Agiz kokusuna son !
Kotu agiz kokusunu yenmeye nane sekeri, agiz spreyi yetmez....
24 Subat 2007 09:03
Agiz kokusu kisiyi rahatsiz etmekle kalmiyor, sosyal iliskilerini de etkiliyor. Agiz spreyi, nane sekeri, sakiz, karanfil gibi cozumlerin etkisi dakikalarla sinirli. Yapilmasi gereken, sorunun kokenini bulup buna gore cozum gelistirmek. Agiz kokularinin yuzde 90’i agiz icindeki sorunlardan kaynaklaniyor.
Kotu agiz hijyeni, dis curugu, diseti ve cevre kemik dokusundaki hastaliklar, agizdaki eski dolgu ve kaplamalarin altindaki curukler istenmeyen kokulara zemin hazirliyor.
Agiz kokusunun tibbi adi halitosiz. Dis hekimi Sibel Tezil, ciddi enfeksiyonlardan kaynaklanmayan agiz kokularinin cogunlukla dis ve diseti rahatsizliklarina bagli olustugunu soyluyor. Her ikisinin de nedeni ayni: Disler duzenli fircalanmadiginda agizda olusan bakteri tabakalari. Dis yuzeyi iyi temizlenmediginde bakteriler bu bolgeye yerlesir. Atiklarindaki sulfurlu bilesikler kotu kokuya yol acar. Ayni sekilde dil kokune yerlesen bakterilerin oluleri agizda koku olusturur.
AGIZ KURULUGU DA SEBEP
"Disleriniz Konusuyor" kitabinin yazari dis hekimi Dilsad Dogan Ozdogan, agiz kurulugunun da agiz kokusuna yol actigini belirtiyor. Tukuruk akis hizi ve miktarindaki azalma, agiz kurulugunu artirir. Agiz kurulugunda normalden daha az olan tukuruk, dil uzerindeki artiklari ve maddeleri yeterince yikayamaz. Bu da kokuya sebep olur. Tukuruk azligi, agiz ortaminda oksijen azligi anlamina da gelir. Bu da oksijeni sevmeyen organizmalarin olusmasina olanak saglar.
Ayrica tukuruk bezi hastaliklari, diyabet, hepatit, vitamin eksiklileri, menopoz, duygusal gerilim ve bazi ilaclar tukuruk uretimini azaltabilir. Koku, agiz icindeki mantarlar ve yaralarin sonucunda da meydana gelebilir. Akciger kaynakli enfeksiyonlar, bobrek ve karaciger yetmezligi, ����bolizma bozukluklari, aclik, diyet, oruclu olmak, burun tikanikligi sonucu olusan agiz kurulugu da koku yapar.
GIDALAR DA ETKILI
Soruna yol acan bir baska neden de kronik bademcik iltihaplari, burun ve sinuslerde olusan rahatsizliklar. Kulak burun bogaz hastaliklari uzmani Dr. Senol Civelek’in verdigi bilgiye gore koku olusum sureci soyle gelisiyor: Yuz kemiklerinin icindeki sinuzit adi verilen bosluklarda muzmin iltihap varsa, akinti genize bosaliyor. Genizde meydana gelen kotu koku nefesle yayiliyor. Muzmin bademcik iltihaplari, bademcik dokuntusune yol acarak agiz kokusu seklinde kendini gosteriyor.
Yiyeceklerin de agiz kokusunda rolu var. Yuksek protein icerikli, yani kirmizi et, balik, peynir ve sut urunleri gibi gidalar, sogan, sarimsak, turp gibi koku veren yiyecekler agiz kokusuna yol acan sulfur icermelerinden dolayi nefeste koku olusturur. Alkol, kahve ve sigaranin da etkisi goz ardi edilemez.
DILINIZI DE FIRCALAYIN
Kokunun onlenmesi icin oncelikle agiz hijyenine ozen gostermek gerekiyor. Dis fircalamanin bile kurali var. Alt ve ust cenedekileri ayri ayri olmak uzere, firca tum dislerin on, ust ve arka yuzeylerinden en az uc kez gececek sekilde fircalamak gerekiyor. Bakteriler iyi temizlenmeyen yuzeyler gibi, puturlu yapisi nedeniyle dile de rahatlikla yerlesebiliyor. Dil yuzeyinin ve ozellikle arka kisminin fircalanmasi kokuyu onlemek acisindan onemli. Eger firca ile bu yuzeyi fircalamaktan rahatsiz oluyorsaniz temiz bir plastik kasik kullanarak dili kokunden ucuna kadar siyirarak temizleyebilirsiniz.
Ayrica dilinizi rahat ve duzgun bir sekilde temizleyebilmek icin piyasada bulunan dil fircalari ve dil kaziyicilarindan yardim alabilirsiniz.
KOKU TESTLERI VAR
Sorunun tedavisine baslamadan kokunun kaynagini bulmak gerekli. Once tam bir agiz muayenesi yapiliyor. Koku testleri ile ucucu sulfur gazlari tespit ediliyor. Sonra diseti hastaliklari ve dis curukleri tedavi ediliyor. Agiz enfeksiyonlari yok ediliyor, gomuk, sorunlu disler cekiliyor ve tedavi kisa surede sonuc veriyor. Agiz enfeksiyonlari tedavi edildikten sonra gargaralar ve dis macunlari da yardimci oluyor. Ayrica agiz disi nedenler arastirilip, ona yonelik kontrol programi yapiliyor.
DOC. DR. HASAN TANYERI
Agiz kokusu kotu haber olabilir
Eriskinlerde seyrek rastlansa da, agiz, bogaz ve alt solunum yollari bolgelerindeki tumore bagli olarak agiz kokusu gelisebiliyor. Ulserasyon adi verilen, krater gorunumlu tumorun cok suratli buyumesine ayak uyduramayip olen dokular kotu koku yayabilir. Nefesin kokmasiyla birlikte ses kisikligi, yutma guclugu, kulaga vuran agri, agizdan kan gelmesi ve boyunda sislik gibi sikayetlerle birlikte agiz kokusu ortaya cikarsa tumor ihtimali goz onunde bulundurulmali.
AGIZ KOKUSUNU ONLEYECEK 7 ONLEM
8 Eger agzinizda herhangi bir enfeksiyon, vucudunuzda nefesinizin kokmasina yol acacak herhangi bir saglik sorunu yoksa agiz kokusunu engellemek icin gargara ve dis macunlariyla yapilacak duzenli temizlik yeterli.
8 Agiz kurulugunu onlemek icin gun boyu su icin.
8 Aldiginiz ilaclar agiz kurulugu yapiyorsa, yudum yudum su icin; dislerinizi ve dilinizi fircalamayi aksatmayin.
8 Tukuruk salgisini hareketlendirin. Bakteri olusumunu onlemek icin agzin oksijenlenmesine yardimci olun. Sekersiz sakiz cignemek bunun en kolay yolu. Bu arada mentollu pastillere dikkat! Kokuyu giderir gibi gorunse de kuruluga neden olur.
8 Bol su iceren sebze (domates, kereviz gibi) ve meyveler (elma gibi) tuketin. Yiyeceklerinizin uzerine maydanoz dograyin.
8 Sarmisak, sogan ve baharattan kacinin ya da pisirerek yemeyi tercih edin. Cogunlukla kotu sindirildikleri icin sut urunleri de bu probleme neden olabilir.
8 Alkolu ve sigarayi birakin.
Agiz kokusu fobisi
Agiz kokusu endisesi kimi zaman kisinin psikolojisini etkiliyor ve fobiye donusuyor. Kimsenin fark etmedigi kokuyu zihninde abartan "halitofobi"liler, depresyona surukleniyor, aralarinda intihari dusunenler bile cikiyor. Hayali agiz kokusu, "Olfactory Reference Sendrom" adi verilen psikiyatrik bir durum. Hasta kotu koku yaydigina inaniyor. Agiz ve dis sagliginin dusmani stres, kimi durumlarda agizdaki tukuruk akimini da azaltiyor. Stres altindaki birey, agiz kurumasina bagli koku olusumundan etkilenip halitozis gelistiriyor.
Hurriyet
12 Nisan 2007 Perşembe
Oksijen mucizesi !
Oksijen mucizesi !
Ozonla terapi bir cok hastaligin tedavisinde mucize gibi sonuclar veriyor..
27 Subat 2007 10:30
Ikinci Dunya Savasi yillarinda Alman savas pilotlarina uygulanan ozonla terapi kanser, dolasim bozukluklari, hepatit B ve C gibi viral hastaliklarda iyi sonuclar veriyor.
Bagisiklik sistemini guclendiren ve yaslanmayi geciktiren ozonun mikrop oldurucu ozelligi de bulunuyor. Ikinci Dunya Savasi yillarinda da Hitler’in talimatiyla savas pilotlarina uygulanan ozonun, 150 yillik insana yonelik kullanim oykusunde alinan basarili sonuclar, giderek yayginlik kazanmasina yol acti.
Ilk kez 1856’da mikrop oldurucu ozelligi fark edilen, Dr. Albert Wolf tarafindan 1. Dunya Savasinda kangren ve savas yaralarina karsi kullanilan, Turkiye’de de uygulanmasina baslanan “vucudu oksijene bogmak” olarak adlandirilan ozonla terapi, yaslanmayi geciktirici, dolasim hastaliklarini tedavi edici, bagisiklik sistemini aktive ederek kanserle mucadele ile Hepatit B ve C’de olumlu sonuclar veren, iyi bir mikrop oldurucu ozellige sahip.
Ozonun oksijenin bir formu oldugunu soyleyen Genel Cerrahi Uzmani Dr. Sevkullah Bal, Normal sartlarda yeryuzunde az bulunan ve stratosferde gunes isinlarini suzdugu icin cok onemli olan ozonun, dunyada 1980’lerden itibaren tibbi tedavide kullanildigini soyledi. Ozonun insan vucudunda iki onemli etkisi bulunduguna isaret eden Dr. Bal, dokularin fazlasiyla oksijenize edilmesinin yaninda antioksidan sistemi aktive ettigini bildirdi.
BAGISIKLIK SISTEMINI GUCLENDIRIR
Dr. Bal, “Ozonla tedavide en anlamli sonuclardan biri, bir takim zincirleme reaksiyonlar meydana getirerek bagisiklik sistemini guclendirmesidir” dedi. Insan vucudunun cesitli nedenlerle oksijensiz kalmasi durumunda bircok hastaligin olustugunu ifade eden Dr. Bal, sozlerini soyle surdurdu: “1931 yilinda akciger enzimleri uzerine yaptigi arastirmayla Nobel Odulu alan bilim adami Wolfart’in (Oksijensiz ortam, kanseri olusturmaktadir) soyleminde de oldugu gibi, oksijensiz ortamlarda hucreler uzerindeki genetik yapilanmada bozulmaya bagli olarak kanserlesme meyili artmaktadir. Kanser hucrelerinin, yine oksijensiz ortamda yayilim ozelligi fazlalasmaktadir. Dolayisiyla hucreleri ozonla oksijenize ettiginizde, kanseri onleyici durumun meydana gelebilmektedir. Kanser hastalarinin uygulanan tedavinin yaninda ozonla terapiyle daha fazla yarar saglamalarina yol acacak, temel anlamda bagisiklik sistemini guclendirecek ortam olusmaktadir.”
HEPATIT VE DAMAR HASTALIKLARINDA ETKILI
Ozonla tedavinin, damar hastaliklarinda cok yararlari bulundugunun gozlemlendigini, bu anlamda bircok hastaligin tedavisinde yaygin olarak kullanildigini bildiren Dr. Bal, romatizmal, sigara icimi kaynakli bacaklarda olusan hastaliklarla sekerin yan etkilerinde ve buna bagli olusan yaralarin tedavilerinde onemli yararlar saglandigini kaydetti. Dr. Bal, ozonun mikrop oldurucu ozelliginin de bulundugunu, mikrobik yaralarin dezenfeksiyonun yaninda gecmeyen ucuklarda, mesane hastaliklarinda ciddi sonuclar alindigini belirtti.
Dr. Bal, ozellikle B ve C tiplerindeki hepatit hastaliklarinda uygun tedavi dozlari verildiginde, karaciger enzimlerinde dusme, hastalarda iyilesme goruldugunu cok ciddi bilimsel dergilerdeki yayinlardan da teyit ettiklerini kaydetti. Dr. Bal, ozonla tedavinin bir diger olumlu sonucunun, “antiaging” ozelligi nedeniyle yaslanma etkilerinin geciktirilmesi olduguna isaret etti.
KIMLERE UYGULANMALI?
Dogal ortamlar disinda sanayi toplumlarinda yasayan yetiskin insanlarin ucte birinin bu tedaviden yararlanmasi gerektigini bildiren Dr. Bal, ozellikle yonetici hastaligi denilen kronik yorgunluk sendromunda olanlar, kanser hastalari, ailesinde siklikla kansere rastlananlarla romatizmal hastalarda yaygin olarak ozon kullanilmasi gerektigini soyledi ve iyilesmesi cok zor olan yatak yaralariyla bazi seker hastaligi kaynakli yaralarda da basarili sonuclar alindigini bildirdi.
VITAMINLERDEN DAHA ETKILI
Dr. Bal, ozonla tedavinin uzman kisiler tarafindan yapilmasinin onemine de isaret ederken, bu terapinin bilinen bir yan etkisinin olmadigini soyledi. Vitaminlerin bir cogunun sagladigindan daha fazla etki yaratan ozonun, kemoterapi ve radyoterapiyle normal hucrelerin hasar gormesini azaltici etkisinin de bulundugunu ifade eden Dr. Bal, “Bu tedaviyle insan hayatinin uzadigini soylemek biraz iddiali olabilir ama yaslanmayi geciktirdigini soyleyebiliriz. Dogal olarak hastaliklardan uzak ve daha dogal ortamda yasanmasiyla omur uzamaktadir” dedi.
Haber 3
Ozonla terapi bir cok hastaligin tedavisinde mucize gibi sonuclar veriyor..
27 Subat 2007 10:30
Ikinci Dunya Savasi yillarinda Alman savas pilotlarina uygulanan ozonla terapi kanser, dolasim bozukluklari, hepatit B ve C gibi viral hastaliklarda iyi sonuclar veriyor.
Bagisiklik sistemini guclendiren ve yaslanmayi geciktiren ozonun mikrop oldurucu ozelligi de bulunuyor. Ikinci Dunya Savasi yillarinda da Hitler’in talimatiyla savas pilotlarina uygulanan ozonun, 150 yillik insana yonelik kullanim oykusunde alinan basarili sonuclar, giderek yayginlik kazanmasina yol acti.
Ilk kez 1856’da mikrop oldurucu ozelligi fark edilen, Dr. Albert Wolf tarafindan 1. Dunya Savasinda kangren ve savas yaralarina karsi kullanilan, Turkiye’de de uygulanmasina baslanan “vucudu oksijene bogmak” olarak adlandirilan ozonla terapi, yaslanmayi geciktirici, dolasim hastaliklarini tedavi edici, bagisiklik sistemini aktive ederek kanserle mucadele ile Hepatit B ve C’de olumlu sonuclar veren, iyi bir mikrop oldurucu ozellige sahip.
Ozonun oksijenin bir formu oldugunu soyleyen Genel Cerrahi Uzmani Dr. Sevkullah Bal, Normal sartlarda yeryuzunde az bulunan ve stratosferde gunes isinlarini suzdugu icin cok onemli olan ozonun, dunyada 1980’lerden itibaren tibbi tedavide kullanildigini soyledi. Ozonun insan vucudunda iki onemli etkisi bulunduguna isaret eden Dr. Bal, dokularin fazlasiyla oksijenize edilmesinin yaninda antioksidan sistemi aktive ettigini bildirdi.
BAGISIKLIK SISTEMINI GUCLENDIRIR
Dr. Bal, “Ozonla tedavide en anlamli sonuclardan biri, bir takim zincirleme reaksiyonlar meydana getirerek bagisiklik sistemini guclendirmesidir” dedi. Insan vucudunun cesitli nedenlerle oksijensiz kalmasi durumunda bircok hastaligin olustugunu ifade eden Dr. Bal, sozlerini soyle surdurdu: “1931 yilinda akciger enzimleri uzerine yaptigi arastirmayla Nobel Odulu alan bilim adami Wolfart’in (Oksijensiz ortam, kanseri olusturmaktadir) soyleminde de oldugu gibi, oksijensiz ortamlarda hucreler uzerindeki genetik yapilanmada bozulmaya bagli olarak kanserlesme meyili artmaktadir. Kanser hucrelerinin, yine oksijensiz ortamda yayilim ozelligi fazlalasmaktadir. Dolayisiyla hucreleri ozonla oksijenize ettiginizde, kanseri onleyici durumun meydana gelebilmektedir. Kanser hastalarinin uygulanan tedavinin yaninda ozonla terapiyle daha fazla yarar saglamalarina yol acacak, temel anlamda bagisiklik sistemini guclendirecek ortam olusmaktadir.”
HEPATIT VE DAMAR HASTALIKLARINDA ETKILI
Ozonla tedavinin, damar hastaliklarinda cok yararlari bulundugunun gozlemlendigini, bu anlamda bircok hastaligin tedavisinde yaygin olarak kullanildigini bildiren Dr. Bal, romatizmal, sigara icimi kaynakli bacaklarda olusan hastaliklarla sekerin yan etkilerinde ve buna bagli olusan yaralarin tedavilerinde onemli yararlar saglandigini kaydetti. Dr. Bal, ozonun mikrop oldurucu ozelliginin de bulundugunu, mikrobik yaralarin dezenfeksiyonun yaninda gecmeyen ucuklarda, mesane hastaliklarinda ciddi sonuclar alindigini belirtti.
Dr. Bal, ozellikle B ve C tiplerindeki hepatit hastaliklarinda uygun tedavi dozlari verildiginde, karaciger enzimlerinde dusme, hastalarda iyilesme goruldugunu cok ciddi bilimsel dergilerdeki yayinlardan da teyit ettiklerini kaydetti. Dr. Bal, ozonla tedavinin bir diger olumlu sonucunun, “antiaging” ozelligi nedeniyle yaslanma etkilerinin geciktirilmesi olduguna isaret etti.
KIMLERE UYGULANMALI?
Dogal ortamlar disinda sanayi toplumlarinda yasayan yetiskin insanlarin ucte birinin bu tedaviden yararlanmasi gerektigini bildiren Dr. Bal, ozellikle yonetici hastaligi denilen kronik yorgunluk sendromunda olanlar, kanser hastalari, ailesinde siklikla kansere rastlananlarla romatizmal hastalarda yaygin olarak ozon kullanilmasi gerektigini soyledi ve iyilesmesi cok zor olan yatak yaralariyla bazi seker hastaligi kaynakli yaralarda da basarili sonuclar alindigini bildirdi.
VITAMINLERDEN DAHA ETKILI
Dr. Bal, ozonla tedavinin uzman kisiler tarafindan yapilmasinin onemine de isaret ederken, bu terapinin bilinen bir yan etkisinin olmadigini soyledi. Vitaminlerin bir cogunun sagladigindan daha fazla etki yaratan ozonun, kemoterapi ve radyoterapiyle normal hucrelerin hasar gormesini azaltici etkisinin de bulundugunu ifade eden Dr. Bal, “Bu tedaviyle insan hayatinin uzadigini soylemek biraz iddiali olabilir ama yaslanmayi geciktirdigini soyleyebiliriz. Dogal olarak hastaliklardan uzak ve daha dogal ortamda yasanmasiyla omur uzamaktadir” dedi.
Haber 3
Milyar dolarlik saglik yatirimi yolda..
Milyar dolarlik saglik yatirimi yolda
Cumhurbaskani'nin onaylamasi halinde dev saglik yatirimlarinin Turkiye'ye gelmesii bekleniyor..
22 Subat 2007 11:17
Cumhurbaskani Ahmet Necdet Sezer’in onayinda bekleyen Turkiye’de yabanci doktor calistirilmasina izin veren yasanin onaylanmasi halinde daha once temaslari kurulan Saudi-German Hospital (SGH) ve Dallah Grubu’nun Turkiye’de 1.3 milyar dolarlik saglik yatirimi yapmalari bekleniyor. Grubun Turkiye’de 15 hastaneden olusan bir saglik zinciri kuracagi, en buyuk projeyi de Istanbul’da gerceklestirecegi belirtiliyor. Agustos 2006’da Suudi Arabistan Krali Abdullah Bin Abdulaziz El Suud’un Turkiye ziyaretinde, iki grubun Turkiye’de yatirim planlari oldugu belirtilmisti. Suudi Arabistan ve
Birlesik Arap Emirlikleri yatirimcilarinin Avrupali ortaklariyla Istanbul icin mega projeleri bulunuyor. SGH CEO’su Makarem Batterjee Istanbul’da saglik kenti kurmayi planladiklarini, bu yatirima iliskin gorusmelerinin surdugunu aciklamisti.
Grubun yapacagi yatirim icinde hastane yaninda otel ve tip fakultesi de bulunuyor. Projenin ilk ayaginin Istanbul Kurtkoy’de yapilmasi planlaniyor. Bu arada Avrupa’daki doktorlarin issizlik verileri goz onunde bulunduruldugunda, cikan yasayla Avrupa’daki doktorlardan da Turkiye’ye gelmek isteyenlerin olacagi belirtiliyor. Su anda Italya’da 76 bin, Ispanya’da 20 bin, Almanya sekiz bin issiz hekim bulunuyor.
NEVIN BILGIN
Star
Cumhurbaskani'nin onaylamasi halinde dev saglik yatirimlarinin Turkiye'ye gelmesii bekleniyor..
22 Subat 2007 11:17
Cumhurbaskani Ahmet Necdet Sezer’in onayinda bekleyen Turkiye’de yabanci doktor calistirilmasina izin veren yasanin onaylanmasi halinde daha once temaslari kurulan Saudi-German Hospital (SGH) ve Dallah Grubu’nun Turkiye’de 1.3 milyar dolarlik saglik yatirimi yapmalari bekleniyor. Grubun Turkiye’de 15 hastaneden olusan bir saglik zinciri kuracagi, en buyuk projeyi de Istanbul’da gerceklestirecegi belirtiliyor. Agustos 2006’da Suudi Arabistan Krali Abdullah Bin Abdulaziz El Suud’un Turkiye ziyaretinde, iki grubun Turkiye’de yatirim planlari oldugu belirtilmisti. Suudi Arabistan ve
Birlesik Arap Emirlikleri yatirimcilarinin Avrupali ortaklariyla Istanbul icin mega projeleri bulunuyor. SGH CEO’su Makarem Batterjee Istanbul’da saglik kenti kurmayi planladiklarini, bu yatirima iliskin gorusmelerinin surdugunu aciklamisti.
Grubun yapacagi yatirim icinde hastane yaninda otel ve tip fakultesi de bulunuyor. Projenin ilk ayaginin Istanbul Kurtkoy’de yapilmasi planlaniyor. Bu arada Avrupa’daki doktorlarin issizlik verileri goz onunde bulunduruldugunda, cikan yasayla Avrupa’daki doktorlardan da Turkiye’ye gelmek isteyenlerin olacagi belirtiliyor. Su anda Italya’da 76 bin, Ispanya’da 20 bin, Almanya sekiz bin issiz hekim bulunuyor.
NEVIN BILGIN
Star
Izleyin ve SIGARAYI Birakin.!!
Bunlari Gordukten Sonra Hala Sigara Icecekmisiniz?! Buyrun Seyredin.
http://www.dosyaupload.net/download.php?file=865624
http://www.dosyaupload.net/download.php?file=865624
Beyin Ortadan Ikiye Bolunurse..
Bu baslikta eskiden epilepsi (sara) krizlerini onlemek amaciyla yapilan bir cesit cerrahi mudahale olan beynin corpus callosum’dan ikiye ayrilmasi durumunda ortaya cikan ilginc durumlari ele almak istiyorum.
Corpus callosum icin kisaca “kesildiginde split brain (boluk beyin) durumu ortaya cikan beyindeki sol lob sag lob arasi baglanti maddesi” diyebiliriz. Split brain’e sahip insanlarla yapilan deneylerde bir ornegi de yabanci el sendromu olan ilginc durumlar ortaya cikmaktadir. Bir diger deney soyledir:
(once on bilgiler) Yazmak icin sag elini kullanan insanlarda konusma merkezi %96 oraninda beynin sol lobundadir. Gozlerimizden gelen sinirler ise her insanda contralateraldir, yani sol gozun gordugunu sag lob ile, sag gozun gordugunu sol lob ile algilariz.
Split brain’e sahip (ve sag elini kullanan) kisiden once eliyle sol gozunu kapatmasi istenir ve kendisine bildik bir nesne gosterilir (ornegin cakmak). Cakmagi sag gozuyle goren kisi (bu bilgi sol beyin lobuna yani konusma merkezinin oldugu kisma gittigi icin) kolayca bunun ne oldugunu soyleyebilmektedir. ancak ayni kisiden sag gozunu kapatmasi istendiginde ve gene bildik bir nesne gosterildiginde (ornegin kalem) kisi ikinip sikilmakta, hicbir sey soyleyememektedir. Karsisindaki seyin ne oldugunu gayet iyi bilmektedir, alip yazabilir ornegin kalemle, ama soyleyemez ne oldugunu, cunku gorsel bilgi ile konusma fonksiyonu arasindaki bag kesilmistir. Kisi bunun ne oldugunu sag beyniyle, adinin nasil soylenecegini ise sol beyniyle bilmektedir. Peki sizce ortada gercekten sadece bir kisi mi vardir?
Yabanci el sendromu ise epilepsi hastalarinin krizlerden kurtulmak amaci ile, beyinlerinin iki yarisi arasindaki baglantiyi kesen bir ameliyat gecirdikten sonra, sol ellerinin kontrolden cikmasi durumudur. Hizla giderken arabanin direksiyonuna kirmak, yazi yazan sag eli engellemek ve hatta gece uykuda kisiyi bogmaya calismak gibi garip huylar gelistiyor sol el bu ameliyattan sonra ve ancak sag elin ya da diger insanlarin fiziksel baskisi sonucunda sakinlesebiliyor…
Rahatsiz edici bir goruse gore, beyinlerin baglantisi kesildikten sonra, iki ayri kisilik bir digerinin baskisindan kurtularak kendi yarikuresinde kralligini ilan ederek vucudun farkli bolgelerinin kontrolunu eline geciriyor…
alinti..
Corpus callosum icin kisaca “kesildiginde split brain (boluk beyin) durumu ortaya cikan beyindeki sol lob sag lob arasi baglanti maddesi” diyebiliriz. Split brain’e sahip insanlarla yapilan deneylerde bir ornegi de yabanci el sendromu olan ilginc durumlar ortaya cikmaktadir. Bir diger deney soyledir:
(once on bilgiler) Yazmak icin sag elini kullanan insanlarda konusma merkezi %96 oraninda beynin sol lobundadir. Gozlerimizden gelen sinirler ise her insanda contralateraldir, yani sol gozun gordugunu sag lob ile, sag gozun gordugunu sol lob ile algilariz.
Split brain’e sahip (ve sag elini kullanan) kisiden once eliyle sol gozunu kapatmasi istenir ve kendisine bildik bir nesne gosterilir (ornegin cakmak). Cakmagi sag gozuyle goren kisi (bu bilgi sol beyin lobuna yani konusma merkezinin oldugu kisma gittigi icin) kolayca bunun ne oldugunu soyleyebilmektedir. ancak ayni kisiden sag gozunu kapatmasi istendiginde ve gene bildik bir nesne gosterildiginde (ornegin kalem) kisi ikinip sikilmakta, hicbir sey soyleyememektedir. Karsisindaki seyin ne oldugunu gayet iyi bilmektedir, alip yazabilir ornegin kalemle, ama soyleyemez ne oldugunu, cunku gorsel bilgi ile konusma fonksiyonu arasindaki bag kesilmistir. Kisi bunun ne oldugunu sag beyniyle, adinin nasil soylenecegini ise sol beyniyle bilmektedir. Peki sizce ortada gercekten sadece bir kisi mi vardir?
Yabanci el sendromu ise epilepsi hastalarinin krizlerden kurtulmak amaci ile, beyinlerinin iki yarisi arasindaki baglantiyi kesen bir ameliyat gecirdikten sonra, sol ellerinin kontrolden cikmasi durumudur. Hizla giderken arabanin direksiyonuna kirmak, yazi yazan sag eli engellemek ve hatta gece uykuda kisiyi bogmaya calismak gibi garip huylar gelistiyor sol el bu ameliyattan sonra ve ancak sag elin ya da diger insanlarin fiziksel baskisi sonucunda sakinlesebiliyor…
Rahatsiz edici bir goruse gore, beyinlerin baglantisi kesildikten sonra, iki ayri kisilik bir digerinin baskisindan kurtularak kendi yarikuresinde kralligini ilan ederek vucudun farkli bolgelerinin kontrolunu eline geciriyor…
alinti..
Yaygin Anksiyete Bozuklulugi
Panik atakla karistirilan bu rahatsizlik hizla degisen yasan kosullariyla iliskili olabiliyor. Genc yasta olusmasina ragmen gec fark edilebiliyor..
Yaygin anksiyete bozuklugu son yillarda tanimlanmis oldukca sik gorulen ve ozellikle kadinlarda ve genclerde ortaya cikan bir psikiyatrik hastalikdir.
Oncelikle bir kiside yaygin anksiyetenin varligini dusunmek icin asiri bir endise halinin olmasi ve bunun kontrol edilemez olmasi gerekmektedir.
Klinik belirtileri:
-En az alti ay boyunca gunlerinin cogunda belli sayida olay ve faaliyetle ilgili (is ya da okul basarisi gibi) asiri endise ( kotu birsey olacakmis hissi)
-Bu endiseyi kontrol etmede kisinin zorlanmasi
-Huzursuzluk yada ucurumun kenarinda gibi hissetme
-Kolay yorulma
-Yogunlasma zorlugu ya da zihnin bosalmasi
-Irritabilite, cabuk irkilme hali, seslere karsi asiri duyarlilik
-Kas gerginligi
-Uyku bozuklugu (uykuya dalma ya da uykuyu surdurmede gucluk veye huzursuz, verimsiz uyku)
-Carpinti ya da kalp hizinda artma
-Terleme
-Titreme yada segirmeler
-Agiz kurulugu
-Nefes almada zorluk
-Bogulma hissi
-Gogus agrisi ya da rahatsizlik
-Bulanti ya da mide, barsak yakinmalari
-Basta sersemlik hissi, bayilacakmis gibi hissetme
-Kontrolunu yitirme cildirma korkusu
-Sicak ya da soguk basmasi
-Hissizlik ve karincalanma hissi
-Huzursuzluk, yerinde durmama ve gevseyememe
Bu hastalik en fazla panik atagi ile karisabilir. Bu iki hastalik siklikla birlikte gorulebilir ve yaygin anksiyete bozuklugu panik bozuluguna donusebilir.
Bu iki hastaligin birbirinden farklari;
Panik ataginda belirtiler ataklar halindedir ve ataklar beklenmedik bir zamanda aniden ortaya cikabilir. Yaygin anksiyete bozuklugunda bu belirtiler daha yaygindir ve ozellikle huzursuzluk, yerinde duramama, seslere karsi irkilme hali, irritabilite, uykuya dalma bozuklugu, konsantrasyon bozuklugu, gevseyememe hali daha belirgindir. Hayat olaylari ile ilgili asiri endise duyarlar.
Hastaligin gidisati
Yaygin anksiyete bozuklugunun baslangici erken yasda ve sinsidir. Genellikle 20 yas civarinda ortaya cikar. Ayrica cocuklar ve ergenlerde de gorulmektedir. Sinsi baslangicli oldugunda dolayi da hastalik basladikdan yillar sonra doktora basvurulur. Bedensel belirtiler on planda oldugundan dolayi da bu hastalar once dahiliye kliniklerine basvururlar. Hastaligin tanisinin gec ve zor konulmasi, psikiyatri kliniklerine gec basvurulmasi da hastaligin kroniklesmesine ve iyilesme oranlarinin dusuk olmasina sebep olmaktadir.
Nedenleri
Hastaligin genetik, norobiyolojik nedenleri var
Bunlarin disinda psikososyal nedenler de rol oynamaktadir.
Psikososyal nedenler;
-Ebeveyn tutumu: anksiyete bozukluklarinin gelismesinde aile iliskilerindeki bozukluklar onemli rol oynamaktadir.
Anne babanin cocugun ihtiyaclarina duyarsiz kalmasi, anne babanin cocuga karsi heyecan duymamasi, onu reddetmeleri, anne baba cocuk iliskisinin ters olmasi yani cocugun anne babanin duygusal ihtiyaclari icin gorevli olmasi. Bir kiside anksiyetenin fazla olmasinda cocuklugunda aile tarfindan yetersiz bakilmasi kadar asiri koruyucu tutumun da rolu vardir.
Hayat olaylari ve travmalar;
Yaygin anksiyete bozuklugu olan kisilerde anne babanin erken olumune sik rastlanmaktadir.
Bosanma, evlilik sorunlari
Is kaybi
Okul sorunlari
Maddi sorunlar rol oynamaktadir.
Tedavi
Bircok ilac bu hastaligin tedavisinde etkilidir. Hastalik erken yaslarda basladigi icin ve kroniklesmeye meyilli oldugundan uzun sureli tedavi gerekmektedir. Ilac tedavisiyle birlikte psikoterapi ozellikle kognitif davranisci terapi tedavi basarisini artirmaktadir.
Yaygin anksiyete bozuklugu son yillarda tanimlanmis oldukca sik gorulen ve ozellikle kadinlarda ve genclerde ortaya cikan bir psikiyatrik hastalikdir.
Oncelikle bir kiside yaygin anksiyetenin varligini dusunmek icin asiri bir endise halinin olmasi ve bunun kontrol edilemez olmasi gerekmektedir.
Klinik belirtileri:
-En az alti ay boyunca gunlerinin cogunda belli sayida olay ve faaliyetle ilgili (is ya da okul basarisi gibi) asiri endise ( kotu birsey olacakmis hissi)
-Bu endiseyi kontrol etmede kisinin zorlanmasi
-Huzursuzluk yada ucurumun kenarinda gibi hissetme
-Kolay yorulma
-Yogunlasma zorlugu ya da zihnin bosalmasi
-Irritabilite, cabuk irkilme hali, seslere karsi asiri duyarlilik
-Kas gerginligi
-Uyku bozuklugu (uykuya dalma ya da uykuyu surdurmede gucluk veye huzursuz, verimsiz uyku)
-Carpinti ya da kalp hizinda artma
-Terleme
-Titreme yada segirmeler
-Agiz kurulugu
-Nefes almada zorluk
-Bogulma hissi
-Gogus agrisi ya da rahatsizlik
-Bulanti ya da mide, barsak yakinmalari
-Basta sersemlik hissi, bayilacakmis gibi hissetme
-Kontrolunu yitirme cildirma korkusu
-Sicak ya da soguk basmasi
-Hissizlik ve karincalanma hissi
-Huzursuzluk, yerinde durmama ve gevseyememe
Bu hastalik en fazla panik atagi ile karisabilir. Bu iki hastalik siklikla birlikte gorulebilir ve yaygin anksiyete bozuklugu panik bozuluguna donusebilir.
Bu iki hastaligin birbirinden farklari;
Panik ataginda belirtiler ataklar halindedir ve ataklar beklenmedik bir zamanda aniden ortaya cikabilir. Yaygin anksiyete bozuklugunda bu belirtiler daha yaygindir ve ozellikle huzursuzluk, yerinde duramama, seslere karsi irkilme hali, irritabilite, uykuya dalma bozuklugu, konsantrasyon bozuklugu, gevseyememe hali daha belirgindir. Hayat olaylari ile ilgili asiri endise duyarlar.
Hastaligin gidisati
Yaygin anksiyete bozuklugunun baslangici erken yasda ve sinsidir. Genellikle 20 yas civarinda ortaya cikar. Ayrica cocuklar ve ergenlerde de gorulmektedir. Sinsi baslangicli oldugunda dolayi da hastalik basladikdan yillar sonra doktora basvurulur. Bedensel belirtiler on planda oldugundan dolayi da bu hastalar once dahiliye kliniklerine basvururlar. Hastaligin tanisinin gec ve zor konulmasi, psikiyatri kliniklerine gec basvurulmasi da hastaligin kroniklesmesine ve iyilesme oranlarinin dusuk olmasina sebep olmaktadir.
Nedenleri
Hastaligin genetik, norobiyolojik nedenleri var
Bunlarin disinda psikososyal nedenler de rol oynamaktadir.
Psikososyal nedenler;
-Ebeveyn tutumu: anksiyete bozukluklarinin gelismesinde aile iliskilerindeki bozukluklar onemli rol oynamaktadir.
Anne babanin cocugun ihtiyaclarina duyarsiz kalmasi, anne babanin cocuga karsi heyecan duymamasi, onu reddetmeleri, anne baba cocuk iliskisinin ters olmasi yani cocugun anne babanin duygusal ihtiyaclari icin gorevli olmasi. Bir kiside anksiyetenin fazla olmasinda cocuklugunda aile tarfindan yetersiz bakilmasi kadar asiri koruyucu tutumun da rolu vardir.
Hayat olaylari ve travmalar;
Yaygin anksiyete bozuklugu olan kisilerde anne babanin erken olumune sik rastlanmaktadir.
Bosanma, evlilik sorunlari
Is kaybi
Okul sorunlari
Maddi sorunlar rol oynamaktadir.
Tedavi
Bircok ilac bu hastaligin tedavisinde etkilidir. Hastalik erken yaslarda basladigi icin ve kroniklesmeye meyilli oldugundan uzun sureli tedavi gerekmektedir. Ilac tedavisiyle birlikte psikoterapi ozellikle kognitif davranisci terapi tedavi basarisini artirmaktadir.
