30 Temmuz 2009 Perşembe

Tatilden sonra nikah masasına oturacak

tatilden-sonra-nikah-masasna-oturacak.jpg

BENGÜ, Bodrum’u mesken tuttu. Türkbükü’ndeki Chocolate Beach’te sevgilisi Akın Altan’la birlikte tatil yapan ( karşılayıcı, yaratıcı, fail ) Bengü, eylül ayında evleneceğini açıkladı. Güzel popçu, “Nikâh mesleğe engel değil. Evlendikten sonra ( bilahare, ahir, ileri ) da ( bile, dahi ) sahneye çıkacağım” dedi.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN


Gençler kankalarını sevgililerine tercih etti!

genler-kankalarn-sevgililerine-tercih-etti.jpgTürkiye genelinde “Kanka mı? Sevgili mi?” sorusuyla başlattılan kampanya, Türk gençlerinin kankalarını sevgililerine tercih ettiklerini ortaya çıkardı.

Hem internet üzerinden hem de ( dahi, bile ) SMS ile sürdürülen ve 1 milyona yakın oyun kullanıldığı kampanyada gençler, sevgilileri yerine yakın dost ( refik, gacı, yâr ) olarak adlandırdıkları “Kanka”larını seçtiler.

Araştırmada, “Kanka” diyenler yüzde 54’lük oy oranıyla “Sevgili” diyenleri geride bıraktı. Sevgili diyenler ise yüzde 46’lık oy oranında kaldı.

İnternet kullanıcıları daha romantik…
Gençler tarafından büyük ilgi gören araştırma başka ilginç sonuçlar da ortaya koydu. Buna göre internet üzerinden oy kullanan gençlerin yüzde 51’i “Sevgili” dedi. Ancak bu oran genel ( umumi ) toplamda “Kanka” diyenlerin sayısını geçemedi.

Kadınlar erkeklere göre daha kankacı
Ayrıca yine internet üzerinden oylamaya katılan kadınların yüzde 49’u “Kanka” derken yüzde 51’i “Sevgili”yi seçti. Erkeklerin ise yüzde 40’ı “Kanka”, yüzde 60’ı “Sevgili” seçiminde bulundu.

Oylamanın yapıldığı Marmara Üniversitesi Hisar Kampüsü’nde gençlerin yüzde 51’i “Sevgili”yi seçti. İzmir’deki 9 Eylül Üniversitesi’nde yapılan oylamada ise gençlerin tercihi yüzde 51 ile “Kanka” oldu. 

Kadıköy Meydanı’nda gerçekleştirilen oylamaya 1905 genç katıldı ve gençlerin yüzde 53’ü “Kanka”larını tercih etti. Beşiktaş Meydanı’nda da oylamaya ilgi büyüktü. 2475 gencin katıldığı oylamada gençler, yüzde 51’lik oy oranıyla “Sevgili” tercihinde bulundu. 

İstanbul “Kanka”sına, İzmir “Sevgili”sine düşkün
Üniversiteler, alışveriş merkezleri ve meydanlarda yapılan oylamalar illerin de tercihlerini ortaya koydu. İstanbul ve Ankara yüzde 51 oy oranıyla “Kanka” derken oylamaya katılan İzmirli gençlerin yüzde 51’i “Sevgili” tercihinde bulundu.

Klimalar sağlığı tehdit ediyor

klimalar-sal-tehdit-ediyor.jpgYaz ayları ile artan sıcaklıklar nedeniyle serinlemek için ev, işyeri ve araçlarda kullanılan klimalar, yarar yerine zarar getirebiliyor.

Uz. Dr. Füsun Soysal, dikkatsiz ve yanlış kullanıldığında zararlı etkileri kaçınılmaz olan klimaların yol açtığı hastalıklar hakkında bilgi verdi.

Klimalar yolu ile ortaya çıkan hastalıklar nelerdir?     

Klimalar; gribal enfeksiyonlar, bazı viral üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, kas ağrıları, kas tutulması, yüz felci ve klimalardaki bakterilerin yol açtığı zatürreye neden olur. Özellikle çocuklar, yaşlılar, üst ve alt solunum yolu ile ilgili kronik sinüzit ve bronşiti olanlar klima kullanımında tehlike altındadır.
Klimaların direkt olarak ( namına ) kişinin üzerine soğuk hava üflemesi, yüzdeki sinir kılıfı üzerine etki ederek, ödem ve yüz felci oluşturabilir. Klimaların üflediği soğuk hava ve ortama yaydığı tozlar, özellikle alerjik bünyeli kişilerin şikayetlerini ve krizlerini tetikleyerek, astım krizlerinin ortaya çıkmasına ve şiddetli kuru öksürüklerin oluşmasına yol açabilir. Bu nedenle alerjik bünyesi olan kişilerin, ani ısı değişikliklerinden kaçınmaları gerekir.

Lejyoner Hastalığı


Klimalar yolu ile bulaşan hastalıkların en önemlisi, “Legionella pnömonisi” olarak adlandırılan zatürredir. Bu hastalık ilk ( evvel, ön ) kez, 1976 yılında Pensilvanya lejyonerlerinin yaptıkları bir toplantıda, salonda bulunan ( kâin, mevcut ) kişilerde görülmüş ve bunun havalandırma sisteminden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Hastalığın tanınması ile birlikte bu zatürre tipinin alışılagelmiş zatürre belirtilerini göstermediği fark edilmiştir. Hastalığa neden olan ise klima sistemindeki bir bakteridir. Bu bakteri klimaların filtre sistemlerinde uygun nem ve ısıda üremekte buradan da ortam havasına dağılmaktadır. Hastalık, insandan insana bulaşmamaktadır.

Çocuklar ve yaşlılar risk altında

Klimatize işyerleri ve büyük otellerde çalışanlar ve havalandırma işçileri riskli gruplardır. Bakteriyi alan kişinin vücut direnci de çok önemlidir. Bebek, çocuk ve yaşlılar, şeker hastaları, alkolikler, kortizon tedavisi alanlar, kemoterapi görenler, böbrek yetersizliği ve kronik akciğer hastalığı bulunanlarda hastalığın oluşumu daha yüksek orandadır. En yaygın, kolaylaştırıcı faktör ise sigara içimidir.

Lejyoner hastalığının belirtileri nelerdir?        


Hastalarda tipik zatürreden farklı olarak, akciğere ve solunum sistemine ait şikayetler ön planda değildir. İlk 24-48 saat içinde halsizlik, kırgınlık, yaygın kas ağrıları, şiddetli baş ağrısı ve huzursuzluk vardır. Daha sonra ateş ve ilk iki günde yoğun olmak üzere kuru öksürük görülür. Bulantı, kusma, karın ağrısı gibi sindirim sistemi bulguları ortaya çıkabilir. Hastaların yüzde 20’sinde, sinir sistemi bulguları, ajitasyon, konsantrasyon bozuklukları hatta koma hali ( ıssız, tenha, boş ) görülebilir.

Hastalığın tanısı nasıl konur?   

Hastanın muayenesi ve akciğer grafisinde, hastalığın kesin tanısı konulamayabilir. Grafide, akciğerin alt kısımlarında iltihaplı alanlar görülebilir. Akciğer zarında sıvı birikimi olabilir. Hastalık genellikle tek taraflıdır. Bilgisayarlı akciğer tomografisi ile daha detaylı inceleme yapılması gerekebilir. Bazı laboratuvar testleri de tanı için yararlı olabilir.

Hastalık nasıl tedavi edilir?


Hastalığın tedavisinde 15-21 gün süreyle, hastalık yapıcı bakterilere yönelik antibiyotikler kullanılır. Uygun antibiyotiğin uygun dozda ve sürede kullanımı ile hastalık tamamen iyileşmektedir. Ateş, öksürük, halsizlik şikayeti olan kişiler, bu bulguları basit bir gribal enfeksiyon gibi değerlendirmek yerine zatürre başlangıcı olabileceğini düşünerek göğüs hastalıkları uzmanından yardım almalıdır.
 
 Klimaların zararlı etkilerini en ( işaret, genişlik, arz ) aza indirmek için ne gibi önlemler alınmalıdır?

Klimaların bakımı ve temizliğinin her yıl ciddi ( tehlikeli, resmî, ağır ) ve düzenli olarak yapılması çok önemlidir. Bakteri filtresi kullanılmalıdır. 25 derecelik sıcaklık en uygun ısı derecesidir. Ortamın aşırı soğutulmamasına dikkat edilmelidir. Klimaların üflediği havaya direkt maruz kalmamaya özen gösterilmelidir.    

HABERTURK.COM SAĞLIK SERVİSİ

"Sevişme sahnesinde oynayacak kadın yok"

sevime-sahnesinde-oynayacak-kadn-yok.jpg

Başrolünü üstlendiği "Kolpaçino-Bir Şehir Efsanesi" adlı sinema filmi 29 Ekim'de vizyona girecek Aydemir Akbaş, Yeşilçam ve sinemada cinsellikle ilgili Sabah gazetesine samimi açıklamalarda bulundu. Erotik-komedi filmleriyle tanınan usta oyuncu yeni TV dizileriyle ilgili "Bizim filmler onun yanında masum kalır" dedi.

"Kolpaçino" adlı filme nasıl dahil oldunuz?

Dostluk adına kabul ettim. Şafak Sezer aradı "Ağabey sana ihtiyacım var" dedi. Zor durumda gördüm; "Gönder senaryoyu bakalım" dedim. Renkli bir kabadayı rolü vardı. Hoşuma gitti.

Zor bir oyuncu musunuz?

Çok kolay bir oyuncuyumdur. Sete herkesten önce giderim.

Şu an geldiğiniz yerden memnun musunuz?

Evet, memnunum. Zaten şimdi gazetecilik yapıyorum ve 10 senedir dizi senaryosu yazıyorum. Daha kimseye vermedim. Çünkü önce benim tatmin olmam lazım.

Yönetmenlik yaptınız mı?

Çaylak zamanımda 10 tane filmimin yönetmenliğini yaptım. Aslında çok isterim ama mekanik ve objektif sevmiyorum.

Seks filmleri furyasının aranan en gözde oyuncusuydunuz. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Tipim müsaitti. Bir dönem sinema bitmişti. Sinemayı ayakta tutmak adına film çektik. Bizim filmlerimizde evvela ( önce, ilkin ) tatlı seks başlamıştı ama bazı doyumsuz prodüktörler işi azıttı. Hatta Kültür Bakanı'na "Bunu yasaklayın. Bir şey yapın" dedim.

Yeni filmlerde ve dizilerdeki sevişme sahnelerini nasıl buluyorsunuz?

İsim vermeyeceğim ama bir Türk filmiydi ve ben sevişme sahnesinden utandım. Düşünün; ben bile utandım! Bizim filmler onun yanında masum kalır. Porno diyemem belki ama belden aşağıya kaçıyorlar. Bunlara gerek yok. O kadar güzel senaryolar var ki; filmde çıplaklığın, seksin promosyon amaçlı kullanılmasına gerek yok. Şimdi bakıyorum; hemen ( yalnız, elden, yemeden içmeden ) her filmde senaryo istesin istemesin, sevişme sahnesi koyuyorlar. Zaten Türkiye'de soyacağın güzel kadın yok.

Oyunculuklarını nasıl buluyorsunuz?

Türkiye'de bana göre oyuncu yok. Hele sevişme sahnesinde oynayacak kadın hiç yok.

Şimdiki "star" kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanlar birden ne oldum delisi oluyorlar. Bu her yerde var. Paranın insanı bozmaması lazım. Yıllarca çok para kazandım ve yedim. Sonra da pişman oldum. Bu meslekte içkiye ve uyuşturucuya kurban gidene hem kızıyorum hem de acıyorum. Bir sanatçının içki ve uyuşturucu yüzünden mesleğinden olmasını aklım almıyor.


Kadınlar dikkat!

kadnlar-dikkat.jpgBilimsel bir araştırmada bir ya da iki kadeh kırmızı şarabın kadınlarda libidoyu artırabileceği belirlendi.

Araştırmacılar az miktarda kırmızı şarap içen kadınlarda cinsel arzu ( istek, umu, iştiyak ) düzeyinin başka alkollü içki içenler ya da içki kullanmayanlara kıyasla daha yüksek olduğunu belirledi.

Bir grup İtalyan doktor tarafından yapılan araştırmada elde edilen bu sonuca getirilen açıklamalardan biri de ( bile, dahi ) kırmızı şarabın içindeki kimyasal bileşimlerin vücudun kilit bögelerine kan akışını artırması ve bu nedenle cinsel arzuların da artması.

Araştırmacılar, “Her ne kadar bu bulguya ihtiyatlı bakmak gerekiyorsa da, araştırma kırmızı şarap tüketimi ile daha iyi cinsel yaşam arasında potansiyel bir bağ bulunduğuna işaret ediyor” dediler.

Kırmızı şarap ve kadınların cinselliğinin ele alındığı ilk proje olarak tanımlanan araştırmada Floransa Üniversitesi doktorları yaşları 18 ile 50 arasında değişen 800 kadını incelediler.

Cinsel sağlık açısından herhangi bir sorunu olmayan ( sıfır ) kadınlar düzenli olrak günde bir ( vahit, benzer, yalnız ) ya da iki kadeh kırmızı şarap içenler, günde bir kadehten daha ( henüz, elan ) az ve değişik renklerde şarap içen kadınlar ve içki kullanmayan kadınlar olmak üzere üç gruba ayrıldılar.

Günde iki kadehten fazla ( aşkın, şu denli, okkalı ) içenler ise sarhoşluğun sonuç üzerinde yarataması olası sağlıksız etikleri ortadan kaldırmak amacıyla araştırmanın dışında tutuldu.

Araştırmaya katılan kadınların tümü kadınlarda cinsel sağlığın değerlendirilmesi  amacıyla kullanılan Dişi Cinsel İşlev Endeksi adlı anketi doldurdu.

Ankette 19 soru bulunuyor ve verilen yanıtlara göre bu sorulardan en az iki en ( işaret, genişlik, arz ) çok da 36 puna elde edilebiliyor. Alınan puan ne ( neden, hangi, nasıl ) kadar yüksek olursa cinsel işlerliğin de o kadar iyi olduğu anlamına geliyor. 

Kırmızı şarap içenlerin toplam ortalaması 27.3 puan olurken, daha az içenlerin 25.9 ve hiç içmeyenlerin ise 24.4 olduğu ortaya çıktı.

Araştırmanın sonuçlarını “Journal of Sexual Medicine” dergisinde yayımlayan araştırmacılar özellikle de kırmız şarap içen kadınların diğer iki gruptaki kadınlardan daha yaşlı olduğu ve yaşlandıkça cinsel arzuların azaldığına dair yaygın bir ( ancak, sadece, birleşik ) görüş olduğu gerçeği de göz önüne alındığında bu sonuçların çok çarpıcı olduğunu söylüyorlar.

CNNTÜRK

Bolu Dağı'nda yağış ulaşımı engelliyor

bolu-danda-ya-ulam-engelliyor.jpgD-100 karayolunun Bolu Dağı kesiminde etkili ( canlı, kuvvetli, aktif ) olan sağanak yağış ve sis ulaşımı olumsuz etkiliyor.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, D-100 karayolunun Bolu Dağı kesiminde sabah ( sabahleyin ) saatlerinde başlayan sağanak yağış, aralıklarla sürüyor.

Özellikle Karanlıkdere ve Seymenler Mevkisi'nde etkili olan sis nedeniyle görüş mesafesi 15 metreye kadar düştü. Yağış ve sis dolayısıyla sürücüler ulaşımda zorluk çekiyor.

Bolu Emniyet Müdürlüğüne bağlı trafik ( yoğunluk, gidiş geliş, seyrüsefer ) ekipleri, sürücüleri özellikle yolun bu kesiminde sağanak yağış ve sise karşı dikkatli olmaları konusunda uyarıyor.

AA

Köpekler için 5 yıldızlı otel

kpekler-iin-5-yldzl-otel.jpgSerdar Gökhan ÇİÇEK / KAYSERİ (AHT)

Kayseri'de 3 yıl önce kurulan ilk köpek oteli, müşterilerine 5 yıldızlı konfor sunarken, kameralı takip sayesinde köpeklerinizi 24 saat takip edebiliyorsunuz.

YAZIN BAĞ EVLERİNDE KIŞIN OTELLERİNDE KONAKLAYAN KÖPEKLER
Kayserili bir işadamının hayata geçirdiği köpek otelinde 24 saat ( zaman, sayaç, vakit ) ısı yalıtımlı kulübeler, doğa yürüyüşü, sağlık kontrolü, onlarca çeşit mama ve sabah egzersizi ücretsiz aktiviteler arasında. Area Dog & Kennel isimli işletmenin sahibi Ayhan Alan, yaklaşık 3 yıl önce faaliyete geçirdikleri köpek oteli ile kışın köpeklerine bakmakta zorlanan veya tatile köpeğini götüremeyen müşterilerin, köpeklerini köpek oteline yerleştirerek rahat ettiklerini belirterek, "Bize gelen müşterilerimizin büyük bir ( yek, yalnız, tek ) bölümü, bağ evi sahipleridir. Yazın bağlarında besledikleri köpeklerini, kışın apartmanlarında bakacak yerleri olmadığı için bizim otelimize teslim ediyorlar. Biz de onların köpeklerine kendi köpeklerimiz kadar iyi bakıyor, onları 5 yıldızlı bir otel konforunda bir kış boyunca ağırlıyoruz. Otelimizin prensipleri hayli güvenlidir. Tüm köpeklerimize en temiz ve kaliteli gıdaları sunarken, onların rahatlığı adına ısı yalıtımlı kulübelerimizde gerekli bakımlarını da sağlıyoruz. Gün içerisinde birçok kez doğa yürüyüşüne çıkartıp, ardından onlarca çeşit yemek imkânı sunup, gerekli uyku zamanlarında da onları sessiz bir ortamda ağırlıyoruz. Köpek otelimiz 5 yıldızlı kalitede olup, köpeklerini özleyen ya da görmek isteyen müşterilerimiz için de 24 saat internet sitemizden kamera ile takip imkânı veriyoruz. Bu sayede hem müşterilerimizin içleri rahat, hem de bizim köpeklerine nasıl davrandığımız ortaya çıkmış oluyor" şeklinde konuştu.

HAFTALIĞI 50, AYLIĞI 150 TL
Alan, otellerinin Türkiye'deki en ucuz ( ehven, bozuk, adi ) konaklama merkezi olduğunu da belirterek, "Bizim otelimizde günlük konaklama yok. Konaklama ücretleri haftalık ve aylık olarak belirlenir. Bir köpek için her şey dahil haftalık konaklama ücreti 50 TL olup, bu fiyat aylık 150 TL'dir. Bu fiyatlar dünyadaki en ucuz konaklama fiyatlarıdır" dedi.

Siyah saçları sarıya dönüyor!

siyah-salar-sarya-dnyor.jpgHava sıcaklıklarının etkisi ile uzun ( ayrıntılı, levent, maksi ) süre Van Gölü'nde serinleyen çocuklar, saçlarını sodalı sudan arındırmayınca ortaya ilginç görüntüler çıkıyor. Çocukların siyah olan saçları, tatlı suda durulanmadığı için sodanın etkisi ile sapsarı oluyor.
Yaz mevsiminin gelmesiyle Türkiye'yi etkisi altına alan sıcak hava, son günlerde Van Gölü çevresinde de kendini gösterdi. Sıcaktan bunalan vatandaşlar, çareyi Van Golü'nün sularında serinlemekte buluyor. Sıcaktan en çok etkilenenlerin başında ise çocuklar geliyor. Çocuklar saatlerce Van Gölü'nün sodalı suyunda serinlemeye çalışıyor. Çocuklar gölden çıktıktan sonra saçlarını tatlı suyla durulamayınca güneş ışınlarının sodayı yakmasıyla birlikte ( beraberinde, bile, omuz omuza ) simsiyah saçlar sapsarı oluyor.

Bitlis'in Ahlat ilçesinde Van Gölü kıyılarında serinleyen çocuklar her ( değme ) yıl siyah ( yağız ) saçlarının bu aylarda sarardığını söyledi. Durumlarından oldukça memnun ( kıvançlı, mutlu ) olan çocuklar, "Küçük yaşlarımızda yüzmeyi öğrendik. Hemen her gün buraya yüzmeye geliyoruz. Kızgın güneşten korunmak için ise kıyıdaki kumlara gömülüyoruz. Van Gölü'nün sodalı suyunda ıslak saçlarımızı güneşte kurutuyoruz. Saçlarımızı sodadan arındırmıyoruz. O zaman siyah saçlarımız sararıyor. Biz bunu çok seviyoruz. Her yıl birkaç ay saçlarımız sarı geziyoruz. Birkaç tıraşın ardından saçlarımız normale dönüyor" dedi.

İHA

Global Finance'tan Akbank'a 2 ödül

global-financetan-akbanka-2-dl.jpg

Akbank'ın, dünyanın önde gelen finans ( mal, para ) dergilerinden Global Finance tarafından bu yıl 10.'su düzenlenen ''En İyi İnternet Bankası'' araştırmasında iki ödül birden ( çabucak, takkadak, ansızın ) kazandığı bildirildi.

Akbank'tan yapılan yazılı açıklamada, bankanın ''Avrupa'daki En İyi Bilgi Güvenliği Girişimleri'' ve ''Avrupa'da En İyi Online Mevduat Kazanımı'' kategorilerinde ödüle layık görüldüğü belirtildi.

Yapılan açıklamada, Akbank'ın, online müşterileri çekme ve verilen hizmetteki güçlü strateji, web teklifleri ile müşteri elde etme başarısı, online müşteri sayısındaki büyüme, sunulan ( maruz ) ürün genişliği, internet uygulamalarıyla elde edilen somut yararlar ile web sitesi tasarımı ve işlevselliği kriterlerindeki başarıları nedeniyle ödüllendirildiği kaydedildi.

Açıklamada, derginin geleneksel olarak düzenlediği ''Dünyanın En İyi Internet Bankası'' araştırmasının 35 ülkeyi kapsadığı ve bölgesel ve global ( toptan, küresel ) kategoride kazananlara ödüllerin kasım ayında New York'ta yapılacak törenle verileceği ifade ( deyiş, dışa vurum, söyleyiş ) edildi.

AA

Obama'nın başkanlığı düşebilir!

obamann-bakanl-debilir.jpgObama, ABD'nin ilk siyahi başkanı olduktan sonra ortaya atılan bir iddia, 6 ayda bir kar topu ( hepsi ) gibi büyüdü, ve sonunda küresel ekonomik ( kazançlı, soylu erki, iktisadi ) kriz ya da terörden sonra ülkenin en çok tartışılan konusu haline geldi..

Amerikan Anayasasına göre, bir insanın ABD başkanı olmak için tek şeye ihtiyacı var: ABD sınırları içinde doğmak. yani sonradan ( bilahare, muahharen ) vatandaş olmamak..

Vatan'ın haberine göre Sağcı ve Cumhuriyetçi kesim, Obama başkan olduktan sonra bir kampanya başlatarak, Obama'nın Hawai'de doğduğunu kanıtlayan "doğum belgesini" kamuoyuna açıklamasını istedi. Bu kesimin iddiasına göre, Obama söylenenin aksine, Hawai'de değil, babasının memleketi Kenya'da doğdu. Yani ABD başkanı olması yasalar çerçevesinde geçerli değil..

GEÇERLİ BELGE KAYIP

Beyaz Saray ise, bu iddialara Obama'nın Hawai yetkililerinin imzaladığı doğum belgesiyle karşılık verdi. Ancak bu belge, "Short Form" denilen ve valiliğin hazırladığı bir ( tek, vahit, bir kez ) belge..

Asıl geçerli olan ise "Long Form" denilen ve hastane tarafından bebek doğduktan sonra hazırlanan belge. Sağcılar, bu belgenin ortaya çıkmasını istiyor. Ancak Beyaz Saray ise, 2001 yılında Hawai'deki hastanenin arşivlerini temizlediğini ve bu belgenin kaybolduğunu söylüyor..

450 BİN İMZA TOPLANDI

İşte tartışma da buradan çıkıyor. Cumhuriyetçi kesim, Obama'nın azledilmesi için yaklaşık 450 bin imza topladı. Bugüne kadar "marjinal" denildiği için dikkate alınmayan bu iddialar, son haftalarda CNN, Washington Post ve New York Times gibi büyük medyalarda da konu oluyor...

EN BÜYÜK DELİL BABAANNESİNİN SÖZÜ

Henüz mainstream medya tarafından "komplo teorisi" olarak adlandırılan ancak bugüne kadar açığa çıkmayan iddialara göre, Obama aslında Kenya'da doğdu. Cumhuriyetçiler, buna kanıt olarak da Obama'nın "üvey babannesi" Sarah Obama'nın bir gazeteye verdiği röportajda "Torunum Mombasa'da doğdu" demesini gösteriyor... Önceki gün CNN'de yayınlanan ve sağcı Lous Dobbs'un şovunda, Dobbs, " Tek bir şey yapması yeterli ve bu 30 saniye alacak. Bize hastaneden alınan doğum belgesini gösterecek. Tek yapması gereken bu. Ama bunu bile yapamıyor"dedi. CNN, büyük tepki çeken bu sözlerden sonra yayınladığı açıklamada, Obama'nın kayıtlarının 2001 yılında silindiğini, bu nedenle Beyaz Saray'ın gösterdiği "short form"un ellerindeki tek kanıt olduğunu ve bununla yetineceklerini söyledi. İşte komplocuların iddiaları:

Obama, aslında babasının memleketi Mobasa'da doğdu. Birkaç hafta sonra da ( bile, dahi ) Hawai'ye geldi ve burada vatandaş oldu.

Obama'cılar, ABD doğumunu kanıtlamak için 1961 yılında Honolulu Advertiser gazetesinde çıkan doğum ilanını gösteriyor. Ancak doğum ilanın çıkması ile gerçek doğum arasında 8 gün bulunuyor.

Havuzlara çok dikkat!

havuzlara-ok-dikkat.jpgOp. Dr. Erdal Alkan, yaz mevsiminde kadınların en büyük şikayeti olan “Havuz sistiti ve tedavisi”  ile ilgili bilgi verdi.

Tatiliniz kabusa dönüşmesin

Sağlık için gerekli ( lazım, zaruri, muktezi ) şartlara sahip olmayan havuzlar ve kimi zaman da deniz suyu, idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabiliyor. Havuz enfeksiyonları arasında en sık rastlanan şikayet ise “Havuz sistiti” olarak gösteriliyor.

