22 Kasım 2007 Perşembe

Gribe karþý saðlýklý beslenin

Sağlık Bakanlığı, kış aylarının en belirgin hastalıklarından grip ve nezleden korunabilmenin, ''sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme'' ile mümkün olabileceğini açıkladı.

Açıklamada, havaların soğuması ile birlikte genellikle yağlı ve şekerli besinlere eğilimin artması, kapalı ortamlarda ve gecelerin uzaması nedeniyle televizyon başında fazla zaman geçirilmesi dolayısıyla vücut ağırlığında istenmeyen yönde değişiklikler oluşabildiği anımsatıldı.
 
Açıklamada, sağlıklı beslenme için şu önerilerde bulunuldu:
 
  • Dört besin grubunda bulunan çeşitli besinlerden, günde en az 3 ana, 3ara öğünde yeterli miktarda tüketilmeli.
  • Savunma sistemini güçlendirici etkisi olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminleri içeren havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra portakal, mandalina, elma gibi meyveler yenilmeli.
  • Gerek C vitamini ihtiyacının karşılanmasında gerekse de sıvı alımınakatkı sağlaması açısından taze sıkılmış meyve sularının tüketimi sıkça yapılmalı.
  • Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli etkiye sahip E vitaminini sağlamak için yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz gibiyağlı tohumlar ve kurubaklagiller yeteri miktarda tüketilmeli.
  • Kış aylarında mahrum kalınan güneş ışınları, vücudun D vitamini ihtiyacını karşılayamamasına neden olur. Balık, çoklu doymamış yağ asitleri (omega 3), kalsiyum, fosfor, selenyum, iyot minerallerinden alınmalı.
  • Yağ tüketimine özellikle dikkat edilmeli, katı margarin, tereyağı ve yoğun yağlı etlerden uzaklaşılmalı.
  • Kilo kontrolününü sağlanması için saf şeker ve şekerli besinler yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur gibi tam tahıl ürünlerinin tüketilmesine dikkat edilmesi gerekir.
  • Enerjisi yüksek hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar ve meyve tatlılarının tercih edilmesi ve hareketsizliknedeniyle artan sindirim problemlerinin önlenmesi için fiziksel aktivite yapılmalı.
  • Vücut ısısını dengede tutabilmek amacıyla bol sıvı alımı yapılmalı.
  • Her gün en az 2-2.5 litre su içilmeli.


  • Alkol baðýmlýlarýnýn erkek çocuklarý riskte

    Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görev yapan Prof. Dr. Osman Demirhan, alkol bağımlısı yetişkinlerin erkek çocuklarının, sadece babadan oğula geçen Y kromozomu nedeniyle hafıza ve dil özelliklerinde eksiklikler, okuma kavrayışı ile ilişkili işitme ve görsel dikkat sorunu yaşadığını açıkladı.

    Prof. Dr. Demirhan, uyuşturucu madde kullanımının, sağlam bir toplumsal yapının oluşmasının önündeki en önemli sorunlardan biri olduğunu söyledi.
     
    Alkol tüketimi ve bağımlılığının, uyuşturucu madde kullanımının temel nedeni olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demirhan, Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, tüketimin Avrupa toplumlarını tehdit eder boyutlara ulaştığını, her yıl Avrupa kıtasında yaklaşık 600 bin kişinin alkol tüketiminin neden olduğu hastalıklar ve yaralanmalar sonucu hayatını kaybettiğini belirtti.
     
    Prof. Dr. Demirhan, alkolün yarattığı tahribatı önlemek amacıyla yılda 200-500 milyar euro arasında harcama yapıldığını, İngiltere'de yapılan araştırmada, 14 yaşındaki gençlerin yüzde 72'sinin alkol kullandığının belirlendiğini söyledi.
     
    Prof. Dr. Demirhan, Türkiye'de alkol tüketiminin, diğer bazı ülkelerle kıyaslandığında, daha düşük olmakla birlikte önemli boyutlara ulaştığını anlattı:
     
    "WHO'nun araştırmalarına göre, Türkiye'de 4 milyon alkolik ve 13 milyonda alkole meyilli kişi bulunmakta. Türkiye'de 1970 yılında kişi başınadüşen alkol tüketimi 1.5 litre iken, 1980 yılında 6, 1995 yılında ise 15 litreye ulaşmıştır."
     
    Prof. Dr. Demirhan, alkolün kromozomlara olumsuz yönde etki yapıp çeşitli düzensizliklere yol açtığını belirterek, erkekler üzerinde yapılan çalışmalarda, kronik bağımlılarda kromozom bozukluk riskinin, normal popülasyona oranla daha yüksek görüldüğünü kaydetti.
     
    Prof. Dr. Demirhan, antisosyal kişilik bozuklukluğu ile seyreden hastalığın toplumda görülme sıklığını gösteren "alkolizm prevalansı"nın erkeklerde kadınlara oranla daha yüksek olmasının temelinde, sadece babadan oğula geçen "Y kromozomu"nun yattığının düşünüldüğünü belirtti.
     
    Prof. Dr. Demirhan, alkolik kişilerin çocuklarında alkol bağımlılığı gelişme riskinin yüksek olduğunu belirtti:
     
    "Aynı zamanda alkoliklerin erkek çocukları, yapılan tıbbi kontrollere göre, daha fazla 'sinir sistemi rahatsızlığı' sorunu bulunan nörotik kişilik profili, gelişme ve ailesel problemler sergiliyor. Sorun bununla da sınırlı kalmayıp, alkolik kişilerin çocuklarında alkol bağımlılığının gelişme riski, 3-8 kat daha fazla oluyor.
    Son çalışmalarda ise dikkat eksikliği hastalığı ve bir çeşit 'nöropsikolojik rahatsızlık' olan Tourette sendromlu çocukların, yetişkinlerde olduğu gibi alkol ve ilaç kullanımı veya bağımlılığı riski altında olduklarını gösteriyor."

    Prof. Dr. Demirhan, gerçekleştirdikleri "Alkol Bağımlılığının Genetik Yönü" konulu araştırmanın Oxford Üniversitesi'nin Alcohol and Alcoholism dergisinde yayımlanacağını belirtti.

    Hidrosefali 'karýþtýrýlýyor'

    Florance Nightingale'de görev yapan Prof. Dr. Cengiz Kuday, kafa içinde anormal miktarda sıvı birikmesi olarak tanımlanan hidrosefalinin, belirtileri nedeniyle Alzheimer ve Parkinson ile karıştırıldığını açıkladı.

    Kuday, daha çok 55 yaş ve üzerinde görülen bu nörolojik hastalığın, biriken sıvının oluşturduğu basınç nedeniyle sinirlerde gerilmeye neden olduğunu belirtti.
     
    Yürüme bozukluğunun hidrosefalinin en belirgin ve ilk ortaya çıkan semptomu olduğunu anlatan Kuday, yürüme bozukluğunun, hafif dengesizlikten, yürüme ya da ayağa kalkamamaya kadar değişik derecelerde görülebildiğine dikkati çekti.

    Kuday, hastaların genelde ayaklarını kaldıramadıklarını, merdiven çıkma ya da frene basmada güçlük çektiklerini ve düşme görülebileceğini belirtti.
     
    Hastalığın belirtilerini, günlük aktivitelere ilginin azalması, unutkanlık, rutin işlerin aksaması, kısa dönem hafıza kaybı olarak tanımlayan Kuday, insanların genelde dil kabiliyetlerini kaybetmediklerini, fakat herhangi bir problemin olduğu gerçeğini reddedebildiklerini dile getirdi.
     
    Prof. Dr. Cengiz Kuday, hafif olgularda idrara çıkma sıklığında artma görülürken, daha ciddi olgularda mesane kontrolünün tamamen kaybolduğunu vurgulayarak, idrara sık çıkma her 2-3 saatte bir görülebilirken, hastalıkta güçlü ve acil idrar yapma hissi oluşabileceğini vurguladı.
     
    Hastalığın ilerleme oranının değişkenlik gösterdiğini vurgulayan Kuday, hastaların doktora ciddi fonksiyon kaybı ya da özürlülük nedeniyle başvurduklarını söyledi.

    Belirtilerin ortaya çıkma süresinin uzunluğunun, tedaviden fayda görme ihtimalini o oranda azalttığını belirten Kuday, bu nedenle erken teşhisin tedaviden fayda görme açısından önemli olduğunu vurguladı.
     
    Kuday, Alzheimer ya da Parkinson'a çok benzeyen hidrosefalinin farkına da değinerek, yürüme güçlüğünün Normal Basınçlı Hidrosefalide (NBH) ilk bulgu olarak ortaya çıktığını, bu bulgunun parkinsonun titremelerinden
    farklı olduğunu dile getirdi.
     
    Alzheimerda hafıza kaybının erken görüldüğüne, NBH'da ise daha geç ortaya çıktığına değinen Kuday, NBH'nin en önemli farkının tedavi edilebilmesi olduğunu söyledi.
     
    Prof. Dr. Cengiz Kuday, en sık kullanılan teşhis yöntemlerinin ultrason, tomografi ve MR gibi görüntüleme teknikleri ve klinik değerlendirmeler olduğunu vurgulayarak, belden sıvı alınarak da kesin teşhis konulduğunu söyledi.
     
    Kuday, bu hastalığın tedavisinde en etkin yöntemin hastaya "Şant" adı verilen bir aletin takılması olduğunu vurgulayarak, "Şant, kafatası içinde biriken fazla sıvıyı boşaltmak için dizayn edilmiş bir alettir. Takılan alet sayesinde fazla sıvı karın içine boşaltılır. Cerrahi yöntemle bu alet hastaya takılır, sonrasında hasta birkaç gün hastanede kalır" dedi.
     
    Yürüme güçlüğü, hafif unutkanlık ve mesane kontrolü gibi belirtilerin şanttan sonraki birkaç gün içinde iyileşebildiğini ya da iyileşmenin biraz zaman alabildiğini anlatan Kuday, klinik iyileşmenin hastadan hastaya değişiklik göstermesi nedeniyle iyileşmenin ne kadar süreceğini tahmin etmenin güç olduğunu vurguladı.