10 Ağustos 2009 Pazartesi

12 yaşında kıza taciz iddiası

Bartın'ın Arıt beldesinde, ilköğretim öğrencisi 12 yaşındaki kıza tacizde bulunduğu iddia edilen 75 yaşındaki akrabası gözaltına alındı.

İddiaya göre, Ören köyünde, ilköğretim okulu öğrencisi A.Y'yi, dedesinin amcasının oğlu ve komşuları olduğu bildirilen Dursun Y. (75), evinin önünden geçtiği sırada içeriye çağırdı, ardından eve giren A.Y'ye cinsel tacizde bulundu.

Çocuğun durumu ailesine anlatması üzerine babası A.Y'nin, jandarma karakoluna giderek şikayetçi olduğu Dursun Y, gözaltına alındı.

Dursun Y'nin eşinin 6 yıl önce vefat ettiği, çocuklarının da İstanbul'da ikamet etmesi nedeniyle köyde yalnız yaşadığı öğrenildi.

Olayla ilgili ( dayalı, alakadar, müntesip ) başlatılan soruşturma sürdürülüyor.

AA


AHMET KEKEÇ'İN PATAKLADIĞI 4 İSİM KİM?

Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç bugünkü köşesinde dört kişiyi isim ( ad, insan, kişi ) vermeden 'patakladı'. Kodları Kekeç'ten, isimleri bizden..

Ömer Lekesiz benden, kendisini ‘entelektüel’ sanan şairden bozma köşe yazarını ödünç istemiş, ‘Azıcık da ben pataklayayım’ diyor.

Hay hay... Lafı mı olur!

İsterse başka mamuller de var elimin altında.

Biri var ki, kendisini ‘sosyolog’ sanıyor... Her şeyi ‘feodal geri yığınlar’la açıklayan, ‘feodal geri ( art, son, gelişememiş ) yığınlar’ın ileri bir telakkiye sahip olmalarını bir türlü havsalası almayan ve şaşkın şaşkın ‘irtica, parlamento diktatörlüğü, gerici sınıflar’ diye ( niteleyerek, diyerek, sanarak ) ünleyip duran orta halli bir ‘sosyal hizmetler uzmanı...’

Bir gazetede yazıyor, (yanlış hatırlamıyorsam) bir üniversitede sosyoloji dersleri veriyor, bir televizyon kanalında Mehmet Barlas’la ‘ağız dalaşı’ yapıyor.

En büyük özelliği şu: Bilmediğini bilmiyor.

Mesela, ‘tarih’ ve ‘sosyoloji’ konusunda (Bkz. ‘Rönesans, aydınlanma, tarım ve endüstri devrimi’ kategorileri) lise öğrencisi kavrayışıyla konuşuyor... Sosyoloji durağan bir alanmış ve son yıllarda hayat (toplumlar) hiç değişmemiş, ortaya hiçbir yeni kuram atılmamış, ‘modernite’ adı verilen vetire hiç yaşanmamış, tarım ve endüstri devrimini icbar eden parametreler hiç değişmemiş gibi yapıyor.

Kafa anakronik, zihin anakronik, kavrayış anakronik...

Hiçbir tedaviye cevap vermiyor. Ona laf anlatmanın imkánı yoktur.

(AHMET KEKEÇ'İN PATAKLADIĞI BU İLK İSİM, EMRE KONGAR)

Biri daha var:

Besteci, söz yazarı, piyanist, şarkıcı, şantör, gazeteci, romancı, öykücü, senarist, yönetmen, aranjör, reçmeci, ilikçi, zikzakçı... On parmağında on marifet.

Detonenin önde gidenidir. ‘Yürü-hü-yorum geceleri’ gibi prozodi harikalarına imza atmıştır.

Belediye reisi olacaktı, olamadı.

Başbakanlığa tamah etti, derdini anlatamadı.

Kimse kadir ( güçlü, kıymet, itibar ) kıymet bilmiyordu... Kimse ondaki ‘değeri’ keşfedemiyordu... CHP’ye genel başkan seçilse, ‘sol’u içinde bulunduğu şu dağınık halden kurtarıp yeniden iktidar alternatifi kılsa, ‘karşıdevrim sürecine’ karşı ‘devrim’in demir yumruğunu indirse, herkes aydınlansa, herkes çağdaşlaşsa, herkes mutlu mesut yaşasa fena mı olurdu?

Olamadı işte...

Şimdi de, çaktırmadan Nobel kovalıyor. Yazdığı birbirinden kötü romanlarla Orhan Pamuk’un ‘rastlantısal’ başarısını ‘hakiki başarı’ haline getirmek istiyor. Fakat bilmiyor ki, tek parti kavrayışıyla roman yazılmaz ve Nobel ödülü karşı devrimciler arasında paylaştırılmaktadır.

(ZÜLFÜ LİVANELİ DE KEKEÇ'İN PATAĞINDAN PAYINI ALMIŞ)
Biri daha var:

Bir gazetenin genel yayın yönetmeni.

Kurnaz ve kıvrak... Onunla baş etmek mümkün değil. Fakat, iyi bir ( benzer, eş, birleşik ) polemik öznesidir. Hem nalınadır, hem mıhınadır... Hem keldir, hem foduldur. Duruma göre anlayışlıdır, duruma göre tirandır... Bütün darbelere hem karşıdır, hem değildir. Hem sivilcidir, hem askercidir. Hem öyledir, hem böyledir. Patakla dur, ‘kanım aktı’ demez... Dön, bir daha vur... Dön, bir daha vur... Böylesine hoş ve dayanıklı bir adam...

(ÜÇÜNCÜ PATAKLANAN HÜRRİYET GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ ERTUĞRUL ÖZKÖK)

Bir de, ‘Nurettin Veren’ görünümlü, çift kişilikli bir yazar var.

Matbuatın en berbat, en rezil, en terbiyesiz kalemidir. Ki, ona verilecek en büyük ceza, kendi haline bırakmaktır.

Malzeme bol... Ömer Lekesiz seçsin beğensin...

Fakat, anladığım kadarıyla, o benim gibi yapmayacak; bodoslamadan dalıp cam çerçeve indirmeyecek, kafa göz yarmayacak, ağız burun dağıtmayacak... Usturubuyla gidecek, inceden dokunduracak ve ‘edebi polemik’ türünün leziz örneklerini sunacak.

(KEKEÇ'İN 'MATBUATIN EN REZİL KALEMİ' DİYEREK PATAKLADIĞI İSE HÜRRİYET YAZARI AHMET HAKAN)

Şimdiden ‘hayırlı olsun’ diyorum.

Orhan Kemal, bu gibi durumlar için, ‘Ortalık şireleniyor yiğenim’ dermiş...

Hem de nasıl şireleniyor...


TBMM BAŞKANLIĞI İÇİN İLK ADAY

Meclis Başkanlığı yarışında ilk aday ( namzet ) ortaya çıktı.

Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç, Meclis Başkanlığı için bugün TBMM Başkanlığı’na başvuruda bulunacağını açıkladı.

Genç; ANKA’ya yaptığı açıklamada, Memleketi Tunceli’de bazı yaz faaliyetlerine katıldığı gerekçesiyle saat ( zaman, vakit, sayaç ) 16.00’da faksla adaylık dilekçesini TBMM Başkanlığına göndereceğini söyledi.

Meclis Başkanlığı adaylık başvuruları bugün saat 18.00’de sona erecek. Adaylık başvuruları 3 Ağustos Pazartesi günü saat 24.00'de sona erecek.

23. Dönem 1. yasama yılında da Kamer Genç aday olmuştu.

"BU BÖLÜNME PROJESİDİR"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın ''demokratik açılımlar'' konusundaki açıklamalarına ilişkin olarak, ''bu açılımın amacının terör örgütü PKK'nın stratejisine uygun olarak etnik bölücülüğe siyasi ve hukuki meşruiyet kazandırmak'' olduğunu iddia etti.

Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada ''Türkiye'nin milli varlığını hedef alan etnik bölücülük gündeminin AK Parti Hükümeti eliyle adım adım ilerletilmekte olduğunu'' ileri sürdü. Bahçeli açıklamasında şunları kaydetti:

''Terörle mücadele iradesi olmayan Başbakan, bölücü taleplerin taşeronluğunu yaparak teröre teslim olma hazırlığındadır. 'Demokratik açılım' ambalajı içinde pazarlanmaya çalışılan ayrıştırma ve bölünme projesi bu teslimiyet sürecinin yeni bir ( tek, yek, birleşik ) aşamasıdır.

Bu açılımın amacı terör örgütü PKK'nın stratejisine uygun olarak ( namına ) etnik bölücülüğe siyasi ve hukuki meşruiyet kazandırmaktır.

İmralı canisinin bu süreçteki rolü, siyasi kuryelerle sürdürülen pazarlıklar ve Barzani üzerinden terör örgütüyle kurulan temaslar önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmelerle açıklığa kavuşacak ve daha iyi anlaşılacaktır.

İçişleri Bakanı'nın dün yaptığı açıklama PKK'nın taleplerinin kısa, orta ve uzun vadeye yayılarak aşamalı olarak karşılanacağını göstermektedir.''


-''TASFİYE SÜRECİ...''-


İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın dünkü açıklamalarının amacının ''toplumsal mutabakat süreci başlatmak'' olduğunu söylemesinin gerçek niyetlere ışık tuttuğunu ileri süren Bahçeli, şöyle devam etti:

''Amaç, Türkiye Cumhuriyeti'nin milli devlet niteliğini ve üniter siyasi yapısını tasfiye süreci başlatılmasıdır.

Bu süreçte 'Türkiyelilik' kavramı milli kimliğin yerini alacak, iki dilli eğitim ve kamu hizmetine geçilecek, eyaletler sisteminin alt yapısı hazırlanacak ve teröristlere siyasi ( politikacı, siyasetçi, siyasal ) af çıkarılarak ihanet ödüllendirilecektir.

Etnik farklılıkların ayrışma gerekçesi olarak ( namına ) görülmesinin ve demokratikleşmenin bölünme aracı olarak kullanılmasının dünyada başka bir örneği yoktur.

