimi olmayan gruplarin, bir bicimde birbirleriyle iletisim kurmalarina ve sosyallesmelerine imkan saglamasi uzerinde durmuslar; catismalarin grubun butunlesmesi, yeni degerlerin olusmasi, gerilimlerin azaltilmasi, yeni dengelerin kurulmasi, toplum icinde saglam emniyet subaplarinin meydana getirilmesi acilarindan da ele alinmasini onermislerdir. Bu sosyologlara gore, siddetten ziyade, toplum yapisinin katiligi, dusmanliklari biriktirmesi ve catisma basladiginda tek bir bolunme cizgisinde yogunlasmasina neden olmasi yuzunden yapinin dengesini daha cok tehdit etmektedir. Daha cok sistem uzerinde duran bazi sosyologlar ise, bir sosyal sistem icinde kisilerin gelir, egitim, etki, iktidar ve mesleki itibar gibi degisik konumlarda tutarsiz ve uyumsuz olmalari halinde, daha fazla siddete basvuracaklarini, sosyal yasamin sinirli ve konum farkliliklarinin az oldugu toplumlarin bu yuzden daha istikrarli kaldiklarini soylemektedirler.

    Bugune dek yapilan calismalarin cogunda siddet ve saldirganlikla ilgili eylemleri ve suclari daha cok 15-30 yas arasinda, erkek, fakir, sehirli nufustan, ulkede etnik veya toplumsal olarak dusuk bir gruba mensup bireylerin gerceklestirdigi bulunmustur. Bunun toplumlar arasinda pek degismeyen bir bulgu olmasi, kulturel ve alt-kulturel degerlerin siddet uzerinde etkili oldugunu gostermektedir. Bu etkenler bireysel ozelliklerle birarada isleyerek etkili olabilmektedir.

    Saldirganlikla ilgili bir diger onemli toplumsal bulgu, goreceli olarak siddetten uzak genclerin kalabalik icinde veya genclik cetelerinde saldirgan davranislar sergileyebilmeleridir. Insanlar ait olduklari topluluktan farkli gorunmekten hoslanmazlar. Daha da otesi, insan bir gruba katildiginda bireysel ozelliklerinden bir miktar uzaklasmis ve daha insani ozelliklerini yitirmis bir hale gelip davranislari stereotiplesip taninmaz hale gelebilir. Insanin kendisinden farkli insanlardan hoslanmamasi ve onlara supheyle bakmasi egilimi grup siddetini arttiran onemli bir nedendir. Bu durum, Japonya gibi homojen toplumlarda Amerika gibi hetorojen toplumlara gore siddetin neden daha az oldugunu aciklar. Yine kalabalik icinde kisi bireyselligini yitirir, davranislarindan daha az sorumlu hale gelir. Anonimlik yalniz halimize gore saldirganligimizi daha rahat gostermemizi saglar.

    Saldirganlik davranisinda cevresel belirleyiciler
    1) Hava kirliligi: Kimyasal ve endustriyel urunler tarafindan uretilen kotu kokulara maruz kalma, bireylerin uyarilabilirliliklerini arttirarak saldirganligin ortaya cikmasina yol acabilir. Ancak bu etkinin bir noktaya kadar gecerli olabilecegi kabul edilmelidir. Eger ortaya cikan koku gercekten cok berbatsa, muhtemelen o ortamdan uzaklasmak birincil mesele haline geldigi icin saldirganligi azaltan bir etki bile gosterebilir.

    2) Gurultu: Birkac calismada yuksek ve rahatsiz edici derecede gurultuye ve sese maruz kalmis insanlarin boyle bir durum yasamayan insanlara gore daha fazla saldirganlik gosterdikleri bulunmustur.

    3) Kalabalik: Bazi calismalar, asiri kalabaligin saldirganlik duzeyini yukseltebilecegini gostermistir. Kalabalik diger ortam belirleyenlerinin olumsuz oldugu durumlarda (ornegin engellenme, uyarilma ve sikinti hallerinde) saldirganlik patlamalari cikmasini kolaylastirmaktadir.

    Sonuc
    Siddet ve saldirganlik konusunda buraya kadar anlatilanlari toparlayacak olursak, ozetle sunlari soyleyebiliriz: Siddet ve saldirganligin her tarihi donemde, herkes tarafindan kabul edilen bir tanimini yapmak mumkun degildir. Boyle bir tanimlama, ancak uzerinde konusulan toplumun onem verdigi degerler esas alinarak yapilabilir. Siddet ve saldirganlik konusunda soylenmis evrensel bir soz, belirlenmis evrensel bir bilgi yoktur. Her toplumun kendine ozgu siddet sorunlari vardir ve bu sorunlar, o toplumlara ozgu normlar tarafindan belirlenmektedirler. Bu tanim belirsizliginin yanisira, dikkat edilmesi gereken bir nokta da, siddetin nedenleri ve belirleyicilerinin cok sayida olmasinin yaratmis oldugu sorunlardir. Siddetin genel olarak bircok nedeni ve belirleyeni oldugu gibi, tek bir kiside, belirli bir zamanda gorulen siddetin bile bircok nedeni ve belirleyeni bulunabilmektedir. Bu durumda yapilmasi gereken, belli onyargilara saplanip kalmak, belli cozum yollarinda koru korune israr etmekten ziyade, bu konuda ileri surulen bircok bilimsel gorusu ve farkli bakisi icerebilecek bir cok yonluluk ile soruna degisik bicimlerde yaklasabilme esnekligini gosterebilmektir

    Saldirganlik teorileri
    Icgudusel bir davranis olarak saldirganlik
    Freud, teorisinin erken donemlerinde tum insan davranislarinin kokeninde Eros veya libidonun yani yasam enerjisinin oldugunu one surmustu. Ona gore saldirganlik da libidinal durtulerin doyurulmasinin engellenmesinden dogan ikincil bir tepkiydi. Sadece belli durumlarda uygun kosullarda ortaya cikabilirdi, bu nedenle yasamin kacinilmaz bir parcasi degildi. Ancak Birinci Dunya Savasi'nin trajik gunlerini takiben Freud, bu gorusu terkederek insan saldirganliginin Thanatos adini verdigi libidodadan farkli bir icgududen kaynaklandigini one surdu. Thanatos -olum icgudusu- yasamin tahrib edilmesine ve sona erdirilmesine yonelik olarak insanin icinde bulunan bir enerjidir. Freud'a gore, saldirganlik da dahil olmak uzere, tum insan davranislari Eros ve Thanatos arasindaki karmasik iliskiden ve gerilimden dogmaktadir. Olum icgudusu eger kisitlanamazsa kisinin kendini tahrip etmesiyle sonuclanir. Bu nedenle olum icgudusunu kisitlayabilmek amaciyla insanlar degisik savunma mekanizmalarina basvurular; bu savunma mekanizmalariyla ornegin "yer degistirme" savunmasiyla bu enerji disariya aktarilir ve boylece saldirganlik ortaya cikar. Freud'un bakis acisina gore, saldirganlik birincil olarak kisinin kendisini tahrip etmeye yonelik olum icgudusunun diger insanlara yonlendirilmesinden kaynaklanmaktadir.

    Saldirganligin icgudusel olarak dogustan insanda bulundugunu savunan unlu etholog Konrad Lorenz'e gore ise saldirganlik, tum diger organizmalarda da bulunan kavga etme icgudusunden kaynaklanir. Bu icguduyle ilgili enerji, degisen oranlarda her insanda uretilmektedir. Saldirganligin ortaya cikmasi, biriken bu enerjiye ve saldirganlik dogurucu uyaranin varligina ve gucune baglidir. Saldirganlik kacinilmaz birseydir ve zaman zaman kendiliginden bosalabilir.

    Erken donemde kazanilmis bir davranis olarak saldirganlik
    Insanoglu dunyaya geldiginde belli bir verili kapasiteye sahiptir. Erken donemlerden baslayarak bu kapasite yasantilarla sekillenir. Hayvanlarda erken donemde icinde bulunan ortamin, cevrenin saldirgan davranislar kazanilmasinda rolu oldugu cesitli deneylerle gosterilmistir. Insanlarda cocuklukta ve bebeklikte kotu muameleye maruz kalmis ve istismar edilmislerin yetiskin yasamlarinda kendilerinin de benzer davranislar gosterdikleri bilinmektedir. Gordugu her tur kotu muamelenin cocuklarda saldirgan davranislari arttirdigi, bunun da dis dunyaya olumsuz bakma ve yaklasma nedeniyle oldugu sanilmaktadir. Cocuk, dis dunyadan surekli tehdit beklentisi icinde olmakta, bu da asiri uyarilabilir bir duruma yol acmaktadir. Bir kez belli bir davranis oruntusu ve fizyolojik cevap yerlestikten sonra onun artik degismesi de zorlasmaktadir.

