30 Temmuz 2009 Perşembe

Bütün erkekler toplanmış!

btn-erkekler-toplanm.jpg

“Vay be” dedim kendi kendime…
Başlık “Hürriyet sit-com sunar”
Bir fotoğraf. Bembeyaz bir masanın etrafında 8 erkek.
Acaba nasıl gözüktüklerinin farkındalar mı?
“Bütün kızlar toplandık, toplandık, toplandık” şarkısı geldi birden aklıma.
Bütün erkekler toplanmışlar, Türkiye’nin en önemli gazetelerinden birini hazırlıyorlar. Bütün erkekler toplanmışlar ve en kolay mutabık kaldıkları konu neymiş biliyor musunuz? Birinci sayfa güzeli!
Çoğunu iyi tanıyorum. Bazılarıyla hukukumuz eski. Çoğunu severim, bir bölümü yaşça benden büyük, saygı duyarım.Hiçbiri tek başınayken böylesine bir sit-com yazarlığına soyunacak, böylesine maço görüntü verecek düzeyde değil. Ne oluyor bilinmez, bir araya gelince değişiveriyorlar.
O masada bir tane kadın yok.  Olmaz tabii. Birinci sayfanın sağ tarafına seçilecek güzel kadın figürüyle başlıyorsa hayat, o masada kadının işi nedir?
O masadan kadınlara ancak, ya“Örtün” denilir ya da “Soyun”
O sit-com’un yıldızları sayılırken örneğin Ferai Tınç hatırlanmaz.
Zeynep Göğüş “Out” kabul edilir.
O masanın yarattığı ve bize “Harika olan ( hasıl, vaki, kâin ) budur” diye sunduğu kadın profili örneğin Nuray Mert’i fena halde sıkıcı bulabilir. Her şey eğlence üzerine kuruludur. Hayat kısadır, sıkıcılığa ne gerek vardır?
O masada olmak isteyen diğer gazetelerin bir takım şakşakçıları da düşünceleriyle var olmak isteyen kadınları kendilerince fena benzetirler. Nihal Bengisu Karaca ve Elif Çakır bir anda Ayşe Arman’ı kıskanıyor olur. Hatta işi öylesine abartanlar vardır ki hayasızca teklif gelir:
“Siz de açın başınızı, her yere haber olun!”
Amaç görünmektir sadece. Görünür olmayı becermek yeter!
Bir de duayenler vardır.
Hıncal Abi gibi mesela. “Türban taktım gezdim” müsameresini avuçları patlayıncaya kadar alkışlar, “Bravo işte bu gazetecilik! diye. Çok değil 6-7 yıl  önce İran’a giderken mecburen taktığım türban için yazdıklarını unutuverir.
“Sen Atatürk’ün kızı değil misin Balçiçek? Çıplaklar kampına giderken de soyunacak mısın?”
O gün aleyhimde kalem oynatan duayen Cumhuriyet gazetesi yazarlarından da türban müsameresi için ses çıkmaz. Neden mi?
Çünkü türbanlılarla dalga geçmek, onların kendilerine yakıştırdıkları görüntülerine bürünüp aynada kahkahalarla gülmek serbesttir ama onları anlamaya çalışmak olmaaaaaz! Cıs cıs!
Medyada gizli çeteler de vardır. Kimin kimi öveceği, kimin kimi tu kaka edeceği bellidir. Yazılı olmayan kurallar ( kavait ) da vardır. Önce birbirleri hakkında ağızlarına geleni yazar ardından dost olur, sonra birbirlerinin sit-com tadındaki gündelik yaşam öykülerin yazarlar. Şunu içtik, bunu yedik, bunu konuştuk, onu seyrettik. Zannedersiniz biz hepimiz klan halinde yaşıyoruz.
Dönelim beyaz masaya…
O masada gündem Ertuğrul Özkök’ün deyimiyle “Lacivert takım elbiseli adamların gri gündeminden uzak bir yerden başlar.”
Birinci sayfa güzelinden.
Bu arada yeni bir şey daha öğrendim. Özkök bu sit-com’u Jerry Seinfeld gibi yönetiyormuş. Durun daha gülmeyin gerisi geliyor, Friends dizisindeki Joey karakteri gibi hızlandırıyormuş. Şimdi rahatça kahkaha atabilirsiniz. Ben gülemiyorum, acı acı gülümsüyorum. Değişen dünyayla birlikte gazetecilik de biçim mi değiştiriyor? Evet değiştiriyor ama bizdeki bir başka. Dünyada özel haber, dosya konuları öne çıkıyor, köşe yazarı mümkün olduğu kadar arka plana atılıyor. Oysa bizde her köşe yazarı bir “Celebrity!”
Örneğin Ahmet Hakan kendisine geçmiş olsun mesajı yollayanların isimlerini köşesinde yayınlayarak, o günün mesaisini bitiriveriyor. Ya da “Çaylak yazara tavsiyeler” adı altında şöyle yazabiliyor: “Köşe yazarlığı sanatsal yaratıcılık işi değildir. Kutsal bir iş yapmıyorsun. Dolayısıyla dikkat çekmekten korkma. Unutma ki hepimiz hayvanat bahçesinde en fazla dikkat çekmeyi başaran maymunluğa talibiz. Ben asla maymunluk yapmam diyeceksen, hemen uza buralardan.”
Bütün seksi gazeteciler aynı grupta toplanmış misali al gülüm ver gülüm kim en seksi anketleri falan yayınlıyor, içine Hürriyet’in sit-com yıldızlarını yerleştiriyorlar. Kimse çıkıp da demiyor ki gazetecilikle seksiliğin ne alakası var? Bembeyaz masa ve 8 erkek niye Pazar ekine manşet olmuş bilemem. “Biz eğlenerek gazete yapıyoruz” demek için herhalde. Bu bölüm okuyucuyu bilgilendirmek için… Evet zaten gazeteler hep böyle yapılır. Geyik de olur, espri de, kavga da kopar, sessizlik de hüküm sürer. O masalar Türkiye’nin aynası gibidir. Öyle olmalıdır. O yüzden de bütün erkekler toplandık masaları fena halde sıkıcıdır.
Bize dayatılan kadın imajı da kusura bakma Ayşeciğim ama, o da sıkıcıdır.
Yeni bir şey yoktur, yaratıcılıktan uzaktır.
Dünyanın en eski taktiğidir.

Not: Şimdi çeteler iş başına geçecek, aleyhime kalem oynatılacak, ya da görmezden gelineceğim, o da çetenin bir taktiğidir. Ne kıskançlığım kalacak ne o beyaz masada oturma merakım. Ben önden aydınlatayım. Bu yazı her şeye rağmen, gazetecilik mesleğine olan inancım, bütün dayatılanlara rağmen kadının sadece görüntüden ibaret olmadığına dair düşüncemi anlatabilmek ve medyada benim gibi düşünenlerin de az olmadığını söylemek için yazılmıştır.


Hiç yorum yok: