13 Nisan 2007 Cuma

yardim edin!

ya biri bana kellik hakkinda dusuncelerini soylesin ne yapmam gerektiini sac kalmadi

MedItasyon, BeyIn YaSlanmasini YavaSlatiyor



ABD'de yapilan iki arastirma, "meditasyonun, beyin yaslanmasini yavaslattigini ve konsantrasyonu arttirdigini" ortaya koydu.
Harvard Universitesi Tip Fakultesi Noroloji Anabilim Dali'ndan Doktor Sara Lazar tarafindan yapilan ve arastirma, Tibetli rahiplerin yani sira batililar tarafindan da yaygin olarak yapilan meditasyonun, tibbi yararlarini gozler onune serdi.
Arastirmada, her gun 20 ila 60 dakika meditasyon yapan 20 kisi ile hic meditasyon yapmayan 15 kisinin beyinlerini, manyetik rezonans (MR) ile karsilastirdigini anlatan Amerikali doktor, beyinde dikkati ve duygulari yoneten bolgelerin, meditasyon yapanlarda, yapmayanlara oranla daha kalin oldugunu soyledi.
Sara Lazar, bu bolgelerden biri olan ve yaslilikta incelen korteksin, meditasyon yapan yasli kisilerde bile, yapmayanlara nazaran daha kalin oldugunun belirlendigini vurguladi.
Kentucky Universitesi'nden Bruce O'Hara tarafindan yapilan arastirma ise meditasyonun, "iyi bir uyku gibi konsantrasyonu arttirdigini" ortaya koydu.

Ruya Nedir??????



Insanoglu hayatinin yaklasik ucte birini uykuda gecirir ki bu da 60 senelik bir omrun 20 senesi demektir.

Eski caglardan beri insanlari ilgilendiren ruyalara ilkel toplumlar da cok onem verilmistir. Ruyalarin, korkulan tanrilar tarafindan verilen armagan veya cezalar olabilecegine inanilmistir. Daha sonra kahinler ruyalari aciklamaya, yorumlamaya baslamislardir. Ilk ruya yorumcularinin ne zaman ortaya ciktiklari da belli degildir. Ancak Babil'in kahinlerinin buyuk un yaptiklari bilinmektedir. Kaldeliler, Astroloji vb. nin yani sira ruya yorumlarinda da basari kazanmislardir. Zamanla belirli ruyalarin anlamlari da kesinlesmistir. Eski Misirlilar, eski Yunanlilar ve Araplar ruya yorumlariyla ilgili kitaplar yazmislardir.


Insanoglu hayatinin yaklasik ucte birini uykuda gecirir ki bu da 60 senelik bir omrun 20 senesi demektir. Uyku, gunluk calismalardan yorgun dusen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanidir. Unlu ruhbilimci Sigmund Freud'un da arastirmalarinin buyuk bolumunu olusturan uyku sirasinda, kisinin bilinc altinda dusuncelerinin, ozlemlerinin ya da isteklerinin bir film seridi gibi goz onunden gectigi varsayilir ki buna Ruya adini verilir.


Freud'a gore bilincin gizledigi, tamamen sakladigi olgular ortaya cikabilmek icin yol aramaktadir. Bunlardan bazilari da ruyalar haline girerek kendilerini gosterir. Freud'un yolunda ilerleyen doktorlar da gunumuzde ruyalara onem verip, ruyalari bilimsel olarak aciklayarak hastalarini tedavi etmektedir.


Bazi soyut kavramlarin aciklamalari bilimsel bir zemine oturtularak ifade edilebildigi halde, ruya kavramini bu sekilde aciklamak pek mumkun gorunmuyor. Ancak bunu bilimsel verilerle degil de, dinsel yonden aciklanabildigi de bir baska soyut gercektir. Bu aciklamaya gore ruh bedenden ayrildigi zaman, yasanan olaylarin tumune ruya diyebiliriz.


Ruyalarin Suresi

Ruyalarda yasananlar inanilmayacak kadar hizli gelisir. Bir kac dakikalik ruya esnasinda bile cok uzun surdugunu sanilan garip, sasirtici ve cok degisik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle ruyada zaman kavrami olusmaz. Ancak zaman kavramini, uyandiktan sonra beyinin ogretileri ve aliskanliklari dogrultusunda saptadigimiz bir anlar toplamidir sadece.


Bilimadamlari ruyanin suresi uzerinde kesin bir sonuca varamamislardir. Bir kismi ruyalarin sadece birkac saniye surdugunu iddia ederken, diger bir kismi da saatlerce devam eden ruyalarin oldugu fikrindedir. Bu tartismalar sirasinda Dr. B. Klein adinda Amerikali bir bilimadami bir arastirmaya baslamis ve gonullu olarak sectigi kisileri hipnotize ederek uyutmaya baslamistir ve belli bir sure sonra uyandirip ruyalarini dinleyerek, bir ruyanin 20 saniyeyi gecmeycek kadar kisa surdugunu belirlemistir. Dr. Klein'in surdurdugu bu arastirmanin sonunda en uzun ruyanin 90 saniyeyi gecirmedigi ortaya cikmistir.


Ruyalarin Turleri

Uzmanlara gore uyku birkac devreden olusmaktadir. Uykusu gelen insan yatagina yatar ve gozlerini kapatir. Kisa sure sonra goz kapaklari belli belirsiz titremeye baslar. Insan o sirada uykuya dalmis ve ruya gormeye baslamistir. Uyumak icin alinan bir takim uyku ilaclari ruya da gorulmesini engelleyebilir. Ancak ilac almadan uyuyan herkes mutlaka ruya gorur. Ruyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. Insanlarin cogu, siyah beyaz ruya gorduklerini soylemektedir.


- Kafasi yorgun, devamli bir konuyla ilgilenen kimse uyudugunda ruyasinda karmakarisik seyler ya da ilgilendigi, onem verdigi konuyu gorebilir. Bu tur ruyalar yorumlanmazlar. Ornegin, televizyonda veya baska bir yerde heyecanli bir sinema izleyen kisi ruyasinda ayni seyleri gorebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktir ve gercek ruya degildir.


- Kabus veya karabasan denilen ruyadir, genellikle iyi baslar. Uyuyan kimse hos bir olay ile ilgilendigini gorur ve sonra bu ruya birden korkutucu bir hal almaya baslar. Guzel goruntu degiserek insana dehset verir. Kabuslarin aciklamasini sinir doktorlari ve psikanalistler yapmaktadir. Kabuslari, ruyada bir kez gorulen korkutucu sahnelerle karistirmamak gerekir. Karabasan goren insan korkar. Bir ara ruyada oldugunu hissederek uyanmak ister. Bunu basaramaz veya uyandiigini zanneder ama bu sirada kabus devam eder. Her insan omrunde birkac kez kabus gorebilir.


- Oldugu gibi cikan ruyalar, genellikle sezgisi guclu olan kislerin ruyalardir. Ornegin ruyasinda gordugu ahbabini kisa bir sure sonra o gercekte gorebilir bu kisiler. Buna "Gercek Ruya" adi verilir. Boyle ruyalar gorenler, dikkatli davranmalidirlar. Gordukleri seyleri iyi degerlendirmelidirler.


- Uyuyan kimse ruyasinda bircok sey gorur ve sabah uyandiginda da bunlardan bazilarini animsar ki bunlar yorumlanabilir. Ruya tabiri denilen sey, dorduncu tur icin gereklidir daha cok. Sabah uyanildiginda akilda kalan ve hatta insani etkileyen ruyalar yorumlanabilir.


- Bazi kimseler ayni ruyayi sik sik gorur. Ornegin ruyasinda daima ayni eve girdigini, ayni kisiyi gorebilir, halbuki gercekte kendisi ne o evi, ne de kisiyi bilmektedir

Ceviz cilt temizligine de faydali!!!!!

Turkiye'de, basta baklava olmak uzere tatlilarda kullanilan veya cerez olarak tuketilen cevizin, damar koruyucu, ishal kesici, cilt temizleyici gibi ozellikleriyle fonksiyonel gida maddelerinin basinda geldigi bildirildi.Cevizin insan sagligi uzerindeki etkilerine iliskin calismalar
yuruten Uludag Universitesi (UU) Ziraat Fakultesi Gida Muhendisligi
Bolumu Arastirma Gorevlisi Aycan Yigit, AA muhabirine yaptigi
aciklamada, fonksiyonel gidalarin, temel besin gereksinimini
karsilamanin yani sira vucutta ozel fizyolojik etki saglayan,
hastaliklardan korunma ve tedavide etkinlik gosteren gidalar olarak
tanimlandiklarini soyledi.
Cevizin de fonksiyonel gidalarin basinda geldigini ifade eden
Yigit, etkili bir kalori, protein, lif, vitamin ve mineral kaynagi
oldugu bilinen cevizin yesil kabugu ve yapraklarinin, yuzyillar
boyunca bircok hastaligin tedavisinde kullanildigini vurguladi.
Yigit, bilimsel calismalar sonucunda ceviz yapragi ve yesil
kabugunun bircok yararinin belirlendigine dikkati cekerek, soyle devam
etti:
''Bilimsel calismalar sonucunda cevizin damar koruyucu, ishal
kesici, cildi temizleyici, sigil giderici, hipoglisemik, antifungal,
antiviral, tumor engelliyici ozelliklerinin oldugu belirlenmistir.
Ceviz kanin pihtilasmasini onler, kan dolasimini duzenler, kan
pihtilarini bozar, antialerjik ozellik gosterir, karaciger
fonksiyonlarini duzenler, protein sentezini tesvik eder, serum
kolesterolunun azalmasini saglar, bagisiklik fonksiyonlari korur ve
anormal antikor olusumunun engeller.
Son epidemiyolojik calismalar, sert kabuklu meyvelerin
kalp-damar hastaliklarinin neden oldugu olum oranlarini azalttigini ve
bu etkinin, yas, egzersiz, sigara, alkol, diyetteki yag orani, lif,
meyve, sebze ve vitamin E ile iliskili oldugunu gostermektedir.''
Yigit, sert kabuklu meyvelerde yer alan coklu doymamis yag
asitlerinin kalp-damar hastaliklarinda onleyici rol oynadiginin
bilimsel calismalarla belirlendigine isaret ederek, cevizi diger sert
kabuklu meyveler arasindan one cikaran ozelliklerin, ''Omega 3'' ve
''Omega 6'' gibi coklu doymamis yag asitlerini yuksek oranda icermesi
oldugunu bildirdi.
''Omega 3'' ve ''Omega 6''nin, esansiyel yag asitleri oldugunu
anlatan Yigit, ''Bu asitlerin, vucut tarafindan sentezlenmemesi
nedeniyle gidalarla alinmasi zorunludur. Sahip oldugu bu ozellik,
cevizin tuketimini vazgecilmez kilmistir. Ceviz, diger sert kabuklu
meyvelerle kiyaslandiginda en yuksek Omega 3 yag asidi miktarina
sahiptir'' dedi.
Yigit, cevizin yuksek miktarda ''Tokoferol (E vitamininin bir
formu)'' icerdigini de belirterekk ''Son yapilan calismalar bu
maddenin prostat kanseri riskini azalttigini da ortaya koymustur''
dedi.
HIMM BAKIN KOLESTIYOLDADA COK ETKILI HEYGECE 1 CEVIZI KIRIP ICINI VE ORTADAKI INCE ZAY ILE 1 BAYDAK SUYUN ICINE KOYUN SABAH UYANDIGINIZDA ILK ONCE SUYUNU ICIN VE CEVIZI AFIYETLE YIYIN.BUNU UYGULADIGINIZ TAKDIYDE KESINLIKLE KOTU KOLESTIYOLU VUCUDUNUZDAN TEKME TOKAT ATICAKSINIZ DENEMESI BEDAVA OLMAZSA BANA YAZIN BEN SIMDILIK BUYALAYDAYIM

Ceviz cilt temizligine de faydali!!!!!

Turkiye'de, basta baklava olmak uzere tatlilarda kullanilan veya cerez olarak tuketilen cevizin, damar koruyucu, ishal kesici, cilt temizleyici gibi ozellikleriyle fonksiyonel gida maddelerinin basinda geldigi bildirildi.Cevizin insan sagligi uzerindeki etkilerine iliskin calismalar
yuruten Uludag Universitesi (UU) Ziraat Fakultesi Gida Muhendisligi
Bolumu Arastirma Gorevlisi Aycan Yigit, AA muhabirine yaptigi
aciklamada, fonksiyonel gidalarin, temel besin gereksinimini
karsilamanin yani sira vucutta ozel fizyolojik etki saglayan,
hastaliklardan korunma ve tedavide etkinlik gosteren gidalar olarak
tanimlandiklarini soyledi.
Cevizin de fonksiyonel gidalarin basinda geldigini ifade eden
Yigit, etkili bir kalori, protein, lif, vitamin ve mineral kaynagi
oldugu bilinen cevizin yesil kabugu ve yapraklarinin, yuzyillar
boyunca bircok hastaligin tedavisinde kullanildigini vurguladi.
Yigit, bilimsel calismalar sonucunda ceviz yapragi ve yesil
kabugunun bircok yararinin belirlendigine dikkati cekerek, soyle devam
etti:
''Bilimsel calismalar sonucunda cevizin damar koruyucu, ishal
kesici, cildi temizleyici, sigil giderici, hipoglisemik, antifungal,
antiviral, tumor engelliyici ozelliklerinin oldugu belirlenmistir.
Ceviz kanin pihtilasmasini onler, kan dolasimini duzenler, kan
pihtilarini bozar, antialerjik ozellik gosterir, karaciger
fonksiyonlarini duzenler, protein sentezini tesvik eder, serum
kolesterolunun azalmasini saglar, bagisiklik fonksiyonlari korur ve
anormal antikor olusumunun engeller.
Son epidemiyolojik calismalar, sert kabuklu meyvelerin
kalp-damar hastaliklarinin neden oldugu olum oranlarini azalttigini ve
bu etkinin, yas, egzersiz, sigara, alkol, diyetteki yag orani, lif,
meyve, sebze ve vitamin E ile iliskili oldugunu gostermektedir.''
Yigit, sert kabuklu meyvelerde yer alan coklu doymamis yag
asitlerinin kalp-damar hastaliklarinda onleyici rol oynadiginin
bilimsel calismalarla belirlendigine isaret ederek, cevizi diger sert
kabuklu meyveler arasindan one cikaran ozelliklerin, ''Omega 3'' ve
''Omega 6'' gibi coklu doymamis yag asitlerini yuksek oranda icermesi
oldugunu bildirdi.
''Omega 3'' ve ''Omega 6''nin, esansiyel yag asitleri oldugunu
anlatan Yigit, ''Bu asitlerin, vucut tarafindan sentezlenmemesi
nedeniyle gidalarla alinmasi zorunludur. Sahip oldugu bu ozellik,
cevizin tuketimini vazgecilmez kilmistir. Ceviz, diger sert kabuklu
meyvelerle kiyaslandiginda en yuksek Omega 3 yag asidi miktarina
sahiptir'' dedi.
Yigit, cevizin yuksek miktarda ''Tokoferol (E vitamininin bir
formu)'' icerdigini de belirterekk ''Son yapilan calismalar bu
maddenin prostat kanseri riskini azalttigini da ortaya koymustur''
dedi.
HIMM BAKIN KOLESTIYOLDADA COK ETKILI HEYGECE 1 CEVIZI KIRIP ICINI VE ORTADAKI INCE ZAY ILE 1 BAYDAK SUYUN ICINE KOYUN SABAH UYANDIGINIZDA ILK ONCE SUYUNU ICIN VE CEVIZI AFIYETLE YIYIN.BUNU UYGULADIGINIZ TAKDIYDE KESINLIKLE KOTU KOLESTIYOLU VUCUDUNUZDAN TEKME TOKAT ATICAKSINIZ DENEMESI BEDAVA OLMAZSA BANA YAZIN BEN SIMDILIK BUYALAYDAYIM

Yetkililerden 'D vitamini' uyarisi!!!!!!!!!!!!!

Aydin Il Saglik Muduru Mehmet Cobanoglu, sonbahar ve kis doneminde dogan cocuklarin gunde en az 10-15 dakika gunes isigina cikarilmasi gerektigini soyledi.

Ozellikle sonbahar ve kis donemlerinde dogan cocuklarda D vitamini eksikligi goruldugunu ve bunu onlemek amaciyla her gun bebeklerin 10-15 dakika gunese cikarilmasi gerektigini belirten Il Saglik Muduru Mehmet Cobanoglu, "D vitamini yetersizliginin neden oldugu sonuclar, bebek ve cocuk sagligina olumsuz etkileri toplum sagliginin gelistirilmesi acisindan onem tasimaktadir. Ozellikle 5 yas alti cocuklarda, ureme cagindaki kadinlarda ve adolesanlarda D vitamini yetersizligine bagli problemler karsimiza cikmaktadir. Bu onemli halk sagligi sorununun cozumune yonelik bakanligimiz tarafindan baslatilan proje kapsaminda, Aydin'da tum saglik ocaklarinda ucretsiz D vitamini destegi verilmektedir. Tum ailelerin bu destekten faydalanmasini istiyoruz" dedi.

Sonbaharda dogan cocuklarda ilk 6 ay gunes isigi gormedikleri icin rasitizm riskinin daha fazla oldugunu kaydeden Cobanoglu, "Yeterli derecede gunes isigi, diger bir deyisle D vitamini almayan cocuklarda yasina gore cesitli belirtiler gorulur. Bunlardan bazilari, kafatasi kemiginin yumusakligi, el ve ayak bileklerinin genislemesi, oturma pozisyonuna gecmekte zorluk, gec yurume, dislerin gec cikmasi bacak carpikligi gibi rahatsizliklardir. Cocuklar gibi butun hamile kadinlar da gunde 10-15 dakika gunes isigina cikarak yeterli miktarda D vitamini alabilirler" diye konustu.

Cobanoglu, Saglik Bakanligi tarafindan "Bebeklerde D Vitamini Yetersizliginin Onlenmesi ve Kemik Sagliginin Gelistirilmesi Programi" kapsaminda tum bebeklere 1 yil boyunca gunde 3 damla ucretsiz D vitamini destegi saglandigini sozlerine ekledi.

Diyabet .......

Diyabet nedir? Nasil meydana gelir?
Diyabet, basta karbonhidratlar olmak uzere protein ve yag ����bolizmasini ilgilendiren bir ����bolizma hastaligidir ve kendisini kan sekerinin surekli yuksek olmasi ile gosterir. Diyabet hastalarindaki temel ����bolik bozukluk, kan yoluyla tasinan glukozun (sekerin) hucrelerin icine girememesidir. Normal kosullarda besinlerden elde edilen veya karacigerdeki depolardan kana salinan glukoz pankreas tarafindan salgilanan INSULIN hormonunun yardimiyla hucre icine girer ve orada yakilarak enerjiye donusur. Hucrelerin uzerinde degisik maddelerin girmesine izin verilen kapilar vardir. Bu kapilar normalde kilitlidirler ve uygun anahtar varliginda acilirlar. Diyabet, hucrelerin uzerindeki glukoz kapisinin acilamamasi durumudur. Bu ornekten ilerlersek diyabet, anahtar islevi goren INSULIN hormonu yetersizligine ve/veya insulinin etkiledigi reseptorlerin (hucre kapisindaki kilidin) bozukluguna bagli gelismektedir.


Kac tip diyabet vardir? Diyabet sikligi ne kadardir?
Nedenlerine gore bir cok diyabet tipi olmakla birlikte diyabet vakalarinin cok buyuk bir kismini Tip 1 ve Tip 2 diyabet vakalari olusturmaktadir.


Tip 1 Diyabet
Daha cok cocuklarda ve genc eriskinlerde gorulur. Tip 1 diyabet, pankreasta bulunan ve insulin ureten beta hucrelerinin otoimmun bir surec (vucudun bagisiklik sisteminin kendi hucrelerini taniyamamasi) sonunda zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Mutlak veya gorece bir insulin yetersizligi oldugundan hastalar omur boyu insulin hormonunu disaridan (enjeksiyon yoluyla) almak zorundadirlar. Bu nedenle Tip 1 diyabet Insuline Bagimli Diyabet (Insulin Dependent Diabetes Mellitus=IDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak toplumdaki diyabet vakalarinin %10�unu Tip 1 Diyabet vakalari olusturmaktadir. Cocukluk caginda Tip 1 diyabet sikligi ulkeler (bolgeler) arasinda farklilik gostermekte ve her yil 15 yas altindaki 100.000 cocuktan 1-42�sinde diyabet gelismektedir. Tip 1 diyabet genel olarak kuzey ulkelerinde daha sik gorulmektedir.


Tip 2 Diyabet
Siklikla eriskinlerde ve sisman (obes) kisilerde gorulmektedir. Tip 2 diyabetli hastalarda insulin salgilanmasindaki yetersizlikten cok dokulardaki insulin reseptorlerindeki direnc (rezistans) sonucunda glukoz ����bolizmasi bozulmaktadir. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir genetik yatkinlik zemininde gelistigi bilinmekle birlikte, genetik mekanizmalar tam olarak aydinlatilamamistir. Tip 2 diyabetliler hastaliklarinin baslangicinda ve siklikla cok uzun bir sure insulin ihtiyaci olmaksizin yasamlarini surdurebilmektedirler. Bu nedenle Tip 2 diyabet Insuline Bagimli Olmayan Diyabet (Non-Insulin-Dependent Diabetes Mellitus= NIDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak eriskin nufusta %4-8 oraninda Tip 2 diyabet gorulmektedir.
Diyabetin bulgulari nelerdir?
Diyabete bagli klinik bulgular vucuttaki karbonhidrat, protein ve yag ����bolizmasinin bozulmasina baglidir. Insulin eksikligi ve/veya insulin direnci nedeniyle hucrelere giremeyen glukoz belli bir serum duzeyini (180mg/dl) astiginda idrarla atilmaya baslar. Bobreklerden atilan glukoz beraberinde sivi atilimini da arttirir ve sonucta COK VE SIK IDRAR YAPMA (POLIURI) olur. Vucut, poliuri ile olan sivi kaybini karsilamak icin COK SU ICILIR ve bu da POLIDIPSI olarak isimlendirilir. Organizma, enerji kaynagi olarak glukozu kullanamayinca bir taraftan ISTAH ARTAR diger taraftan yedek enerji depolari olan yaglar ve proteinler yikilmaya baslar ve bunun sonucunda istah artmasina ragmen KILO KAYBI olur. Bu klasik bulgularin disinda diyabet hastalarinda CABUK YORULMA, GORME BULANIKLIGI, SIK DERI ENFEKSIYONU, KADINLARDA VAJINAL MANTAR ENFEKSIYONU gibi bulgular da gorulur.



Diyabet tanisi nasil konur?
Diyabet tanisi, cesitli uluslararasi kuruluslarin (WHO, Amerikan Ulusal Diyabet Veri Gurubu=NDGG) belirledigi olcutlere gore konmaktadir. Bu olcutler:
  • Klasik diyabet bulgulari olan bir kiside herhangi bir zamanda olculen plazma glukoz duzeyinin 200 mg/dl'ye esit ya da uzerinde olmasi, En az 8 saatlik ac (kalori almayan) bir kiside plazma sekerinin 140 mg/dl'ye esit ya da uzerinde olmasi. Yakin zamanda Amerikan Diyabet Birligi aclik kan kekeri sinirini 126 mg/dl'ye esit ya da uzerinde olarak belirlemistir.

    Seker yukleme testinde (OGTT) 2. saatdeki plazma glukoz duzeyinin 200 mg/dl'ye esit ya da uzerinde olmasi.
Gizli seker nedir?
Halk arasinda gizli seker olarak isimlendirilen durum, normal glukoz dengesi ile diyabet arasindaki ����bolik durumu ifade etmektedir. Normalde aclik plazma sekerinin 110 mg/dl olmasi gerekmektedir. Iste aclik plazma sekerinin 110 mg/dl'nin uzerinde fakat 140 mg/dl'nin altinda (yeni kriterlere gore 126 mg/dl) olmasi bozuk glukoz toleransi olarak tanimlanmaktadir. Benzer sekilde seker yukleme testi yapilan kisilerde 2. Saatdeki plazma glukoz duzeyininin 140 mg/dl'nin uzerinde fakat 200 mg/dl'nin altinda olmasi da bozuk glukoz toleransi olarak isimlendirilmektedir. Bu durumdaki kisilerin gun boyu kan sekerleri normaldir ve diyabetin klasik bulgulari gorulmez. Bununla birlikte bu kisiler Tip 2 diyabet icin en riskli grupta olduklarindan yasam bicimlerini yeniden duzenlemeleri gereklidir.

SaC DOkUlmesI Hastalik HabercIsI OlabIlIr

Uludag Universitesi Tip Fakultesi Dermatoloji Anabilim Dali Ogretim Uyesi Doc. Dr. Hayriye Saricaoglu, normal bir bireyin gunde ortalama 50-100 kadar sacinin dokuldugunu, sac koklerinin maksimum 8 yila kadar yasayabildigini anlatti.

Dinlenme donemine dikkat
Genetik yatkinlik, beslenme bozukluklari, agir diyetler, stres, gebelik, enfeksiyon hastaliklari ve vitamin eksikliginin sac dokulmesinde etkili olabildigini anlatan Saricaoglu, sac koklerinin yuzde 90'inin aktif, yuzde 10'unun ise dinlenme halinde oldugunu soyledi. Saricaoglu, 2-4 ay suren dinlenme doneminin sonunda sac telinin dokuldugunu belirterek, dokulen sac telinin yerini ayni sac kokunden buyuyen yeni bir telin aldigini kaydetti.

Saclarin ozellikle mevsimsel gecis donemlerinde hizli bir dokulme donemine girdigini dile getiren Saricaoglu "Mevsimsel sac dokulmesi normaldir ancak, mevsimle ilgisi olmayan dokulmelerde mutlaka doktora basvurulmalidir. Cunku sac dokulmesi kansizlik, demir eksikligi, hormonal bozukluklar ve immunolojik rahatsizliklar gibi bircok sistemik hastaligin belirtisi olabilir" uyarisinda bulundu.


Saricaoglu, toplumda oldukca yaygin olarak gorulen ve "Erkek tipi" sac dokulmesi olarak da bilinen "Androjenik alopesi"nin sanilanin aksine sadece erkeklerde gorulmedigini, bu tip sac dokulmelerine kadinlarda da rastlandigini vurguladi.

Sac dokulmelerinin ozellikle 30-40'li yaslarda arttigina deginen Doc. Dr. Saricaoglu "Sac dokulmesi genellikle insanlarda psikolojik olarak rahatsizlik yaratiyor. Erkek tipi sac dokulmesinde kullanilan bazi ilaclarla, saclarin geri donmesi mumkun oluyor. Ancak, ilaclarin surekli kullanilmasi gerek. Cunku ilac birakildiginda saclar tekrar dokulebiliyor" diye konustu.


Sekerden sonra havuc yiyin......

Sekerden sonra havuc yiyin Ramazan Bayrami'nda fazla tuketilen sekerin agizdaki ortamin asitlesmesini arttirdigi ve bu nedenle dis curutmelerini hizlandirdigi bildirildi.
"www.ailem.com" internet sitesinde verilen bilgiye gore, dis curumesini hizlandiran bu duruma karsi uzmanlar, bayram ziyaretlerinde tatlidan hemen sonra havuc ve salatalik yenmesi, sekersiz sakiz cignenmesinin faydali olabilecegini bildiriyor.

Havucun az sekerli olmasi ve fazla cigneme gerektirmesi nedeniyle, agizdaki seker kalintilarinin temizlenmesinde onemli rol oynadigi ifade edilirken, curugun onlenmesi acisindan agizdaki asitleri notrlestirdigi icin bir parca peynirin de yararli olabilecegini vurgulaniyor.

Uzmanlar, tatlidan sonra birer parca peynirin de ikram edilebilecegini ifade ediyor.

Ramazan sonrasinda nasil beslenmeliyiz?



Hacettepe Universitesi Saglik Teknolojisi Yuksek Okulu Muduru ve Beslenme ve Diyetetik Bolumu Baskani Prof. Dr. Turkan Kutluay Merdol, Ramazan sonrasi asiri yemek yemekten, ozellikle de kizartma gibi agir yemeklerden kacinilmasi gerektigini soyledi.

Merdol, Ramazan dolayisiyla bir ay boyunca gunde 13 saat herhangi bir yiyecek alinmadigina isaret ederek, bu sure sonunda fazla miktarda yemek yenilmesi halinde yag depolarinin artabilecegini soyledi.

Merdol, 'Beden uzun araliklarla beslendiginde yag dokusu, kisa araliklarla beslendiginde adale dokusu artar. Yag deposunun fazla olmasi her turlu dejenaratif hastaliklar denilen kalp, seker, kanser gibi hastaliklara zemin hazirlar' dedi.

Ramazan sonrasi ozellikle sebze, meyve, sut ve yogurdu bol beslenme modelinin tercih edilmesi geregine isaret eden Merdol, 'Sebze ve meyve agirlikli beslenme vucudun toksinlerden arindirilmasi icin gereklidir' diye konustu.

Ucuz kolonyanin zararlarini biliyor musunuz?



Ozellikle bayram ziyaretlerinde kullanilan kolonyanin ucuz ve kalitesiz olanlarinin egzama hastaliklarina neden olabilecegi belirtildi.

Erciyes Universitesi Dermotoloji Anabilim Dali Ogretim Uyesi Prof. Dr. Ekrem Aktas, bayram ziyaretlerinde sikca kullanilan kolonyanin ucuz ve kalitesiz olanlarinin egzamaya yol actigini soyledi. Prof. Dr. Aktas, bugunlerde sokaklarda satilan ve ne oldugu belirsiz ucuz kolonyalarda insan sagligi icin zararli etkiler olusturabilecegini ifade ederek, "Asiri kolonya kullaniminin egzamaya yani derinin kasilmasi, vucutta kuruluga, catlama, kepeklenme, parmaklarda iltihaplanma ve ozellikle ellerde bazi sekil bozukluklarina yol acabiliyor.

Bayramlarda ulkemizde kolonya tuketimi artiyor. Bununla birlikte kolonya ikrami bayram ziyaretlerinde her ne kadar gelenekte olsa bazen saglimiza zarar da verebiliyor" dedi.

Metil alkolle uretilen ve sokaklarda satilan kolonyalarin korluk ve sinir hastaliklarina yol acabilecegine dikkat ceken Aktas, bu konuya yalniz bayramlarda degil, gunluk hayatta da dikkat edilmesi gerektigini kaydetti.

Oksuruk tipinden hastalik teshisi yapabilirsiniz



Rifat Ilgaz, Uzak Degil isimli eserinde oksuren bir hastayi su misralarla anlatiyor:
Otuz sekiz ateste Selim Efendi'nin
Aciliverdi istahi yutkunuyor
Derken unutuverdi bicare
Siki siki tuttugu oksurugu
Bogulurcasina oksuruyor.

MEVSIM OKSURUK MEVSIMI
Gercekten de bugunlerde bir cok insan oksuruyor. Kimi kesik kesik, kimi gicik seklinde, kimi kusarcasina, kimi idrar kacirircasina, kimi bogulurcasina, kimi balgamli, kimi kanli, kimi gumbur gumbur, kimi tangir tungur, kimi sessiz sakin.

Oksuruk denince ilk basta elbette solunum yollari hastaliklari akla gelir. Astim, bronsit, farenjit, sinuzit, larenjit, grip, zaturree, tuberkuloz bunlarin baslicalari... Ancak, her hastalikta oksurugun farkli ozellikleri vardir. Cerrahpasa Tip Fakultesi Gogus Hastaliklari Bolumu Ogretim Uyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Kucukusta oksuruk tiplerinden hastalik teshisini Mynet okurlari icin yazdi.

Dikkatli bir doktor hastayi gormeden, oksurugun tipinden hastaligin ne oldugunu dahi anlayabilir. Hani, sigorta hastanelerinin hastalari bazen 'Doktor beni muayene bile etmeden ilac yazdi' diye dertlenirler ya, hic uzulmesinler bunlar oksuruklerinin tipinden dogru tani konmus hastalar olabilirler pek �l�.

INEK OKSURUGU
Inegi olanlar bilir, bu hayvanlarin oksurugu fazla siddetli olmayan, 'pohlama' seklinde gucsuz bir oksuruktur. Insanlarda ses telleri felci veya solunum kaslari zayifliginda, ineklerdekine benzer bir oksuruk olabilir.

HAVLAR GIBI OKSURUK
Bu kopek havlamasina benzeyen sert, siddetli bir oksuruktur. Eriskinlerde girtlagin tumor ve iltihaplarinda rastlanirken, cocuklarda daha cok trakeit ve bronsit gibi brons iltihaplanmalarinin bir belirtisidir. Halk arasinda Istanbul Bronsiti olarak bilinen hastalikta da boyle sert havlama tarzinda bir oksuruk vardir.

����LIK OKSURUK
Ana nefes borusunu ve buyuk bronslari ilgilendiren hastaliklarin oksurugu havlama tarzinda olabilecegi gibi, yuksek tonda, ����lik tinili 'tangir tungur' bir oksuruk seklinde de olabilir.

GICIK SEKLINDE OKSURUK
Daha cok ust solunum yollari hastaliklarinda rastlanan bir oksuruk tipidir. Bu hastalarda, bogazlarina bir tuy veya toz yapismis da bunu atarlarsa sanki hicbir seyleri kalmayacak hissi vardir. Bu yuzden de surekli olarak bogazlarini temizleme cabasi icinde oksurur dururlar.

Solunum yollari cesitli koku, duman ve tozlara karsi asiri hassas olan astimlilarda da gicik seklinde oksuruge rastlanabilir.

DOLU OKSURUK
Halk arasinda balgami olan hastalardaki oksuruk dolu oksuruk olarak tanimlanir. Oksuruk sirasinda salgilarin hareketi baskalari tarafindan hissedilir. Hasta oksurugunun sonunda ya balgam cikarir veya bunu yutar.

BOGMACA OKSURUGU
Bogmacada, ani, kuvvetli, tekrarlayici oksuruk krizleri vardir. Agir olgularda boyun damarlarinda genisleme, gozlerde disariya dogru firlama, morarma gorulebilir. Oksuruk krizi sonunda otme seklinde tipik bir ses duyulur.

KUSTURUCU OKSURUK
Bazi siddetli oksuruk nobetleri, ornegin bogmaca, kusma ile sonlanir. Bu duruma cocuklarda siklikla, eriskinlerde nadiren rastlanir. Bu tur kusmalarin mide hastaliklariyla hicbir ilgisi yoktur.

IDRAR KACIRTAN OKSURUK
Daha cok, ileri yaslardaki kronik astimli hanimlarda gorulur. Hasta, oksurukten cok idrar kacirmaktan sikayetci oldugu halde bunu doktora soylemeye cogu zaman cekinir. Bazi tansiyon ilaclari da bu tur idrar kacirtacak kadar siddetli oksuruge neden olabilirler.

SIGARA OKSURUGU
Sigara tiryakileri genellikle oksurduklerinin ya farkinda degillerdir ya da bunu hic sikayetten saymazlar. 'Sigara icen birinin oksurmesinden daha dogal bir sey olabilir mi?' diye dusunurler. Oysa, sigara icenlerdeki bu oksuruk brons tahrisinin bir belirtisidir. Bu hastalar icin iyi ihtimal yeni baslayan bir kronik bronsit, kotu ihtimal ise brons kanseridir. Hele her zamanki oksurugun karakterindeki bir degisme kanserin ilk belirtisi bile olabilir. Sigara oksurugu icin tiryaki oksurugu ismi de kullanilir.

Icinizdeki Saate Gore Zayiflayin! !!!!!

Icinizdeki Saate Gore Zayiflayin!

Gunun belli saatlerinde tuketilen ekmek siskinlik yapiyor, sebze kalcalara hucum ediyor, et ise goguslerde toplaniyor.




Sadece ne yediginizi degil, neyi ne zaman yediginizi de dikkate alarak uygulanan bu rejimle hem favori yemeklerinizden vazgecmek zorunda kalmayacak hem de zayiflamayi basaracaksiniz.

Saat: 06.00-09.00

*
Sabahlari ilk olarak lipazlar devreye giriyor. En onemli hazim islemini saglayan emzimler olarak bilinen lipazlar, besinlerin icinde bulunan yaglara saldiriyor. Hemen hemen ayni siralarda proteolizler goreve basliyor. Bu enzim grubu, proteinlerin parcalanmasinda onemli bir yer tutuyor. Ucuncu onemli sabah erkeni ise insulin hormonu. Bu hormona gore ya tum gun aclik hissi oluyor ya da yeme istegi tum gun normal duzeyde kaliyor. O yuzden sabahlari biraz yag ve karbonhidrat sart. Kepekli ekmek, biraz yag, 1yumurta ve peynir bunun en mukemmel kombinasyonu. Ayni sekilde yulaf ezmesi ve menemen de tercih edilebilir. Seker , recel, bal, pasta ve buna benzer kurabiyeler de sabah alindiginda insulin salgilama miktarini etkiliyor.

Saat: 12.00-14.00

*
Protelizler sabahki yogunlukta olmasa da halen isbasindalar. Bunlara diyastazlar da ekleniyor. Bu enzimlerin hepsi besinleri hazmetmenize yardimci olarak biliniyor. Fazla olmamak kaydiyla biraz yagi da isin icine katabilirsiniz. Karbonhidratlari geri plana atmalisiniz. En ideal kombinasyon ise 1 parca et veya baligin yaninda hafif bir garnitur. Ornegin tavuklu yagsiz makarna, somon baligi ve pilav veya kuzu etiyle yapilmis taze fasulye olabilir. Ekmek ve tatlilar ogle yemegi sirasinda uzak durmaniz gereken besinler arasinda yer aliyor.

Saat: 16.00

*
Insulin doruk noktalarina ulasiyor. Uygun olmayan besinler alindiginda protein depolari parcalaniyor, enerji ve moral duzeyiniz aninda sifira dusuyor. Bu saatlerde caniniz ne isterse, asiriya kacmadan rahatlikla yiyebilirsiniz. Taze meyvelere ise sinir dahi koymuyoruz.

Saat: 18.00-19.00

*
Bu saate hazmi kolaylastiran belli basli yardimci enzimler yavas yavas cekiliyor. Saat 19.00'dan sonra ise bu enzimlerden bir seyler beklemeyin. Eger cok ac degilseniz, aksamlari kesinlikle hicbir sey yememeniz daha yerinde olur. Kolay hazmedilir ve hafif besinleri, kucuk porsiyonlar halinde yemeye ozen gosterin. Ornegin az yagli balik, deniz urunleri, sebze ve taze salata en uygun olanlar. Bunlar ayni zamanda sizi doyuracak ve gereksiz yaglarin depolanmasini da engellecek besinler. Yagli et yemeklerinden ve pastalardan uzak durun...


Meyvelerin beslenmemizdeki yeri ve kullanilmasi ..


Yeterli ve dengeli beslenebilmek icin sebze ve meyve grubundan gunde en az 3 porsiyon yemek gerekir.
Meyvelerin tanimi ve yapisi
Botanikte, bitkilerin olgunlasmis cekirdekleri ile cekirdege yakin kisimlarina meyve denilmektedir. Taze meyveler; ����bolik reaksiyonlarin surdugu canli hucrelerden olusmustur. Bu hucreler besin ve su gereksinimlerini karsilayan bitkilerden kesilmelerine ragmen yasar durumdadir. Meyvelerde hucreler pektik maddelerle birbirleine baglanirlar. Hucre duvarinin esas maddeleri seluloz, pektin, hemiseluloz ve lignindir. Petkin; ham meyvede protopetkin adi altinda kalsiyum magnezyum tuzlari ile birlesmis olarak bulnur. Meyve olgunlastikca protopetkin pektine o da pektik aside donusur ve meyve gittikce yumusar.

Meyvelerin besin degeri
Meyveler gunluk enerji ve protein gereksinimine cok az katkida bulunurlar. Bu nedenle sisman kisilerin tatli yerine sofralarinda taze meyve bulundurmalari tavsiye edilir. Bunun yaninda mineraller ve vitaminler yonunden zengindirler. Meyveler bulundurduklari vitamin cesidi ve miktari bakimindan farklidirlar. Genellikle turuncgiller, seftali, cilek ve benzeri meyveler C vitamini, kayisi ise A vitamini icin iyi kaynaktir. Diger meyvelerdeki C vitamini miktari daha az olmakla beraber taze olarak yenildiklerinde C vitamini gereksiniminin karsilanmasina yardimcidirlar. Herhangi bir meyve cesidinin kapsadigi C vitamini miktari iklime ve diger yetistirme kosullarina gore degismektedir. Ambalajlama ve saklama yontemleri de meyvelerdeki C vitamini miktarini etkiler.

Meyvelerin besin degerinin yani sira istah uzerinde de olumlu etkileri vardir. Meyvelerin lezzeti, bilesimlerindeki asit ve sekerden ileri gelmektedir. Meyveler olgunlastikca bulundurduklari asit miktari azalmakta, seker miktari ise artmaktadir. Sekerin verdigi tadin asitle birlesmesi sonucu hos bir lezzet olusmaktadir. Meyvelerin bilesiminde bulunan seluloz, bagirsak faaliyetlerini duzenler. Genellikle kabuklu meyveler, kayisi, erik, uzum, incir ile bunlardan yapilan marmalet ve receller bagirsak hareketlerini artirdigindan kabizliktan sikayeti olanlara tavsiye edilir. Eksi elma ve seftali ise ishali olan kimselere iyi gelir. AFIYET OLSUN

AIDS'e karsi vajinal jel.......................

29.10.2005 10:03 - Bu haber 19.039 kisi, Mynet Haber bugun 270.476 kisi tarafindan okundu
AIDS hastaligina yol acan HIV'e karsi kadinlarin korunmasi icin gelistirilen vajinal jelin denenmesine Afrika'da baslandi.

''PRO 2000'' adi verilen jelin denenmesine Guney Afrika, Uganda, Tanzanya ve Zambiya'dan 10 bin kadar kadinin katilmasi bekleniyor.

Cinsel iliski sirasinda HIV'in hucrelere gecmesini onleyecek fiziksel bir bariyer olusturacagi dusunulen jel, olasi ciddi yan etkilerini belirlemek amaciyla ilk asamada az sayida kadin uzerinde denenecek.

Denemenin 3-4 yil surecegi belirtiliyor. Kadinlarin bir bolumune jel, bir bolumune de placebo verilerek, bunlari bir yil sureyle kullanmalari istenecek.

Baslatilan denemenin, bir vajinal jel icin simdiye kadar yapilan en genis kapsamli deneme olacagi belirtiliyor.

Grip asisi hakkinda 30 soru ve yaniti........

Cerrahpasa Tip Fakultesi Gogus Hastaliklari Bolumu Ogretim Uyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Kucukusta, grip asisi hakkinda merak edilenlerimynet okurlari icin yanitladi.

1. Grip asisi nasil hazirlanir?

Grip asisi, her yil bir onceki mevsim en cok rastlanan grip viruslerinin turlerine gore yeniden hazirlanir. Bu amacla, 80 ulkedeki 110 laboratuardan elde edilen bilgiler, Dunya Saglik Orgutu'nde toplanarak her yil dunyada en cok hastalik yapmis olan ikisi A ve biri B olmak uzere uc degisik virus grubu belirlenir.

Mesela, bu yil tum dunyada uygulanmakta olan grip asilarinda, A tipi viruslerden H1N1 benzeri Yeni Kaledonya ve H3N2 benzeri Kaliforniya virusleri ile B tipi Sanghay benzeri virusler bulunmaktadir.

2. Asi ne zaman yaptirilmalidir?

Grip asisi, grip salginlari baslamadan once yaptirilmalidir. Bunun icin ideal donem ekim-kasim-aralik aylaridir.

3. Asinin etkisi ne zaman baslar?

Grip asisinin etkisi yapildiktan 2-3 hafta sonra ortaya cikar. Bu nedenle grip asisinin bir grip salginindan en az 2 hafta once yapilmis olmasi gerekir.

4. Koruyuculuk ne kadar surer?

Asinin koruyuculugu, genellikle 6-12 ay kadardir.

5. Kimlere asi yapilmasi sakincalidir?

Grip asisi atesli bir hastaligi veya akut bir enfeksiyon tablosunda olan hastalara yapilmamalidir. Yumurtaya, tavuk proteinlerine, neomisine, formaldehite ve oktoksinole alerjisi olanlara da yapilmasi sakincalidir.

6. Gebeler asi olabilir mi?

Gebeligin ilk uc ayi icinde yapilmamalidir. Grip nedeniyle yuksek risk altinda olan gebelere ilk uc aydan sonra grip asisi yapilabilir.

7. Sut veren anneler asi olabilir mi?

Annenin sut vermesinin grip asisi bakimindan bir sakincasi yoktur.

8. Grip asisinin sik gorulen lokal yan etkileri nelerdir?

Grip asisi uygulanan yerde agri, sislik, kizarma, morarma ve sertlesme gibi lokal reaksiyonlar gorulebilir.

9.Grip asisinin sik gorulen genel yan etkileri var midir?

Grip asisinin genel yan etkilerinin baslicalari, ates, kirginlik, titreme, yorgunluk, bas, eklem ve kas agrilari ile terlemedir.

10. Yan etkiler onemli midir?


Grip asisinin yukarda belirtilen lokal ve genel yan etkileri onemli degildir, 1-2 gun icinde kendiliginden duzelir.Tedavi edilmeleri gerekmez.

11. Grip asisi deri dokuntulerine yol acar mi?

Grip asisi olanlarin bazilarinda seyrek olarak kasinti, kabarti ve kizarikliklar gorulebilir.

12. Grip asisi anaflaksiye neden olabilir mi?

Grip asisi cok seyrek olarak alerji komasina yani anaflaksiye de neden olabilir.

13. grip asisinin diger onemli yan etkileri nelerdir?

Grip asisi yapilanlarda cok ender olmakla beraber, nevralji (sinir agrisi), uyusmalar, havale nobetleri, beyin iltihabi gibi norolojik belirtiler olabilecegi bildirilmistir.

14. Baska asilarla beraber yapilabilir mi?

Grip asisi farkli yerlere enjekte edilmek sartiyla diger asilarla ayni zamanda da yapilabilir.

15. Asi nereye yapilmalidir?

Asi kas icine veya deri altina derin olarak yapilabilir. Eriskinlerde kol kasi, kucuk cocuklarda bacak kasi uygun yerlerdir. Asi asla damar icine verilmemelidir.

16. Asi yapilirken nelere dikkat edilmelidir?

Asi yapilmadan once oda sicakligina getirilmeli ve yapilmadan once iyice calkalanmalidir.

17. Kucuk cocuklar da asi olabilir mi?

Grip asisi 6 ayliktan buyuk cocuklara yapilabilir.

18. Asinin dozu nasildir?

Grip asisi eriskinlere ve 3 yasindan buyuklere tek doz olarak 0.5 ml yapilir. 6 ayliktan 36 ayliga kadar olan cocuklara yarim doz asi (0.25 ml) yapilir. Ilk defa asi yapilacak olan 8 yasindan kucuk cocuklara 4 hafta sonra ikinci bir doz asi yapilmalidir.

19. Kimler mutlaka asi olmalidir?

Risk altindaki kisilerin ve topluma giren ve gribe yakalanmak istemeyen herkesin grip asisi olmasi gerekir. Ayrica, doktor, hemsire gibi saglik personeli ile huzurevlerinde calisanlar da grip asisi olmalidirlar.

20. Kimler risk altindadir?

65 yasindan yasli olanlar, huzur evlerinde yasayanlar, kronik kalp, akciger, bobrek ve seker hastaligi olanlarda gribin riski daha yuksektir.

21. Grip asisi ne kadar etkilidir?

Grip asisinin etkinligi, asi icinde bulunan virus tipleri ile salgina neden olan virus tipleri arasindaki uygunluga gore degisir. Grip asisi ideal sartlarda %70-80 oraninda koruma saglar.

22. Grip asisinin etkinligi yasa gore degisir mi?

Asi yapilan kisinin yasi onemlidir, asinin koruyuculugu genclerde yaslilara gore daha fazladir.

23. Grip asisinin yaslilardaki etkisi nasildir?

Asinin yaslilarda grip nedeniyle hastaneye yatislari %50, zaturree riskini %60 ve olum riskini de %70 oraninda azalttigi bilinmektedir.

24. Grip asisi aliskanlik yapar mi?

Grip asisi aliskanlik yapmaz, asinin her yil tekrarlanmasinin nedeni koruyuculugunu artirmak icindir.

25. Grip asisi kus gribine karsi da etkili midir?

Halen piyasada satilmakta olan grip asisinin kus gribine karsi hicbir koruyuculugu yoktur.

26. Kortizon grip asisini etkiler mi?

Kortizon ve bagisikligi etkileyen ilac (immunsupresif) kullananlarda asinin etkinligi daha dusuktur.

27. Piyasada satilan cesitli markalar arasinda fark var midir?

Grip asilari arasinda fark yoktur. Piyasada satilan tum asilarda bulunan virusler Dunya Saglik Orgutu'nun belirledigi viruslerdir.

28. Kanserli hastalar grip asisi olabilirler mi?

Kanserli hastalar da grip asisi olabilirler.

29. Grip asisi gribe neden olur mu?

Grip asisi gribe neden olmaz, cunku asida virusun kendisi degil onun antijenleri vardir. Asi olduktan sonra ates cikmasi enfeksiyona degil, bagisiklik sisteminin tepkisine baglidir.

30. Bu grip asisi olan gelecek sene asi olmazsa ne olur?

Grip asisi her yil olunmalidir, cunku asi icindeki virus turleri yildan yila farklidir. Bir yil asi olup gelecek sezon asi olmayanlarda grip riski yuksektir.

Kola ve Saglik

KOLA VE SAGLIK



Bir litre kolali icecek yaklasik 400 kalori esdegeri seker, 0,15 gram kafein degisik miktarlarda renk veren maddeler, orijinal tadi saglayan kola ozu ve esas onemlisi gazli icecek olmasini saglayan fosforik asit iceriyor. Yakin zamanda yayimlanan butun arastirmalar basta cocukluk cagi olmak uzere buyuk yas gruplarinda sismanlik ile kola tuketimi arasinda onemli bir baglanti oldugunun uzerinde duruyor.

Kolali icecekler bir taraftan kan sekerini hizli bir sekilde yukselten, dolayisiyla insulin hormonunu arttirarak vucudun yag depolamaya yonelmesine yol acan yuksek miktarda seker icermesi nedeniyle, diger taraftan sut ve sut urunleri gibi saglikli beslenmenin temeli olan iceceklerin yerine gectigi icin sismanlik riskini olusturuyor.

Bunlarin disinda kola icme aliskanliginin fast food beslenmeye eslik ettigini ve kola ile birlikte daha fazla yemek yendigini biliyoruz. Bu nedenle cocukluk cagi sismanligi ve buna bagli seker hastaliginin onemli bir sotun haline geldigi ABD'deki cocuk sagligi otoriteleri cocuklarin kolali iceceklerden uzak tutulmasini oneriyor.

Kola ve kemikler

Kolali iceceklerin esas zararli etkisi ise kemikler uzerinde oluyor. Bundan 3 yil once Amerikan Tabipler Birligi'nin Cocuk Sagligi Dergisi'nde kolali icecek aliskanliginin lise ogrencisi kizlarda kemik kiriklari sikligini 3 kat arttirdigini gosteren bir arastirma yayimlandi. Daha once benzer yazilar yayimlayan bu arastirmaci, kolali icecekler icindeki yuksek miktardaki fosforun kan fosforunu yukselterek kemiklerden kalsiyum kemiren paratiroid hormonu duzeyini arttirdigini ve bir sure sonra kalsiyumu azalan kemiklerin saglamliklarini yitirdiklerini one surdu.

Tip literaturunde bu gozlemi destekleyen baska insan calismalarinin yani sira benzer etkinin farelerde oldugunu gosteren arastirmalar da yayimlandi. Daha once belirttigimiz gibi kola icme aliskanligi en onemli kalsiyum kaynagi olan sut ve sut urunlerinin tuketimini azaltiyor ve ergenlik doneminde gunde 800-1200 mg. olan kalsiyum ihtiyacinin karsilanmasini onleyerek de kemik sagligini olumsuz yonde etkiliyor.

Bunlarin disinda kolali iceceklerin bobreklerden kalsiyum atilimini arttirdiklari, mide mukoza hucre dongusunu bozdugu, dis curuklerini belirgin bir sekilde arttirdigi, asiri icilmesinin kas hastaligina (hipokalemik

miyopati) neden oldugunu gosteren raporlar yayimlandi.

Simdiye kadar kolali iceceklerin insanlar icin yararli oldugunu gosteren bir arastirma yayimlanmadi. Hic kuskusuz kolali icecekler sigara gibi insan sagligini dogrudan ve tehlikeli bir sekilde etkilemiyorlar ama bu onlarin masum oldugu anlamina gelmiyor.



Prof.Dr.Sukru HATUN

Cocuk Sagligi ve Hastaliklari

Anabilim Dali

Cocuk Ve Dayak......

Yapilan arastirmalar, cocugun yetistirilmesinde disiplini saglamak icin kullanilan siddetin, hicbir zaman ise yaramadigini gosteriyor. Uzmanlar, dayak yiyen cocugun, yaptigi ise sadece dayak riski devam ettigi surece ara verdigini belirterek, "Dayak riskinin ortadan kalktigini hissettiginde, hareket tekrarlanir. Cunku cocuk, bu hareketi neden yapmamasi gerektigi ana fikrini almamistir" diyor.

