
1960’ta New York’ta geçen Mad Men, seçkin Madison Avenue’daki reklam ajansı ve onun acımasız, egosu yüksek patronlarının hikayesini konu alıyor. Dizinin zeki, kurnaz, seksi ve aynı zamanda nükte savuran karakterlerini izlerken burnunuza adeta briyantin, viski ve sigara kokusu geliyor. Fakat köpekbalığı derisinden yapılmış o yumuşacık ve parlak renkli takımlar ve o iç çamaşırlar hiçbir şeyi saklayamıyor. Dizinin yaratıcısı ve yapım yönetmeni Michael Weiner’a göre çoğu erkek kendi kendine “Bu kadar mı yani?” diye, çoğu kadın ise “Bende ne sorun var?” diye soruyor.

65. Altın Küre Ödülleri sahiplerini buldu

Weiner, dizide Sterling Cooper ajansının dahi yaratıcısı Don Draper için “Don, The Man in the Gray Flannel Suit ve Malboro Man karışımı bir adam” diyor. Fakat o iki hayat birden sürüyor. İki çocuk babası evli bir adam olmasının yanı sıra illüstratör Midge Daniels’la (Rosemarie DeWitt) gizli ilişki yaşayan ve mağaza sahibi Rachel Menken’le (Maggie Siff) flört eden Draper, aynı zamanda da gizlice karısının psikiyatristini arayıp seanslar hakkında bilgi alıyor. Fakat sonraları Draper’ın kadın peşinde koşmasının ve entrikalarının buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu öğreneceğiz. Karanlık geçmişi hakkında henüz küçük bir kardeşi ve hatırlamak bile istemediği bir annesi olduğu biliniyor. Geçmişte her ne olduysa savaş sırasında öldüğü sanılmış ve Draper da ailesiyle bütün bağını koparmak için asla geri dönmemiş.
Michael’a göre Don’un içinde olduğu bunalım çok karmaşık bir durum: “Eğer işiniz insanlara onları mutlu edecek şeyi göstermekse fakat kendiniz mutlu değilseniz, izlenmesi zor ve heyecan verici bir ikiyüzlülük ortaya çıkıyor.” O dönemdeki birçok erkek gibi Draper’ın da kaçmaya çalıştığı çok derin bir duygusal hayatı var. Onunla evlenmek istemeyen hiçbir kadın bulamazsınız. Tabii aynı zamanda onu vurmak istemeyen de.
Onunla evlenen kadın Betty’yi canlandıran January Jones, karakteri hakkında “Belli ki Don’u çok seviyor. Fakat Don’un çok karanlık bir geçmişi ve bilinmedik bir sürü yönü var” diyor ve ekliyor: “Bu hem onda merak uyandırıyor hem de ona çok romantik geliyor. Fakat belli ki bu bilinmezlik aralarında sorunlara yol açıyor.” Aynı Don gibi Betty’nin de çok büyük sorunları var. Yaşadığı boşluğu nasıl dolduracağını, nasıl hareket edeceğini kestiremiyor. “Betty nasıl iyi bir eş ve anne olunacağını öğrenerek büyümüş bir kadın. Fakat bu, o zamanın kadınları için artık yeterli değil. Daha fazlasını istiyorlar” diyor Jones da karakterinin yaşadığı bunalım için.
Mad Men bir dönem dizisi olarak görünse de dizinin temaları günümüzde de geçen güncel konularla alakalı. Dizide gözü Don’un yerinde olan Pete Campbell’ı canlandıran Vincent Kartheiser’a göre günümüz toplumuna ve değerlerine bakılırsa, çoğu kavram Madison Avenue’da ortaya çıkmış. Kartheiser karakteri hakkındaysa “Bu işte ilerlemenin tek yolu kralı tahttan indirmek ve ona leke sürmek” diyor. Bazı şeyler gerçekten de hiç değişmiyor.
İMRENİLEN ADAM
Providence, The Division, What About Brian ve The Unit gibi dizilerde kalıcı roller edinen Jon Hamm’in yıldızı karizmatik reklamcı Don Draper’la hızlı bir yükselişe geçti. Peki Hamm ona şans getiren karakteri ve Mad Men hakkında ne düşünüyor?



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder