9 Ocak 2008 Çarşamba

Suriye: Ýsrail’le müzakereye hazýrýz

ŞAM - Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesiyle İsrail arasındaki ihtilafı, askeri yöntemlerle çözme peşinde olmadıklarını söyledi. Muallim, İsrail-Filistin çatışmasına da değindi ve arap barış girişimine destek verdiklerini belirtti. Arap medyası da, İsrail’le Suriye arasında, Türkiye’nin arabuluculuğu üzerinden yürütülen görüşmelerde önemli ilerleme sağlandığını yazdı.

How I Met Your Mother baþlýyor

İSTANBUL - Bir sitcom yaratmak isterseniz, mükemmele giden yolların çoktan tutulduğunu kısa bir süre içinde siz de fark edebilirsiniz. Arkadaşlar kendi aralarında muhabbet etsinler dediğinizde karşınıza hemen Friends çıkar. Yeni bir şeyler deneyip üzerine güzel bir sitcom yerleştireyim dediğinizde The Office dikiliver yanı başınızda. Popüler kültürden faydalanayım demeye hiç kalkmayın; Gilmore Girls’den Family Guy’a kadar o kadar çok örneği var ki son günlerde, size sıra bile gelmez. Esprilerin biri gitsin biri gelsin ama hiçbiri birbirini takmasın diye de heveslenmeyin; Arrested Development’ı hâlâ unutmayan o kadar çok seveni var ki... Seinfeld ve The Simpsons’ın yer aldığı sayfalarda ise bir nokta bile ekleyebileceğiniz boş alan bulmanız imkansızdır. İşin içine biraz gizem biraz merak katayım derseniz; Heroes’un kahramanları semâlarda uçmayı hâlâ sürdürüyorlar, bu yüzden oraları da pek tekin değil artık. Uzun lafın kısası: Siz bütün bu kuralları geçersiz kılın ve sadece “güzel” bir şeyler yapmayı deneyin. How I Met Your Mother’ın yaratanlarının yaptığı gibi...
SENİN ANNEN BİR MELEKTİ YAVRUM
Dizinin izleyicileri çok iyi bilir; How I Met Your Mother’ın en başında kahramanımız Ted Mosby çocuklarını karşısına oturtur ve anneleriyle nasıl tanıştıklarını anlatmaya başlar. Hikayenin nereye varacağını baştan öğreniriz. Sonu başından belli bir hikayenin bu kadar ilgi göreceğini kestirmek çok da kolay olmasa gerek. How I Met Your Mother ekibi bunu kestirmemiş olsalar bile çoktan başarmış durumdalar. Yolculuğun nerede noktalacağı bilinse de aslolan yolculuğun kendisi değil midir zaten. How I Met Your Mother’ın ilk iki sezonunda Ted’le evlenerek, çocuklarının annesi olacak şanslı kadınla henüz tanışmış bile değiliz. Üçüncü sezonun ilk bölümünde işte o “Ted’in rüyalarının kadını” diziye dahil oluyor. Gerçi ilk olarak arka cepheden ve sadece şemsiyesini görebileceğiz ama şimdilik o bile yetecek bizlere. Dizinin yaratıcılarından Carter Bays aslında hikayenin daha yeni başlıyor olduğuna dikkat çekiyor. Hatta üçüncü sezonun ilk bölümü ona kalırsa yepyeni bir şovun pilot bölümü niteliğinde.

ARKADAŞLARIN BİRAZ YARDIMIYLA
İkinci sezonun son bölümünde Ted’in o güne kadar hayatının kadını olacağını düşündüğü Robin’den ayrıldığına şahit olmuştuk. Üçüncü sezon başlarken Ted’i “ayrılık sakalı” uzatmış bir vaziyette göreceğiz. Ted’le aynı evi paylaşan Marshall’la kız arkadaşı Lily geçen sezonun son bölümünde evlenmişlerdi hatırlarsanız. Ama bu evlilik Ted’in onlarla birlikte aynı evi paylaşmasına engel teşkil etmiyor. Onlar yine cümbür cemaat birlikte sürdürecekler hayatlarını. How I Met Your Mother’ın çıkış noktası, Ted’in çocuklarına hayatının kadınıyla (dolayısıyla anneleriyle) nasıl tanışıp evlendiklerini anlattığı hikaye olsa da, dizi ilerledikçe öykünün Ted ve arkadaş grubunun tamamını kapsar hale gelmesi kaçınılmazdı. Biz de dizinin ilerleyen bölümlerinde doğal olarak sadece Ted’in değil tüm arkadaş grubunun başına gelenlere şahit olacağız. Örneğin Marshall ve Lilly’nin ergenlikten yetişkinliğe geçme problemleri olacak. Oldukça kötü sonuçlanacak yeni bir ev satın alma hadisesi onları bekliyor. Ayrıca Barney’yi daha yakından tanıma fırsatı bulacağız. Geçmişindeki utanç dolu hippi günlerine döneceğiz, onun kızlara olan düşkünlüğünün nedenleri yavaş yavaş açığa çıkacak ve belki bir kıza bağlanıp kalmasına bile tanıklık edeceğiz. Laf açılmışken Barney, daha doğrusu Barney rolünde izlediğimiz aktör Neil Patrick Harris’in son günlerde ufaktan ufaktan bir fenomene dönüşmek üzere olduğunu belirtelim. Dizinin ilk sezonu sonunda yardımcı aktör dalında Emmy’ye aday gösterilmesi, ödülü kapıp evine götürememiş olsa bile arkadaşları arasındaki ismini Neil ‘Emmy’ Harris’e çevirmiş. Dizide kızlara olan düşkünlüğüyle dikkat çeken oyuncunun bundan bir yıl önce eşcinsel olduğunu açıklaması bazı hayranlarını hayal kırıklığına uğratmış olsa da onun yükselişine sekte vurmaktan çok ivme kazandırdı diyebiliriz.

ROBIN’İN POP IDOL OLARAK PORTRESİ
Ted’le sonunda ayrılacak olmalarını birçok izleyicinin içine sindiremediği Robin’e gelirsek... Biliyorsunuz ileriki zamanlardan bugüne dönerek hikayeyi bizlere anlatan Ted (yaşlanmış Ted’i dizide Bob Saget seslendiriyor) Robin’den söz ederken “Robin yengeniz” şeklinde bir ifade kullanıyor. Bu da demek oluyor ki Robin de diğer arkadaşları gibi Ted’in hayatında hep var olacak. Ama bir farkla; hayallerindeki kadın olarak değil (büyük olasılıkla) arkadaşlarından birinin eşi olarak... Robin’in 90’lı yıllarda Kanadalı bir teenage pop yıldızı olduğunu, bu durumdan utandığı için arkadaşlarından sakladığını önceki sezonun son bölümlerinde öğrenmiştik. Robin’in geçmişinde karanlıkta kalan o yıllara yeni sezonda da zaman zaman döneceğiz. Britney Spears’ın Baby One More Time klibindeki gibi bir dans şarkısının klibinde hoplayıp zıplarken gördüğümüz Robin’e bu sefer kumsalda evrile çevrile yuvarlanırken çekilen siyah-beyaz görüntüler eşliğinde “dayanılmaz” bir ayrılık şarkısını söylerken rastlarsanız sakın şaşırmayın deriz.


KONUK OYUNCULAR IGLESIAS VE MOORE
How I Met Your Mother’ın üçüncü sezonu Wait For It adını taşıyan bölümle başlıyor. İlk bölümün çok özel iki konuğu var. Her ikisi de ünlü birer şarkıcı olan konuklarımızdan ilki, Robin’in Arjantinli yeni erkek arkadaşı olarak karşımıza çıkacak olan Enrique Iglesias. Diğer misafirimiz Mandy Moore’unsa Ted’le tek gecelik bir ilişkisi olacak. İlginçtir, geçtiğimiz yıl Mandy Moore’a dizide konuk oyuncu olması teklif edildiğinde kabul etmemiş. Ancak bu yıl dizinin istikrarlı bir şekilde ivmesini arttırıyor oluşu onun fikrini değiştirmiş. İşin doğrusu; How I Met Your Mother’ın Amerikan televizyonlarında reyting rekorları kırdığını söylemek oldukça zor. Ancak dizinin yayından kalkması şimdilik düşünülmüyor. Yapım şirketi, How I Met Your Mother’ın kendilerine “prestij” kazandırdığından emin. “Sitcom’lar öldü mü yoksa?” sorusunun cevabı olarak da kendi dizilerini gösteriyorlar: “Evet sitcomlar çoktan tarihe karıştılar. Ama sadece berbat olanları...”




Tuhaf doktorlar yeniden CNBC-e’de

İSTANBUL - 2001’den bu yana her sezon finalinin ardından yeni bir sezonun daha olup olmayacağına dair tartışmalar çıkan Scrubs’ın son 18 bölümü CNBC-e’de bu akşam saat 20.00’de başlıyor.Amerika’da gösterime girdiği günden beri yayından kaldırılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir dizi olarak Scrubs, televizyon tarihindeki yerini almış durumda. Her sezon finalinin ardından yeni bir sezonun daha olup olmayacağına dair tartışmalar, dizinin tüm dünyaya yayılmış fanatikleri sayesinde her seferinde olumlu şekilde sonuçlandı. Altıncı sezonu takip eden süre zarfında kulağımıza gelen haberler hiç de geleneği bozacak cinsten değildi ve beklenen oldu: Scrubs yeni sezonuyla ekranlara döndü. Ama bu kez bir farklılık söz konusu. Dizinin yeni sezonu nedeniyle düzenlenen basın toplantısında Scrubs’ın yaratıcısı Bill Lawrence ve başrol oyuncusu Zach Braff yedinci sezonun aynı zamanda final sezonu da olacağını açıkladılar.

SCRUBS’TA MAHŞERİ CÜMBÜŞ
Yedinci sezonun son sezon olmasını şimdilik unutmak daha iyisi. Çünkü önümüzde yine absürtlük sınırlarının zorlanacağı, ironinin yine kendi kuyruğunu ısıracağı, birbirinde eğlenceli 18 bölüm var. Üstelik bu 18 bölümden biri, son sezonda olduğu gibi “bir müzikal tadında” olacak. Ayrıca Kaçak Gelin filmine gönderme olsun diye “peri masalı tadında” gelişecek başka bir bölüm daha bizi bekliyor... Eski tanıdıkların bazıları da bu son sezonda aramıza dönecekler. Mesela Tom Cavanagh’ın canlandırdığı J.D.’nin erkek kardeşi gelecek ve final bölümüne kadar dizide kalacak. Ayrıca Scott Foley, yani Elliott’ın eski erkek arkadaşı Sean Kelly de aramıza dönüyor. Temizlik elemanımız The Janitor bu sezon nihayet bir kız arkadaş edinecek. Başhekim Dr. Kelso ise zorunlu olarak emekliye ayrılacak.

Ama asıl sürpriz altıncı sezonda öldüğüne şahit olduğumuz başhemşire Laverne’nin geri dönüşü olacak. Scrubs’ın devam etmesine karar verilince dizinin sevilen karakterini canlandıran Aloma Wright’sız bir Scrubs’ın olamayacağını düşünmüş dizinin yaratıcısı Bill Lawrence. Aloma Wright’ın diziye Laverne olarak değil de onun ikiz kız kardeşi olarak döneceğine dair çeşitli söylentilerse çoktan ayyuka çıktı bile.

Dizinin sona ermesini isteyenlerin başında J.D. geliyor aslında. Daha doğrusu dizide John Michael “J.D.” Dorian olarak izlediğimiz Zach Braff... Aktörlüğünün yanı sıra yönetmenlik koltuğuna da oldukça aşina olan Braff, yeni bir film yönetmek için hazırlıklarını çoktan tamamlamış bile. Ayrıca yeni bir televizyon dizisinin prodüksiyon çalışmalarına da başlamış durumda.

AYRILSAK DA BİRLİKTEYİZ
Yedinci ve son sezonun hemen başında ayrılık rüzgarları esecek. Altıncı sezonun sonunda yeniden bir araya gelen J.D. ve Elliott’ın birliktelikleri tahmin edilenden de erken sona erecek. Scrubs nihayetinde “birliktelikler” üzerine bir komedi ve böylesine “mutlu bir son” ancak Friends tarzı dizilere yakışır diye düşünüyor dizinin yapımcıları. Bu arada iki sezon arasında bizim doktor Perry olarak tanıdığımız aktör John C. McGinley yeniden dünyaevine girdi. Bu ay hasret gidereceklerimiz sadece hastane personeliyle sınırlı kalmayacak. Yeni sezonun ikinci bölümünde konuk oyuncu olarak göreceğimiz isimlerden birisi de Colin Hay. 80’li yılların başında Avustralya’dan çıkıp Amerika sahnelerini fetheden Men At Work’ün hayranları Scrubs sayesinde en azından grubun solistiyle hasret giderme imkanı elde edecekler.


