11 Mayıs 2007 Cuma

Sürekli Oturmak Zararlı!...



Bilgisayar basinda, ofis masasinda ya da evdeki calisma masasinda...

gün boyu oturarak çalışanların zamanla kemikleri zayıflıyor, kan damarları daralıyor ve kaslarının şekli bozuluyor. Çaresi saatte bir ayağa kalkıp dolaşmak... Her 10 kişiden yedi ile dokuzu bel, her 100 kişiden 30-60'ı boyun ağrısı çekiyor. Bu durumun sorumlularından birinin de sürekli oturarak ya da uzun süre ayakta durarak çalışmak olduğuna dikkat çekiliyor. Gazeteciler, ogrenciler, memurlar, doktorlar, muhasebeciler, operatörler ve tezgâhtarlar en çok risk altında olanlar.


Yatarak dinlenin
Sürekli oturan insanın kemiklerinin zayıfladığını, bel, boyun ağrıları meydana geldiğini, damarların daraldığını, kasların boyunun kısaldığını, esnekliğin azaldığını, eklemlerin şeklinin bozulduğunu belirten doktorlar, ağrılara engel olmanın saat başı ayakta gezinmek olduğunu ifade ederek, yatarak dinlenmenin de ağrılara iyi geldiğini kaydettiler


İşte en ideal oturma biçimi!
Gün boyu oturmak söz konusu olduğunda en ideali 'rahat etmek'. Gün boyu masa karşısında 'dirsek çürütürken' yandaki gibi ideal şartlara sahip olamayanların dikkat etmesi gerekenlerse şunlar: Sırtınız dik olmalı. Masa, çalışırken eğilmenizi gerektirmeyecek yükseklikte ve uzaklıkta olmalı. Masayla vücut arasında kolları esnekçe kullanmayı sağlayacak bir oran bulunmalı. Doğru oturuş pozisyonunu koruyabilmek için bulunulan ortamın aydınlatması ve ısısının da kişinin rahat edebileceği durumda olması gerekiyor. Tüm bunlar sağlandığında bile, bir saatte bir kalkıp 5-10 dakika dolaşarak kasları hareket ettirmek gerekiyor.


Prof. Dr. Halil Koyuncu

Kaynak:
Worldmedline

Vitaminler, Soru ve Cevaplar

Soru: Vücut, gereksinimi olan vitamini kendisi üretebilir mi?...

Soru: Vitaminler şişmanlatır mı?
Cevap: Hayır; kalori değerleri yoktur. Fakat, vitamin preparatları ince bir şeker tabakasıyla kaplandıklarından, birkaç kalori içermektedir. Bu miktar, ihmal edilebilir düzeydedir.


Soru: Vitamin preparatları iştah açar mı?
Cevap: Başta A, B1 ve C olmak üzere yeterince vitamin alınmadığında iştahta azalma meydana gelir ve vitamin alınmaya başlanmasıyla birlikte iştah artışı olur. Vitamin dengenizde bozukluk yoksa, ekstra vitamin almanızın iştahınıza hiçbir etkisi olmaz.


Soru: Vücut, gereksinimi olan vitamini kendisi üretebilir mi?
Cevap: Hayır; az miktarda D vitamini ve niasin dışında vücutta vitamin yapımı söz konusu değildir. Bu nedenle vitaminleri besinlerle dışarıdan almak dumundayız.


Soru: Taze sebze ve meyvelerin vitamin içerikleri değişken midir?
Cevap: Evet; hem de çok. İklim ve toprak, ürünün olgun olup olmayışı, ürünü toplama yöntemleri, taşınması ve depolanması gibi pek çok etmen, vitamin içeriğini etkiler.


Soru: Kilolu kişilerde de vitamin eksikliği olabilir mi?
Cevap: Evet; kalori yönünden zengin besinler, vitamin içeriği yönünden fakir olabildiğinden, kilolu kişilerde de vitamin eksikliği söz konusu olabilir. Karbonhidrat ya da yağ oranı yüksek bir diyet, vücutta kilo artışına yol açarken, vitamin gereksinimini de artırır.


