31 Temmuz 2009 Cuma

Sürprizlerle dolu bir hikaye kitabı

srprizlerle-dolu-bir-hikaye-kitab.jpg

"Katakofti" farklı kişilerin ağzından anlatılan ve birbirini bütünleyen sekiz hikayeden oluşuyor.

Bir mahkumun esrarengiz bir şekilde ortadan kayboluşu, çevresinde gelişen olaylar, bir ( ancak, sadece, eş ) dizi ( paradigma, kol, saf ) bilmecenin okura takdimi şeklinde cereyan ediyor. Gökdemir İhsan son derece özenli üslubuyla birbirinden uzak dünyaları bu küçük kitapta yan yana getiriyor. İngiliz klasiklerinin, halk türkülerinin, kadim kıssaların, devrim marşlarının tatları bu "humour" yüklü mistik polisiyede buluşuyor.

Hikayeden bir tek unsuru çıkarınca olayların seyri ne derece değişir? Katakofti, bu kışırtıcı soruyu cevaplayan ilginç bir kitap.

Gökdemir İhsan, edebiyatı, "Hakikati araştırmanın münasip bir ( tek, birleşik, bir kez ) yolu" olarak kullanırken hikayeyi de ( bile, dahi ) okur ile kahraman arasında fırsat eşitliğine dayalı bir oyun olarak kurguamış.

Kaybolma, ipucu bırakma, iz ( delalet, kalıntı, yer ) sürme gibi konularda ilgiliyseniz ve serde bir nebze olsun dedektfilik varsa Katakofti size kârlı bir ( bir kez, ancak, benzer ) okuma vaat ediyor. Ressam Ahmet Gürlen'in desenleri hikayenin kapılarını açan birer anahtar olarak sayfalara yerleştirilmiş.

Her kapıyı açtığınızda bu ne güzel sürpriz diyeceksiniz.


Reçel kralının oğlu börekçi çırağı oldu

reel-kralnn-olu-breki-ra-oldu.jpg

Antalya'ya tatile gelenlerin hediyelik olarak satın alıp memleketine götürdüğü, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, İsveç, İngiltere, İsrail ve Avustralya'ya ihraç edilen Yenigün Reçelleri'nin sahibi Mahmut Ruhi Alpagot ile eşi Mine Alpagot, küçük oğulları 12 yaşındaki Berkay'ın Türk iş yaşamının en eski geleneklerinden birini uygulamasını istedi ve onu 64 yaşındaki Tevfik Ekizoğlu'nun pasaj içindeki börekçi dükkanına haftada 60 TL yevmiye ile çırak verdi. 

Börekçi Tevfik adıyla tanınan Tevfik Ekizoğlu, “Alpagot ailesi eski tanıdıklarımızdandır. Sık sık buraya gelip börek yerler. Geçen ay geldiklerinde Mahmut Alpagot, (Biz düşündük taşındık, Berkay'ın burada senin yanında bir süre çalışmasını uygun gördük. Oğlumuz sana emanet) dedi. Gurur duydum, memnuniyetle kabul ettim” dedi.

Anadolu'da çok eski yıllarda, okullar tatil olunca çocuklarının ellerinden tutan anne-babaların, tanıdık ve güvenilir bir esnafa götürüp insan ilişkilerini, çalışma hayatını öğrensin diye emanet ettiğini hatırlatan Tevfik Ekizoğlu, “Şimdiki çocuklar internet ( genel ağ ) başından kalkmıyor. Berkay, bu açıdan çok farklı. Disiplinli bir şekilde her sabah işe gelip çalıştı” diye konuştu.

Dükkanda birçok işe koşturan Berkay Alpagot ise, küçüklüğünden beri yaz tatillerinde ailesine ait şirkette çalıştığını belirterek, ilk kez kendi şirketlerinin dışında bir yerde çalıştığını ve işi çabuk öğrendiğini söyledi.

“NASIL KAZANILACAĞINI BİLMESİ GEREKİYOR”

Antalya'da 9 bin metrekarelik kapalı alanda, reçel, turşu, lokum, helva, pekmez üreten, şirkete ait 5 mağazada perakende olarak satışa sunan ve ihracat yapan Mahmut Ruhi Alpagot, oğlunu geleceğe hazırlamak için eşiyle birlikte böyle bir ( eş, ancak, sadece ) karar aldıklarını anlattı. Kendisinin de daha ilkokul çağına bile gelmeden Dönerciler Çarşısı'nın girişindeki dedesine ait dükkanda büyüklerine yardım etmeye başladığını, o zaman yol ve kaldırım olmadığı için yerden kalkan tozlar dükkana dolmasın diye küçük bir ( yeksan, yek, sadece ) kova ( herke, helke, aşırma ) ile kapının önündeki arıktan aldığı suyla iş yerlerinin önünü sulayıp süpürdüğünü anlatan Alpagot, “Oğlumun da nasıl para ( nakit, dünyalık, tıkır ) kazanılacağını bilmesi gerekiyor” dedi.

