30 Haziran 2009 Salı

Sevişme sahnesini izlemek uygun mu?

sevime-sahnesini-izlemek-uygun-mu.jpgCinsellik sadece seks demek değildir

21. yüzyılı yaşamamıza rağmen cinselliğin toplumumuzda hala az konuşulan ama çok merak edilen ve gizli saklı öğrenilmeye çalışılan bir konu olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Toplumumuzda cinsellik üstü kapalı geçilen, şakalarla ve esprilerle dışa vurulan bir konu olmasına rağmen televizyonda ve basında cinsellik ve çıplaklık daha fazla ilgi çekmek ve daha fazla reyting almak için sıkça kullanılmaktadır. Toplumuzda cinsellik kelimesi seksle eş anlamlı olarak algılanmaktadır ve bu yanlıştır. Cinsellik sadece seks demek değildir, cinsellik sevginin paylaşılmasıdır, kişinin doğuştan getirdiği cinsiyetine ait bütün özellikleridir ve insanın doğal bir parçasıdır.’’ dedi.

Cinselliğin sevgi dolu yönünün yansıtılması toplumun ruh sağlığını olumlu etkiler

Son dönemde magazin programları ve dizilerde cinselliğin ve çıplaklığın fazlaca kullanıldığını belirten CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “Toplumumuzca cinselliğin normal ve doğal olarak görülmesi ve çocukların da cinselliği normal bir olgu olarak algılayarak büyütülmesi için cinselliğin TV programlarında ve dizilerde yer alması mutlaka gereklidir. Ancak bunun dozu çok önemlidir. Cinselliğin sevgi dolu yönünün yansıtılması toplumun ruh sağlığını olumlu etkiler. Ancak pornografi ve cinselliğin içerisinde şiddet öğelerinin kullanılması kesinlikle karşı olduğumuz bir durumdur.’’ diye ekledi.

 Cinsellik hayatın ve evliliğin doğal bir parçasıdır

Cinsel içerikli görüntülerin 7 yaş ve üstü aile bireylerinin birlikte oturup
televizyon izlediği saatlerde yayınlanmasının bir sakıncası olmadığını ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Cinsellik hayatın ve evliliğin doğal bir parçasıdır. Bir çocuk kadın ve erkeğin ya da karı-kocanın yatak odasında ne
yaptığını az çok tahmin eder, ancak bizim üzerinde durduğumuz cinselliğin sevgi dolu yönünün vurgulanmasıdır; dokunma, sarılma, öpüşme ve sevişmenin normal bir durum olduğunun yansıtılmasıdır.” dedi.

Aşk-ı Memnu’daki sahneler ailece izlemek için uygun mudur?

Aşk-ı Memnu’daki sevişme sahnelerinin çok dikkat çekmesinin de aslında cinsellik konusunda birçok duyguyu bastıran bir toplum olduğumuzu kanıtladığını da söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “Sevişme sahneleri o dizideki iki karakter arasındaki tutku ve arzuyu yansıtmak için gerekliydi, kaldı ki pornografik olmadığı ve şiddet içermediği sürece 7 yaş üstü çocukların ve ergenlerin kadın ve erkek arasında yaşanan sevgi dolu bir sevişmeyi izlemelerinin bir zararı yoktur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta aslında yasak bir aşkın toplumu neden bu kadar cezp ettiğidir. Bu da toplumca birçok duygumuzu bastırdığımızın ya da yeterince ifade edemediğimizin göstergesidir. Bu konu ruh sağlığı uzmanlarınca ele alınıp
tartışılmalıdır.’’ dedi.

 

Ragıp Duran uyardı

ragp-duran-uyard.jpgSon dönemde basına servis edilen belgelerle ilgili Birgün Gazetesi'ne konuşan Ragıp Duran, gazetecinin bilgi ya da belge olarak sunulan materyalin doğruluğunu mutlaka denetlemesi gerektiğini söylüyor

»Henüz iddia aşamasındaki bilgilerin araştırılmadan yayınlanmasının, gazetecilik açısından tehlikesi nedir?
Gazetecinin temel görevlerinden biri, -belki de birincisi- iddia, duyum, söylenti, açıklama hatta bilgi ya da belge olarak sunulan materyalin, yayından önce doğruluğunu mutlaka denetlemektir. Çünkü haberciliğin birinci kuralı/gereksinimi kamuya iletilen bilginin DOĞRU olmasıdır. Bilgi kirliliğine karşı mücadele için bu denetim şarttır. Gazeteye ulaşan/ulaştırılan herhangi bir bilginin denetlenmeden yayınlanmasının sayısız sakıncaları/tehlikeleri var. Öncelikle bu bilgiyi yayınlayan gazetenin, bilgi yanlış ise, inanırlığı/güvenirliği/prestiji azalır. Çünkü böyle bir tutum, gazetecinin profesyonelliği hakkında kuşku yaratır. Nihayet, okur açısından bakıldığında, gazete okura, doğruluğu denetlenmemiş belki de yanlış bilgi vermiş olur.

»Bu belgelerin doğrulatılma süreci gazetecilik açısından etik yürütülüyor mu?
Haber değeri taşıyan her bilgi, yayınlanmadan önce en az iki kaynaktan doğrulanmalı. Üstelik söz konusu kaynaklar da bellidir: Belgede imzası bulunan askeri yetkili ile Genelkurmay'dan sorumlu bir yetkilinin mutlaka görüşü/onayı alınmalıydı. Bu somut vakada muhabir, 'Genelkurmay'dan üst düzey emekli bir general'den belgenin doğruluğunu denetlediğini açıkladı. Emekli bir general, bu konuda doğrulama/denetleme yapabilecek sağlam/güvenilir/bilgi sahibi bir kaynak olarak gösterilemez.
TSK, AKP ve Gülen cemaatini ilgilendiren bu belgenin, gerçek veya sahte olması tartışması bir yana, Türk egemen medyasının belki de yüzde 95'i bu üç kutuptan bir şekilde biriyle organik ya da siyasi-ideolojik bağlantı içinde olması nedeniyle, bu haberi doğru dürüst yayınlayamaz. Çünkü habercilik her üç kutuptan bağımsızlık ya da her üç kutuba eşit mesafede durmayı zorunlu kılar. Nitekim, egemen medyaya baktığımızda, belgeyle ilgili haber ve bilgi yerine tartışmanın bizatihi tarafları haline gelmiş olan medya organlarının kanaat ve yorum ürettiğini görüyoruz. Her gazete, bu konuda, kendi siyasi-ideolojik tutumunu savunuyor.

»Peki? Türkiye şartlarında bu tür belgeleri doğrulatmak mümkün mü?
Taraf gazetesi Türkiye'nin önemli tabularından biri olan TSK konusunda yankı yaratan haberler yayınladı. Ne var ki bu gazetenin haberciliği/yayın politikası tartışmalı. Geçmişte de aynı kaynaktan çıktığı/sağlandığı belli olan ve aynı kutba vuran belgeler yayınladı. Kaynağın şimdiye kadar servis ettiği belgelerin orijinal olduğu belirlendi. Ne var ki, beş kez hatta on kez hakiki belge sağlayan bir kutup, 11. keresinde sahte bir belge servis edebilir. Taraf ile söz konusu kaynak arasında artık mesafe kalmamış durumda. Sadece temas var. Üstelik Taraf, sadece bu tür belgeleri yayınlayan bir gazete olarak nam salmaya başladı. Bu durum da, Taraf'ın, ciddi bir gazete olmaktan çok, bir kaynağın yayın organı haline gelmesi demek. Taraf, bu sefer de, Türkiye'de bir çok gazetenin/gazetecinin yaptığı gibi, sürati de bahane ederek, belgeyi denetlemeden yayınladı. Sonra da Altan ve Çongar'ın kaleminden belgenin gerçek olup olmadığı konusunda ihtimaller içeren yazılar yayınlandı. Böylece gazetenin yöneticileri, belgeyi denetlemeden yayınladıklarını itiraf etmiş oldular.
Bir belgenin gerçek olup olmadığını teyit etmek çok zor bir gazetecilik çalışması olmasa gerek. Ortada imzalı ve antetli bir belge -fotokopi olsa da- var ise, önce belge incelenir. Fotokopide tahrifat yapılıp yapılmadığı ve imza, uzmanlara incelettirilir. Yazının puntosu, karakteri, gerçekliği kanıtlanmış diğer belgelerle kıyaslanır. Yazının içeriği daha önce yayınlanmış gerçek belgelerle kıyaslanır. Kullanılan sözcükler, deyimler, format eski gerçek belgelerle kıyaslanır. Tüm bu inceleme-araştırma gazeteciye, belgenin doğruluğu konusunda bir dizi ipucu sağlayıp kanaat oluşturmuşsa, belge imza sahibine gösterilir ve görüşü istenir. Keza, belge, eşzamanlı olarak, antetin sahibi, Genelkurmay'ın bir yetkilisine gösterilir ve görüşü istenir.

‘GENELKURMAY’A ULAŞILABİLİRDİ’
Türkiye şartlarında, belge üzerindeki inceleme-araştırmayı yapmak mümkündür, çok da zor bir iş değildir. İkinci aşama olan, imza sahibi ve Genel Kurmay'dan görüş almak ise büyük bir ihtimalle çok zor ya da imkansız gibi görünse de mutlaka denenmelidir. İadeli taahhütlü mektup, kurye ve e-mail hatta bizzat Genelkurmay karargahına kadar gidip belge ilgili iki kişiye elden bile teslim edilebilirdi. Belge, imza sahibine ve Genelkurmay'a ulaştıktan sonra, muhatapların yanıt vermesi için makul bir süre tanımak gerekir.
Gazete, ancak bu süre içinde gelecek yanıtları/görüşleri yayınlayacağını, aksi takdirde belirlenen tarihte belgeyi ya da içeriğini, imzalayan kişi ve kurumun görüşleri olmadan yayınlayacağını açıklar. Tüm bunlar yapılsaydı, Taraf profesyonel davranmış olurdu. İtham altındaki imza sahibi kişi ile kurumun da makul süre içindeki olası sessizliği ikrar olarak yorumlanabilirdi. Ayrıca itham edilen kişi ve kuruma da söz/savunma hakkı verilmiş olurdu. İmza sahibi ve kurum, belgenin sahte olduğunu belgelere dayanarak, ikna edici ve ayrıntılı gerekçelerle açıklasa da, haber değeri azalmazdı. O zaman bu belgenin kim tarafından nasıl hazırlandığı araştırması/tartışması gündeme gelirdi ki, bu da yine gazetecinin yanı sıra askeri/sivil makamların görev alanına girerdi.

AYSEL KILIÇ - BİRGÜN

Mustafa Sandal'dan Emina'ya sansür!

mustafa-sandaldan-eminaya-sansr.jpg

Maço Mustafa Emina'nın klibini çöpe attı. Ağustosta doğum yapan eşi Emina’nın, memleketi Sırbistan’da çıkardığı Vila albümünün prodüktörü olan Sandal, çıkış şarkısı Pile Moje’ye klip çektirdi.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-ZAFER AKBAŞ-ÖZEL HABER

Klibin son halini izleyen ünlü popçu, küplere bindi. Görüntüleri fazla erotik, Emina’nın kıyafetini de fazla dekolte bulan Sandal, eşine “Sen artık annesin, kıyafetlerine dikkat etmen gerekir” diyerek klibi yayına vermeden çöpe attı.

10 BİN DOLARA YENİ KLİP

PRODÜKSİYONU gerçekleştiren şirketin parasını ödedikten sonra, klibi yayına vermeden imha eden Sandal, 10 bin dolar daha ödeyerek yeni bir klip çektirdi. Musti’nin sansüründen geçen yeni klip, Sırbistan ve Bosna Hersek müzik kanallarına dağıtıldı. Sandal ayrıca, ülkesinde Emina Jahovic adıyla tanınan eşinden bundan böyle Sandal soyadını kullanmasını istedi.