ONEMLI::::AIDS Nedir ?
AIDS, bulasici bir hastaliktir. Mikrobu HIV adi verilen virustur. HIV, girdigi vucudun, mikroplara karsi koyma yetenegini saglayan bagisiklik sistemini etkileyip, giderek cokertir. Bunun sonucunda direnci azalan vucutta, HIV'in etkisi yaninda, cesitli mikroplar (bakteri, mantar, virus, protozon) deri, solunum, sindirim, merkez sinir sistemi gibi muhtelif doku ve organlara yerlesip hastaliklar olusturur. Ayrica vucutta bazi kanserler gelisebilir. AIDS'in kesin tedavisi henuz bulunamamistir. AZT, DDI, DDC gibi ilaclarin yararli oldugu bildirilmektedir. Aids Hastaligi Belirtileri HIV bulastiktan sonra, kisinin yasam kosullarina ve vucut direncine gore AIDS hastaligi belirtileri 5-10 yil, belki de daha sonra ortaya cikar. HIV infekte kisi, bu surede saglikli gorunustedir. Gerekli onlemleri almazsa hastaligi baskalarina bulastirabilir. HIV, bulastigi vucutta cesitli hucrelere, ozellikle CD4T kan hucrelerine yerleserek cogalir. Zarar goren CD4T hucreleri giderek azalirlar ve bunun sonucu olarak vucudun bagisiklik sistemi yikima ugrar. Vucut direnci zayiflayan hastada, normalde zararsiz olan, hafif gecen ya da ender rastlanan bazi hastaliklar belirir (ucuk, zona, pamukcuk, tuberkuloz, akciger infeksiyonu). Ayrica lenf bezlerinde buyumeler, halsizlik, istahsizlik, nedeni bilinmeyen uzun sureli ates, gece terlemeleri, kilo kaybi, ishal, oksuruk, cinsel organlarda uzun sureli yaralar gibi belirtiler ortaya cikar. Kiside bu belirtilerden ancak birkac tanesinin bir arada bulunmasi durumunda AIDS dusunulmelidir. Kaposi sarkomu, bazi lenfomalar, beyin, akciger ve goz iltihaplari da HIV infeksiyonunu dusunduren onemli belirtilerdendir. AIDS hastasinin ANTI HIV testi pozitiftir. HIV Nasil Bulasir? Kan, cinsel iliski ve anneden bebege olmak uzere uc yolla bulasir. Kan ile Bulasir AIDS hastasinin ve tasiyicinin kaninda HIV bulunur. HIV'li kanla, cesitli sekillerde bulasma olur. Kontrolsuz kan nakli ile bulasir. Kullanilmis ve dezenfekte edilmemis siringa, igne, cerrahi aletler, dis hekimligi aletleri, kesici ve delici aletler (jilet, makas), dovme aletleri ve akupunktur igneleri ile bulasir. Damarici uyusturucu kullananlarin paylastiklari igne, enjektor ve uyusturucu madde eritilen kasiklarla bircok kisiye bulasma olur. HIV'li erkek ve kadinin cinsel organlarindaki kanamalarin ve adet kaninin penise, vaginaya ve agiza temasi ile bulasma olabilir. HIV'li organ, doku ve sperm nakli ile de bulasma olur. Cinsel Iliski ile Bulasir HIV, kanda bulundugu gibi erkegin sperm sivisinda, kadinin vagina salgisinda da bulunur. Cinsel iliski sirasinda vagina, penis, anus mukozasindan veya agizdaki zedelenmis doku veya catlaklardan vucuda girerek erkekten kadina, kadindan erkege, erkekten erkege, kadindan kadina bulasabilir. AIDS'ten baska cinsel iliski ile bulasan en onemli hastaliklar; belsoguklugu, frengi ve viral hepatit (sarilik) dir. Anneden Bebege Bulasir HIV, infekte anneden bebegine gebelik, dogum, emzirme sirasinda bulasir. HIV pozitif kadinin doguracagi cocuga HIV'in gecme orani %30 kadardir. Sutle gecebilme orani fazla olmamakla birlikte infekte annelere emzirme onerilmez. Gebelik ve HIV ile ilgili bilgiler icin AIDS Danisma Merkezi'ne basvurun. HIV'in Bulasmadigi Durumlar HIV gunluk yasamda, ayni odada bulunma, ayni okulda okuma, ayni havayi soluma ile bulasmaz. HIV saglam deriden gecemez. Tukuruk, gozyasi, ter, aksirik, oksuruk, idrar, diski El sikma, deriye dokunma, oksama, kucaklama, masum opusme Yiyecekler, icecekler, catal, kasik, bardak, tabak, telefon Tuvalet, dus, cesme muslugu, yuzme havuzu, deniz, sauna, hamam Sivrisinek ve diger boceklerin sokmasi Hayvanlar HIV'in bulasmasina neden olamazlar. Aids'ten Nasil Korunmali? Kontrolsuz kan nakli ve HIV'li kana bulasmis aletlerin kullanilmasina izin vermeyin. Kan naklinde, AIDS testi yapilmamis kontrolsuz kan asla kullanilmamali, test sonucu negatif kan kullanilmalidir. Kullanilmis ve dezenfekte edilmemis siringa, igne, cerrahi aletler, jilet, makas, dis hekimligi aletleri, dovme aletleri, akupunktur ignelerini kesinlikle kullanmayin ve size kullanilmasina izin vermeyin. Boyle islemlerde arac-gerec bir kez kullanilip atilmali ya da kullanilan aletler kesinlikle dezenfekte veya steril edilmelidir. Bedeniniz sizindir. Size uygulacak islemler sirasinda akliniza takilan sorulari karsinizdakine sormaktan cekinmeyin. HIV pozitif kisi, test sonucunu ogrendikten sonra kesinlikle kan vermemelidir. Onlem Almadan Cinsel Iliskiye Girmeyin! HIV her turlu cinsel iliski ile bulasir. Guvenli cinsel yasam kurallarina uyarak cinsel yolla bulasmadan korunmak mumkundur. Cinsel iliskide koruyucu kilif = prezervatif (kondom, kaput) kullanin. Kurdugunuz iliskinin tehlikeli olmayacagini dusunseniz bile prezervatif kullanimini ihmal etmeyin. HIV infekte kisi kendisini ve cinsel esini korumak icin her turlu cinsel iliskisinde prezervatif kullanilmalidir. Prezervatif