USTASININ ELİNİ ÖPÜP TEŞEKKÜR ETTİ

Oğlu Berkay'ın ilk kazancını da iyi değerlendirdiğini söyleyen Alpagot, “Tanıdığımız bir kuyumcunun vitrininde gördüğü saati beğenmiş. Saati satın almak ( yok etmek, vira etmek, eksiltmek ) için para biriktirdiğini söylediği babaannesi de sponsor olunca annesiyle gidip saati satın aldılar. (Bunu ustama gösterip teşekkür etmeliyim) dedi. Hep birlikte Börekçi Tevfik'e gittik. Ustasının elini öptü” diye konuştu.

Berkay'ın her sabah 06.50'de uyanıp tramvay ile işe gittiğini, iş çıkışı da otobüse binip fabrikaya geldiğini belirten Alpagot, bir ( yeksan, yalnız, vahit ) ay çalıştıktan sonra şimdi tatil yaptığını kaydetti.

Macaristan merkez faiz indirdi

macaristan-merkez-faiz-indirdi.jpg

Macaristan Merkez Bankası, faiz ( getiri, nema, repo ) oranını yüzde 8,5'e indirdi.

Macaristan Merkez Bankası bugün yaptığı toplantıda, yüzde 9,5 olan faiz ( nema, getiri, repo ) oranında 100 baz puan ( benek, nokta ) indirime giderek, faiz oranını yüzde 8,5'e çekti.

Merkez Bankası'nın faiz ( getiri, nema, ürem ) indiriminde geç kaldığını ifade eden piyasa uzmanları, bu oranın yıl sonuna kadar yüzde 8'in altına inmesini beklediklerini belirtti.

Macaristan Merkez Bankası, Ocak ayında 50 baz puan indirimle faiz oranlarını yüzde 9,5'e çekmişti.

AA

Doğumdan sonra ilk kez görüntülendi

doumdan-sonra-ilk-kez-grntlendi.jpg

ARES ve Güney adlı ikizlerini geçtiğimiz ay dünyaya getiren Gülben  Ergen, doğum sonrası ilk kez ( sefer, su, posta ) görüntülendi.

GAZETE HABERTÜRK-BARIŞ ENGİN

Erken doğum yaptığı için hâlâ küvezde tutulan oğullarının bu hafta taburcu olacağını söyleyen Ergen, 8 Ağustos’ta Kıbrıs’ta sahneye çıkacağını ancak, çocuklarından birkaç saat bile uzakta kalmanın ona zor ( güçlükle, mecburiyet, rahatsızlık ) geldiğini açıkladı.

ATLAS SÜPER AĞABEY

Önceden yaptığı sözleşme gereği Kıbrıs’ta sahneye çıkacak olan Ergen, “Gözüm arkada kalmayacak. Annem yanlarında olacak” dedi. İlk çocuğu Atlas’ın mükemmel bir ağabey olduğuna da ( dahi, bile ) değinen Ergen, “Ben Atlas’tan böyle bir olgunluk ( yetkinlik, erişkinlik, tekâmül ) beklemiyordum. Ama kardeşlerine sahip çıktı. Şu zamana kadar tam bir ağabey gibi davrandı” diye ( niteleyerek, sanarak, diyerek ) konuştu.


Komadan çıkaran sözcükler

komadan-karan-szckler.jpgDoktorların, Han Conghui adlı kadının bir daha uyanma ihtimalinin neredeyse imkansız olduğunu söylemesine rağmen Han’ın kocası, her gün kulağına onu sevdiğini fısıldadı ve kadın kendine geldi

Çin Günlüğü gazetesinin haberinde, 4 ay ( kamer ) önce evinde baygınlık geçirmesi üzerine hastaneye kaldırılan kadının bir daha kendine gelmediği ve komaya girdiği yer ( makam, arazi, belde ) aldı.

Doktorların, Han'ın bir ( eş, yeksan, benzer ) daha uyanma ihtimalinin neredeyse ( üzere, az daha, kıl payı ) imkansız olduğunu söylemesine rağmen, Han'ın kocası, her gün eşiyle sanki uyanıkmış gibi konuştuğunu ve devamlı kulağına onu sevdiğini fısıldadığını söyledi.

42 yaşındaki kadının birden uyanmasını mucize ( şaşırtıcı, tansık, olağanüstü ) olarak niteleyen doktorlar, hiçbir iyileşme belirtisi görülmeyen Han'ın komadan çıkmasını açıklayamadı.

128 gün komanın ardından şuuru tamamen yerine ( namına, alegori, adına ) gelen kadın, kendi başına yemek yiyebiliyor.
 
AA

Dördüncü kez barıştılar

drdnc-kez-bartlar.jpg

ŞARKICI Aysu Baceoğlu, yaklaşık bir hafta önce sevgilisi Murat Varol’dan kendisine şiddet uyguladığı gerekçesiyle ayrılmıştı. Ne var ki ( kim ) iki sevgilinin ayrılığı yine kısa sürdü. Baceoğlu, kendisinden özür dileyen erkek arkadaşına geri ( sonuç, mazi, geçmiş ) döndü. Çift, şimdiye kadar şiddet, evcil ( ehlî, yerli, domestik ) hayvan, fikir ayrılığı gibi ( kabil, kadar, kabilinden ) nedenlerden dolayı tamdört kez ( su, sefer, posta ) ayrılıp barıştı.

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-ATEŞ ÇELİK


Murat Göğebakan'dan sevindirici haber

murat-gebakandan-sevindirici-haber.jpgBir süre önce kan kanserine yakalanan sanatçı Murat Göğebakan hayranlarına sevindirecek haber geldi. Tedavisi devam ( parça, kesilmeme, sürme ) eden Göğebakan'a uygun ( şayeste, yakışır, yaraşır ) ilik bulundu.

Facebook'ta açılan "Murat Göğebakan | Dualarımız seninle abimiz..." grubu sayfasında yazılan mesajda "1 Mayıs'tan bu yana  lösemi tedavisi gören Murat Göğebakan'a bugün sevindirici haber ( sava, çav, ses seda ) geldi. Murat Abi'mize uygun ilik bulundu. İlk günden beri dualarla Murat Göğebakan'a destek olan ( vaki, kâin, hasıl ) siz sevenlerine sonsuz teşekkürler" yazıldı.

Hayranlarını bu haberle sevince boğan Göğebakan'a birçok mesaj gönderildi. İşte o mesajlardan bazıları:

"Dilerim ki tüm bekleyenler de aynı sevinci yaşar. İnşallah atlatırsın sende bu hastalığı..."

"Şükürler olsun..."

"Bugünü bekledik dualarla."

HABERTURK.COM MAGAZİN SERVİSİ

1-2-3 Tıp!

1-2-3-tp.jpgHande KÖSEOĞLU
hkoseoglu@haberturk.com


Kat edeceğimiz çok yol var. Siyasette, eğitimde, sağlıkta, birbirimize “tahammül etmeyi” öğrenerek gideceğimiz çok yol var. Kayıtsız kalamayacağımız, tartışarak, ilerleyebileceğimiz, konuşmazsak uzamaya devam edecek uzun bir yol var.

Neyse ki birileri hala konuşuyor. Birileri sesini yükseltmekten korkmuyor. Umutları var, pes etmemişler, her yoklamada ellerini kaldırıyorlar. Onlardan biri de Tuğba Akın. Akın, geçtiğimiz ay Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bölüm birincisi olarak mezun oldu. Diploma töreninde, kürsüden çıkan sesi sadece Akdeniz Üniversitesi’nde değil, tüm fakültelerde yankılandı.
Akın, staj yapan son sınıf öğrencileri arasında yaptıkları ankette arkadaşlarının çoğunun staj dönemlerini “iş yükü ağır, vakti kısıtlı ve hastanede bulunma nedeni eğitim almak olan asistan hekimlerden” aldıklarını söyledi. “Kendi döneminizden bir hekim arkadaşınıza anne babanızı emanet eder misiniz?” sorusuna yüz öğrenciden sadece biri “evet” derken bu “acı gerçek” bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Kimilerine göre haklı, kimilerine göreyse “fazla idealistler.” Ancak hem fikir olunan bir konu var: Türkiye’deki tıp fakülteleri ve kontenjanlarının yükselişi. Türk Tabipler Birliği’nin hazırladığı rapora göre, ÖSYM kılavuzundaki 9 tıp fakültesi eğitime hazır değil. Bu fakültelere sürekli yenisi eklenirken, öğrenciler kağıt üzerinde başka, pratikte başka okulda eğitim görüyor. 400 kişilik sınıflardan kendi yöntemleriyle “sıyrılmaya” çalışıyorlar.  Hasta bakıp, pratik yapmaları gereken son senede de TUS( Tıpta Uzmanlık Sınavı)’a hazırlanırken dersler kaçıyor.

Tercihlerin yapıldığı şu günlerde konuyu gündeme getirmekte yarar ( getiri, elverişli, avantaj ) var: Tıp kazanmanın en kolay olduğu yıl ilan edilen 2009’da, ÖSS birincilerinin popüler tercihi tıp fakülteleri eğitimde ne kadar “birinci?” Tıp fakültelerine de yerleşen dershane odaklı eğitim geleceğin hekimlerini nasıl etkiliyor? Öğrencilerden sonra söz, öğretim üyelerinde… Tartışıyoruz, ilerleyebilelim diye.