 


Türkçe kısa mesaj ucuzluyor

trke-ksa-mesaj-ucuzluyor.jpg

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), cep telefonlarında 1 Temmuz’dan itibaren Türkçe karakter zorunluluğu getirdi. Bu özelliği taşımayan telefonlar toplatılacak.

BTK’nın Kısa Mesaj Hizmetlerinde Türkçe Karakter Kullanımına Dair Yönetmelik’i Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre; piyasaya arz edilen kısa mesaj hizmetini haiz cihazlar, Türkçe karakterlerin tamamını ihtiva eden ETSI TS 123.038 V8.0.0 ve ETSI TS 123.040 V8.1.0 teknik özelliklerine veya bu teknik özelliklerin sonraki sürümlerine uygun olacak.


Yönetmelikte belirtilen şartlara uygun olmayan cihazların piyasaya arzına izin verilmeyecek. Kurum tarafından yapılan veya yaptırılan denetimlerde bu Yönetmelikte belirtilen şartlara uygun olmayan cihazların varlığının tespiti halinde, cihazların piyasaya arzı durdurulacak, cihazlar sırasıyla imalatçısı, üreticisi, yetkili temsilcisi veya dağıtıcısı tarafından toplanacak veya toplattırılacak.


İşletmeciler, kısa mesaj altyapılarında, ETSI TS 123.038 V8.0.0 ve ETSI TS 123.040 V8.1.0 teknik özelliklerini veya bu teknik özelliklerin sonraki sürümlerini haiz olmayan cihazlar ile unicode sistemi kullanılarak kodlanan, Türkçe karakterleri içeren ve 160 karaktere kadar olan kısa mesajı, tek bir mesaj olarak kabul edecek ve ücretlendirecek.


Türkçe karakter bilgisini de içeren, cihazların tanıtma ve kullanma kılavuzlarında bulunması gereken açıklayıcı bilgiler, 1 Temmuz 2010 tarihine kadar cihaz ambalajı içine konulacak bilgilendirme sayfasında yer alabilecek.
Yönetmelik 1 Temmuz 2009 tarihinde yürürlüğe girecek.

Karga

karga.jpgSevgili İlber hoca,
duydum ki sarayın kargalarına savaş açmışsınız.
Gördükleri her parlak objeyi çalan, yükseklerden ceviz atıp kıran, çöpleri karıştıran, Topkapı’nın papağan kolonisiyle didişen bu kargalar konusunda serzenişinizi anlıyorum.
Hatta, Osmanlı’nın güzelim şahin ve şahinci geleneğini tekrar gündeme getirmenizi romantik bile buluyorum...
Düşünsenize, güzelim Topkapı Sarayımızın koruyucu bir şahini olabilir ve bu şahin, her zaman takım oyunu oynayan kargaları sarayın bahçesinde kovalayabilir.
Heyhat, kargalara olan zaafımdan mıdır, kaçan-kovalayan hayvan görüntülerine karşı geliştirdiğim kerahattan mıdır nedir, bu niyetinize çok da sıcak bakamıyorum.

Çok iyi bilirsiniz, kargalar zeki kuşlardır.
Gılgamış destanının Nuh’u Utnapiştum, suların çekildiğini öğrenmekiçin iki kuş salmıştır. Bunlardan güvercin olanı, zeytin dalsız, yani “toprak-habersiz” geri döner.
Oysa karga geri gelmez- eski insanlar, karga aklını bildikleri için, toprak
bulmuştur hükmüne varıp yeni düzenlerine geçerler. Gemi sürgününden hayata...
Aesop’un M.S.2 yüzyılda yazdığı masalı da çok iyi bilirsiniz.
Akıllı karga, sürahinin dibindeki suya ulaşamayınca, çakıl taşı doldurarak suyu yükseltir.
Kaba güç kullanarak değil, zekasını kullanarak hedefine ulaşır.
Siz onların mitolojide ölü ruhu taşıyan karanlık varlıklar olduklarına, gotik yaftalamalara bakmayın.
Zavallı karga ispiyonculuk yaptığı için “karartılmıştır”.
Apollo’ya, sevgilisi Coronis’in onu aldattığını söyledeği için, Tanrı onu bir nazarıyla beyazdan siyaha boyamıştır.  
Kuş ne yapsın, ulaklık görevini yerine getirmekten başka bir suç işlememiştir.

Sonuçta kargalar, Topkapı’nın sütlü mermerlerini, kırdıkları cevizlerle lekeliyor mu? Evet. Ama, bu yeşil lekeler, paslanmış bronzlara, İznik mürekkeplerine pek güzel yakışıyor.
Kargalar, devrik kamyonlardan üreme yeşil papağanların yumurtalarını çalıp, laleleri mi gagalıyor? Evet
Ama muzurluğun da bir cazibesi yok mudur?

Filhakika, her şeyin çoğu zararlıdır, bu doğru.
Ama şimdilik Topkapı’nın kargaları bize oyunbazlığın en matrak halini göstererek çok yararlı bir şey yapıyorlar.
Yeşil ceviz damgaları ve çalıntı çivileriyle.
Ayrıca unutmayalım, gelecekte kargaları meslek sahibi yapabiliriz:
2008 yılında, Joshua Klein, otomatlardan “kopardıkları” küçük mükefatlar karşılığında kargaların ideal birer çöp toplayıcısına dönüştürebileceğini öne sürdü.
Topkapı kargaları, pekala oranın temizliyicisi olabilirler.


En çok taraftar kimde?

en-ok-taraftar-kimde.jpgEn büyük tartışma konusudur, kimin ne kadar taraftarı olduğu. Bir araştırmayla bu "zor" soruya yanıt arandı. Ankette en büyük taraftar sayısı Galatasaray'da çıkarken, bu sonuç Fenerbahçe ve Beşiktaş cephesşnden büyük tepki çekti. Bilyoner.com'un 1 milyon üye üzerinde yaptığı çalışmada çıkan "Türkiye'nin Taraf Haritası"na göre, 5 büyük ilden İstanbul ve Ankara'da en çok taraftarı olan takım Fenerbahçe iken; İzmir, Bursa ve Adana'da ise Galatasaraylılar çoğunlukta. Türkiye genelinde ise futbolseverlerin yüzde 35'i Galatasaray, yüzde 33'ü Fenerbahçe, yüzde 20'si de Beşiktaş taraftarı. Biz de bu sonuçları spor yazarlarına sorduk. İşte aldığımız cevaplar.

GÜLİN YILDIRIMKAYA


Eski F.Bahçe Başkanı ALİ ŞEN:

İNTERNETTEKİ bu tip araştırmalara inananlar var inanmayanlar var. Bunun için en iyi gösterge pazartesi günü gazete tirajlarına bakmaktır. Fenerbahçe'nin kazandığı maçlar sonrasında tirajlar artar. Bu 15 yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle. Ben o zamanlar, "25 milyon Fenerbahçe taraftarı var" demiştim. Şimdi bunun çok daha fazla olduğunu söylüyorum. Fenerbahçe, Türkiye'de en fazla taraftarı olan kulüptür kesinlikle. Bunun için tribünlere de bakmak lazım. Bir zaferin ardından yapılan kutlamalara bakmak lazım.

Beşiktaşlı yönetici NEDİM SARSILMAZ:
Bu kadar açık ara fark olamaz

GALATASARAY birinci çıkmış olabilir. Bizim 'birinciyiz' diye kesin bir iddiamız yok ama bu kadar açık ara fark olmaz. Yüzde 5'lik bir fark çıkabilir bu doğaldır. Biz gerçek Beşiktaşlılar'ı biliyoruz. Bana göre nüfus sayımında yapılacak taraftar anketinde kesin sonuca ulaşılabilir. Bu tarz anketlerin fazla reel olduğunu sanmıyorum.

Trabzonspor Asbaşkanı HAYRETTİN HACISALİHOĞLU:
Gerçeği yansıtmıyor

BU tür araştırmaların gerçeği yansıttığını düşünmüyoruz. Bunun en büyük göstergesi Trabzon'daki taraftar oranımızın yüzde 72'i çıkması. Halbuki biz Trabzon'daki taraftar oranımızın yüzde 99 olduğunu biliyoruz. Kalan yüzde l'i de dışardan gelenler oluşturuyor. Kısacası bu araştırmayı inandırıcı bulmuyoruz.

Eski G.Saray Başkanı MEHMET CANSUN:
Tartışmasız lider

Bu anketler 6 yıl önce de yapıldı. O zaman da G.Saray yine öndeydi. Geçen zaman içinde takımımızın kazandığı şampiyonluklar sayesinde taraftar çoğunluğu konusundaki liderliğimiz sürüyor. Ben inanıyorum ki, bu araştırma yalnızca ülke düzeyinde değil dünya çapında yapılsa da Galatasaray yine öndedir.

Fotoma Gazetesi Yazarı ve Radyospor Spor Yorumcusu İLKER ATEŞ:
T.Bahçe 90'larda taraftarda birinciydi'

TÜRKİYE'deki taraftar sıralaması 90'lı yılların başına kadar şöyleydi, 1- Fenerbahçe, 2-Beşiktaş, 3- Galatasaray. 90'lı yıllardaki büyük Galatasaray başarılan üst üste 4 şampiyonluk; dışardan ilk kez getirilen büyük kupa Galatasaray'ın taraftar sayısını birkaç yılda çığ gibi artırdı. Bizler spor yazarı olarak Türkiye'nin ve Avrupa'nın dört bir yanım dolaşırken sarı kırmızılı renklerin çoğaldığım fark edebiliyorduk. Ben taraftar gazeteci olmadığım için bunu objektif söyleyebiliyorum.

Gazete HABERTURK Spor Müdürü HALİL ÖZER:
Yeni neslin tercihi Galatasaray

ASLINDA bu araştırma pek çok kez yapıldı. Ve hepsinde Galatasaray ilk sırada çıktı. Tabii ki bunda UEFA Kupası'nm kazanılmasının verdiği prestij büyük etken oldu. Zaten o dönemden sonra iki takım arasındaki dengeler oynamaya başladı. Daha doğrusu yeni nesil, Avrupa'da zirveye çıkan Galatasaray için tercihini kullandı. Sadece içeride kendini gösterebilen ve Türkiye ligi şampiyonlukları ile yetinen Fenerbahçe'nin taraftar sayısının, rakibin başarıları karşısında gerilemesi kaçınılmazdı. Araştırmanın dikkat çekici yönü daha farklı. Trabzonspor dışında kendi şehir takımına sahip çıkan ve kendi renklerine âşık olan taraftar kitlesi yok denecek kadar az. Ekonomik olarak Anadolu kulüpleri bu durumdan büyük darbe yiyor. Bu takımlara kendi şehirlerindeki insanlar sahip çıkmıyor. Bundan en çok Türk futbolu zararlı çıkıyor.

Milliyet Gazetesi Spor Yazarı ATİLLA GÖKÇE:
Sivas'ta bile Sivasspor 1. değil

BUNU bilimsel bir araştırma olarak görüp, yüzdeleri doğru kabul edeceğiz. Bence bu rakamlar mantığa aykırı değil. İçerisinde yaşadığımız futbol dünyasının göstergeleridir bunlar. Türkiye'de spor ve futbol, popüler kültüre uygun olarak ikili rekabet biçiminde algılanıyor. Galatasaray - Fenerbahçe biçiminde sportif futbol rekabetinin öne çıkması ve liderliği birlikle paylaşmaları doğaldır.

Bu anketler çok sağlıklı değil'
Hürriyet Gazetesi Spor Yazarı ALTAN TANRIKULU:

TEMELDE ben internet, telefon gibi elektronik ortamlarda yapılan araştırmaların ve buralardan alınan verilerin çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Sadece nüfus sayımında bu tam olarak ortaya çıkar. Yine de Galatasaray'ın az farkla ya da Fenerbahçe'nin az farkla önde
olmasım yadırgamıyorum. Gerçeğe yakın olabilir ama tam verileri yansıtmaz. Bir de taraftar psikolojisinin anlık olaylarla çok çabuk değişebildiğim, ateşlenebildiğim biliyorum. Fenerbahçe'nin iki yıldır şampiyon olamaması ve kötü sezon geçirmesi, bu sonucu doğurabilir. Araştırmanın yapıldığı dönemlerde Galatasaray'ın Rijkaard'ı getirmesi de bu sonuca etki etmiş olabilir. Beşiktaş camiası da taraftar sayısı açısından 3. olduklarını kabulleniyor ama bu ne Beşiktaş'ın büyüklüğünü değiştirir ne de elde ettiği başarıları. Gerçek bir sayımda Beşiktaş'ın 3. kalacağını ama öndeki ikiliye daha çok yaklaşacağını düşünüyorum. Nihat'ın alınması ve çifte kupa, özelliklegençlerin tercihleri üzerinde çok etkilidir ve tercihleri bu şekilde değişebilir.

İşte Hadise'nin yeni imajı

te-hadisenin-yeni-imaj.jpgEurovision yorgunluğunu henüz üzerinden atamayan Hadise yeni albümünü tamamladı.“Kahraman” adını verdiği albümü müzik marketlerdeki yerini alan Hadise yeni görüntüsüyle de dikkat çekti. Saçlarını sarartan ve kısa kestiren Hadise'nin fotoğraflardaki yorgun hali şaşırttı.


CHP ANAYASA MAHKEMESİ'NE GİDİYOR

chp-anayasa-mahkemesne-gdyor.jpgCHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanabilmesine imkan sağlayan yasayı Cumhurbaşkanının veto etmemesi halinde Anayasa Mahkemesine gideceklerini açıkladı.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kapsamındaki suçları işleyen askerlerin, sivil mahkemede yargılanmasına ilişkin düzenlemeyi, Cumhurbaşkanının geri göndermemesi halinde, Anayasa Mahkemesine dava açacaklarını belirterek, ''Bu, Dursun Çiçek önergesidir. Anayasaya, hukuk kurullarına aykırı, gece yarısı verilen bir korsan önerge geçerli değildir'' dedi.

Anadol, TBMM'de düzenlediği basınla sohbet toplantısında, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ardından yaşanan tartışmaları değerlendirdi.

Kimsenin, CHP Genel Başkanını, grup başkanvekillerini, üyelerini; demokrasiye bağlılık sınavından geçirme hakkının olmadığını belirten Anadol, ''Haddi de değildir'' dedi.

Anadol, 12 Mart'ta İstanbul'da Merkez Komutanlığında yattığını, 12 Eylül'de 1 yıl hapis cezası aldığını hatırlatarak, ''İkisinden de çıktıktan sonra milletvekili oldum, darbe mahkemeleri değil, beni millet ibra etti. Deniz Baykal, 12 Eylül'de Zincirbozan'a gönderildi, Ankara Merkez Komutanlığında nedensiz hapis yattı. Saray Cezaevinde, saray gibi odalarda 4 ay hapis yattıktan sonra, 14 yıl bunun edebiyatını yapan Recep Tayyip Erdoğan, demokrasiye bağlılık konusunda bizim elimize su dökemez. CHP olmasaydı, Anayasa değişikliği yapılmasaydı, Erdoğan, bugün Milletvekili, Başbakan değildi. Siyasi varlığını, CHP'ye borçlu olan bir insan, CHP'ye dil uzatamaz'' diye konuştu.



-''ÖNERGE, ANAYASAYA AYKIRI''-



CHP'nin, 12 Mart, 12 Eylül'den beri, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına karşı olduğuna işaret eden Anadol, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay'ı ziyaret ederek, AİHM'in, bu konuda Hükümeti cezaya mahkum etmesi nedeniyle Ceza Kanununda değişiklik yapan tasarıya destek istediğini anımsattı. Anadol, Milli Savunma Bakanlığından, Adalet Bakanlığına gönderilen ''Askerlerin, askeri mahkemede, sivillerin de adliye mahkemelerinde yargılanmalarına imkan verecek mevzuat değişikliğine gidilmesinin uygun olacağı'' na dair, hizmete özel yazı gösterilerek, Okay'dan destek istendiğini belirtti.

Anadol, doğal olarak buna hayır diyemeyeceklerini, aksi halde temel görüşlerine karşı çıkmış olacaklarını kaydederek, CHP'nin, bu desteği, o gün sağladığını anımsattı.

Tasarının komisyona 9 Nisan'da geldiğini ancak bugüne kadar bekletildiğini, gündeme alınacakken geri çekildiğini ifade eden Anadol, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Askerlerin, sivillerle suç işlemesi halinde, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması gibi çok önemli bir konudan kimsenin haberi yok, gecenin 1'inden sonra korsan bir önerge verecekler, 'CHP'nin haberi vardı da yoktu da...', yalan üstüne yalan söyleyecekler... Türkiye'ye madem bu kadar önemli bir madde gerekiyor, niye komisyonda görüşmüyorsunuz, niye milletten, milletvekillerinden kaçırıyorsunuz? Bakan destek isterken bunu söyledi mi? Hayır. TBMM Başkanı, haberi olmadığını söylüyor. Niye Meclis Başkanı'nın, Milli Savunma Bakanı'nın haberi yok. 'Şöyle olmuştu, böyle olmuştu...'Bunlar işin yutturmacası.

Bu yapılan değişikliği yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Hukuku Kanunu, genel kanundur. Askeri Yargılama Kanunu ise özel kanundur. Genel kanun ile özel kanun hükümleri çeliştiğinde, özel kanun hükümleri uygulanır. Korsan önerge, Anayasanın 145. maddesine açıkça aykırıdır. Eğer Cumhurbaşkanı, bu değişiklikle ilgili kanunu Meclise geri göndermezse, CHP olarak Anayasa Mahkemesine dava açacağız. Çünkü bir kişi için, bir olaya göre önerge veriliyor, kanun çıkartılıyor. Bu, Dursun Çiçek önergesidir. Anayasanın tabii hakim ilkesine de aykırıdır. Anayasaya, hukuk kurullarına aykırı, gece yarısı verilen bir korsan önerge geçerli değil. Bu konuda CHP, gerekli hukuki yollara sonuna kadar başvuracaktır. Önergeden yola çıkarak, darbe çığırtkanlığı yapanlar, askerin arkasına saklananlar kendileridir.''


AA

Şener Şen en çok hangi komedyeni beğeniyor?

ener-en-en-ok-hangi-komedyeni-beeniyor.jpg

ener-en-en-ok-hangi-komedyeni-beeniyor.jpg


Öldü ama virüsü aramızda!

ld-ama-virs-aramzda.jpg
Michael Jackson aramızdan ayrıldı; ancak Jackson içerikli virüsler internette kol geziyor.

Pop idolü Michael Jackson'un ölümünü fırsat bilen bilgisayar korsanları, ünlü şarkıcı ile ilgili hazırladıkları spam ve virüsleri bilgisayar kullanıcılarına göndermeye başladı. AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, ölümünün resmi olarak açıklanmasının ardından tüm dünyada milyonlarca hayranı, Jackson'ın ölümü ve hayatı ile ilgili detaylı bilgilere ulaşmak için internete otururken, siber korsanlar da boş durmayarak bu merakı kendi lehlerine kullanmak üzere harekete geçti.
Siber korsanlar, önemli bir gelir kaynağı olan, kullanıcının isteği dışında kendisine gönderilen elektronik posta olarak da adlandırılan Spam'lardan milyonlarcasını, “Jackson'ın ölümünün perde arkası, Gerçek Nedeni, Saklanan Gerçek” gibi başlıklarla bilgisayar kullanıcılarına göndermeye başladı. Bu tür postaların büyük bölümü, kullanıcının bilgisayarına zarar vermekten daha çok elektronik posta adreslerini toplamaya yönelik hazırlandı.

Ancak bu spamların bazılarının içerisine yerleştirilmiş truva atları ise bilgisayarlara ciddi anlamda zarar verebilecek türde. Görünüşte son derece normal olan ve Jackson'un yüksek çözünürlüklü fotoğraf ve videosunun eklendiği elektronik posta açıldığı zaman söz konusu truva atı, kullanıcının haberi olmadan bilgisayarına yerleşebiliyor.

Bazı siber korsanlar ise “Fishing” olarak da adlandırılan sahte internet siteleri hazırlayarak kullanıcıları “Jackson'un hiç yayınlanmamış resimleri” gibi başlık ve linkler ile bu sitelere yönlendirmeye çalışıyor. Kullanıcılar bu siteye girdikleri zaman Script olarak da ifade edilen yazılımlar arka planda çalışmaya başlıyor ve kullanıcının bilgisayarına bulaşıyor.

Bilişim uzmanları, söz konusu saldırılardan “kısmen” korunmak için, özellikle tanınmayan kişi ve adreslerden gelen şüpheli elektronik postaları açmadan silmelerini ve mesajlarda yer alan linklere “tık”lamamalarını öneriyorlar. Uzmanlar, ayrıca bilgisayarında Mozilla Firefox internet tarayıcısı yüklü olan kullanıcılara, bu tarayıcıya özel “NoScript” yamasını bilgisayarlarına indirip yüklemelerini de tavsiye ediyor.

AA

DTP'li Demirtaş göbek attı

dtpli-demirta-gbek-att.jpgCumhurbaşkanı Gül'ün kaldığı Urumçi'deki Yin Du Oteli'nde basına kapalı gerçekleşen kabulün başlangıcında basın mensuplarının görüntü almasına izin verildi. Gül, daha sonra Vali Bekri'nin onuruna verdiği öğle yemeğine katıldı. Yemeğe, Gül'ün yanı sıra İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Türkiye'nin Pekin Büyükelçisi Murat Esenli, Çin Devleti ve özerk bölgenin yerel yöneticileri de katıldı.

VİDEO İÇİN TIKLAYIN


Yemekte Gül'ün önüne Uygur geleneklerine göre önemli misafirler için hazırlanan pişirilmiş bütün bir kuzu getirildi. Cumhurbaşkanı Gül, kuzudan bir parça kesti. Yemek sırasında orkestra tarafından Uygur ve Türk şarkıları çalındı. Bu sırada Gül'ün ziyaretine eşlik eden DTP Milletvekili Selahattin Demirtaş ile Bağımsız Miletvekili Mücahid Pehlivan karşılıklı göbek attı.

İHA

Beren panikledi

beren-panikledi.jpg

AŞK-I Memnu dizisinin sezon finalindeki sevişme sahnesiyle gündemden düşmeyen Beren Saat, önceki gün Beyoğlu’nda bir erkek arkadaşıyla samimi görüntüler sergiledi.

Mekan çıkışında gazetecilerle adeta köşe kapmaca oynayan güzel oyuncu, görüntü vermemek için bir binaya sığındı.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-İSMAİL BAYRAK


Karakolun önünde öldürüldüler

karakolun-nnde-ldrldler.jpgAHT

Osmaniye'de 2 kişi, şikayetçi olmak için gittikleri karakolun bahçesinde beklerken silahlı saldırıda öldü. Hacı Siyah ve Rıza Duman, cezaevinden yeni çıktığı belirtilen Ekrem D., kardeşleri Ali ve Sedat D.'nin, evlerine av tüfeği ile ateş açtıkları iddiasıyla Rahime Hatun Polis Merkezi'ne başvurdu. Emniyet güçleri, şikayetle ilgili olayın görgü tanığı olduğu belirtilen Halil C.'nin (16) ifadesine başvururken, Ekrem D.'yi de karakola çağırdı.Üç kişi, görgü tanığının ifadesinin bitmesini bahçede bekledikleri sırada Ali ve Sedat D., 80 FA 099 plakalı otomobil ile karakolun önüne gelerek, av tüfeği ve tabancayla Hacı Siyah ile Rıza Duman'a ateş açtı. Saldırıda Siyah ve Duman olay yerinde öldü. Havaya ateş açan polis ekipleri, Ali ve Sedat D.'yi etkisiz hale getirerek, gözaltına aldı.