Cocuklar cogunlukla kendilerine vuran birine baskaldiri gosteriyor ve onun sozlerine uymak istemiyor. Cocuklarin, disiplinin asil amaci olan dogru ve yanlis ayirimini siddet sebebiyle ogrenemedigini belirten uzmanlar, "Dayak ayrica bircok negatif etkiye de sahiptir. Mesela bunlardan biri, dayagin siddeti ogretmesidir. Cocugunu ya da karisini doven bircok kisi, zamaninda kendi de siddet gormustur. Kimisi icin de dayak, tartismalari cozmenin tek yolunun kaba kuvvet oldugunu ogretir. Ve cocugun, hayal kirikliklari, sinirle basa cikabilecegi daha ilimli yollari ogrenmekten alikoyar" diye konustu.

Dayagin gucun kotuye kullanilmasi oldugunu anlatan uzmanlar, "Disiplin sirasinda siddet kullanimiyla, istemeden de olsa cocugunuzun yaralanmasina neden olursunuz. Baslangictaki siniriniz gectiginde dayak daha az fiziksel zarara neden olur. Genelde baslangictaki siniriniz gectiginde dayak olayina girisilmez bile ama girisiliyorsa, bu cozulmesi gereken bir problemin habercisi olabilir. Cogu uzman ve ebeveyn bir konuda hem fikirdir. Henuz kelimeleri tam anlayamayan bir bebek, cok ciddi bir hata yapiyorsa, (elektrik prizlerini ya da sicak bir yuzeyi ellemek gibi) eline ya da poposuna vuracaginiz sesli bir tokat kabul edilebilir. Ancak cocugun idrak yetenegi gelistikten sonra artik fiziksel guc kullanilmamalidir" dedi.

Cocuklarda DIkkat EksIklIGI......

'Dikkat Eksikligi Sendromu' nedir?





Dikkat Eksikligi Sendromu cocugun, yasaminin her anini etkileyen norobiyolojik bir bozukluktur.

Kimlerde gorulur?

Cocuklarin %5 inde. Erkek cocuklarda kiz cocuklara oranla 3 kez daha fazla. Her sinifta ortalama bir ya da iki ogrencide

Yeni bir bulus mudur?

Hayir. Degisik isimlerle anilmakla birlikte, 1900 lu yillarin baslarindan beri taninan bir sendromdur. Gunumuzde yaygin olan adlari, Dikkat Eksikligi Sendromu ve Dikkat Eksikligi Sendromu ile Hiperaktivite Sendromudur.

Sorun nedir?

Dikkati, tek bir noktaya odaklayamamak ve organize olamamak.

Bu sendromun tibbi bir aciklamasi var midir?

Evet. Dikkat Eksikligi Sendromu olan ve olmayan bireylerin beyinlerinin kimyasal ����bolizmalari arasinda farkliliklar saptanmistir.

Nedeni nedir?

Tek bir nedeni yoktur. Konsantrasyonu saglamak icin milyonlarca beyin hucresi birarada calisirlar.

Neden olmayan nedir?

Seker ve diger gidalar Alerjiler Anne babalarin yetistirme tarzlari.

Cocugumda Dikkat Eksikligi Sendromu varsa bunu nasil anlarim?

Dikkat Eksikligi Sendromu, her cocukta kendisini degisik olarak gosterir. Dikkat Eksikligi Sendromu olan butun cocuklar, dikkatlerini yogunlastirmakta ve basladiklari isleri bitirmekte zorlanirlar. Bu zorlugun yogunlugu cocuklar arasi degisiklik gosterir. Ders dinlemenin ve yazilari tamamlamanin gerekli oldugu okul hayatinda sorunlar basgosterir. Okul odevleri yapilmaz ya da tamamlanmaz. Dinlemekte ya da direktiflere uymakta zorluk yasanir. Cevredeki en ufak olaylarla ya da kendi dusunceleri ile kolayca dikkati dagilir.

Nasil emin olabilirim?

Bu sendrom icin ne tibbi, ne norolojik, ne de psikolojik tek bir test vardir. Dikkat Eksikligi Senromu olan cocuklarin %30 unda hiperaktivite yoktur. Onlarin ana sorunu dikkatlerini toplayamamak ve konsantre olamamaktir. Genellikle "uyurgezer" gorunumunde, sessiz, uyusuk ve asiri duygusaldirlar. Dikkat Eksikligi Sendromu olan cocuklarin cogu ise hiperaktif, dusuncesizce davranan ve organize olamayan bireylerdir. Genellikle, surekli kipirdanirlar ve vucutlerinin bir parcasi surekli hareket halindedir. Bir yerde oturamazlar. Esyalarini unuturlar ve kaybederler. Basladiklari isi bitirmeden bir digerine baslarlar. Mudaheleci ve rahatsiz edicidirler. Sira bekleyemezler. Cevaplari sorulari beklemeden agizlarindan kacirirlar. Dusunmeden tehlikeye atilirlar. Normal faaliyetleri "sikici" bulurlar.

egzersizler

BObrek TaSi Neden OluSur ?

Bobrekler bel kemiginin iki yaninda, kaburgalarin hemen altinda yer alan, yumruk buyuklugunde, fasulyeye benzeyen bir cift organdir. Baslica islevleri kanin fazla suyunu ve artik maddelerini suzmektir. Bu maddeler idrar seklinde ureter denilen kanallarla bobrekten mesane�ye (sidik torbasi) aktarilir ve buradan da uretra yolu ile disariya atilir.


Bobrekler ayni zamanda 3 onemli hormonu da uretirler. Bunlar kemiklerde kirmizi kan hucrelerinin uretimini harekete geciren eritropoetin; kan basincini duzenleyen renin ve saglikli kemiklesme icin gerekli olan D vitamini
Bobrek Tasi Nedir:



Henuz tamamen anlasilamamis bazi sebeplerle normal idrarin iceriginde bulunan ozellikle urik asit ve kalsiyum gibi maddeler kristalleserek bobrek icinde tas olarak adlandirilan yapilari olustururlar. Tibbi adi Nefrolitiazis dir. Olusan bu taslar golf topu kadar buyuk olabilecegi gibi kum tanesi kadar kucukte olabilirler. Duzgun yuvarlak, sivri, asimetrik vs. cesitli sekillerde olabilirler. Cogu tas sari-kahverengi renklerdedir. Ancak kimyasal bilesimine gore bronz rengi, altuni veya siyah renkli taslar da olabilir.



Bazi taslar hic belirti vermeden bobrekte kalabilirler. Bazilari ise uretirler, mesane ve uretra boyunca yer degistirirler ve idrarla disari atilabilirler. Kucuk olan taslar herhangi bir belirti vermeden veya cok az bir rahatsizlikla disari atilabilirken daha buyuk olan taslar cok siddetli agrilara sebep olabilirler.Bazen de idrar gecisini onleyebilen tehlikeli tikanikliklar olusturabilirler.



Gorulme Sikligi:



Oldukca sik gorulen bir hastaliktir. Erkeklerin % 10-15 i, kadinlarin ise ortalama % 5 inde gorulur.Ilk olarak genellikle 20-30 yaslarinda ortaya cikar. Ozellikle erkeklerde bir kez tas olusmus erkeklerin 2/3 unde ortalama 9 yil icinde tas tekrarlamaktadir.



Sebepleri:



Bobrek tasini olusturan sebepler kesin olarak bilinmemektedir. Bazi arastirmacilar icilen suyun cok fazla sert (kalsiyum sulfat icerigi fazla) veya cok fazla yumusak (sodyum karbonat icerigi fazla) olmasinin etki edebilecegini soylemektedirler. Asiri alkol tuketimi, gut hastaligi da asiri tas olusumuna sebep olabilir.Bazi arastirmacilar ise asiri sivi kaybina neden olan sicak iklimlerde bobrek tasinin daha sik rastlandigini, bir baska grup birtakim ozel yiyeceklerin bobrek tasina neden oldugunu iddia etmektedir.



Supersaturasyon teorisi: ( asiri doygunluga bagli kristallesme teorisi.) En yaygin teoridir. Vucudun susuz kalmasina bagli olarak idrar daki sivi orani ile cozunen kati maddeler arasinda dengesizlik olustuguna inanilir. Bu cozunmus artik maddeler ile asiri yuklenen idrar bir noktada doygunluga ugrar ve bu noktadan sonra artik maddeler yavas yavas birikerek kristalizasyona ve tas olusumuna sebep olur. Bu nedenle tas olusumunu engellemek icin cok miktarda su icilmesi onerilir.



Inhibitorler: Normal idrar kristallesmeyi engelleyen inhibitorleri icermektedir. Bir teoriye gore bazi kisilerde bu inhibitorler yeterli gorevi yapamamakta , kristallesmeyi ve dolayisiyla tas olusumunu engelleyememektedir.



Bobrek Taslarinin Tipleri:



Bobrek taslari kimyasal icerik olarak farkliliklar gosterir.



*Kalsiyum Taslari:



Tum bobrek taslarinin yaklasik % 70-80 i ya kalsiyum oksalat, veya kalsiyum fosfat ya da her ikisinin bilesiminden olusur. Kalsiyum dis ve kemik sagliginda onemli rol oynar ve normal diyette bulunur. Kalsiyumun fazlasi idrar yolu ile ile vucuttan uzaklastirilir. Kalsiyum taslari hiperkalsiurili ( idrarda asiri kalsiyum bulunmasi) kisilerde olusmaktadir.



Kalsiyum tasi olusan hastalarin % 40 inda sebebi bilinmeyen ailevi gecisli kalsiyum ����bolizmasi bozuklugu vardir.Ender olarak da kalsiyum ����bolizmasini harekete geciren parotiroid hormonunu asiri miktarlarda ureten paratiroid bezi tumoru sebep olmaktadir. Furasemid gibi diuretikler, kalsiyum bazli antasitler ve steroidler de hiperkalsiuri ye neden olabilmektedir. Ayni zamanda bazi barsak hastaliklari, A ve D vitamininin cok yuksek miktarlarda alinmasi, et, tavuk, balik gibi yiyeceklerin asiri alinmasi da sebep olabilmektedir.



Diyette B vitamininin cok az veya C vitamininin cok fazla olmasi ile kalsiyum oksalat taslarinin olusumu arasinda bir iliski kurulmaktadir.



*Urik Asit Taslari:



Urik asit vucutta protein yikimi sonucu normal olarak olusur ve idrarla atilir. Ancak bazi kisilerde ozellikle erkeklerde urik asit bobreklerde ve eklem yerlerinde birikebilir. Eklemlerde urik asit birikmesi ailevi gecisli olan gut hastaliginda gorulur. Bobreklerde birikmesi ile de urik asit taslari olusur.



Bobrek taslarinin % 5-23 u ( ozellikle cogunlukla erkeklerde olmak uzere) urik asit taslaridir. Urik asit taslarinda genetik faktorlerin de rol oynadigi one surulmektedir. Yuksek proteinli ( ozellikle et urunleri fazla ) diyet alanlarda urik asit tasi olusma olasiligi artmaktadir.



*Enfeksiyon taslari:



Tum taslarin yaklasik % 20 sini olustururlar. Idrardaki urenin bakteriler tarafindan bozulmasi ile asidiklesen idrarda olusan amonyak ve magnezyumun kristallesmesi enfeksiyon taslarina neden olmaktadir. Uriner sistem enfeksiyonu gecirmeye daha yatkin olan kadinlarda erkeklere oranla daha sik rastlanmaktadir.



*Sistin Taslari:



Sistin sinir kas ve bazi dokularin yapi taslarindan olan aminoasitlerden biridir. Ender gorulen ailevi bir hastalik olan sistinuri de bobrekler de sistin taslari olusur. Tum taslarin % 1-2 sini olusturmaktadir.



Belirtiler:



Bobrek taslari zaman icinde yavas yavas olusurlar. Zaman zaman kucuk belirtiler verebilirler. Ancak belli bir boyut ve pozisyona ulastiginda ani olarak belirtiler ortaya cikar.



Henuz yeterince buyuk olmayan ve bobrek fonksiyonlarina zarar vermemis "sessiz" olan taslar rutin rontgen



incelemesi esnasinda ortaya cikabilir.Bazen bu sessiz taslar bobrek fonksiyonunu bozana kadar farkedilemeyebilir ve bobrekte kalici hasarlar olusabilir. Bazen sirt agrisi, kas agrisi sanilabilen kucuk belirtiler verirler. Bu tur hastalarda sik sik idrar yollari enfeksiyonu gelisir. Ancak en klasik belirtisi tasin bulundugu bolgede yaptigi irritasyona veya tikanikliga bagli olarak olusan ve renal kolik adini alan siddetli agrilardir.



Renal kolikte agri aniden, genellikle gece veya sabaha karsi gelir. Akut apandisit veya barsak kokenli agrilarla karisabilir. Agri belde, iki yanda veya mide bolgesi ve kasikta baslayabilir.Erkeklerde testislere veya penise yayilabilir. Agri ,ile birlikte mide bulantisi, kusma, titreme, ates gorulebilir. Hasta huzursuzdur. Bir oturur, bir kalkar, siddetli idrar yapma istegi ve idrar yaparken yanma olusur.



Bobrek taslarinda gorulen bir diger klasik belirti ise hematuri olarak adlandirilan idrara kan hucrelerinin karismasidir.Bu kan hasta tarafindan ciplak gozle gorulebilecegi gibi ancak mikroskopla gorulebilecek tarzda az da olabilir. Idrar genellikle koyu renkli, bulaniktir ve bazen kokulu olabilir.