Sistit genç kadınlarda daha sık görülüyor

Sistit; mesanenin (idrar kesesi) iltihaplanmasıdır. Kadınların anatomik yapıları erkeklerden farklı olduğundan kadınlarda daha sık olarak görülen sistit, ihmal edildiği takdirde kronikleşebilir, üriner sistemde (mesane ve böbreklerde) kalıcı hasara neden olabilir. Bakteriyel sistitler genellikle 20-40 yaşları arasındaki genç kadınlarda daha sık görülür. Her 5 kadından biri yaşamının herhangi bir döneminde en az bir kez sistit geçirmektedir. Kadınlarda sistitin daha fazla görülmesinin en sık sebebi üretranın daha kısa olmasıdır.  Sistitin en sık görülen etkeni,  vakalarının %85’inden sorumlu olan ‘Koli basili’dir. Normalde bu bakteriler kalın bağırsakta bol ( iyi, dolgunca, mebzul ) miktarda bulunurlar. Bazı risk faktörlerinin varlığında bu bakteriler mesaneye ulaşarak sistite neden olurlar.

Sistite neden olan risk faktörleri nelerdir?

•    Kötü genital temizlik
•    İdrar akımının engellendiği durumlar (üriner sistemde taş, tümör veya sonda gibi yabancı cisim bulunması)
•    Nörolojik olarak mesanenin boşalamaması
•    Şeker hastalığı
•    Hamilelik
•    Yaşlılık
•    Düzensiz cinsel ilişki ( sistit yeni evlilerde daha sık görülür ki buna ‘Balayı sistiti’ denir )
•    Menopoz dönemi
•    Erkeklerde prostat ve üretra hastalıkları

 Bu belirtilere dikkat!
•    Dizüri (idrar yaparken yanma, sızı, ağrı)
•    Pollaküri (sık idrara çıkma) ve az idrar yapma
•    Acil idrar yapma hissi
•    Tam boşalamama hissi
•    Kötü kokulu ve bulanık idrar
•    Disparoni (cinsel ilişki sırasında ağrı duyulması)
•    Kasıklarda ve göbek altında ağrı olması
•    Hematüri (idrarda kan ( dem, soy, hun ) olması)
 
 Sistitin tanısı nasıl konulur?

Hastaların çoğunda yukarıda bahsedilen şikayetlerden birçoğu vardır. Bu şikayetlerle gelen bir hastaya ilk yapılacak tetkik, idrarın mikroskobik incelenmesidir. Sistitli bir hastanın idrarında alyuvarlar, akyuvarlar ve bakteriler görülmelidir. Enfeksiyona neden olan bakteriyi tanımlayabilmek için de ( bile, dahi ) idrar kültürü gerekebilir. Sistite sebep olan birincil bir hastalık düşünülüyorsa hastaya üriner ultrason, IVP (ilaçlı böbrek filmi) ve sistiskopi (ışıklı bir aletle mesaneye bakma işlemi) de yapılabilir. Sistit ve altta yatan neden tedavi edilmezse, kronikleşebilir, hastayı zayıf ve bitkin bırakabilir.
Sistit nasıl tedavi edilmelidir?
Bakteriyel bir hastalık olduğundan dolayı tedavide antibiyotikler kullanılmalıdır. Kültür sonuçları çıkana kadar tedaviye gram negatif basillere etkili ilaçlarla başlanmalıdır. Daha sonra ( bilahare, ileri, ahir ) tedavi kültüre göre düzenlenmelidir.  
Sistitten korunmak için neler yapılmalıdır?

•    Günlük su alımı en az 2 litre olmalıdır. Su bakterilerin mesaneye tutunmasını engeller ve dışarı atılmasını sağlar.
•    Kahve, koyu çay, alkol gibi içecekler ve acılı baharatlı yiyecekler en aza indirilmelidir. Bunların mesane üzerine uyarıcı etkileri vardır.
•    Mümkün olabildiği kadar sık idrara çıkılmalıdır. İdrarı tutmak mesanedeki bakterilerin mesane duvarına yapışmasını ve enfeksiyon oluşmasını kolaylaştırır.
•    Tuvaletten sonraki temizlik doğru olmalıdır. Temizlik önden arkaya doğru yapılmalıdır. Böylece bakterileri idrar kanalına doğru taşımamış olursunuz. Sadece kağıtla silinmek yeterli değildir. Anal bölge mutlaka bol suyla yıkanmalıdır. Ancak aşırı hijyen takıntısı normal vajinal florayı bozabileceğinden dikkatli olunmalıdır.
•    Vajinal deodorant, parfümlü sabun, pudra kullanımı idrar kanalını tahriş edebileceğinden dolayı bu tür ürünler kullanılmamalıdır.
•    İç çamaşır tercihi doğru yapılmalıdır. Genital bölgenin nemlilik oranını artırarak bakterilerin üremesini kolaylaştırdığından, sıkı, dar pantolonlar ve naylonlu iç çamaşırlar giyilmelidir.
•    Pamuklu iç çamaşırlar tercih edilmeli ve her gün değiştirilmelidir. 
•    Cinsel ilişkiden sonraki erken dönemde idrara çıkılmalıdır. Bu durum bakterilerin yayılmasını önlemektedir.
•    Menopoz sonrası dönemde östrojen kremleri kullanılmalıdır.
•    Özellikle yaz aylarında havuz sistitine dikkat edilmelidir. Kalabalık ve kirli havuzlara girmekten kaçınılmalıdır.

HABERTURK.COM SAĞLIK SERVİSİ

Avrupa'da en uygun tatil Türkiye'de

avrupada-en-uygun-tatil-trkiyede.jpg

 

 İngiltere’nin Avrupa’daki en pahalı tatil yerlerinden biri olduğuna dikkat ( ilgi, uyanıklık, nazarıitibar ) çekilirken en uygun tatil olanaklarının, ise Türkiye ve İspanya’da bulunduğu belirtildi. The Daily Telegraph gazetesi, bir günlük tatil harcaması, İngiltere’de 71 sterlin iken bu rakamın, Türkiye’de 61 sterlinde kaldığını yazdı.
The Telegraph gazetesi, Teletext Holidays adlı sehayat kuruluşunca gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, İngiltere’nin, yüksek günlük harcama nedeniyle Avrupa’nın en pahalı tatil yerlerinden biri olduğuna dikkat çekti.
Teletext Holidays’ın araştırmasının, İngiltere’de bir ( vahit, birleşik, yalnız ) günlük tatil harcamasının 71 sterlini bulduğunu kaydeden gazete, en uygun ( şayan, oranlı, yaraşıklı ) tatil yerlerinin ise, Türkiye ve İspanya olduğuna işaret etti.
Günlük harcamanın Türkiye’de 61, İspanya’da ise 65 sterlin ( paunt ) olarak belirlendiği kaydedildi.

Gurbetçilerden kaplıcalara ilgi

gurbetilerden-kaplcalara-ilgi.jpg
Yıllık tatillerini geçirmek amacıyla memleketlerine gelen gurbetçiler, deniz yerine şifalı kaplıcaların sularından faydalanmayı tercih ediyorlar. Yüzyıllardır bölge insanına şifa dağıttığı bilinen Sarıkaya Kaplıcaları son ( sınır, payan, uç ) yıllarda yapılan lüks otellerle birlikte Türkiye genelinde önem kazanmaya başladı. Özellikle yaz aylarından tatile gelen gurbetçilerin tercih ettiği kaplıcalarda doluluk oranının yüzde yüzlere ulaştığı belirtildi.
Kaplıca turizmini tercih eden gurbetçiler, tatil denince akla ilk gelenin deniz ( çokluk, su, derya ) olduğunu belirterek, "Biz yurt dışında yaşayan gurbetçiler, baba topraklarında bulunan alternatif tatil ( dinlenme, dinlence ) yerleriyle daha çok ilgileniyoruz. Bunların en başta geleni de kaplıcalar" dedi.
Sarıkaya'da bulunan kaplıca ve otel işletmecileri, şifalı suların yanında, olimpik yüzme havuzlarının bulunduğunu belirterek, orta yaş ve üzeri vatandaşların kaplıcaları tercih ederken, gençlerin ise yüzme havuzunu tercih ( yeğleme ) ettiklerini kaydettiler. Önceki yıllarda sadece hamam olarak kullanılan kaplıcaların artık lüks termal turizm tesisleri haline geldiğini ifade eden işletmeciler, "Bu nedenle her geçen gün müşteri sayımız ve otellerimizin doluluk oranı artmaktadır. Yakın çevrede bulunan tatilciler, kaplıcalardan günü birlik ( tek, dört dörtlük, vahdaniyet ) yararlanırken, uzaktan ( alarga, şahsen, karşıdan karşıya ) gelenler konaklayarak, kaplıcalardan faydalanmaktadır" şeklinde konuştu.
Sarıkaya kaplıcalarındaki şifalı sularının; Romatizmal ağrılar, Artroz (eklem kireçlenmeleri), kalça eklemi kireçlenmeleri, Deyeneratif romatizmalar, bel fıtıkları ve buna bağlı siyatik ağrılar, ağrılı kadın hastalıkları, kadınların enfeksiyon sekeline bağlı olarak süregelen akıntılar, spastik ağrılar, spastik kolitler, böbrek taşlarının düşmesinde üreter üzerinde spazmalitik etki, karaciğer ve safra kesesi taşları, cilt hastalıkları gibi rahatsızlıklara iyi geldiği biliniyor.

Esra'nın korkulu gecesi

esrann-korkulu-gecesi.jpg

ŞARKICI Demet Akalın’ın eski sevgilisi Onur Gülmek önceki gece ( tün, akşam, geceleyin ) Anjelique Bar’a Esra Balamir’le birlikte geldi. Gazetecileri gören ikili, bir ( yalnız, müşterek, vahit ) hayli panikledi. Balamir, “Bir sevgilim var ve çok mutluyum. Onur benim arkadaşım.
Lütfen bizi sevgili olarak yazmayın” dedi.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-İSMAİL BAYRAK


Patron tecavüz etti, arkadaşlarına pazarladı

patron-tecavz-etti-arkadalarna-pazarlad.jpgKırıkkale'de lokantada bulaşıkçılık yapan 42 yaşındaki kadın, önce lokanta sahibinin, ardından da pazarladığı arkadaşlarının tecavüzüne uğradığını iddia edip polise başvurdu.

Hasan AKYILDIZ / KIRIKKALE (AHT)

Kırıkkale'de kimsesi ve kalacak yeri olmadığı için geceleri bulaşıkçılık yaptığı lokantada kalan S.D. (42), işyeri sahibi C.K.'nın tecavüzüne uğradı. Olaydan bir gün sonra işyeri sahibi C.K, kadını arkadaşları H.G, Ö.B, ve soyadı belirlenemeyen H.'ye genç kadını pazarlamaya çalıştı. C.K, arkadaşlarını kadının kaldığı yere getirirken S.D, gece geç saatlerde kaçarak Cumhuriyet Merkez karakoluna sığındı. Polis ekipleri iş yeri sahibi C.K.'yı "Cinsel saldırı ve fuhuşa teşvik etmek" suçlarından gözaltına alırken, diğer üç zanlının da ( bile, dahi ) arama çalışmalarına başlandı.





3 kişiyi akrep soktu

3-kiiyi-akrep-soktu.jpg

Batman'ın Karpuzlu, Şerbetli ve Bıçakçı köylerinde 3 kişiyi akrep soktu.
Merkeze bağlı Karpuzlu köyünde ikamet eden Aynur Bozkurt (45), yerdeki yatakları kaldırmak isterken kolunu akrep ( kuyruklu ) soktu. Bozkurt, Batman Bölge Hastanesi'nde tedavi altına alındı.

Bir diğer akrep sokma vakası Şerbetli köyünde yaşandı. Bahçede yatan Emrah Ergün'ü (15) akrep soktu. İlk müdahalesi Bölge Hastanesi'nde yapılan Ergün, daha sonra ( ileri, ahir, bilahare ) Batman Kadın Doğum Çocuk Hastanesi'ne sevk edildi.
Üçüncü akrep sokma vakası Bıçakçı köyünde meydana geldi. Ayşenur Aslan (10) evin kapısının önünde oturduğu esnada kolunu akrep soktu. Aslan, yakınları tarafından hastaneye kaldırıldı.

Köyde sık sık akrep ve yılan sokma vakası yaşandığına dikkat çeken Karpuzlu Köyü Muhtarı Osman Üstkanat, "Köyün ilaçlanması için defalarca yetkililere başvurduk ancak ( yalnızca, gücün, fakat ) olumlu bir sonuç alamadık. Her yıl köyümüzde 30'dan fazla akrep sokma vakası yaşanıyor. Köyün ilaçlanmasını istiyoruz." dedi.


'Her şey dahil' genelev tartışma başlattı

her-ey-dahil-genelev-tartma-balatt.jpgAlmanya'nın Baden-Württemberg eyaletindeki Pussy Club adlı genelevde 'her şey dahil' uygulaması başlatıldı.

Yetkililer duruma müdahale edinceyse genelev çalışanları gazete ilanlarıyla milletvekillerini protesto etti. Genelevin günlük 70 avroya (yaklaşık 150 TL) ‘sınırsız seks’ hizmeti vermesinin bu tür işletmeler için rekabeti imkânsızlaştırdığını ve müşteriler için gereğinden fazla ( okkalı, çokça, lüks ) çekici olduğunu söyleyen hükümet uygulamayı yasaklayınca 77 hayat ( varlık, dirlik, dirim ) kadını, Süddeutschen Zeitung adlı gazeteye ilan verip bunun muhafazakâr siyasilerin tüm genelevleri kapatma ( mantinota, metres, yama ) amaçlı bir girişimi olduğunu savundu ve milletvekillerini uygulamayı gelip görmeye davet etti. Uygulamada 70 avroya, 10-16.00 saatlerinde sınırsız seks, yemek ve içki dahil. Gece kalmak ( oturmak, yetinmek, geçmek ) için ise 100 avro ( ekü ) daha ödemek gerekiyor. Eyaletin İçişleri Bakanı Heribert Rech, bu ‘makul’ fiyatın kadınların sömürülmesine yol açtığını söylüyor. Belediye Başkanı Eckart Würzner de uygulamanın insanlık dışı olduğunu söyleyerek genelevin kapatılmasını istiyor.

İstanbul kepçeyle verip kaşıkla aldı

stanbul-kepeyle-verip-kakla-ald.jpg

 Türkiye çapında toplanan her 100 liranın yaklaşık 37 lirasını tek başına karşılayan İstanbul, kişi başına kamu harcamaları bakımından ise tam bir ''bütçe fukarası'' görünümünde bulunuyor.

A.A muhabirlerinin Maliye Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yaptığı hesaplamalara göre, Ocak-Haziran döneminde Merkezi Yönetim Bütçesinden kişi başına 1745,47 lira harcama yapıldı. Kişi başına gelir ise 1421,01 lira olarak gerçekleşti.

Bu dönemde devlet bütçesinden nüfus başına en fazla parayı Tunceli aldı. Bu ilde kişi başına harcama 2 bin 154,52 lirayı bulurken, Tunceli'den kişi başına sağlanan gelir ise 232,45 lira oldu.

Ankara, başkent ve memur şehri olmasının da etkisiyle bütçeden kişi başına 1.650,81 lira aldı, her Ankaralının Hazineye sağladığı destek ise 3 bin 111,29 lirayı buldu.

Hakkari, bütçeden kişi başına aldığı 1154,13 lira ile devlet harcamalarından en fazla payı alan üçüncü il oldu. Kişi başına 47,57 lira gelirin toplandığı Hakkari, böylece devlete verdiği her 1 liranın karşılığını 24,26 lira olarak aldı.

Geri kalan 78 ilin tümünde kişi başına harcama tutarı 1000 liranın altında kaldı. Listede Isparta 991,91 lira, Elazığ 988,25 lira, Erzurum 966,80 lira, Erzincan 950,21 lira ve Artvin de 944,97 lira ile Tunceli, Ankara ve Hakkari'den sonra bütçeden kişi başına en fazla pay alan iller olarak sıralandı.

Devletin kişi başına yaptığı harcama, Türkiye ekonomisine büyük katkısı olan illerden İzmir'de 619,38 lira, Adana'da 548,97 lira, Antalya'da 475,57 lira, Bursa'da 415,08 lira, Gaziantep'te 404,31 lira, Kayseri 635,48 lira, Konya'da da 555,04 lira oldu.

Bu illerden İzmir'den 619,38 liralık harcama 2 bin 201,93 lira, Bursa'da 415,08 liralık harcama 766,17 lira, Antalya'da ise 475,57 liralık harcama 653,42 lira olarak geri döndü.

TOPLAM GİDERLERİN YÜZDE 4'Ü İSTANBUL'A 

Devlete kişi başına en büyük katkıyı ise TÜPRAŞ'ın ödediği vergilerin de etkisiyle Kocaeli yaptı. Bu ilde devletin kişi başına harcaması 662,31 lira düzeyinde kalırken, Kocaeli'den kişi başına elde edilen gelir 6 bin 966,55 lirayı aştı.

Ocak-Haziran döneminde Hazine'ye 37 milyar 537 milyon 948 bin lira ( teklik, liralık ) kazandıran İstanbul'da, toplam ( mecmu, yekûn ) harcama ise 4 milyar 673 milyon 401 bin lira olarak belirlendi.

İstanbul, bu rakamlarla bütçe gelirlerinin yüzde 36,93'ünü tek başına karşıladı, ancak İstanbul'un bütçe giderlerinden aldığı pay yüzde 3,74 oldu.

Buna göre, yılın ilk yarısında her İstanbullu devlete 2 bin 956,40 lira ödemede bulundu, bunun karşılığında da sadece ( sade, yalnızca, bir ) 368,07 lira aldı.

Söz konusu rakamlarla İstanbul, 81 il arasında kişi başına gider bakımından sonuncu sırada, kişi başına gelir bakımından ise 3'üncü sırada yer buldu.

Kişi başına gelirin en düşük seviyede kaldığı il ise 47,57 lira ( liralık, teklik ) ile Hakkari oldu. Bunu 85,96 lira ( teklik, liralık ) ile Muş, 98,49 lira ile Mardin, 104 lira ile Ağrı, 105,20 lira ile Bingöl, 108,01 lira ile Bitlis, 114,86 lira ile Iğdır, 115,12 lira ile Şırnak, 121,46 lira ile de Siirt takip etti.

AA

Pazarcılar veresiye defteri tutuyor

pazarclar-veresiye-defteri-tutuyor.jpg

Dar ve orta gelirli ailelerin alım gücünün düşmesiyle borç yazmaya başlayan ve, bakkalların yıllardır tuttuğu veresiye defterlerinden edinen pazarcı esnafı, son ( hatime, hitam, akıbet ) aylarda borç defterinin iyice ( sıkıca, sıkı, bir güzel ) kabardığını belirtiyor.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, son yıllarda özellikle dar ve orta gelirli aileler, kredi kartı borçlarının artması, alım güçlerinin azalmasına bağlı olarak tekrar veresiye defterlerine borç yazdırmaya yöneldi.

Birçok aile market yerine ''bakkal amcaya'' giderken, bakkalın borç defterine yazdıranların sayısında son aylarda artış görüldü. Dar ve orta gelirli aileler, bakkaldan sonra artık pazarcıya da borç yazdırmaya başladı.

Kırklareli'nde yıllardır pazarcılık yapan Onur Kay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her pazarcının, pazarın kurulduğu bölgede sabit müşterisinin bulunduğunu, bu müşterilere ayrı önem verdiğini söyledi.

Müşterilerinden gelen talep üzerine veresiye defteri tutmaya başladığını anlatan Kay, birçok pazarcının da ( bile, dahi ) bakkallar gibi ( kabil, kabilinden, üzere ) borç defteri tutmaya başladığını, artık pazarlarda veresiye satışların giderek ( yavaş yavaş, tedricen, zamanla ) arttığını söyledi.

Vatandaşın borcunu ödeyememesi nedeniyle veresiye defterlerinin her ( değme ) geçen gün kabardığını ifade eden Kay, şöyle devam etti:

''Esnaf, son ( hatime, akıbet, payan ) 20 yılın en kötü dönemini geçiriyor. Çok zor durumdayız. Ekonomik kriz ( akse, çöküntü, buhran ) dolayısıyla vatandaşta nakit para yok. Genelde dar ve orta gelirli aileler, memur ve işçi aileleri borç yazdırıyor. Haftalık 15-25 TL arasında tutan pazar masrafını ay başında ödeme sözüyle deftere yazdırıyor. Benim bir yılda veresiye defterinde yaklaşık 10 bin TL alacağım birikti. Yaklaşık 200 kişiden alacağım bulunuyor.

Veresiye defteri de olmasa 10 kilo ( kilogram ) domatesten, 5 kilo biberden başka satamayız. Pazarcı esnafının yüzde 70'inde de veresiye defteri mevcut. Bu devirde nakit satan da sürünüyor, peşin satan da. Böyle giderse halk pazarları yok olacak. Biz malımızı peşin paraya alıyoruz ama peşin paraya satamıyoruz. Bu zarar 2 yıl devam ederse biz de bize yazdıranlar gibi veresiye defterlerine kaydımızı geçireceğiz.''

AA

Piyasalarda ramazan umudu

piyasalarda-ramazan-umudu.jpg

Okulların kapanmasıyla durgun bir seyir izleyen gıda piyasalarında, ramazan ayının yaklaşması nedeniyle hareketliliğin başladığı belirtildi. Temel gıda ürünleri fiyatlarında ramazan öncesi artış olmadığı, kanatlı eti ( hitit ) sektöründe ise yoğun ihracatın etkisiyle firmaların zamlı fiyat listelerini açıklamaya başladığı bildirildi.

AA muhabirinin bakliyat, şarküteri, bitkisel yağ ve kanatlı eti sektörü yetkililerinden aldığı bilgiye göre, 21 Ağustos Cuma günü başlayacak ramazan ayı öncesi gıda piyasalarında hareketlilik başladı.

Gıda toptancı ve perakendecilerinin, yeni ürün siparişleri verdiği, ramazan ayı süresince oluşabilecek arz sıkıntılarına karşı önlem almaya başladığı belirtildi.

Ramazanın sıcaklara rastlaması nedeniyle nohut, fasulye gibi bakliyat ürünleri ve pastırma, sucuk gibi şarküteri ürünlerine talebin önceki yıllardan daha az olması, tüketimin taze meyve ve sebzede yoğunlaşması bekleniyor.

Yetkililer, geçen yıl ramazan ayında kuraklığın etkisiyle ürün sıkıntısı yaşandığını, bunun fiyatları artırdığını, bu yıl temel gıdaya giren birçok üründe üretimin yüksek olması nedeniyle fiyatlarda artış beklenmemesi gerektiğini belirtti.

Bu yıl piyasalardaki durgunluk nedeniyle üretici firmaların fiyatları artıramayacağını söyleyen gıda toptancıları, akaryakıt fiyatlarına gelen zam dışında fiyatları artırabilecek bir unsurun bulunmadığını kaydetti.

Ramazan ayı içinde en fazla tüketilen ürünlerden olan piliç etinde ise firmaların yeni fiyat listelerini açıklamaya başladığı bildirildi. Bu yıl Kuzey Irak'a yapılan satışla ihracatın 60 milyon dolara ulaştığını anlatan sektör yetkilileri, iç piyasa talebinin de artmasıyla fiyatların yaz sezonunda önceki yıla göre daha yüksek seyrettiğini ifade etti.

Kuzu eti fiyatlarının bu yıl çok yüksek olması nedeniyle fiyat makasının açıldığına dikkati çeken yetkililer, firmaların satış fiyatlarına yüzde 4-5 oranında zam yapmasının gündemde olduğunu dile getirdi.

Yaş sebze ve meyvede ise ramazanın hasat sezonuna rastlaması nedeniyle bir fiyat artışı beklenmediği, tersine fiyatlarda bir düşüş yaşanabileceği belirtiliyor.

''GEÇEN YIL GİBİ OLMAZ''

Türkiye'de bitkisel yağ üretiminin yaklaşık yüzde 35'ini karşılayan Küçükbay Yağ ve Deterjan AŞ Satış ve Pazarlama Müdürü Kaya Büker, bitkisel yağda geçen yıl ürün yokluğu nedeniyle fiyatların anormal biçimde yükseldiğini ve ton başına 2 bin 200 dolara çıktığını, bu yıl ürünün daha iyi olmasıyla 740 dolara kadar gerilediğini ifade etti.

Ramazan öncesi fiyatları iç piyasa üretiminin belirleyeceğini, Adana bölgesindeki üretimin iyi ( dobra, yavuz, kazançlı ) olduğunu, 15 gün içinde Trakya bölgesinde rekoltenin de belli olmasıyla fiyatların netleşeceğini kaydeden Büker, ''Yurt içi üretimin beklendiği gibi olması halinde fiyatlarda yükseliş yaşanmaz. Piyasalarda zaten durgunluk var. Bu ortamda fiyat artışı beklentisi gerçekçi olmaz'' dedi.

Ayçiçeğinin litresinin rafta 3-3,2 TL arasında satışa sunulduğunu dile getiren Büker, bu yıl piyasa hareketliliğinde erzak paketlerinin etkili olacağına işaret etti.

''TALEP ZATEN YÜKSEK'' 

Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR) Başkanı Zuhal Daştan ise ramazan ayıyla birlikte fiyatlarda bir artış beklendiğini ancak, bunun çok yüksek oranda olmasını öngörmediklerini dile getirdi.

Kanatlı tüketiminin genel olarak piknik sezonunda, turizmin gelişme gösterdiği yaz aylarında ve ramazan ayı döneminde arttığını, kış aylarında ve Kurban Bayramı'na denk gelen dönemde ise azaldığını belirten Daştan, satışların yaz turizminin de etkisiyle hareketlenmekle birlikte bir önceki yılın aynı dönemine benzer düzeyde olduğunu ifade etti.

Daştan, şunları kaydetti:

''Ramazan ayıyla birlikte her sene olduğu gibi talepte ve dolayısıyla da fiyatlarda bir ( müşterek, benzer, yeksan ) artış beklenmektedir. Ancak bu sene ramazan ayının piknik ve turizm sezonuna rastlaması nedeniyle ( yüz, sebebiyle, hasebiyle ) ekstra bir talep artışı olmasını beklemiyoruz. Ramazan döneminin, yaz aylarına denk gelmiş olması nedeniyle talebe bağlı olarak fiyatlarda olağanüstü bir artış gerçekleşmesini beklemiyorum.''

ET FİYATLARI YÜKSELİYOR 

Kırmızı ette ise yaz sezonu boyunca yükselişini sürdüren fiyatların ramazan öncesinde de artacağı belirtildi.