Bölünerek demokratikleşen bir devlet tarihte görülmemiştir.

Demokratikleşme adına ülkesi ve milleti için en uygun yerli malı bölünme modeli arayışına giren bir hükümete de bugüne kadar şahit olunmamıştır.

Bütün kavramları soysuzlaştıran Başbakan Erdoğan şimdi de demokrasiye böyle bir anlam ve fonksiyon yüklemektedir.

Kılavuzu Öcalan, taşeronu Erdoğan olan PKK patentli bu bölünme projesinin Türkiye'nin hayrına olmadığı açıktır.''

-''BÖLÜNME VE PARÇALANMAYI BERABERİNDE GETİRECEK''-


Etnik temelde ayrıştırmanın kaçınılmaz olarak çatışmayı davet edeceğini bunun da bölünme ve parçalanmayı beraberinde getireceğini savunan Bahçeli, şunları kaydetti:

''Bu teslimiyet projesinin toplumsal vicdanda karşılığı ve desteği bulunmamaktadır. Türk milletinin bu konuda ne düşündüğünü Başbakan Erdoğan çok yakında görecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu ayrıştırma ve parçalanma sürecine katkıda bulunma çağrılarının muhatabı olması ve ihanet senaryolarında rol alması hiçbir şart altında düşünülemeyecektir.

Tarihi bir yol ayrımına hızla sürüklenen Türkiye'yi çok zor ve karanlık günler beklemektedir.

Milliyetçi Hareket ve Türk milliyetçileri Türkiye'nin milli birliğini ve bin yıllık kardeşliğini korumak için demokratik ve meşru zeminlerde sonuna kadar mücadele edecektir.

Türk milletinin sabrıyla oynamanın çok ağır sonuçları olacağı ve kendisinde hangi gücü vehmederse etsin, hiç kimsenin bunun altından kalkamayacağı unutulmamalıdır.''

AA

Nehirden muhimmat çıktı

Hatay'ın merkez ilçesi Antakya'daki Asi Nehri'nde 8 adet patlamamış el bombası, 1 adet fünye, 1 adet ( pare, tane, sayı ) boş G3 şarjörü bulundu.

Edinilen bilgilere göre mühimmatlar, İzzet Güçlü Caddesi Tabakhane Sokak üzeri Asi Nehri'nde bugün saat 13:00 sıralarında bir balıkçının ihbarı üzerine fark ( başkalık, üstelik, nüans ) edildi. İhbarın ardından olay yerine ( adına, namına, alegori ) bomba imha uzmanları ile olay yeri inceleme ekipleri sevk edildi.

Hatay Cumhuriyet Başsavcısı Enis Yavuz Yıldırım, olay yerine gelerek yetkililerden bilgi aldı. Konuyla ilgili kısa bir açıklama yapan Başsavcı Yıldırım, "Arkadaşların incelemesi sürüyor. Sağlıklı ve geniş bir bilgi, inceleme sonrası verilecek" dedi.
Bu arada, bomba imha uzmanları ile olay ( fenomen, hikâye, vaka ) yeri inceleme ( tetkik ) ekipleri, mühimmatları inceledi. Gerekli çalışmanın ardından el bombaları imha edildi.

CİHAN

Terör örgütünden kaçtı

Bölücü terör örgütünden kaçan 1 terörist, dün Şırnak'ın Merkez ilçesinde güvenlik güçlerine teslim oldu.

Genelkurmay Başkanlığının internet ( genel ağ ) sitesinde yer ( önem, arazi, arz ) alan ( düz, yer, kayran ) bölücü terör örgütüyle mücadeleye ilişkin duyuruya göre, Bitlis'in Güroymak ilçesi dağlık arazi ( yerey, toprak, yer ) kesiminde, teröristler tarafından tuzaklanmış anti-personel mayın bulundu.

Ağrı'nın Merkez ilçesi dağlık arazi kesiminde de teröristler tarafından 500 gram amonyum nitrat kullanılarak tuzaklanmış el yapımı mayın bulunarak imha edildi.

AA

 

 

Üstün zekalı çocuklarda dikkat eksikliği olabilir

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) araştırmacıları,    üstün zekalı çocuklarla dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bulunan çocukların beyin yapılarını Türkiye'de ilk kez fonksiyonel Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme tekniğiyle inceledi.

DPT desteğiyle gerçekleştirilen proje kapsamında üç yıldır süren çalışmalarda mevcut yöntemlerle teşhiste yüksek oranda hataya düşülebilen ''dikkat eksikliği'' ve ''hiperaktivitenin'' klinik tespitinde dünyada ilk kez yeni bir yöntem geliştirildi.

Mevcut bilimsel verilerin dışında çarpıcı sonuçlara ulaşılan araştırmada, üstün yeteneklilerin beyinlerinin küçük bir bölümünü kullansalar bile başarıya ulaştıkları, dikkat eksikliği ya da hiperaktivite sorunu bulunanların ise beynin büyük bölümü kullanılmasına rağmen yanılma payının yüksek olduğu ortaya çıktı.

Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü emekli öğretim üyesi ve HÜ KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezi araştırmacılarından Prof. Dr. Sirel Karakaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zekanın ne olduğu konusunda bilim adamlarının çok sayıda kuram geliştirdiklerini anımsattı.

Yakın dönemdeki kuramlarda, entelektüel zekanın yanında duygusal ( romanesk, hissî, birey ) zekanın da bulunduğunu dile getiren Karakaş, zekanın kendinin farkında olmayı, kendiyle barışık olmayı, sosyal becerileri, eşduyuşu (empatiyi) da kapsadığını belirterek, bu tür zekanın ''duygusal zeka'' olarak adlandırıldığını belirtti.

Çocuk psikiyatrisinde tanı koymada, zorunlu temel eğitimde, üstün yetenekli çocukların devam ettiği Bilim ve Sanat Merkezi'ne önerilecek çocukların belirlenmesinde öncelikle Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği Geliştirilmiş Formu: WISC-R isimli bir testin kullanıldığını belirten Karakaş, Türkiye'de eğitim ve sağlık kurumlarında yaygın olarak kullanılan bu testin zekayı gerekli tüm yönleriyle yeterli bir biçimde ortaya koyamadığını söyledi.

Karakaş, büyük örneklem kullanarak yaptığı istatistiksel analizlerde, bu tekniği kullanarak dikkat eksikliği ya da hiperaktivite tanısını ortaya koyabilmenin ''şans'' olasılığına yakın olduğunu kaydetti.

 

-''BEYİN GÖRÜNTÜLERİNİ KULLANAN İLK ÖZGÜN YÖNTEM''

 

Prof. Dr. Sirel Karakaş, DPT ve üniversite tarafından desteklenen projelerinin HÜ öncülüğünde, Gazi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Ufuk Üniversitesi ile ortak yürütüldüğünü belirterek, bu çalışmada Türkiye'de ilk defa üstün zekalı çocuklarla dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı alan çocukların beyin faaliyetlerini fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (MR) tekniğiyle incelediklerini bildirdi.

Karakaş, proje kapsamında 12 kişilik ekiplerinin, 136 çocuğun beyin yapılarını incelediğini ve üstün zekalı çocuklardan elde edilen beyin faaliyetinin, normal ( düzgülü, olağan, alışılagelen ) zekalı çocukların ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarınki ile karşılaştırıldığını kaydetti.

Beyin faaliyetlerinin karşılaştırılmasında beynin çeşitli alanlarını faaliyete geçiren görevlerden oluşan ve ''Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme için TURCONS-4 Beyin Haritalama Bataryası'' adı verilen ( maruz ) bir görevler bataryasını geliştirdiklerini bildiren Karakaş, bu bataryanın beyin cerrahisine hazırlanan hastalarda kullanıldığını aktardı.

Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme için kullanılan ve uyarım-tepki görevlerini içeren TURCONS-4'ün Ar-Ge faaliyetlerinin Gazi Üniversitesi Öğretim üyesi nöroradyolog Prof. Dr. Hakkı Muammer Karakaş ile birlikte gerçekleştirildiğini kaydeden Karakaş, TURCONS-4'ün kullanımını içeren kitabın da yayımlandığını bildirdi.

Kullanılan teknikler, akademik birimlerin çeşitliliği ve örneklem sayısı bakımından çalışmanın Türkiye'de bir ilk olduğuna işaret eden Karakaş, tekniklerin bütünlüğünün de dünyada öncü çalışma özelliği taşıdığını aktardı.

Karakaş, bilgisayardan uygulanan bu görevler bataryasının yakın gelecekte sağlık ve eğitim kurumlarında kullanıma girmesi için yetkililerle görüşmelerin başlatıldığını açıkladı.

 

-''ZEKİLER, BEYİNLERİNİN DAHA AZ BÖLÜMÜNÜ KULLANIYOR''-

 

Karakaş, yapılan çalışmayla uzun süredir doğru olarak bilinenlerin aksine beynin faaliyetiyle ilgili bazı gerçekleri de ortaya koyduklarını bildirdi.

Araştırmalarında pek çok psikolojik çalışmada yer almayan, üstün zekalı ve dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunu bulunan çocukların beyinlerinin ne kadarını kullandıklarına yönelik sonuçların çalışmanın en önemli bulguları arasında yer aldığını bildiren Karakaş, şöyle konuştu:

''MR görüntülerinden ve kullandığımız yöntemden, üstün zekalı çocukların karmaşık bir görsel-mekansal görevi genelde, beyinlerinin daha küçük bölümlerini çalıştırarak yerine getirdiklerini ortaya koyduk.

Bunun aksine normal zekadaki çocukların bir görevi yerine getirmede beyinlerinin kullanım alanının büyüdüğünü de ilk kez ortaya çıkardık.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocukların ise beyinlerinin çok daha geniş kısımlarının, yaygın şekilde faaliyete geçtiğini gördük.

Beyinde bir işi yapmaya ayrılan yerin büyüklüğü o işin zorluğu ve gerekli olan bilişsel çaba ile yakından ilgili. Beynin alanlarının kullanımını gösteren bu sonuçlar, üstün zekalı çocukların görevlerini daha az çaba harcayarak çözdüğünü gösterdi.''

