14 Ocak 2008 Pazartesi

Dink davasýnda bir ihmal daha

İSTANBUL - Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından İstanbul Valisi Muammer Güler, katilin kaçarken çekilen video görüntülerini televizyon kanallarına dağıtmış, tanıyanların ihbar etmesini istemişti.

Görüntülerin yayınlanmasının ardından baba Ahmet Samast, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne giderek cinayeti işleyen kişinin oğlu O.S. olduğunu söylemişti.

Ancak, Ahmet Samast’ın daha emniyet müdürlüğünde bulunduğu sırada Pelitli jandarmasını arayan bir kişinin de O.S.yi ihbar ettiği ortaya çıktı.

Dink cinayeti dosyasında bulunmayan bu tutanak, Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci’nin, “Yasin, Hrant Dink’i öldürecek” ihbarını ciddiye almayan 2 jandarmanın yargılanacağı dosyada bulunuyor.

22 ocak’ta Trabzon Asliye Ceza Mahkemesi’nde görevi kötüye kullanmak suçundan 2’şer yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak olan astsubay Okan Şimşek ve uzman çavuş Veysel Şahin’in dava dosyasında bulunan tutanakta şu konuşmalar dikkat çekiyor:
* İhbarcı: O gazeteciyi vuran var ya?
* Jandarma: Hangi gazeteciyi vuran
* İhbarcı: Vuruldu ya istanbul’da
* Jandarma: Hı
* İhbarcı: Gazeteciyi vuran yeni afetlerde oturuyor, Ogün Samast.
* Jandarma: Ogün Samast mı?
* İhbarcı: Tamam bak geliyorlar, beni duymasın kimse...Babası Ahmet Samast havaalanı belediyesinde çalışıyor
* Jandarma: Oturduğu adresi ver bana..
* İhbarcı: ben istanbul’u arayacaktım benim telefonum dışarı çalışmıyor, bildirecektim bildiremedim.. İstanbul’a bildirin. BurAdan kaçtı, İstanbul’a gitti arkadaşlarıyla. Orada yapıldı.
* Jandarma: Tamam beyfendi teşekkürler

Cinayet sanığı O.S’yi, babasını ve arkadaşlarını tanıdığı ortaya çıkan ve sabit telefondan aradığı için telefon numarası da bilinen ihbarcının araştırılma gereği dahi duyulmaması, cinayete ilişkin bilgisine başvurulmaya çalışılmaması dikkat çekiyor.

Dikkat çeken bir başka ayrıntı da cinayetten bir gün sonra arandığı tutanakta da geçen ihbarcıya ilişkin iletişim tesbit tutanağının altındaki tarihin 9 gün sonrasına ait olması.

Ýran gazý yolda

ANKARA - İran yönetimi Türkiye’ye doğalgaz sevkıyatını yeniden başlatmak için yoğun çaba harcadığını açıkladı. Yetkililer akşam-sabah problemin ortadan kaldırılacağını duyurdu. Ancak hattın içi tamamen boşaldığı için gazın Türkiye’ye gelişi birkaç günü bulacak.Enerji Bakanlığı yetkilileri, turizm bölgelerindeki doğalgazda kısıtlamaya gidildiğini ancak Marmara Ereğlisi’ne dün akşam gelen sıvılaştırılmış doğalgaz tankeri ile normal düzene geçileceğini belirtiyor.

Silivri doğalgaz deposundan günlük 15 milyon metreküp gaz çekiliyor. Bugün itibarıyla da 90 günlük gaz depolanmış durumda. Rusya’dan gelen Mavi Akım ve Batı Hattı da tam kapasite ile çalışıyor.

Yap-işlet-devret santrallerine ise halen doğalgaz verilemiyor. Bu santraller ikincil yakıt olarak tanımlanan fuel-oil ve motorin ile çalışıyor.

YUNANİSTAN’DAN ELEKTRİK ALIMI DURDU
Doğalgaz ile bağlantılı olarak elektrikte yaşanan sıkıntı sonrası geçtiğimiz hafta Yunanistan’dan alınmaya başlanan elektrik satışı durdu. Yunanistan Bulgaristan’ın kendisine elektrik satışını durdurduğunu gerekçe göstererek, Türkiye’ye verdiği elektriği kesti.

Sadece 2 gün bu ülkeden günlük 80 megavatlık elektrik alınabildi. Türkmenistan elektriğini topraklarından Türkiye’ye ulaştıran İran’ın fazla çekildiği gerekçesiyle birkaç gün önce bu elektriği de kestiği ortaya çıktı. Ancak yetkililer, alım miktarının günlük 70 megavata çekilmesiyle sorunun aşıldığını belirtiyor.

Dink davasýnda bir ihmal dava

İSTANBUL - Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından İstanbul Valisi Muammer Güler, katilin kaçarken çekilen video görüntülerini televizyon kanallarına dağıtmış, tanıyanların ihbar etmesini istemişti.

Görüntülerin yayınlanmasının ardından baba Ahmet Samast, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne giderek cinayeti işleyen kişinin oğlu O.S. olduğunu söylemişti.

Ancak, Ahmet Samast’ın daha emniyet müdürlüğünde bulunduğu sırada Pelitli jandarmasını arayan bir kişinin de O.S.yi ihbar ettiği ortaya çıktı.

Dink cinayeti dosyasında bulunmayan bu tutanak, Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci’nin, “Yasin, Hrant Dink’i öldürecek” ihbarını ciddiye almayan 2 jandarmanın yargılanacağı dosyada bulunuyor.

22 ocak’ta Trabzon Asliye Ceza Mahkemesi’nde görevi kötüye kullanmak suçundan 2’şer yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak olan astsubay Okan Şimşek ve uzman çavuş Veysel Şahin’in dava dosyasında bulunan tutanakta şu konuşmalar dikkat çekiyor:
* İhbarcı: O gazeteciyi vuran var ya?
* Jandarma: Hangi gazeteciyi vuran
* İhbarcı: Vuruldu ya istanbul’da
* Jandarma: Hı
* İhbarcı: Gazeteciyi vuran yeni afetlerde oturuyor, Ogün Samast.
* Jandarma: Ogün Samast mı?
* İhbarcı: Tamam bak geliyorlar, beni duymasın kimse...Babası Ahmet Samast havaalanı belediyesinde çalışıyor
* Jandarma: Oturduğu adresi ver bana..
* İhbarcı: ben istanbul’u arayacaktım benim telefonum dışarı çalışmıyor, bildirecektim bildiremedim.. İstanbul’a bildirin. BurAdan kaçtı, İstanbul’a gitti arkadaşlarıyla. Orada yapıldı.
* Jandarma: Tamam beyfendi teşekkürler

Cinayet sanığı O.S’yi, babasını ve arkadaşlarını tanıdığı ortaya çıkan ve sabit telefondan aradığı için telefon numarası da bilinen ihbarcının araştırılma gereği dahi duyulmaması, cinayete ilişkin bilgisine başvurulmaya çalışılmaması dikkat çekiyor.

Dikkat çeken bir başka ayrıntı da cinayetten bir gün sonra arandığı tutanakta da geçen ihbarcıya ilişkin iletişim tesbit tutanağının altındaki tarihin 9 gün sonrasına ait olması.

“Babalar da doðuma girsin” diye yasa teklifi

ANKARA - AK Parti Ankara Milletvekili Aşkın Asan, doğumun kutsal bir olay olduğunu ifade ederek, “Dünyanın en harika varlığı dünyaya geliyor. Babaların bu anı yaşaması çok önemli” dedi.Asan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, erkeklerin de doğuma girmesine olanak sağlayan bir yasa teklifi hazırlamayı düşündüğünü söyledi.

Özel hastanelerde babaların doğuma girebildiklerini ancak devlet hastanelerinde alt yapı eksikliği yüzünden bunun mümkün olmadığını ifade eden Asan, yaptığı görüşmelerde babaların doğuma girmek için herhangi bir talepte bulunmadıklarını öğrendiğini söyledi. Doğumun kutsal bir olay olduğunu ifade eden Asan, “Dünyanın en harika varlığı dünyaya geliyor. Babaların bu anı yaşaması çok önemli” diye konuştu.

Babaların mutlaka doğuma girmeyi istemeleri gerektiğini kaydeden Aşkın Asan, “Kadınlar doğumda çok korkarlar ve çok acı çekerler. Böyle anlarda da mutlaka eşlerinden destek görmek isterler. Kadınlar o an ölebilirler de. O an dehşet ve hayret içinde kalırlar. Erkeğin o ana müşahit olması gerekiyor” dedi. Doğum anında kadının ne kadar mükemmel ve kutsal bir yaratık olduğunun ve neler yaşadığının erkekler tarafından görülmesinin önemini vurgulayan AK Parti’li Asan, “Erkekler dışarıda ‘dokuz doğuruyor’ demek yok” diye konuştu.

Aşkın Asan, babaların doğuma girmeleri için hastanelerin altyapılarının iyileştirilmesi ve kadınların mutlaka tek kişilik odalarda doğum yapması gerektiğini söyledi.

Erkeklerin bu konuda istekli olmasının önemine de işaret eden Asan, bu konuda öncelikle bir zihinsel değişimin gerçekleşmesi gerektiğini bildirdi.

BAĞLILIK ARTIYOR
Asan, yapılan araştırmalara göre doğuma giren erkeklerin eşlerine daha bağlı olduklarının ortaya çıktığını, kendi eşinin de yaptığı iki doğuma girerek, kendisine destek olduğunu belirtti.

Erkeklerin doğum konusunda önceden bilgi sahibi olmalarını ve bu konuda hazırlanan filmleri seyretmelerini öneren AK Parti’li Asan, şöyle konuştu:

“Gerçekten muhteşem bir olay. Bunun mutlaka paylaşılması gerekiyor. Doğum yapan kadınlar bilirler, doğumdan sonra ağlayan bir canlıyı kucağınıza veriyorlar. İnanın, dünya yüzünde o kadar muhteşem duygu yoktur. O kadar güzel bir duygu yoktur. Dünyanın en değerli varlığı ellerinizdedir ve onu siz yapmışsınızdır. Orada bir de kendinizi Tanrı gibi hissedersiniz ve tanrınıza binbir şükürler edersiniz. O muhteşem anın eşinizle birlikte yaşanmasının çok daha güzel olacağı
düşüncesindeyim.”

Doğuma girmenin ayıplanacak bir şey olmadığını da anlatan Asan, “Bu İslamla ilgili bir şey de değildir. İslam toplumu olmamızdan da kaynaklanmaz. Ben Arap toplumlarında yaşadım. Bir Arap arkadaşım, çok rahat kendi doğumunu, nasıl doğurduğunu, kaç dikiş atıldığını herkese anlatır. Erkeklere de anlatır bunu paylaşır. Bunlar doğal olaylardır. İnsanın meydana gelme süreci ayıp olabilir mi?” dedi.

Aşkın Asan, bir gazetecinin sorusu üzerine, doğuma giren doktorun erkek ya da kadın olmasının önemli olmadığını belirterek, “Zaten erkekler doğuma girsinler, o manzaranın dehşeti, heyecanı ve güzelliği karşısında dilleri tutulacaktır” diye konuştu.

Erdoðan siyasi simge olarak türbaný savundu

MADRİD - Başbakan Tayyip Erdoğan, Madrid’de düzenlediği basın toplantısınyabancı gazetecilerinin soruları üzerine, “Siyasi simge olarak başörtüsü takmak suç mu?” diye sordu. Türbanın siyasi bir simge olarak takılabileceğini ilk kez dile getiren Erdoğan “Simgelere, sembollere yasak getirebilir misiniz? Dünyanın neresinde böyle bir suç var? Biz sorumluluğumuzun farkındayız. Özgürlükler noktasından çözümüne inayorum. En yakında çözeceğiz.” dedi.

Başbakan Erdoğan, Madrid’de Euro Press’in toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

301 BİR AY İÇİNDE MECLİS’E GELECEK
Erdoğan TCK’nın 301. maddesi konusunun şu an hükümetin gündeminde olduğunu söyledi. Erdoğan, “Çalışmamızı kısa süre içinde yeniden TBMM’ye getirmek suretiyle kararımızı vereceğiz. Ağırlıklı olarak AB üyesi ülkelerin durumuna baktık. Bunun neticesinde şu anda bir yere varıyoruz. Bir ay içinde parlamentoya getirerek bir ortak metinle meseleyi çözmüş olacağız.”

KUZEY IRAK’A ASKERİ HAREKAT
Erdoğan Kuzey OIrak’a askeri harekatın bitip bitmediği yönündeki soruya şu yanıtı verdi: “Sınırötesi operasyonlarda duyarlılığımız devam ediyor. İstihbarat bilgilerinden gelecek sonuçlara göre her an operasyon yapılabilir. Bu noktada burada herhangi bir şey açıklamamız mümkün değil. Bu mücadele devam ettiği sürece şu tarihte bitecek denmesi mümkün değil. Meclisin bize verdiği 1 yıllık bir yetki var. 1 yılda bu işi çözdük, çözdük. Çözemedik tekrar izin talep edebiliriz.”

TÜRBAN KONUSU
Türban konusunda dünyada benzer bir yasağın olmadığını savunan Erdoğan “Başörtüsü takana sen siyasi simge olarak takıyorsun deniliyor. O da “Hayır ben siyasi simge olarak takmıyorum” diyor. Velev ki bir siyasi simge olarak takıldığını düşünün, siyasi simge olarak başörtüsü takmak suç mu? Simgelere, sembollere yasak getirebilir misiniz? Dünyanın neresinde böyle bir suç var? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var? Buradaki dert başka. Bunu takdirde zorlanıyoruz.

Avrupa’da, ABD’de rahatlıkla başı örtülü kızlar üniversiteye gidebiliyor. Halkının yüzde 99’u müslüman olan ülkede yasaklanıyor. Ama bu sıkıntıyı da aşacağımıza inanıyorum. Biz sorumluluğumuzun farkındayız. Özgürlükler noktasından çözümüne inayorum. En yakında çözeceğiz. Medya bir çorap örüyor ama bizim arzumuz sorunu çözmek” diye konuştu.

KIBRIS SORUNU
Başbakan Erdoğan kıbrıs sorununun nasıl çözümleneceğine ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi: “Güney Kıbrıs AB’de Kıbrıs olarak anılamaz. Çözümün BM çerçevesinde olması gereiyor. Biz müzakere sürecinde AB’nin aldığı kararı anlamakta zorlanıyoruz. Bize ‘Kıbrıs sorunu halledilmedikçe müzakereler açılabilir ama kapanamaz’ diyorlar. Suçlu biz miyiz, suçlusu G. Kıbrıs’ın kendisi. Masaya oturmuyor, anlaşmaya yanaşmıyor. Bunun faturaları Türkiye’ye ödetilemez. Mayıs ayında Türkiye, Almanya ve Fransa biraraya geleceğiz.”

AKDENİZ BİRLİĞİ AB’NİN ALTERNATİFİ DEĞİL
Erdoğan Akdeniz Birliği olarak sözedilen konunun şu anda ne olduğununu açık olmadığını ifade etti. Erdoğan “Akdeniz Birliği bir zemine oturmuş değil. Bunun AB’ye bir alternatif olarak düşünülmesine karşıyız. Böyle bir şeyin içinde olmayız.” dedi.

ETNİSİTELERE AYIRMAK SÖZ KONUSU DEĞİL
Erdoğan bir gazetecinin sorusu üzerine Türkiye’de etnik unsurların belli coğrafyalada yoğunlaşmadığını anlattı. Erdoğan “Türkiye’nin etnisitelere ayrılması söz konusu değildir. Biz tamamen üniter yapı içinde ülkemizi görüyoruz. Böyle bir şey bizim anayasa çalışmalarımızda yer alamsı söz konusu değil.” dedi.

Erdoğan geçen yıl yaşanan e-muhtıramanın ardından hükümetinin Genelkurmay’la ilişkisinin sorulması üzerine de ” Bazan sıkıntılar olur. Bu sıkıntıları yönetmede anayasanın verdiği yetkilerle adımları atıyoruz. Hiçbir kurum ve kuruluşla kavgalı olmamız söz konusu değil” yanıtını verdi.



Yargýtay seçiminde yine sonuç yok

ANKARA - Osman Arslan’ın yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalan Yargıtay Başkanlığı için seçime bugün de devam edildi.Yargıtay Büyük Genel Kurulunda yapılan seçimin 5. turunun üçüncü oylamasından da sonuç alınamadı.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Aydın 82, 7. Ceza Dairesi Başkanı Turan Demirtaş 2, 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker 88, 18. Hukuk Dairesi Başkanı Mahir Ersin Germeç 40 ve 19. Hukuk Dairesi Başkanı Coşkun Koçak 20 oy aldı. Oylamada, 2 oy geçersiz sayıldı, 1 oy da boş çıktı.

Buna göre, 3. oylamada en çok oyu alan Gerçeker ile Aydın, 4 ve 5. oylamalarda yarışacak.

Her turda 5 oylamanın yapıldığı seçimlerde, 1. ve 2. oylamadan sonuç alınamadığı takdirde, 3. oylamada en çok oyu alan 2 aday 4. ve 5. oylamada yarışıyor.

Bu oylamalardan da sonuç alınamazsa başa dönülerek oylamalara devam edilecek.

Başkan seçilebilmek için Yargıtay Büyük Genel Kurul üye sayısının salt çoğunluğu olan en az 126 oya ulaşılması gerekiyor.

Malatya katliamý sanýklarý hakim karþýsýnda

MALATYA - İkinci kez hakim karşısına çıkan sanıklar için 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 24.5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.5’i tutuklu 7 sanığın, Malatya Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne görülen duruşmasını, AK Parti Mersin Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonu Başkanı Zafer Üskül de izliyor.

Çok sayıda Türk ve yabancı gazeteci de duruşmayı takip ediyor.

Sanıklar, “silahlı terör örgütü kurmak, birden fazla adam öldürmek ve silahlı terör örgütüne yardım etmek”le suçlanıyor.

İddianamede, sanık Emre Günaydın, adı konulmamış terör örgütünün lideri olarak yer alıyor.

18 Nisan 2006’da meydana gelen olayda, 5 sanık, Zirve Kitabevini basarak, Alman uyruklu tİlman Ekkehart Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’i öldürmüştü..

D-Smart’a yabancý ortak geliyor

İSTANBUL - NTV/CNBC-e ortak yayınına katılan Yalçındağ, Doğan Yayın Holding olarak bu yıl geçen yılki büyümeyi yakalama hedefinde olduklarını belirterek, Avrupa’da ilgilendikleri birkaç önemli şirket bulunduğunu kaydetti.Dünya Ekonomik Forumu’nun 23-27 Ocak’ta Davos’ta yapılacak toplantısı kapsamında gala gecesiyle Türkiye’nin daha iyi tanıtım olanağı bulacağını vurgulayan Yalçındağ, 1.7 milyon Euro maliyeti bulacak gecenin organizasyonunda 20 grubun yer aldığını söyledi.

‘DAVOS’A EN YOĞUN KATILIM GERÇEKLEŞECEK’
“Türkiye, Davos’a bu yıl en yoğun katılımını gerçekleştirecek” diye konuşan Yalçındağ, 2009 Ekim ayında yapılacak bölgesel toplantının İstanbul’da yapılacağını anımsattı.

Medya sektörü konusunda da görüşlerini açıklayan Yalçındağ, şu an reklam sektöründe bir durgunluk yaşandığının altını çizdi.

Baþaktör Nihat

İSTANBUL - İspanya Birinci Futbol Ligi’nin (La Liga) 19. haftasında Villarreal, sahasında Deportivo La Coruna’yı 4-3 yenerken, maçın kahramanı, 2 gol atarak takımına 3 puan getiren milli futbolcu Nihat Kahveci oldu. İspanyol basını, La Liga’nın 19. haftasında, Deportivo La Coruna karşısında attığı 2 golle Villarreal’i galibiyete taşıyan Nihat Kahveci’ye övgüler yağdırdı.
Haberin devamı www.ntvspor.net


Tacikistan’da 5 ton uyuþturucu ele geçirildi

TAŞKENT - Tacikistan’ın Uyuşturucuyla Mücadele Kurumu Başkanı Rustam Nazarov, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinde 2007 yılında ele geçirilen eroinin yüzde 57’si ve afyonun yüzde 93’ünün Tacikistan’da ele geçirildiğini açıkladı.Nazarov, Tacikistan emniyet görevlilerinin uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele kapsamında Rusya, Afganistan ve Orta Asyalı meslektaşlarıyla işbirliği sonucunda, ülkede ele geçirilen uyuşturucu maddesi miktarının giderek arttığını ifade etti.

Ülkede 2006 yılında 4 ton 790 kilo, 2007 yılında ise 5 ton 270 kilo uyuşturucu ele geçirildiğini bildiren Nazarov, geçen yıl Tacik emniyet görevlilerinin BDT, Afganistan ve Çin emniyet görevlileriyle işbirliği halinde 53 ortak operasyon düzenlediğini, bu operasyonlarda 1525 kilo uyuşturucunun ele geçirildiğini söyledi.

Karadeniz AB’nin iç denizi oldu

STRASBOURG - AP’nin bu hafta Strasbourg’da düzenlenen genel kurul toplantılarında tartışılıp oylanacak bir raporda, Bükreş ve Sofya’nın Avrupa Birliği’ne üyelikleriyle birlikte, Karadeniz’in “bir ölçüde Avrupa’nın iç denizi haline geldiği” ve AB için stratejik öneme sahip yeni bir boyut kazandığı görüşü dile getiriliyor. Kulislerde, Karadeniz’in “AB’nin iç denizi” terminolojisinin Ankara, Kiev ve Moskova’da rahatsızlık yarattığı konuşuluyor. AP kulislerinde, Rapor’a bu ifadenin girmesinin, raportörün Romen olmasından kaylandığı da söyleniyor.AP’nin Romen Hıristiyan Demokrat üyelerinden Roberta Alma Anastase tarafından kaleme alınan raporda, enerji güvenliği ve Türkiye’yle yürütülmekte olan üyelik müzakerelerinin Karadeniz havzasında bölgesel işbirliği konusunu AB’nin dış politikasının başlıca önceliklerinden biri haline getirdiği de belirtiliyor.

AB’nin Karadeniz bölgesine yönelik bölgesel yaklaşımının ne AB üyeliğine alternatif ne de AB’nin sınırlarını belirleme gibi bir hedefi olmaması gerektiğinin de vurgulandığı raporda, bölgesel işbirliği için Karadeniz-Avrupa Bölgesi adı altında kurulması planlanan girişime destek çağrısında bulunuluyor.

Raporda, Karadeniz’de kıyısı bulunan ülkelerin dışında Yunanistan, Ermenistan, Azerbaycan ve Moldova’nın da dahil edildiği havzadaki devletlere, birbirleriyle iyi komşuluk ilişkileri içinde bulunma, birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı duyma, birbirlerinin içişlerine karışmama ve birbirlerine karşı güç kullanmama çağrısı yer alıyor.

Bakü-Tiflis-Kars tren yolu projesinin bölgesel işbirliğine örnek gösterildiği rapor, AP genel kurulunda Çarşamba akşamı görüşüldükten sonra Perşembe günü oylamaya sunulacak.

Hapishane baskýný özgürlük getirdi

HARTUM - Sudan haber ajansı SMC, bir grup silahlı kişinin dün Darfur bölgesindeki Baram’da bulunan hapishaneye iki araçla geldiğini, tutukluları kurtardıktan sonra kaçtığını da duyurdu.Görgü tanıkları da grubun, kurtardığı 8 kişiyi yanında götürdüğünü, saldırıda gardiyanlardan ikisinin yaralandığını söyledi.

Bush, öðrencilerle yer sofrasýna oturdu

DUBAİ - ABD Başkanı George Bush, Orta Doğu gezisi kapsamında dün geldiği Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’den Dubai emirliğine geçti.Sınırsız bankacılık ve iş dünyasının merkezi olan Dubai’de önce kültür turu yapan Bush, ilk olarak El Fahidi hisarındaki Dubai Müzesini gezdi.

Müze gezisinden sonra Arap dünyasındaki kamu siyasetinin ağırlıklı olarak okutulduğu bir araştırma ve eğitim enstitüsü olan yüksekokulun öğrencileriyle öğle yemeği yiyen Bush, yemekte öğrencilerle birlikte yer sofrasına oturdu.

Daha sonra Dubai’nin simgelerinden biri olan Burc El Arap otelindeki bir konferans salonunda genç iş adamları ve girişimcilerle bir araya gelen Bush, gördüklerinden etkilendiğini, Dubai’deki girişimci ruhunun çok güçlü olduğunu söyledi.

Bush, konuşmasında, “Amerika’yla ilgili bir şeyi anlamanızı istiyorum; size, dininize saygı duyuyoruz ve özgürlük ve barış için birlikte çalışmak istiyoruz” dedi.

Dubai’de bugün Bush’un ziyareti dolayısıyla resmi tatil ilan edilmişti.

İsrail-Filistin barış görüşmelerini canlandırmak ve İran’a baskıyı sürekli kılmak amacıyla çıktığı gezisinde Bush, Dubai’den sonra Suudi Arabistan’a geçecek. Dubai’deki İranlıların iş dünyasında güçlü bir yeri bulunuyor.

Ýngiltere her yýl 8 milyar sterlini çöpe atýyor

ANKARA - İngiliz hükümetinin finanse ettiği “Waste and Resources Action” adlı kurum tarafından yapılan araştırmaya göre İngilizler, satın aldıkları gıdanın üçte birini çöpe atıyor.Her yıl 6,7 milyon ton gıdanın çöpe gittiğini, bunun İngiltere’nin ünlü Wembley Stadyumu’nu 8 kez dolduracak miktara eşit olduğunu ortaya çıkaran araştırmaya iş yerlerinin dahil edilmediği, dahil edilmesi halinde çöpe giden gıda miktarının çok daha fazla olabileceği belirtildi.

Uzmanlar, her üç alışveriş torbasından birinin çöpe gitmesine neden olarak, gıdanın dolaplarda muhafaza edilirken bozulmasını ve öğünlerde fazla yemek pişirilmesini gösteriyor.

Bu gıda maddelerinin büyük bölümünün çöplüklerde metan gazı üretimine neden olduğu, bu arada üretim, paketlenme ve evlere ulaşım sırasında da 15 milyon ton karbondioksit ürettiği hatırlatılıyor.

İngiltere’de her 10 kişiden 9’unun evlerinden her gün ne kadar gıda maddesinin çöpe atıldığına hiç dikkat etmediği, bu konuya hiç özen göstermediği ve önlemek için çaba sarf etmediği de araştırma sonuçları içinde yer alıyor.

Noel döneminde çöpe atılan gıda miktarında yüzde 80’lere varan artış olduğu, bu dönemde çöpe atılan gıdanın değerinin 275 milyon sterlini bulduğu ifade ediliyor.

Taliban’la barýþ için yeni giriþim

KABİL - Valiler, aşiret liderleri ve doğudaki 4 ili temsil eden milletvekillerinden oluşan konseyin üyeleri, dün Karzai ile bir araya gelerek “Barış Kafilesi” girişimleri için devlet başkanının onayını aldı.Molla Muhammed Ömer liderliğindeki Taliban, Karzai’nin önerisini, ülkeden yabancı askerler çekilmediği sürece müzakere masasına oturmayacaklarını bildirerek, defalarca reddetmişti.

Daha önce Pakistan sınırındaki aşiret liderleriyle iki ülkenin liderlerini, El Kaide ve Taliban’la mücadele için bir araya getiren konsey, yeni girişimi çerçevesinde ilk olarak, El Kaide’nin desteklediği militanların etkin olduğu doğu ve güney bölgelerindeki halkla ve Taliban’ın saha komutanlarıyla görüşmeler yapmayı planlıyor.

Girişimi başlatan, doğudaki Nangahar ili Valisi Gül Ağa Şerzai’nin sözcüsü Nur Ağa Zvak, konseyin amacının ulusal birliği sağlamak ve hükümetle ters düşen Taliban’la görüşmeler yapmak olduğunu söyledi.

Sözcü, görüşmelerin Molla Ömer gibi Taliban liderleriyle değil, El Kaide ile bağlantısı olmayan Taliban üyeleriyle yapılacağını ve amaçlarının onları hükümete dahil etmek olduğunu belirtti.

Taliban, 2001 yılında iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra eylemlerini Afganistan’ın güney ve doğusunda yoğunlaştırdı. Son iki yılda artan şiddet olaylarında, aralarında yüzlerce yabancı askerin de bulunduğu 10 binden fazla kişi yaşamını yitirdi.

AÝHM, dokunulmazlýklarý yarýn görüþecek

STRASBOURG - Kart, dokunulmazlıklarla ilgili olarak TBMM’nin 22. Dönemi’nde, şahsıyla ilgili iki dosya hakkında, “kovuşturmanın ertelenmesine” dair karara karşı yaptığı itirazın, TBMM Genel Kurulu’nda reddedilmesinin ardından, 8 Şubat 2005 tarihinde AİHM’e Türkiye aleyhine dava açmıştı.Atilla Kart, yaptığı başvuruda, “Adil yargılanma hakkının engellendiğinin ve hak ihlali yapıldığının” tespitini istemişti.