Tani:



Genellikle sikayetlerinizi dinleyen doktor idrar da kan hucrelerinin de gorulmesi ile tani koyabilir. Sikayetlerin tas nedenli oldugunu dogrulamak uzere rontgen tetkiki veya ultrasound tetkiki isteyecektir.Boylece tasin boyutu, sekli ve yeri konusunda bilgi sahibi olacaktir. Kan ve idrar tahlilleri ile de tasin kimyasal yapisi, idrarda kan olup olmadigi ve enfeksiyon bulunup bulunmadigi hakkinda bilgi sahibi olacaktir.



Yapilacak rontgen tetkiki direk karin filmi veya IVP adi verilen ve damardan bir ilac verilerek gerceklestirilen ozel bir rontgen olabilir. Tum taslar rontgen filmi ile gorulemez. Bu gibi taslarin gorulmesinde ultrasound yararli olacaktir. Ancak ultrasound da da cok sisman hastalarda ve 3 mm nin altindaki taslarda basarili sonuclar alinamayabilir.



Rontgen filminde diger kemik yapilari ile karisan taslarda komputerize tomografi istenebilir.



Korunma:



Bol su icin: Daha once tas dusurmus kisilere tekrar tas olusumunun engellenmesi icin bol su icmesi onerilir. Ozellikle sicak yaz gunlerinde icilen su miktarinin arttirilmasi gerekir. Idrarda kristalizasyonun engellenebilmesi ve tas olusumunun engellenebilmesi icin en azindan 8 bardak su icilmesi gerekir. Hastalar cikardiklari idrarin renginden aldiklari sivinin yeterli olup olmadigini anlayabilirler. idrarin renginin acik olmasi suyun yeterli oldugunu, koyu olmasi ise yetersiz oldugunu gosterir. Ayrica bol su icilmesi idrar yollari enfeksiyonlarini da onleyici bir rol oynar.



Diyetinizde kalsiyum ve oksalat miktarlarini kisitlayin: Daha once tas dusurmus bir kisinin idrar testlerinde kalsiyum orani yuksek cikiyorsa diyetindeki kalsiyum ve oksalati kisitlamalidir. Kalsiyum iceren antasitleri kullanmamali, kalsiyum iceren sut ve sut urunlerini kisitlamalidir. Son zamanlarda bu konu tartismali hale gelmistir. Ayrica cay, kahve, cikolata, fistik, ispanak, pancar gibi oksalat icerigi yuksek gidalari da kisitlamakta fayda vardir.



Ancak diyetteki kalsiyumun azaltilmasi her hastada yararli olmayabilir. Idrarinda oksalat miktari artmis kisilere kalsiyum tavsiye edilebilmektedir. Her hasta da kosullarin degisik olacagi goz onune alinmali, diyet doktorunuz veya diyetisyen tarafindan ayarlanmalidir.



Et ve et urunlerini azaltin: Bu sadece tas olusmasini engellemekle kalmaz genel sagliginiz acisindan da olumlu etki yapar. Hayvansal proteinlerin azaltilmasi vucuda kalsiyum girisini ve urik asit atilimini azaltacaktir.



Tuz tuketimini azaltin: Tuz idrara cikan kalsiyumu arttirir. Ayrica hipertansiyon riskini de azaltmis olursunuz.

SaC DOkUlmesI Hastalik HabercIsI OlabIlIr

Uludag Universitesi Tip Fakultesi Dermatoloji Anabilim Dali Ogretim Uyesi Doc. Dr. Hayriye Saricaoglu, normal bir bireyin gunde ortalama 50-100 kadar sacinin dokuldugunu, sac koklerinin maksimum 8 yila kadar yasayabildigini anlatti.

Dinlenme donemine dikkat
Genetik yatkinlik, beslenme bozukluklari, agir diyetler, stres, gebelik, enfeksiyon hastaliklari ve vitamin eksikliginin sac dokulmesinde etkili olabildigini anlatan Saricaoglu, sac koklerinin yuzde 90'inin aktif, yuzde 10'unun ise dinlenme halinde oldugunu soyledi. Saricaoglu, 2-4 ay suren dinlenme doneminin sonunda sac telinin dokuldugunu belirterek, dokulen sac telinin yerini ayni sac kokunden buyuyen yeni bir telin aldigini kaydetti.

Saclarin ozellikle mevsimsel gecis donemlerinde hizli bir dokulme donemine girdigini dile getiren Saricaoglu "Mevsimsel sac dokulmesi normaldir ancak, mevsimle ilgisi olmayan dokulmelerde mutlaka doktora basvurulmalidir. Cunku sac dokulmesi kansizlik, demir eksikligi, hormonal bozukluklar ve immunolojik rahatsizliklar gibi bircok sistemik hastaligin belirtisi olabilir" uyarisinda bulundu.


Saricaoglu, toplumda oldukca yaygin olarak gorulen ve "Erkek tipi" sac dokulmesi olarak da bilinen "Androjenik alopesi"nin sanilanin aksine sadece erkeklerde gorulmedigini, bu tip sac dokulmelerine kadinlarda da rastlandigini vurguladi.

Sac dokulmelerinin ozellikle 30-40'li yaslarda arttigina deginen Doc. Dr. Saricaoglu "Sac dokulmesi genellikle insanlarda psikolojik olarak rahatsizlik yaratiyor. Erkek tipi sac dokulmesinde kullanilan bazi ilaclarla, saclarin geri donmesi mumkun oluyor. Ancak, ilaclarin surekli kullanilmasi gerek. Cunku ilac birakildiginda saclar tekrar dokulebiliyor" diye konustu.


ParatIroIt

PARATIROIT






Insanda kucuk bir bezelye buyuklugunde olan paratiroit bezleri tiroit bezinin uzerine yerlesmistir.Bu bezlerin etkin maddesi paratornomdur. Protein yapisinda olan bu hormon,sindirim enzimleri tarafindan etkisiz hale getirilir.Paratornum,kan ve doku sivilarindaki kalsiyum ve fosfor miktarini duzenler ve sabit duzeyde kalmasini saglar.


Eger bez normalim altinda calisirsa;kandaki kalsiyum kemiklerde birikmeye baslar ve kanda kalsiyum iyon miktari azalir.Bunun sonucu olarak kaslar titrer,kramp girer.

Eger bez normalden fazla calisirsa;kemiklerden kalsiyum cekilir,kandaki kalsiyum miktari artarken,iskelet zayiflar.kanda artan kalsiyum bobreklere tasinir ve bobrek taslarini olusturur.


Mide yanmasina basit cozumler

Mide yanmasina karsi basit tedbirler oneren uzmanlar, "Kisa surede meydana gelecek olan degisikliklerle cok daha rahat ve saglikli bir hayat surun" diyerek, kucuk lokmalari uzun sure cignemeyi, ayak ustu yerine sofrada beslenmeyi tavsiye ediyor.
Uzmanlara gore, kucuk lokmalar almak, midenin sindirim icin gerekli salgilari daha kolay uretmesine yardimci oluyor. Ic Hastaliklari ve Gastroentroloji uzmanlarinin tavsiyeleri soyle:




"Lokmalari uzun uzun cigneyin. Bu, midenizde siskinlik ve agirlik hissetmemenizi saglayacaktir. Sofradan tikabasa doymadan kalkin. Mide bos bir torba oldugu icin yemek yerken cignedigimiz besinler buraya ulastikca mide surekli genisler. Eger kemerinizi cok sikmissaniz yanma hissi duymaniz cok dogal. Yiyecek ve iceceklerin cok sicak ya da soguk olmasi mide sivisina zarar verebilir.

Bu nedenle yiyecek ve iceceklerin ilik olmasina ozen gosterin. Hazmi kolay olmayan kizartmalari ve yagli yiyecekleri sofranizdan uzaklastirin. Agir yagli, fazla kremali ya da soslu besinleri yemeyin. Ayakustu degil, sofrada oturarak yiyin. Acele yemek mide islevine zarar veriyor. Alkol midedeki yanma hissini artirir. Hele mide bosken alkol kesinlikle alinmamali. Cig sogan mide asidini artirir. Bu yuzden cig olarak tuketmeyin."

DIS Bakimi

Duzenli dis bakimi,dis ve diseti sagligi ile agiz kokusu acisindan buyuk onem
tasir.Disler fircalanmazsa,agizda cesitli sorunlar olabilir.Bunlarin en tehlikes,
displagi'dir.Plak bakteri,tukuruk ve mikroskobik besin artiklarindan olusan,
sarimsi,gozle kolayca gorumeyen bir tabakadir.Dislere yayilir ve yapisip kalir.
Sekeri aside donusturur ve boylece disin mine tabakasina zarar verir
durum,dis curumesine baslangictir.Bir kez baslayan curuk,disin derinlerine
kadar ilerler ve sonucta bir kovuk olusur.

Plak,yapiskan bir madde oldugundan,temizlenmesi icindisleri gunde en az
bir kez ozenle fircalamak gerekir.Aslinda dislerin iyice fircalanmasi,gunde
bir kac fircalanmasindan onemlidir.Etkili bir fircalamayla,plak ortalama
uc dakika icinde temizlenir.Bir kac kez hizli ve ozensiz fircalamak,kahvaltidan sonra ve yatmadan once iyi bir fircalama kadar etkili olamaz.

Siki bir bicimde once butun dislerin disini,sonra ic yuzeylerini fircalamak
gerekir.Dis fircasina kucuk,dairesel hareketler yaptirmak, disetlerine
zarar vermeden,disleri temizlemenin en guvenli etkili yoludur.
Ardindan da agiz iyice calkalanir.

AIDS Nedir?...

0321 HIV (insan bagisiklik eksikligi virusu: human immunodeficiency virus)...

Girisim programlari ergenlik cagindaki genclerde riskin azaltilmasi icin umut vaat ediyor

AIDS'e yol acan virus olan HIV'in topIam insidansinin yakin zamanlarda azalmis olmasina karsin, bu enfeksiyonun ergenlik cagindakiler uzerindeki etkisi gittikce buyumektedir. Yakin zamanlarda yapilan tahminler, yaklasik olarak her 4 yeni HIV enfeksiyonunun 1'inin, 13-21 yaslari arasindaki kisilerde goruldugunu ortaya koymaktadir. Bunun yani sira, butun yeni enfeksiyon vakalarinin yaklasik yarisi, 25 yasindan genc insanlar arasinda gorulmektedir. Elde edilen bulgular, HIV enfeksiyonu riski tasiyan gencleri hedef alan surekli koruyucu onlemlerin gerekli olduguna isaret etmektedir.

Ancak JAMA'nin 20 Mayis 1998 sayisinda yer alan bir makaleye gore, korunma saglanmasi icin h�l� umut var. Afrika kokenli Amerikali ortaokul ogrencileri uzerinde calisma yapan arastirmacilar, bu konuyla ilgili egitim programlarinin, HIV bulasmasina yol acabilen, risk tasiyan cinsel davranislari engellemede etkili olabilecegini gostermislerdir.

Arastirmacilar. Philadelphia'nin dusuk gelirli kisilerin yasadigi semtlerindeki okullardan, ergenlik cagindaki 659 ogrenciyi calismaya alarak, 3 gruba ayirdilar: cinsellikten uzak durma programinin uygulandigi grup; iliski sirasinda lateks prezervatif kullaniminin vurgulandigi, daha guvenli cinsellige yonelik bir programin uygulandigi grup; ve cinsel davranisla ilgili olmayan, sagliga iliskin konularda egitim verilen bir kontrol grubu. Elde edilen bulgular, gerek cinsellikten uzak durma gerekse guvenli cinsellik programlarinin, ergenlik cagindaki gencleri HIV riskine maruz birakan cinsel davranislari azaltabildigini gostermistir; ancak guvenli cinsellik programlari, ozellikle cinsel deneyimi olan genclerde daha etkili ve etkileri daha kalici olabilir.

Arastirmada elde edilen diger bulgular sunlardir:

� Programdan sonra, cinsellikten uzak durma programina katilan gencler, diger gruplara kiyasla, cinsellikten uzak durmanin gebeligi ve AIDS'i onleyecegine daha fazla inanmakta, cinsellige karsi daha az olumlu bir tutum ifade etmekte ve 3 ay icinde cinsel iliski yasama egimlerinin daha az oldugunu belirtmekteydiler. � Programdan sonra, guvenli cinsellik programindaki gencler, prezervatif kullanimiyla ilgili bilgiler konusunda, cinsellikten uzak durma programindakilere kiyasla anlamli derecede daha yuksek skor elde ettiler ve prezervatifin, gebelik, cinsel yolla bulasan hastaliklar ve HIV enfeksiyonunu engelleyebilecegine daha fazla inanmaktaydilar.� Hem cinsellikten uzak durma hem de guvenli cinsellik programindaki genclerin, HIV riskini azaltma konusundaki bilgilere iliskin skorlari, kontrol grubundakilere gore anlamli derecede daha yuksekti.

Ek Kaynaklar: National Center for HIV, STD & TB Prevention (CDC). AMA's Encyclopedia of Medicine

HIV NASIL BULASIR:

HIV (insan bagisiklik eksikligi virusu: human immunodeficiency virus), kan, meni ve vajen salgilari gibi vucut sivilarinda bulunur ve enfekte biriyle korunmasiz cinsel iliski, enjeksiyonla madde kullananlarda igne paylasma ve cok daha ender olarak enfekte kanin nakledilmesiyle bulasir. HIV ile enfekte annelerin dogurdugu bebeklere dogumdan once ya da dogum sirasinda ya da anne sutunden enfeksiyon gecebilmektedir. HIV, evde ya da isyerindeki olagan temaslarla bulasmaz

HIV ENFEKSIYONU NASIL ONLENEBILIR?