    Ozetle erken donemde karsilasilan saldirgan davranislarin ve kotu muamelenin su mekanizmalarla bireyi etkileyerek ilerde saldirganliga egilimli hale getirdigi dusunulmektedir: 1. Cevre, siddet gosterek kotu model olmaktadir.
    2. Pekistirme yoluyla saldirgan davranis kazanilmaktadir.
    3. Beyinde durtusellige yol acabilecek noroanatomik hasarlar gelisebilmektedir.
    4. Cevrenin tehlikeli olduguna dair bir inanc dogurarak cocugun gercekligi bozuk algilamasina yol acmaktadir.
    5. Duygulari sozlerle degil eylemlerle ifade etme aliskanligi kazanilmaktadir.

    Sigaranin Neden Oldugu Hastaliklar........

    Bagimlilik - Nikotin maddesinin bagimlilik yapici ozelligi eroine cok benzer.
    Sirt ve Bel Agrisi -Sigara icmek, belle ilgili hastaliklarin tedavisini engelleyen faktorlerden biridir. Bunun yaninda normal insanlarda da zaman zaman siddetli sirt ve bel agrilarina yol acabilir. Bunun nedeni, sigara icen kisilerde vucudun, omurilikteki disklere cok zayif miktarda oksijen gondermesidir.
    Ilaca Karsi Bagisiklik- Sigara icenler belli bir ilacin etkili olmasi icin cok daha buyuk dozlarda o ilaci kullanmak zorunda kalir.
    Kisirlik - Ciftlerden sadece birinin sigara icmesi cocuk olmamasi riskini 3 kat artrir.
    Menopoz - Sigara icen kadinlarda beklenenden 5-10 yil daha erken menopoz gorulur. Bu da kemiklerin erkenden incelmesine ve de erimesine neden olur.
    Erken Yaslanma- Duzenli bir sekilde sigara icilmesi, deri yapisini bozar, kirisikliklara yol acar. Bunun yaninda disler sararir ve de kararir, tirnaklar sagliksizlasir.


    Iyilesme Zorlugu - Sigara icenlerin yaralari cok daha zor kapanir. Bunun yaninda ameliyat sonrasi yaralarinin iyilesmeme olasiliklari vardir.
    Dis Kaybi - Sigara icmek dis kayiplarinda onemli bir faktordur.

    Prostat Kanseri - Sigara icmek prostat kanserinin %40'indan sorumludur.
    Gogus Kanseri - Sigara icen kadinlar icmeyenlere gore %75 daha fazla gogus kanserine yakalanma riski tasir.
    Rahim Kanseri - Sigara icen kadinlar icmeyenlere gore 4 kat daha fazla rahim kanserine yakalanma riski tasir.
    Bogaz Kanseri - Bogaz kanseri vakalarinin %80'ine sigara yol acar.
    Mide Kanseri - Sigara icenlerin mide veya bagirsak kanserine yakalanma riski icmeyenlere gore 2 kat daha fazladir.
    Karaciger Kanseri - Karaciger kanseri vakalarinin % 80'i sigara yuzunden olur.
    Girtlak Kanseri- Gunde 25 tane sigara iciyorsaniz 30 kat daha fazla girtlak kanserine yakalanma riski tasirsiniz. Bu da ilk baslarda konusma zorlugu ilerleyen safhalarda tamamen konusamamaya sebebiyet verir.
    Amfizrem - Bu hastaligin yol actigi olumlerin %85'i sigara yuzunden olur. (Akcigerlerdeki alveoller zamanla esnekligini kaybeder. Ilerleyen safhalarda, yogun bir bicimde solunum zorlugu olur ve hasta solunum makinasina baglanmak zorunda kalir.)
    Agiz Kanseri - Agiz kanseri vakalarinin tamamina sigara yol acar.
    Yemek Borusu Kanseri - Bu kanserden olenlerin hemen hemen hepsi sigara ictikleri icin olmuslerdir.
    • Cocukluk Solunum Problemleri - Annesi ya da babasi sigara icen cocuklar 6 kat daha fazla solunum yolu hastaliklariyla karsilasma riski tasir. (Soguk alginligi, kulak iltihaplari, bronsit, bademcik problemleri, astim ve de zature ki bazen olume bile yol acar)
    • Kulak Enfeksiyonlari-Sigara icenlerin cocuklarinin orta kulak enfeksiyonuna yakalanma riskleri vardir.
    • Erken Dogum ve Bebegin Hafif Dogmasi- Gunde sadece 5 tane sigara icen hamile bir kadinin erken dogum yapmasi ya da oldukca kucuk ve de sagliksiz bir bebek dogurma riski inanilmaz boyutlardadir.
    • Seker Hastaligi - Sigara icmek, vucudun insulun salgilama yetenegini zamanla yok eder. Bu da seker hastaligina yol acar.
    • Kalp Hastaliklari - Sigara icenlerin kalp krizine yakalanma riski icmeyenlere gore 4 kat daha fazladir.
    • Gangren - Akcigerler verimsizlestigi icin, vucuda cok az oksijen yayilir. Insan vucudu, bu cok az miktardaki oksijeni ic organlara dagitmak zorunda kalir. Bundan dolayi, kalbe en uzak kisimlar olan parmak uclarindan itibaren hucreler suratle zincirleme olarak olur. Cogu zaman kollar ya da bacaklar kesilebilir.

    Erkek ve Kizlarin Ortak Olarak Bilmesi Gerekenler..

    Ergenlik donemindeki duygusal degisiklikler
    Ergenlik doneminde daha once belirtilen fiziksel degisiklikler yaninda bir cok duygusal degisiklik olur. Baskalarinin sizin hakkinizdaki dusuncelerini daha fazla merak etmeye baslarsiniz. Daha cok kabul gormek ve sevilmek istersiniz. Yasaminizin bu doneminde baskalariyla olan iliskileriniz degismeye baslar. Bazilari daha onemli, bazilari onemsiz hale gelir. Ailenizden daha cok ayri kalmaya ve kendi yasitlarinizla birlikte olmaya baslarsiniz. Hayatinizi etkileyecek kararlari kendiniz alamaya baslarsiniz.




    Bir cogunuz vucudunuz konusunda bir imaji gelistirir (cok uzun, kisa, ince vs.) Cunku ergenlikle birlikte bir cok degisiklik olmustur ve siz hem kendi vucudunuzda olanlara hem de baskalarindaki degisikliklere dikkat edersiniz. Unutmayin ki herkesin ergenligi birbirlerinden farklidir. Sonra herkes birbirini yakalar.


    Seks ve buyume
    Ergenlikle birlikte cinsellikle daha cok ilgilenirsiniz. Bakmak, dokunmak veya bir seyler dusunmek kalp hizinizi arttirir, vucudunuzda sicaklik ve urperti hissedersiniz. Bunlar tamamen normaldir. Kendinize asagidaki sorulari sorabilirsiniz:
    • Ne zaman birisiyle flort edecegim?
      Ne zaman birisini opecegim?
      Cinsel iliskiye ne zaman hazir olacagim?
      Iliskilerimde seks olacak mi?
    Masturbasyon normaldir ve size herhangi bir zarari olmaz. Bir cok kiz ve erkek masturbasyon yapar, bir kismi ise yapmaz. Cinsel olarak aktif hale gelmeye karar vermek karmasik bir konu olabilir. Bir taraftan seksin tehlikeleri konusunda bir cok uyari isitirsiniz, diger taraftan filmler, tv, gazeteler ve hatta afisler seksin iyi oldugunu soyler. Gercekte ise seks hayatin bir parcasidir ve diger parcalari gibi iyi de olabilir, kotu de. Bu tamamen size ve secimlerinize baglidir.


    Ergenlik devam ederken bir cok kaynaktan seks konusunda mesajlar gelir ve kendinizi basinc altinda hissedersiniz. Bunlarin nereden geldigini bilirseniz daha kolay bas edebilirsiniz.
    • Medya: Yazili ve gorsel medyada seks konusunda bir cok goruntu vardi r ve bunlarda seks yapmanin dogru bir dusunce oldugu fikrine kolaylikla sahip olursunuz. Seks filmler, TV gosterileri, dergiler ve muzik siklikla seks yapmanin herhangi bir riski olamadigini anlatir. Bu mesajlarin sizi tumuyle etkilemesine izin vermeyin. Gercek yasamda seks cok riskli olabilir.