Prof. Dr. Serhat BOR
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı


“Türkiye’deki tıp fakülteleri gereğinden fazla. Tıp fakülteleri en azından eğitim akreditasyonu almdan öğrenci almamalılar. Bunun için kurulmuş Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu var. Kendi kurallarını koydu ve çok da iyi yaptı. O kurulun önerdiği standartları yerine getiren tıp fakültelerinin öğrenci almalarında yarar var. Biz de fakülte olarak başvurduk. Bu gereklilikleri yerine getirenler kalmalı. Tıp fakültelerinde ciddi bir öğrenci fazlası var. Öğrenci sayısının da azaltılması gerekiyor. YÖK’ün haricinde, Sağlık Bakanlığı’nın da yaptığı araştırmalar var ve bizim hesaplamalarımızla onlarınki çok farklı: Şöyle ki: Sağlık Bakanlığı, öğrenciye düşen öğretim üyesinin fazla olduğunu söylüyor ama böyle bir durum yok. Öğretim üyeleri ile ilgili sıkıntı” fazla” olmaları değil, dengesiz dağılmaları. Bizim hesaplamalarımıza göre öğrenci/öğretim üyesi sayısı optimal düzeyde aslında. Öğrenci fazlası oluşunca-ki bu yönde gidiyor-, bunun devlet için de olumsuz bir ( aynı, yalnız, vahit ) getirisi var: devlete yük olacak bir işsizler ordusu. Dershane olayı tüm tıp fakülteleri için çok ama çok ciddi bir tehdit. Öğrencilerin internlük dönemi verimli ( doğurgan, randımanlı, dişi ) geçemiyor, bazısı 12 ayın 10 ayında TUS’a çalışıyor. Bu dershaneler, artık 4. sınıftan itibaren yaz kampına almaya başladı öğrencileri. Bunun sonucunda da aynen ÖSS’deki gibi “5 seçenekli öğrenciler” yetişiyor. Acilen alternatif ihtisas teknikleri üretilmeli.”

Prof. Dr. Okay BULUT
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi  Eski Dekanı


“Yeni kurulan tıp fakülteleri ne  durumda, bunu sorgulamalı. Son derece yetersiz ve kötü. Açılıyor açılmasına ama kadrolar inanılmaz boyutta yetersiz ve her sene bu koşullardan mezun olan genç hekimler var. Gerçek bir kalite düşüşü var.
Peki yine de mevcut hekim sayısı yeterli mi? Bu, 10 yıldır güncelliğini kaybetmeyen bir tartışma konusu. Hekim sayısı yeterli olabilir ancak yanlış istihdam yüzünden sağlıklı bir dağılım yok, sorun da buradan kaynaklanıyor. Tıp fakültelerindeki son sınıf öğrencilerine bakalım: Sosyal nedenlerden dolayı “pratisyen hekimlik”, statüsü gereği genç mezunlara yetmiyor. Yasal haklarını kullanarak uzmanlaşmak istiyorlar ve TUS’a hazırlanıyorlar. Ama bu sırada,  tıp fakülteleri en önemli misyonu olan pratisyen ( düz hekim ) hekim yetiştirmede başarısız kalıyor. Öğrenciler, 3.-4. sınıfta TUS’a harcadıklarını enerjilerini iyi bir pratiysen hekim olmaya harcasalar Türkiye’de çok kaliteli pratisyen hekimler olur ve pratisyenliğin algılanan sosyal statüsü de değişir. Toplumun pratisyen hekimlik kabulü konusunda çok adım atması gerekiyor, kilit nokta burası. Yoksa bu aksak sistemi zorunlu olarak devam ettireceğiz.”
 
Prof. Dr.Sema UMUT
İ.Ü. Cerrahpaşa  Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı


“Tıp fakültelerinde köklü bir eğitim verilebilmesi lazım, ciddi bir altyapı kurmak lazım. Sadece tıp fakültesi açmak değil, bunu devam ettirmek de önemli. Genelleme yapmak da doğru olmaz ama fakültelere göre değişiklik gösteren bir eğitim sistemi var. Öğretim görevlisi sayısının az, öğrenci saysınınsa fazla olduğu bir gerçek. Fazla öğrenci, eğitimin kalitesini düşürebiliyor. Ama hoca sayısı ne kadar fazla olursa o kadar iyi, çünkü tıp eğitimi ne kadar birerbir olursa o kadar işlevsel olur. Bazı öğrenciler mezun olduklarında kendilerini yetersiz hissedebiliyorlar ama şu var ki, her öğrenci biraz da ( dahi, bile ) kendi gayretiyle öğreniyor. Biz yeterli eğitimi verdiğimizi düşünüyoruz ama kendini “mezun” hissetmeyenler de olabiliyor. Ben bu öğrencilerin  fazla idealist olduğunu düşünüyorum. Asistanlar ders veriyor deniyor ama  tıp eğitiminde hocanın ne kadar yeri varsa asistanın, hemşirenin de o kadar yeri var. TUS’a gelince beğenelim ya da beğenmeyelim TUS bu ülkenin gerçeği. Haklı olarak uzmanlaşmak istiyorlar ve bu da derslere devamsızlık yaratıyor.”