CHP milletvekili, daha önce konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “Dokunulmazlıkların imtiyaz ve zırha dönüşmemesi, TBMM’nin bir sığınak yeri olmaması, dokunulmazlıkların Anayasa ve İçtüzükte düzenleniş amacına uygun olarak kullanılmasını istediğini” bildirmişti.

AİHM, yarınki duruşmanın ardından kararını ileri bir tarihte verecek.

Ýsrail, Kudüs’te inþaatlarý durdurmayacak

KUDÜS - Ze’ev Boim (Kadima), belediye sınırlarının bulunduğunu, bunun da kendilerine inşaat hakkı verdiğini belirterek, “Bunu böyle söylemezsek halıyı kendi altımızdan çekiyor ve Ramot Eşkol’den Gilo’ya kadar, (Ramot Eşkol ve Gilo, Doğu Kudüs’teki Yahudi mahalleleri) kesin bölgelere de soru işaretleri koyuyoruz demektir. Bu kabul edilemez” dedi.Boim, bu konudaki tavırlarını ABD’ye açıkça dile getirdiklerini de belirtti; Amerika’nın Kudüs’le ilgili tutumunun da yeni olmadığını bildiren Boim, ilk Başbakan David Ben Gurion’dan bu yana aynı olduğunu söyledi.

Ze’ev Boim, Beytüllahim yakınlarındaki Har Homa’nın (Ebu Gneym Tepesi) yapılacak inşaatlarla ilgili ihalenin açıklanmasından sonra, İsrail’deki ABD Büyükelçisinin talebi üzerine kendisiyle karşı karşıya geldiğini ve Har Homa’da planlanan inşaatla ilgili haritayı önüne koyduğunu da belirterek, şöyle dedi:

“11-12 yıl önce başlayan planlama aşamalarını kendisine gösterdim. Konu, hassas bir dönemde kamuoyuna açıklandı, Yaygara kopartma ihtiyacında olduğumuzu da söylemiyorum. Ama bu, inşaatı durduracağımız anlamına da gelmiyor.”

BERLİN DUVARI DA ÇÖKTÜ
İsrail Konut Bakanı Ze’ev Boim, İsrail-Filistin çatışmasının sonlandırılması amacıyla görüşmelerin bir parçası olarak, Doğu Kudüs’teki bazı mahallelerin Filistin Devleti’ne bırakılabileceği görüşlerini aylar önce ortaya atan Başbakan Yardımcısı Haim Ramon’u da sert sözlerle eleştirdi, “Başkentimiz olan kenti bölmek ve egemenliği paylaşmak imkansız” diye konuştu.

Boim, “Dünyada bölünmüş tek başkent vardı, duvarla bölünmüş olan Berlin. O duvar da çöktü; tıpkı bizim 40 yıl önce Kudüs’ün duvarlarını yıktığımız gibi” dedi.

İsrail Konut Bakanı, İsrailli dünyaca ünlü mimar Moşe Safdie’nin hazırladığı, adından esinlenerek Safdie Planı olarak adlandırılan ve Kudüs’ün Batı’ya doğru genişlemesini öngören projenin yeniden gözden geçirilmesinin de iyi bir fikir olacağını dile getirdi. Batı Kudüs’ün tepelerinde yaklaşık 20 bin konutluk yeni inşaat öngören plan, çevreci grupların, kentin görünümüne zarar vereceği gerekçesiyle şiddetle karşı çıkmaları nedeniyle durdurulmuştu.

ABD Başkanı George Bush’un geçen hafta İsrail ve Filistin’e yaptığı ziyaret sırasında da gündeme gelen Doğu Kudüs’teki inşaatlarla ilgili olarak, İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in, Bush’a, Amerika’nın itirazlarına rağmen, Doğu Kudüs’teki inşaatları durdurmayacaklarını söylediği belirtilmişti. Olmert’in Bush’a, Kudüs’ün statüsünün yerleşimlerden farklı olduğunu açıkça söylediği kaydedilmişti.

Bush ise giderayak, Kudüs’ten bahsetmemekle birlikte, yasa dışı yerleşimlerin kaldırılması gereğine işaret etmişti.

Ýngiltere’ye gidecekler parmak izi verecek

LONDRA - Vize başvurusunun yapıldığı ülkedeki İngiltere Başkonsolosluğu aracılığıyla İçişleri Bakanlığına ulaştırılacak olan bu parmak izleri, kişinin daha önce bir iltica yolsuzluğuna ya da benzeri bir suça karışıp karışmadığının kontrolü için kullanılacak.133 ülkenin vatandaşları için geçerli olacak parmak izi uygulaması, böylece dünya nüfusunun dörtte üçüne geçerli olacak.

Parmak izi uygulaması, İngiltere’yi bir önceki ziyareti sırasında vize tarihinden daha geç ülkeyi terk edenlerin ortaya çıkartılmasında da kullanılacak.

İngiltere İçişleri Bakanı Jacgui Smith, uygulamanın sahte ilticalar ve sahte kimlik yolsuzluklarıyla mücadelede önemli bir katkı sağlayacağını söyledi.

AB üyesi ülkeler ve ABD’nin uygulama dışı bırakılacağı bildirildi.

Briyantin ve sigara kokan adam Altýn Küre aldý

İSTANBUL - Mad Men, döneme ait değer farklılıklarını en çarpıcı şekilde sunsa da dizide işlenen bazı konular bugün bile güncelliğini koruyor. Bu detayların yanı sıra karakterlerin iç dünyasına gittikçe 60’lar hiç de uzak gelmemeye başlıyor.Aslında bizi uyarmadı diyemeyiz. The Sopranos dizisinin eski yapım yönetmeni Matthew Weiner, yeni dizisi Mad Men geçen ay gösterime girdiğinde “Hemen hemen her bölümde şaşkınlık geçireceğiniz bir an olacak” diyerek bizi uyarmıştı. Dizinin dışarıdan mükemmel görünen, Jon Hamm’in canlandırdığı Don Draper karakterinin kirli çamaşırları tek tek ortaya çıkmaya başladı bile.

1960’ta New York’ta geçen Mad Men, seçkin Madison Avenue’daki reklam ajansı ve onun acımasız, egosu yüksek patronlarının hikayesini konu alıyor. Dizinin zeki, kurnaz, seksi ve aynı zamanda nükte savuran karakterlerini izlerken burnunuza adeta briyantin, viski ve sigara kokusu geliyor. Fakat köpekbalığı derisinden yapılmış o yumuşacık ve parlak renkli takımlar ve o iç çamaşırlar hiçbir şeyi saklayamıyor. Dizinin yaratıcısı ve yapım yönetmeni Michael Weiner’a göre çoğu erkek kendi kendine “Bu kadar mı yani?” diye, çoğu kadın ise “Bende ne sorun var?” diye soruyor.