Ankara’nýn gazýna devler talip

ANKARA - Reuters’a bilgi veren bir Başkent Doğalgaz Dağıtım yetkilisi, bu şirketler arasında Gaz de France, Alman RWE, Rus Gazprom, İspanyol Gas Natural şirketlerinin yanı sıra Hollanda, Dubai ve Katar’ın önemli gaz şirketleri ile ABD ve İngiltere’den yatırımcıların da yer aldığını kaydetti. Yetkilinin verdiği bilgiye göre, Başkent Doğalgaz Dağıtım’la ile ilgilenenler yerli firmalar arasında Çalık Grubu, Koç Grubu, Zorlu, Türkerler, Tekfen, Aksa, Palmet, Nurol ve Limak’ın yer aldığını belirtti.

Yetkili, potansiyel yatırımcıların şirket hakkında bilgi almak için 7 Ocak’tan beri bilgi odasına girmeye başladıklarını bildirdi. Şirketin tamamının satılması için 25 Aralık’ta ihale açılmış ve son teklif verme tarihi de 26 Şubat olarak belirlenmişti.

Başkent Doğalgaz’ın yaklaşık 1.1 milyon aboneyle Türkiye’nin ilk gaz dağıtıcı şirketlerinden biri olduğunu ifade eden yetkili, “Dünyanın önde gelen enerji şirketlerinin temsilcileri Ankara’ya gelerek detaylı bilgiler alıyorlar. Katılımcılara bakıldığında son derece önemli bir ihale olacak ve önemli bir
fiyata ulaşılacak. Şu anda aklımızda bir rakam var, ancak telaffuz etmeyeceğiz. Eğer altında kalırsa kesinlikle satış olmayacak” dedi.

Yetkili, şirketlerin ihale için ödeyecekleri parayı iki sene içinde elde edilecek kardan fazlasıyla elde edebileceğini vurguladı. Daha önce şirketin en az 3 milyar dolar satılabileceği belirtilmişti.

ANKARA’DA TÜKETİM 7.5 MİLYAR METREKÜBE ÇIKACAK
Ankara’da yıllık gaz tüketimi 3 milyar metreküp düzeyinde bulunurken, 10 yıl içinde bu rakam yıllık 7.5 milyar metreküp olarak öngörülüyor.

Başkent Doğalgaz Dağıtım, Ankara’nın gaz dağıtım şebekesini işleten ve bir belediye kuruluşu olan EGO’daki gaz dağıtım hizmetlerinin geçen yıl özel bir kanunla ayrılmasıyla oluşturulmuştu.

Enerji özelleþtirmesine ABD ilgisi

ANKARA/WASHINGTON - ABD enerji kaynaklarından alınan bilgiye göre, Amerikalı yatırımcılar, Türkiye’de istikrarlı, önü görülebilir ve ihale sürecinin hızlı şekilde işlediği, uluslararası kurallar tarafından desteklenmiş, ihalelerin kesintiye uğramadığı, düzenleyici ve denetleyici kuralların etkin olarak işlediği bir enerji piyasası özelleştirmesi arzuladıklarını Türk yetkililere aktardılar.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ABD Başkanı George W. Bush ve Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile görüşmelerinde gündeme gelen enerji konusunda, ABD’li büyük enerji şirketi yetkililerinin, Amerika’da temaslarda bulunan Türk heyetiyle de görüşmelerde bulundukları belirtiliyor.

Türk yetkililerin, ABD’li yatırımcıları, Türkiye’deki yatırımları hızlandırmak için enerji sektörüne verilecek teşvikler konusunda bilgilendirdiği de ifade ediliyor. Görüşmelerde, Türkiye’de yatırım yapan ABD firmalarının karşılaştığı problemler ile Türk firmalarının ABD’ye ihracatta karşılaştığı spesifik sıkıntıların da ele alınması bekleniyor.

Amerikan iş adamlarının, enerji güvenliğinin sağlanması açısından da, Türkiye’nin enerji piyasasını daha liberal hale getirecek ve ithal enerji kaynakları ile alternatif enerji kaynaklarını çeşitlendirecek politikalar üzerinde odaklanması gerektiğine de dikkat çekiyorlar.

35 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM POTANSİYELİ
Amerikan iş adamlarının, Türkiye’deki, elektrik özelleştirmeleri ve yeni yapılacak santral yatırımlarıyla ilgilendikleri ve Türkiye’de bu alanda, 35 milyar dolarlık bir yatırım potansiyeli olduğu görüşünde oldukları belirtiliyor.

Türk yetkililerden ayrıntılı bilgi alacak olan Amerikan iş adamlarının, önümüzdeki aylarda, Hükümet tarafından enerji piyasasına yönelik özelleştirme çalışmalarını da yakından takip edecekleri kaydediliyor.

Türkiye’nin, enerji özelleştirmeleri konusunda geç kaldığını ifade eden ABD enerji kaynakları, bu özelleştirmenin yapılmaması nedeniyle, bu özelleştirmelerle, Türk tüketicisinin, özellikle elektrik alanında yüzde 30-40 arasında daha ucuz elektrik kullanabileceğine dikkat çekiyorlar.

DB: Cari açýkta risk sürecek

ANKARA - Dünya Bankası’nın 2008 yılına ilişkin Global Ekonomik Beklentiler raporu açıklandı. Raporda Türkiye’yle ilgili değerlendirmelere de yer verildi. Esnek para politikasının yurtiçi talebi güçlendirerek büyümeyi artıracağı öngörüsünde bulunuldu.Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla’nın 2008’de yüzde 5.4, 2009’da ise yüzde 5.7 oranında büyüyeceği tahmin edildi.

Dünya Bankası, yüksek cari açığın devam edeceğini tahmin ederken, 2007’de yüzde 7.5 olacağı tahmin edilen cari açığın milli gelire oranının, bu yıl yüzde 7.7’ye yükseleceğini, 2009’da ise yüzde 7.6 olacağını öngördü.

Bush’un ilk duraðý Ýsrail

WASHINGTON - ABD Başkanı George Bush, Cumhurbaşkanı Gül’le Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin hemen ardından, geniş kapsamlı bir Ortadoğu turuna çıktı.İsrail’de Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Başbakan Ehud Olmert tarafından karşılanan Bush, kutsal topraklarda barış için yeni bir fırsat gördüğünü söyledi. Bush, İran’ı da uyardı ve İsrail’in kendini savunma kararlığını gözardı etmemesi gerektiğini belirtti.

İsrail Cumhurbaşkanı Peres ise Bush’a, “İran, Hizbullah ve Hamas’ın çılgınlığını durdurun” çağrısını yaptı.

Ziyaret nedeniyle Kudüs’te yoğun güvenlik önlemleri alındı. Bu çerçevede 250 ABD’li güvenlik görevlisi ve 10 bin 500 İsrail polisi görev yapıyor.

Bush, yarın Filistin lideri Mahmud Abbas’la görüşmek üzere Batı Şeria’nın Ramallah kentine gececek. ABD Başkanı, 2001’de göreve gelmesinden bu yana ilk kez İsrail ve Filistin topraklarını ziyaret edecek.
A. ATWAN / Savaş suçlusu olarak karşılansın

Bush, Ortadoğu turunda, İsrail ve Filistin’in yanı sıra, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır’ı da ziyaret edecek.

Bush, temaslarında İsrail-Filistin barış sürecini canlandırmayı ve bölge ülkelerine İran’ın kendileri için bir tehdit oluşturduğu mesajını vermeyi hedefliyor. ABD Başkanı 16 Ocak’ta Washington’a dönecek.

İSRAİL, BUSH’A İRAN DOSYASI SUNACAK
Bu arada Bush’un ilk durağı Kudüs’te, İsrail İran’la ilgili bir dosya sunacak. İsrail’in Yedioth Ahranot gazetesi, Savunma Bakanı Ehud Barak’ın, Bush’a, İran’ın nükleer programıyla ilgili İsrail’in değerlendirmelerini aktaracağını belirtirken, İsrail’in elinde, İran’ın nükleer silah geliştirme çalışmalarını durdurduğuna ilişkin son ABD istihbaratından daha farklı bilgiler bulunmadığını yazdı.
VİDEO: İsrail ve Filistin’de Bush protestosu

ABD istihbarat birimlerinin hazırladığı raporda, Tahran’ın nükleer bomba yapımına ilişkin çalışmalarını 2003 yılında durdurduğu belirtilmiş, ancak uranyum zenginleştirme çalışmalarını sürdürdüğü aktarılmıştı.

OLMERT’TEN BUSH’A YASADIŞI YERLEŞİMLER TEMİNATI
İsrail basını, Başbakan Olmert’in, ABD Başkanı George Bush’u, Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşimlerini dağıtacağı konusunda ikna etmeyi planladığını da belirtiyor.

Ancak yine de hükümetin, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri ve yasadışı küçük birimlerin tüm detaylarının açıklanmasına sıcak bakmadığı ifade ediliyor.

Bush, İsrail’e gelmeden önce yaptığı açıklamalarda, yasadışı yerleşimler sorununun, barışın önünde bir engel olduğunu belirterek, İsrail’in bu konuda verdiği, yasa dışı yerleşimlerin boşaltılacağı sözüne bağlı kalmasını istemişti.

İSRAİL SAĞI, POLLARD’IN SERBEST BIRAKILMASINI İSTEYECEK
İsrail sağı ise Bush’tan, İsrail lehine casusluk yaptığı gerekçesiyle ABD’de tutuklu bulunan Jonathan Pollard’ın serbest bırakılmasını isteyecek.

Konuyla ilgili ordu radyosuna konuşan bir yetkili, İsrail’in Pollard’ın serbest bırakılması karşılığında, Filistinli tutukluların salıverilmesindeki kriterler konusunda daha esnek politika benimseyebileceğini belirtti.

İSRAİL OPERASYONUNDA 1 FİLİSTİNLİ ÖLDÜ
Öte yandan Bush Ortadoğu turuna başlarken, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonları da hız kazandı. İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin kuzeyinde, İsrail topraklarına roket fırlatan İslami Cihad militanlarını hedef aldığı belirtiliyor. İsrail topraklarına 4 roketin düşmesinin ardından füze saldırısı geldi. Saldırıda, 1 Filistinli militan öldü, 6 militan da yaralandı.


Çalýnan Picasso ve Portinari tablolarý bulundu

SAO PAULO - Sao Paulo Emniyet Müdürü Mauricio Lemos Freire, düzenlediği basın toplantısında, 20 Aralık 2007’de çalınan Picasso’nun 1904’te yaptığı “Suzanne Bloch’un Portresi” adlı tablosuyla Brezilyalı ressam Candido Portinari’nin 1939 tarihli “Kahve İşçisi” adlı tablosunun zarar görmemiş halde bulunduklarını bildirdi.Emniyet Müdürü, tabloların Sao Paulo’nun banliyölerinden birinde, bir evde naylon kaplı ve duvara yaslanmış halde bulunduklarını söyledi.

Sao Paulo Sanat Müzesi Müdürü Julio Neves de tabloların “kesinlikle mükemmel durumda” olduklarını ve cuma günü çalındıkları yerde sergileneceklerini açıkladı.

Sürücüsüz otomobil 10 yýl içinde satýþta

ANKARA - General Motors (GM) Başkan Yardımcısı Larry Burns, GM’nin, yedek parça üreticilerinin, üniversite mühendislerinin ve diğer otomobil üreticilerinin, kısa ve uzun mesafeli yolculuklarda devrim yaratacak bir araç üzerinde çalışmakta olduklarını belirterek, “Bu bilim-kurgu değil” diye konuştu.

GM’nin sürücüsüz teknoloji donanımlı araçlarda pahalı olmayan bir bilgisayar çipi ve anten kullanmayı planladığını belirten Burns, bu teknolojinin en önemli kullanım alanınınsa otoyollar olacağını, ancak istendiğinde şehir içinde de sürücüsüz kullanıma geçme seçeneği olması gerektiğini kaydetti.

Burns, sürücüsüz otomobil teknolojisini 2015’e kadar test etmeyi amaçladıklarını, ilk araçlarınsa 2018’de yollara çıkabileceğini belirtti.

GM İcra Kurulu Başkanı Rick Wagoner da ABD’nin Las Vegas kentinde ün akşam başlayan Tüketici Elektroniği Fuarında yarın bu konuda bir konuşma yapacak.

Sürücüsüz otomobil teknolojisinin önünde teknik sorunlardan çok, yasalar, mahremiyet endişeleri, insanların otomobil tutkusu ve kontrolün ellerinden alınması gibi insani engeller bulunuyor.

Teknoloji uzmanları, sürücüsüz aracın hayata geçirilebilmesi için radar donanımlı hız kontrol sistemi, hareket sensörleri, şerit değiştirme uyarı cihazları, elektronik kontrol ve uydu donanımlı dijital harita gibi teknolojilerin uzun süre önce geliştirildiğine işaret ediyorlar.

ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) geçen Kasım’da düzenlediği 100 km.lik sürücüsüz otomobil rallisini, altı ekip arasından kazanan ekibin başkan yardımcısı Stanford Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri ve Elektrik Mühendisliği Profesörü Sebastian Thrun de, GM’nin hedefine teknik açıdan ulaşabileceğini, ancak birçok ülkedeki temel yasalardan ötürü sürücüsüz otomobili hayata geçirmenin daha uzun süre alacağını düşündüğünü belirtti.