* Cinsel iliskide bulunmamak
* Cinsel etkinligi olanlarin, her tur cinsel temas sirasinda lateks prezervatif kullanmasi
* Igne paylasmamak






Katkilarindan dolayi hastarehberi.com a tesekkur ederiz.

AIDS Nedir?...

0321 HIV (insan bagisiklik eksikligi virusu: human immunodeficiency virus)...

Girisim programlari ergenlik cagindaki genclerde riskin azaltilmasi icin umut vaat ediyor

AIDS'e yol acan virus olan HIV'in topIam insidansinin yakin zamanlarda azalmis olmasina karsin, bu enfeksiyonun ergenlik cagindakiler uzerindeki etkisi gittikce buyumektedir. Yakin zamanlarda yapilan tahminler, yaklasik olarak her 4 yeni HIV enfeksiyonunun 1'inin, 13-21 yaslari arasindaki kisilerde goruldugunu ortaya koymaktadir. Bunun yani sira, butun yeni enfeksiyon vakalarinin yaklasik yarisi, 25 yasindan genc insanlar arasinda gorulmektedir. Elde edilen bulgular, HIV enfeksiyonu riski tasiyan gencleri hedef alan surekli koruyucu onlemlerin gerekli olduguna isaret etmektedir.

Ancak JAMA'nin 20 Mayis 1998 sayisinda yer alan bir makaleye gore, korunma saglanmasi icin h�l� umut var. Afrika kokenli Amerikali ortaokul ogrencileri uzerinde calisma yapan arastirmacilar, bu konuyla ilgili egitim programlarinin, HIV bulasmasina yol acabilen, risk tasiyan cinsel davranislari engellemede etkili olabilecegini gostermislerdir.

Arastirmacilar. Philadelphia'nin dusuk gelirli kisilerin yasadigi semtlerindeki okullardan, ergenlik cagindaki 659 ogrenciyi calismaya alarak, 3 gruba ayirdilar: cinsellikten uzak durma programinin uygulandigi grup; iliski sirasinda lateks prezervatif kullaniminin vurgulandigi, daha guvenli cinsellige yonelik bir programin uygulandigi grup; ve cinsel davranisla ilgili olmayan, sagliga iliskin konularda egitim verilen bir kontrol grubu. Elde edilen bulgular, gerek cinsellikten uzak durma gerekse guvenli cinsellik programlarinin, ergenlik cagindaki gencleri HIV riskine maruz birakan cinsel davranislari azaltabildigini gostermistir; ancak guvenli cinsellik programlari, ozellikle cinsel deneyimi olan genclerde daha etkili ve etkileri daha kalici olabilir.

Arastirmada elde edilen diger bulgular sunlardir:

� Programdan sonra, cinsellikten uzak durma programina katilan gencler, diger gruplara kiyasla, cinsellikten uzak durmanin gebeligi ve AIDS'i onleyecegine daha fazla inanmakta, cinsellige karsi daha az olumlu bir tutum ifade etmekte ve 3 ay icinde cinsel iliski yasama egimlerinin daha az oldugunu belirtmekteydiler. � Programdan sonra, guvenli cinsellik programindaki gencler, prezervatif kullanimiyla ilgili bilgiler konusunda, cinsellikten uzak durma programindakilere kiyasla anlamli derecede daha yuksek skor elde ettiler ve prezervatifin, gebelik, cinsel yolla bulasan hastaliklar ve HIV enfeksiyonunu engelleyebilecegine daha fazla inanmaktaydilar.� Hem cinsellikten uzak durma hem de guvenli cinsellik programindaki genclerin, HIV riskini azaltma konusundaki bilgilere iliskin skorlari, kontrol grubundakilere gore anlamli derecede daha yuksekti.

Ek Kaynaklar: National Center for HIV, STD & TB Prevention (CDC). AMA's Encyclopedia of Medicine

HIV NASIL BULASIR:

HIV (insan bagisiklik eksikligi virusu: human immunodeficiency virus), kan, meni ve vajen salgilari gibi vucut sivilarinda bulunur ve enfekte biriyle korunmasiz cinsel iliski, enjeksiyonla madde kullananlarda igne paylasma ve cok daha ender olarak enfekte kanin nakledilmesiyle bulasir. HIV ile enfekte annelerin dogurdugu bebeklere dogumdan once ya da dogum sirasinda ya da anne sutunden enfeksiyon gecebilmektedir. HIV, evde ya da isyerindeki olagan temaslarla bulasmaz

HIV ENFEKSIYONU NASIL ONLENEBILIR?

* Cinsel iliskide bulunmamak
* Cinsel etkinligi olanlarin, her tur cinsel temas sirasinda lateks prezervatif kullanmasi
* Igne paylasmamak






Katkilarindan dolayi hastarehberi.com a tesekkur ederiz.

Hepatit B

Virus dedigimiz cok kucuk mikroplarin karaciger hucrelerinde cogalip hasar meydana getirmesidir...

Karaciger iltihabidir. Buna bagli olarak karaciger hucreleri zedelenmesi ve erimesidir.

Hepatit Yapan Etkenler Nelerdir ?

Basta virusler olmak uzere, hucre zedelenmesi yapan tum etkenler, toksik kimyasal maddeler, alkol, mikroplar, radyasyon v.b.dir.


Enfeksiyoz Hepatit (Bulasici Sarilik) Nedir ?

Virus dedigimiz cok kucuk mikroplarin karaciger hucrelerinde cogalip hasar meydana getirmesidir. Bu virusler insandan insana bulasabilir. Bircok virus hepatit yapabilir.


Hepatit YapanVirusler Hangileridir?

Baslicalari Hepatit A, B,C,D,E olmak uzere CMV ve Epstaine Barr virusleridir. Bunlardan Hepatit B virusu ulkemizde yayginligi, nadir de olsa siroz, karaciger kanseri gibi cok ciddi hastaliklara yol acmasi ve asisinin mevcut olmasi nedeniyle ozellikle onemlidir.


Hepatit B Virusu Nasil Yayilir ?

Kan ve vucut salgilari (meni, tukruk, vaginal salgilar, ter, gozyasi) ile temas sonucu yayilir. Yayilimda en onemli etken kandir. HBV Bulasma Yollari; Anneden bebege, dogum sirasinda (Bulasma dogumda veya hemen sonrasinda nadir durumlarda rahim icindeyken olur) Virus bulasmis igne ve diger tybbi cerrahi malzemelerle, Cinsel iliski ile, Kan nakli ile (transfuzyon) Dovme yaptirirken kullanilan igneler ile Ozellikle kalabalik ve hijyenik standartlarin dusuk oldugu yerlerde yakin aile iliskisi ile bulasma riski artmaktadir.


Hepatit B Virusunun Turkiye'de ve Dunya da Yayilimi Nasildir ?

Gunumuzde Dunya'da 300.000.000'dan fazla insanin Hepatit B virusu tasiyicisi oldugu ve her yil 250.000'den fazla insanin Hepatit B virusune bagli karaciger hastaligi nedeniyle oldugu bilinmektedir. Ulkemizde normal kisilerde %4-10 arasinda tasiyicilik bulundugu cesitli arastirmalarda belirlenmistir.


Hepatit B Virusu ne tur bir hastalik yapar ve hastalik nasil seyreder ?

HBV infeksiyonunun sonucu buyuk olcude hastaligin basladigi yasa baglidir. Dogumda veya bagisiklik sistemi henuz gelismemis bebeklere HBV bulastiginda genellikle enfeksiyon sessiz seyretmekte bebekler saglikli gorunmekte ve sarilik ortaya cikmamaktadir. Bu bebekler cogunlukla virusun uzun sureli kronik tasiyicisi olmaktadir. Bu kisiler genellikle uzun yillar saglikli gorunurler ancak 30, 40 ya da 50 yaslarindan sonra hastalik ortaya cikabilir. Yasamlarinin erken donemlerinde enfeksiyona yakalanan kronik tasiyicilarin yaklasik %25'inde yasamlari boyunca siroz olusma ve hatta karaciger kanseri gelisme riski vardir. Ileri donemlerde HBV bulastiginda hastalanip sarilik olma olasiligi yaklasik %20'dir. Bu hastaliga akut hepatit denir. Diger %80'lik bolumde sarilik gelismez ve sessiz kalir. Enfekte olup virusten kurtulan kisiler bagisiklik kazanirlar. Eriskinlerin %5-10'u virusten kurtulamaz ve kronik tasiyici olurlar. Bu kisiler genellikle yillar boyu saglikli bir yasam surerler ancak siroz ve kanser gelisme riskleri vardir.


Akut Hepatit B Hastaliginda Belirtiler Nelerdir?

Hepatit B virusu vucuda girdikten sonra uzun bir kulucka donemi vardir (40-180 gun). Hastaliga ait erken belirtiler basagrisi, ates, yorgunluk, halsizlik, kiriklik, istahsizlik, bulanti,kusma, karin agrisi ve bazen usume seklinde gorulur. Virus baslica karacigeri etkiler, iltihap ve nekroza yol acar. Bu belirtiler bazi hastalarda sarilikla beraber gorulebildigi gibi bazilarinda sarilik gorulmez.


Hepatit B Virusunun Bulastigi veya Karacigerde Hasar Olup Olmadigi Nasil Anlasilir?

Hekime yardimci olabilecek bircok test vardir. Ancak bu testlerin sonuclarinin yorumu her zaman kolay olmayabilir ve zaman zaman degisik uzmanlik dallarinin goruslerine gerek duyulabilir.Bu testlerden baslicalari sunlardir; Hepatit B cekirdek antikorlari (anti-HBcIgG ve anti-HBcIgM): Virusle temasin olup olmadiginin ve enfeksiyon doneminin belirlenmesinde kullanilir. Hepatit B yuzey antijeni (HBs) : Kisinin HBV ile enfekte olup olmadigini belirlemek icin kullanilir. Hepatit B e antijeni (HBe) ve HBV-DNA testi: Virusun karacigerde cogalmaya devam edip etmedigine isaret eder. HBe bulunan kisiler bulunmayanlara gore daha bulastiricidirlar ve suren karaciger yikimi acisindan daha fazla risk tasirlar. Hepatit B yuzey antikoru (Anti-HBs): Bu test B virusune yakalanmis, virusten kurtulmus ve bagisiklik kazanmis kisilerde pozitiftir. Hepatit B ile asilamanin basarili oldugu kisilerde bu antikorun bulunmasi kisinin halen bagisik oldugunu gosterir. Karaciger Fonksiyon Testleri: Karaciger iltihabi halini ya da yikimini gosteren kan testleridir. ALT (SGPT) duzeyi iyi bir kilavuzdur. Diger testlerle birlikte hastaligin gidisi hakkinda yoruma olanak tanirlar. Karaciger Ultrasonu ya da sintigrafisi: Bu testler karacigerin goruntulenmesini saglar. Karaciger Biyopsisi: Yerel anestezi ile karacigerden cok kucuk bir parcanin cikarilmasidir. Karaciger yikiminin saptanmasi ve hastaligin tanisi acisindan son derece degerlidir.Hepatit B virusunu tasiyan kisilerin dikkat etmesi gereken hususlar; Kan bagisi yapmaktan kacinmalidirlar Kanlarinin baskalarinin kanlari ile temasina izin vermemelidirler Aile fertleri, ayni evi paylasanlar ve cinsel partnerlerinin Hepatit B asisi olmalarini saglamalidirlar. Yenidogan bebekler en kisa surede asilanmalidir. Gunubirlik cinsel iliskilerde gerekli onlemlerin alinmasi (kondom kullanilmasi) gereklidir.


Hepatit B Virus Enfeksiyonlarini Onlemede Ne Yapilabilir ?

Hepatit B virusu enfeksiyonlarinin onlenmesinde en etkili yontem yenidoganlarin asilanmasidir. Bu konuda ciddi asilama programlari uygulanan ulkelerde Hepatit B virusu tasiyicilarinda buyuk dususler oldugu gorulmustur.


Hepatit B Asisinin Koruyuculugu Nedir ?

Hepatit B asisi uygun sartlarda muhafaza edildiginde (dondurulmadan sogukta) ve usulune uygun tatbik edildiginde asilananlaryn %90'indan fazlasinda bagisiklik saglamaktadir. Bu oran 40 yasin uzerindekilerde bir miktar dusmektedir. Yeni doganlarda asidan %100'e yakin bagisiklik elde edilebildigi bildirilmektedir.


Hepatit B Asisi Kimlere Yapilmalidir ?