Nasil Kullanilmalidir? Penis tam diklesmeli, uc kismi iki parmakla tutulan prezervatif diger elle penisin basina fazla gerilmeden gecirilmelidir. Uzerine gliserin gibi suda eritilmis madde surulmelidir (marka adlari: Hyalomiel, Try, Sensilube, Taid, Ky, Premicia). Vazelin ve krem kullanilmaz. Cogumuz HIV'in fahiselerde, uyusturucu kullananlarda, escinsellerde bulundugunu ve kendimize HIV'in gecmeyecegini saniriz. Ancak AIDS belirli bir sosyal grubun hastaligi degildir. Hastaligin mikrobu olan HIV cins, irk, din, yas farki gozetmeden her birimize bulasabilir. HIV/AIDS'lilere dostluk ve sefkat gosterelim, destek verelim, sevgi ile yaklasalim. Aids'e Karsi Guvenli Cinsel Yasam Nedir? Cinsel yasamini guvence altina almak isteyenler icin secenekler vardir. HIV tasiyan kisi ile karsilikli sadakate dayali iliski kurmak Vaginal, anal, oral (kadin veya erkek) tum cinsel iliskilerde prezervatif kullanmak Cinsel birlesme yerine oksamak, opmek, masturbasyon, masaj gibi iliskilerle yetinmek. HIV'in Bulasma Firsatlarini Engelle Cinsel es sayisinin fazlaliginin bulasma riskini arttiran bir faktor oldugu bilinmelidir. Cinsel yolla size bulasan bir hastaliginiz varsa guvencesiz iliski ile hastaligin baskasina bulasacagini ve HIV'in size bulasma olasiliginin artacagini unutmayin. Alkol ve uyusturucular dogru ve saglikli dusunmeyi engelleyerek, cinsel iliski sirasinda olumsuz davranislara neden olabilr. Baskasinin ic camasirlarini kullanmakla AIDS bulasmasa da belsoguklugu, mantar hastaliklari, uyuz bocegi, kasik biti gecebilir. Laboratuar Tanisi HIV infekte ettigi vucutta, cesitli hucre ve dokulara yerlesir. HIV enfiksiyonlu kisi yasaminin sonunda dek "HIV TASIYICISI" olarak kalir. HIV tasiyan kisiye "HIV POZITIF" veya "HIV INFEKTE" denir. Bunu belirtmek icin ANTI-HIV (ELISA) testi yapilir. HIV'e karsi vucutta 2-3 ayda antikorlar olusur. Bu antikorlar kan serumunda ANTI-HIV testi ile saptanir. Test yaptirmak isteyen bilgi almali ve kendi iradesi ile test yaptirma karari vermelidir. Testin sonucu pozitif ise (seropozitif) kisi HIV infekte demektir. HIV'in Oldurulmesi HIV dis ortamda birkac saatte, kurudugunda yarim saatte olur. HIV kurumus kanda da kisa zamanda olur. HIV'li maddelerin (kan, sperm, vagina salgisi) bulundugu esyalari birkac dakika kaynatarak ya da 60 derecede 30 dakika isitarak HIV'i oldurebilirsiniz. Sulandirilmis camasir suyu, temas ettigi HIV'i 30 dakika icince oldurur. Sodyum hipeklorit, camasir suyunda bulunan etkili maddedir, icinde klor vardir. Camasir suyu sisesinin uzerindeki tarifeye gore (genellikle 10 kez) sulandirilarak kullanilir. Sulandirilan camasir suyunda klor kokusu bulunmalidir. Camasir suyu kullanilacagi zaman 10 kez sulandirilmalidir, durmakla bozulur. Camasir suyu madensel esyaya zarar verir. Su veya sabunla iyice yikama ile butun mikroplar gibi HIV'de deriden uzaklastirilir. Yikandiktan sonra derinin alkol ile temizlenmesi uygun olur. Yaralanma oldugunda yara yeri once sabun ve su ile yikanmali, ardindan tenturdiyot veya betadin gibi bir antiseptik uygulanmalidir. HIV'I Olduren Diger Maddeler Bacteranios D, Buraton 10F, Cidex, Gigasept, Lysetol V, Presept, Steranios, Virkon'dur. Daha cok hastanelerde kullanilmak uzere uretilmis olan bu maddelerin kullanimlari prospektuslerinde yazilidir. Ultraviyole ile isinlanma HIV'in yok edilmesi icin onerilmeyen bir yontemdir. Ultraviyole isini dogrudan temas ettigi yuzeydeki mikroplari oldurur. Cismin altinda bulunan mikroplari olduremez. |
Losemi orta yasi da tehdit ediyor
Turk Hematoloji Dernegi Baskani Prof. Dr. Muhit Ozcan, kemik iliginin kotu huylu bir hastaligi olan Kronik Myeloid Losemi'nin 40 yas ustunde daha sik goruldugunu soyledi. Prof. Dr. Ozcan, Kronik Myeloid Losemi'nin (KML) 100 yili askin bir suredir bilinmesine ragmen hastalara son ceyrek yuzyilda sifa saglandigini belirtti. Hastaligi ''dort kardesli bir ailenin en saldirgan kardesi'' olarak tanimlayan Ozcan, ''Kemik iliginin kotu huylu bir hastaligi olan Kronik Myeloid Losemi 40 yas ustunde daha sik goruluyor. 20 ve 30'lu yaslarda ise risk artmaya basliyor'' dedi. Ozcan, ''Bu hastalik ya rutin bir kontrol sirasinda yapilan kan testi ya dalak buyumesi ya da halsizlik, titreme, ates ve kendini iyi hissetmeme gibi nedenlerle kisinin doktora basvurmasi sonucu ortaya cikiyor. Yani daha cok tesaduf sonucu tani konuluyor'' dedi. Su ana kadar hastaligin 'sigara ve kanser' benzeri bir baglantisinin gosterilemedigini belirten Ozcan, ''O nedenle yilda bir kez yapilacak kan testi bu hastaligin tanisi icin onemli'' diye konustu. Turkiye'de yilda yaklasik bin yeni hastanin ortaya ciktigini tahmin eden Ozcan, ''Tanidan sonra tedavisiz ortalama yasam suresi 2.5 yildir. Bu hastalikta sifayi saglayan kok hucre naklidir. Ancak bunun yani sira ilac tedavisi de uygulaniyor. Ilac tedavisi ile 10-15 yilini dolduran hastalarimiz var'' dedi. |
Saglik ve guzellik icin su
|