El Kaide operasyonuna 6 tutuklama

VAN - Alınan bilgiye göre, Van, Adana ve İstanbul’da gerçekleştirilen operasyonlarda, terör örgütü El-Kaide üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan ve aralarında örgütün Van lideri olduğu iddia edilen İbrahim Şen’in de bulunduğu 38 kişiden 20’si tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi.Yaklaşık 6 saat süren duruşmada, zanlılardan Van hücre lideri olduğu iddia edilen İbrahim Şen ile birlikte 5 kişi “terör örgütü El Kaide üyesi olmak” gerekçesiyle tutuklanırken, 14 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Bu arada, İbrahim Şen’in ABD’nin 2001 yılında Afganistan’a gerçekleştirdiği operasyonlarda yakalanarak Guantanamo Üssü’nde sorgulandığı ve ardından serbest bırakıldığı öğrenildi.

Van Emniyet Müdürlüğünün, terör örgütü El Kaide’nin Türkiye yapılandırılmasına yönelik Cumhuriyet Başsavcılığı ile koordineli Van, Adana ve İstanbul’da düzenlediği operasyonda 38 kişi gözaltına alınmıştı.

Ýran, gaz akýþýný kademeli artýracak

TAHRAN/ANKARA - İran, sert kış koşulları ve Türkmenistan’dan gelen doğalgaz sevkıyatının durmasını gerekçe göstererek geçen hafta Türkiye’ye ihraç ettiği gaz miktarını önemli miktarda kısmış, Pazartesi günü sabah itibarıyla akış tamamen durmuştu. İranlı yetkili Reuters’a yaptığı açıklamada, “Gaz akışı artacak” dedi ancak bununla ilgili herhangi bir takvim vermedi. Aynı yetkili ayrıca, akışın kademeli olarak artırılacağını da sözlerine ekledi.

YUNANİSTAN’A GAZ İHRACI DURDURULDU
Öte yandan, Enerji Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, İran’dan gelen doğalgazın iki gün önce tamamen kesilmesinin ardından, Yunanistan’a verilen Azeri gazı akışının durdurulduğunu söyledi.

Reuters’a bilgi veren yetkili, Yunanistan ile yapılan görüşme çerçevesinde gaz kesintisinin yapıldığını ve günlük 1.5 milyon metreküplük ihracın önümüzdeki günlerde telafi edilmesi konusunda mutabakat sağlandığını bildirdi.

‘ELEKTRİK ÜRETİMİNDE SORUN YOK’
Doğalgazda tedbirlerin hayata geçirildiğini 142 milyon metreküp olan gaz tüketiminin 124 milyon metreküpe çekildiğini belirten, “Dün itibarıyla doğalgazla elektrik üretenlerden yakıtı olanlar alternatif yakıta geçtiler, diğerlerinde de belli bir kısıntıya gidildi. Bu çerçevede elektrik üretiminde herhangi bir sorun bulunmuyor” dedi.

Spot piyasadan ilk LNG’nin alındığını ve 14 Ocak’ta ilk kargonun Aliağa’ya geleceğini ifade eden yetkili, “Yeni LNG alımı için spot piyasada görüşmeler sürüyor. Ancak LNG’de kara dolumları da durduruldu” şeklinde konuştu.

Bush Ortadoðu’da destek arýyor

WASHINGTON - ABD Başkanı George Bush, Cumhurbaşkanı Gül’le Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin hemen ardından, geniş kapsamlı bir Ortadoğu turuna çıktı.Bush gezisinin ilk durağı İsrail’e ulaştı. Ziyaret nedeniyle Kudüs’te yoğun güvenlik önlemleri alındı. Bu çerçevede 250 ABD’li güvenlik görevlisi ve 10 bin 500 İsrail polisi görev yapıyor.

Bush, yarın Filistin lideri Mahmud Abbas’la görüşmek üzere Batı Şeria’nın Ramallah kentine gececek. ABD Başkanı, 2001’de göreve gelmesinden bu yana ilk kez İsrail ve Filistin topraklarını ziyaret edecek.
A. ATWAN / Savaş suçlusu olarak karşılansın

Bush, Ortadoğu turunda, İsrail ve Filistin’in yanı sıra, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır’ı da ziyaret edecek.

Bush, temaslarında İsrail-Filistin barış sürecini canlandırmayı ve bölge ülkelerine İran’ın kendileri için bir tehdit oluşturduğu mesajını vermeyi hedefliyor. ABD Başkanı 16 Ocak’ta Washington’a dönecek.

İSRAİL, BUSH’A İRAN DOSYASI SUNACAK
Bu arada Bush’un ilk durağı Kudüs’te, İsrail İran’la ilgili bir dosya sunacak. İsrail’in Yedioth Ahranot gazetesi, Savunma Bakanı Ehud Barak’ın, Bush’a, İran’ın nükleer programıyla ilgili İsrail’in değerlendirmelerini aktaracağını belirtirken, İsrail’in elinde, İran’ın nükleer silah geliştirme çalışmalarını durdurduğuna ilişkin son ABD istihbaratından daha farklı bilgiler bulunmadığını yazdı.
VİDEO: İsrail ve Filistin’de Bush protestosu

ABD istihbarat birimlerinin hazırladığı raporda, Tahran’ın nükleer bomba yapımına ilişkin çalışmalarını 2003 yılında durdurduğu belirtilmiş, ancak uranyum zenginleştirme çalışmalarını sürdürdüğü aktarılmıştı.

OLMERT’TEN BUSH’A YASADIŞI YERLEŞİMLER TEMİNATI
İsrail basını, Başbakan Olmert’in, ABD Başkanı George Bush’u, Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşimlerini dağıtacağı konusunda ikna etmeyi planladığını da belirtiyor.

Ancak yine de hükümetin, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri ve yasadışı küçük birimlerin tüm detaylarının açıklanmasına sıcak bakmadığı ifade ediliyor.

Bush, İsrail’e gelmeden önce yaptığı açıklamalarda, yasadışı yerleşimler sorununun, barışın önünde bir engel olduğunu belirterek, İsrail’in bu konuda verdiği, yasa dışı yerleşimlerin boşaltılacağı sözüne bağlı kalmasını istemişti.

İSRAİL SAĞI, POLLARD’IN SERBEST BIRAKILMASINI İSTEYECEK
İsrail sağı ise Bush’tan, İsrail lehine casusluk yaptığı gerekçesiyle ABD’de tutuklu bulunan Jonathan Pollard’ın serbest bırakılmasını isteyecek.

Konuyla ilgili ordu radyosuna konuşan bir yetkili, İsrail’in Pollard’ın serbest bırakılması karşılığında, Filistinli tutukluların salıverilmesindeki kriterler konusunda daha esnek politika benimseyebileceğini belirtti.

İSRAİL OPERASYONUNDA 1 FİLİSTİNLİ ÖLDÜ
Öte yandan Bush Ortadoğu turuna başlarken, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonları da hız kazandı. İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin kuzeyinde, İsrail topraklarına roket fırlatan İslami Cihad militanlarını hedef aldığı belirtiliyor. İsrail topraklarına 4 roketin düşmesinin ardından füze saldırısı geldi. Saldırıda, 1 Filistinli militan öldü, 6 militan da yaralandı.


Nâzým memleketine eþyalarýyla dönüyor

İSTANBUL - 9 Ocak – 22 Mart tarihleri arasında açık kalacak "Şehrime ulaşamadan bitirirken yolumu…" / Nâzım ve Vera, Moskova'dan İstanbul'a başlıklı sergi, Nâzım Hikmet'in eşi Vera Tulyakova'yla paylaştığı ve yaşamının son yıllarını geçirdiği Moskova'nın 2. Pesçannaya Sokağı'ndaki evinden getirilen çok sayıda özel eşyayı şairin sevenlerine ve edebiyat meraklılarına sunucak.
BAHTİYAR OL NÂZIM
Nâzım Hikmet’le Vera Tulyakova’nın bilinen bazı fotoğraflarına yansıyan kıyafetlerinden örnekleri de içeren ve Nâzım Hikmet’in Moskova’daki dünyasını, ilk kez sergilenen özel eşyalarıyla İstanbul’a taşıyan sergi, büyük şairin yaşadığı mekâna dair ilginç ayrıntıları izleyicilerle buluşturacak. İzleyiciler, bu eşyaların/giysilerin çiftin yaşamında nereye denk geldiğini ve günlük hayatlarının neresinde durduğunu, YKY’nin bu ay yayımlayacağı Vera Tulyakova imzalı Bahtiyar Ol Nâzım adlı kitaptan alıntılanan metinlerden takip edebilecekler. M. Melih Güneş’in küratörlüğünde hazırlanan ve Sadık Karamustafa tarafından tasarlanan sergi, Vera Tulyakova’ya ait bazı kişisel eşyaları da kapsıyor.

PESÇANNAYA SOKAĞI’NDAKİ EVİNDEN İSTANBUL’A NAZIM...
Sergi, Nâzım Hikmet’i sabahlığından pijamasına, yeleklerinden takım elbiselerine, cüzdanından telefon defterine, oyuncaklarından plaklarına, çoğu ilk kez sergilenen fotoğraflarından evlilik cüzdanına, üzerinde özel notları da bulunan 1963 yılı masa takviminden mektuplarına, daktilosundan kalem kutusuna, elyazmalarından bavuluna, imzalı kitaplarından banka hesap cüzdanına uzanan eşyalarıyla, Pesçannaya Sokağı’ndaki evinden İstanbul’una getiriyor. Bu eşyalara, Vera Tulyakova’nın elbiseleri, şapkaları, ayakkabısı, seyahat çantası ve şairin ölümünden çok sonra gerçekleştirebildiği İstanbul gezisinin fotoğrafları ile yatak odalarının perdesi eşlik ediyor.

MOSKOVA’DAKİ SON YILLAR
Nazım'ın cüzdanında para değil, şiir ve sevdiği kadının fotoğrafı görünüyor.

Küratör M. Melih Güneş, sergiyle ilgili düşüncelerini şu sözlerle açıklıyor:
“Bu sergiyle olanaklar elverdiğince, Nâzım Hikmet’in Moskova’daki son yıllarının dünyasını, büyük ustanın ‘hasret gittiği’ İstanbul’da, İstanbullularla buluşturmaya çalıştık. Nâzım Hikmet ve Vera’nın birlikte yaşadığı evde bulunan eşya ve belgelerin sergilenmesi genel ilke olarak kabul edildi. Sergide Vera’nın kullandığı, Nâzım’ın etkisini taşıyan bazı giysiler ve eşyalar da yer alıyor. O eşyalar ki, ak yakalı kara paltodaki “kocaman sedef düğmeler” gibi Nâzım Hikmet’in sanatının da içine girmişti.”

NÂZIM HİKMET’İN GİYSİLERİNİ, NÂZIM’SIZ GÖRMEK...
Vera Tulyakova’nın kızı Anna Stepanova da, Vera’nın Nâzım Hikmet arşiviyle ilgili şu bilgileri veriyor:
“Nâzım’ı seven ve onun nasıl yaşadığını öğrenmek isteyen insanlar, ölümünün ardından annemi ziyaret ettiler. Nâzım’la ve Nâzım hakkında konuşmak annem için önemliydi. (…) Evde Nâzım Hikmet’in ayak seslerini işitip, bir şekilde onun evde yaşamayı sürdürdüğüne inandığı için çalışma odasıyla, konuk odasını hemen hemen hiç değiştirmemişti. Vera, sadece evi değil Nâzım Hikmet’in arşivini de korudu. Sadece, mezarına anıt taşını koydurabilmek için bazı evrakları Edebiyat ve Sanat Devlet Arşivi’ne bedel karşılığı vermek zorunda kaldı. (…) Nâzım Hikmet’in arşiviyse eskisi gibi korunmakta. (…) Vera, Nâzım Hikmet’in kişisel eşyalarını da sakladı. Onların durduğu bavulu çok ender açardı. Yıllar geçse de annemin özlemi hiç azalmadı, Nâzım Hikmet’in giysilerini, Nâzım’sız görmek hep acı verdi ona.”

Nazım Hikmet’in son sürprizi


Yeþil ýþýk saçan domuz yavrularý doðdu

PEKİN - Yeni Çin (Şinhua) ajansının bildirdiğine göre, Çin’in kuzeybatısındaki Harbin Ziraat Fakültesi araştırmacıları, ışık yayan domuz yavruları dünyaya getiren dişi domuzun, 2006 sonunda araştırmacılar tarafından, cenin iken fosforlu yeşil protein zerk edilen üç domuzdan birisi olduğunu belirttiler.Araştırmanın başındaki Profesör Liu Zongşua, domuzun toplam 11 yavru dünyaya getirdiğini, ancak sadece ikisinin fosforlu doğduğunu belirterek, “Yavruların sumakları ve dilleri mor ötesi ışıkta yeşil ışık saçıyor, bu da çekirdek transferi yoluyla genleri değiştirilmiş domuz üretimi tekniğinin olgunlaştığını gösteriyor” diye konuştu.

Bu yöntemin, gelecekte insanlara organ nakli operasyonlarında kullanmak için özel domuzlar üretme umudu verdiğini belirten Liu, araştırmalarında daha önce Amerikalı, Japon ve Güney Koreli bilim adamlarının kullandığı bir teknolojiden faydalandıklarını kaydetti.

Çekirdek transferinde bir hücrenin çekirdeği, daha önce boşaltılan bir diğerine aktarılıyor. Benzer yöntem klonlama tekniğinde de kullanılıyor.

Tayvanlı araştırmacıların çalışmalarında da Ocak 2006’da karanlıkta yeşil ışık saçan 3 domuz yavrusu dünyaya gelmişti.

Biraz içmek, hiç içmemekten daha saðlýklý

İSTANBUL - “İçki içmek kimi zaman sağlıklıdır, egzersiz ise her zaman... Her ikisinden de biraz yapmaksa en sağlıklısı...” Danimarka’da 12 bin kişinin katıldığı araştırmanın sonucu özetle bu.Bilimadamları ne içki içen ne de egzersiz yapan kişilerde kalp krizi riskinin yüzde 30 ila 49 oranında arttığını tespit etti. Bir diğer deyişle, hem biraz spor yapan hem de az miktarda içki içenler, ağzına bir damla bile alkol koymayanlardan daha az kalp rahatsızlığı yaşıyor.

Uzmanlar bu durumu, alkolün kandaki “kötü kolesterolü” azaltma özelliğine bağlıyor.

Fazla antibiyotik vücudu zayýf düþürüyor

LONDRA - İngiliz uzmanlar, doktorları, öksürük, soğuk algınlığı ve boğaz ağrısı gibi rahatsızlıklarda hastalara aşırı antibiyotik yazmaktan uzak durmaları konusunda uyardı.Uzmanlara göre, fazla antibiyotik kullanımı vücudu zayıf düşürerek bazı ölümcül virüslere açık hale getiriyor. Zira antibiyotikler, aşırı kullanıldığında vücudun doğal bağışıklık mekanizmasını yanıltarak, hastalığa yol açan bakterileri daha tehlikeli hale getiriyor.

Diyarbakýr’da gözaltý sayýsý 8’e yükseldi

DİYARBAKIR - Diyarbakır’daki saldırıyla ilgili gözaltına alınan ve ismi açıklanmayan şahsın, saldırıda bombayı patlattığı iddia edilen zanlı E.P’ye yardım ettiği öne sürülüyor.Terör suçları kapsamında sorgulanmaları nedeniyle 24 saat avukatlarıyla görüştürülmeyen 8 zanlı için emniyet, barodan avukat istedi. Baronun görevlendirdiği iki avukat, dün gece ilk kez zanlılarla görüştü. Zanlıların, avukatlara olayla ilgili herhangi bir bilgi vermediği öğrenildi.

Sorguları süren zanlıları ek süre talep edilmediği takdirde yarın adliyeye çıkarılmaları bekleniyor.

Gözaltına alınan 6 kişinin, patlamanın faili olduğu iddia edilen E.P’yle aynı aileden olduğu belirtiliyor. Zanlıların Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorguları sürüyor.

Diyarbakır’ın Yenişehir Semtinde 3 Ocak 2008 günü, askeri servis aracının geçişi sırasında meydana gelen patlamada 6 kişi ölmüş, 67 kişi de yaralanmıştı.

Altýn fiyatlarý rekora doymuyor

LONDRA - Altın fiyatları art arda rekorlar kırmaya devam ediyor. Petrol fiyatlarındaki artış, dolardaki düşüş süreci ve yatırım fonlarının büyük ilgisi altının ons fiyatını 891.40 dolara kadar yükseltti. Yatırım alternatiflerinin az olması nedeniyle altın piyasasına taze para akışının çok olduğu belirtiliyor. Analistler, hisselerin düştüğü bir dönemde özellikle fonların altın piyasasına akın ettiğine dikkat çekiyor.Yatırımcılar ekonomik belirsizlik nedeniyle altını güvenli bir varlık olarak görüyor. ABD’de yüksek riskli konut kredilerinden kaynaklanan kriz sonrası yatırımcıların daha az riskli yatırım araçlarını tercih ettiği ifade ediliyor.

FİYATLAR 9 GÜNDE YÜZDE 7 ARTTI
Altın fiyatları geçen yıl yüzde 30 yükselerek 1979’dan bu yana en büyük yıllık artışı kaydetti. Fiyatlarda bu yıl sadece 9 günlük değer artışı ise yüzde 7’yi buldu. Hisselerdeki artış altının yanında düşük kaldı. Avrupa hisselerinin yer aldığı FTSEurofirst 300 Endeksi yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 3 yükseldi.

Uluslararası yatırım bankası Barclays Capital yayınladığı raporda, altında yükseliş trendinin sürdüğünü belirterek, bu yıl 1000 doların hatta daha yukarısının görülebileceğini kaydetti.

Altındaki yükseliş diğer değerli madenlerde de etkisini gösterdi. Gümüşün ons fiyatı 15.94 dolara, platin fiyatı da 1.5 dolara yükseldi.

Hazine’den 1 milyar dolarlýk tahvil ihracý

ANKARA - Hazine yılın ilk tahvil ihracını gerçekleştirdi. Hazine Müsteşarlığı, 3 Nisan 2018 vadeli dolar tahvilin artırımında 1 milyar dolarlık satış yapıldığını açıkladı. Böylece söz konusu tahvilin toplam tutarı 2.25 milyar dolara ulaştı.2018 vadeli tahvilin faiz oranı (yatırımcıya getirisi) yüzde 6.30 olarak gerçekleşirken, benzer vadedeki ABD Hazine tahvillerine göre getiri farkı 246 baz puan oldu. Tahvilin ihraç faiz oranı ve getiri farkı ikinci piyasa değerlerine oldukça yakın düzeyde gerçekleşti.

Tahvile 16 farklı ülkeden iki katına yakın talep geldi. Tahvilin yüzde 48’i Türkiye, yüzde 33’ü ABD ve yüzde 19’u Avrupa’daki yatırımcılara satıldı. İhraca ilişkin tutar 15 Ocak 2008 günü Hazine hesaplarına girecek.

Bu yıl uluslararası sermaye piyasalarından tahvil ihracı yoluyla 5.5 milyar dolar borçlanma yapılması öngörülüyor.

Fatih Tekke: Ayrýlmayý düþünmüyorum

İSTANBUL - Rusya Ligi’nin son şampiyonu Zenit’te forma giyen milli oyuncu Fatih Tekke, NTV’ye konuştu. Özellikle transferiyle ilgili NTV Spor Servisi’nden Nermin Kartal Örkmez’in sorularını yanıtlayan Tekke, Türkiye’den ve Avrupa’nın çeşitli takımlarından teklifler geldiğini ancak, Rusya’da kalmaya karar verdiğini söyledi.
Haberin devamı www.ntvspor.net

Jazz evinde güldü

İSTANBUL - Mehmet Okur’un formasını giydiği Utah Jazz, Indiana Pacers’ı 111-89 yenerken, milli basketbolcu karşılaşmayı 9 sayıyla bitirdi.
Haberin devamı www.ntvspor.net

Kenya’da yaðmacýlar kara büyüden korktu

MOMBASA - Mombasa Emniyet Müdürü Wilfred Mbiithi, kara büyü haberleri nedeniyle yağmacıların çaldıkları malları geceleri iade ettiklerini söyledi. Mbiithi, buna karşın hırsızların yakalanmaları halinde tutuklanacağını kaydetti.Kenya’da 27 Aralık’ta yapılan devlet başkanlığı seçimlerini Mwai Kibaki’nin kazanmasının ardından muhalefet sonuçlara itiraz etmişti. Bu sırada çıkan şiddet olaylarında çok sayıda ev ve iş yeri de yağmalanmıştı.

Mombasa’da, hırsızlık yapanların hastalandığı ve hatta öldüğü yolunda kara büyü söylentilerinin çıkmasının ardından, çalıntı malların bir kısmının gizemli bir şekilde geri döndüğü belirtiliyor.

Öte yandan Kenya lideri Mwai Kibaki, hükümet kapısının muhalefete açık olduğunu bildirdi. Kibaki adına yapılan yazılı açıklamada, hükümet üyelerinin bir kısmının belli olduğu hatırlatılarak, “Hükümet diyalog sonucu tamamlandığında, geniş bir tabana oturacak ve Kenya halkının iradesini yansıtacak” ifadesi kullanıldı.

Aðca’yý yakalayan rahibe konuþtu

ROMA - Mehmet Ali Ağca'nın 13 Mayıs 1981'de Vatikan'daki Aziz Petrus Meydanı'nda dönemin papası 2. Jean Paul'e yönelik suikast girişimi sırasında, önemli bir rol oynamış olan Rahibe Lucia Giudici, olaydan yaklaşık 27 yıl sonra ilk kez konuştu.Suikast girişimi sonrasında Ağca’nın kaçışını engelleyen kişi olarak tanınan Rahibe Lucia, İtalyan gazetelerinden Il Tempo’ya demeç verdi.

Rahibe Lucia, olay gününde Aziz Petrus Meydanı’ndaki genel kabul merasimine katılma nedenini, Burundi’den gelen Natalina adlı bir rahibe arkadaşına refakat diye açıkladı. Merasim için rezervasyonları olmadığı için, barikatların ötesine geçememekle birlikte Papa’yı görme arzusuyla meydanda olduklarını anlatan Rahibe Lucia, şöyle konuştu:

“Papa’yı göremeyebiliriz diye endişeliydik. Çünkü, bariyerlerin dışında kalanlar için şansa bel bağlamaktan başka çare yok. 16.55’te bir çan sesi duyduk. Uzakta, Papa’nın aracıyla dolaşmaya çıktığını farkettik. Ben meydanın doğusunda, Vatikan Postanesi tarafındaydım. Papa geçti ama, bize sırtı dönüktü. ‘Sen bu kadar uğraş, ta Burundi’den Papa’yı görmeye gel’ diye söyleniyordum. Adamın biri, ‘Amma da geveze bir rahibesiniz! Bakın, Papa nasıl olsa geri gelecek’ dedi”.

FOTOĞRAF ÇEKMEK İSTEDİĞİNİ SANMIŞTIM
Rahibe Lucia, Ağca’yı ilk gördüğü anın da, aracıyla meydandaki insanları selamlamakta olan Papa 2. Jean Paul’ün geri dönüşünde olduğunu belirtti.

Başlangıçta Ağca’nın fotoğraf çekmek istediğini zannettiğini anlatan Rahibe Lucia, o anı ise şu sözlerle özetledi:

“Papa geri döndüğünde tam karşımdaydı. Birkaç saniye önce bir kız çocuğunu öpmüştü. Sara adlı bu kız, bilahare meşhur oldu. Tam ıstavroz çıkarıyordum ki, uzun boylu bir bey Papa’yı görmemi engelledi. Ellerini kaldırmıştı. ‘Tüh, şimdi fotoğraf çekmenin sırası mıydı şimdi’ diyordum kendi kendime. Fotoğraf çekmek istediğini sanmıştım. Ama tam tersine, iki el silah sesi duydum. Usta bir nişancı gibi iki eliyle tuttuğu tabancanın ucundan dumanlar çıktığını gördüm. Saat 17.24 idi”.

O an itibarıyla, bunun koreografi gereği bir fişek gösterisi olabileceğini düşündüğünü de ifade eden Rahibe Lucia, “Genel kabul merasimine hiç katılmamıştım. ‘Papa çok yaşa’ diye bağırmaya hazırlanıyordum tam. Merasim koreografisi gereği, fişek atıldığını sanmıştım. Birkaç saniye üstünde sersemliğim geçiverdi. İnsanların bağırıştıklarını duydum. Karşımdaki Papa görüntüsü kayboluvermişti” diye konuştu.

CEKETİNDEN YAKALADIM, AYAĞA KALDIRDIM
Rahibe Lucia, yaşananın ne olduğunu idrak edince ağlamaya başladığını belirterek, “Ağlamaya başladım: Silah sesiyle yapılan şey ve ilgili kişi arasındaki bağlantıyı kurabilmiştim. Elinde silahla yüzünü bana doğru dönmüştü. İlerliyordu. Tam karşısındaydım. İnsanlar Papa’ya neler olduğuna bakmakla meşguldü” dedi.

Rahibe Lucia, Ağca’yı kaçmaya çalışırken nasıl yakaladığını ise şöyle anlattı:

“Yarı daire çizerekten kaçmak için yürümekteydi. Ayağı, meydandaki Arnavut kaldırımının taşlarından birine takıldı. Sırtüstü yere düştü. Silahı o andan itibaren göremedim. Onu yere düşmüş vaziyette görünce üzerine atladım. Ceketinden yakaladım, ayağa kaldırdım”.

Lucia, o sırada Ağca ile aralarında geçen kısa konuşmayı ise şu cümlelerle aktardı:

“O sırada başka insanlar da gelmişti. Ona iki kez, ‘Neden yaptın bunu, neden yaptın bunu’ diye sordum. O ise İtalyanca olmayan bir dille, ‘Değil ben, değil ben’ diyordu. Zira biz İtalyanlar, ‘Ben değilim, ben değilim’ deriz normalde. ‘Nasıl sen değilsin? Seni Papa’ya ateş ederken gördüm’ dedim. Ona söylediğim son söz bu oldu”.

POLİSLERDEN ÖZÜR DİLEMEK DURUMUNDA KALDIM
Rahibe Lucia, o sırada olaya müdahale eden sivil polislerin varlığını dahi farkedemediğini belirterek, “O an bazı sesler duyuyordum. ‘Rahibe kardeş, burda polis var. Bırak onu, biz hallederiz bu işi’ diyorlardı. Yemin ederim o an bir polis falan görmedim ben. Ama daha sonra mahkemedeki duruşmalarda, orada sivil olarak bulundukları için kendilerini farkedememiş olduğum polislerden özür dilemek durumunda kaldım” dedi.

Rahibe Lucia, o an orada olmasını “ilahi bir hikmet” olarak görüp görmediğine ilişkin soruyu ise, “Kendimi buna ikna etmeliyim. Papa’yla birlikte benim hayatım da tehlike altına girmişti. Zira henüz dumanları tüten silahını yok etme uğraşında olan bir adamın karşısında bulmuştum kendimi” diye yanıtladı.

Lucia, eve dönüş sırasında yaşadığı bir başka heyecanla ilgili olarak da, “Metroda elektrikler kesildi. Suikastçiyi aradıkları için herşeyi bloke etmişlerdi. Bir an için kendimi kaybedip, ‘Nasıl olur, ellerinden kaçırdılar mı’ diye düşündüm. Meğer işbirlikçisini arıyorlarmış” diye konuştu.

Rahibe Lucia, suikast girişimini müteakip süreçte, dönemin Papası 2. Jean Paul tarafından kabul edilmiş olduğunu da belirtti. Görüşmede Papa 2. Jean Paul’ün kendisini tanıdığını söyleyen Rahibe Lucia, “Beni öptü ve kutsadı. Sonra da tek kelime etmeden giderek, içime derin bir merhamet ve şefkat kazıdı benim” diye konuştu.

Rahibe, o gün yaşananları anlatırken, “Ağca’yı yakalayarak, Türklere ilk Hristiyanlığa giriş dersini vermiş oldum” dedi.

Gül: PKK konusunda siyasi çözüm olmaz

WASHINGTON - Bush-Gül görüşmesinden sonra medya mensuplarına brifing veren üst düzeyde bir ABD’li yetkili, toplantıda PKK sorununun geniş bir şekilde ele alındığını söyledi. ABD’li yetkili, “Tartışma, PKK problemine sadece askeri eylemi değil, siyasi eylemi de içeren kapsamlı bir çözümün bulunması çerçevesinde gerçekleşti. Siyasi eyleme, Güneydoğu’da ekonomik, siyasi ve sosyal kalkınma da dahil” diye konuştu.Yetkili, “Tartışma, Güneydoğu’da Kürtler’e ulaşılması yönünde genel bir yaklaşımı içerdi. Bildiğiniz gibi, Başbakan Erdoğan hükümeti ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu çerçevede bazı önlemler başlattı” dedi.

Yetkili, kapsamlı çözüm veya bir af konusunda ayrıntı görüşülmediğini söyledi.

ABD yetkili, “Askeri yöntem, terörle mücadelenin sadece bir parçası. PKK’nın militan tabanın oluşturan gayrı memnun bir azınlığın olmaması için siyasi yönden çalışma ve Türkiye’deki Kürtler’in yaşam düzeyinin ilerletilmesi, uzun vadeli bir çözümün parçası” diye konuştu.

GÜL’DEN EL KAİDE ÖRNEĞİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, Woodrow Wilson adlı Düşünce kuruluşundaki konuşmasında Irak’ı kastederek, başka bir ülkeden Türkiye’ye terörist saldırıların meydana geldiği bir ortamda politik bir çözümün söz konusu olmayacağını söyledi.

Gül, “Nasıl El Kaide’nin dışarıdan saldırılarına karşı ‘Burada politik çözüm bulalım’ denilemezse, burada da böyle bir şey söz konusu olamaz. Dolayısıyla bunu, ne bugün burada ne de önceki görüşmelerde başka ortamlarda konuşmadık, konuşmayız” dedi.

Nâzým nihayet memleketine dönüyor

İSTANBUL - 9 Ocak – 22 Mart tarihleri arasında açık kalacak "Şehrime ulaşamadan bitirirken yolumu…" / Nâzım ve Vera, Moskova'dan İstanbul'a başlıklı sergi, Nâzım Hikmet'in eşi Vera Tulyakova'yla paylaştığı ve yaşamının son yıllarını geçirdiği Moskova'nın 2. Pesçannaya Sokağı'ndaki evinden getirilen çok sayıda özel eşyayı şairin sevenlerine ve edebiyat meraklılarına sunucak.
BAHTİYAR OL NÂZIM
Nâzım Hikmet’le Vera Tulyakova’nın bilinen bazı fotoğraflarına yansıyan kıyafetlerinden örnekleri de içeren ve Nâzım Hikmet’in Moskova’daki dünyasını, ilk kez sergilenen özel eşyalarıyla İstanbul’a taşıyan sergi, büyük şairin yaşadığı mekâna dair ilginç ayrıntıları izleyicilerle buluşturacak. İzleyiciler, bu eşyaların/giysilerin çiftin yaşamında nereye denk geldiğini ve günlük hayatlarının neresinde durduğunu, YKY’nin bu ay yayımlayacağı Vera Tulyakova imzalı Bahtiyar Ol Nâzım adlı kitaptan alıntılanan metinlerden takip edebilecekler. M. Melih Güneş’in küratörlüğünde hazırlanan ve Sadık Karamustafa tarafından tasarlanan sergi, Vera Tulyakova’ya ait bazı kişisel eşyaları da kapsıyor.

PESÇANNAYA SOKAĞI’NDAKİ EVİNDEN İSTANBUL’A NAZIM...
Sergi, Nâzım Hikmet’i sabahlığından pijamasına, yeleklerinden takım elbiselerine, cüzdanından telefon defterine, oyuncaklarından plaklarına, çoğu ilk kez sergilenen fotoğraflarından evlilik cüzdanına, üzerinde özel notları da bulunan 1963 yılı masa takviminden mektuplarına, daktilosundan kalem kutusuna, elyazmalarından bavuluna, imzalı kitaplarından banka hesap cüzdanına uzanan eşyalarıyla, Pesçannaya Sokağı’ndaki evinden İstanbul’una getiriyor. Bu eşyalara, Vera Tulyakova’nın elbiseleri, şapkaları, ayakkabısı, seyahat çantası ve şairin ölümünden çok sonra gerçekleştirebildiği İstanbul gezisinin fotoğrafları ile yatak odalarının perdesi eşlik ediyor.

MOSKOVA’DAKİ SON YILLAR
Nazım'ın cüzdanında para değil, şiir ve sevdiği kadının fotoğrafı görünüyor.

Küratör M. Melih Güneş, sergiyle ilgili düşüncelerini şu sözlerle açıklıyor:
“Bu sergiyle olanaklar elverdiğince, Nâzım Hikmet’in Moskova’daki son yıllarının dünyasını, büyük ustanın ‘hasret gittiği’ İstanbul’da, İstanbullularla buluşturmaya çalıştık. Nâzım Hikmet ve Vera’nın birlikte yaşadığı evde bulunan eşya ve belgelerin sergilenmesi genel ilke olarak kabul edildi. Sergide Vera’nın kullandığı, Nâzım’ın etkisini taşıyan bazı giysiler ve eşyalar da yer alıyor. O eşyalar ki, ak yakalı kara paltodaki “kocaman sedef düğmeler” gibi Nâzım Hikmet’in sanatının da içine girmişti.”

NÂZIM HİKMET’İN GİYSİLERİNİ, NÂZIM’SIZ GÖRMEK...
Vera Tulyakova’nın kızı Anna Stepanova da, Vera’nın Nâzım Hikmet arşiviyle ilgili şu bilgileri veriyor:
“Nâzım’ı seven ve onun nasıl yaşadığını öğrenmek isteyen insanlar, ölümünün ardından annemi ziyaret ettiler. Nâzım’la ve Nâzım hakkında konuşmak annem için önemliydi. (…) Evde Nâzım Hikmet’in ayak seslerini işitip, bir şekilde onun evde yaşamayı sürdürdüğüne inandığı için çalışma odasıyla, konuk odasını hemen hemen hiç değiştirmemişti. Vera, sadece evi değil Nâzım Hikmet’in arşivini de korudu. Sadece, mezarına anıt taşını koydurabilmek için bazı evrakları Edebiyat ve Sanat Devlet Arşivi’ne bedel karşılığı vermek zorunda kaldı. (…) Nâzım Hikmet’in arşiviyse eskisi gibi korunmakta. (…) Vera, Nâzım Hikmet’in kişisel eşyalarını da sakladı. Onların durduğu bavulu çok ender açardı. Yıllar geçse de annemin özlemi hiç azalmadı, Nâzım Hikmet’in giysilerini, Nâzım’sız görmek hep acı verdi ona.”

Nazım Hikmet’in son sürprizi


Hubble, Atlantis’i bekliyor

ANKARA - Uzay araştırmalarında çığır açan örüngedeki ilk uzay teleskobu Hubble’ın onarımı ve modernizasyonu için Ağustos’ta yapılması öngörülen uzay mekiği uçuşunun, Atlantis mekiğindeki güncel teknik sorunlardan ötürü gecikmesinden endişe ediliyor.Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA), bilimsel amaçlı uçuşlar yetkilisi Alan Stern, şimdilik Hubble’a 7 astronot götürecek Atlantis’in fırlatma tarihinin Ağustos 2008 olduğunu, ancak bu tarihin değişebileceğini belirtti.

“Her şey mekiklerin şimdi ile Hubble’a düzenlenecek sefer arasında yapacakları uçuş sayısına bağlı” diyen NASA yetkilisi, kendileri için güvenliğin öncelikli olduğunu kaydetti.

MEKİKTEKİ ARIZA
NASA yöneticileri, daha önce Atlantis uzay mekiğinin sorunlu yakıt sensör sistemindeki arızayı gidermeye çalıştıklarını, 24 Ocakta Uluslararası Uzay İstasyonuna (UUİ) gönderilmesi planlanan mekiği fırlatma işleminin Şubat’a sarkabileceğini bildirmişti.

Mekiğin dev dış tankının dibinde bulunan sensörler, uzay aracı yörüngeye ulaşmadan önce hidrojen yakıtının bitmesi halinde mekiğin üç ana motorunun kapatılmasını sağlayan bir acil destek sisteminin parçası olarak görev yapıyor. Motorları yakıtsız çalıştırmak ise, korkunç bir patlamaya neden olabilir.

Sorunlu yakıt sensörleri, iki yıldan uzun bir süredir mekik uçuşlarında sorun yaratıyor.

Sorunun nedenini bildiklerini belirten NASA teknisyenleri, ancak yıllarca normal çalıştıktan sonra neden bir “tasarım hatasının” ortaya çıktığını anlayamadıklarını kaydediyor.

Atlantis uzay mekiğinin fırlatılışı, sensör sistemindeki arızalardan ötürü daha önce 6 ve 9 Aralıkta ertelenmiş, NASA, daha sonra Atlantis’i 10 Ocakta tekrar fırlatmayı denemeyi planlamış, ancak geçen ay sonunda arızayı gidermek için daha fazla zamana ihtiyaç bulunduğuna karar vermişti.

Atlantis uzay mekiği 5 Amerikalı, bir Alman ve bir Fransız mürettebatıyla, UUİ’ye Avrupa Uzay Kurumunun (ESA) “Columbus” adlı laboratuvar modülünü götürecek.

UUİ’ye 1998’den bu yana 14 belli başlı ek monte edildi. İstasyonun ilk modülü olan 13 telefon kabini büyüklüğündeki “Destiny”de bilimsel deneyler için mekanlar ve robot kolun kontrol merkezi bulunuyor.

Ay ve ötesine gitme planları çerçevesinde UUİ’yi astronotların uzun süreli kalışları için kullanmayı amaçlayan NASA ve ortakları, istasyonun inşasını 2010’a dek tamamlamayı planlıyor.

UUİ’yi bitirmek için 11 uçuş daha yapmayı planlayan NASA, Hubble’ın onarım ve modernizasyonu için tek bir sefer öngörüyor. Daha önce Hubble için 4 mekik seferi yapılmıştı.

HUBBLE UZAY TELESKOBU
1990’da hizmete giren ve astronomide devrim yaratan Hubble, jiroskoplarındaki sorunlar ve gözlem araçlarından ikisinin çalışmasının durmasından ötürü sınırlı şekilde kullanılabiliyor. Milyarlarca dolarlık yörünge teleskobunun, onarılmaz veya modernize edilmezse 2010 veya 2011’de tamamen kullanım dışı kalacağı sanılıyor.

NASA, bu onarımlar dışında teleskoba yeni bataryalar, yeni bir kamera ve evrenin yeni görüntülerini elde etme olanağı sağlayacak çok hassas bir mor ötesi tayfölçer yerleştirmeyi planlıyor.

Atlantis’le yapılacak onarım ve modernizasyon işlemiyle orijinal halinden 90 kez daha güçlü kılınacak uzay teleskobunun ömrü 5 ila 10 yıl uzatılacak ve teleskop, en geç 2013’te yörüngeye yerleştirilecek ardılı James Webb uzay teleskobu gönderilinceye dek hizmet vermeye devam etmiş olacak.

‘Robot aktiviteli’ yarý yýl tatili

İZMİR - “Uzay Kampı Türkiye”nin Pazarlama ve Halkla İlişkiler Yöneticisi Melda Güner, yarı yıl tatilinde öğrencileri, 2-5 günlük “eğitim ve eğlencenin bir arada yer aldığı, robot aktiviteli uzay programlarına” davet etti.Söz konusu programla 12-15 yaş arasındaki öğrencilerin, mühendislik, araştırma, problem çözme yeteneğiyle diğer yönetim kavramlarının ortaya çıkması ve yaratıcılıklarının geliştirilmesinin hedeflendiğini kaydeden Güner, robot teknolojileri alanında bilgi alan öğrencilerin, program süresince lego parçalarını birleştirerek oluşturdukları robotlara bilgisayar programları yükleyeceklerini ve sonuçlarını hazırlanan özel alanda gözleyebileceklerini söyledi.

Öğrencilerin ayrıca uzay kampında bulunan simülatörleri kullanacakları, uzay mekiğine binecekleri, yıldızları ve güneş sistemini daha yakından tanıyacakları farklı aktivitelere katılacaklarını bildiren Güner, şu bilgiyi verdi:
“Yarı yıl tatilinde 9-15 yaş arasındaki öğrencilere de yine 5 günlük bir program hazırladık. Gençler NASA tarafından hazırlanan eğitim simülatörlerini kullanacak, astronomi derslerinde gözlem evindeki teleskop ile ayı, yıldızları, gezegenleri ve güneşi gözlemleyecek, fen laboratuvarında çeşitli deneyler yaparak, Uzay Kampı’nın ilginç bilimsel gösterilerini izleyecek. Öğrenciler ayrıca ışıkla yapay olarak gökyüzünün istenilen saat dilimindeki görüntüsünün yaratıldığı planetaryumda, kuzey yarım küreden görülebilen takım yıldızları ve güneş sistemimizde çıplak gözle görülebilen gezegenler hakkında da bilgiler alacak.”

İKİŞER GÜNLÜK PROGRAMLAR
Melda Güner, bunların dışında kampta çeşitli programlar da hazırlandığını ifade ederek, 2 günlük “Yıldızlar/Gezegenler Macerası Programı”nın, insanlı uzay uçuşlarının tarihçesi ve geleceği hakkında eğitim verilen bir hafta sonu programı olduğunu kaydetti. Güner, 9-15 yaş arası çocukların, programda uzay mekiği görevi, astronot eğitim simülatörlerinin denenmesi ve sıcak hava balonu yapımı gibi aktiviteler ile kendi yeteneklerini geliştirme fırsatı yakaladığını kaydetti.

Güner, “Aile/Çocuk Programı”nın, biri ebeveyn diğeri 7-11 yaş arası çocuk olmak üzere iki kişiye uygulandığını, uzay simülasyonları deneyimi kazandırmanın yanı sıra uzay çalışmaları hakkında bilgi vermek ve takım çalışması yeteneklerini geliştirmek üzere hazırlanmış hafta sonu programı olduğunu dile getirdi.

Bu programda ebeveyn ve çocuğun, uzay mekiği uçuş simülasyonu da dahil olmak üzere bütün aktivitelerde yan yana çalışıp birlikteliklerini geliştirirken, keyifli bir hafta sonu geçirme fırsatını yakaladıklarını ifade eden Güner, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uzay Kampı Türkiye’de, toplam 325 yatak kapasiteli yatakhaneler, dershaneler, eğitim simülatörleri, bilgisayar/fen bilimleri/hidroponik laboratuvarları, Mars kontrol odası, uzay mekiği, yer kontrol merkezi, kafeterya, kantin, 8 yataklı revir, gözlem evi, sinema salonu, planetaryum (yıldız evi), değişik sergi alanları gibi tüm hizmetler bina içindedir. Ayrıca bina dışında açık hava oyun parkı ve roket fırlatma alanı bulunmaktadır.”

7 yılda 40’ın üzerinde ülkeden gelen 65 bin katılımcıya eğitim ve hizmet verdiklerini belirten Güner, daha detaylı bilginin “0 232 252 35 00” telefon veya “www.spacecampturkey.com” internet adresinden alınabileceğini söyledi.

Portekiz’de kaybolan kýzýn hikayesi film olacak

LONDRA - Portekiz polisi, olayın resmi zanlıları arasında yer alan anne ve baba Kate ve Gerry McCann’in temsilcilerinin ünlü film şirketi IMG ile görüşmeler başlattığını ve IMG’den hikayenin film yapılması hakkı karşılığında 2 milyon sterlin talep ettiğini bildirdi.Mayıs 2007’den beri halktan gelen yardımlarla kızları Maddie’nin aranması için yaptıkları masrafları karşılayan McCann çiftinin elindeki 1,2 milyon sterlinlik fonun tükenmek üzere olduğu belirtildi. Daha önce bu fondan evlerinin borcunu ödedikleri gibi suçlamalara hedef olan McCann’lerin film anlaşması yapmaları halinde daha yoğun eleştirilere hedef olacakları ifade edildi.


Çiftin sözcüsü Clarence Mitchell ise McCann’lerin geçen aydan bu yana aracılar vasıtasıyla IMG ile görüşmeler yaptığını doğruladı ve ailenin, ancak olaya ciddi ve hassas yaklaşıldığına ikna olursa teklifi kabul edeceğini söyledi. McCann çifti ise kendi internet sayfalarında kızlarının kaybolması ile ilgili bir belgesele sıcak bakabileceğini, ancak bir gişe filmi için görüşmeler yaptıklarının doğru olmadığını açıkladı.

Chavez’den Naomi’ye: Kaslarýma dokunsana!

CARACAS - Chavez, GQ dergisi adına kendisiyle röportaj yapan Naomi Campbell’in, geçen yıl üstü çıplak fotoğrafları yayınlanan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in izinden gidip gitmeyeceği sorusuna karşılık, kendisine güvendiğini belirten bu yanıtı verdi.İngiliz manken Campbell’in, perşembe günü yayınlanacak röportajında “isyancı melek” olarak tanımladığı 53 yaşındaki Chavez, ABD’nin “çökmek üzere olan bir imparatorluk olduğunu” söyledi.

Latin Amerika’yı birleştirme umuduyla bir sosyalist devrime öncülük ettiğini belirten Chavez, “güçlülere karşı zayıfları savunan” Hz. İsa’nın da “tarihteki en büyük devrimci olduğunu” söyledi.

Campbell’in, Küba Lideri Fidel Castro’yla da görüşmek istediğini belirtmesi üzerine Chavez, Castro’nun giyim tarzının onu dünyanın en şık lideri yaptığını kaydetti. Chavez, “Castro’nun kusursuz bir üniforması, cilalı botları olduğunu” belirterek, Küba liderinin sakalını da “zarif” bulduğunu söyledi.

Chavez, geçen yıl da aktör Sean Penn ve film yönetmeni Oliver Stone’la görüşme yapmıştı.

Kayak merkezlerinde kar bereketi

ANKARA - Geçen yıl beklenen düzeyde kar yağmaması nedeniyle sıkıntı yaşanan kayak merkezlerinde bu yıl kar sevinci yaşanıyor.Davraz ve Saklıkent kayak merkezlerinde de son yağışların ardından kar kalınlığında yükselme oldu. Kar kalınlığı, Davraz’da 27 santimetreye, Saklıkent’te ise 25 santimetreye ulaştı.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, hava durumu tahminlerinin turizm faaliyetlerini geliştirme anlamında da önemli olduğunu vurguladılar.

Meteorolojik verilerin, günlük hayatın her noktasında kullanılmaya başladığını ifade eden yetkililer, kar kalınlıklarının ulaştığı seviye itibariyle kış tatiline çıkmanın tam zamanı olduğunu belirttiler.

Diğer illerdeki kar kalınlıkları hakkında da bilgi veren yetkililer, özellikle doğu illerinin önemli miktarlarda kar yağışı aldığını anımsattılar.

Son yağışların ardından kar kalınlığı, Bitlis’te 34, Tunceli’de 32, Ağrı’da 30, Muş ve Kars’ta 21, Bingöl’de 18, Ardahan’da 18, Erzurum’da 13, Hakkari’de 12 ve Sivas’ta 10 santimetreye kadar yükseldi.

Ankara’da ise 4 santimetre düzeyinde bulunan kar kalınlığı son yağışların ardından 8 santimetreye ulaştı.

Çin, maðazalarda bedava poþeti yasaklýyor

PEKİN - Hükümet yetkilileri, dün akşam yayınladıkları genelgeyle, çevre kirliliğiyle mücadele için haziranda bedava poşeti yasaklamayı kararlaştırdı.Genelgeyle göre, ülke sathında çok yaygın olarak kullanılan dayanıksız ince poşetler de yasaklanıyor. Poşetin et kalınlığı, 0,025 mm’den az olmayacak.

Hükümetin internet sitesinde yayınlanan genelgede, Çin’de her sene önemli miktarda plastik torba kullanıldığı, bunun da çevre kirliliğine yol açtığı ve enerji kaynaklarının savurganca tüketilmesi anlamına geldiğine işaret edildi.

Genelgede, Çin’de ne kadar poşet üretilip dağıtıldığı belirtilmedi. Çin’de en küçük alış verişte bile müşterilere bedava poşet veriliyor.

Kýþ mevsiminde ev kazalarý artýyor

ANKARA - Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik ve Estetik Cerrahi Klinik Şefi Prof. Dr. Uğur Koçer, Plastik Cerrahi Kliniği’ne gelen çocuk hastaların yüzde 70’inden fazlasının ev kazalarına bağlı yaralanmalar nedeniyle tedavi altına alındığını söyledi.Çocukları kazalardan korumak için önlemlerin alınması ve ev ortamının güvenli hale getirilmesi gerektiğini belirten Koçer, ev kazalarının özellikle 0-7 yaş döneminde çeşitli yaralanmalara, sakatlanmalara ve ölümlere neden olabildiğine dikkat çekti.

Ev kazalarında, en sık yanıkların, darbelere bağlı yaralanmaların, kapı arasına parmakların sıkışmasının ve televizyon gibi ağır eşyaların çocukların üzerine düşmesi sonucu ciddi sağlık problemleri ile karşılaştıklarını anlatan Koçer, “Çoğu zaman parmak, kol, bilek, ayak gibi uzuv kayıpları olabiliyor” dedi.

Koçer, özellikle kış mevsiminde bu tür yaralanmaların fazla olduğunu ifade ederek, “Kışın, çocukların evde kalma sürelerinin uzamasına, normal ve elektrikli soba gibi ısıtıcıların yoğun olarak kullanımına bağlı olarak artıyor” diye konuştu.

Kış mevsiminde özellikle soba, tüp ve sıcak su yanıkları ile karşılaştıklarını belirten Koçer, bu tür durumlarda yanan bölgeye soğuk suyun dışında hiçbir temasın olmaması gerektiğini söyledi. Koçer, halk arasında sıkça yapılan, yanan bölgeye diş macunu, salça, sigara tütünü sürmek gibi uygulamaların yanlış olduğunu belirterek, “Bunlar, sadece o yarayı enfekte ediyor, iltihaplanmasını sağlıyor. Yaralı bölgeye sargı bezi de konulmamalı, hastanın üstündeki kıyafetler soyulmamalı ki bizim için önemli olan dokulara zarar gelmesin” dedi.

“UZVUN KOPTUĞU YERE HAFİF BASKI UYGULANMALI”
Koçer, uzuv kayıplarında ailelerin paniğe kapılmaması ve vakit kaybetmeden en yakın hastaneye ulaşmaları gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Kopan uzuv yıpranmadan sağlıklı bir şekilde hastaneye getirilmeli. Kopan uzuv, özellikle ilk 6 saat içinde hasta ile birlikte hastaneye getirilmeli. Kopan uzuv, temiz ve nemli bir beze sarıldıktan sonra boş bir poşete konulmalı. Ayrı bir poşete de 1’e 3 oranında tuzlu su karışımı yapılarak ve içine buz taneleri konularak, kopan uzvun konduğu poşet, hazırlanan buzlu poşetin içine konularak hastaneye getirilmeli. Kopan parçadaki dokuların donarak ölmesine neden olduğu ve tekrar yerine dikilmesini imkansız hale getirdiği için asla doğrudan buz içine konulmamalı.”

Koçer, kanamayı durdurmak için uzvun koptuğu yere hafif baskı uygulanması gerektiğini söyledi.

Kapı sıkışmasına bağlı olarak özellikle 0-7 yaş arasındaki çocuklarda el parmaklarının kopabildiğini anlatan Koçer, şu an serviste yatan 2 çocuk hastadan birinin kapı sıkışmasına bağlı 2 parmağın tamamen koptuğunu, diğer çocuğun ise üstüne televizyon düşmesi sonucu elinin ve parmaklarının parçalandığını kaydetti.

AİLELERE ÖNERİLER
Prof. Dr. Uğur Koçer, çocukların, yanıklar açısından, özellikle en hareketli oldukları ve söylenenleri tam kavrayamadıkları 1-7 yaş arasındaki dönemlerde risk altında olduklarını söyledi.

Sıcak su yanıklarının çok sık görüldüğünü ifade eden Koçer, “Sıcak su çocuğun erişemeyeceği yerde bulunmalı, içi sıcak su dolu yağ, yemek dolu mutfak eşyaları ocağın arka tarafında ve dengeli durmalı” uyarısında bulundu.