65. Altın Küre Ödülleri sahiplerini buldu

Weiner, dizide Sterling Cooper ajansının dahi yaratıcısı Don Draper için “Don, The Man in the Gray Flannel Suit ve Malboro Man karışımı bir adam” diyor. Fakat o iki hayat birden sürüyor. İki çocuk babası evli bir adam olmasının yanı sıra illüstratör Midge Daniels’la (Rosemarie DeWitt) gizli ilişki yaşayan ve mağaza sahibi Rachel Menken’le (Maggie Siff) flört eden Draper, aynı zamanda da gizlice karısının psikiyatristini arayıp seanslar hakkında bilgi alıyor. Fakat sonraları Draper’ın kadın peşinde koşmasının ve entrikalarının buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu öğreneceğiz. Karanlık geçmişi hakkında henüz küçük bir kardeşi ve hatırlamak bile istemediği bir annesi olduğu biliniyor. Geçmişte her ne olduysa savaş sırasında öldüğü sanılmış ve Draper da ailesiyle bütün bağını koparmak için asla geri dönmemiş.

Michael’a göre Don’un içinde olduğu bunalım çok karmaşık bir durum: “Eğer işiniz insanlara onları mutlu edecek şeyi göstermekse fakat kendiniz mutlu değilseniz, izlenmesi zor ve heyecan verici bir ikiyüzlülük ortaya çıkıyor.” O dönemdeki birçok erkek gibi Draper’ın da kaçmaya çalıştığı çok derin bir duygusal hayatı var. Onunla evlenmek istemeyen hiçbir kadın bulamazsınız. Tabii aynı zamanda onu vurmak istemeyen de.

Onunla evlenen kadın Betty’yi canlandıran January Jones, karakteri hakkında “Belli ki Don’u çok seviyor. Fakat Don’un çok karanlık bir geçmişi ve bilinmedik bir sürü yönü var” diyor ve ekliyor: “Bu hem onda merak uyandırıyor hem de ona çok romantik geliyor. Fakat belli ki bu bilinmezlik aralarında sorunlara yol açıyor.” Aynı Don gibi Betty’nin de çok büyük sorunları var. Yaşadığı boşluğu nasıl dolduracağını, nasıl hareket edeceğini kestiremiyor. “Betty nasıl iyi bir eş ve anne olunacağını öğrenerek büyümüş bir kadın. Fakat bu, o zamanın kadınları için artık yeterli değil. Daha fazlasını istiyorlar” diyor Jones da karakterinin yaşadığı bunalım için.

Mad Men bir dönem dizisi olarak görünse de dizinin temaları günümüzde de geçen güncel konularla alakalı. Dizide gözü Don’un yerinde olan Pete Campbell’ı canlandıran Vincent Kartheiser’a göre günümüz toplumuna ve değerlerine bakılırsa, çoğu kavram Madison Avenue’da ortaya çıkmış. Kartheiser karakteri hakkındaysa “Bu işte ilerlemenin tek yolu kralı tahttan indirmek ve ona leke sürmek” diyor. Bazı şeyler gerçekten de hiç değişmiyor.

İMRENİLEN ADAM
Providence, The Division, What About Brian ve The Unit gibi dizilerde kalıcı roller edinen Jon Hamm’in yıldızı karizmatik reklamcı Don Draper’la hızlı bir yükselişe geçti. Peki Hamm ona şans getiren karakteri ve Mad Men hakkında ne düşünüyor?

* Mad Men, 1960’larda yüksek tabakanın lüks içinde yaşadığı ve saf, deneyimsiz sekreterlerin ofiste çalıştığı bir dönemi konu alıyor. Jon Hamm’in canlandırdığı işinde son derece başarılı Don Draper karakteri ve iş arkadaşları her iki unsurdan da bol bol yararlanıyor. Hamm 60’larda erkeklerin kesinlikle daha şanslı olduğunu düşünüyor: “Başarı ve mutluluk hayali bu adamlar tarafından icat edilmiş. Eğer bu arabayı kullanır, bu sigarayı içer ve bu kokuyu sürerseniz mutlu olursunuz. Gerçekten çok seksi ve cazip bir dönem.”

* Don Draper’ın aksine Hamm tek eşlilikten yana. Hamm’in aktris Jennifer Westfeldt’le tam 10 senedir süren bir beraberliği var. “Birlikte inanılmaz mutluyuz. Çok güzel hayatımız var. Harika bir eve ve köpeğe sahibiz. Çok şanslı bir adamım.” Evlilik düşünüyor mu diye sorulduğunda ise “Zamanı gelince o da olacak. Fakat henüz evlenmeyi düşünmüyoruz” diye cevap veriyor.

* Dizide herkes her yerde sigara içiyor. Jon, 24 yaşından beri sigara içmemiş. Bu konudaki görüşü açık ve net: “Sigara içmek dizide çok cazip görünüyor fakat sabah uyanıp kül tablası gibi kokmak hiç de cazip değil.” Dizide içtikleri sigaranın içinde de nikotin bulunmuyormuş. Hamm’in tanımına göre bu sigaralar tamamen bitkiselmiş ve tatları da çimen, nane ve ot karışımı bir şeye benziyormuş.


Doðuþtan kalp hastalýklarýna dikkat

KAYSERİ - Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Oğuzhan, erişkin yaşlardaki kalp hastalıklarının önemli kısmından damar sertliğine bağlı oluşan kalp krizlerinin sorumlu olduğunu, ancak bazı kalp hastalıklarının doğuştan olabileceğini belirtti.Doğuştan kalp hastalığı bulunan bebeklerin bir kısmının, doğumdan itibaren kısa süre içinde yaşamını yitirebildiğini, bir kısmının ise erken teşhis ile yaşam süresinin uzatılabildiğini ifade eden Prof. Dr. Oğuzhan, bu nedenle kalp hastalığında da erken teşhisin büyük önem taşıdığını belirtti.

Prof. Dr. Oğuzhan, bu tür hastalıkların erken teşhisi için doğumdan itibaren bebeklerin mutlaka düzenli olarak pediatrik muayeneden geçirilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Annelerin gebelik döneminde sigara ve alkol kullanması, radyasyona maruz kalması, viral enfeksiyon geçirmesi ve akraba evlilikleri, doğuştan kalp hastalıklarına davetiye çıkarıyor. Bu sebepler veya genetik özellikler nedeniyle bazı durumlarda, bebekte anne karnında açık olup doğumdan sonra kapanması gereken damarlar kapanmıyor. Ya da kalp kulakçıkları arasında anne karnındayken açık olan ve doğumdan sonra kapanması gereken delik açık kalabiliyor. Bazı durumlarda kalp karıncıklarını ayıran bölme kalınlaşarak kanın aort atardamarına atılması engelleniyor. Bu ise egzersiz sırasında ani ölümlere yol açabiliyor. Bazen de kalpten çıkan damarlar ters çıkıyor veya anormal seyir izliyor. Bu durumlarda, doğumdan itibaren bebeklerde kalp hastalıkları ortaya çıkıyor.”

ÇOCUKLARDA KALP HASTALIĞININ BELİRTİLERİ
Ailesinde kalp hastalıkları nedeniyle erken yaşta hayatını kaybetmiş kişi bulunan bebek ve çocukların doğrudan kalp hastalığı riski taşıdığına dikkati çeken Prof. Dr. Oğuzhan, şöyle devam etti:
“Yaşıtlarına göre, çabuk yorulma, nefes darlığı, bayılma, morarma, kalp çarpıntıları, vücutta şişme, göğüs ağrısı, büyüme ve gelişme geriliği belirtileri gösteren çocuklar, kalp hastalığı riski taşıyor. Bu tür şikayetleri olan çocukların mutlaka kapsamlı bir muayeneden geçirilmesi gerekir. Aksi halde, erken yaşta kalp hastalığına bağlı ölüm tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, kalp hastalıklarının daha çok ileri yaşlarda görüldüğü düşünülmemeli, doğumdan itibaren bu risk göz önünde tutulmalıdır.”