Karakaş, ayrıca üstün zekalı çocuklarda, şekil bulma görevinin beynin çeper lobunu faaliyete geçirdiğini, alın lobunun ise kısıtlı biçimde devreye girdiğini ortaya koyduklarını bildirerek, üstün zekalı çocuklarda bu kısıtlı beyin faaliyetinin, görevleri yerine getirmedeki başarıya yettiğini ifade etti.

Normal zekadaki çocuklarda alın lobundaki faaliyetlerin, çeper lobundakinden daha etkin olduğunu dile getiren Karakaş, bu durumun karmaşık görevi yerine getirmede normal zekadaki çocukların yüksek zihinsel işlevlere başvurması gerektiğini ortaya koyduğunu aktardı.

Karakaş, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda ise hem çeper lobunda, hem de alın lobundaki alanların, diğer iki gruba göre daha yaygın olarak çalışmasına rağmen başarılarında düşük performansa neden olduğunu söyledi.

Karakaş, çalışmalarında üstün zekalı çocuklarla Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda görsel mekanın algılanması ile ilgili karşılaştırmalı sonuçların da dünyada ilk kez gösterildiğini belirtti. Karakaş, bulguların üstün zekalı çocuklarla dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunu bulunan çocukların beyin yapılarının çalışma prensibine ışık tuttuğunu bildirdi.

Karakaş Türkiye'de 600 bin dolayında olduğu tahmin edilen üstün zekalı çocuğun belirlenmesi ve özelliklerin anlaşılması için, daha önce geliştirmiş oldukları yöntem ve yaklaşımları daha da ileri götürmeyi amaçladıklarını belirterek, ''Amacımız, ülkemizin  üstün zekalı çocuklarını Türkiye'ye kazandırmak, ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesinde onların etkin yer almasını sağlayacak önlemlerin alınmasını sağlamak'' dedi.

 

-HİPERAKTİVİTENİN BİLİNMEYEN NEDENLERİ-

 

Karakaş, dikkat eksikliği veya aşırı hareketlilik ve dürtüselliğin de ''Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu'' olarak bilinen hastalıktan kaynaklanabileceği gibi çocuğun ''dikkat çekme gereksinimi'', ''yapılan işleri basit bulması'', ''canının sıkılması'', ''ebeveyne tavır koyma isteği'' gibi nedenlerden de kaynaklanabileceğini dile getirdi.

Karakaş birinci durumda tedavinin çocuk psikiyatrının denetiminde ilaç kullanımını içermesi gerektiğini, ikinci durumda ise tedavinin çocuğa ve ayrıca ailesine uygulanacak psikolojik teknik ve yaklaşımları içermesi gerektiğini kaydetti.

Araştırmaları sonucunda, üstün zekalı çocuklarla normal zekadaki çocuklar arasında, dikkati verilen görevde tutabilme açısından fark olmadığını dile getiren Karakaş, ancak üstün zekalı çocukların normal çocuklara göre çok daha çabuk tepki verebildiğini, olayları kavrama ve cevap verme yeteneklerinin normal çocuklardan çok daha ileri olduğunu söyledi.

Karakaş, geliştirdikleri nöropsikolojik testin kullanıldığı araştırmanın üstün zekalı çocuklarla normal zekadaki çocuklar arasında ezber öğrenme yeteneği açısından fark olmadığını da ortaya çıktığını bildirdi. Karakaş, bu sonucun eğitimde ezbere dayanan öğrenmenin yararsızlığını bir kere daha ( elan, henüz ) kanıtladığını dile getirdi.

 

-''ÜSTÜN ZEKALI OLMAK''-

 

HÜ'de yürütülen testlere katılan ve üstü zeka tanısı konulan 12 yaşındaki Serhan Kaya ise üstün zekalı olmasının arkadaşları arasında bazı sorunlara yol açtığını ifade ederek, ''Arkadaşlarım kendilerinden daha üstün zekalı olduğumu kendilerine yediremiyorlar. Bu nedenle bazı sorunlar çıkabiliyor. Ama arkadaşlarım ve öğretmenlerim tarafından seviliyorum. Sınıfımın en başarılısı olduğunu düşünüyorum'' diye konuştu.

Futbol, resim, bilgisayar, maket yapma gibi ilgilerinin bulunduğunu anlatan Kaya, genelde öğretmeninin dersi bir kez anlattığında konuyu anlayabildiğini, soru sormasına gerek kalmadığına işaret etti.

Kaya, ''Ama normal dersler bana yetmiyor ve daha fazlasını istiyorum. Üstün zekalı çocuklar için bir okul varsa buralara gidebilirsem kendimi daha iyi geliştirebileceğimi düşünüyorum'' dedi.

Serhan'ın babası Erhan Kaya da Serhan'ın bazı konulardaki yeteneklerinin 1,5-2 yaşında farkettiklerini dile getirerek, ''Öncelikle resim yeteneği çok fazlaydı. Ablası okula başladığında yalnız onu izleyerek okumayı ve yazmayı öğrendi'' diye konuştu.

Okula gittiği saatler dışında Bilim ve Sanat Merkezi'ne de devam eden Serhan'ın, bu merkezde iyi bir eğitim aldığını vurgulayan Kaya, ancak, üstün yeteneklilerin bulunduğu bir okulun açılması halinde oğullarını bu okula devam ettirmek isteyeceklerini söyledi.

AA


Otomobil vergisinde Türkiye Avrupa ikincisi

Otomotiv Distribütörleri Derneğinin (ODD), ''Otomotiv Ticaretinde Yol Haritası, Gelecek 10 Yıl'' başlıklı çalışmasına göre, Türkiye'de yeni otomobil satışına uygulanan toplam vergi yükü, Danimarka'dan sonra Avrupa'da ikinci en yüksek oran oldu.

Prof. Dr. İ. Yılmaz Aslan, Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, Prof. Dr. İbrahim Kırcova, Prof. Dr. Şükrü Kızılot, Prof. Dr. Metin Taş, Doç. Dr. Galip Altınay, Doç. Dr. Ahmet Mete Çilingirtürk, Doç. Dr. Ercan Gegez, Doç. Dr. Adem Şahin, Yard. Doç. Dr. Burcu Onat, Yard. Doç. Dr. Nükhet Sivri, Yard. Doç. Dr. Ülkü Şahin, Dr. Turgut Ün, Avukat Fatma Eceaslan tarafından hazırlanan çalışmada, ''önümüzdeki 10 yıllık perspektifte otomotiv ticaretinin yol haritası, potansiyel, fırsatlar, çözüm ve öneriler'' ele alındı.

Çalışmaya göre, Türkiye'de yeni otomobil satışına uygulanan toplam vergi yükü, Danimarka'dan sonra Avrupa'da ikinci en yüksek oran oldu. Satınalma gücü paritesine göre, Danimarka'nın 2007 yılı kişi başına milli geliri 35 bin 961 dolar ve Türkiye'nin 2007 kişi başına milli geliri 12 bin 74 dolar olduğu göz önüne alındığında, kişi başına gelire oranla Avrupa'da ''en yüksek'' vergi yükü Türkiye'de bulunuyor.

16 Mart-15 Haziran 2009 arasında ÖTV oranının geçici olarak yüzde 37'den yüzde 18'e indirilmesiyle, en düşük gruptaki toplam vergi yükü yüzde 61,7'den yüzde 39,2'ye inerek, otomobil fiyatları ortalama yüzde 13,9 ucuzladı.

16 Haziran-30 Eylül 2009 tarihleri arasında ÖTV oranı yüzde 27 olarak belirlenirken, otomobil fiyatlarında vergi indiriminden kaynaklanan ucuzluk etkisi satış rakamlarına yansıdı. 2009 Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran ayları toplam otomobil satışları, önceki yılın aynı aylardaki toplam satışlarına göre yüzde 30 arttı.

Çalışmaya göre, 2009 yılının ilk yarısındaki ekonomik durgunluğa rağmen bu sonuçlara ulaşılması, vergi indirimi uygulamasından önce tahmin edilen esneklik katsayılarının doğruluğunu ortaya koyuyor.

ÖTV oranının yüzde 27 olarak ( namına ) devam ettirilmesi durumunda, en düşük gruptaki toplam vergi yükü yüzde 61,7'den yüzde 50'ye inerken, otomobil fiyatları, ortalama yüzde 7,3 ucuzluyor.

KDV'nin diğer bazı ürünlerde olduğu gibi yüzde 8'e indirilmesi, yeni otomobil satışları üzerinden alınan yüzde 37 ÖTV'ye ek olarak bu değer üzerinden yüzde 8 KDV alındığında, toplam vergi yükü yüzde 48 olacak. Toplam vergi yükünün yüzde 61,7'den yüzde 48'e düşmesi, reel otomobil fiyatlarının yüzde 8,5 ucuzlamasına neden olacak.

AKARYAKIT SATIŞINDAN ELDE EDİLEN ÖTV... 

Türkiye'de elde edilen toplam vergi hasılatının yaklaşık üçte birini, doğrudan veya dolaylı biçimde otomotiv sektörü sağlıyor. Türkiye'de otomotiv sektöründen doğrudan veya dolaylı biçimde alınan vergiler ( rüsum, tekâlif ) şöyle:

''Motorlu Taşıtlar vergisi, motorlu taşıt satışı üzerinden alınan ÖTV ve KDV, otomotiv sektöründe üretim yapan firmaların karları üzerinden alınan Kurumlar Vergisi ve kar dağıtımı üzerinden alınan Gelir Vergisi stopajı, otomotiv sektöründe iş yapan yan sanayide üretim yapan firmaların karlarından alınan Gelir ve Kurumlar Vergisi, oto yedek parça alım satımı yapan kişi veya firmalardan tamir, bakım ve onarım yapan kişi veya firmalardan alınan Gelir veya Kurumlar Vergisi ve KDV, otomotiv sanayi ve yan sanayinde çalışan işçi ve yöneticilerin gelirleri üzerinden alınan Gelir Vergisi, otomotiv satışıyla uğraşan distribütör, bayi ve acentelerin karlarından alınan Gelir ve Kurumlar Vergisi, otomotiv satışıyla uğraşan distribütör, bayi ve acentelerin çalıştırdıkları işçi ve yöneticilerin gelirleri üzerinden alınan Gelir Vergisi, akaryakıt, yağ ve bunun gibi ürünlerin satışı üzerinden alınan ÖTV, KDV ile bu sektörde alım satım yapan kişi veya kurumların kazançlarından alınan Gelir ve Kurumlar Vergisi ile bu sektörlerde çalışan işçi ve yöneticilerin gelirleri üzerinden alınan Gelir Vergisi, ikinci el motorlu araç alım satımı için noterde yapılan işlemler üzerinden alınan harçlar.''