Koçer, piriz kapaklarının mutlaka kapaklı ve kolay açılabilir olmaması gerektiğini belirterek, çocukların parmaklarını ya da kalem ve benzeri araçları prizlere sokması sonucu ciddi yaralanmaların olabildiğini kaydetti.

Televizyon, müzik seti gibi ağır ev eşyalarının düşmemesi için mutlaka dengeli durması, çocuğun oynayabileceği yükseklikte olmaması, çocukların odada tek başına bırakılmaması, gün içerisinde daha çok bebek odasında vakit geçirilmesi gerektiğini ifade eden Koçer, “Evde çocuk olduğu asla unutulmamalı ve evde ona zarar verebilecek şeylerin kontrolü her gün yapılmalı. Kontroller, çocuğun boy hizasına kadar eğilerek, onun bakış açısı yakalanarak yapılmalı. Çünkü, böyle yapıldığında ev onun gözünden görüleceği için, tehlikeli olan eşyalar daha çabuk dikkatinizi çeker” diye konuştu.

Nikotin baðýmlýlýðý ile intihar riski baðlantýlý

PARİS - Alman araştırmacıların yaptığı bu çalışmanın, Almanya’nın Münih kentinde 14-24 yaş arasındaki 3021 genç arasında 1995’de başlatılan ve 3 buçuk yıl süren psikolojik bir araştırmadan elde edilen verileri temel aldığı ve Journal of Affective Disorders adlı dergide yayımlandığı belirtildi.Bu psikolojik araştırmaya katılan gençlerden yaklaşık dörtte birinin hiç sigara içmediği, yüzde 40’ının ara sıra içtiği, yüzde 17’sinin “tiryaki olmayan” düzenli içiciler olduğu ve yüzde 19’unun ise tiryakilerden oluştuğu kaydedildi.

Tütün ürünlerini hiç kullanmayanlar arasında yaklaşık yüzde 15’lik bir kesimin ihtiharla ilgili düşünceler kurduğu, bu düşüncelerin kendini öldürme planı yapmak veya iki hafta veya daha fazla bir süre boyunca ölmek isteği şeklinde olduğu belirtildi.

Bu çeşit düşüncelere sahip olanların sayısının, ara sıra içenlerle, tiryaki olmayanlarda yüzde 20’ye, tiryaki olanlarda ise yüzde 30’a yükseldiği ortaya çıktı.

Tütün ürünlerini hiç kullanmayanlar arasında sadece yüzde 0.6’lık bir kesim intihar etme girişiminde bulunduğunu söylerken, tiryaki olmayan içicilerde bu oranın yüzde 1.6, tiryaki olanlarda ise yüzde 6.4 olduğu belirtildi.

Alman araştırmacılar, söz konusu araştırma süresi içinde hiçbir intihar vakasının kaydedilmediğini, araştırmanın intihar fikri ve intihara teşebbüse dayandığını ifade ettiler.

Araştırmada, nikotin bağımlılığına karşı düzenlenen kampanyalarda, düzenli içicilerle arada bir içenlerde intihar düşüncesinin var olduğunun da vurgulanması gerektiği kaydedildi.

Ön savunma için DTP’ye 1 ay ek süre

ANKARA - Anayasa Mahkemesi heyeti, Demokratik Toplum Partisi’ne (DTP) ön savunma için 1 ay ek süre tanınmasına karar verdi. DTP’nin, ön savunma yapmak için iddianamenin tebliğinin ardından yasal bir aylık süresi yarın doluyordu. Verilen 1 aylık ek süre dikkate alındığında DTP’nin ön savunmasını en geç 10 Şubat’a kadar yapması gerekiyor.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP’nin “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine eylemlerin odağı” haline geldiği gerekçesiyle “temelli kapatılması” istemiyle dava açmıştı.

DAVA SÜRECİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, bir siyasi partinin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesine açılan davalarda, “ceza davası” prosedürü izleniyor.

Buna göre, ön savunmanın ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü sunacak. Bu görüş, DTP’ye gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama, DTP yetkilileri de sözlü savunma yapacaklar. Bütün bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekse davalı DTP ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.

Raporun, Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bir toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacaklar.

DTP hakkındaki kapatma davasını, 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Asıl üyelerden herhangi birinin bulunmaması veya emekliye ayrılması halinde 4 yedek üyeden en kıdemlileri heyete katılacak.

Anayasa’ya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek.

‘Çete’den serbest kaldýlar, þimdi aranýyorlar

İSTANBUL - İstanbul’da düzenlenen “Matkap” operasyonu kapsamında gözaltına alınan, çete lideri olduğu ileri sürülen Orhan Aykut ile “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım ile bağlantısı olduğu iddia edilen Zakir S’nin (Bedirhan E.) de aralarında bulunduğu 10 kişiden 8’i serbest bırakılmıştı. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak, 8 kişinin serbest bırakılmasına itiraz etti.Mahkeme, sanıklardan Zakir Selvi, Hasan Kılınç, Mahmut Kılınç ve Mehmet Mucip Seven hakkında tekrar tutuklama kararı verdi.
İstanbul’da büyük çete operasyonu

Çeteyle bağlantısı olduğu iddia edilen eski MHP İstanbul Milletvekili Mehmet Gül polis tarafından halen aranıyor.

"Sigara tiryakileri intihara eðilimli"

"Sadece kremlerle selülitten korunamayýz"

Bush Ortadoðu’da destek arayacak

WASHINGTON - ABD Başkanı George Bush, Cumhurbaşkanı Gül’le Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin hemen ardından, geniş kapsamlı bir Ortadoğu turuna çıktı.Bush’un ilk durağı İsrail olacak. Ziyaret nedeniyle Kudüs’te yoğun güvenlik önlemleri alındı. Bu çerçevede 250 ABD’li güvenlik görevlisi ve 10 bin 500 İsrail polisi görev yapacak.

Bush, yarın Filistin lideri Mahmud Abbas’la görüşmek üzere Batı Şeria’nın Ramallah kentine gececek. ABD Başkanı, 2001’de göreve gelmesinden bu yana ilk kez İsrail ve Filistin topraklarını ziyaret edecek.

Bush, Ortadoğu turunda, İsrail ve Filistin’in yanı sıra, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır’ı da ziyaret edecek.

Bush, temaslarında İsrail-Filistin barış sürecini canlandırmayı ve bölge ülkelerine İran’ın kendileri için bir tehdit oluşturduğu mesajını vermeyi hedefliyor. ABD Başkanı 16 Ocak’ta Washington’a dönecek.

İSRAİL, BUSH’A İRAN DOSYASI SUNACAK
Bu arada Bush’un ilk durağı Kudüs’te, İsrail İran’la ilgili bir dosya sunacak. İsrail’in Yedioth Ahranot gazetesi, Savunma Bakanı Ehud Barak’ın, Bush’a, İran’ın nükleer programıyla ilgili İsrail’in değerlendirmelerini aktaracağını belirtirken, İsrail’in elinde, İran’ın nükleer silah geliştirme çalışmalarını durdurduğuna ilişkin son ABD istihbaratından daha farklı bilgiler bulunmadığını yazdı.

ABD istihbarat birimlerinin hazırladığı raporda, Tahran’ın nükleer bomba yapımına ilişkin çalışmalarını 2003 yılında durdurduğu belirtilmiş, ancak uranyum zenginleştirme çalışmalarını sürdürdüğü aktarılmıştı.

OLMERT’TEN BUSH’A YASADIŞI YERLEŞİMLER TEMİNATI
İsrail basını, Başbakan Olmert’in, ABD Başkanı George Bush’u, Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşimlerini dağıtacağı konusunda ikna etmeyi planladığını da belirtiyor.

Ancak yine de hükümetin, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri ve yasadışı küçük birimlerin tüm detaylarının açıklanmasına sıcak bakmadığı ifade ediliyor.

Bush, İsrail’e gelmeden önce yaptığı açıklamalarda, yasadışı yerleşimler sorununun, barışın önünde bir engel olduğunu belirterek, İsrail’in bu konuda verdiği, yasa dışı yerleşimlerin boşaltılacağı sözüne bağlı kalmasını istemişti.

İSRAİL SAĞI, POLLARD’IN SERBEST BIRAKILMASINI İSTEYECEK
İsrail sağı ise Bush’tan, İsrail lehine casusluk yaptığı gerekçesiyle ABD’de tutuklu bulunan Jonathan Pollard’ın serbest bırakılmasını isteyecek.

Konuyla ilgili ordu radyosuna konuşan bir yetkili, İsrail’in Pollard’ın serbest bırakılması karşılığında, Filistinli tutukluların salıverilmesindeki kriterler konusunda daha esnek politika benimseyebileceğini belirtti.

İSRAİL OPERASYONUNDA 1 FİLİSTİNLİ ÖLDÜ
Öte yandan Bush Ortadoğu turuna başlarken, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonları da hız kazandı. İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin kuzeyinde, İsrail topraklarına roket fırlatan İslami Cihad militanlarını hedef aldığı belirtiliyor. İsrail topraklarına 4 roketin düşmesinin ardından füze saldırısı geldi. Saldırıda, 1 Filistinli militan öldü, 6 militan da yaralandı.


‘Benim Aþk Pastam’, 11 Ocak’ta vizyona girecek

İSTANBUL - Wong Kar Wai, senaryosunu Lawrence Block ile birlikte yazdığı filmin hem yapımcılığını, hem de yönetmenliğini üstlendi.Wong Kar Wai’nin Amerika’da İngilizce çektiği ilk filminde, şarkıcı, söz yazarı ve piyanist Norah Jones ilk kez kamera karşısına geçti. Jude Law, David Strathairn, Rachel Weisz ve Natalie Portman’ın da rol aldığı filmin konusu özetle şöyle:
“Kalbi kırılan Elizabeth (Norah Jones), yaşadıklarının ardından hayatındaki her şeyi, rüyasını ve duygusal olarak yakınlaşmaya başladığı arkadaşı Jeremy’i (Jude Law) geride bırakarak kırık kalbini düzeltebilecek bir şeyler bulmak amacıyla Amerika boyunca bir yolculuğa çıkmaya karar veriyor. Seyahati boyunca garsonluk yapıyor ve Memphis’te kendisinden çok daha fazla üzüntülü ve sorun yaşayan bir polis olan Arnie (David Strathain), eşi Sue Lynne (Rachel Weisz) ve babasıyla sorunları olan kumarbaz Leslie (Natalie Portman) ile tanışıyor. Elizabeth, bu kişileri tanıdıkça yalnızlığın ve yoksunluğun gerçek derinliğine tanık oluyor ve aslında bu yolculuğun, aradığının bir parçası olduğunu anlamaya başlıyor.”

‘Sihirli Oyuncakçý’, 1 Þubat’ta vizyona girecek

İSTANBUL - Senaryo yazarı Zach Helm’in, yarım gün çalıştığı oyuncakçı dükkanında yazdığı öyküye dayanarak çektiği “Sihirli Oyuncakçı/Mr. Magorium’s Wonder Emporium”, 1 Şubat’ta Türkiye’de vizyona girecek.Senaryo yazarı Zach Helm’in ilk yönetmenlik deneyimi olan filmin yapımcılığını 2 kez Oscar’a aday gösterilen Richard Gladstein ile James Garavente üstlendi.

“Kramer Kramer’e Karşı” ve “Yağmur Adam” filmleriyle 2 kez Oscar alan Dustin Hoffman, Oscar adayı ve Altın Küre Ödülü sahibi oyuncu Natalie Portman, Altın Küre Ödüllü Jason Bateman ve 10 yaşındaki oyuncu Zach Miller’i bir araya getiren filmin müziklerini, ünlü besteciler Alexandre Desplat ile Aaron Zigman yaptı.

Tuhaf ve sihirli bir oyuncakçı dükkanında geçen filmin konusu özetle şöyle:
“İlginç kişilikli oyuncak dükkanı sahibi 243 yaşındaki Bay Edward Magorium (Dustin Hoffman), mağazasının yönetimini asistanı Molly Mahoney’e (Natalie Portman) devreder. Artık Molly Mahoney, dünyanın en tuhaf, en fantastik, en harika oyuncak dükkanı olarak bilinen Mr. Magorium’s Wonder Emporium’un beceriksiz ve biraz da kendine güvensiz müdiresidir. Molly’nin bu işin büyüleyici tarafına inanmaması nedeniyle Bay Edward Magorium’un o güne kadar yarattığı sihir, kısa zamanda söner ve işler kötüye gitmeye başlar. Mr. Magorium’un dükkanı devretmesiyle birlikte bazı tuhaf ve tekinsiz değişimler de meydana gelmeye başlar. Sanki birtakım karanlık güçler, görkemli Emporium’u ele geçirmeye çalışmaktadır.”

Türkçe seslendirmeli olarak 1 Şubat’ta vizyona girecek filmde, tuhaf ve sihirli oyuncakçı dükkanının sahibi 243 yaşındaki Bay Edward Magorium’u Haluk Bilginer, dükkanı devrettiği asistanı Molly Mahoney’i ise Özgü Namal seslendirecek.

Yaðmacýlarýn ‘kara büyü’ korkusu

MOMBASA - Mombasa Emniyet Müdürü Wilfred Mbiithi, “kara büyü” haberleri nedeniyle yağmacıların çaldıkları malları geceleri iade ettiklerini söyledi. Mbiithi, buna karşın hırsızların yakalanmaları halinde tutuklanacağını kaydetti.Kenya’da 27 Aralıkta yapılan devlet başkanlığı seçimlerini Mwai Kibaki’nin kazanmasının ardından muhalefet sonuçlara itiraz etmişti. Bu sırada çıkan şiddet olaylarında çok sayıda ev ve iş yeri de yağmalanmıştı.

Mombasa’da, “hırsızlık yapanların hastalandığı ve hatta öldüğü” yolunda “kara büyü” söylentilerinin çıkmasının ardından, çalıntı malların bir kısmının gizemli bir şekilde geri döndüğü belirtiliyor.

Clinton, Obama’yý geride býraktý

CONCORD - Hillary Clinton başkanlık yarışını canlandırdı; Iowa önseçimlerinde yenildiği rakibi siyah aday Barack Obama’yı, New Hampshire’daki önseçimde geride bıraktı.Hillary Clinton eyalette oyların yüzde 39’unu alırken, Barack Obama’nın oy oranı yüzde 37’de kaldı.

Böylece New Hampshire’daki ön seçimi az bir farkla kazanan Clinton, başkan adaylığı kampanyasını canlandırmış oldu.

New Hampshire’daki zaferi sonrası yaptığı konuşmada, kendisini destekleyenlere teşekkür eden Clinton, “New Hampshirelıları dinlediğini ve bu süreçte kendi sesini de bulduğunu” söyledi.

Barack Obama ise New Hampshire’da yenilgiyi kabul etti ancak Amerikan halkına değişim getirme misyonunu sürdürme sözü verdi.

New Hampshire’da Cumhuriyetçi Parti’nin ön seçimini ise eski Vietnam gazisi John McCain kazandı. 71 yaşındaki McCain seçimi, kampanyasında kendisinden çok daha fazla para harcayan eski Massachusetts valisi Mitt Romney’nin önünde tamamladı.

New Hampshire eyaletindeki ön seçimlerde rekor sayıda kişinin oy kullandığı açıklandı. Eyalet yetkilileri ön seçimlerde en az 500 bin kişinin oy kullanmış olabileceğini söyledi.
Hillary Clinton'ı ilk kutlayan, eski başkan olan eşi Bill Clinton ile kızı oldu.

New Hampshire, sadece partilerin kayıtlı üyelerinin değil, bağımsız seçmenlerin de Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti’nin ön seçimlerine katılabildiği bir eyalet.

Eyalette bağımsız seçmenlerin oranının yüzde 45 civarında olduğu sanılıyor.

Iowa ön seçiminde Huckabee yüzde 34 ile birinci, Romney yüzde 25 ile ikinci olmuş, McCain üçüncü sırada kalmıştı.

En rüküþ: Viktoria Beckham

NEW YORK - Bu yılki rüküşler listesinin bir numarası şarkıcı ve aynı zamanda futbol dünyasının yıldızı David Beckham’ın eşi Viktoria Beckham.Holywood’un ünlü moda eleştirmeni Mr. Blackwell listereye bu yıl birinci olarak Viktoria Beckham’ı layık gördü. Eşi David Beckham’la birlikte magazin basınının sürekli ilgi odağı olan Victoria Beckham, üzerinden çıkarmadığı süper minileri nedeniyle “en rüküş” seçildi.

Mr. Blackwell, Beckham’ın dahil olduğu Spice Girls grubunu da, 1998’de hazırladığı listenin bir numarası seçmişti. Blackwell, “Baharat Kızlar”la ilgili eleştirisinde, “tadı olmayan tek baharat bunlar” ifadesini kullanmıştı.

2008 listesinin ikinci sırasında Amy Winehouse, üçüncü sırada Mary Kate Olsen, dördüncü sırada bir başka şarkıcı Fergie, beşinci sırada da Kelly Clarkson yer alıyor. Eva Green’in altı, Avril Lavigne’in yedi, Jessicca Simpson’ın sekiz, Lindsay Lohan’ın dokuzuncu sırayı aldığı listede Alison Arngrim de on numaraya yerleşti.

Pentagon: Hürmüz olayýyla ilgili kayýt var

WASHINGTON - Pentagon sözcüsü Albay Gary Keck, “Elimizde olaya ilişkin bir bant var, şu anda inceleniyor. Bantta ses de mevcut” dedi. Sözcü, bandın kamuoyuna gösterilip gösterilmeyeceğini ise belirtmedi.Amerikalı yetkililer, İran Devrim Muhafızlarına ait 5 teknenin boğazda 3 Amerikan gemisini taciz ettiğini bildirmiş, bölgedeki Amerikan deniz kuvvetlerinden bir komutan, İran teknelerinin, “gemilere yaklaştığını ve gemileri havaya uçurmakla tehdit ettiğini” söylemişti.

Komutan, İran teknelerinin, Amerikan gemilerinden ateş açılmaya hazırlanıldığında ortadan kaybolduğunu belirtirken, İran Dışişleri Bakanlığı ise, olayı “normal” olarak nitelendirmiş ve sorunun çözüldüğünü duyurmuştu.

ABD Başkanı George Bush da, bugünkü açıklamasında, İran teknelerinin, Hürmüz boğazında Amerikan deniz kuvvetleri gemileriyle karşı karşıya kalmasının “kışkırtıcı bir hareket” olduğunu söylemişti.

Beyaz Saray’dan ‘kapsamlý çözüm’ vurgusu

WASHINGTON - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ABD Başkanı George W. Bush arasında Beyaz Saray’da yapılan görüşme ve öğle yemeğinin ardından, Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkili iki liderin temaslarına ilişkin soruları telekonferansla yanıtladı.Adının açıklanmasını istemeyen yetkili, PKK ile mücadele konusundaki bir soruya karşılık, PKK konusunun Gül-Bush görüşmesi sırasında çok ağırlıklı olarak ele alındığını ve bir dizi çözüm yöntemi üzerinde konuşulduğunu söyledi.

Yetkili, PKK’ya uzun dönemli bir çözümün “kapsamlı” olması gerektiğini belirtirken, “sadece askeri değil, siyasi çözümün de” devreye sokulması gerektiğini kaydetti ve “buna Türkiye’nin güneydoğusundaki koşullar da dahil” dedi.

Bu bölgede koşulların iyileştirilmesi yönünde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de sözleri bulunduğunu belirten yetkili, terörizme açık bölgelerde koşulların iyileştirilmesi ve halka “alternatif” sunulmasının, terörizme katılımı azalttığı değerlendirmesini yaptı.

Gül ile Bush’un, Erdoğan ve Bush’un 5 Kasımda Beyaz Saray’da ele aldığı “istihbarat paylaşımı” konusundaki temaslarının devamı niteliğinde de görüştüklerini belirten yetkili, Gül’ün, Türk tarafının, istihbarat paylaşımından duyduğu memnuniyeti dile getirdiğini ve işbirliğinin devamı üzerinde mutabık kalındığını söyledi.

Amerikalı yetkili, af meselesinin gündeme gelip gelmediği sorusuna karşılık, kapsamlı çözüm konusunda genel bir çerçevede konuşulduğunu ve bu tür ayrıntılara girilmediğini belirtti. ABD’nin, uzun dönemli bir çözüm için Türkiye’yi, Iraklı Kürtlerle de diyaloğa girmeye teşvik ettiğini belirten yetkili, “uzun dönemli çözüm için askeri yöntem, bu tehditle başa çıkmanın sadece bir parçasıdır” dedi.

Amerikalı yetkili, güneydoğuda yaşam standardının yükseltilmesinin de çözümün diğer bir parçası olacağını söyledi.

ABD’nin, güneydoğuda koşulların iyileştirilmesi için ekonomik yardım önerip önermediği yönündeki soru üzerine yetkili, iki liderin görüşmesinin daha çok, Bush’un, Başbakan Erdoğan ile görüşmesinde ele aldıklarının devamı niteliğinde olduğunu ve istihbarat paylaşımı konularını konuştuklarını ifade etti.

Amerikalı yetkili, “Bu ziyaret, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ilk ziyareti. İyi ilişkilerin bir teyidi anlamına geliyor. Şu sırada Türk-Amerikan ilişkileri çok kuvvetli. İki lider, düzenli olarak temastalar. Bu çok iyi bir ziyaret oldu. Türkiye stratejik ortağımız” diye konuştu.

İki liderin konuştukları konular ise PKK ile mücadele, Bush’un Ortadoğu ziyareti, Afganistan, Pakistan, Irak, Türkiye’nin Irak’ta oynadığı önemli rol, nükleerden arınmış bir İran, Türkiye’nin ABD’nin desteklediği AB’ye üyelik süreci, enerji meseleleri ve Kıbrıs olarak sayıldı.

Enerji konusunda, Türkiye’nin, Orta Asya ülkeleriyle Avrupa arasında, enerjide önemli bir geçiş yolu olduğunun tekrarlandığı ve Gül’ün Orta Asya’ya ziyaretinin ele alındığı belirtildi. Amerikalı üst düzey yetkili, Kerkük konusunun da konuşulduğunu, bu konuyu Gül’ün gündeme getirdiğini söyledi, ancak ayrıntı vermedi.

Kıbrıs meselesinde ise iki liderin, bu soruna kapsamlı bir çözüm bulunması gereğini vurguladığı ve Bush’un, ilerlemek için BM sürecini desteklediği belirtildi.

Yetkili, görüşmede, Türk-Yunan ilişkilerininse gündeme gelmediğini, Kosova’da çözüm ihtiyacının da kısaca ele alındığını anlattı.

Türkiye’nin İran ile doğal gaz anlaşmasının gündeme gelmediğini ifade eden yetkili, “Bush bu konuyu Erdoğan ile görüşmüştü. Bu sefer konuşulmadı” dedi.

Türkiye-AB ilişkileri konusundaki bir soruya yanıt veren yetkili, Türkiye’nin yapması gereken bazı reformlar bulunduğunu, bunların AB tarafından talep edildiğini belirterek, “Türkiye bazı reformlar yaptı. Daha fazlasını yapmalarını bekliyoruz” dedi.

McCormack’tan Ýran doðalgazý yorumu

WASHINGTON - Düzenlediği basın toplantısında soruları yanıtlayan McCormack, İran’ın Türkiye’ye doğal gazı kesmesi konusunun, Cumhurbaşkanı AbdullAh Gül’ün ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile görüşmesinde gündeme gelmediğini, ancak ABD tarafının enerji konularını konuşmak üzere hazırlıklı olduğunu söyledi. McCormack, “Türkiye, Asya ile Avrupa arasında önemli bir geçiş noktası. Bu enerjinin taşınmasında kilit bir rol oynayacaklar” diye konuştu.

Sözcü, İran’ın Türkiye’ye doğal gazı keserken, teknik aksaklıklara işaret ettiğini belirtmekle birlikte sözlerini şöyle sürdürdü:

“İran’ın eylemleri, daha çok İran ve Türkiye’yi ilgilendirir. Ancak bu tür şeylerin siyasi araç olarak kullanılması, bu rejimin yapısına ilişkin gerçek bir uyarı işareti. Şimdi İranlılar bunun bazı teknik zorluklardan olduğunu söylüyor. Bilmiyorum. Ancak bunu, daha önce İran rejiminden gördüğümüz türdeki davranışlara ekleyince rejimin ortaya çıkan resmi; güvenilmez, karar verme sürecinde kesinlikle kapalı ve bölgede ya da küresel alanda olumlu bir rol oynamakla ilgili olmadığıdır” dedi.

Ortaya çıkan bu resmin, bölgede daha fazla boru hattı için bir gerekçe olabileceğine ilişkin soruya ise McCormack, İran’ın doğal gazı kesmesinin doğrudan bu tartışmayı getirdiğinden emin olmadığını belirterek, “Ancak genel olarak konuşursak, Asya’daki enerji varlığının Avrupa veya başka yere taşınması, Türkiye’nin de içinde olduğu şekilde, kaynakların ve yolların çeşitlendirilmesi çok önemli bir mesele” diye konuştu.

Yýlýn rüküþü Victoria Beckham

LOS ANGELES - Amy Winehouse, Mary Kate Olsen, Fergie, Kelly Clarkson, Eva Green, Avril Lavigne, Jessica Simpson, Lindsay Lohan ve Alison Arngrim, rüküş listesinde, bu sırayla ilk ona giren isimler oldular.1960 yılından beri her yıl sivri dilli eleştirilerini yayınlayan Mr. Blackwell’in 2008 listesinde, futbol yıldızı eşi David Beckham’la birlikte magazin basınının sürekli ilgi odağı olan Victoria Beckham, üzerinden çıkarmadığı süper minileri nedeniyle “en rüküş” seçildi.

Mr. Blackwell, Beckham’ın dahil olduğu Spice Girls grubunu da, 1998’de hazırladığı listenin bir numarası seçmişti. Blackwell, “Baharat Kızlar”la ilgili eleştirisinde, “Tadı olmayan tek baharat bunlar” ifadesini kullanmıştı.