      Kendi vucudunuz: Seksle ilgilenmeniz tamamen normaldir. Ergenlik insanin cinsel bakimdan gelismesini tamamladigi donemdir. Ergenlik donemindeki cinsel arzular cok guclu olabilir. Butun mesele sizin bu arzulari kontrol etmeniz ve onlarin sizi kontrol etmesine izin vermemenizdir. Unutmayin ki seks birisiyle iliskinin tek yolu degildir. Birlikte yurumek konusmak, ellerini tutmak, sarilmak ve dokunmak guclu duygular hissettiginiz birisine yakin olmanizi saglayabilir.

      Arkadaslariniz: Size �herkes onu yapiyor� gibi veya seks yapanlar �cool� gibi gorunebilir. Belki seks yapinca grup icinde daha populer olacaginizi dusunebilirsiniz. Bununla birlikte insanlar seks hakkinda konusmayi severler ve yapmadiklari halde sanki seks yapiyormus gibi konusabilirler. Birisi siz seks yapmadiginiz icin sizinle arkadas olmak istemezse o muhtemelen herhangi bir yolla degerli arkadas olamiyor demektir. Arkadaslarinizin veya bir kimsenin sizinle seks yapma konusunda konusmasina izin vermeyin. Bu dogru oldugunda sizin vereceginiz bir karardir, arkadaslarinizin degil.
    Cinsel iliskiye girme veya girmeme konusunda karar verirken en onemli konu artik onu hep yapacaginiz kararidir. Bunun icin karar verirken zaman ayirmaniz ve ailelerinizle onlarin inanislari/degerleri konusunda konusmaniz gereklidir. Ciddi iliskilerde seks icin yetiskin olmayi beklemek ve iliskinin sorumluluklarini kabul etmek iyi bir fikir olabilir! Belki gencliginizi hamilelik veya olumcul hastalik korkusu olmadan gecirmek hosunuza gidecektir.


    Bununla birlikte seks yapmaya karar verirseniz sizin icin hangi dogum kontrol yonteminin dogru olacagi konusunda doktorunuzla konusmaniz gereklidir. Prezervatif kullanilacaksa klamidya, Herpes ve AIDS gibi hastaliklarin bulasmasini onleyen lateks prezervatiflerin kullanilmasi uygundur.

    Kendine bakmayi ogrenmek
    Eriskin oldugunuzda saglikli kalmanizi saglayacak bir cok karar almak durumunda kalacaksiniz. Dogru beslenme, egzersiz, yeteri kadar dinlenmeye ergenlik doneminde onem verilmelidir. Kendiniz ve verdiginiz kararlar hakkinda iyi seyler dusunmeniz de onemlidir. Vucudunuza bakmayi, siki calismayi, saglikli kalmayi ve kendinizi sevmeyi ogrenmeniz gereklidir.

    Kus Gribi Virusunun Fotografi





    Isvecli fotografci Lennart Nilsson, olumcul kus gribi virusu H5N1'in fotograflarini cekti.
    Kus gribi virusu son zamanlarda en cok konusulan saglik konularinin basinda geliyor.

    Isvecli fotografci Lennart Nilsson bu merak konusu virusun fotograflarini cekmek icin, Dunya Saglik Orgutu'nden (WHO) virusun ornegini istedi.

    Gelen virus ornegi iki yil once Hong Kong'da kus gribi nedeniyle olen bir baba-kizdan alinmisti. Virus, Isvec Karolinska Enstitusu'nde cogaltildi.

    Ve 83 yasindaki deneyimli bilim fotografcisi Nilsson, buyuk bir mikroskop kullanarak virusun resmini cekti. Fotograflarda mavi bir top zinciri olarak goruntulenen virus saglikli pembe hucreleri yok ediyor.

    Yasaklanan Ilaclarin Listesi

    ABD'de yasaklanan ilaclar ile ilgili ;
    Zararli yan etkileri olabilecegi belirtilen ve kullanilmamasinin uygun olacagi bildirilen ilaclar asagidadir.