Soru: Vitamin alımının özellikle önemli olduğu dönemler ya da vitamin gereksinimini
artıran alışkanlıklar var mıdır?
Cevap: Evet. Ergenlik çağındakiler, yaşlılar, rejim yapanlar ve alkolikler genellikle iyi beslenemediklerinden yeterli düzeyde vitamin alamazlar. Gebe ve emzikli kadınlar, sigara içenler ve doğum kontrol hapı kullananların vitamin gereksinimleri fazladır. Bu nedenle doktorlar, latent vitamin eksikliğini önlemek üzere bu kişilere vitamin ve mineral içeren preparatlar kullanmalarını tavsiye ederler.


Soru: Kilo vermek amacıyla rejim uygularken, yeterince vitamin alabiliyor muyuz?
Cevap: Kilo vermek amacıyla bilinçli bir rejim uygulamak, sanıldığı kadar kolay değildir. Diyetisyenler, günlük 67000kj (1600 kalori) ya da bunun da altında kalori içeren günlük diyetle, vitamin ihtiyacımızı karşılayamayacağımız görüşündeler. Ayrıca, zayıflama rejimlerinin pek çoğu tek yönlü beslenmeye yönelik olduğundan, rejim yapan bir kişinin gereksinim duyduğu vitamin miktarını besinlerle karşılayabilmesi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, özellikle uzun süreli bir rejim programı uygulayanlara vitamin preparatları önerilir.


Soru: Vitamin eksikliğine yaşlılarda neden sık rastlanır?
Cevap: Yaşlılar genellikle pek iştahlı değildirler ve az yerler. Bunun dışında, dişlerle ilgili sorunlar, parasızlık ve yalnızlık nedeniyle beslenmeye yeterince özen göstermeme gibi nedenler de yaşlıların yeterince vitamin alamayışında etkendir. İleri yaşlarda, barsaklardan vitamin emilimi de bozulduğundan, vitamin içeriği artırılmış besinler ya da vitamin preparatları kullanılmalıdır.


Soru: Doğum kontrol haplarının vitamin gereksinimini artırdığı doğru mudur?
Cevap: Doğun kontrol haplarındaki östrojenin, başta B6 olmak üzere vitamin dengesini bozduğu bilinmektedir. Östrojen içeriği yüksek doğum kontrol hapları kullanıyorsanız, B6 ve folik asit içeren preparatlar kullanmanız gerekebilir. Vitamin kullanımına başlamadan önce doktorunuza danışın.


Soru: Sigara içenlerin C vitamini gereksinimi normalden fazla madır?
Cevap: Evet. Sigara içenler, daha fazla C vitamini yakarlar. Araştırma sonuçları, sigara tiryakilerinin (günde en az 20 sigara içenler) içmeyenlere oranla % 40 daha fazla C vitaminine gereksinim duyduğunu göstermiştir.


Soru: Alkollü içkiler, almamız gereken vitamin miktarını etkiler mi?
Cevap: Sürekli ve fazla miktarda alkol tüketimi, başta C, B1, B6 ve folik asit olmak üzere vitamin emilim ve kullanımını bozar. Bundan başka, fazla miktarda alkolle alınan yüksek kalori, iştahta azalmaya yol açarak, yiyecek tüketimi, dolayısıyla da vitamin alımında azalmaya neden olur. Bu gibi durumlarda vücudun vitamin açığını kapatmak için vitamin preparatları alınması gerekir. Bununla birlikte vitaminler, alkolizmin yarattığı diğer sorunların ortadan kaldırılmasında hiçbir etkisi yoktur.



Soru: Doğal ve yapay vitaminler arasında fark var mıdır?
Cevap: Hayır. Sentetik vitaminler, besinlerdeki vitaminlerle aynı kimyasal yapıya sahiptirler. Vücudunuz için vitaminin ne şekilde yapılmış olduğu önemli değildir.


Soru: Bir B vitamini kompleksi ya da multivitamin kullanırken niçin insanın idrarı
parlak ve sarı bir renk alır?
Cevap: Bundan endişelenecek hiçbir şey yoktur. Eğer vücudunuzun kullanabileceğinden daha fazla miktarda vitamin almaktaysanız, artan miktar direkt olarak idrara çıkacaktır. Bu renkle, özellikle yüksek miktarda B2 vitamini (riboflavin) alındığında karşılaşılır.


Soru: Vitaminleri neden sık olarak kozmetiklerin içinde görmekteyiz?
Cevap: A, E vitaminlerive pantenol sağlıklı bir cilt için çok önemlidir. Örneğin A vitamini deri hücrelerinin rejenerasyonunu artırır; E vitamini ultraviyole ışığının negatif etkilerine karşı koruma sağlar ve derideki nemi tutar; pantenol de derinin kurumasını önler ve antienflamatuvar etki gösterir.