Gözler yarınki MGK'ya çevrildi

gzler-yarnki-mgkya-evrildi.jpgMilli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında Çankaya Köşkü’nde yarın toplanıyor

MGK'nın yarın yapılacak toplantısına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile kurul üyesi bakan ve kuvvet komutanları katılacak. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin, MGK'ya ilk kez bakan sıfatıyla katılacak.

Taraf gazetesinde yayınlanan ve Genelkurmay Başkanlığı’na ait olduğu iddia edilen, Askeri Savcılığın kovuşturmaya gerek duymadığı belgenin damgasını vurduğu tartışmaların ardından toplanacak olan MGK'da, AKP’nin son dakika müdahalesiyle çıkarttığı askeri yargı sisteminde değişikliğe gidilen yasa metninin de ele alınması bekleniyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Cuma günü düzenlediği basın toplantısında, söz konusu belgeyi ve TSK yönelik medya üzerinden asimetrik yıpratma çabasını MGK'nın gündemine getireceğini açıklamıştı. Orgeneral Başbuğ’un açıklamasıyla daha da önem kazanan MGK toplantısında, bu konuların sadece kurul üyelerinin yeraldığı ikinci bölümde görüşülmesi bekleniyor. Toplantının ilk bölümünde, Kurulun daha önce belirlenmiş gündemi ele alınacak.

EKONOMİDE FLAŞ GELİŞME..

ekonomde-fla-gelme.jpg

Habertürk Ekonomi Koordinatörü Yiğit Bulut, bazı Uzakdoğu ve Amerika ülkeleriyle Türkiye arasında çok önemli anlaşmaların gündeme gelebileceğine dikkat çekti. Yiğit Bulut Habertürk’te hazırlayıp sunduğu Analiz Sentez programında önümüzdeki haftalarda anlaşmalarla ilgili detayların ortaya çıkacağını vurguladı.  İşte Bulut’un konuyla ilgili açıklamaları:


“Türkiye'nin IMF ile anlaşması yavaş yavaş gündemden düşmeye başladı. Bakan Zafer Çağlayan şu anda Çin'de. Dün gece kendisiyle konuştuğumda Endonezya'ya uçaktan yeni inmişti. Çin ile Türkiye arasında bugün bazı gazetelere de yansımış sadece otomotiv sektörü ile ilgili bir fabrika yatırımı gündemde. Çin ile Türkiye arasında göreceksiniz inanılmaz anlaşmalar olacak şeklinde ifadeler duydum. Çin ile Türkiye arasında, Türkiye Endonezya arasında Türkiye Uzakdoğu arasında alternatif bazı modeller ortaya çıkabilir. Ve Türkiye ilk defa burada duyuyorsunuz önümüzdeki haftalarda hangi ülke olduğunu şu anda söylemek doğru değil duyacaksınız ama Amerika kıtasında bir ülkeyle serbest ticaret anlaşması imzalayacak. Bu da piyasalar açısından çok önemli. İlk defa bunu duyuyorsunuz. Türkiye Amerika kıtasında bir ülkeyle serbest ticaret anlaşması imzalayacak. Önümüzdeki süreçte alternatif ihracatın çok ciddi biçimde artabileceği yeni modelleri tartışmak gerekiyor. Buna parantez açıyorum. Türk Telekom Çin'den 500 milyon dolar kredi aldı. Ve Türkiye'nin Çin'den borçlanmasıyla ilgili çalışmalarda devam ediyor. Bütün bunlar şu anlama geliyor. Piyasayı öyle bir kuruyorlar ki; IMF ile anlaşmazsak Türkiye batar. Artık piyasaların bu kurgudan kurtulması gerekiyor. IMF ile anlaşmasak da biraz önce saydığım anlaşmalar, önümüzdeki haftalar içerisinde duyacağınız Amerika kıtasından gelecek sürpriz anlaşmalar, Türkiye'nin ekonomideki algılamasını değiştirebilir. Bütün bunların anlamı dolar kotasyonlarında yumuşak bir hareket ve İMKB'de 36 bin 250 bölgesinde kaldığı sürece IMF anlaşması olmasa dahi pozisyon tutma eğilimi devam edecektir.”

İşte 3. köprünün güzergahı

te-3-kprnn-gzergah.jpg

Ulaştırma Bakanlığı, İstanbul'a inşa edilecek üçüncü köprünün merakla beklenen güzergahını belirledi. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, SABAH'a yaptığı açıklamada, İstanbul'a inşa edilecek köprünün güzergâhıyla ilgili 6 seçenek üzerinde yapılan çalışmanın tamamlandığını söyledi. Yıldırım, güzergâhın zamanı geldiğinde açıklanacağını vurgulayarak, "Daha önce 6 alternatif vardı. Seçimi yaptık. Bu aşamada tek söyleyebileceğim, yeni köprünün Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri'nin daha kuzeyinde olacağıdır" dedi.

İHALE BU YIL

Üçüncü köprünün "İzmit Körfez Geçişi ve Gebze-İzmir Otoyol" projesinde uygulanan yap-işlet-devret (YİD) modeliyle gerçekleştirileceğini belirten Yıldırım, bundan sonraki tüm ulaştırma projelerinde de YİD modelini uygulayacaklarını söyledi. Üçüncü köprü için bu yıl içinde ihaleye çıkabilecekleri mesajını veren Yıldırım, güzergâhı açıklamaktan özenle kaçındı. Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü üst düzey yönetiminin nabzını tutan SABAH, yeni köprü için öne çıkan iki güzergâhı şöyle saptadı:
 Beykoz-Tarabya: Bu güzergâh, yeni köprü için en uygun nokta olarak kabul ediliyor. Bu hattın seçilme olasılığı yüzde 90 olarak gösteriliyor.
 Beykoz-Sarıyer: Bu güzergah, Beykoz-Tarabya'nın ardından ikinci en güçlü aday güzergâh olarak gösteriliyor.

 

YEMEN UÇAĞI DÜŞTÜ

yemen-uai-dt.com/2009/06/30/kuturesim/Yemen'in devlet havayolu şirketi Yemenia'ya ait bir yolcu uçağı, Hint Okyanusu'ndaki Komor adalarında düştü.

Komor Devlet Başkanı Yardımcısı İdi Nadhoim, başkent Moroni'deki havaalanından Reuters'a yaptığı açıklamada, uçakta 150 kişinin bulunduğunu belirtti.

Nadhoim, kazanın günün ilk saatlerinde olduğunu bildirdi, ancak ellerinde henüz ayrıntılı bilgi olmadığını söyledi.

Devlet Başkanı Yardımcısı, uçaktakilerden kurtulan olup olmadığını henüz bilmediklerini de kaydetti.

Bu arada kazanın tam olarak hangi bölgede olduğu bilinmezken, Komor adalarını oluşturan adalardan Büyük Komor'un Mitsamiuli kasabasındaki bir sağlık görevlisi, Reuters'a açıklamasında, kendilerine bir uçağın düştüğünü bildirdiklerini ve hastaneye çağrıldıklarını söyledi.

AA

Tasarruflu ampullerden uzak durun

tasarruflu-ampullerden-uzak-durun.jpgSakarya Üniversitesi (SAÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci, elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olabileceğini belirtti.

Prof. Dr. Çerezci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gündelik yaşamın vazgeçilmez parçası haline gelen elektronik cihazların, yaydıkları elektromanyetik radyasyon nedeniyle insan sağlığı bakımından risk oluşturduğunu söyledi.

Çerezci, elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanılarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olduğunu ifade etti.

Elektromanyetik radyasyonun neden olduğu riskin asgari düzeye indirilmemesi durumunda tehlike kavramının ortaya çıkacağına dikkati çeken Çerezci, ''Elektromanyetik radyasyon cep telefonu, yüksek gerilim hatları ve kullandığımız her türlü elektronik cihazlar aracılığıyla hayatımızda bir şekilde risk oluşturuyor. Yapmamız gereken bilinçli bir yaşamı tercih ederek söz konusu riski en aza indirmenin yollarını aramaktır'' dedi.

Elektromanyetik radyasyon açısından elektronik cihazlar sıralanırsa cep telefonunun en ön sıralarda geldiğini bildiren Çerezci, ''Cep telefonları, yüksek gerilim hatları, radyo televizyon kuleleri ciddi şekilde elektromanyetik radyasyon yayıyor. Yüksek gerilim hatları ve radyo televizyon kulelerinin 500 metre yakınında ev bulunmaması lazım'' diye konuştu.

-''ARAÇTA CEP TELEFONUYLA GÖRÜŞMEYİN''-

Cep telefonlarının insan hayatının ayrılmaz parçası haline geldiğini belirten Çerezci, mümkün olduğunca sabit telefonların kullanılması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

''Cep telefonlarını mümkün olduğunca az ve tekniğine uygun kullanmamız gerekiyor. Araçta mümkün olduğunca cep telefonuyla görüşmememiz gerekiyor. Görüşme sırasında araçta elektromanyetik dalgalar dolaşıyor. Kafesin içine girdiği için cep telefonu yüksek güçte çalışıyor. Elektromanyetik dalga çıkış şansını zorluyor, açık havadaki gibi değil. Bu da araç içindeki elektromanyetik dalganın dolaşmasına ve bulunmasına ortam hazırlıyor. Dolayısıyla 'araç içinde cep telefonu görüşmesi yapabilirsiniz, herhangi bir zarar görme durumu yok' deseler bile araç içinde elektromanyetik radyasyon olacak. Cep telefonu görüşmesi yapacaksak kapalı mekanlarda pencereye yakın yerlerde konuşma yapmamız gerekiyor. Bu durumda cep telefonu baz istasyonuyla daha rahat iletişim kuracak ve daha az dalga yayacaktır. Daha yüksek güç daha fazla radyasyon anlamına geliyor. Telefon görüşmesi yapacaksak koridorda yapmamayı tercih edelim. Kulağımızı pencereye çevirerek görüşme yapmamız lazım. Başımızı pencereye çevirip cep telefonuyla konuştuğumuz sol kulağımız pencere yönünde olmalı. O zaman cep telefonunu sağ kulağımıza tutmayacağız. Bunlar birer teknik.''

Baz istasyonlarının yakında olması halinde cep telefonlarının daha düşük güçte çalışacağını söyleyen Çerezci, şöyle konuştu:

''Bazıları 'Baz istasyonlarını şehrin sadece tepelerine dikelim, şehir içinde olmasın' diyor. 'Baz istasyonları şehir içinde olmasın' demek teknik açıdan mümkün değil. Baz istasyonu yakında olursa cep telefonları daha az güçte çalışacak ve dolayısıyla daha az manyetik radyasyon yayacaktır. Cep telefonsuz hayat düşünmeyeceksek etkilerini minimuma indirmemiz gerekiyor. Temel ilke elektromanyetik radyasyondan en az seviyede etkilenerek yaşamımızı nasıl sürdüreceğimiz konusudur. Bunun yollarını aramamız lazım.''

Şarjı uzun süre giden cep telefonlarını kullanmanın en iyi tercih olacağını ifade eden Çerezci, söz konusu telefonların daha düşük güçte çalışması nedeniyle daha az elektromanyetik radyasyona maruz bırakacağını belirtti.