    * AFERIN CAPSUL
    * AFERIN TABLET
    * ALFAROL TABLET
    * APEX CAPSUL
    * BABYRHYNOL SSPANSIYON
    * CONTEX CAPSUL
    * CORSAL CAPSUL
    * EKORINOL SURUP
    * FORZA TABLET
    * GERAKON TABLET
    * KATARIN CAPSUL
    * KONGEST TABLET
    * THERAFLU TABLET
    * TRIAMINIC DAMLA
    * TRIAMINIC TABLET
    * TUSEPTIL SURUP

    Tuzlu Ayran TansIyonu EtkIlemIyor

    Uzmanlar, halk arasinda sikca kullanilan, tuzlu ayran icilmesi veya sarimsak yenilmesi gibi yontemlerin tansiyonu etkilemedigini belirtiyorlar

    Hacettepe Universitesi (H.U.) Ic Hastaliklari Anabilim Dali Nefroloji Bilimdali Ogretim Uyesi Prof. Dr. Cetin Turgan, tuzlu ayran icilmesi veya sarimsak yenilmesi gibi yontemlerin, tansiyonun yukselmesi ya da dusmesi durumunda yararli olmadigini belirtti.
    Antalya Belek'te duzenlenen, ''6. Ulusal Hipertansiyon ve Bobrek Hastaliklari Kongresi''ne katilan Prof. Dr. Turgan, insanlarin gunde ortalama 8-10 gram tuz aldiklarini, islenmis gida ve hazir gida tuketenlerde, tadina bakmadan yemegine tuz ilave edenlerde bu rakamin 15 grama ciktigini soyledi.
    Bir kisinin gunde 3-4 gramdan daha fazla tuza ihtiyaci olmadigini vurgulayan Prof. Dr. Turgan, soyle konustu:
    ''Ancak hipertansiyon tedavisinde bu kadar siki tuz kisitlamasi yapmiyoruz. Gunde 6 gramin altindaki tuz kisitlamasi, hipertansiyon tedavisi icin yeterlidir. Hipertansiyonu olan kisi, islenmis gida tuketimini azaltarak, icerigini bilmedigi hazir gidalari daha dikkatli tuketerek, sebze ve meyve tuketimini artirarak gunluk 6 gramin altindaki tuz kisitlamasini tek basina saglayabilir. Hipertansiyonlu hastalarda, tuz tuketiminin azaltilmasinin kan basincini tek bir ilac kadar dusurdugu gorulmustur.'' Insanlarin ihtiyac duyduklari tuzu besinlerden alabilecegine dikkati ceken Prof. Dr. Turgan, ozellikle islenmis gidalarda tuz oraninin fazla oldugunu bildirdi. Turgan, evde yapilan tarhana, salca, tursu gibi gidalarin da yuksek oranda tuz icerdigini anlatti.

    SARIMSAK YERINE LIMON SUYU
    Prof. Dr. Cetin Turgan, tansiyonun yukselmesi veya dusmesi aninda halk arasinda sikca kullanilan tuzlu ayran icilmesi veya sarimsak yenilmesi gibi yontemlerin yararli olmadigini soyledi.
    Tansiyonun dusmesi ve yukselmesinin ortak belirtiler gosterdigini belirten Turgan, ''Tansiyon dusmesi halinde tuzlu ayran icme uygulamasini bir kere mutlaka kaldirmak lazim. Tansiyonu dusen kisi uzanip dinlenirse sorunu cozulecektir'' dedi.
    Ayni durumun sarimsak icin de gecerli oldugunu ifade eden Turgan, soyle devam etti:
    ''Samsun'da 19 Mayis Universitesi Tip Fakultesi'nde yapilan bir calismada, acil servise gelen hastalarin yarisina sarimsak verilmis, yarisina ise verilmemis. Yapilan kan basinci olcumlerinde her iki grup arasinda fark olmadigi gorulmus. Tabii ki, sarimsak yararli bir bitki ama tansiyonu dusurmek icin sarimsak kullanmanin bir yarari yok. Tedavi amaciyla kullanmamak sartiyla limon suyunun kan basincini dusurucu etkisi var. Tansiyonu dusurme adina, limon suyu icmek sarimsak yemekten daha faydali.''

    GAZLI ICECEKLERDE YUKSEK TANSIYON RISKI

    Cetin Turgan, yuksek miktardaki alkol tuketiminin kronik hipertansiyonun nedenlerinden biri oldugunu bildirdi. Gunluk alkol tuketiminin 30 gramin uzerine cikmamasi gerektigini vurgulayan Prof. Dr. Turgan, kola ve soda gibi gazli iceceklerde de sodyum oldugunu ifade etti. Prof. Dr. Turgan, bu nedenle, yuksek tansiyon tedavisi goren kisilerin kola, gazoz ve soda gibi icecek tuketimine dikkat etmesi gerektigini sozlerine ekledi.