Hepatit B asi programi toplumda Hepatit B virusu tasiyiciligini onlemeye yoneliktir. Yeni dogan tum cocuklarin rutin olarak asilanmasinda buyuk yarar vardir. Ulkemizde de yakin bir sure icinde tum yenidoganlarin asilanmasi uygulamasina gecilmesi beklenmektedir. Ozellikle tasiyici annelerin bebeklerinin dogar dogmaz asilanmasi zorunluluktur. Yetiskinlerden risk altindaki gruplara (saglik personeli, polisler, askeri personel, itfaiye mensuplari ve diger acil hizmetlerde calisanlar, homoseksueller, damar ici ilac bagimlilari, hemodiyaliz hastalari, cogul kan ve kan urunu transfuzyonu yapilan hastalar, immun yetmezligi olan kisiler, bakimevlerinde yasayanlar, hapishanedeki hukumluler, Hepatit B tasiyicilari ile ayni evi paylasanlar ve cinsel temasta bulunanlar, hayat kadinlari ve cok esli yasam surenler) asi onerilmektedir. Yetiskinlerden risk grubunda olmayanlar icin asi zorunlu degildir. Asilama Dozaji ve Uygulamasi;Hizli bir bagisiklama arzu ediliyorsa 0,1,2 aylarda 3 asi ve 12 ay sonra bir rapel asi onerilmektedir. Ancak risk dusukse 0,1 ve 6. aylarda uygulanacak asi yeterli olmaktadir. (Enfeksiyonun kulucka doneminde yapilacak asinin hastaligi onleyemeyecegi hatirda tutulmalidir).


Hepatit B Asisi Oncesi Serolojik Test Gereklimidir ?

Daha once Hepatit B virusu ile temas etmis kisilerin buyuk bolumunde Hepatit B yuzey antikoru olusmustur yani dogal olarak bagisiklanmistir. Bu nedenle bu kisilere asi gerekli degildir. Kucuk bir bolumunde ise suregelen tasiyicilik olusmustur. Bu kisilere asinin bir yarari yoktur. Asi oncesi yapilacak serolojik test bu virusle temas etmemis yani bu virusle enfeksiyona duyarli kisileri ayirteder, bu kisiler asilanmalidir. Ancak daha once virusle temas etmis kisilere asi yapilirsa bir zarari olmadigi gibi yarari da yoktur. Bu nedenle arzu edilirse dogrudan asi yapilmasinda tibbi bir sakinca yoktur. Asinin pahali olmasi ve uc kez yapilmasi asi oncesi yapilacak serolojik testlerin gereksiz asilanmayi onleyecegi ve kisinin daha onceden bu virusle temas edip-etmediginin belirlenmesi acisindan yararlidir. Ulkemizde daha onceden bu virusle temas etme oraninin %15'lerde oldugu dusunuldugunden genellikle asi oncesi serolojik test talep edilmektedir. Test Sonuclari ve Asi Gerekliligi; Anti-HBc-IgG Pozitif Hepatit B asisi gerekli degildir. Anti-HBc-IgG Negatif Asi protokolu tam olarak uygulanir. Anti-HBc-IgG yerine Anti-HBs ve HBs-Ag testleri de calisilabilir. Ancak tercihen Anti-HBc-IgG onerilmektedir.


Asilamadan Sonra Antikor Duzeylerinin Belirlenmesi Gerekli midir ?

Asi sonrasi HBs antikorlarinin belirlenmesi asi yanitinin izlenmesinde yararlidir. Genellikle AntiHBs duzeylerinin 10 IU/l ve uzerinde olmasi asinin bagisiklik sagladiginin gostergesi olarak kabul edilmektedir. Antikor duzeyinin izlenmesi ozellikle yuksek risk gruplarinda ve bagisiklik yetersizligi olan hastalarda yararlidir. Dezavantaji ise ilave bir gideri gerektirmesidir. Genellikle yenidogan bebeklerde, cocuklarda ve 40 yasin altindaki saglikli yetiskinlerde asinin bagisiklik olusturma orani %95-100 arasinda oldugundan genis kapsamli asilama programlarinda antikor duzeylerinin arastirilmasina gerek yoktur.


Asinin Zarari veya Yan Tesiri Var midir ?

Zamanimizda uygulanan Hepatit B asilari genetik muhendisligi islevi olarak maya veya memeli hucrelerinde uretilmistir. Bu nedenle Hepatit B virusu tasimamaktadir. Yalnyzca Hepatit B virusunun saflastirilmis yuzey antijenini icermektedir. Bu yuzden teorik ve pratik olarak Hepatit virusu riski sozkonusu degildir.Yalnizca yuksek atesli enfeksiyonlarda fakat asi muhtevasina karsi asiri duyarliligi olan kisilerde kullanilmamalidir. Ancak bunlar tum asilar icin ayni paralelde onerilerdir. Halen piyasada olup uygulanmakta olan Hepatit B asilarinda ciddi bir yan etki bildirilmemistir. Yan etkiler enjeksiyon yerinde gorulebilmekte ve genellikle enjeksiyon yerinde hafif agri ve kizariklik, nadiren sisme ve sertlik olusumu olarak bildirilmektedir.Bas agrisi, yorgunluk, ates, ishal v.b. genel belirtiler nadiren bildirilmis ve asi ile dogrudan ilgisi gosterilememistir. Hamilelerde Asilanmanin Sakincasi Varmidir? Hamilelerde asilanma ile ilgili bir sakinca bildirilmemistir.


Hepatit B Gecirmis Olabilirmiyim ?

Asagidaki siklardan sadece biri hayatiniza girmis ise HEPATIT B gecirmis olabilirsiniz:

* Kan ve diger vucut sivilarina maruz birakacak bir iste calistiniz mi yada calisiyor musunuz?
* Kan veya kan urunleri nakli yapildi mi veya dialize baglandiniz mi?
* Hepatit B virusu tasiyan birisiyle yakin iliski icerisinde misiniz yada ayni evi paylasiyor musunuz?
* Baskasi ile ortak igne veya damar ici ilac kullandiniz mi?
* Cinsel yolla bulasan bir hastaliga yakalandiniz mi?
* Gecmis 6 ay icerisinde birden fazla kisiyle seksuel iliskiniz oldu mu?
* Dovme veya vucut kupesi yaptirdiniz mi?
* Baska birisi ile dus fircanizi veya tras bicaginizi paylasiyor musunuz?



Hepatit B Acisindan Yuksek Risk Gruplari

Hepatit B Acisindan Yuksek Risk Gruplari Asagida Siralanmistir

# Saglik personeli Doktorlar, hemsireler, dis hekimleri, laboratuvarda calisanlar vb.
# Acil Hizmetlerde Calisanlar Polisler, askeri personel, itfaiye mensuplari vb.
# Tibbi atiklarla ugrasanlar Temizlik iscileri, morgta ve cenaze islerinde calisanlar vb.
# Hepatit B tasiyicilari ile ayni evi paylasanlar ve cinsel temasta bulunanlar
# Diyaliz hastalari
# Cok esli yasam surenler, Seks iscileri, Homoseksueller
# Damar ici ilac bagimlilari,
# Kan ve kan urunu transfuzyonu yapilacak olanlar
# Immun yetmezligi olan kisiler
# Bakimevlerinde yasayanlar
# Yasamlari Hapisane gibi kapali hacimlerde kisitli olanlar


Hepatit B Onlenebilirmi?

Hepatit B enfeksiyonuna karsi kesin tedbirler mevcuttur. Bu tedbirlerin basinda asilanma ve riski azaltmak icin bir takim aliskanliklarin degistirilmesi gelir.Hepatit B'nin size bulasmasi hususunda endise duyuyorsaniz lutfen doktorunuza enfeksiyondan korunmak icin hangi tedbirleri alabileceginizi danisin.

Yeni dogan bebekler ve cocuklar(11-12 yas'a kadar) asilanma programina alinmali ve 3 dozluk asi semasi uygulanmalidir.

Bu Grup Disinda Asilanmasi Gereken Eriskinler
# Tum 11 - 12 yasina gelmis, henuz asilanmamis kisiler
# 12 yasindan buyuk enfeksiyon kapma riskine sahip kisiler
# Gecen 6 ayda aktif seks hayatina sahip birden fazla esli, heteroseksuel, eriskin ve yetiskinler
# Biseksuel ve homoseksuel gencler ve yetiskinler
# Hepatit B'li birinin seks partneri ve ev arkadaslari
# Damar ici uyusturucu kullananlar
# Kan ve kanla kirlenmis vucut sivisina maruz kalma riskine sahip insanlar
# Periton veya hemodiyaliz hastalari






Kaynak
Worldmedline

Dislerimizi Taniyalim



Duzenli olarak fazla miktarda alinan "flor" yarar yerine, dislerde leke yaparak zarar verir.

- Bebeginiz dis hekimi ile oturmaya baslar baslamaz tanismali.

- En onemli antiseptik olan tukuruk, kalsiyum da icerir. Ayrica disleri, curumelere karsi koruyan tukuruk salgisi, sakiz cigneyerek daha da artar. Ozellikle tukuruk salgisinin yavasladigi yaslilarin sakiz cignemesi faydalidir.

- Dislerin, tukuruk salgisinin en az oldugu gece vaktinden once mutlaka fircalanmasi gerekir.

- Agriyan disin uzerine "Aspirin" uygulamak, asidik yapisi nedeniyle, diseti uzerine son derece zararlidir.

- Dusen sabit protezlerin, kuron veya koPage Rankulerin yapistirilmasinda asla Japon yapistirici kullanmayin.

- Duzenli olarak fazla miktarda alinan "flor" yarar yerine, dislerde leke yaparak zarar verir.

- Geceleri dis sikmak agirlikli olarak psikolojik kokenli bir aliskanliktir. Ayrica uzun zaman diliminde geri donusu zor hasarlara yol acar.

- Disleri az fircalamak kadar, gereginden fazla ve bastirarak fircalamak, disleri asindirarak soguk hassasiyetine yol acar.

- Portakal gibi asitli yiyecek ve iceceklerden hemen sonra disleri fircalamamak gerekir. Fircalama isleminin en az 30 dakika sonra gerceklesmesi gerekir.

- Sigaranin yanisira cay, kahve, kirmizi sarap ve cikolata da disleri boyar.

- Diseti kanamasi bir hastalik belirtisidir ve fircalama sirasinda disetini kanatmak zararlidir.

- Cikolatali sut, cocuklar icin protein, kalsiyum ve vitamin acisindan iyi bir besin kaynagi olup, disler icin de hicbir zarari yoktur.

- Iyi temizlenmeyen dislerde olusan plak tabakasi, dis curugune yol acar.

- Yalniz ve hemen yemeklerden sonra yenilen peynir, curuk riskini azaltir. Ayrica cedar, mozarella gibi peynirler, tukuruk salgisini artirip, agizda tamponlama etkisi yapar.

- Ne yenildigi degil, ne kadar siklikla yendigi onemlidir. Cunku gunde 2 kereden fazla atistirma, dis curuklerine neden olur.

- Kola gibi sekerli icecekleri gunde bir bardaktan fazla tuketen cocuklarin dis curugu riski digerlerinden daha fazladir.

- 10 yasina kadar her cocugun kalsiyum acisindan gunde 3 bardak sut icmesi gerekir.

- Sekerli ve nisastali gidalar, yemek aralarinda degil, yemeklerle birlikte yenirse dis curugune yol acmaz.

- Sakiz, bonbon, cikolata ve sekerler; sut, havuc sekeri, seker kamisi gibi hammaddelerden elde edilen tamamen dogal tatlandiricilarla yapilabiliyor.

- "Dis Dostu" ambleminin bulundugu urunler, bilimsel testlerden gecerek, agiz ve dis sagligina zararli olmadigi kanitlaniyor.

- "Dis Dostu" urunleri, sekerli olan benzer urunleri gibi tatli ama dis curugunu onleyici etkiye sahip.

- Ozellikle yemek aralarinda yenilen "Dis Dostu" sekerlemeleri, gunluk seker alimini kontrol ediyor.





Kaynak
Worldmedline

Tip Sozlugu




A

UCUK,ONEMSENMESI GEREKEN BIR HASTALIK!!!

Dudak, agiz ve burun cevresinde olusan, halk dilinde “ucuk” diye adlandirilan herpes simplex adli virusler, insan ����bolizmasini ciddi sekilde etkileyebiliyor.
Yapilan arastirmalar, dunya nufusunun yuzde 80’inin, Turkiye’de ise her yil 8 milyon kisinin ucuktan muzdarip oldugunu ortaya koyuyor. Bulasici bir hastalik olan ucugun onlem alinmadigi takdirde cok riskli olabilecegine dikkat ceken uzmanlar, “Ucugunuz varsa kimseyi opmeyin” uyarisinda bulunuyor. Bircogumuzun onemsemedigi ucuk, kisiden kisiye degisen etkiler yapiyor. Ucuga neden olan “herpes simplex” virusu vucuda girip ilk enfeksiyonunu yaptiktan sonra o bolgeye yakin sinir dugumune yerlesiyor ve ucuk olusmasini tetikliyor. Vucudun zayif dustugu ana kadar kalabilen ucuga dokunulmamasi gerektigini belirten uzmanlar, ozellikle ucugu olan birinin kullandigi havlu, kasik, catal gibi kisisel esyalarinin kullanilmamasi yonunde uyarida bulunuyor. Ates, sogukalginligi, gribal enfeksiyonlar ve stres gibi bircok rahatsizlik, ucuk olusumunda etkili oluyor. Ozellikle bayanlarda daha cok rastlanilan ucuk, hormonal degisiklikler yasanan hamilelik donemleri, adet donemleri, asiri yorgunluk ve diger stres yaratan rahatsizliklar, ucuga neden olan diger etkenler arasinda gosteriliyor. Ucuk olusumuna karsi bilincli olmak gerekiyor. Ucuk cikacak bolgede onceden belirti olacagini belirten uzmanlar, “Ucuk; zonklama, karincalanma, kasinma, yanma veya sizlanma ile kendiri onceden gosterir” diyor. Ucuk olusumu sirasinda antiviral ucuk kremlerinin kullanilmasini tavsiye eden bircok uzman, onceden bu tur kremler kullanilirsa, ucugun etkilerinin azalabilecegine dikkat cekiyor.
FROM SAGLIK