Cep telefonunun yatarken kesinlikle baş ucuna konulmaması gerektiğini söyleyen Çerezci, şunları kaydetti:

''Cep telefonlarının antenleri arka kısmında olduğu için taşırken ekranı vücudumuza, anteni dışa bakacak şekilde taşımak çok önemli. İlk çağrı alındığı an elektromanyetik radyasyonun an yüksek seviyede olduğu durumdur. Böylece elektromanyetik dalga vücudumuzun iç kısmına değil de dışa doğru yönelecektir. Tersi durumda pantolonumuzda taşıdığımız cep telefonu nedeniyle vücudumuzun alt kısmı elektromanyetik dalga ile ışınlanır. Vücudumuzun alt kısmı bilindiği gibi üreme organlarının bulunduğu bölüm. Su dokularının ve su oranının fazla olduğu bölgelerdir. Vücudumuzun alt bölgesi su oranının fazla olması nedeniyle elektromanyetik radyasyonu ciddi şekilde absorbe (soğurma) eden bir yapıya sahiptir. Bu konularda ihtiyatlı davranmamız lazım. Mümkün olduğunca sabit telefonla görüşmemiz gerekiyor. Eve gittiğimizde belirli bir saatten sonra cep telefonlarını kapatabiliriz.''

-''TASARRUFLU AMPULLERİN YAKININDA DURMAYIN''-

Tasarruflu ampullerin de elektromanyetik radyasyon yaydığına dikkati çeken Prof. Dr. Çerezci, yetkililerin bu konuda vatandaşları uyarması ve nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda bilgilendirmesi gerektiğini söyledi.

Çerezci, şöyle devam etti:

''Enerji tasarrufunu kabul ediyoruz ama ampullerin bazı kullanım şartları olmalı. Öğrencilerin çalışma masalarında tasarruflu ampul kullanmamak lazım. Neden? Çünkü tasarruflu ampullere yakın duruyorsanız çok şiddetli bir radyasyonla baş başa kalırsınız. Bunun için baz istasyonunun yanına gitmeye gerek yok. Baz istasyonunu evinizin içine getirmiş oluyorsunuz. Tasarruflu ampuller yüksek tavanlı odalarda kullanılıyorsa sorun yok, başımız ampulden 1,5 metre uzaktaysa sorun yok ama tabii ki yine de elektromanyetik dalga yayıyor.''

-MİKRODALGA FIRIN KULLANIMI-

Mikrodalga fırınların da bilinçsiz kullanıldığına işaret eden Çerezci, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Mikrodalga fırını mutfakların görselliğini tamamlaması açısından herkesin çok rahat görebileceği yere koyuyorlar. Mikrodalga fırın çalıştığı zaman çocuğun baş hizasında olmamalı. 1,40 metrenin mutlaka üstünde olmalı, insanların en az geçtiği yere konulmalı. Mikrodalga fırının bulunduğu duvarın arkasındaki odada çocuk beşiğinin bulunmamalı. Arka tarafına da sızıntı oluyor. Ön tarafına çok ciddi oranda mikrodalga yayıyor. Çalışırken hiçbir zaman yanında durmayacaksınız. En az bir metre uzağında olacaksınız. Çalışırken 20 santimetre önünden bir çocuk sürekli geçiyorsa çocuğu mikrodalgayla ışınlıyorsunuz demektir. Mikro dalga fırın çalıştığı zaman evinizde baz istasyonu var demektir. Mikrodalga fırının çok yakınındaysanız baz istasyonuyla karşı karşıyasınız demektir.''

Elektromanyetik radyasyondan korunmak için kadınlara kolye, nazarlık ve süs eşyası şeklinde ürünler sunulduğunu, cep telefonuna yapıştırılan etiketler satıldığını kaydeden Çerezci, ''Bu ürünleri inceledik. Elektromanyetik dalgayı azaltıcı hiçbir olumlu etkisine rastlamadık. Bu ürünleri kesinlikle kullanmıyorum, alınmasını da tavsiye etmiyorum'' diye konuştu.


AA

'Delilik ama yaptık işte'

delilik-ama-yaptk-ite.jpg

Ömür Gedik ve Behzat Gerçeker’in sundukları “Enbeğenilen”e katılan Emre Kınay, “Akıllı yapımcı tiyatrodan aktör alır. Deneyimsiz bir aktörle 5 saatte çekeceği bir işi deneyimli biriyle 1 saatte çeker” dedi.

Tiyatroların şu anki durumundan yakınan Kınay “Bu devirde tiyaro kurmak delilikti ama yaptık işte. Müzik sektörü ölüyor demesinler lütfen. Bu yıl 200 albüm çıkmış, tiyatroda bir sezonda 200 oyun çıkmıyor ne yazık ki” diye konuştu.

 


İşçiler belediye başkanına saldırdı!

iler-belediye-bakanna-saldrd.jpgİlyas GÜN / SAMSUN (AHT)

Samsun'un Atakum İlçe Belediyesi'nde iş akitlerine son verilen 4 işçi, aileleriyle eylem yaptı. İşçiler, Belediye Başkanı Metin Burma'ya tekme tokat saldırdı.

29 Mart yerel seçimlerinde başkanlık koltuğuna oturan CHP'li Atakum Belediye Başkanı Metin Burma, belediyede yeni düzenleme yaptı. Belediyede 5 yıldır çalışan kadrolu işçiler İshak Uzun, Osman Yıldırım, Ufuk Sevim ve Ayhan Altan'ın iş akitlerine son verildi. Akitleri sona eren işçiler ve aileleri, Atakum Belediyesi Kent Konseyi 1. Genel Kurulu'nun düzenlendiği Atakum Eğitim ve Eğlence Merkezi önünde eylem yaptı. Konsey toplantısına katılmak üzere merkeze gelen Belediye Başkanı Metin Burma'yı önce alkış tutarak ve pankart açarak protesto eden işçiler, daha sonra tekme tokat saldırdı. Samsun Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet ekipleri ve zabıtaların müdahalesiyle Başkan Burma, işçilerin arasından çıkardı. Çevik Kuvvet ekipleri, Başkan Burma'yı, etrafından koruma kalkanı oluşturarak bina içerisine aldı. Gergin anların yaşandığı eylemde polis, işçileri ve ailelerini dağıttı.

Kadrolu oldukları halde işten çıkartılmalarına anlam veremediğini söyleyen Ayhan Altan, "Kazandığımız üç kuruşu çoluk çocuğumuza çok gören zihniyeti kınıyoruz" dedi.

"BU TÜR SALDIRILARA PAPUÇ BIRAKACAK DEĞİLİZ"


Atakum İlçe Belediye Başkanı Metin Burma ise, belediyeden ayırmak zorunda kaldıkları 4 işçi ve ailelerinin gösterisine maruz kaldıklarını ifade ederek, "İşçilerin gösteri yapmaları demokratik haklarıdır. Ama saldırmak ve küfür etmek hakları değildir. Hukuka başvurabilirler. Biz bu saldırılara pabuç bırakacak değiliz. İşimize devam ediyoruz. Olayı büyütmüyoruz. Ama herkes şunu bilmelidir ki, hukuk hariç, öteki yollar bizi asla etkilemez" ifadesini kullandı. Burma, saldırıda bulunan kişiler hakkında suç duyurusu yapıp yapmayacaklarına daha sonra karar vereceklerini söyledi.

Canını seven İstiklal'e gelmesin

cann-seven-stiklale-gelmesin.jpgGAZETE HABERTÜRK / HT İSTANBUL - ENGİN BELLİ

İSTİKLAL Caddesi bakımsız binaları, yollara sarkan elektrik telleri ve her an düşecek korkusu uyandıran tabelalarıyla tehlike saçmaya devam ediyor. HT İstanbul’un birçok kez gündeme getirdiği sinsi tehdit, önceki gün yine ürküten yüzünü gösterdi. Cadde üzerinde Sanayi Odası’nın da bulunduğu Odakule binasından kopan mermer kaplamalar, öğlen saatlerinde büyük bir gürültüyle yerinden koptu. Her biri 30’ar kilo ağırlığında olan mermer parçaları, bu sırada aşağıda kimlik kontrolü yapan
polis memurunun üzerine düştü.

BÜROKRASİ ENGELİ VAR

BÜYÜK bir şans eseri sadece omuzundan yaralanan polis memuru, meslektaşları tarafından hastaneye kaldırıldı. Binanın sorumlusu gözaltına alınırken, hemen onarım çalışması başlatıldı. Birçok benzer kazanın yaşandığı Beyoğlu’nda, en son iki
hafta önce bir apartmanın beton saçağı, turistlerin üzerine düşmüş, 4 kişi yaralanmıştı. İlçede bulunan 2 binden fazla tarihi yapı, sit alanı içinde oldukları için Anıtlar Kurulu’ndan izin anılmadan onarılamıyor. Sonuçta bürokratik engeller, İstanbullu’yu tehdit ediyor.

Kırmızı ışıkta "niye baktın" cinayeti

krmz-kta-niye-baktn-cinayeti.jpgYusuf KILIÇ / GAZİANTEP (AHT)

Gaziantep'te kırmızı ışıkta iki sürücünün birbirine bakması nedeniyle çıkan tartışma cinayetle sonuçlandı. Taraflardan biri diğer otomobildekilere ateş açtı, 1 kişi öldü, kuzeni ise yaralandı. İhbar sonucu yakalanan zanlı, ateş ettiği kişiler için "Kırmızı ışıkta küfür ettiler" dedi.

İstasyon Caddesi Fuar kavşağında Özer Özdemir'in (24) kullandığı 27 RP 041 plakalı otomobil ile yanında duran bir otomobil, kırmızı ışıkta yan yana bekledikleri sırada iddiaya göre sürücüler birbirlerine baktı. Bakışların ardından iki sürücü birbirlerine "Niye bakıyorsun" diyerek tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgya dönüşmesi üzerine diğer otomobilin sürücüsü, tabancayla ateş açarak Özer Özdemir ile yanındaki amcasının oğlu Gökhan Özdemir'i yaraladı. Zanlı hızla otomobiliyle kaçarken, vatandaşların haber vermesi üzerine olay yerine çağrılan polis ekipleri güvenlik önlemleri aldılar. Yaralılar ambulansla Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi'ne götürülürken; Özer Özdemir yolda hayatını kaybetti. Gökhan Özdemir ise tedavi altına alındı.

Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatan Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu ekipleri, görgü tanıklarının ifadelerine başvurdu. Kaçan aracın plakası belirlendi. Aracın Metin F.'ye ait olduğu saptandı. Bir ihbar üzerine Karşıyaka Mahallesi'ndeki bir eve yapılan baskında zanlı Metin F. (31) yakalanarak gözaltına alındı. Sağlık kontrolünden geçirilmek üzere hastaneye götürülüşü sırasında zanlı, gazetecilerin soruları üzerine "Kırmızı ışıkta küfür etti. Kendilerini tanımıyordum" dedi.

"Gizli kapaklı yapılmadı"

gizli-kapakl-yaplmad.jpgAK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, askerlerin özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmasına imkan veren yasanın Türkiye'nin yararına olduğuna inandıklarını belirterek, toplumda da büyük kabul gördüğünü söyledi.

TBMM'de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bozdağ, TCK ve bazı kanunlarda değişiklik öngören yasanın Genel Kurulda kabul edilmesinden sonra tartışma konusu olduğunu kaydederek, konuyla ilgili olarak Cuma günü bir açıklama yapılmadığını, ancak Cumartesi günü farklı bir şekilde gündeme getirildiğini ifade etti.

Tasarının Perşembe günü mutabakatla gündeme alındığını, mutabakatla yeni maddelerin eklenmesine karar verildiğini, görüşmelerin de mutabakatla yapıldığını anlatan Bozdağ, ''Yasanın kabulü de bu mutabakat çerçevesinde temin edildi ve yasalaştı. Cuma günü değil ama Cumartesi günü birdenbire farklı bir üslup, farklı bir değerlendirmeyle karşı karşıya kaldık. İşin doğrusu biz buna üzüldük'' dedi.

Yapılan değişikliğin, Ceza Muhakemesi Kanunun (CMK) 250 maddesindeki suçları kapsadığını belirten Bozdağ, şöyle konuştu:

''Öyle anlatıldı ki sanki bundan sonra asker kişiler, bütün işledikleri suçlarla ilgili özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanacak gibi takdim edildi. oysa bu doğru değil. Çünkü CMK'nın 250. maddesi; örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu imal ve ticareti, çıkar amaçlı suç örgütleri, çeteler mafyalar, anayasal düzene karşı işlenen suçlar, ülkenin bölünmez bütünlüğüne aleyhine işlenen suçlar, bunların asker kişiler ve askeri mahalde işlenen suçlarla bir ilgisi var mı? Hiçbir alakası yok. Ama konuyu getirip farklı bir noktaya taşıdılar ve sanki askerlerle alakalı bütün suçların özel mahkemelerde yargılanacağı şeklinde bir değerlendirme yapıldı. Askeri Ceza Kanununda yazan suçların tamamı, askeri yargı tarafından görülecek ve onlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma orada yapılacak. Onun, TCK ve özel kanunlara atıf yaptığı bütün suçlarla ilgili yargılamalar yine orada yapılacaktır. Ama 250. madde kapsamına giren suçlarla ilgili yargılamalar, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yapılacaktır.''

Bozdağ, ''Darbe girişimlerinin ağır ceza mahkemelerinde yargılanıp yargılanamayacağı''na ilişkin soruya, ''Anayasal düzene karşı suçlar kapsamında yer alıyor. Bunlar askerlerin, askeri mahalde işlenecek suçlar değil. Bunlar dışarıda işlenebilecek suçlardır. Dolayasıyla bundan sonra bu tip suçları işleyenler de özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanacak'' dedi.

-''HANGİSİ DOĞRU?''-

CHP'nin, Anayasanın geçici 15. maddesiyle ilgili talebini kendilerine ilettiğini hatırlatan Bozdağ, ''30 yıl önce darbe yapanları yargılayalım'' dendiğini, bunun için Anayasa değişikliği yapılmasını önerdiklerini söyledi. Bunun demokratik ve hukuk devletinden yana bir tavır olduğunu belirten Bozdağ, bunun toplumun her kesiminden de destek bulduğunu vurguladı.

Yeni yapılan düzenlemenin ''Darbe boyutuyla değerlendirildiğinde, bundan sonraki süreçlerde meclise veya hükümete ya da Anayasal düzene karşı bir darbe teşebbüsünde bulunanları adli yargıda yargılamada, yargılamaya imkan verdiğini'' ifade eden Bozdağ, şöyle konuştu:

''(30 seneki önceki darbecileri yargılayalım, - bir kısmı mezarda- müsaade etmezse Anayasayı değiştirelim) diyen bir CHP var. Ama bundan sonra, böylesi işlere teşebbüs edecekleri de yargılama kapsamına alan bir düzenleme olduğunda da buna karşı çıkan bir CHP görüyorsunuz. O zaman hangisi doğru? Bunda Anayasal bir engel de yok. Ama diyor ki (Anayasa Mahkemesine götürüp iptal ettireceğim) Yani, bundan sonra darbe yapmaya teşebbüs edenler adli yargıda yargılanmasın. Yargılamanın önü onlar için kapalı olsun.

Peki doğrusu bu mu? Madem samimisin, 30 sene önce darbe yapanları yargılamak için Anayasal engeli kaldıralım diye demokrat, hukuktan yana bir tavır konurken; öte yandan, bundan sonra darbe yapmaya teşebbüs edeceklerin yargılanmasının önünü açacak bir düzenlemeye sahip çıkmaları lazım. Çünkü bu düzenlemenin altında onların da oyu, kabulü, desteği var. Doğrusu, 2 gün sonra çark etmelerinin, fikir değiştirmelerinin, farklı söylem takınmalarını anlamlandırmış değilim. Ama şöyle mi düşünüyorlar bilmiyorum; 30 sene önce darbe yapanları yargılayalım, ileride yapacakları da 30 sene sonra yargılayalım diye mi düşünüyorlar, onu da bilmiyorum.''

-DARBE İHTİMALİ KORKUSU-


Bozdağ, ''AKP darbe ihtimalinden mi korkuyor?'' sorusuna, ''Hayır. Öyle bir korku kesinlikle söz konusu değil. Yasalar genel ve soyuttur. Kimler bu suçları işliyorsa onlar yargılanacak. Bu suçlara bakıldığında, asker nitelikte kişilerin işleyebileceği ya da sadece askeri mahalde işlenecek nitelikte suçlar değil. Bu suçların tamamı sivil alanla birlikte işlenebilecek suçlardır. Şahsi görüşüm; böyle bir düzenleme olmadan da adli yargının yetki ve görev alanına giren bir konudur. Böylesi bir şeyden değil, Türkiye'nin demokratikleşmesi, hukuk devleti olma yolunda, AB sürecinde atılmış önemli ve tarihi bir adımdır'' dedi.

Anayasaya aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, aksi görüşün, konuyu sulandırmak isteyen, hukuk dışında bir takım saiklerle değerlendirme yapanlara ait olduğunu savunan Bozdağ, ''Düzenlemelere bakıldığında bunlar; kanunla düzenlenmiştir, askeri suç değil, askeri mahalde işlenebilecek nitelikte değil, askerlerin görevleriyle ilgili değil, askerlere karşı işlenen suçlar değil'' diye konuştu.

-''ÖZEL BİR AMAÇ VE HEDEFİ YOK''-


Bozdağ, ''Yasa, Albay Çiçek'in sivil mahkemede yargılanmasının önünü açmak şeklinde değerlendirildi'' denilmesi üzerine, ''Bu özelleştirilmiş bir değerlendirme...Yasamanın soyutluğu ve genelliği ilkesiyle yapılmıştır, özel bir amacı, özel bir hedefi kesinlikle yoktur. Kanunun kapsamına giren suçları işleyen herkesi kapsayan bir düzenlemedir. Özel bir anlam ve hedefi yoktur'' yanıtını verdi.

Yasada belirtilen suçların askeri ve sivil mahalde işlenmesi halinde buna adli yargının bakıp bakmayacağının sorulması üzerine Bozdağ, '' Tabii adli yargı bakacak. Onda şüphe yok. Şu anda da oyla, bundan sonra da öyle...'' dedi.

Yasanın kamuoyunda yeterince tartışılmadığı eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Bozdağ, tasarının 3 aydan fazla süreden beri TBMM gündeminde olduğunu, AB uyum kapsamında Türkiye'nin yapmakla yükümlü olduğu değişiklikleri içerdiğini, 2008 yılı katılım ortaklığı belgesi içinde de yer aldığını anlattı. Bozdağ, Milli Savunma Bakanlığının konuyla ilgili görüşünü 19 Mart'ta Adalet Bakanlığına ilettiğini, ancak içinde CMK 250. maddeyle ilgili görüşünün olmadığını söyledi. ''Bu konular öyle gizli kapaklı yapılmış değil'' diyen Bozdağ, grupların da bilgisi ve onayı olduğunu, ayrıca Genel Kurulda aleni olarak tartışıldığını ve kabul edildiğini söyledi.

''Düzenlemenin Türkiye'nin yararına bir düzenleme olduğuna inanıyoruz. Toplumda büyük kabul gördüğünü görüyoruz'' diyen Bozdağ, konuyla ilgili haberlerin daha çok usul ve yöntem üzerinde yoğunlaştığını, geneli itibariyle doğru bir düzenleme olduğunu herkesin kabul ettiğini ifade etti.

Bir gazetecinin ''Yasadaki istisnanın kaldırılması konusunda Genelkurmay'ın haberi var mıydı?'' sorusuna Bozdağ, ''Genel Kurul çalışmaları sırasında bu konu gündeme geldi ve değerlendirildi'' karşılığını verdi.

AA

Avea'dan ''Paso'' tarifesi

aveadan-paso-tarifesi.jpg

Avea'dan yapılan yazılı açıklamada, GSM operatörünün başlattığı ''Paso'' tarifesi ile 15-25 yaş arasındaki abonelerine 10 dakika konuşmayı 1 kontör bedelle sunduğu ifade edildi.

Avea hatta sahip gençlerin, Paso tarifesi kapsamında, tek seferde 50-99 arası kontör yüklemelerinde 7 gün boyunca, 100 ve üzeri kontör yüklemelerinde ise 30 gün boyunca diğer tüm Paso Tarifesi aboneleriyle 10 dakikası 1 kontöre konuşma fırsatına sahip olduğu belirtildi.

Açıklamada, tarifeye kayıt işlemi şöyle aktarıldı:

''Yeni aboneler, Avea bayilerinden kayıt olabilirken, mevcut Avea aboneleri Avea bayilerinden, Avea Müşteri Hizmetlerinden (444 1 500) veya ''www.avea.com.tr'' Online İşlemler'den Paso Tarifesi'ne geçiş yapabilirler. Paso tarifesine geçen abonelerin 10 dakikası 1 kontör avantajından faydalanabilmeleri için T.C. kimlik numaralarını 1525'e kısa mesajla göndermeleri ya da ''www.avea.com.tr'' üzerinden kayıt yaptırmaları ve belirtilen kontör yüklemelerini gerçekleştirmeleri gerekiyor.''

PASO tarifesindeki abonelerin 39 kontör karşılığında Avea içi 5 bin ya da her yöne 500 SMS paketine sahip olabildiği de kaydedildi.

Avea'nın Gençlik platformu ''Patlican''a üye olmaları halinde ise tek seferde 150 kontör yüklediklerinde Avealılarla 180 dakika konuşma hakkı kazandıkları belirtilen açıklamada, AranKazan kampanyası sayesinde diğer operatörlerden ya da sabit hatlardan arandıkları her 10 dakika için, şebeke içi 10 kontör kazandıkları duyuruldu.

AA

İstanbul'a şok uyarı!

stanbula-ok-uyar.jpgİstanbul'un Avrupa yakasındaki ilçeleri, Kırklareli il merkezi ve ilçelerinde kuvvetli gökgürültülü sağanak yağış ile yer yer dolu yağışı bekleniyor.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, yağış nedeniyle oluşması olası ani sel, su baskını, yıldırım gibi risklere karşı yetkililerin, vatandaşların dikkatli ve tedbirli olmaları istendi.


HABERTURK.COM'UN HAVA DURUMU SAYFASINA GÖZATIN

AA

Rafet El Roman film çekecek

rafet-el-roman-film-ekecek.jpg

Ünlü sanatçı Rafet El Roman, '48. Uluslararası Bursa Festivali' kapsamında Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Performansı ile Bursalı hayranlarını coşturan Rafet el Roman, yapımcılığını üstlendiği 'Benim Güzel Filmim' adlı yeni çalışması hakkında da bilgi verdi. Ünlü Sanatçı, Ağustos ayında çekimine başlayacağı filminde tanınmayan isimlerin rol alacağını ve yılsonuna yetiştireceğini söyledi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı (BKSTV) işbirliğiyle düzenlenen festivalin ünlü konuğu Rafet el Roman, Beyçelik Gestamp sponsorluğunda sahneye çıktı. 'Hanımeli', 'Olmuyor Birtanem', 'Bana Sen Lazımsın', 'Affetmem' ve 'Aşk-ı Virane' gibi sevilen şarkılarını seslendiren şarkıcı programında, 'Fesuphanallah', 'Yaylalar', 'Yar saçların lüle lüle' ve 'Hayat bayram olsa' gibi nostaljik şarkılara da yer verdi.

Konser öncesi basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Rafet El Roman, aşkın kendisine ilham verdiğini ifade etti. Hayatında ailesi ve dostlarının çok önemli olduğunu belirten sanatçı, "Benim için aşk ilk sırada. Çocuklarımın büyüdüklerini, iyi insanlar olduklarını görmek; onları mutlu, sağlıklı ve huzurlu olarak yetiştirmek benim için önemli." dedi.

Yapımcılığını da üstlendiği ve yıl sonuna yetiştirmeyi planladığı 'Benim Güzel Filmim' adlı yeni bir film projesi olduğunu da açıklayan Rafet el Roman, filminde tanınmayan isimlerin yer alacağını anlattı. Roman, Ağustos ayında çekimlerine başlayacağı filmin kendisini çok heyecanlandırdığını söyledi.