Soru: Bir atlet, vitamin hapları aldığı zaman doping yapmış olur mu?
Cevap: Hayır. Vitaminler kişiyi formda tutmaya yarayabilir, fakat performansı normal fiziksel sınırların ötesine taşıyamaz.


Soru: Vitaminlerin, vücuttaki tehlikeli "serbest radikaller " ile savaştığı konusunda her
geçen gün daha fazla şey duyuyoruz. Bunan anlamı nedir?
Cevap: Serbest radikaller, hava kirliliği, sigara ve diğer birçok başka faktörle oluşan reaktif ve saldırgan maddelerdir. Bazı koşullarda tehhikeli olabilmektedirler, çünkü fazla miktarda yapıldıklarında vücut doku ve hücrelerine saldırarak oksidasyona neden olabilirler. Son araştırmalar, C ve E vitaminleri ve beta-karotenin, birçok vücut dokusunu serbest radikallere karşı koruduğunu ortaya koymuştur.


Soru: Vücudumuz için gerekli olan vitaminlerin tümünü besinlerle alabilir miyiz?
Cevap: Evet; eğer yeterli ve dengeli besleniyorsanız gereken tüm vitamini besinlerle almanız mümkündür. Günde 4 porsiyon sebze ve meyve, 4 porsiyon hububat, 2 porsiyon süt veya süt ürünleri, 2 porsiyon et ve yumurta gibi protein içeriği zengin besinler alındığında, gerekli tüm vitaminler alınmış olur. Diyetiniz bu dört besin grubundan herhangi birini içermiyorsa, ya da her birinden çok az miktarda yiyorsanız, gereksiniminiz olan vitaminlerin tümünü besinlerden almanız mümkün olmaz.


Soru: Gizli vitamin eksikliği nedir?
Cevap: Gizli vitamin eksikliği kendini huzursuzluk, iştahsızlık ve yorgunluk gibi spesifik olmayan semptomlarla belli eder. Kısa ya da orta dönemde genel durumun bozulmasına neden olur, uzun dönemde kronik hastalık gelişimine yol açar.


Soru: Vitamin eksikliğine yol açan nedenler nelerdir?
Cevap:
· Yoksulluk ya da sıkı rejim nedeniyle yetersiz beslenme.
· Bilgisizlik, beslenmeyle ilgili tabu ya da alışkanlıklar, dişlerle ilgili sorunlar yada apati nedeniyle dengesiz beslenme.
· Büyüme çağındaki çocuklarda, sigara içenlerde, doğum kontrol hapı kullananlarda, hamilelikve laktasyonda, ciddi enfeksiyonlarda veya uzun süreli ilaç tedavisi sırasında vitamin gereksinimin artması.
· Yaşlılar, alkolikler ve uzun süre ilaç tedavisi altında olanlarda meydana gelen sindirimve emilim bozuklukları nedeniyle vitamin eksikliği ortaaya çıkabilir.


Soru: İlaç kullanımı vitamin gereksinimini etkiler mi?
Cevap: Evet. Bazı ilaçların düzenli olarak kullanımı, vitaminlerin emilim, kullanım, depolanım ve atılımını etkileyebileceğinden, vücudun vitamin dengesini bozabilir. Bu ilaçlar arasında antibiyotikler (B2 ve C vitamini gereksinimini etkiler), oral kontraseptifler (B6 ve folikasit), trankilizanlar (B2), ağrı kesiciler (folik asıt, C vitamini) ve diüretikler (folik asit) sayılabilir.


Soru: Kadınlar, erkeklere oranla beslenme bozukluklarına daha mı duyarlıdırlar?
Cevap: Kadınlar, genel olarak risk faktörlerine erkeklerden daha çok maruz kaldıklarından, beslenme bozukluklarına da erkeklerden daha duyarlı oldukları söylenebilir. Öncelikle, kadınların çoğunun kalori gereksinimi ve aldıkları kalori miktarı erkeklerden azdır. Bu nedenle, yeterli vitamin ve mineral alımını sağlayabilmek için, besinsel içeriği yoğun bir diyet uygulamaları gerekir. Kadınların kalsiyum ve demir gereksinimi erkeklerden fazladır. Gebelik, laktasyon ve oral kontraseptif kullanımı vücudun vitamin dengesini bozar; vitamin eksikliği, bazı kadınların yakındığı premenstrüel şikayetlere de neden olabilir.


Soru: B6 vitamini premenstrüelsendrom semptomlarını giderebilir mi?
Cevap: Memelerde hassasiyet, baş ağrısı, tansiyon, huzursuzluk ve gaz oluşumu gibi premenstrüel semptomları geçici hormonal dengesizliğe bağlıdır ve daha fazla B6 vitaminlerine erek duyulur. B6 tedavisi çoğu zaman başarılı sonuç vermektedir.


Soru: Güneş altında yeterli süre kalındığında vücudun D vitamin gereksinimi
karşılanmış olur mu?
Cevap: Normal bir yetişkinin D vitamini gereksinimi, yeterli süre güneş ışığı alınmasıyla karşılanabilir. D vitamini, iskelet yapısının oluşumu ve gelişiminde çok önemli role sahip olduğundan, bebeklerin, çocukların, hamile ve emzikli kadınların D vitamini ihtiyaçları daha fazladır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, derinin zamanla D vitamini sentezleme yetisini kaybettiğini gösterdiğinden, yaşlıların da D vitamini takviyesine gereksinimi olduğu anlaşılmıştır.




Kaynak
Worldmedline

'Botox'la aşırı terlemeye son!

Terlemek vücut için doğal, fizyolojik bir olay. Özellikle yaz aylarında terden şikayet edenlerin sayısı artıyor. Ama bir grup var ki onların derdi yaz-kış, aşırı miktarda terlemek. Öyle ki biriyle tokalaşmaktan, önemli bir toplantıda takım elbise giymekten korkuyorlar.

Bir hastalık olan aşırı terlemek (hiperhidroz), toplumda yüzde bir oranında görülüyor.

Bölgesel aşırı terlemeye (Eller, ayaklar, koltuk altları) karşı ilaç tedavisi, iyontoforez tedavi ve cerrahi yöntemler uygulanıyor. Yüzdeki kırışıklıklara karşı kullanılan botox da son iki yıldır aşırı terlemeye karşı uygulanıyor.

Bir yıldır, 22 hastanın aşırı terlemesini botox kullanarak tedavi eden Fransız Meme Hastalıkları Derneği, İtalyan Estetik Tıp Akademisi ve İtalyan Saç Hastalıkları Derneği üyesi Op. Dr. Hasan Subaşı, "Tıpta en iyi kararlar, gerektiği zaman yapılan tedavilerdir. Bu genel bir prensiptir. 'Ben terliyorum, hiç terlemesem' diyen bir kişiye prensip olarak bu tedavi yöntemini uygulamıyorum, çünkü terlemenin başka tedavileri de var. Tek yöntem botox değil. Bir pudra olan alüminyum hidroksid kristaller, terleme için en etkin maddedir. Bu pudra teri kesiyorsa başka bir yönteme gerek yok. Hastalar genelde birçok yöntemi deneyerek geliyor. Cerrahi ise pire için yorgan yakmak olur. Başarı oranının çok yüksek olacağını sanmıyorum" diyor.

Önce nişasta sonra botoks
Botox ile aşırı terlemeyi önleyen Subaşı, tedavi hakkında bilgi verdi: "Botox, estetik amaçlı kullanıldığında adale arkasına yapılır. Terleme tedavisinde ise tekniği değişik. Botox, aşırı terleme tedavisinde ter bezlerine giden sinirleri etkiliyor. Tamamen cilt içine yapılıyor. Koltuk altına uygulanırken, steril gazla terleyen bölge temizleniyor. Kuruduktan sonra baticon sürülüyor. Birkaç dakika kuruması bekleniyor. Daha sonra bu bölge nişasta ile pudralanıyor. Bir-iki dakika sonra makyaj fırçasıyla nişasta koltuk altından kaldırılıyor. İyot, ter ve nişasta bir araya gelince renk reaksiyonu yapıyor. Terleyen yerler siyah noktalar şeklinde ortaya çıkıyor. Lekelerin bulunduğu yeri kalemle çevreleyip 2 cm'lik karelere bölüyoruz. Her karenin tam ortasına botox'u cilt içine enjekte ediyoruz. Bu yöntemin herhangi bir yan etkisi yok."

"Bu tedavi yöntemi ellere ayaklara uygulanıyor mu?" sorusunu Op. Dr. Hasan Subaşı, şöyle yanıtladı: "Ben bu yöntemi muayenehane ortamında koltuk altına uyguluyorum. Anestezi uzmanı ile birlikte çalışılırsa ellere ve ayaklara da uygulanabilir. Çünkü ellere ve ayaklara uygulamak için büyük sinirlere anestezi yapmak gerekiyor."

Tedavinin etkisinin bir yıla kadar çıktığını belirten Subaşı, "İstatistiklere göre; sekiz ayda başarı oranı yüzde 83, sekiz ayı aşınca bu oran yüzde 70'lere iniyor. Gerek duyulursa eksik olan yerlere botox yapmak için hastayı 15 gün sonra kontrole çağırıyorum. Bu güne dek gerekmedi. Bir iki nokta kaçırsam bile hasta buna razı, böyle kalmasını tercih ediyor. Bazı hastalar koltuk altının kupkuru olmasını değil de terlemenin sadece bir-iki noktada olmasını istiyorlar" diyor.

Enfeksiyon ve diyabet terletiyor
Terleme vücudun en önemli ısı kaybetme yollarından biri, ancak hiperhidroz (Aşırı terleme) hastaları vücut sıcaklıklarını kontrol etmek için gerekenden çok daha fazla miktarda ter üretirler. Bu soruna ter bezlerinin aşırı aktivitesi neden olur. Bu bezler vücudun hemen hemen tüm vücut yüzeyinde bulunur. Avuç içlerinde, ayak tabanlarında ve koltuk altlarında yoğundur. İki şekilde görülür:

Bölgesel hiperhidroz: Ellerde, ayaklarda ve koltuk altlarında görülen yaygın hiperhidroz tipidir.

Genel hiperhidroz: Tüm vücudu etkiler. Bölgesel hiperhidroza göre çok daha az görülür. Genellikle enfeksiyon, diyabet ve atiroid bezinin aşırı aktif olması gibi başka bir hastalıktan kaynaklanır. Aşırı terleme, genellikle hastalık tedavi edilince sona erer.

Baharat teri tetikliyor
Birçok normal faktör terlemeye neden oluyor. Aşırı terleme sorunu olanlarda ise bu faktörler terin miktarını artırıyor. Hastalar elleri, ayakları, göğüs ve koltuk altlarının sürekli nemli olmasından yakınıyor. Aşırı terden şikayet edenlerde vücudu tetikleyici faktörler:

Egzersiz
Sıcak veya soğuk
Stres, anksiyete
Alkol, kahve veya çay tüketmek
Baharatlı gıdalar yemek

Kaynak; Sinem EMİNOĞLU

Dondurma şişmanlatır mı?



Yaz aylarının vazgeçilmez tadı dondurma lezzetli olmasına lezzetli ama acaba kilo alır mıyım? Diyetimi bozar mı? İçeriğindeki katkı maddeleri sağlığa zararlı mı? gibi birçok soru da akılları karıştırmıyor değil.

Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Seçil Kenar ''Kilonuzu etkilemesi, günlük tüketilen kalori miktarı ve harcanan enerji miktarı ile ilişkilidir. Dondurmanın kalori değeri diğer baklava, pasta gibi hamurlu tatlılara oranla çok daha düşüktür. Sağlıklı besleniyorsanız dondurma tükenmenizde hiçbir sorun yoktur' diyor.

Kapalı ambalaj sağlıklı
Süt mikroorganizmaların kısa sürede üreyebileceği ve ciddi sağlık problemlerine sebep olabilecek bir besin öğesi olduğundan dondurmanın mutlaka pastörize sütten yapılmış olması gerekiyor. Ayrıca kapalı ambalajda satılan dondurmanın tercih edilmesi de önemli.

alintidir

Güneş lekelerine dikkat!



Vücudunuz iflas etmesin!

Gün boyu masa başında oturarak, çay, sigara, kahve tüketerek, sağlıksız beslenerek vücudunuzu iflasın eşiğine getirmeyin...