Çalışmaya göre, Türkiye'de sadece akaryakıt satışından elde edilen ÖTV, sayısı 700 bine yaklaşmış Kurumlar Vergisi mükellefinin ödediği toplam verginin yaklaşık 2 katından fazla.

DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER 

Çalışmada yer verilen değerlendirme ve önerilere göre, Türkiye'de otomobil talebini etkileyen temel iki faktör, tüketici gelirindeki artış ve otomobil fiyatları olurken, önümüzdeki yıllarda gelire bağlı talep artışı Türkiye'nin ekonomik gelişmesine paralellik gösterecek.

Lokomotif sektör olarak tanımlanan, yatırım ve istihdam olanaklarıyla Türkiye'nin gelişmesine önemli katkı sağlayan bu sektörün gelişmesini hızlandırmak, otomobil fiyatlarının aşağı çekilmesiyle mümkün olacak.

Reel otomobil fiyatları, uluslararası koşullardan kaynaklanan rekabet, girdi fiyatları ve benzer etkiler dikkate alınarak belirlenirken, Türkiye'de otomobil fiyatlarının yüksek oluşunun temel nedeni yüksek vergi oranları oluyor.

Hurda piyasasına bağlı olarak hurda teşvikinin çıkarılması, katma değer yaratacak. Hurda piyasasının kurulması konusunda önerilen modelin geliştirilmesi ve kamuoyuna sunulması gerekiyor.

Otomobil piyasasının gelişmesi, toplam satışların 1 milyon üzerinde gerçekleşmesi, ticaretin organizasyonuyla ilgili olarak yatırım ve istihdam artışı sağlayacak. Servis ve satış organizasyonunun, 1 milyon üzerinde araç satışına yönelik olarak düzenlenmesi, yeni satış sonrası hizmet istasyonlarıyla satış noktalarının oluşturulmasıyla ilgili olarak yeni yatırımların yapılmasını sağlayacak ve ek istihdam olanakları da yaratılacak.

Sektörün daralmasının yaratacağı işsizlik sigortası ve eksik çalışma ödeneği ödemeleri dikkate alındığında, otomotiv sektöründe talep sorununun çözülmesinin önemi ortaya çıkıyor.

AA

Sungurlu'da korkutan yangın

Çorum'un Sungurlu ilçesinde bir evde çıkan yangın korku ( muhatara, kurusıkı, tehlike ) dolu ( mahmul, yoğun, meşbu ) anların yaşanmasına neden oldu.
Hacettepe Mahallesi Şehit Adil Yıldız Caddesi'nde Abuzer Yaldıran'a ait 2 katlı ahşap evde sabah saatlerinde henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı.
Samanlık bölümünden başlayan yangın kısa sürede büyüyerek evin ( lüp, habbe ) tamamına yayıldı. Yangın sırasında evde uyuya kalan ailesini uyarından Yaldıran ailesinin küçük ferdi Mehmet Yaldıran(7) olası bir faciayı önledi. Evlerinin yandığını gören ev sakinleri hemen ( çabucak, yemeden içmeden, vakit kaybetmeden ) durumu itfaiyeye haber verdi. Kısa sürede olay yerine ( namına, alegori, adına ) gelen Sungurlu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü'ne bağlı ekipler 1 saatlik bir çalışma sonucunda yangını kontrol altına aldı.
Polis, yangınla ilgili inceleme başlattı. 

IHA
 

 


Salondan çıkarılan Vakit muhabiri konuştu

Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun'un basın toplantısında sorduğu sorunun ardından güvenlik görevlileri tarafından salondan çıkarılan Vakit Gazetesi muhabiri İsmail Uğur, 'Girerken kartımızı gösterdik, güvenlikten geçtik.' dedi.
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun'un basın toplantısında sorusu nedeniyle salondan çıkarılan Vakit muhabiri daha sonra ( ahir, ileri, bilahare ) tekrar içeri alındı. İçeri girdiğinde gazetecilerin sorularını cevaplayan muhabir İsmail Uğur, "Vakit Gazetesi muhabiriyim. Girerken kartımızı gösterdik. Foto muhabiriyim. Kartım var, temsilcimle birlikte geldim. " dedi.
Muhabirin tekrar ( gene, yeniden, yine ) içeri alınmasının ardından Ertosun konuşmasına devam etti.

CİHAN

Anne-babalar dikkat!

Amerikalı bilim adamları, evlerde temizlik amaçlı kullanılan kimyasal ürünler ile oda spreylerinin çocuklarda lösemi görülmesinin nedenlerinden biri olabileceğini bildirdi.

İtalyan La Stampa gazetesinin haberine göre, Georgetown Üniversitesindeki Lombardi Kapsamlı Kanser Merkezinde görev yapan bir grup bilim ( fen, marifet, bilgi ) adamı, daha çok 3 ila 7 yaşlarındaki çocuklarda görülen akut lenfoblastik lösemi (ALL) ile evlerde temizlik ( saflık, bekâret, arılık ) için kullanılan kimyasal ( kimyevi ) ürünlerin arasında bağlantı olabileceğini ortaya koydu.

Bilim adamları, araştırmada, ALL hastası 41 çocuk ve anneleri ile 41 sağlıklı çocuk ve annelerinin idrar ( küçük abdest, sidik, hacet ) örneklerini inceledi. Araştırmanın sonucunda hasta çocuklarda ve annelerinde, evde kullanılan birçok kimyasal üründe mevcut olan ( kâin, vaki, hasıl ) toksin maddelerin yüksek seviyede bulunduğu tespit ( sabitleme, belirleme, saptama ) edildi.

"Therapeutic Drug Monitoring" dergisinde yayımlanan araştırmada, bazı sağlıklı deneklerin tahlillerinde de ( bile, dahi ) rastlanılan bu maddelerin, ALL hastalarında ise daha yüksek miktarda ( kadar ) bulunduğu vurgulandı.

Araştırma ekibinin başındaki Doktor Offie Soldin, hastalık ile "ev zehirleri" arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koyan verilere rağmen bunun sadece bir ( yeksan, sadece, eş ) varsayım olduğunun altını çizdi. Soldin, bu ikisi arasında nasıl ve neden ( niçin, münasebet, ne ) bir ilişki bulunduğunu ve özellikle de toksin maddeler içeren ürünlerin evlerdeki yüzde 85'lik yüksek kullanım oranına rağmen neden tüm bu çocuklarda hastalığın görülmediğinin açığa kavuşturulması gerektiğini söyledi.

Sigara 10 TL olacak

19 Temmuz’dan itibaren sigara içecek alan bulmakta zorlanan tiryakiler, eylül ayından itibaren sigaraya ulaşma konusunda büyük zorluklar ( müşkülat ) yaşayacak. Star gazetesinin haberine göre, Sağlık Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı sigara fiyatlarının Avrupa Birliği’nde olduğu gibi ortalama 10 TL’ye çıkarılması için çalışma başlattı. Dünya Sağlık Örgütü’nün de destek verdiği çalışma kapsamında her ( değme ) bir paketten elde edilecek gelirin 1 TL’si Sağlık Bakanlığı’na aktarılacak. Hükümet, sigaraya karşı başlattığı mücadeleyi, artarak devam ettirme kararı aldı. Sigara karşıtlığı ile bilinen ve çevresindekilere sigarayı bırakmayı telkin eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın onayıyla başlatılan çalışmaya göre, sigara fiyatları ikiye katlanacak. Avrupa Birliği ve ABD’deki gibi sigara fiyatları, ortalama 10 TL düzeyine çekilecek.

EN UCUZ SİGARANIN FİYATI 8 LİRA

Şu anda piyasada fiyatı 2.5-3.5 TL arasında olan sigaralara yüzde 75’e varan oranda zam yapılacak. Ayrıca her sigara paketine Sağlık Bakanlığı payı olarak 1 TL ek zam konulacak. Böylece en ucuz sigaraların fiyatı 7-8 TL’yi bulacak. Dünya Sağlık Örgütü’nün Tütünle Mücadele Türkiye Sorumlusu Toker Ergüder, Dünya Sağlık Örgütü olarak, bu projeyi Sağlık Bakanlığı’na sunduklarını açıkladı. star’a konuşan Ergüder, aynı projeyi başka ülkelerde de uygulamaya koyduklarını belirterek, ‘Sigaraya yapılan zamların, sigarayı bırakma kararı üzerinde önemli etkileri var. Araştırmalarımıza göre sigaraya yapılan yüzde 10 oranındaki zam, yetişkin tiryakilerde yüzde 4, gençlerde ise yüzde 8’e varan oranlarda sigarayı bıraktırıyor’ diye konuştu.

Yılda 100 bin kişi tütünden ölüyor

Toker Ergüder ‘Türkiye’de her yıl ortalama 430 bin kişi ölüyor. Yaklaşık 100 binini sigara sebepli hastalıklara bağlı ölümler teşkil ediyor. Henüz biz Türkiye’de sigara kaynaklı salgın ölümleri görmedik. Türkiye’de sigara salgını, yabancı sigara firmalarının Türkiye’ye girmesi ile 1990’lı yıllarda başladı, sigara ile ölüm arasında 15-20 yıl var, 2015 yılından sonra Türkiye’de sigara kaynaklı salgın ölümler görülecek. Akciğer kanserleri daha da ( dahi, bile ) artacak, kalp krizleri artacak’ diye konuştu. Tüm kapalı alanları kapsayacak şekilde genişleyen sigara yasağının, sigarayı bırakma konusunda önemli neticeler vereceğini söyleyen Ergüder ‘Yapılan en son çalışmada 2008 yılında sigarayı bırakanların oranı yüzde 7’ye çıktı. Son uygulamayla birlikte Türkiye’de her yıl sigara içenlerin oranında yüzde 2-3 oranında azalma bekliyoruz. Türkiye’de 17 milyon kişi sigara içiyor, yüzde 7’si, yaklaşık 1 milyon kişi son bir yılda sigarayı bırakmış’ dedi.

Her sigara paketinin 1 lirası Sağlık Bakanlığı’na gidecek

Her bir paketten elde edilecek gelirin 1 TL’si Sağlık Bakanlığı’na aktarılacak. Böylece Bakanlık, sigaraya bağlı hastalıkların tedavisi için kaynağı yine tiryakilerden temin edecek. Türkiye’de yılda 5 milyar paket sigara tüketildiği dikkate alındığında devlet, sigara ile mücadelede önemli bir gelire sahip olacak. Sağlık Bakanlığı bütçesinin yarısına tekabül eden bu gelir, sigara tüketimini düşürme amaçlı kampanyalarda da kullanılacak.

Asıl hedef ( amaç, uğur, maksat ) ucuz markalar

Toker Ergüder, sigara fiyatlarına yapılan düşük oranlı zamların, 2.5- 3 TL bandındaki çok tüketilen sigara markalarına sınırlı olarak yansıdığını belirterek ‘Tiryakilerin çoğunluğu ucuz sigaraları tüketiyor. Bizim hedef kitlemiz de bu ucuz sigara tüketenler. Ayrıca, pahalı sigara tüketenler, gelen zamdan ekonomik olarak durumları iyi olduğu için etkilenmiyor’ dedi.

Araç sahiplerine MTV uyarısı

Tüketiciler Birliği Ankara Şube Başkanı Hakan Tokbaş, tüketicilerin, 2005 yılında uygulamaya konulan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) indirimiyle ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığını öne sürerek, ''Hesaplamalarımıza göre son 5 yılda, 80 bin tüketici yaklaşık toplam 120 milyon lira fazla MTV ödemiştir'' dedi.

Uygulama kapsamında geriye dönük 5 yıllık MTV iadesi istenebileceğini belirten Tokbaş, tüketicilerin ''www.tuketiciler.org'' internet adresinden edinebilecekleri ''düzeltme dilekçesi'' ve ilgili ( müntesip, ilişkin, dayalı ) formla vergi dairesine başvurması gerektiğini söyledi.

Tokbaş, Birliğin Ankara Şube Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 2005 yılında yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararına göre, otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzeri araçlar için hesaplanan MTV, aracın o yıla ait kasko sigortası değerinin yüzde 5'ini aşıyorsa, aynı yaştaki taşıta isabet eden bir alt tarifeden vergi ödenebileceğini kaydetti. Uygulama için Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği tarafından her yıl yayımlanan ''Motorlu Kara Taşıtları Kasko Değer Listesi''nin esas alındığını anlatan Tokbaş, tüketicinin düzenleme hakkında yeterli bilgisi bulunmadığını savundu.

Maliye Bakanlığı ve ilgili birimlerin tüketiciyi bu konuda bilinçlendirmemesini eleştiren Tokbaş, ''Maliye Bakanlığı, tüketicinin bilgilenme hakkını vergi daireleri ve ilgili birimleriyle yerine getirmiş olsaydı binlerce tüketici fazladan MTV ödemek zorunda kalmayacaktı'' dedi.

''ÖZELLİKLE MOTOR HACMİ 1801'İN ÜSTÜNDEKİLER YARARLANABİLİR'' 

Tokbaş, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden yaptıkları hesaplamaya göre son 5 yılda 80 bin tüketicinin toplam yaklaşık 120 milyon lira fazla MTV ödediğini kaydetti. Uygulamadan en fazla yararlanabilecek araçların 1801 cm3 motor hacmi üstünde ve 4-11 yaş aralığındaki araçlar olduğunu ifade eden Tokbaş, bunlar içinde de 1801-2000 cm3 motor hacmine sahip, 6,9 ve 10 yaşındaki araçların büyük bölümünün uygulama kapsamına girdiğini belirtti. Tokbaş, uygulamadan yararlanabilecek yaş gruplarına göre bazı araç modellerinden örnekler verdi.

Hakan Tokbaş, Motorlu Taşıtlar Vergisinin, kasko sigorta değerinin yüzde 5'ini aştığını fark eden araç sahiplerinin ''Motorlu Taşıtlar Vergisi Tutarına Esas Olan Kasko Sigortası Değer Bildirim Formu''nu yetkili sigorta acentesine düzenlettirmesi gerektiğini söyledi. Tüketicilerin, söz konusu form ve düzeltme dilekçesiyle bağlı bulundukları vergi dairesine başvurabileceğini belirten Tokbaş, geriye dönük 5 yıllık MTV iadesi istenebileceğini kaydetti.

Tokbaş, tüketicilerin uygulamadan yararlanabilmek için atması gereken adımların ve Kasko Sigortası Değer Bildirim Formu ile düzeltme dilekçesi örneklerinin ''www.tuketiciler.org'' internet ( genel ağ ) adresinden elde edilebileceğini bildirdi.

Soru üzerine tüketicilerin ne kadar iade alabileceğini örnekle açıklayan Tokbaş, ''1801-2000 cm3 motor hacimli 4 yaşında bir ( müşterek, yek, eş ) aracın 2009 yılı Motorlu Taşıtlar Vergisi 1340 lira. Bunun bir alt dilimi olan 1600-1800 cm3 motor hacimli taşıtlar için MTV de 875 lira. Uygulama kapsamındakiler bir alt dilimin vergisini ödüyor, yani 500 lira gibi bir fark ortaya çıkıyor'' dedi.

AA

Volkswagen zarar açıkladı

Satışları bakımından Avrupa'nın en büyük şirketi olan Wolfsburg merkezli VW, küresel ekonomik durgunluğun araç satışlarını olumsuz etkilemesi yüzünden bu yılın ilk yarısında karının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 81 azalarak, 494 milyon avro olduğunu açıkladı.

Audi, VW, Seat ve Skoda gibi markaları bünyesinde bulunduran şirket, geçen yılın ilk yarısında 2,5 milyar avro kar etmişti.

Şirketin, geçen yıl 56,5 milyar avro ( ekü ) olan Ocak-Haziran dönemi satışları ise bu yıl aynı dönemde yüzde 9,4 azalışla 51,2 milyar ( bilyon ) avro oldu.

VW, karının önceki yıllar seviyesine ulaşmasını beklemediğini, bu yıl satış gelirlerinin, yeniden finans maliyetlerinin yükselmesinin yanı sıra yeni araçlara olan talebin düşmesi yüzünden geçen yıla oranla düşük kalacağını belirtti.

Bu arada, Japon otomotiv şirketi Mazda, Nisan-Haziran döneminde 226 milyon dolar zarar etti.

Japonya'nın beşinci büyük otomotiv şirketi Mazda, küresel ekonomik durgunluğun araç satışlarına talebi düşürmesi ve güçlü Japon yeni yüzünden Nisan-Haziran döneminde 226 milyon dolar zarar ettiğini açıkladı. Şirket, geçen yıl aynı dönemde 157 milyon dolar kar etmişti.

Mazda sözcüsü Ken Haruki, ''Çin hariç, Japonya ve Kuzey Amerika gibi önemli pazarlarımızda gerileyen ( gerileyici ) talep yüzünden satışlarımız düştü. Küresel araç talebinde hızlı düzelme beklemiyoruz'' dedi.

Şirketin aynı dönemde satışları da yüzde 44,5 düşüşle 4,5 milyar dolar oldu.

Şirket, Mart 2010'da sona erecek mali yılda 526 milyon dolar zarar etmeyi, satışlarının da yüzde 19,9 azalarak 21 milyar dolara gerilemesini bekliyor.

 AA

'50 bin kişiye istihdam yaratacağız'

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, tamamlanmasıyla doğrudan 10 bin kişiye istihdam sağlanmasının hedeflendiği Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyon Programı'nın bütçe büyüklüğünün 146,8 milyon avro olduğunu belirterek, proje önerilerinin, hedef bölgede yer alan 43 ilin 33'ünü kapsadığını bildirdi.

Ergün, Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyon Programı'nı açıkladığı toplantıda, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerinde mali işbirliği sürecinin neredeyse en önemli unsur olduğunu belirterek, ancak Türkiye'nin AB fonlarından yararlanma düzeyinin bugüne kadar istenilen seviyede gerçekleşmediğini dile getirdi ve söz konusu proje paketiyle bu süreci tersine çevirecek bir adım attıklarını söyledi.

Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) çerçevesinde AB tarafından aday ve potansiyel aday ülkelere yönelik sağlanan mali destek ( bindi, hamil, dayak ) programlarının ülkede farklı kurum ve kuruluşların yer aldığı bir sistem içinde yönetildiğini bildiren Ergün, sistemin temelde 5 eksen üzerine oturduğunu, bakanlığının yürüttüğü ''Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyonel Programı''nın bu eksenlerden bölgesel kalkınma bileşeni altında yer aldığını söyledi.

Bu programın AB'ye aday ve potansiyel aday ülkeler arasında AB tarafından onaylanan ilk program olduğuna işaret eden Ergün, programın 2007-2009 dönemi için toplam bütçesinin 186,9 milyon avro olduğunu ifade etti. Sanayi Bakanı, bu bütçenin 140,2 milyon avroluk kısmının AB tarafından, 46,7 milyon avroluk diliminin ise ulusal bütçeden karşılandığını bildirdi.

Ergün, Program kapsamında kişi başına milli geliri Türkiye ortalamasının yüzde 75'inin altında kalan 43 ilde sanayi altyapısı ve bilgi iletişim altyapısının geliştirilmesine, yeni finansal araçların oluşturulmasına, turizm altyapısı ile pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin desteklenmesine, KOBİ'lere doğrudan bilgi ve eğitim danışmanlığı verilmesine ve sanayi sektörleri arasında işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik proje önerilerinin desteklenmesinin öngörüldüğünü kaydetti.

Bu kaynakların verimli kullanılması amacıyla 3 proje paketi oluşturulduğunu belirten Ergün, bütçesi yaklaşık 59 milyon avro olan 1. proje paketinde merkezi düzeydeki kurumların stratejik şemsiye projelerinin yer aldığını söyledi.

Bu pakette bulunan ve 17 ilde uygulanacak olan projelerin Nisan ayı itibariyle AB Komisyonu tarafından resmen onaylandığını anlatan Bakan Ergün, projelerin başlaması için gerekli ihale süreçlerinin devam ettiğini bildirdi.

Ergün, 2. Proje paketini hazırlamak amacıyla 14 Kasım 2008 tarihinde açılan ve 16 Ocak 2009'da sona eren ( aziz, ermiş ) proje teklif çağrısına, 43 ilden yaklaşık bütçesi 1,6 milyar avro olan 532 başvuru yapıldığını ifade etti.

Hedef bölgede artan bu talebin AB'ye üyelik sürecinde Türkiye'ye aktarılacak katılım öncesi mali yardımların miktarının belirlenmesi müzakerelerinde ülkenin elini güçlendireceğini belirten Ergün, ayrıca halen müzakereleri devam eden bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu faslında önemli avantajlar sağlayacağını vurguladı.

Bakan Ergün, bu projelerin şu anda kapalı olan, doğrudan KOBİ'lere yönelik AB hibe destek mekanizmasının önümüzdeki dönemde tekrar açılması için de önemli bir referans olacağını söyledi.

Bu projelerin tamamlanmasıyla birlikte doğrudan 10 bin, dolaylı olarak da 50 bin kişiye istihdam sağlanmasını öngördüklerini ifade eden Ergün, ''Bu sürecin küresel rekabet ortamında firmalarımızın üretim maliyetlerinde, kapasitelerinde ve verimliliklerinde önemli değişimleri beraberinde getireceğine inanıyoruz'' diye konuştu.

Bakan Ergün, proje teklif çağrısına konu olmayan ve 3. Proje paketi olarak adlandırılan ''Finansal Araçların Oluşturulması ve Geliştirilmesi'' tedbirinde ise firmaların özellikle KOBİ'lerin en önemli sorunu olan kredi kefalet ve finansmanına erişim sorununu gidermeyi amaçladıklarını bildirdi.

Ergün, bu amaca yönelik oluşturulan bir proje üzerinde uluslararası finans kuruluşlarıyla teknik çalışmaları sürdürdüklerini de kaydetti.

GELİŞMİŞLİK FARKLARI VE GELİR DAĞILIMI BOZUKLUĞU 

Bakan Ergün, Türkiye'de bölgesel gelişmişlik farkları ve gelir dağılımı bozukluğunun gündemdeki yerini sürekli olarak koruduğunu söyledi.

Bu dengesizliği gidermek amacıyla bugüne kadar daha çok büyük ölçekli ve kamu eliyle yürütülen projeler ortaya konulduğunu hatırlatan Ergün, söz konusu program kapsamındaki projelerin ise doğrudan bölgedeki kuruluşlar tarafından yürütüleceğini ve bölge halkının birebir içerisinde bulunacağını kaydetti.

Ergün, söz konusu projelerin istihdamın artırılmasına sağlayacağı katkının yanı sıra Türkiye'nin gelişmişlik düzeyi en az olan bölgelerinde, Avrupa Birliği standartlarında proje üretme yeteneğini de geliştireceğini belirtti. Ergün, ''Projelerden elde edeceğimiz başarı, bundan sonra kamu kaynaklarının ülkemizin az gelişmiş bölgelerinde daha verimli ve etkin kullanılmasına da imkan sağlayacak'' dedi.

Bakan Ergün, programın, bölgenin rekabet gücünü yükseltecek proje üretme ve uygulama mekanizmasını harekete geçireceğini, bu mekanizmanın ileriki yıllarda gerek AB fonları, gerekse ulusal kaynaklarla daha da gelişeceğini ve böylece bölgeler arası gelişmişlik farklarını en aza indireceğini söyledi.

Ergün, proje paketinin, sadece bölgenin değil, aynı şekilde Türkiye'nin de rekabet gücünü artırmasına katkı sağlayacağını bildirdi.

Program kapsamında 532 başvuru içinden 47 projenin seçildiğini ve projelerin ana liste, rezerv liste ve proje havuzu olmak üzere 3 kategoriye ayrıldığını anlatan Ergün, ''Söz konusu 3 kategorinin bütçe büyüklüğü 146,8 milyon avrodur. İkinci proje paketinde yer alan proje önerileri, hedef bölgede yer alan 43 ilin 33'ünü kapsıyor'' diye konuştu.

Ergün, ana listenin bölgesel rekabet edebilirlik operasyonel programının 2007-2008 bütçe döneminde öncelikli olarak desteklenecek listeyi, rezerv listenin ana listede yer alan proje önerilerinin herhangi birinin öngörülemeyen bir nedenle desteklenmemesi durumunda kısa listeye alınmaya aday projelerin yer aldığı listeyi, proje havuzunun ise 2010 sonrası gelecek ilave kaynakla destelenecek projelerin yer aldığı listeyi ifade ettiğini anlattı.

''SÜBJEKTİF DEĞERLENDİRME OLMADI, OLAMAZ'' 

Bu projelerin 500'ün üzerinde proje arasından seçildiğine dikkat çeken Bakan Ergün,, projeler üzerinde teknik çalışma dışında sübjektif bir değerlendirmenin olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını söyledi. Ergün, ''Sübjektif değerlendirmelerle AB standartlarında iş yapma imkanımız yoktur'' diye konuştu.

Türkiye'nin gelişme konusunda daha çok ilerleme kaydetmesi gereken illerinde gerek sivil ( çırçıplak, çıplak, sivil polis ) toplum örgütleri gerek kamu kuruluşları gerekse özel sektör temsilcilerinin AB'ye hazır hale gelme istikametinde ilerlediğini ifade eden Ergün, ''AB fonlarından yararlanmak gerçekten zor. Bu nedenle arkadaşlarımı kutlamak istiyorum. Türkiye'de iyi şeyler de oluyor'' dedi.

Seçilen projeler arasında, Endüstriyel Tasarım ve Modelleme Merkezi, Maraş Biberi İş Kümesi, Bafra İş Geliştirme ve İhracatı Destekleme Merkezi Projesi, Doğu Anadolu'da Pazar Odaklı Bir Strateji Çerçevesinde Süt Ürünleri Küme Geliştirme Projesi gibi projeler yer alıyor.

AA

Polis memuru bıçaklandı

Antalya'nın Alanya ilçesinde bir polis ( zabıta, kolluk, kollukçu ) memuru, tartıştığı komşusu tarafından bıçaklanarak ağır yaralandı. Polis memurunu bıçaklayan şahıs, gözaltına alındı.

Edinilen bilgiye göre, Cumhuriyet Polis Karakolu'nda görev yapan polis ( zabıta, kollukçu, aynasız ) memuru Ali Bıyıklı (36), Cikcilli beldesi Saraybeleni mahallesindeki Yılmazoğlu apartmanında oturan ve evli olduğu öğrenilen komşusu Cemil Y.'nin (36) evine gitti. Bıyıklı, apartmana girerken Cemil Y. ile karşılaştı ve tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Cemil Y. belinden çıkardığı bıçakla polis memuru Ali Bıyıklı'yı sol bacağından 3 kez bıçakladı. Cemil Y., daha sonra ( bilahare, ahir, ileri ) yere yığılan polisin kafasına sert bir ( yeksan, sadece, tek ) cisimle vurdu.

Apartman sakinlerinin ihbarı üzerine olay yerine çağrılan 112 ekipleri, yaralı polisi memurunu Alanya Devlet Hastanesi'ne kaldırdı. Hastanenin acil servisinde ilk müdahalesi yapılan Bıyıklı, daha sonra ameliyathaneye alındı. Ayağındaki ve başındaki yaralara dikiş atılan polisin hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

Polis memurunu bıçaklayan Cemil Y. bir süre sonra Alanya Emniyeti Asayiş Büro Amirliği'ne bağlı ekipler tarafından apartmanda gözaltına alındı. Kavganın neden çıktığı araştırılıyor.

Ordu'da doktora silahlı saldırı

Ordu'nun Ünye ilçesi Erenyurt beldesinde sağlık ocağında görev yapan bir doktor silahlı saldırı sonucu yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Erenyurt Sağlığı Ocağı'nda görevli pratisyen hekim Adnan Sert (37), iş yerinin önünde kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerce silahlı saldırı sonucu yaralandı.

Sert, yapılan ilk ( ön, evvel ) müdahalenin ardından Fatsa Devlet Hastanesine kaldırıldı. Ameliyata alınan Sert'in kalçasına isabet eden ( fail ) 3 kurşunun çıkarıldığı, sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi.

Soruşturma sürdürülüyor.

Cenk Eren'e bekarlığa veda partisinde taciz

"Aramızda Kalmasın" programına konuk olan Cenk Eren, yıllar önce yaşadığı bir taciz olayını anlattı. Televizyon gazetesinde yer alan habere göre, Eren, kendisine hayran olan bazı kadınlardan aldığı ilginç teklifleri ekranda izleyenlerle paylaştı.

Bir kadının sahnedeyken önüne jeep'inin anahtarını koyduğunu anlatan Cenk Eren, "Beni çağırdı, masada oturuyor, en ön masada. O zaman da benim böyle başka küçük bir arabam vardı. 'Sana o yakışmaz. Al bunu' dedi. Benim de yeni zamanlarım İstanbul'da anlamadım. Hakikaten sudan çıkmış balık gibiyim. Karşımdaki de hakikaten çok ünlü" diye konuştu.

KAMERA ŞAKASI SANMIŞ

Henüz camiada yeni olduğu için kadının ne istediğini anlamadığını söyleyen Cenk Eren, daha sonra tekrar aynı teklifle karşılaştığını ve kendisine bir hafta tatile gitme önerisinde bulunduğunu söyledi. O kişinin ismini vermeyen Cenk Eren, yaşadığı duyguları da "Korktum. Çok ünlü ve ben kalkmışım taşradan gelmişim. 'Birisi bana kamera şakası falan mı yapıyor?' dedim" diyerek yaşadığı duyguları paylaştı.

Böyle bir teklifin kabul edilmesini 'ödün vermek' olarak değerlendiren Cenk Eren, "Senin istemediğin birisinin sana dokunması var ya, bundan daha büyük ödün olamaz" açıklamasını yaptı.

BEKARLIĞA VEDA PARTİSİNDE NELER OLDU?

Cenk Eren, yine aynı mekanda yaşadığı bir taciz olayını da anlattı.

Çok ünlü bir ( eş, yeksan, vahit ) kadının bekarlığa veda partisine davet edildiğini söyleyen Eren, 15-20 kişilik arkadaş grubunun da gazetelerde gördüğü ünlü kişiler olduğunu belirtti.

Cenk Eren, "Şarkı söylüyordum. Ben hep genelde bilirsiniz beyaz gömlekle sahneye çıkmayı çok severdim, rahattı. Bir tanesi geldi buramı açtı, (Göğsünü gösteriyor) öbürü 'Hayır görmüyoruz' falan dedi. O kadar korkuyorum ki, yeni gelmişim bunlara onu yapmayın desem, patron ( işveren, kalıp ) beni işten mi kovacak. Yani bir de o taraf ( doğrultu, yöre, yaka ) var" diye konuştu.

PARALARI VAR DİYE....

Sema Eren'in söze girerek "Bu bir taciz mi peki?" sorusuna "E ne bu Sema? Ne yani?" yanıtını verdi.

Eren, o kadınların parası olduğu için kendisine bu kadar rahat davrandıklarını ifade ederek "Onlara göre, paraları var diye, Alanya'dan kalkıp gelmişim, derdim kiramı ödemek, onu yapmak, bunu yapmak" dedi ve sanıldığının aksine bu tür durumların hiç de hoş olmadığını belirtti.

"Kimse bunu böyle düşünmüyor, 'Oh ne güzel kadınlar' falan. Hayır efendim böyle bir ( aynı, bir kez, sadece ) şey yok. Karşılıklıdır birşey" diyen Cenk Eren, bekarlığa veda eden kadının bıçakla gömleğinin düğmelerini kestiğini anlattı.

İLGİLENMEDİ DİYE TEHDİT EDİLMİŞ

Sanat hayatında tacizin boyutlarının nereye kadar çıktığıyla ilgiil bir ( birleşik, tek, vahit ) soruya da Cenk Eren, "Oldu, yani, ciddi ( önemlice, kritik, tehlikeli ) bir boyuta gitti. Bana neler geldi. 'Bakmazsan bana asıldığını söylerim, kocam öldürür seni' dedi. Bunu söyleyenlere dedim ki 'Git kime ne istiyorsan onu söyle' dedim. Korkmam" açıklamasını yaptı.


Balina, dalgıcın hayatını böyle kurtardı

Dalgıcın bacağını ısırmış balinanın görüntüsü herkesi dehşete düşürdü. Oysa balina, kadın dalgıcın hayatını kurtarıyordu.

Çin'in kuzeydoğusunda yapılan bir dalma yarışmasına katılan Yang Yun'un vücudu soğuk suya dayamadı ve 26 yaşındaki dalgıç soğuktan bacaklarını oynatamayacak hale ( ağıl, ayla, ay ağılı ) geldi. Ama morina balinası Mila, dalgıcın hayatını kurtardı.

İçinde morina balinalarının da olduğu, 6 metre derinliğinde ve suları buz gibi olan tankın içinde en uzun kalan ( mütebaki, artan ) yarışmacı, dalma yarışını kazanıyor. Yang Yun'un da hedefi buydu. Ama su sıcaklığının çok düşük olmasına dayanamadı ve dipteyken bacaklarına kramp girdi.

Hareket edemeyen Yun, 'artık sonumun geldiğinden emindim, artık bir ölüyüm diye düşünüyordum' dedi. Ama tam o sıra da bir morina balinası olan ( kâin, hasıl, vaki ) ve tankın içinde yaşayan Mila, Yun'un yardımına yetişti.

Genç kadını önce kafasının hafif darbeleriyle düzeltti, ardından bacağını ağzına alarak onu yüzeye çıkardı. Tankın cam duvarlarından olan biteni, izleyenlerin büyük korkusu bir anda müthiş bir şaşkınlığa ve sevince dönüştü. ,

Ertosun'dan yargı açılımı

HSYK'nın Ergenekon davası ile ilgili tutumuna yönelik eleştirilere de ( bile, dahi ) basın toplantısında değinen Ertosun'un 'Yargı Açılımı' olarak nitelediği önerileri şöyle: 

"Dinleme konusunda biliyorsunuz Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin jandarmanın dinlemesiyle ilgili bir kararı vardı. Biz diğer birimler yönünden de yargı yoluna ( için ) başvurmasını istedik. Diğeri neydi? Arama kararlarını vermeye yetkili makam. Neresidir?İstanbul mudur yoksa aramanın yapılacağı yerdeki mahkemeler midir? İtirazlar yapılıyor. Bu itirazları kim inceleyecek? Mahkeme mi inceleyecek yoksa heyet başkanları mı inceleyecek? Adalet  müfettişlerinin talepleri yönünden de ( bile, dahi ) dinleme kararları veriliyor. Bu yasal mı, değil mi bunun incelenmesini istedik."

VİDEO İÇİN TIKLAYIN

"Şüphelilerin ve sanıkların zabıta ve cumhuriyet savcılıklarındaki ifadelerini içeren tutanaklarının kendilerine veya müdafilerine verilmesinin gerekip gerekmediği, benim ifademi alıyorsunuz benim ifademi bana vermiyorsunuz.

Arama ve yakalama kararı isteniyor, sadece arama kararı veriliyor. İnsanlar yakalanıp, götürülüyor. Bunlar yasal mı, değil mi dedik. Bunun dışında Cumhuriyet savcıları kendi yetki alanları dışına giderek ifade ( anlatım, deyiş, rapor ) alabilirler mi dedik. Bunlar tartışılmıyor mu?

Zabıtada susma hakkını kullanan şüphelilerin, gözaltı süreci beklenmeden Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevki gerekir dedik. Sevk edilmiyorlar, 4. gün sevk ediliyorlar. Adam, "Ben konuşmayacağım" diyor. Arkadaşlar bunlar birert açılım değil mi? Bakın bizim açılımların içi dolu. Yapılan soruşturmalarla ilgili hukuki ve fiili bağlantısı olmayan kişi ve olaylarla ilgili olarak yapılan suçlamaların aynı kapsamda değerlendirilmesi yasal mı değil mi dedik.

Bir takım bilgilerin yayın organlarına verilmemesine, insanların peşinen suçlu ilan edilmemelerine, şüphelilere haklarındaki suçlamalar ve isnat olunan fiillerin somut olarak bildirilmesini, şüphelilerin savunma haklarını kullanmalarını istemişsek bunların ardında ne aranabilir?"


Lösemiye davetiye çıkarmayın

Amerikalı bilim adamları, evlerde temizlik amaçlı kullanılan kimyasal ürünler ile oda spreylerinin çocuklarda lösemi görülmesinin nedenlerinden biri olabileceğini bildirdi.

İtalyan La Stampa gazetesinin haberine göre, Georgetown Üniversitesindeki Lombardi Kapsamlı Kanser Merkezinde görev yapan bir grup bilim adamı, daha çok 3 ila 7 yaşlarındaki çocuklarda görülen akut lenfoblastik lösemi (ALL) ile evlerde temizlik için kullanılan kimyasal ( kimyevi ) ürünlerin arasında bağlantı olabileceğini ortaya koydu.

Bilim adamları, araştırmada, ALL hastası 41 çocuk ve anneleri ile 41 sağlıklı çocuk ve annelerinin idrar örneklerini inceledi. Araştırmanın sonucunda hasta çocuklarda ve annelerinde, evde kullanılan birçok kimyasal ( kimyevi ) üründe mevcut ( bulunan ) olan toksin maddelerin yüksek seviyede bulunduğu tespit edildi.

"Therapeutic Drug Monitoring" dergisinde yayımlanan araştırmada, bazı sağlıklı deneklerin tahlillerinde de rastlanılan bu maddelerin, ALL hastalarında ise daha ( elan, henüz ) yüksek miktarda bulunduğu vurgulandı.

Araştırma ekibinin başındaki Doktor Offie Soldin, hastalık ile "ev zehirleri" arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koyan verilere rağmen bunun sadece bir varsayım olduğunun altını çizdi. Soldin, bu ikisi arasında nasıl ve neden bir ilişki bulunduğunu ve özellikle de toksin maddeler içeren ürünlerin evlerdeki yüzde 85'lik yüksek kullanım oranına rağmen neden tüm bu çocuklarda hastalığın görülmediğinin açığa kavuşturulması gerektiğini söyledi.

AA

Cesedi 1 yıl evde kaldı!

Avusturya'nın başkenti Viyana'daki evinde cesedi bulunan emekli kadının bir ( yeksan, birleşik, ancak ) yıl önce öldüğü tahmin ediliyor.

Kentin Ottakring mahallesi Friedmann sokağındaki evinde tek başına yaşadığı belirtilen kadının öldüğünün komşuları tarafından da ( dahi, bile ) anlaşılamadığını kaydeden polis yetkilileri, son zamanlarda evden ağır koku ( dem, belirti, buke ) gelmesi üzerine komşuların kendilerini aradığını bildirdi.

İsmi açıklanmayan emekli ( mütekait, zahmetli, tekaüt ) kadının cesedinin tanınamayacak durumda olduğunu belirten ( tamlayan ) polis, buzdolabındaki bazı yiyeceklerin son tüketim tarihinin ağustos 2008 olduğunu, bunun da kadının bir yıl önce öldüğüne işaret ettiğini ifade ( deyiş, söylem, söyleyiş ) etti.