Gelecek yıl ilkbahar aylarında 10 yeni şarkıdan oluşan bir albüm hazırlayacağını da açıklayan sanatçı, bu kez adını vermediği sürpriz bir bayan sanatçı adayına destek olacağını müjdeledi ve Eurovision'a katılmayı istediğini belirtti. Roman, "Daha önce Eurovision'a ülkelerarası polemikler nedeniyle karşıydım ama bu yıl fikrim değişti. Bu yıl herkes hakkıyla kazandı. Hadise de güzel bir performans gösterdi." diye konuştu. Gelecek yıl kendisinin de rol alacağı ikinci bir film için çalışacağını anlatan Roman, yönetmenliğiyle dikkat çeken Mahsun Kırmızıgül'e destek verdi ve "Mahsun, olağanüstü bir iş ortaya koydu. İyi yapan herkese sahip çıkılmalı." dedi.

Cihan


Önlük ve forma tarih olabilir

nlk-ve-forma-tarih-olabilir.jpgMilli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, öğrenci, öğretmen ve velilerden gelen talep ve şikayetlerden öğrenci kıyafetlerinde artık yeni bir şekillendirmeye ihtiyaç olduğunun ortaya çıktığını söyledi.

Çubukçu, öğrencilerin her gün giymek zorunda oldukları kıyafetlere ilişkin duygu ve düşüncelerinin önemsenmesi gerektiğini söyledi.

Öğrenci Okul Kıyafetlerini Değerlendirme Çalıştayı Başkent Öğretmenevi'nde başladı. Çalıştayın açılışında Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar okul kıyafetlerini anlatan bir sinevizyon gösterisi sunuldu.

ÇOCUKLARIN GÖRÜŞÜ ALINMALI

Çalıştayın açılışında konuşan Çubukçu, öğrenci kıyafetleri konusunda yeni bir değerlendirme yapmak üzere böyle bir çalıştay düzenlendiğini belirtti.
“Öğrencilerimiz geçmiş yıllara oranla daha rahat kıyafet giyiyor olsalar bile biz yetişkinlerin düşüncelerinden çok çocuklarımızın her gün giymek zorunda oldukları kıyafetlere ilişkin duygu ve düşüncelerinin önemsenmesi gerektiğini vurgulamak isterim, bir çocuk hakları savunucusu olarak” diyen Çubukçu, çocukların her şeyden önce kendilerini ilgilendiren konularda görüşlerinin alınması ve sürece dahil edilmeleri gerektiğini kaydetti.

HANGİ KIYAFETİN İÇİNDE DAHA MUTLULARSA...


Çocukların ne tür kıyafetler içinde kendilerini daha özgür, daha mutlu ve daha rahat hissettiklerinin, hangi kıyafetleri giydiklerinde derslerde daha katılımcı ve istekli oldukları hususların dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Çubukçu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaptığımız bu çalıştayı çocuklarımızı anlamak, onların gelişimlerine olumsuz etki yapan faktörleri tespit etmek için bu yönde bir çaba olarak görüyorum. Eskiden öğretmenin anlattığı, öğrencinin dinlediği bir öğretim şekli eğitim sistemimize hakimdi. Günümüzde ise artık öğrencilerin daha dinamik, aktif, öğrenmeyi seven, öğrendiklerini uygulayan ve araştıran, sorgulayan, eleştirel düşünen, yaratıcı bireyler olmalarını istiyoruz. Bunun için de etkinlik temelli olarak derslerimizi işliyoruz. Dolayısıyla öğrencilerimiz okul ortamında kendilerini ne kadar rahat hissederlerse başarılarının o kadar artacağına inanıyoruz.

ÖĞRENCİ KIYAFETLERİNDE DEĞİŞİKLİK


Bakanlığıma bağlı öğrenci, öğretmen ve velilerden gelen talep ve şikayetlerden de öğrenci kıyafetlerinde artık yeni bir şekillendirmeye ihtiyaç olduğu açıktır. Nitekim, kıyafet bir toplumun kültürel ve manevi değerlerini yansıtan en önemli unsurlardan birisidir. Öte yandan toplumdaki öğrenci algısı ve toplumun öğrenciyi koruyup kollama davranışı da toplumumuzda ağır basan unsurlardandır. Öğrencileri olduğu kadar aileyi ve toplumu da ilgilendiren, öğrenci kılık ve kıyafetleri konusunda tüm paydaşları bir araya getirip bilimsel ve akademik uygulayıcılarla birlikte tartışmanın ve kamuoyuna açmanın en doğru karar olduğuna inancımız nedeniyle bu çalıştayın yapılmasına karar verdik.”

Okul kıyafetlerinin, “büyümenin ve gelişmenin bir parçası olarak görüldüğünü, bu nedenle dünyada pek çok ülkede kıyafetlerin farklılık gösterdiğini” ifade eden Çubukçu, hem dünyada hem de Türkiye'de devlet okullarında ve özel okullarda çok çeşitli kıyafetlere rastlandığına işaret etti. Bu kıyafetlerin coğrafi, ekonomik ve sosyokültürel boyutlara göre değiştiğine işaret eden Çubukçu, “Bizim için önemli olan ülkemizin sosyoekonomik düzeyi ve ailelerin gelir düzeyi de dikkate alınarak öğrencilerin gelişim özelliklerine uygun kıyafetlerin belirlenmesi ve bunların kullanılmasıdır” diye konuştu.

Çalıştayda, bu konunun hem ekonomik hem sosyokültürel hem de öğrencilerin gelişimleri üzerindeki etkileri bakımından ele alınacağını söyleyen Çubukçu, “Bunun için sadece bir bölgedeki değil, ülke genelindeki tüm çocukları göz önüne alan, dikkatli ve başarılı bir çalıştay gerçekleştirmek zorunluluğu ortadadır” dedi.

AA

İFADEYE ÇAĞRILAN 8 ALBAY BUGÜN GELMEDİ

fadeye-arilan-8-albay-bugn-gelmed.jpgAyrıntılar geliyor...

Pakistan'ın uçaklarını TUSAŞ modernize edecek

pakistann-uaklarn-tusa-modernize-edecek.jpg

 Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş (TUSAŞ), Pakistan'ın 42 F-16 uçağının modernizasyonu projesini üstlenerek, uluslararası bir başarı daha kazandı. Modernizasyona ilişkin sözleşme, bugün Rawalpindi'de imzalandı.

TUSAŞ'tan yapılan açıklamaya göre, mali boyutu 75 milyon dolar civarında olan proje kapsamında, toplam 42 adet F-16 uçağının modernizasyonu, gelecek yıl Ekim ayından itibaren 46 ay süresince TUSAŞ tesislerinde gerçekleştirilecek.

Pakistan F-16'larının modernizasyonu konusunda teklif çalışmalarının başlatılmasına ilişkin ön protokol, Eylül 2006'da Pakistan'ın Karaçi kentinde düzenlenen IDEAS Savunma Fuarı sırasında, TUSAŞ ile Pakistan Hava Kuvvetleri arasında imzalanmıştı. Bu gelişmenin ardından Pakistan Hava Kuvvetleri tarafından F-16'ların modernizasyonu için açılan uluslararası ihaleye davet edilen TUSAŞ;ın, Pakistan makamları tarafından yapılan nihai değerlendirme sonucunda Temmuz 2008'de, Avrupa;dan katılan diğer yüklenici adayları geride bırakarak, projede ana yüklenici olarak seçildiği açıklanmıştı. TUSAŞ ile Pakistan makamları arasında sözleşme görüşmelerine bu yıl başlandığı hatırlatılan açıklamada, varılan mutabakatın ardından bugün, Pakistan'ın Rawalpindi şehrinde düzenlenen bir törenle TUSAŞ ile Pakistan Savunma Üretimi Bakanlığı arasında sözleşme imzalandığı bildirildi.

Açıklamaya göre, TUSAŞ, 2006'da ihaleye katılan diğer ülke firmalarını geride bırakarak Ürdün Hava Kuvvetleri ile F-16 uçaklarının modernizasyonuna yönelik bir sözleşme imzaladı ve proje Nisan 2009'da, son uçağın teslimi ile birlikte başarıyla tamamlandı. Açıklamada, F-16 uçaklarının modernizasyonu konusunda dünyanın en iyi firmaları arasında yer alan TUSAŞ;ın, Pakistan Hava Kuvvetleri;nin F-16'larının modernizasyonunda da aynı başarılı çizgiyi sürdüreceği belirtildi.

Açıklamada, ''savunma ve havacılık alanında yoğun uluslararası rekabetin yaşandığı son yıllarda başarılı çalışmaları ve etkin yönetimi ile göz dolduran ve ihracata yönelik projeleriyle adını 5 kıtada duyuran Türkiye'nin havacılık ve uzay merkezi TUSAŞ'ın, gelecek dönemde de yeni projelerle atılımlarını sürdürmeye devam edeceği'' kaydedildi.

TUSAŞ, Türk savunma sanayisinin kurucu ve geliştirici lokomotifi olan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı'nın bir kuruluşu.

AA

Cumhurbaşkanı Gül'den uyarı

cumhurbakan-glden-uyar.jpgCumhurbaşkanı Abdullah Gül, devletin organları arasındaki güven ve uyum ortamının önemini vurgulayarak, ''Türkiye'yi olağanüstü hal ortamına sokmamamız lazım'' dedi

Çin ziyareti dönüşünde düzenlediği basın toplantısında Gül, askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyle ilgili "Parlamentonun yaptığı çalışmaları bizim hukukçularımız inceler. Anayasaya herhangi bir aykırılık görürsek geri göndeririz. Şu anda uzmanlarımız bunu değerlendiriyorlar." dedi. 

Gül İrtica İle Mücadele Eylem Planı illgili olarak da "Askeri mahkeme bu konuda kararını verdi. Ayrıca sivil mahkeme de konuyu inceleyecek. Her gün aynı konuyu gündemde tutmak yanlıştır" dedi.

Dolarda sert düşüş bekleniyor

dolarda-sert-d-bekleniyor.jpg

Doların, Euro, yen ve sterline karşı değer kaybı sürüyor. Doların küresel para birimi özelliğini yitirip yitirmeyeceği sorusu son günlerde sıkça sorulmaya başlandı. CNN Money'e konuşan IG Markets Analisti Dan Cook, "Doların küresel ekonomideki yerini kaybedeceği tartışmaları fazla abartılıyor. Ekonomi kötüye gitmeye başladığı zaman dolar her zaman için yatırımcıların sığınacağı liman olacaktır" dedi.
Merk Yatırım Fonu Yöneticisi Axel Merk ise, ABD Merkez Bankası Fed'in konut fiyatlarını yükseltmek için faizleri aşağı çekmeye uğraştığını söyledi ve bunun için de sürekli olarak para bastığını hatırlattı.  Merk, "ABD tehlikeli bir yolda ilerliyor. Eğer bu şekilde devam ederlerse, giderek daha fazla yatırımcı Euro'ya yönelecek" dedi.
Bloomberg'de yer alan bir haberde de, doların yılın ikinci yarısında göstereceği performansa değiniliyor.
Bloomberg'e konuşan DeutscheBank Kur Stratejisti Henrik Gullberg, ABD'nin Euro Bölgesi'ne göre bir ya da iki çeyrek daha erken toparlanacağını söyledi ve doların önümüzdeki dönemde değer kazanağını iddia etti.

GÜVENLİ LİMAN OLARAK GÖRENLER DE VAR

Gullberg, "Dolara yatırım yapanlar sadece ABD'nin erken toparlanmasına oynamış olmuyor. Bir de şöyle düşünün, eğer küresel ekonomi krizde kalmaya devam ederse dolar güvenli liman olarak kalacak. Kriz sona ererse ilk çıkanlardan birisi ABD olacak ve dolar değerini geri kazanacak" dedi.

Şu anda doların oldukça iyi bir yatırım olduğunu belirten Gullberg, yıl sonunda paritenin 1,20'ye kadar gerileyeceğini tahmin etti...

İKİNCİ YARIDA DOLAR ÜZERİNDE BASKI OLUŞACAK
Standard Chartered Kur Stratejisti Robert Minikin ise daha karamsar. Minikin, hükümetlerin küresel ekonomiye yaptığı likidite enjeksyonlarının gerçek boyutunu henüz göremediklerini ve bunun dolara zarar vermiş olabileceğini kaydetti.
Minikin, yılın ikinci yarısında dolar üzerinde aşağı yönlü baskı oluşacağını ve paritenin yıl sonuna kadar 1,55'lere kadar gidebileceğini öngördü.

 

On Numara çekildi

on-numara-ekildi.jpgMilli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce düzenlenen On Numara oyununun bu haftaki çekilişi yapıldı.

360. Hafta'nın kazandıran numaraları; 5, 6, 8, 14, 20, 31, 32, 36, 39, 40, 42, 46, 51, 52, 53, 57, 63, 67, 70, 72, 74 ve 80 olarak belirlendi.

Yaz aylarında artan çocuk ölümleri uyarısı

yaz-aylarnda-artan-ocuk-lmleri-uyars.jpg

Acil Servis Uzmanı Dr. Serkan Şener, yaz aylarında 14 yaş altı ölümlerin çoğunun boğulma, bisiklet ve araç çarpması sonucu olduğunu söyledi.

Acil Servis Uzmanı Dr. Serkan Şener, yaz aylarında 14 yaş altı çocukların ölüm sebepleri hakkında açıklamalarda bulundu. 14 yaş altındaki kazalarda hastaneye başvuru ve ölümlerin yarısının mayıs ve ağustos ayları arasında meydana geldiğini ifade eden Şener, "Bu rakam temmuz ayında en yüksek düzeye ulaşır. Yaz aylarında en sık görülen kazalar sırasıyla boğulma, bisiklet kazaları ve araç çarpmalarıdır. En önemli sebep çocukların yaz tatiline çıkmış olmaları ve erişkinlerin onları yakından takip edemiyor olmalarından kaynaklanmaktadır.

Çocuklarımız yeterince sorumlu olsalar bile 9 yaşına kadar erişkinler tarafından kazalar açısından yakından izlenmeliler. Her şeyden önce mümkünse cankurtaran ve sahil güvenlik olan alanlarda denize girilmeli. Deniz kirliliğinin olmadığı bölgeler kullanılmalı. Çocuklarınız yüzerken onları asla yalnız bırakmayın ve her an için gözünüzün önünde bulundurun. Çocuğun boğulması için bir dakika bile yeterlidir. Bisiklet kazalarını önlemenin en iyi yöntemi eğitimdir.

Trafiğe kapalı alanlarda bisiklet kullanımı teşvik edilmeli ve mutlaka çocuklarınıza kask, dirseklik ve dizlik giydirilmelidir. Araba kazalarında meydana gelen travmaların azaltılmasındaki en önemli görev biz erişkinlere düşmektedir. Çünkü direksiyonun arkasında biz bulunmaktayız. Direksiyon arkasındayken sokakta yuvarlanan bir top görüyorsanız ardından bir çocuğun geleceğini mutlaka akılda bulundurmak lazım. Bunun yanı sıra yeni doğmuş bebekler 13-15 kilograma ulaşana kadar uygun araba koltukları mutlaka kullanılmalı.

Örneğin Amerika'da birçok eyalette, yeni doğanın araba koltuğu sağlık ekibine gösterilmediği takdirde, yeni doğan bebek taburcu edilmemektedir" dedi.
Hastalardan gelen soruları da cevaplayan Şener, "Bebeklerin güneş altına çıkmaları için kısıtlama yoktur. Ancak yazın saat 10.00-16.00 arasında güneş ışınlarının en dik olduğu dönemde çıkarılmamalılar. Güneş yanığına önlem olarak cilt tipine uygun UVA ve UVB ışınlarına koruyucu güneş kremi kullanmak gerekir. Böcek ısırıklarına karşı genel yaklaşım, böceği öldürün, fakat onu atmayın ve tanımlamaya çalışın. Tıbbi tedavi genelde gerekmemekle birlikte alerjik yanıt, kene gibi hastalık taşıyıcı bir böcek veya
enfeksiyon söz konusuysa doktorunuz ile temas kurmanızda büyük fayda vardır. Alerjik yanıtta belirtiler öksürük, nefes güçlüğü, hırıltı, şişkinlik, kaşınma ve kusmadır. Isırılan bölgeyi kalpten daha yüksek düzeyde tutmayın, turnike uygulanmayın, aspirin veya ağrı giderici doktor tavsiyesi dışında vermeyin ve koşuşturmayın. Kaşıntı sonrası yara oluşursa mutlaka sabunlu su ile bu bölgeyi temiz tutmalısınız. Ülkemizde akrep ısırıklarına karşı da dikkatli olmak gerekiyor.

Açık yaralanmalarda ise yapılması gerekenleri dikkatle yapın. Temiz bir bezle yani üzerinizdeki bir gömlek, fanila ya da cebinizden çıkaracağınız bir mendille yaranın üzerine direkt bası yapabilirsiniz. Kanamanın engellenmesi için gerisinden turnike yapılmasını ya da kol ya da bacağın sıkıştırılmasını çok önermiyoruz. Gerekirse yaranın üzerine konulan bez olduğu yerden kaldırılmadan üzerinden sıkıştırılarak sarılması kanama kontrolü için önerdiğimiz yöntemdir. Yaranın derinliği ve enfeksiyona karşı korunması konusunda mutlaka bir sağlık kurumuna başvurmak gerekiyor" diye konuştu.

İHA


Tarkan'ın dedesi Kurtuluş Savaşı kahramanı

tarkann-dedesi-kurtulu-sava-kahraman.jpg

HABERİN DETAYI İÇİN TIKLAYIN

tarkann-dedesi-kurtulu-sava-kahraman.jpg


HÜKÜMETTEN KONTRATAK

hkmetten-kontratak.jpgSivil-asker ilişkilerini düzenleyen tarihi yasada yapılan değişiklik asker kişilere sivil yargı yolunu açmakla beraber, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının yolunu da kapattı.

Bu son derece önemli bir ayrıntı zira günlerdir tartışılan “AKP ve Gülen’i bitirme Planı”nda Gülen cemaatine yönelik operasyonlar yapılması ve bu operasyonların askeri mahkemelerde yürütülmesi şeklinde bir kurgu vardı.

Hükümet askeri mahkemelerin yetkilerini daraltan ve sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının da önünü kesen bu yasayla birlikte, bu kurguyla başa çıkma yolunda da önemli bir adım atmış oldu. Düzenleme sivillere yönelik boyutuyla, söz konusu kurguya kontratak olarak değerlendiriliyor. 


Cep telefonuyla fazla konuşmayın!

cep-telefonuyla-fazla-konumayn.jpgCep telefonuyla fazla konuşmanın dirsek ya da ön kolda sinir sıkışmasına neden olabileceği bildirildi.

Amerikalı doktorların "Cleveland Clinic Journal of Medicine" dergisinde yayımlanan makalesinde, cep telefonunun fazla kullanımının parmaklarda karıncalanmaların yanı sıra elde kas kaybına, dirsekte doku bozulmalarına yol açabileceği belirtildi.

Makaleye imza atanlardan Dr. Peter Evans, cep telefonuyla uzun konuşulduğunda sorunun parmaklarda karıncalanma, 4 ve 5. parmaklarda ve elin dış kısmında, bileğe doğru uyuşmalarla başladığını vurguladı.

Evans, tedbir alınmazsa sonunda kullanıcının elinin kas gücünü kaybedip örneğin şişe kapağını açmakta bile zorlanabileceği uyarısında bulundu.

Makalede, tıpta "kübital kanal sendromu" adı verilen bu hastalığa yakalanma riskini, kolun 90 dereceden fazla uzun süreli bükülü tutulmasının artırabileceği, kolun bu durumda tutulmasının koldaki sinirin gerilmesine ve dirsekten geçen kanalda baskıya yol açabileceğine dikkat çekildi.

-"KONUŞMA SIRASINDA EL DEĞİŞTİRİN"-

Dr. Evans, "kübital kanal sendromunun" şeker hastalığı ya da tekrarlanan travmalar gibi çok çeşitli nedenlerden ortaya çıkabileceğini ancak cep telefonu kullanımına bağlı olarak hastalığın görülme sıklığının arttığını ifade etti.

Hastalık riskini azaltmak için cep telefonuyla konuşulduğu sırada elin değiştirilmesini ya da "eller serbest" şeklinde konuşulmasını öneren Evans, bu basit önlemlerin genellikle yeterli olduğunu vurguladı.

Evans, riskin azaltılmasında kısa mesaj gönderme yönteminin de akıllıca olmadığını, fazla kısa mesaj göndermenin baş parmakta ağrılara ve sinir sıkışmalarına yol açabileceğini belirtti.

Konuya ilişkin makale, Fransız "Le Figaro" gazetesinin internet sitesinde de yer alıyor.

KRİTİK TOPLANTI SONA ERDİ

krtk-toplanti-sona-erd.jpgBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Toplantı sonrası Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, açıklama yaptı:

"AB ile müzakerelerde 6 ayda 4 fasıl daha açmayı hedefliyoruz. Bu reformaların yapılması Türkiye'nin ihtiyacıdır. AB sürecinden daha çok bu düzenlemeler Türkiye açısından oldukça önemlidir. Bu kapsamda Haziran ayı içerisinde bir dizi değişiklikler yapılmıştır.

Bugün üzerinde durduğumuz bir başka önemli konu da bürokrasinin azaltılması ve işlemlerin basitleştirilmesidir. Vatandaşlar ve işadamları bu konuda çok şikayetçidir. Hatta bunlar bir kısım komedilere bile konu olacak niteliğe bürünmüştür. 'Bürokrasinin azaltılması ve işlemlerin basitleştirilmesi' başlığı altında 170 yönetmelikte değişiklik yapılması için adım attık. İmzalar tamamlandı.

SORU-CEVAP

Askerlerin sivil yargıda yargılanmasını öngören anayasa değişikliği...

Hükümet bir tasarı hazırlarken hazırladığı yasanın anayasaya uygunluğunu gözeterek hazırlar. Bu yasa Meclis'te kabul eidlirse bu Anayasa Mahkemesi'ne götürülür. Orada incelenir, karar verilir. Konu tartışılıyor gündemde. Hiç şüphesiz götürebilirler Anayasa Mahkemesi'ne. Hukuken kararı onlar verir.

Yasanın TBMM'deki faslı bitmiştir. TBMM olarak şu an yapabileceği hiçbirşey yoktur. Şu an yasa Cumhurbaşkanı'na gitmiştir. Onay konusu Cumhurbaşkanı'nın takdiridir. Bundan sonraki süreci böyle incelemek gerekir. Tutanaklara bakarsanız herkesin de mutabakatıyla geçmiştir yasa.

Taraf'ın yayınladığı belgeyle ilgili Başbuğ'un açıklamaları...

Türkiye'nin en başarılı olduğu konu birşeyi çok uzun süre tartışması ve nerede nokta koyacağını bilememesi. 50 yıldır tartışılan konular bunlar. Hukuki süreç devam ediyor. Bu süreci şu veya bu şekilde etkileyecek açıklamalara ben karşıyım. Bu sorunun konuşulmadık ne yönü kaldı ki? Her yerde tartışıldı. Kim ne söylediyse söyledi. Yeni bir şey de söylenebileceğini düşünmüyorum. Buna eninde sonunda kararı verecek olan yargı makamlarıdır.

12 Eylül darbecilerinin yargılanması için geçici 15. maddenin kaldırılması gündemde...


Biz bu konuyu Bakanlar Kurulu'nda konuşmadık. Parti gerek görüyorsa partinin ilgili toplantısında görüşülür.