İzmir Kasaplar Odası Başkanı Aydın Mestanlı, hayvan varlığının azalması nedeniyle özellikle kuzu etinde büyük sorun yaşandığını, küçükbaş hayvan eti fiyatlarının rekor kırdığını kaydetti. Büyükbaş hayvan etinde de yükselişin devam ettiğini ifade eden Mestanlı, ramazan ayında talebin artmasıyla fiyatlarda yükseliş grafiğinin süreceğini kaydetti.

Mestanlı, Türkiye'nin hayvan varlığını artırmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.

SICAĞIN ETKİSİ 

İzmir Ticaret Odası Gıda ve Tüketim Maddeleri İmalat ve Toptan Grubu Başkanı Ahmet Vedat Cide, bu yıl fiyatlarda tersine bir gelişme olduğunu savundu.

Her yıl ramazan öncesi, üretici firmaların bakliyat ve yağda yeni fiyat listelerini açıkladığını bildiren Cide, ''Normalde bu dönemde yağ ve bakliyat firmaları yeni fiyat listelerini açıklardı. Şu anda tam tersi bir süreç var. Bitkisel yağda yüzde 10'luk bir düşüş oldu, bakliyatta da fiyatta bir değişim olmadı. Ramazana bu fiyatlarla gireceğimizi düşünüyoruz. Çünkü artış olsaydı bugüne kadar deklare edilmiş olurdu'' dedi.

Cide, eskiden ramazan ayında bakliyat, yağ, makarna gibi ürünlerin toplu olarak alındığını, ancak yüksek enflasyonun döneminin sona ermesi ve ürün çeşitliliğinin artmasıyla insanların artık ihtiyaç doğduğu zaman alım yapmayı tercih ettiğine dikkati çekerek, ''ramazan ayının pazara etkilerine baktığınızda 'nerede o eski ramazanlar' sözünün bu alanda da doğru bir yorumlama olduğunu görürsünüz'' diye konuştu.

ESNAFIN GÖRÜŞÜ

İzmir'deki Tarihi Kemeraltı Çarşısı'nda piliç eti satışı yapan Ramazan Bedir, fiyatların yaz döneminde çok yüksek olması nedeniyle mal satmakta zorlandıklarını, tüketicinin ilk önce ürünün tazeliğine değil fiyat etiketlerine baktığını söyledi. Fiyatların ihracat nedeniyle arttığını savunan Bedir, buna tüketicinin tepki gösterdiğini kaydetti.

Çarşıda pastırma ve şarküteri ürünleri satışı yapan Erdal Kardaş ise işlerde yaz döneminde büyük düşüş yaşandığını söyledi. Ramazan ayından umutlu olduklarını, buna göre hazırlık yaptıklarını anlatan Kardaş, ''Ancak çok sıcak bir dönemde insanların sucuk, pastırma gibi ( kadar, üzere, kabilinden ) ürünleri ne kadar tercih edecek, fiyatlar düşüyor. Pastırma fiyatı geçen yıl 42 TL idi, bu yıl 40'a indirdik. 18 liralık sucuğu 12 liraya satıyoruz ama talepte bir değişiklik olmadı. Fiyatlarda ramazan nedeniyle artış olmaz, dileyen ramazan ayı içinde gelip çarşıyı kontrol etsin'' dedi.

Değirmen Bakliyat Şirketi Sahibi Abdullah Gökçel, ramazanın gelmesinin tüketimi etkilemeyeceğini savundu.

Sıcak nedeniyle insanların bakliyat yerine taze sebze tüketmeyi tercih edeceğini ileri süren Gökçel, fiyatlarda düşüş trendinin yaşandığını söyledi.

Bir çok bakliyat ürününde geçen yıl ürün yokluğu nedeniyle fiyat artışları yaşandığına dikkat çeken Gökçel, ''Fiyatlar bu yıl, ürünün iyi olması nedeniyle 2007 yılını henüz yakalayamasa da biraz geriledi. Tekrar bir yükselme olacağını sanmıyoruz. Eskiden ramazan öncesi fiyat yükselten esnaf vardı ama bu iş yokluğunda kimse ( sima, kimesne ) bunun riskini alamaz'' diye konuştu.

Ramazan ayında sıkça tüketilen ürünlerin marketlerdeki ortalama satış fiyatları şöyle:

Ayçiçek Yağı : 1 lt 3,50 TL

Zeytinyağı : 2 lt 12,50 TL

Pirinç (baldo) : 1 kg 5,25 TL

K.Fasulye : 1 kg 5,90 TL

Mercimek : 1 kg 4,90 TL

Kuru kayısı : 1 kg 14,00 TL

Kuru üzüm : 1 kg 6,25 TL

Tereyağı: : 1 kg 10,00 TL

Taze Kaşar : 1 kg 14,00 TL

B. Peynir : 1 kg 6,50 TL

Dana kuşbaşı : 1 kg 17,00 TL

S. Zeytin : 1 kg 8,50 TL

Y. Zeytin : 1 kg 10,90 TL

Yumurta : tane 0,25 TL

Sucuk : 1 kg 25,00 TL

 

Abant'ta gezi treni turları başladı

abantta-gezi-treni-turlar-balad.jpg

Doğal güzellikleriyle ünlü Abant Tabiat Parkına getirilen gezi treni, tatilciler tarafından büyük ilgi ( nazarıitibar, alaka, ilişik ) görüyor.

AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Bolu Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından üç yıl önce alınan gezi ( yolculuk, seyahat ) treni, doğal güzellikleri ile ünlü Abant Tabiat Parkında hizmet vermeye başladı.

Gezi treni 8 kilometrelik gölün çevresini yaklaşık 45 dakikada tamamlıyor. Altı vagondan oluşan ve 90 kişi kapasiteli gezi treni ile göl turu atmak isteyenlerden 2 TL alınıyor.

FAYTONLARA OLAN İLGİYİ AZALTTI 

Yurt içinden ve yurt dışından tatil için Abant Tabiat parkına gelenlerin yoğun ilgi gösterdiği faytonlara gezi trenin gelmesiyle ilgi azaldı. İşleri büyük oranda düşen faytoncular, gezi trenin gelmesiyle iş yapamaz duruma geldiklerini, faytonlar sayesinde çok sayıda kişinin evini geçindirdiğini kaydettiler.

Tatilciler ise gezi treninin Abant için çok güzel olduğunu ifade ( rapor, dışa vurum, söylem ) ederek, ''Faytonla Abant turu atmak için 30-40 TL para ödüyorduk. Şimdi sadece 2 TL ödeyerek Abant turu atıyoruz. Her hangi bir tehlikesi ve çevre kirliliği yok. Geç kalınmış çok güzel bir uygulama'' dediler.

SELDEN ZARAR GÖREN ABANT YOLU 

Bolu Çevre ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, meydana gelen ( mevrut ) sel nediyle bozulan Abant yolunun yapılması için çalışmaların devam ettiğini belirterek, ''Abant yolu kısmen ulaşıma açık durumda. Yolun yapılması için çalışmalar sürüyor. Abant'a hafta sonu tatilinde yoğun ilgi ( ilişki, nispet, ilişik ) gösteriliyor. Bu yüzden yolun bir an önce bitirilmesi gerek'' diye konuştu.

 AA

'Kontrol ettim, Deniz hamile'

kontrol-ettim-deniz-hamile.jpg

BODRUM’da tatilde olan Ebru Şallı, karnı çok büyümediği için hamile olmadığı dedikoduları çıkan Deniz Akkaya’ya sahip ( malik, mevla, iye ) çıktı: “Kontrolünü yaptım, kendisi sağlıklı ve 5 aylık hamile. Pilates yapıyor.”


Beklenen kitap çıktı

beklenen-kitap-kt.jpg

Necla Maraşlı’nın beklenen 3. kitabı “Şiir Tutmadı Bu Gece Gözlerimi” raflardaki yerini aldı.

Arka kapak:

Fransız edebiyatında “ sanatkârhane düzyazı” anlamına gelen ( mevrut ) ve “prose poetique” adıyla anılan bazı yapıtlar kaleme alındıktan sonra, edebi bir tür olarak düzyazı- şiirin ilk örneklerine “ poeme en prose” adıyla Aloysius Bertrand’ın 1842’de yayımlanan “ Gecelerin Gaspard’ı başlıklı yapıtından itibaren rastlanmaya başlanır. Mistisizm, mitler ve ironi öylesine örtünüyor ki bu reaksiyondan açığa çıkan bellek ( dağarcık, akıl, kafa ) sürçmeleri, gölge oyununa dönüşüyor.
Geçmiş ve gelecek düş odalarına taşınıyor onun dünyasında. Düşler sadece ( yalnızca, safi, hemen ) kendisi için kurgulanmış, bir ( eş, birleşik, vahit ) masa ve yazı ile kâğıt arasında süren sonsuz arbede. Kendine ayırdığı çok özel mülkiyet orası, düşle gerçek arasında tel örgüler çekilmiş yer. Aşkın hallerini eviriyor, düş ile ten çok uzak yerdeler gibi görünse de, birbirileriyle çatışma halinde görünse de, bu savaşın tek galibi aynı zamanda  “Bir karyola aldım yıllar sonra ( bilahare, ahir, ileri ) kendime. Göğe açık penceresi olan bir de oda. Burada da kalıcı değilim biliyorum, belki de hiç kalmadım, bu uçsuz bucaksız ıssızlığın içinde...”  Yolculuklara açılan bir kapının önünde gibidir. Hep başka yerdedir, başka adreste. Göçebe bir dünya çizer kendine. Aşırı duyarlığı, eksiltmeden, yorulmadan taşır heybesinde, tam “duygunun yaptığı, aklın çabucak bozduğu” yerdedir.

Yaşar Bedri



Çocuklarda hipertansiyona dikkat!

ocuklarda-hipertansiyona-dikkat.jpg

Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferah Sönmez, çocuklarda fark edilemeyen hipertansiyonun çok önemli hastalık riski oluşturduğunu söyledi.

Sönmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günümüzde çocukluk döneminde hipertansiyonun saptanmasının ve tedavisinin erişkin dönemdeki damar sertliği, kalp ve beyin damar hastalıklarının görülmesini azaltacağını, çocuklarda hipertasiyonun yetişkinlerdeki gibi baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, burun kanaması gibi durumlarda teşhis edilebileceğini bildirdi.

''Çocuklarda hipertansiyon fark edilemezse kalbe, böbreğe ve beyne kalıcı zarar verebilir'' diyen Sönmez, şu bilgileri verdi:

''Çocuklarda hipertansiyon fark edilemezse kalbe, böbreğe ve beyne kalıcı zarar verebilir. Son yıllarda özellikle çocuklarda şişmanlık, hareketsiz yaşam ve kötü beslenme alışkanlıklardaki artış nedeniyle ergenlik ( yeni yetmelik, ergenlik çağı ) döneminde hipertansiyon görülme oranı artmıştır. Hipertansiyonun erken saptanması, bu son ( akıbet, ölüm, nihai ) derece hastalık risklerine bulaşmadan tedavi edilebilecektir.''

-ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ-

Çocuklarda fark edilemeyen hipertansiyonun ve buna bağlı hastalıkların ''sinsi'' şekilde ilerlememesine neden olduğu için erken teşhisin çok önemli olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Sönmez, şöyle devam etti:

''Çocuklarda hipertansiyona neden olan böbrek hastalıkları çok sinsi belirtilerle seyretmektedir. Buna karşın iyi ( hayırlı, hayır, eksiksiz ) bir öykü ve içinde kan basıncı ölçmenin de yer aldığı, muayene ve basit bir idrar tetkikiyle kronik ( süreğen, vakayiname ) böbrek yetmezliği gelişmeden bu hastalıkların saptanması mümkün olacaktır.''

-ÇOCUKLARDA KAN BASINCI-

Çocuklarda kan basıncı yüksekliğinin yüzde 85 gibi büyük sıklıkla böbrek hastalıklarına bağlı geliştiğini, daha az sıklıkla kalp damar, hormonal ve sinir sistemi hastalıkları da kan basıncı yüksekliğine neden olduğunu söyledi.

Çocuklarda kan basıncının fiziki ( fiziksel ) muayenenin bir parçası olarak kabul edilmesi gerektiğini belirten Sönmez, sağlıklı çocuklarda yılda en az bir kez kan basıncının ölçülmesinin gerektiğini, risk faktörü varsa daha da sık ölçülmesinin önemli olacağını bildirdi.

-BEYAZ ÖNLÜK HİPERTANSİYONU VARSA-

Bazı çocuklarda sağlık personeli tarafından hipertansiyon, en uygun şekilde ölçülse de heyecana bağlı yanlış yüksek sonuçlar elde edilebildiğini vurgulayan Sönmez, ''Beyaz önlük hipertansiyonu denilen bu durumda gerçekten kan basıncının yüksek olup olmadığını anlayabilmek için yaşam içinde uyanık ve uyurken kan basıncı ölçümü yapmak doğru olacaktır'' dedi.