Uzun bir yaşamın sırrı sağlıklı alışkanlıklar kazanmaktan geçiyor. Bunların başında ise hareketsizlik, alkol sigara ve yanlış beslenme geliyor... Bir göz atalım ve nasıl düzeltebileceğimizi düşünelim. 0321

3 fincanı aşmayın
Çayı kahveyi elinden düşürmeyenlerdenseniz bu alışkanlığınıza artık bir son verin. Kafein fazla alındığında çarpıntı, tansiyonda yükselme, uykusuzluk gibi sorunlara yol açıyor. Kahvenin 3 fincandan fazla içilmesi, osteoporoz denilen kemik erimesine neden olabiliyor. Bu yüzden günde 1-3 fincan arası kahve içilmelidir ki depresyona iyi gelsin, safra ve böbrek taşı oluşumu riski aza indirilsin. Çaya gelince o da kahve gibi böbrek ve safra taşı oluşumunu engeller, mide kanserini önler. Ancak fazla içildiğinde demir eksikliğine yol açar.

Sağlıksız gıdalar
Günlük karbonhidrat ihtiyacı 100-125 gr kadardır. Sağlıksız yani zararlı olan karbonhidratlar şekerler, rafine nişastalar, beyaz ekmek, beyaz pirinçtir. Fazla karbonhidrat kan şekerini, kandaki insülin hormon düzeyini artırırken iyi kolesterol dediğimiz HDL kolesterolü azaltır. Uzun süre şeker yükü fazla olan karbonhidratlarla beslenenlerde şeker kalp hastalıkları ortaya çıkar.

alintidir

Sigaradan Kurtulmak



Zararları saymakla bitmeyen sigarayı bırakmanın en önemli püf noktalarından biri doğal beslenmeye geçmektir.Rafine ve hayvani gıdalar ağırlıklı bir beslenme biçimi vücuttaki asiditeyi artırır.Gerginlik ve sinir bozukluklarında vücudun sigara istemesi ise vücut asiditesinin artmasıyla iIişkiIidir.Aynı şekilde rafine gıdalar da yaptıkları asidite ile gerginlik ortamında olduğu gibi vücudun kimyasal bileşiminde nikotin arzusu uyandırmaktadır;oysa doğal gıdalar vücudu alkalileştirir ve sigara ihtiyacını azaltır.

Demek ki sigarayı bırakmada yardımcı olacak önemli bir etken de doğal beslenmedir. Aynı zamanda doğal gıdalar, kepek ve lif içerdiği için sigara bırakıldıktan. Sonra kilo alma sorunu da ortadan kalkacaktır.(Genelde sigarayı bırakanlar birşeyler yeme ihtiyacı hissederler. Yenecek bu şeylerin kepekli ve lifli olması halinde kilo alma da çok az olur veya oImaz). Bilinçli bir insanın vücuduna en iyi bakma yolu öncelikle neleri, nasıl yemesi gerektiğini bilmesinden geçer. Dünyaya hakim olan çağdaş, rafine (işlem görmüş) beslenme tarzı bırakılıp doğal gıdalarla beslenmeye geçmek birçok hastalıkta olduğu gibi sigaranın bırakılmasında da en önemli etkendir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesiyle vücutta asitlenme azalacak ve sıgaraya ihtiyaç duyulmayacaktır.Yazımızda önce kısaca rafine gıdalar ve onun yerini alması gereken doğal alternatiflerini gördükten sonra sıgarayı bırakmak için bir yöntem göreceğiz.Piyasada bulunan ,kepeğinden ayrılarak beyaz unla yapılan her gıda vücudu yoran ve içerdikleri kimyasal maddelerle asitlendirici niteliğe sahip olduğu için, (ekmek, simit, makarna, börek, kek vb.) alternatifi buğdayı doğal haliyle öğütüp elde edilen unla yapılan ekmeği ya da bulgur veya haşlanmış kepekli buğday yemektir.Aynı şekilde beyaz pirincin kepeği alınınca neredeyse bütün besIeyici değerini yitirir ve vücudu yoran, pekliğe yolaçan asitlendirici bir madde haline dönüşür.Çözüm birtakım sağlıklı gıda dükkanIarından kepekli pirinci alıp yemektir. Her türlü gazoz, renkli ve koIalı, içecekler, çay, kahve vücudun asitlenmesine neden olan diğer etmenlerdir.İçerdikleri çeşitli kimyasal katkılar, gıda boyaları vb. maddelerle birçok hastalığa da yol açan bu tahripkar maddeIer derhal bırakılmalıdır. Su, maden suyu, şifalı bitki çayları ise normalin çok üzerinde mangan gibi toksik bir madde içerdiği için, ortaya çıkardığı fizyokimyasal semptomların başında beyin fonksiyonlarında bozukluklar, mangan deliliği , pankreası tahribi ve mide usaresini kurutarak gerginlik ve asiditeye yolaçan çayın yerini almalıdır.( Aynı etkinin kahve iIe olacağı da tereddütsüzdür.)Piyasada satılan sirke, salça, hazır çorba, puding gibi kimyasal maddeler içeren gıdalar vücuda girdiğinde ise akyuvarlar bir mikrop saldırısında olduğu gibi artmaktadır. Vücudu besleme yerine zarar veren bu maddeler asit artmasının diğer bir sebebi olup alternatifleri doğal sirke, salçalar, çorbalar ve meyvelerdir. Beyaz şeker ve türevleri ise beyaz tuz gibi hem granüle edilirken hem de beyazlatılırken çeşitli kimyasal işlemlerden geçerek vücuda yabancı hale gelirler. Beyaz tuza alternatif doğal tuzdur. Şeker ise her tür gıdada bakliyat, meyve ve sebzede glikoz, fruktoz, sakkoroz gibi en doğal halleriyle zaten mevcuttur. Beyaz şeker ve türevleri olan reçel, çikolota, dondurma, lokum, pişmaniye v.b gıdalar çabuk ekşidiği için sindirim sistemini bozan ve vücudun asitlenmesine yolaçan ölü gıdalardır. Aynı şekilde tereyağ, margarin ve rafine sıvı yağlar da çeşitli kimyasal ve toksik maddeler içerdikleri ve vücudu asitlendirdikleri için alternatifleri doğal sızma yağlar veya zeytin, ceviz, susam, fındık gibi yağlı gıdalardır.

Son olarak ise, tıbbi kuraIlarca önemle üzerinde durulan bir konu olan et ve hayvani gıdaların (vücutta üre, asitürik, amonyak gibi toksik maddeler bıraktığı ve vücudu asitlendirdiği için) yerine protein ihtiyacımızı başta soya olmak üzere bitkisel kaynaklardan tüketme lüzumiyetidir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesi ve hayvani gıdaların azaltılmasıyla zaman içinde nikotine karşı arzu azalacaktır. Doğru beslenmeye geçtikten sonra sigara yavaş yavaş bırakılmalıdır.Önce bir baz saptanmalıdır.Yani hergün sadece 15 sigara içmek gibi(veya 20).Bu saptandıktan sonra bir adet olarak bırakılmalıdir.Yani 15'ten 14'e inilmelidir ve vücut 14'e alışana kadar devam edilmelidir(1-2 hafta).Sigarayı bırakma psikolojik olarak da zor bir olgudur.Daha sonra(14'e adapte olunca) bir adet daha düşürülmeli ve vücudun fiziki ve psikolojik olarak bu sayıya alışması beklenmelidir(1-2 hafta).Daha sonra bu yöntemle birer birer azaltılarak en sonunda 2 günde l,haftada 1'e inerek sonunda tamamen bırakılmalıdır.Yalnız ne psikolojik ne de fizyolojik hiçbir zorlamaya gidilmemeli gerekirse süreler uzatılmalı ve yavaş olmalı bu şekilde hızlı bırakmanın yan etkilerinden kaçınılmalıdır.


alıntıdır

Cocuklarda Inat ve Cozum Yollari

Cocuklarda inatlasma her yas doneminde gorulur. Bagimsiz birer birey olduklarinin farkina varmaya baslamalari ve dunyayi kesfetme meraklari bu inatlasma surecini tetikler. Cocuklar anne-babalari ve cevresindekiler ile ayirim yapmaksizin her zaman ve her konuda catismaya girebilirler. Cocularin bir inatlasma nobeti suresince fikir degistirdigine tanik olabilirsiniz. Bazen, neyi isteyip neyi istemedigini bile anlayamazsiniz. Ornegin, acikmistir ama evdeki yemegi yememekte direnir, hamburger ister, hamburgerciye gidersiniz, ben bundan istememistim otekinden al diye tutturur, oteki menuden alirsiniz baska bir bahane bulur vs. Birinizden biri yenik dusene kadar devam eder bu surtusme.

Cocugunuzun inatlasma donemlerinde her iki tarafin da amaclarini acikca ortaya koymaya calisin. Sizin amaclariniz cok cesitli olabilir; ona yemek yedirmek, bir oyuncakcinin onunden geri cekmek, ablasinin odasindan cikmasini saglamak veya uyutmak. Onun ise tek bir amaci vardir; sizin dediginizin tersini yapmak. Ancak bu sekilde size kendisinin bagimsiz bir birey oldugunu, kendi tercihlerini kendisinin yapabildigini kanitlayacaktir. Pek cok anne-baba bunun farkinda olmadigi icin cocuklariyla gereksiz yere catismaya girer ve kendilerini de cocuklarini da yipratir. Daha da kotusu bazi cocuklar bunu bir aliskanlik haline getirirler, daha ilerki yaslara tasirlar ve/veya anne-baba bu catismalara cozum olarak siddete basvurmaya baslar. Kisacasi cok kucuk yaslarda baslayan ve cocuklarin gelisiminde cok dogal olan inatlasma, anne-baba ve cocuk arasindaki bir iletisimsizligin baslangic noktasi olabilir ve bir kisirdonguyle son bulabilir.

Cocugunuzla catismaya girdiginizde yapmaniz gerekenler soyle siralanabilir;

1. Her seyden once bu durumda sogukkanliliginizi korumaya calisin. Derin bir nefes alin ve icinizden "O sadece bir cocuk" deyin. Ofkeli bir tavir takinmayin, yumusak ve uzlasmaci bir ses tonuyla konusmaya ozen gosterin. Kesinlikle basarisiz olacaginizi akliniza getirmeyin.

2. Sahada olmadiginizi ve futbol oynamadiginizi unutmayin; her ikiniz de kazanabilir, her ikiniz de amaciniza ulasabilirsiniz. Amaciniz ona, kimin guclu kimin gucsuz oldugunu ispatlamak degil, o anda elde edemeyecegi bir seyden vazgecmesini saglamak olmali.

3. Istedigi seyi neden yapamayacaginizi basit bir sekilde aciklayin ve bu aciklamayi yaparken mutlaka bu durumdan dolayi ne kadar uzgun oldugunuzu belirtin. Onun istedigi seyi sizin de istediginizi ama kosullarin buna izin vermedigini soyleyin. Duygularini paylastiginizi bilmek onu hem rahatlatacak, hem de sizi ona karsi surekli engeller koyan bir dusman olarak gormesini engelleyecektir.

4. Ona kararli ve tutarli, fakat mutlaka sevecen bir tavirla yaklasin. Once "hayir" dediginiz bir seye sonradan "evet" derseniz cocugunuz bunu size karsi surekli kullanmaya baslayacaktir. Baska zaman ve durumlarda da siz pes edene kadar da sizinle catismaya devam edecektir.

5. Ona gerekli aciklamalari yaptiktan, uzgun oldugunuzu soyledikten ve bu konuda kararli oldugunuzu hissettirdikten sonra biraz zaman taniyin. Bir sure sonra yeniden istedigini elde etmek konusunda sizinle inatlasmaya baslarsa hic tepki vermeyin. Birkac denemeden sonra vazgececektir.

6. Cocugunuz herseye ragmen sizinle inatlasmaya devam ediyorsa, dikkatini istedigi seyden baska bir noktaya cekmeye calisin. Bu bir cizgi film, bir kus, bir kedi, sevdigi bir yiyecek veya oyun vb. herhangi birsey olabilir. Cocugunuz sakinlesene kadar ilgisini cekebilecek degisik alternatifler deneyebilirsiniz. Bu kucuk yastaki cocuklarda daha cok gecerlidir. Ancak, okul yasina kadar, hatta bazen daha sonrasinda bile bu yontemin yararini gorebilirsiniz.

7. Cocugunuza secenek sunun, boylece onu bagimsiz bir birey olarak tanidiginizi, onun kararlarina saygi duydugunuzu dusunecektir. Kendisiyle ilgili kararlari verebildigini ve onun secimine oncelik tanindigini dusunerek inatlasmaktan vazgececektir. Siz de makul bir kac secenekten birini kabul ettirebildiginiz icin kendinizi rahat hissedeceksiniz. Sundugunuz secenekler ne kadar az olursa cocugunuzun karar verme suresi de o kadar kisa olur. Sundugunuz seceneklerin, herhangi birinin secilmesi durumunda onayladiginiz secenekler olmasina dikkat edin ki, yeniden bir anlasmazlik yasamayasiniz.