Polisin, yaptığı araştırmada kadının herhangi bir yakınını da saptayamadığı kaydedildi.

AA

Berrak kaç çekiyorlar!

BODRUM’DA tatil yapan güzel oyuncu Berrak Tüzünataç önceki gün Gümüşlük’te halk plajında görüntülendi. Fotoğrafının çekildiğinden habersiz güneşlenen Tüzünataç, bir ( müşterek, yeksan, birleşik ) ‘vatandaş teyze’nin ( ana yarısı ) ( ana yarısı ) uyarısıyla panik ( ürkü ) oldu. Hemen toparlanıp havluya sarınan Berrak, oteline kaçtı.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-HAKAN YAĞCI

 


Marmara Depremi için şarkı

Sözü ve müziği Can Yüksel'e ait, düzenlemesini Atilla Özdemiroğlu'nun yaptığı ''İlk Sayfalar'', Marmara Depremi'nin 10. yıl dönümünde dinleyicilerle buluşacak.

Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, hayatın trajik dönüm noktalarından önceki mutlu günlere ışık tutan ''İlk Sayfalar'', geçmişe uzanarak özlem ve hüzünleri dile getiriyor. Ailelerin ve dostların bir arada olduğu zamanlar, ''İlk Sayfalar'' adı altında anılıyor.

Üniversite 3. sınıf müzik-kompozisyon öğrencisi olan Can Yüksel'in, yaşanmış olayların anlatıldığı yeni besteleriyle hayatlarını zamansız kaybetmiş insanları yıl içinde de anmaya devam ( kesilmeme, parça, sürme ) edeceği bildirildi.

AA

"Konuşma sırası bende"

Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı 1500 oy farkla kazanan MHP'li Aytaç Durak, seçim sonrası ilk kez konuştu. Başkan Durak, kendisine iftira edenler için 30 ayrı suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. AK Parti adayı Mehmet Ali Bilici hakkında 2 ayrı dava açıldığını belirten Durak, "Artık konuşma sırası bende. Türk adaleti bunlara cezalarını verecektir" dedi.

Neşet KARADAĞ/ ADANA(AHT)

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, seçim sonrası suç duyurusunda bulunduğu AK Parti'nin Adana Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Ali Bilici ile ilan verdiği Hürriyet ve Posta gazeteleri hakkında Bakırköy 2'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan 2 ayrı davayla ilgili Adana adliyesine giderek talimatla ifade verdi. İfadenin ardından makamına giden Başkan Durak, basın açıklaması yaptı. Seçimin ardından ilk kez konuştuğunu belirten Başkan Durak, Adana'daki seçimlerde Türkiye'de yaşanmamış çirkinlikler sergilendiğini ifade ederek, "Niye sergilendi. Neden Aytaç Durak konuşmadı. Ortalığın sakinleşmesini bekledim. Bugünden sonra ben ( ego ) konuşacağım" dedi.

Hakkında diğer adayların savcılığa yaptıkları başvuruların kabul edilmeyip ters yüz edildiğini, kendi başvurularının kabul edilip dava açıldığını ifade eden Başkan Durak, şunları söyledi: "Bunlardan biri de Mehmet Ali Bilici. Beraat ettiğim mal varlığı davasıyla ilgili taraflı müfettişin raporlarını gazetelere ilan vererek şahsıma hakaret etmiştir. Ben sokaktan gelmedim. Binlerce konut yaptım. Ne acıdır ki; Mehmet Ali Bilici, komşum olduğu, mal varlığımı bildiği halde seçimi kaybetmenin telaşı içinde hakkımda olmadık dedikodular, iftiralar yönlendirmiştir. 5 defa seçilmiş belediye başkanına yapılan hakaretlerin Türk adaletince cezalandırılacağına inanıyorum."
Başkan Durak, seçim sonrası hakkında iftirada bulunanlar ve karalama yapanlar hakkında 30'un üzerinde suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Durak, "Hepsi sırasıyla hesap ( tutum, adisyon, anlayış ) verecek. Yine söylüyorum oylarım yüzde 60'ın altında değildir. Adana'da Aytaç Durak sevgisi vardır" dedi.

Faiz beklentisi borsayı 41 bine taşıdı

 

Hisse senedi piyasalarında mart ayında başlayan yukarı trend devam ediyor. Dış piyasalardaki olumlu gelişmeler ve ekonomide toparlanmanın başlayacağı sinyaliyle 40 bin puana kadar yükselen İMKB, dün Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın faizlerde indirimin devam ( sürme, ek, bitmeme ) edeceğini açıklamasıyla 41 bin puana ulaştı. Yılın en ( arz, genişlik, işaret ) yüksek seviyesine ulaşan İMKB’de özellikle bankalara gelin alımlar endeksin yukarı yönlü seyrini korumasında etkili oluyor.

 

 ABD VERİLERİ DİKKATE ALINMADI

Dün ABD'de açıklanan dayanıklı tüketim malları siparişleri yüzde 2.5 geriledi. Yaşanan gerileme piyasalarda önemli bir hareketlilik yaşatmadı. Öte yandan ABD Hazinesi'nin 5 yıllık ihalesine katılım da düşük oldu. Buna rağmen hisse senedi piyasalarında iyimser seyir devam ediyor.

Beklentiler doğrultusunda bugün Avrupa'dan gelecek ( encam, müstakbel, ileri ) bilançolarla ABD işsizlik başvuruları izleniyor.
Öte yandan ABD'de yarın açıklanacak ikinci çeyrek büyüme verisinin piyasalara yön vermesi bekleniyor.

FAİZLERDE DÜŞÜŞ SÜRÜYOR

Bono piyasasında gösterge bileşik faizi yüzde 11'in altına indi. Dün günü yüzde 11.13 bileşik seviyesinden kapatan 11 Mayıs 2011 vadeli gösterge tahvilde bileşik faiz şu sıralarda yüzde 10.58 seviyesinde tarihi sınırında yer alıyor.

DOLAR GERİLİYOR

Dün Çin Borsasındaki yüzde 5'lik kaybın ardından değer kazanarak 1.49 bölgesine tırmanan dolar, Avrupa Borsalarındaki olumlu havanın da etkisiyle  1.48 lira ( liralık, teklik ) seviyesinden el değiştiriyor.

 

Antalya ve Çorum'da iki yeni tabiat parkı

Çevre ve Orman Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde Antalya'da ''Mavikent Tabiat Parkı'', Çorum'da ''Sıklık Tabiat Parkı'' adıyla iki yeni tabiat parkı ilan edildiğini bildirdi. Mavikent Tabiat Parkı'nda kumul ağaçlandırılması yapıldı. Kıbrıs akasyası, fıstık çamı ve okaliptüs ağaçları bulunan tabiat parkı faunasında tilki, çakal, sansar, sincap, porsuk, tavşan ve keklik gibi ( üzere, kabil, kabilinden ) hayvanlar yaşamını sürdürüyor. Mavikent kumsalları deniz kaplumbağalarının da yaşama alanı. Çorum'daki Sıklık Boğazı ise açık hava rekreasyonu yönünden farklı ve zengin ( gösterişli, paralıca, servet sahibi ) bir potansiyele sahip olması nedeniyle tabiat parkı ilan edildi. Saha, 40 yıl önce köknar, sedir ( arkalıksız, divan ) ve karaçam türleriyle ağaçlandırıldı. Yaban hayvanı bakımından zengin olan Sıklık Tabiat Parkı faunasında kurt, tilki, yaban domuzu, sürüngen türler ile yırtıcı ve ötücü kuşlar yer alıyor.

GAZETEHABERTURK


Milas'ta yangın çıktı

Muğla'nın Milas ilçesinde, tarım arazisinde başlayan ve ormanlık alanı tehdit eden yangın, kısa sürede söndürüldü.

Alınan bilgiye göre, Milas'ın Kıyıkışlacık mevkisinde, bir ( vahit, ancak, eş ) tarım arazisinde, henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı.

Alevlerin bölgedeki ormanlık alanı tehdit etmesi üzerine, 1 helikopter, 5 arazöz ve orman işçileriyle yangına müdahale edildi.

Yangını ormanlık alana sıçramadan kontrol altına alan ekipler, soğutma çalışmasına başladı.

AA

Yaşları küçük, cesaretleri büyük hırsızlar

 

Erzincan'da organize bir şekilde hırsızlık yapan küçük yaştaki üç çocuğun görüntüleri, izleyenleri hayretler içinde bıraktı. İşyerine ait güvenlik kamerası tarafından saniye saniye görüntülenen çocuk hırsızlar yakalanırken, sabıkalı oldukları ortaya çıktı. 

VİDEO İÇİN TIKLAYIN... 

Erzincan da özel bir ( yeksan, benzer, tek ) işyerine gelen ve güvenlik kameraları tarafından görüntülenen, çocuk yaştaki hırsızların önce keşif yaptıkları görülüyor. Bir şeyi sormak ( istimzaç etmek, sual etmek, araştırmak ) bahanesi ile işyerinden içeriye giren hırsızlardan biri yaptığı keşif sonrası dışarıda bulunan arkadaşlarına bilgi veriyor. Bir müddet daha etrafı kontrol eden hırsızlar, sekretere ait masanın üstünde bulunan cep telefonunu çalmak üzere tekrar işyerine giriyor. İçerdeki çalışanlardan habersiz bir şekilde içeriye giren hırsız, masanın üstünde bulunan cep telefonunu alarak hızla dışarı çıkıyor. Görüntünün devamını izleyen işyeri çalışanları organize bir şekilde yapılan hırsızlığı görünce hayretler içinde kalarak polise haber veriyor.

İş yerinde bulunan güvenlik kamerası görüntülerini inceleyen polis, kimliği tespit ( saptama, belirleme, sabitleme ) edilen ve yaşının nerdeyse iki katı suç dosyası bulunan küçük yaştaki hırsızları kısa sürede yakaladı.

AHT / KEMAL ÖZDEMİR