Bütün erkekler toplanmış!

btn-erkekler-toplanm.jpg

“Vay be” dedim kendi kendime…
Başlık “Hürriyet sit-com sunar”
Bir fotoğraf. Bembeyaz bir masanın etrafında 8 erkek.
Acaba nasıl gözüktüklerinin farkındalar mı?
“Bütün kızlar toplandık, toplandık, toplandık” şarkısı geldi birden aklıma.
Bütün erkekler toplanmışlar, Türkiye’nin en önemli gazetelerinden birini hazırlıyorlar. Bütün erkekler toplanmışlar ve en kolay mutabık kaldıkları konu neymiş biliyor musunuz? Birinci sayfa güzeli!
Çoğunu iyi tanıyorum. Bazılarıyla hukukumuz eski. Çoğunu severim, bir bölümü yaşça benden büyük, saygı duyarım.Hiçbiri tek başınayken böylesine bir sit-com yazarlığına soyunacak, böylesine maço görüntü verecek düzeyde değil. Ne oluyor bilinmez, bir araya gelince değişiveriyorlar.
O masada bir tane kadın yok.  Olmaz tabii. Birinci sayfanın sağ tarafına seçilecek güzel kadın figürüyle başlıyorsa hayat, o masada kadının işi nedir?
O masadan kadınlara ancak, ya“Örtün” denilir ya da “Soyun”
O sit-com’un yıldızları sayılırken örneğin Ferai Tınç hatırlanmaz.
Zeynep Göğüş “Out” kabul edilir.
O masanın yarattığı ve bize “Harika olan ( hasıl, vaki, kâin ) budur” diye sunduğu kadın profili örneğin Nuray Mert’i fena halde sıkıcı bulabilir. Her şey eğlence üzerine kuruludur. Hayat kısadır, sıkıcılığa ne gerek vardır?
O masada olmak isteyen diğer gazetelerin bir takım şakşakçıları da düşünceleriyle var olmak isteyen kadınları kendilerince fena benzetirler. Nihal Bengisu Karaca ve Elif Çakır bir anda Ayşe Arman’ı kıskanıyor olur. Hatta işi öylesine abartanlar vardır ki hayasızca teklif gelir:
“Siz de açın başınızı, her yere haber olun!”
Amaç görünmektir sadece. Görünür olmayı becermek yeter!
Bir de duayenler vardır.
Hıncal Abi gibi mesela. “Türban taktım gezdim” müsameresini avuçları patlayıncaya kadar alkışlar, “Bravo işte bu gazetecilik! diye. Çok değil 6-7 yıl  önce İran’a giderken mecburen taktığım türban için yazdıklarını unutuverir.
“Sen Atatürk’ün kızı değil misin Balçiçek? Çıplaklar kampına giderken de soyunacak mısın?”
O gün aleyhimde kalem oynatan duayen Cumhuriyet gazetesi yazarlarından da türban müsameresi için ses çıkmaz. Neden mi?
Çünkü türbanlılarla dalga geçmek, onların kendilerine yakıştırdıkları görüntülerine bürünüp aynada kahkahalarla gülmek serbesttir ama onları anlamaya çalışmak olmaaaaaz! Cıs cıs!
Medyada gizli çeteler de vardır. Kimin kimi öveceği, kimin kimi tu kaka edeceği bellidir. Yazılı olmayan kurallar ( kavait ) da vardır. Önce birbirleri hakkında ağızlarına geleni yazar ardından dost olur, sonra birbirlerinin sit-com tadındaki gündelik yaşam öykülerin yazarlar. Şunu içtik, bunu yedik, bunu konuştuk, onu seyrettik. Zannedersiniz biz hepimiz klan halinde yaşıyoruz.
Dönelim beyaz masaya…
O masada gündem Ertuğrul Özkök’ün deyimiyle “Lacivert takım elbiseli adamların gri gündeminden uzak bir yerden başlar.”
Birinci sayfa güzelinden.
Bu arada yeni bir şey daha öğrendim. Özkök bu sit-com’u Jerry Seinfeld gibi yönetiyormuş. Durun daha gülmeyin gerisi geliyor, Friends dizisindeki Joey karakteri gibi hızlandırıyormuş. Şimdi rahatça kahkaha atabilirsiniz. Ben gülemiyorum, acı acı gülümsüyorum. Değişen dünyayla birlikte gazetecilik de biçim mi değiştiriyor? Evet değiştiriyor ama bizdeki bir başka. Dünyada özel haber, dosya konuları öne çıkıyor, köşe yazarı mümkün olduğu kadar arka plana atılıyor. Oysa bizde her köşe yazarı bir “Celebrity!”
Örneğin Ahmet Hakan kendisine geçmiş olsun mesajı yollayanların isimlerini köşesinde yayınlayarak, o günün mesaisini bitiriveriyor. Ya da “Çaylak yazara tavsiyeler” adı altında şöyle yazabiliyor: “Köşe yazarlığı sanatsal yaratıcılık işi değildir. Kutsal bir iş yapmıyorsun. Dolayısıyla dikkat çekmekten korkma. Unutma ki hepimiz hayvanat bahçesinde en fazla dikkat çekmeyi başaran maymunluğa talibiz. Ben asla maymunluk yapmam diyeceksen, hemen uza buralardan.”
Bütün seksi gazeteciler aynı grupta toplanmış misali al gülüm ver gülüm kim en seksi anketleri falan yayınlıyor, içine Hürriyet’in sit-com yıldızlarını yerleştiriyorlar. Kimse çıkıp da demiyor ki gazetecilikle seksiliğin ne alakası var? Bembeyaz masa ve 8 erkek niye Pazar ekine manşet olmuş bilemem. “Biz eğlenerek gazete yapıyoruz” demek için herhalde. Bu bölüm okuyucuyu bilgilendirmek için… Evet zaten gazeteler hep böyle yapılır. Geyik de olur, espri de, kavga da kopar, sessizlik de hüküm sürer. O masalar Türkiye’nin aynası gibidir. Öyle olmalıdır. O yüzden de bütün erkekler toplandık masaları fena halde sıkıcıdır.
Bize dayatılan kadın imajı da kusura bakma Ayşeciğim ama, o da sıkıcıdır.
Yeni bir şey yoktur, yaratıcılıktan uzaktır.
Dünyanın en eski taktiğidir.

Not: Şimdi çeteler iş başına geçecek, aleyhime kalem oynatılacak, ya da görmezden gelineceğim, o da çetenin bir taktiğidir. Ne kıskançlığım kalacak ne o beyaz masada oturma merakım. Ben önden aydınlatayım. Bu yazı her şeye rağmen, gazetecilik mesleğine olan inancım, bütün dayatılanlara rağmen kadının sadece görüntüden ibaret olmadığına dair düşüncemi anlatabilmek ve medyada benim gibi düşünenlerin de az olmadığını söylemek için yazılmıştır.


TEM Otoyolu'nda can pazarı

tem-otoyolunda-can-pazar.jpgTem Otoyolu Kurtköy Mevkii'nde dikkatsiz bir sürücünün sebep olduğu kazada otoyol can pazarına döndü. 3 aracın birbirine girdiği kazada 1 kişi öldü 4 kişi yaralandı.

Edinilen bilgiye göre; kaza ( kaymakamlık, ilçe, yargı ) TEM otoyolu Kurtköy Mevkii'nde meydana geldi. 06 JC 176 plakalı araç sürücüsü bir anlık dikkatsizliği sonucu önünde seyreden 34 TT 9343 plakalı araca çarptı. Kaza sonrası yavaşlayan iki araca da arkadan hızla gelen 34 TL 6246 plakalı araç çarptı. 3 aracın birbirine girdiği kazada 5 kişi yaralandı. Yaralılar olay yerine ( namına, adına, alegori ) sevk edilen ambulans ve itfaiye ( itfaiye aracı ) ekipleri tarafından çevredeki hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Gizem Gülçen Soydan (18) ise tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.

Kaza nedeniyle bir ( yek, sadece, eş ) süre trafiğe kapanan yol ise yaralıların hastaneye gönderilmesinden sonra tekrar açıldı. Görgü tanıkları kazanın hız yapan bir sürücünün önce önündeki otomobile yandan daha sonra ( ileri, bilahare, ahir ) da başka bir ( yek, sadece, müşterek ) otomobile arkadan çarpmasıyla meydana geldiğini söylediler.

Kazayla ilgili ( alakadar, dayalı, ait ) soruşturma başlatıldı.

Cihan

Cimri kocaya mahkemeden şok karar

cimri-kocaya-mahkemeden-ok-karar.jpgYargıtay Genel Kurulu, bir kadının maaşına el ( namahrem, aşiret, il ) koyup çay parası dahi vermeyen, kırılan bir çay bardağının bile hesabını soran kocası aleyhine açtığı boşanma davasını onadı. Koca tazminat ve mahkeme masraflarını da ödeyecek

Milliyet'in haberine göre Ankara 8. Aile Mahkemesi, bir ilke ( öge, unsur, umde ) imza atarak, Adalet Bakanlığı’nda çalışan bir çiftin boşanma davasında, kadının kocasından “ekonomik şiddet” gördüğü gerekçesiyle kadın lehine boşanma kararı verdi. Kadının maaşına el koyan, çay parası dahi vermeyen kocanın tazminat ödemesine ilişkin karar, koca temyize gidince Yargıtay’dan döndü.

Ancak Aile Mahkemesi hâkimi Eray Karınca kararında direnince karar yeniden yüksek yargıya gitti. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da mahkemenin kararını onadı.
Dava konusu olay ( hikâye, hadise, fenomen ) şöyle gelişti:

Davacı kadının iddiaları

34 yıllık evli olan ve Adalet Bakanlığı’nın farklı birimlerinde çalışan M.Ö. ile S.Ö. maddi ( maddesel ) konularda anlaşmazlık yaşadı. Bir süre önce emekliye ayrılan kadın, çalışırken emekli aylığı bağlanınca da kocası M.Ö.’nün gelirine el koyduğunu, kendisine çay parası dahi vermediğini iddia etti.

Ankara 8. Aile Mahkemesi’nde görülen davada kadın, “kendisini hastalığı döneminde otomobiliyle hastaneye götürmediğini, ilgi göstermediğini, hastaneye giderken üzerinde bir taksiye verecek kadar para bulunmadığını, içeceği çay parasını hesaplamasına neden olduğunu, eşinin kırılan bir çay bardağının bile hesabını sorduğunu, parasını kendisinin kullanmak ( istismar etmek, işletmek, kullanıvermek ) istemesi durumunda ise davalının ‘herkes kendi ( öz, zat ) ihtiyacını karşılayacak’ dediğini” iddia ederek, kocasından boşanmak istediğini belirtti.

Mahkeme, boşanmaya karar verirken, maddi baskı yaparak “ekonomik şiddet” uyguladığı kanaatine vardığı kocanın 2 bin 500 TL tazminat ile dava masraflarını da ödemesine hükmetti.

Tutumluluk gerekçesiyle ret

Ancak koca M.Ö. temyiz başvurusu yapınca, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “şiddetin ispatı olmadığı” gerekçesiyle kararı bozdu. Dairenin 1. Başkanvekili Zeki Akar bozma gerekçesinde şöyle dedi:

“Emekli olan iki küçük memur çalıştıkları dönemde yaptıkları tasarruflar ile ev, yazlık ve otomobil sahibi olmuşlardır. Ankara’da kendi evlerinde oturmaktadırlar. Eğer bu evi yaptıkları tasarrufla almamış olsalardı ayda asgari 500 TL kirada oturmak zorunda kalacaklardı. Yani emekli maaşlarının yarısını ev kirası vereceklerdi. Kalan parayla zor geçineceklerdi. Tutumlu olmalarını yadırgamak ve bunu boşanma sebebi saymak mümkün mü? Tabii ki değil.”
Karar, yeniden yerel mahkemeye döndü, hâkim Eray Karınca ise ilk kararında direndi ve Yargıtay’a yeniden gönderdiği gerekçeli kararında şöyle dedi:

‘Erkeğin cimriliği somut’

“Bu durumun aynen gözün morartılması, kolun bacağın kırılması gibi gözlenmesi olanaklıdır. Yargıtay’la aramızdaki temel ayrılık her ne kadar ilk bakışta ispat hukukuna ilişkin gibi gözükmekteyse de özde fiziksel şiddete yoğunlaşılıp ekonomik şiddetin gözden kaçırılmasından kaynaklanmaktadır...
Davacı kadının hastalığı döneminde taksi parasını dahi ödeyememesi, davalı erkeğin cimriliği nedeniyle onu otomobiliyle hastaneye götürmeyişi, tanıkların somut ve görgüye dayalı bilgileridir.

O halde, uzun yıllar eşinin aşırı hesaplı ve cimrilik ölçüsündeki tutumluluğuna dayanmak zorunda kalan kadının, ekonomik ve sosyal alanda özgür ve rahat yaşamak ve ekonomik şiddetten kurtulmak için açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği inancıyla önceki kararımızda direnilerek, aşağıdaki yargı kurulmuştur.”

Örnek bir karar

Karar bu kez Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. 13 Mayıs tarihinde davayı karara bağlayan Yargıtay Genel Kurulu, Ankara 8. Aile Mahkemesi’nin kararını onadı. Böylece “ekonomik şiddet”e dayalı boşanma davasında örnek bir karar, Türk hukuk sisteminde yerini almış oldu.

MTV'de son 5 gün

mtvde-son-5-gn.jpg

Motorlu taşıtlar vergisinin (MTV) ikinci taksidini ödemede son ( nihayet, hitam, payan ) 5 güne girildi.

Kanun gereği Motorlu Taşıtlar Vergisi ödemeleri vergi tahsilatına yetkili ( salahiyettar, salahiyetli, mezun ) bankalar ile vergi ( algı, mevhibe ) dairelerine yapılabiliyor.

Ödemeler Gelir İdaresi Başkanlığının internet ( genel ağ ) sayfasına girilerek kredi kartıyla da gerçekleştirilebiliyor.

AA

Dubai'den ekonomiye 20 milyar dolarlık destek

dubaiden-ekonomiye-20-milyar-dolarlk-destek.jpg

Dubai Finans Departmanı Genel Müdürü Abdurrahman El Salih'e göre fon, emirliğin kalkınmasında stratejik öneme sahip projeler yürüten hükümet ve hükümet bağlantılı birimlere ticari bazda kredi verecek.
Arabianbusinesss.com'a konuşan yetkili, prensip ( ilke ) olarak kime, nasıl ve ne zaman ( çağ, hin, dönem ) yardım ettiklerini açıklamadıklarını fakat Dubai hükümetine ait emlak devi Nakheel gibi şirketlerle yakından çalıştıklarını belirtti.
El Salih, belirlenen çerçevede tüm şirketlerin destek verilmeden önce incelendiklerini söyledi.

Yetkili ayrıca bunun geçmişte aşırı borçlanan şirketler için bir 'kurtarma operasyonu' olmadığını vurguladı.
Hükümetin bu şirketleri sadece operasyonlarına devam ( parça, kesilmeme, sürme ) edebilmesi ve yakın zamandaki yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için desteklediği belirtildi.
Bu yılın başında açıklanan ve küresel krizin ekonomi üzerindeki etkisini hafifletmeyi amaçlayan 20 milyar ( bilyon ) dolarlık bononun 10 milyar ( bilyon ) dolarlık kısmını BAE merkez ( tarz, özek, biçim ) bankası satın almıştı.
Dubai hükümetinin halen kalan 10 milyar ( bilyon ) dolarlık kısmına alıcı bulmak için çaba sarf ettiği öğrenildi.

CİHAN

3G kurumların iş yapma biçimlerini değiştirecek

3g-kurumlarn-i-yapma-biimlerini-deitirecek.jpg

Uzun süredir kamuoyunun ve telekomünikasyon sektörü gündeminin ilk sıralarında yer alan ve 30 Temmuz Perşembe günü başlayacak 3G teknolojisi, GSM hatları üzerinden pek çok farklı uygulama kullanılmasına olanak verirken, kurumsal bazda da önemli yenilikler getiriyor.

3G teknolojisiyle, şirketlerin iş yapış biçimlerinde değişiklikler yaşanacak. Daha geniş bant genişliği gerektiren uygulamaların mobil cihazlarla kullanılabilmesiyle, kurumların saha ekiplerinin daha ''etkin'' iletişim sürecine sahip olması ve firmaların iş süreçlerinin hızlanması, etkinliklerinin artması bekleniyor.

ZyXEL Türkiye Genel Müdürü Vefa Tarhan, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, 3G'nin, özellikle kurumsal çözümlerde zaman ve maliyet açısından önemli fayda sağladığına işaret ederek, 3G ile kablolu bağlantının olmadığı yerlerde yüksek hızlı internet iletişiminin olanaklı hale geleceğini, bunun, hareket halindeki taşıt veya şehir dışı inşaat sahalarında internet ve veri iletişimini kolaylaştıracağını belirtti.

Tarhan, özellikle uzak noktalardan görüntü taşımanın, bu bilgileri depolamanın, paylaşmanın mümkün olacağını ve sürekli online görüntülü iletişim sağlanacağını dile getirerek, şu bilgileri verdi:

''Örneğin, sunulan eğitim videoları mobil cihazlarla izlenebilecek, yüksek bant genişliği gerektiren uygulamalar mobil ( taşınabilir, hareketli ) olarak kullanılabilir hale gelecek. Ambulanstan hastanın ön analizleri, görüntüleri, tomografileri hasta, hastaneye ulaşmadan gönderilebilecek ve hastane gerekli ön hazırlığı yapmış olabilecek. Bir anlamda 3G ile kurumsal alanda iş yapma biçimlerinin çerçevesi yeniden çizilecek. 3G teknolojisi pratik kullanım avantajı nedeniyle iş hayatında hem zaman hem de maliyet kazanımları sağlayacağı için birçok kurum tarafından tercih edilecektir.''

3G'yle birlikte, ofisten yapılabilen işlerin evden, seyahat ederken, tatildeyken de yapılabilir hale geleceğini anlatan Tarhan, bu teknolojinin, ''home office'' kavramı ve mobil ofislerin yaygınlaşmasına öncülük edeceğini söyledi.

Vefa Tarhan, 3G'nin, ADSL'de olduğu gibi BT pazarına hareket getireceğini hatırlatarak, şöyle devam ( parça, bitmeme, sürme ) etti:

''ADSL nasıl interneti anlamlı kıldı ve bu sayede PC ve çevre birimleri satışlarını çok büyük ölçüde artırdıysa, 3G de oluşturacağı mobilite ile video, ses ve kablodan bağımsız kapsama alanıyla bilişim pazarını genişletecektir. Bunu yalnızca bireysel gelişmiş cep telefonları anlamında düşünmemek gerekir. Kurumlar, 3G destekleyen çözümleri hızlı bir şekilde ve yoğun olarak bünyelerine adapte edecek. Sektörlerdeki rekabet bunu zorunlu kılacak. Diğer yandan, mobil geniş bant uygulamaları üzerinden yazılım geliştiren firmaların sayısı artacak, bu da yeni bir istihdam sahası oluşturacak.'

''PERAKENDE ÖZELİNDE ÖNEMLİ FAYDA SAĞLAYACAK'' 

Inveon Yönetici Ortağı Yomi Kastro da, 3G teknolojisinin altyapısal anlamda getirdiği 2 değişikliği, ''yüksek hızda ve büyük miktarda kablosuz veri transferine olanak sağlanması'' ve ''standart GSM teknolojisine göre daha detaylı lokasyon belirleyebilme kabiliyeti'' olarak sıraladı.

Kastro, bu değişikliklerle birlikte sunulabilecek servisler arasında en fazla gündeme gelenlerin, mobil video konferans, görüntülü konuşma, mobil video izleme, lokasyon bazlı pazarlama servisleri olduğunu kaydetti.

Özellikle lokasyon bazlı pazarlama servislerinin, perakende sektörü özelinde önemli fayda sağlayacağı görüşünü dile getiren Kastro, ''Bulunduğunuz noktanın daha isabetli algılanmasıyla, o sokağa ya da o AVM'ye özgü, doğrudan promosyon aktiviteleri yakın zamanda tanık olacağımız sonuçlardan biri olacaktır'' dedi.

Kastro, mobil iş uygulamalarında Pocket PC veya Smartphone (akıllı telefon) cihazları üzerinde çalışan satış takibi ve yönetimi uygulamalarının artığını, şirketlerin kurumsal yazılım sistemlerinin uzantısı olarak, bu sistemlerle etkileşimli çalışabilecek, yöneticileri odağına alan mobil iş uygulamalarının yaygınlaştığını anlattı.

Artık birçok web tabanlı uygulamanın, mobil uzantısı olduğuna işaret eden Kastro, geniş saha ekibi olan ilaç ve hızlı tüketim ürünleri sektörleri ile operasyonel gereklilik sebebiyle lojistik sektörü için mobil çözümlerin rekabet ( yarış, yarışma, rakiplik ) avantajı sağladığını, ofis dışında geçirilen ''iş zamanı''nın artmasıyla, her sektörde mobil teknolojilerin üstünlük sağlayacağını belirtti.

Kastro, ''Bu anlamda 3G, kurumların iş yapma biçimlerinde önemli değişiklik ve yeniliklere yol açacak. Özellikle web tabanlı olarak başarı gösteren kurumsal servislerin tamamının çok hızlı bir şekilde mobil platforma taşınacağını öngörüyoruz. Ardından mobile özgü olarak, lokasyon belirleme, sürekli online olma, mekan bağımsızlığı avantajlarını çok iyi kullanan kurumsal mobil servislerin olgunlaşması kaçınılmaz. Bunlara bağlı olarak mobil reklamcılığın da ( dahi, bile ) yeni sistem düzeniyle yükselişe geçeceğini söyleyebiliriz'' diye konuştu.

3G ile gelen hızlı internetin, mobil iş uygulamaları kullanımında yalnızca birkaç ay içinde yüzde 100'ün üzerinde artışa yol açacağına dikkati çeken Kastro, şöyle devam etti:

''Eskiden mobil internet bağlantısı yavaşlığı ve problemleri sebebiyle, mobil iş uygulamaları genellikle 'disconnected', bir diğer ifadeyle 'bağlantısız' olarak çalışırdı. Günün sonunda verilerini senkronize ederdi. Ama önce EDGE altyapısı ve kapsama alanının genişlemesi, şimdi de 3G'nin gelmesiyle birlikte mobil uygulamaların 'always-connected', yani 'her zaman bağlı' yönündeki mimarilerle geliştirildiğini söyleyebiliriz. Hatta çeşitli mobil uygulamaların cihaz üzerinde çalışan bir yazılım yerine, internetle erişilen bir web uygulamasına dönüştüğünü söylemek de mümkün. Bu da birçok işlemi eskisine göre çok daha gerçek zamanlı yapmaya izin veriyor.''

''İŞ HAYATI, MOBİL UYGULAMALARLA HIZ KAZANIYOR'' 

Bircom Üst Yöneticisi (CEO) Burçin Bircanoğlu ise 3G teknolojisiyle birlikte GSM şebekelerinden daha yoğun ve katma değerli olarak yararlanılabileceğini vurgularken, 3G'nin kurumlara alternatif erişim çözümleri sunacağını söyledi.

Günümüzde yedekleme amaçlı kullanılmakta olan GPRS/EDGE erişim çözümlerinin yerine, 3G ile karasal erişim hızlarına alternatif olabilecek, karasal erişimin yerini alabilecek hızlarda erişim olanakları sunulduğunu kaydeden Bircanoğlu, ''İletişimde belirli kalite eşiğinin altı kabul görmüyor. İnsanlar konuşurken kesintilere, parazitlere tahammül edemiyor, veri iletişiminde sorun yaşamak istemiyor. 3G bu anlamda önemli değişiklikleri beraberinde getiriyor'' diye konuştu.

Bircanoğlu, 3G sayesinde yüksek bant genişliği gerektiren mobil uygulamaların cep telefonu ve mobil cihazlardan kullanabileceğini vurgulayarak, mobil ofis uygulamasıyla uzaktan çalışma olanağının arttığını, bunun da, iş dünyasının yeniden şekillenmesine yol açarken, mobil cihaz ve servislerin ofislere bağımlılığı azalttığını anlattı.

Mobil uygulamalar sayesinde iş hayatının hız kazandığını belirten Bircanoğlu, ''Bu hız şirketlere yüksek dinamizm katıyor. İşleri gerçekleştirmede en değerli kaynağın yani zamanın değerini ön plana çıkarıyor. Mobil cihazlar sayesinde fuar, yurt dışı seyahati gibi mecburen ofisten uzakta geçirilen zamanlarda ofis imkanlarına hız ve bant genişliği sınırlaması olmaksızın erişebiliyor olmak çok büyük bir kolaylık sağlıyor'' dedi.

AA

Yurtiçi Kargo'dan eğitime destek

yurtii-kargodan-eitime-destek.jpg

1998 yılında sınırlı olanaklarla eğitim görmeye çalışan köy çocuklarına yardım eli oluşturmak amacıyla kurulan İlköğretim Okullarına Yardım Vakfı- İLKYAR’ı yıllardır aralıksız destekleyen Yurtiçi Kargo, İLKYAR’ın “YİBO” projesi çerçevesinde 5000 çift spor ayakkabıyı Anadolu’ya taşıdı.

Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü’nün onayıyla İLKYAR tarafından seçilmiş yatılı ilköğretim okullarına destek ( koltuk, dayanak, takviye ) kapsamında Finspor tarafından temin edilen 5.000 çift spor ayakkabı, Yurtiçi Kargo tarafından Iğdır Aralık Gödekli Köyüne, Hasanhan Köyüne, Iğdır Aralık, Karakoyunlu, Tuzluca, Yaycı, Gaziler Yatılı okullarında okuyan öğrencilere, Kars Kağızman, Erzurum Horasan, Pasinler; Erzincan Tercan; Sivas İmralı’daki yatılı çocuklara dağıtıldı.

2008 yılında da Çanakkale Yenice; Balıkesir Bigadiç ve Sındırgı, Bursa Keles, Kastamonu ve Çorum’daki Yatılı Okullardaki çocuklara 7 bin çift spor ayakkabısı, yine İlkyar aracılığıyla Yurtiçi Kargo tarafından dağıtılmıştı.

Baklavacılar ramazanı bekliyor

baklavaclar-ramazan-bekliyor.jpg

Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği (BAKTAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım, ramazan ayında baklava satışlarının artabileceğini ancak, geçmiş ramazanlara denk bir satış olmayacağını kaydetti.

''İnsanların morali yerinde olursa bizim işimiz daha iyi oluyor ama ( fakat, lakin, amma ) ileriyi rahat göremedikleri zaman tüketimi kısıyor. Bu kısmanın en başında da baklava geliyor'' diyen Yıldırım, ramazanın piyasaya nefes aldıracağını ancak, geçen ramazanlara göre eşdeğer bir satış olmayacağını düşündüğünü anlattı.

Mehmet Yıldırım, ''Sebebine gelince, ekonomik krizin psikolojik etkileri hala ( bibi ) tüketicinin üzerinden kalkmadı. Bir de havalar sıcak onun da tabii ki etkisi olacak. Bugün alternatifler de çok fazla. Meyvenin bolluğu, havanın sıcak olması baklava tüketimini etkileyecektir ama ne olursa olsun bu bizim kültürümüz... Baklava hala tatlılar içinde önceliğini koruyor'' dedi.

2008 sonunda Türkiye'de günlük 500 ton baklava tüketilirken, krizde bunun en az ( dar, eksik, yufkalık ) yüzde 30 oranında düştüğünü ve günlük 350 tona gerilediğini belirten Yıldırım, ''Ramazanda şu andaki duruma göre satışlarda 4 misli artış bekliyoruz. Bu 4 misli artış da günlük bin 400 tona denk geliyor. Geçmiş ramazanlarda ise bu artış normaldeki tüketimin 5-6 katı oluyordu'' dedi.

Mehmet Yıldırım, baklava ihracatının da gerilediğini, 2008 yılında 2 milyon 163 bin dolarlık baklava ihracatı gerçekleştirilirken, 2009'un ilk yarısında ulaşılan rakamın 734 bin dolar seviyelerinde olduğunu bildirdi.

''AB HAYALİ GERÇEK OLURSA BİZİM SEKTÖRÜMÜZDE PATLAMA YAŞANIR'' 

İhracat yapılan ülkelerin başında Yunanistan, Amerika ve Rusya'nın geldiğini söyleyen Yıldırım, ihracatla ilgili yaşadıkları soruna ilişkin olarak ( namına ) da şunları kaydetti.

''Baklava, taze tüketilmesi gereken ( müstelzim ) bir ürün. Ürün sevkıyatında bazı sıkıntılar olduğu için ihracatta arzu ettiğimiz rakamlara çıkamıyoruz. Ürünler bazen yerine ulaşana kadar bir haftayı buluyor ve baklavanın özelliğini kaybetmesine sebebiyet veriyor. AB hayali gerçek olursa bizim sektörümüzde patlama yaşanır. Bizde genelde gece üretim yapılır. Ürün çıkar çıkmaz yola koyulur ve Romanya'ya, Yunanistan'a, Bulgaristan'a aynı gün içerisinde dağıtılabilir. Bizim baklavamız ciddi manada pazar bulur. Ülkemizde yapılan baklavanın lezzetinin dünyada eşi benzeri yok. Baklava dünyanın her yerinde beğeniliyor. Araplar kilo kilo alıp götürüyorlar.''

''KRİZ VARSA ÇARE DE VAR'' 

Son bir senede baklava fiyatlarında artış söz konusu olmadığını ifade ( anlatım, tabir, söylem ) eden Yıldırım, ''İşçiliğin artmasından dolayı ramazanda zam yapmayı düşünen arkadaşlar vardı. Şu anda onları da durdurduk. 'Kriz Varsa Çare de Var' kampanyasının destekçisiyiz. Kampanyayı desteklemek adına 'indirime gitmiyoruz bari zam yapmayalım' dedik. Zam kalktı'' şeklinde konuştu.

AA

 

'Şahan ile Beren birlikte olamaz'

ahan-ile-beren-birlikte-olamaz.jpg

OYUNCU sevgilisi Beren Saat’ten, Aşk-ı Memnu adlı dizinin sezon finalinde Kıvanç Tatlıtuğ ile öpüştüğü gerekçesiyle ayrıldığı söylenen Bülent İnal, önceki gün eski sevgilisi hakkında konuştu.

GAZETE HABERTÜRK-SEÇKİN ŞENVARDAR

Oyuncu İnal, geçtiğimiz günlerde bir ( benzer, ancak, yalnız ) alışveriş merkezinde komedyen Şahan Gökbakar ile görüntülenen eski ( emektar, kadim, sabık ) aşkı Beren Saat’e sahip ( mevla, malik, iye ) çıktı. Saat ile Gökbakar’ın aşk yaşadığı haberlerine inanmadığını söyleyen Bülent İnal, “Bu haberlere gülüp geçtim. Onların aşk yaşayacağını düşünmüyorum” dedi. İnal, “Kulaklarımı dedikodulara kapadım. Bir aydır buralarda yoktum. Tuğba Büyüküstün’le görüşmüyorum. Aramızda bir ( benzer, yek, bir kez ) şey yok” diye konuştu.

 


Almanya out Rusya ve Libya in!

almanya-out-rusya-ve-libya-in.jpgTürkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine göre, yılın ilk yarısında kurum aracılığıyla yurt ( mekân, memleket, emlak ) dışına gönderilen işçi sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 48,8 azalarak, 18 bin 99'a indi.

AA muhabirinin İŞKUR'un istatistiklerden derlediği bilgiye göre, 1961 yılında Almanya ile başlayan gurbetçilerin yolculuğu, zaman içinde Doğu Avrupa, Türk cumhuriyetleri ve Arap ülkelerine yöneldi.

2000 yılında 13 bin 645 olan yurt dışına gönderilen işçi sayısı, bu yıldan sonra sürekli arttı ve 2006 yılında 81 bin 379'a ulaştı. 2007'de 75 bin 268'e düşen gurbete giden işçi sayısı, 2008'de yüzde 23,4 azalarak 57 bin 652'ye geriledi.

Kurum aracılığıyla yurt dışına gönderilen işçi sayısındaki düşüş, bu yıl da ( dahi, bile ) devam etti. Yılın ilk yarısında yabancı ülkelere giden işçi sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 48,8 azalarak, 18 bin 99'a indi.

Türkiye, bu dönemde en fazla ( şu denli, zait, okkalı ) işçiyi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60,5'lik düşüş yaşanmasına rağmen Rusya'ya gönderdi. Yılın altı ayında 4 bin 94 işçinin gönderildiği Rusya'yı, 4 bin 18 işçiyle Libya izledi. Suudi Arabistan, Türkmenistan ve Irak, binden fazla kişiyi işçi olarak gönderdiğimiz ülkeler oldu.

Kurumun 29 ülkeye gönderdiği işçi sayısı azaldı, 15 ülkeye gönderdiği işçi sayısı ise arttı.

Kurum kayıtlarına göre, Türk işçilerinin yılın ilk 6 ayında gönderildikleri ilk 10 ülke ve önceki yıla göre değişim oranı şöyle:

ÜlkeİşçiDeğişimsayısı(Yüzde)
Rusya4.094-60,
5Libya4.01822,3
Suudi Arabistan1.581-59,2
Irak1.421-51
Türkmenistan1.13298,2
Katar569-68,2
Almanya559-23,2
Kazakistan533-84,5
Cezayir53215,9
Umman452169

AA

Pakistan'da deprem

pakistanda-deprem.jpgPakistan'ın kuzeyinde 5,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu (USGS), depremin merkez ( biçim, tarz, özek ) üssünün, ülkenin kuzeybatısındaki Svat vadisinde bulunan ( kâin, mevcut ) Mingora kentinin 77 kilometre doğusu olduğunu açıkladı.

Depremin, başkent İslamabad'da da ( dahi, bile ) hissedildiği belirtildi.

Depremde ilk belirlemelere göre ölen ya da ( dahi, bile ) yaralanan olmazken, deprem herhangi ( rastgele ) bir hasara yol açmadı.

AA

Arzum Onan hala kraliçe gibi

arzum-onan-hala-kralie-gibi.jpg

GÜZEL oyuncu Arzum Onan, yıllar sonra ( bilahare, ileri, ahir ) ilk ( evvel, ön ) kez ( su, sefer, nöbet ) bikinili görüntülendi. Bodrum Torba’da eşi Mehmet Aslantuğ, oğlu Can ve arkadaşlarıyla tatil ( dinlenme, dinlence ) yapan ( fail, karşılayıcı, yaratıcı ) 35 yaşındaki Onan’ın düzgün fiziği dikkat çekti. Aslantuğ teknesinde yeni ( henüz, gıcır, dünkü ) filminin senaryosunu yazarken, Arzum Onan bol bol denize girip yüzdü.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN


İşte Yalın'ın sevgilisi

te-yalnn-sevgilisi.jpg

“BEN Bugün” isimli yeni albümünün konser turnesi nedeniyle yoğun günler yaşayan Yalın, geçen yıldan beri birlikte olduğu Polonyalı manken sevgilisi Carolina Rygielska’yla ilk kez aynı karede görüntülendi. Milliyet Cafe'nin görüntülediği çift,  beklemedikleri bir ( yeksan, bir kez, birleşik ) anda fotoğraflarının çekildiğini görünce panikledi. Polonyalı model yüzünü saklamaya çalışırken Yalın da ( bile, dahi ) “Artık ilişkinizi saklamıyorsunuz, değil mi?” sorusuna karşılık “İyi akşamlar” demekle yetindi.


Sanat Otobüsü yollarda

sanat-otobs-yollarda.jpgYaklaşık 6 yıldır İzmirli çocuk ve gençlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan ve yüz binlerce İzmirli'ye ulaşan Gezici Sanat Otobüsü, ESHOT Genel Müdürlüğü atölyelerinde dizayn edilen yepyeni bir araçla yoluna ( için ) devam ediyor. Sahnesi daha geniş olarak tasarlanan yeni otobüsün ilk ( evvel, ön ) durağı İzmir Büyükşehir Belediyesi Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Çiğli Eğitim Parkı oldu. Yaz kursuna katılan öğrenciler, üzeri sanatçı figürleri ile süslenen yeni Gezici Sanat Otobüsü'nde sergilenen müzik dinletisi ve Düşüne Taşına adlı çocuk tiyatrosunu büyük bir zevkle izlediler. Soru- cevap ( yanıt, karşılık ) şeklinde çocuklarla konuşan tiyatro sanatçıları, sergiledikleri oyunları ile minik öğrencileri hem düşündürüp hem de eğlendirdiler. Sanat etkinliklerini daha geniş kitlelere yaymak, etkinliklere ulaşmakta zorluk çeken kentlilerin ayağına götürmek için hizmet ( ihtimam, iş, görev ) veren Gezici Sanat Otobüsü, önümüzdeki ekim ayından itibaren ilköğretim okulları ile liselerde gösterilerine devam edecek.

5 kadından biri işyerinde ilişki yaşıyor

5-kadndan-biri-iyerinde-iliki-yayor.jpgKrizle beraber ofiste geçen saatler uzayınca, iş aşkları da arttı. Avustralya'da her 5 kadından biri, iş arkadaşıyla ilişki yaşıyor.

Dünyaca ünlü kadın dergisi Women's Health tarafından yapılan bir araştırma, Avustralya'da her 5 kadından birinin işyerindeki çalışma arkadaşlarına âşık olduğunu ortaya çıkardı. 671 kadın incelenerek yapılan araştırmada kadın çalışanların yüzde 19'unun geçmişte bir iş arkadaşlarıyla ilişki yaşadığı, yüzde 16'sının ise halen iş ortamında tanıştığı bir erkekle ilişki sürdürdüğü belirtildi. Araştırma ayrıca işyerinde ilişki yaşayan kadınların üçte birinin iş arkadaşlarıyla, yüzde 6'sının ise patronlarıyla beraber olduğunu ortaya koydu. Psikolog ve ilişki terapisti Traci Coventry, araştırmayı yorumlarken, "Çalışan insanlar genellikle sabah saatlerinden akşamın ilerleyen saatlerine kadar ofiste oluyor. Bu sebeple sosyalleşebilecekleri başka bir ( eş, vahit, benzer ) ortam içine giremiyorlar. Özellikle ekonomik kriz döneminde artan çalışma saatleri çalışma arkadaşları arasındaki ilişkileri oldukça artırdı" sözleriyle değerlendirdi.

OFİSTEKİ SAATLER UZAYINCA...
Avustralya'da çiftlere danışmanlık hizmeti sunan "Relationships Australia" isimli kurum yetkilisi Anne Hollands ise, 'ofis aşkları'nı yorumlarken, insanların pek çok şeyi paylaştığı iş arkadaşlarıyla ilişki kurmasının, bir barda tanıştığı ve belki ( ihtimal ) de ortak yönleri bulunmayan kişilerle ilişki kurmasından daha ( elan, henüz ) kolay olduğunu vurguladı ve "İşler kötü gittiği takdirde kişinin kariyeri zedelenebilir" uyarısında bulundu.

Adana beşik gibi

adana-beik-gibi.jpgAdana'nın Kozan ilçesinde, gece ( akşam, tün, şeb ) saatlerinde iki sarsıntı meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, saat 00.47'de 3.4, saat ( vakit, zaman, sayaç ) 05.27'de ise 2.6 büyüklüğünde merkez üssü Kozan olarak belirlenen iki sarsıntı kaydedildi.

İlçede 24 Temmuz Cuma gününden itibaren en şiddetlisi 4.6 büyüklüğünde olmak ( yetişmek, tamamlanmak, tutulmak ) üzere şu ana kadar 20 deprem kaydedildi. Kızılay, sarsıntıları dikkate alarak bölgeye ''öncü haberleşme ekibi'' sevk etmişti.

AA

Sigara yasağına karşı eylem başlattılar

sigara-yasana-kar-eylem-balattlar.jpgSakarya Caddesi esnaf ve çalışanları, halk arasında sigara yasağı olarak bilenen genişletilmiş 5727 sayılı sigara yasağını Sakarya Caddesi'nde "Sigaraya da yasağına da karşıyız" pankartları ile protesto etti.

Sigara yasağının başlamasıyla beraber esnafların eylemleri de ( bile, dahi ) devam ediyor. Ankara'nın en işlek caddelerinden biri olan Sakarya Caddesi'nde sigara yasağı nedeniyle toplanan esnaf çeşitli sloganlarla yasağı protesto etti. Bir çok vatandaşında destek verdiği eylem olaysız bir biçimde sona erdi.

ANKA