Damar içinde kolesterol ve pıhtı birikmesine bağlı olarak tıkanıklıktan kaynaklanan damar sertliğinin ortaya çıkmasında ise genetik özelliklerin büyük önem taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Oğuzhan, ailesinde erken yaşta kalp krizi ve buna bağlı ölümler bulunan kişilerin risk altında olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Oğuzhan, kötü genetik mirasa sahip bu kişilerin, çocukluk çağından itibaren kolesterolünün ve tansiyonunun ölçülmesi, dengeli beslenmesi, fazla kilo almaması, sigara kullanmaması ve düzenli spor yapması gerektiğini vurgulayarak, aksi halde erken yaşlarda damar sertliğine bağlı kalp krizleri ve ölümler yaşanabileceğini sözlerine ekledi.

New York’tan savunma dersi: 89-65

İSTANBUL - Ligin en kötü galibiyet yüzdesine sahip takımlarından biri olan ve Atlantik Grubu’nda son sırada yer alan New York Knicks, şampiyonluk adaylarından Detriot Pistons’ı 89-65 yendi.
Haberin devamı www.ntvspor.net

AC Milan nihayet: 5-2

İSTANBUL - İtalya Serie A’da ikinci yarı oynanan 18. hafta maçlarıyla başladı. AC Milan, San Siro’da konuk ettiği Napoli’yi 5-2 yenerek bu sezon kendi sahasında ilk galibiyetine ulaştı.
Haberin devamı www.ntvspor.net

Ýngiltere, Afganistan’da 10 yýl kalabilir

LONDRA - Des Browne, People gazetesinde yayınlanan röportajında, “İngiliz askerlerinin Afganistan’dan ne zaman çekileceği” sorusuna karşılık, “İngiltere’nin, 32 milyonluk halkı olan bir ülkenin yeniden teröristlerin sığınağı olmasına izin veremeyeceğini” kaydetti.Browne, Afganistan’ı güvenli bir duruma getirme çabasının on yıllar alacağını bildirdi. Browne, Afganistan’daki bu misyonun ancak, Afgan hükümeti ve ordusuyla birlikte çalışan uluslararası toplum tarafından tamamlanabileceğini, bunun on yıllar sürebileceğini kaydetti.

2001 yılından beri Afganistan’da askeri bulunan İngiltere’nin, şu anda yaklaşık 7 bin 700 askeri personeli bu ülkede görev yapıyor.

M. Barzani: Türkiye ile çýkarlarýmýz ortak

SELAHADDİN - Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, İtalya Dışişleri Bakan Yardımcısı Giovanni Vernetti ile görüşmesinin ardından Selahaddin kasabasındaki karargahında düzenlediği basın toplantısında, Türkiye ile ilişkileri de değerlendirdi.Barzani, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, terör örgütü PKK’yı topraklarından çıkarması halinde Türkiye’nin Irak’a yapılan siyasi, mali ve güvenlik yardımlarını 10 kat artacağına ilişkin sözlerine cevap verdi.

Türkiye’nin terörist olarak gördüğü bir örgütü kendilerinin de terörist olarak görmelerinin söz konusu olmadığını belirten Barzani, “Eğer Türkiye barışçıl ve farklı bir yol çizerse, biz de elimizden gelen desteği veririz. Her iki tarafın ortak çıkarları vardır. Biz askeri harekatı desteklemiyoruz. Bu sorunun çözümü değildir” diye konuştu.

İtalya Dışişleri Bakan Yardımcısı Vernetti ise, sınırötesi operasyonların bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozabileceğini söyledi.

Vernetti ayrıca, Türkiye’nin Kürt yönetimiyle görüşmesinden yana olduklarının da altını çizdi.

Filistinli gruplar Þam’da buluþuyor

ŞAM - Konferansın sözcülüğünü üstlenen ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Komutanlık Üyesi olan Enver Raca, Filistinliler’in Filistin’e dönüşü ve İsrail işgaline direnişin teyit edileceği Filistin ulusal konferansın 23-25 Ocak tarihleri arasında Şam’da yapılacağını açıkladı.Sözcü, katılımcıların Filistinliler’in dönüş ve direniş hakkı, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün gelişmesi ve Filistinliler arasındaki bir diyalog başlatılması gibi 3 ana sorunu ele alacağını söyledi.

Hamas dışında, İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Genel Komutanlık, konferansın düzenleyicileri arasında yer alıyor.

Nayif Havatme’nin Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi’nin katılmayı reddettiğini belirten Raca, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın El Fetih Başkanı sıfatıyla çağrıldığını, ayrıca Filistinli Başmüzakereci Ahmed Kurey’in da konferansa davetli olduğunu kaydetti.

İlk Filistin Ulusal Konferansı’nın geçen yıl kasım ayında yapılması planlanmış, ancak aynı dönemde ABD’nin Annapolis kentinde uluslararası katılımlı Ortadoğu Konferansı’nın düzenlenmesi nedeniyle iptal edilmişti.

Bush: Ýran’ýn önüne geçmeliyiz

ABU DABİ - Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush, Ortadoğu turunun Birleşik Arap Emirlikleri ayağında İran’ı hedef aldı. Bush’a göre, İran terörizmi destekleyen ülkelerin başında geliyor ve çok geç kalmadan, bunun önüne geçilmesi gerekiyor.ABD lideri George Bush’un Ortadoğu turunun üçüncü ayağı olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde, verdiği mesajlar İran’a yönelikti.

Emirlikler Stratejik Araştırma Merkezi’nde konuşan Bush’a göre İran, dünyanın güvenliğini tehdit ediyor: “İran bugün terörizmi destekleyen ülkelerin başında geliyor. Kendi halkı baskı ve ekonomik darlık içinde yaşamaya çalışırken, İran dünyanın dört bir yanında radikallere yüz milyonlarca dolar gönderiyor.”

Arap müttefiklerini İran’ın oluşturduğu tehlikeye karşı uyaran Amerikan Başkanı, bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Bush, “İran’ın davranışları tüm ulusların güvenliğini tehdit ediyor. Bu yüzden ABD, Körfez’deki dostlarıyla olan güvenlik taahhüdünü güçlendirecek ve çok geç olmadan bu tehlikeye karşı koymak için müttefiklerini biraraya getirecek.”

Ortadoğu ülkelerini de demokrasiyi benimsemeye çağıran George Bush, özgürülüğü ve demokrasiyi yaymanın radikalizmle mücadelenin en iyi yolu olduğunu dile getirdi.

Filistin halkına da seslenen Bush, radikallere karşı çıkarak Filistin lideri Mahmud Abbas’ı desteklemeleri halinde Filistin devletinin kurulabileceğini söyledi.

INDEPENDENT: BUSH NE KADAR SAMİMİ?
Bush’un Ortadoğu ziyareti İngiliz basınında manşetten veriliyor. Independent, Bush’un Abu Dabi’deki basın toplantısında, ifade özgürlüğünün önemine vurgu yapan şu sözlerine dikkat çekiyor:

“İnsanların meşru eleştirilerine izin vermezseniz, modern, güven veren bir devlet olamazsınız. İnsanlar, barışçıl bir şekilde hükümete karşı şikayetlerini dile getirdiği için hapse atılırlarsa, onlardan daha iyi bir gelecek vaadine inanmalarını bekleyemezsiniz.”

Independent, bir Suudi vatandaşının internet güncesinde yönetimi eleştirdiği için 35 gündür hapiste olduğunu, Mısır’da da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e hakaret ettiği gerekçesiyle başka bir internet güncesi yazarının dört yıl hapis cezasına çarptırıldığını anımsatarak şöyle diyor:

“Bush bugün Suudi Arabistan’da Kral Abdullah’la, Çarşamba günü de Şarm eş-Şeyh’te Hüsnü Mübarek’le görüşecek. İnsan hakları örgütleri, bu kişilerin serbest kalmalarını sağlaması için Bush’un Kral Abdullah ve Mübarek’e baskı yapmasını istiyor.”

Gazete, Suudi Arabistan ve Mısır ziyaretlerinin, Bush’un ifade özgürlüğünü ne kadar savunduğunu göstermesi bakımından önemli bir sınav olacağını yazıyor.

FT: BUSH REFORM HAREKETLERİNİ ZAYIFLATIYOR
Financial Times gazetesi de, Bush’un Körfez ülkelerinde demokrasi ve özgürlüklerin ilerletilmesi çağrısında bulunmasına karşın yeterince cesur davranamadığını, Birleşik Arap Emirlikleri’ni “Örnek Müslüman ülke” olarak nitelediğini aktarıyor.

Gazete, aynı konuyla ilgili bir değerlendirme yazısında ise Bush’un bölgedeki baskıcı rejimlere destek verdiğini savunuyor:

“Bush, Bahreyn Kralı Hamad bin İsa’yı halkına demokrasi yoluyla umut veren bir lider olarak tanımladı. Bush bunu beş-altı yıl önce söyleseydi Bahreynliler belki onunla hemfikir olabilirdi.

Zira Kral, 1999’da tahta çıkar çıkmaz, siyasi tutukluları serbest bıraktı, yeni bir anayasa hazırlattı, parlamentoyu yeniden yapılandırdı ve iki seçim yaptırdı. Ancak Bahreynliler, hala Aralık ayındaki bir gösteride bir protestocunun ölümünün şokunu yaşıyor.

Bazıları, göstericinin ölümünden güvenlik güçlerini sorumlu tutuyor. Bu olayı izleyen gösterilerde gözaltına alınan 20 kişi hala hapiste. Bu kişilerden bazılarının işkence gördükleri ve avukatlarıyla görüştürülmedikleri belirtiliyor.

Bölgedeki reform yanlıları, Bush’un Orta Doğu’ya demokrasi getirme vaadinden geri adım atarak, baskıcı rejimleri güçlendirdiğini, reform hareketlerini de zayıflattığını söylüyorlar.”

HARI: BUSH’UN TEK BAŞARISI İRAN’I GÜÇLENDİRMEK
Independent yazarı Johann Hari ise, “Bush’un Orta Doğu’daki tek başarısı İran’ın gücünü artırmak oldu” diyor:

“Bush, ayetullahların iki büyük stratejik düşmanı Saddam Hüseyin’le Taleban’ı devirdi ve petrolün varilini 100 dolara çıkararak İran’ın güçlenmesine katkıda bulundu.

Bush, bu hafta Riyad’da Suudi Kraliyet ailesinin misafiri olacak. Bir işkenceci haydutlar çetesinin elinde olan Suudi Arabistan, bölgedeki en vahşi yönetime sahip.

Ancak Bush, onların ellerini tutarak, kulaklarına dostluk ve sevgi sözcükleri fısıldayacak. Neden? Çünkü dünyanın en büyük petrol kaynaklarının üzerinde oturuyorlar.”

Altýn Küreler basýn toplantýsýyla açýklandý

BEVERLY HILLS - 65. Altın Küre Ödülleri sahiplerini buldu. Oscar’dan sonra en prestijli ödüllerden biri olarak görülen Altın Küre ödülleri için bu yıl geleneksel olarak yapılanın aksine tören düzenlenmedi.

Oscar’dan sonra en prestijli ödül kabul edilen Altın Küreler sahiplerini buldu. 65. Altın Küre Ödülleri’nin sahipleri bir basın toplantısıyla açıklandı. NTV’den de canlı yayınlanan basın toplantısında 7 dalda Altın Küre’ye aday gösterilen “Atonement”, en iyi film ve en iyi şarkı dalında 2 ödülle yetinmek zorunda kaldı.

Hollywood’da senaryo yazarlarının 2 aydan uzun süredir yaptığı grev nedeniyle Altın Küre’yi kazananlar, geleneksel törenle değil, NBC televizyonu tarafından canlı yayınlanan basın toplantısında televizyon sunucuları tarafından duyuruldu.

TEŞEKKÜR KONUŞMASI YAPILMADI
Ödüllerin sahiplerinin açıklanması yaklaşık 30 dakika sürdü. Hiçbir oyuncu ya da yönetmen teşekkür konuşması yapmadı.

7 dalda ödüle aday gösterilen, Joe Wright’ın yönettiği “Atonement” filmi drama dalında en iyi film ödülünün sahibi olurken, komedi veya müzikal dalında en iyi film “Sweeney Todd” oldu.

Altın Küre ödüllerini kazananlar Hollywood Yabancı Basın Derneği’nin 85 kadar üyesi tarafından seçiliyor ve ödülleri kazananların çoğunlukla Oscar ödüllerini de aldıkları görülüyor.
Atonement


Ödül kazanan yapım ve sanatçıların listesi şöyle:

SİNEMA
Drama dalında
* En iyi film: Atonement
* En iyi yönetmen: Julian Schnabel, (The Diving Bell and the Butterfly)
* En iyi kadın oyuncu: Julie Christie, (Away From Her)
* En iyi erkek oyuncu: Daniel Day-Lewis, (There Will Be Blood)
* En iyi yardımcı kadın oyuncu: Cate Blanchett, (I’m Not There)
* En iyi yardımcı erkek oyuncu: Javier Bardem, (No Country for Old Men)
* En iyi animasyon: Ratatouille
* En iyi senaryo: Ethan Coen ve Joel Coen, (No Country for Old Men)
* En iyi müzik: Dario Marianelli (Atonement)
* En iyi şarkı: Guaranteed (Into the Wild)
* Yabancı dilde en iyi film: The Diving Bell and the Butterfly (Fransa-ABD ortak yapımı)


MÜZİKAL VEYA KOMEDİ
En iyi film: Sweeney Todd
En iyi kadın oyuncu: Marion Cotillard, (La Vie En Rose)
En iyi erkek oyuncu: Johnny Depp, (Sweeney Todd)


TELEVİZYON ÖDÜLLERİ
* En iyi drama dizisi: MadMen
* En iyi kadın oyuncu: Glenn Close, (Damages)
* En iyi erkek oyuncu: Jon Hamm, (MadMen)
* En iyi komedi veya müzikal dizisi: (Extras)
* Komedi veya müzikal dizisi, en iyi kadın oyuncu: Tina Fey, (30 Rock)
* Komedi veya müzikal dizisi, en iyi aktör: David Duchovny, (Californication)
* En iyi minidizi veya film: (Longford)
* Mini dizi veya film en iyi kadın oyuncu: Queen Latifah, (Life Support)
* Mini dizi veya film en iyi erkek oyuncu: Jim Broadbent, (Longford)
* Mini dizi veya film en iyi yardımcı kadın oyuncu: Samantha Morton, (Longford)
* Mini dizi veya film en iyi yardımcı erkek oyuncu: Jeremy Piven, (Entourage)