Prof. Dr. Feride AKSU
Türk Tabipler Birliği İkinci Başkanı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi

“Türk Tabipler Birliği olarak 2008 yılında “Sayılar ve Gerçekler” diye bir rapor çıkardık ve burada da belirttiğimiz gibi Türkiye’de hekim sayısı yetersiz değildir. Geçen sene tıp fakülteleri kontenjanında yapılan fahiş artışlar, hekim ( tabip, doktor, otacı ) ihtiyacından kaynaklanmıyor. Tıp fakültelerinin kontenjanları artarken olanaklarına baktığımızda çok köklü üniversiteler dahil dershanelerdeki sandalye sayısı, laboratuvarlardaki mikroskop sayısı, hastanelerdeki yatak sayısının azlığı eğitimi çok zorlamaktadır. Pek çok tıp fakültesi öğrenciye dayalı, probleme dayalı çağdaş eğitim teknikleri kullanmak istiyor ama bu bir anfiye 500 öğrenci doldurarak olmaz. Öğrenci, birebir hasta başında olmalı ve onu tedavi edebilmeli. Bu fakülte ve doğru orantılı olarak öğrenci artışı eğitimin kalitesini azaltmaktan öteye gidemiyor çünkü gereksinim karşılamaya yönelik bir politika değil. Her ilde tıp fakültesi oluşmaya başlıyor ve bu çok tehlikeli. Herhangi bir altyapı olmaksızın, eski devlet hastanelerinin binalarını kullanarak, temel bilimler dahil hiçbir dalda öğretim üyesi tedarik etmeden tıp fakültesi açmak siyasi bir vakadır; toplumun sağlık düzeyini olumsuz etkileyecek bir girişimdir. Pek çok tıp fakültesi var ama kendi olanaklarıyla öğrenci yetiştiremeyen, komşu illerde başka tıp fakültelerinden aldıkları destekle eğitim sunmaya çalışıyorlar. Böyle bir fakülteden mezun hekimin de vereceği tedavi kuşkuludur. Mantar gibi çoğalan altyapısız  tıp fakülteleri de tamamen siyasi gerekçelerle açılıyor. TUS endeksli bir tıp eğitimi verildiği şüphesiz, lise eğitimi nasıl ÖSS yüzünden dejenere oluyorsa tıp eğitimi de TUS yüzünden bu tarz sorunlar yaşamaktadır. Son sene bu nedenle yaşanan devamsızlık, biraz da fakültelerin müsamaha göstermesiyle ilgili bir durum. Biz de dahil birçok büyük fakülte buna müsamaha göstermiyor, göstermemeli.”

Prof.Dr. Hasan BİRİ
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi  Öğretim Üyesi


“Bu çok boyutlu bir konu. Tıp eğitimi başka hiçbir eğitime benzemez. Tolere edilebilir bir şey değildir. Türkiye’de doktor sıkıntısı olduğu hep tartışılır ama problem sadece uzman hekim sayısının azlığı da değil. Türkiye’deki bazı  üniversitelerin Tıp Fakültelerinde öğretim üyesi sayısı çok yüksek. Kadro dolgunluğu var. YÖK’ün Tıp Fakültelerini çoğaltma yaklaşımı yanlış değil ancak şöyle bir ( ancak, benzer, yek ) şey var ki şu an Gazi’de, Hacettepe’de bulunan öğretim üyeleriyle 2 tıp fakültesi daha kurulur. Ama bunun yanında güneydoğuda açılan tıp fakültesinde ne eğitim verecek öğretim üyesi bulursunuz, ne de laboratuvar. Yeni fakülte kurmak değil önemli olan, geliştirebilmek. Türkiye’deki tıp fakültelerinin sorunu sadece öğretim üyeleri bazında algılanmamalı. Batı illerinde, öğretim üyelerinin daha yoğun olduğu yerlerdeki üniversitelerde  de altyapı sorunu yaşanıyor. Altyapısız bir halde doğru bir tıp eğitimi vermek mümkün değil.
Üniversitelerde ciddi bir ekonomik kriz var. İyi idare edilmiyor, kamu kaynakları kullanılamıyor vs her şey söylenebilir ancak bu hala bir problem olarak duruyor. Tıp fakültelerinde asistan hekimler ders veriyor diyorlar bu doğru değil çünkü asistanın o kadar çok işi var ki, nöbetleri o kadar içler acısı halde ki eğitim vermeye vakti yok. Bu çarpık düzende tek bir suçlu aranmamalı. Bu, ülkenin problemidir ve çözüm tartışmaktan geçer. Türkiye’de tüm öğretim üyeleri geçim derdine düşmüş durumda. Toplumsal olarak tartışma kültürümüz zayıf olduğundan çözüm de üretemiyoruz. Ortak akıl oluşturma konusunda bir konsensu yaratamıyoruz. Türkiye’de aksayan tek şey sadece tıp eğitimi de değil. Mühendislikler de böyle, eğitim fakülteleri de böyle… Aynı mesele birçok kalemde var ama sonuçta mağdur olan bir üniversite gençliği, 130 tane kamu üniversitesi… Bu problem Türkiye’nin problemidir.”

Prof.Dr. Münir BÜKE
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi


“Demokratik açıdan bakacak olursak, üniversiteleşme ve okul sayısının artışı çok önemli. Ama Türkiye’deki öğretim üyesi sayısı çok düşük. Üniversiteler elbette ki artsın ama bu üniversitelerde zaten yeterli eğitimi alamayan öğrenciler, mezun olduktan sonra da ( bile, dahi ) kendi branşlarıyla ilgili iş bulamıyorlarsa, onlara gerekli ( vacip, muktezi, mukteza ) iş sahasını açamıyorsak, bir işsiz ordusu yaratıyorsak burada bir sorun var. Tıp fakültelerinde kaliteli bir eğitim söz konusu değil, öğretim üyesi sayısı çok az. Asistan hekimlerin ders verdiği gerçeği de var. Üniversite oranı artarken, işsiz oranı da artıyor.. Eğitim süresince ve devamında da süregelen büyük kayıplar söz konusu. İşimiz kutsal bir iş, insanla uğraşıyoruz ve becerikli, donanımlı hekimler yetiştirmek zorundayız. Altyapı, personel alanlarında imkanlara ihtiyacımız var; insanlar bize kendilerini emanet ediyorlar. Ben 45 sene hizmet verdim ama aldığım maaş yetmediği için muayenehane açmak zorunda kaldım, bu yüzden de maaşımdan kesiliyor. Hekime maddi manevi imkan sağlanmadığı takdirde bu döngü devam eder. Öğrenciler son sene ihtisas yapmak için haklı olarak TUS’a hazırlanıyor ve derslere gelemiyor. Bu işin halledilmesi demek, ucunun dersanelere dokunamsı demek. Herkes kazanç sağlıyor bir şekilde. Bu noktada çok dengeli hareket etmek ve radikal kararlar almak şart.”

KPSS yerleştirme sonuçları açıklandı

kpss-yerletirme-sonular-akland.jpg6-20 Temmmuz 2009 tarihleri arasında başvuruları alınan ve 10 bin 244 kadronun yer aldığı 2009/3 KPSS Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Kadro ve Pozisyonlarına Yerleştirme Sonuçları, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığınca açıklandı.

SONUÇLAR İÇİN TIKLAYIN

Deniz anaları erken geldi

deniz-analar-erken-geldi.jpg

Ege ve Marmara kıyılarının ardından Akdeniz'in Mersin ve Hatay sahillerinde de deniz analarının yoğunlukta görünmeye başlaması tatilcileri tedirgin ediyor.

Çoğunlukla her yıl eylül ayında görülen deniz analarının, bu yıl hava sıcaklıklarındaki ani düşüş ve yükselişin etkisiyle erken görünmeye başlandığı tahmin ediliyor.

Vücut şekilleri çoğunlukla yayvan ya da kubbeli bir şemsiye şeklinde olan küçük balıkların yanı sıra sahillerdeki kanalizasyon atıklarıyla beslendikleri için kıyıya yakın yerlerde görünen deniz anaları, Ege sahillerinin ardından Hatay'ın İskenderun ilçesi ile Mersin'in Taşucu sahillerinde de ( bile, dahi ) denize girenlere korkulu ( korkutan, ağır, vahim ) anlar yaşatıyor.

Özellikle küçük çocuklar, deride tahriş, kızarıklık, kaşıntı, şişme ve ağrıya neden olan deniz analarını gördüklerince can havliyle kıyaya kaçarken, vatandaşlar, deniz analarını sopalarla kıyaya sürükleyerek etkisiz hale getiriyor.

ERKEN GELDİLER

Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bedii Cicik, genelde her yılın eylül ayında görülmeye başlanan deniz analarının, hava sıcaklıklarındaki ani düşüş ve yükselişin etkisiyle Marmara ve Ege'nin ardından Akdeniz'de de erken görünmeye başladığını bildirdi.

Cicik, beyinleri bulunmayan buna karşın sinir sistemleri ışığa ve kokuya duyarlı olan, boyları 15 santimetreye kadar ulaşabilen deniz analarının yüzme organı olarak ( namına ) bir şemsiye şeklindeki vücutlarını kullandıklarını belirterek, ''Deniz anaları sahildeki kirli atıklarla beslendikleri için kirliliğin de görünmelerinde etkisi oluyor'' dedi.

Vücutlarında kaygan ve yakıcı sıvı bulunan deniz ( bahir, derya, su ) anaları konusunda tatilcileri de uyaran Cicik, vücudun deniz anası ile temas eden bölümünün hızla tahriş olup kızardığını, bu durumda yapılması gereken en önemli ilk yardımın vücudun deniz anası ile temas eden ( fail ) bölgesini bol deniz ( su, bahir, yoğunluk ) suyu ile yıkamak olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Tatlı su ile yıkamakla zehirli ( ağılı ) hücrelerin kapsüllerini patlatması nedeniyle duyulan acı da derideki tahriş de daha fazla olur. Temas eden bölge bez parçasıyla da ovulmamalı, kaşınmamalı. Böyle bir uygulama yanma hissini, acıyı ve tahrişi arttırır. Ancak, deniz suyu ile yıkandıktan sonra amonyakla temizlenebilir. Ayrıca, sahile çıkarılıp etkisiz hale getirilen cansız bir deniz anası ile de temas edilmemeli. Çünkü, ölü deniz anaları da deriye aynı oranda zarar verir."

Cicik, sahil kesimlerinde, tatilcilerin deniz analarının özellikleri, yapıları ve verebilecekleri zararlarla ilgili mutlaka uyarılması, tatilcilerin de bu konuda bilgi edinerek kendilerini bu canlıdan koruması gerektiğini ifade etti.

AA


Bingöl'de deprem

binglde-deprem.jpgBingöl'ün Karlıova ilçesinde 2.9 büyüklüğünde bir deprem ( hareket, sarsıntı, zelzele ) meydana geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden edinilen bilgiye göre saat ( vakit, sayaç, zaman ) 00.59'da merkez üssü Bingöl'ün Karlıova ilçesinde 2.9 büyüklüğünde bir ( birleşik, yeksan, bir kez ) deprem yaşandı. Depremde can ve mal ( finans, esrar, dünyalık ) kaybının olmadığı belirtildi.

'2010'da sıçrama yapacağız'

2010da-srama-yapacaz.jpg

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray, 2010'da Vodafone Türkiye'nin önemli bir sıçrama yapacağına inandıklarını, buna hazırladıklarını kaydetti.

Vodafone, 3G teknolojisini 30 temmuzdan itibaren Vodafone ''3G '' markasıyla 81 ille ( illa ) buluşturacak.

Vodafone'un Türkiye'de vermeye başlayacağı 3G hizmetlerine ilişkin olarak düzenlenen basın toplantısında konuşan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray, birinci çeyrek sonuçlarına göre markalarına güçlü yatırım yaptıklarını, tarifeleri rekabetçi kıldıklarını, dağıtım ve satış kanallarında önemli genişlemeye gittiklerini anlattı.

Timuray, toplam mağaza sayısının 826'ya, bölgesel bayi sayısının 34'e, alt bayi sayısının ise 14 bin 600'e ulaştığını kaydederek, 3G de dahil, toplam 13 bin baz istasyonuna sahip olduklarını ve 2G'de nüfusun yüzde 98'lik kısmının kapsama alanında olduğunu söyledi.

Numara taşınabilirliğinde Kasım 2008, Mart 2009 tarihleri arasında 404 bin net abone kayıtları olduğunu bildiren Timuray, Nisan-Temmuz 2009 döneminde Vodafone Türkiye'nin numara taşınabilirliğinde net abone ( sürdürümcü ) kazanımında birinci konumda olduğunu, 335 bin net abone ( sürdürümcü ) kazandıklarını bildirdi.

''Ağustos itibariyle hedefimiz numara taşımada net olarak pozitif sayıya geçmek'' diyen Timuray, 2010 yılında Vodafone Türkiye'nin önemli bir sıçrama yapacağına inandıklarını ve buna hazırlandıklarını vurguladı.

''GÖRÜNTÜLÜ KONUŞMA, SESLİ KONUŞMAYLA AYNI FİYATLANACAK'' 

Serpil Timuray, Türkiye'nin bilgi ( haber, selen, bilgelik ) iletişiminde oldukça geri kaldığını dile getirerek, 3G'nin, bilgi ( vukuf, fen, haber ) toplumuna geçişte rol oynayacak bir unsur olduğunun altını çizdi.

Vodafone Türkiye'nin SIM kartlarında da yeniliğe gittiğini, bunlarda güvenli 3G kullanımı ve telefon defteri yedekleme özelliklerinin bulunduğunu anlatan Timuray, ''cepmodem'' konusunda da ( dahi, bile ) Vodafone'un iddialı olduğunu belirtti.

Timuray, 3G'nin bilgi toplumuna geçişte önemli bir ivme kazandıracağını ifade ederek, fiyatlandırma politikalarını herkesin ulaşabileceği makul fiyatlandırma prensibiyle oluşturduklarını söyledi.

Paketlerin, müşterilerin maliyet kontrolünü sağlayan özel fiyat programıyla sunulacağını bildiren Timuray, 3G hizmetlerinin 30 temmuz itibariyle 81 il merkezinde aynı anda başlayacağını belirtti.

Timuray, soruları yanıtlarken de 3G'nin abone sayısında artış sağlayacağına işaret ederek, ''Özellikle laptoplarda ilave SIM kart kullanımı, ikinci SIM kart kullanım alışkanlığı başlayacak. Bu da artışa neden olacak'' diye konuştu.

Serpil Timuray, makul fiyatlandırma ile ilgili görüntülü konuşmanın, sesli konuşmayla aynı fiyatlandırmada olacağını, ancak data fiyatlandırmasına ilişkin bilgileri paylaşamayacağını söyledi.

Mobil internetin uzun ( çarliston, maksi, ayrıntılı ) vadede ADSL kullanımının gelişiminden daha hızlı gelişeceğini dile getiren Timuray, 3G ile pek çok yeniliği getiren şirket konumunda olmak istediklerini söyledi.

Timuray, hedeflerinin bilgiye mobil internet üzerinden ulaşan yoğun kullanıcı sayısını artırmak olduğunu kaydederek, ''Önümüzdeki dönem için 2 misli bir büyümeyi makul görüyoruz'' dedi.

Serpil Timuray, grubun, 200 milyon liralık ilave ( abartma, ulama, arttırma ) 2G yatırımını onayladığını da sözlerine ekledi.

Vodafone Grup Üst Yöneticisi (CEO) Vittorio Caloa 3G ile basın toplantısına bağlanarak, Serpil Timuray ile görüntülü olarak konuştu. Caloa, Türkiye'nin 3G'nin tanıtımının yapıldığı 17. ülke olduğunu kaydederek, Türkiye'ye bağlı olduklarını şebekelerini geliştirdiklerini ve yeniliklerine devam edeceklerini belirtti.

AA

Kriz birayı da vurdu

kriz-biray-da-vurdu.jpg

Alman Bira Üreticileri Birliği Başkan Yardımcısı Michael Weiss, bu yılın ilk 6 ayında bira tüketiminin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5'den fazla gerilediğini belirterek, bugüne kadar bu ölçüde bir gerilemeyi hiç yaşamadığını söyledi.

Veltins, Warsteiner, Bitburger ve Jever gibi tanınmış bira ( arpa suyu ) markalarının tüketiminde yüzde 4,6 ile yüzde 7 arasında bir düşüş yaşandığı belirtildi.

Veltins tarafından yapılan açıklamada, 2010 yılına kadar ( derece, gibi, dek ) bira fiyatlarının artırılmasının mümkün görülmediği, bira ( arpa suyu ) tüketiminin ancak 2012 yılından sonra yeniden ( baştan, yeni baştan, tekrar ) artmasının beklendiği ifade edildi.

AA

Türk Motor Merkezi, Aralık'ta işbaşı yapacak

trk-motor-merkezi-aralkta-iba-yapacak.jpg

Türk Hava Yolları ile (THY) ABD merkezli Pratt&Whitney ortaklığında kurulan Türk Motor Merkezi’nin (Turkish Engine Center-TEC) Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki tesisinin inşası sürüyor. Uçak motor bakımına aralık ayında başlamayı planlayan tesis, 100 bin metrekare alanda kuruluyor. TEC Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir, 24 bin metrekarelik kapalı alanda kurulan merkez ile önemli oranda kapasite artırımına gidecekleri bilgisini verdi. Hedeflerinin yılda 300 motor bakımı yapmak olduğunu söyleyen Demir, yıllık cirolarını da 600 milyon dolar olarak öngördüklerini belirtti.
100 milyon dolarlık yatırımla kurulan Türk Motor Merkezi’nde CFM56-3, 5B, 5C, 7B ve V2500-A5 motor tiplerine bakım, tamir ve revizyon hizmeti verilecek. İsmail Demir, yeni ( cedit, bakir, tanınmayan ) kurdukları merkezle, Türkiye’nin yakın çevresinden havayollarına hizmet ( özen, iş, görev ) vermeyi planladıklarını, bunun için şimdiden ön görüşmelere başladıklarını ifade ( dışa vurum, rapor, deyiş ) etti. Yeni kurulan şirketin yüzde 51’i Pratt&Whitney’e, yüzde 49’u ise THY Teknik’e ait. Tesisin faaliyete geçmesi ile yaklaşık 250 kişi istihdam edilecek. Demir, çalışan sayısının ileriki yıllarda daha da artabileceğini bildirdi.

Çevreye duyarlı tesis
Türk Motor Merkezi’nin bir başka önemli özelliği ise, çevreye duyarlı konseptte inşa ediliyor olması. Tesis, ABD merkezli Gren Building Consil’in LEED (Leadership in Energy Environmental Design – Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) derecelendirme sisteminin “Altın” standartlarını karşılayacak şekilde tasarlandı. Enerjisini güneşten elde edecek olan ( vaki, kâin, hasıl ) tesiste, çevreye zararlı madde sızma riski sebebiyle atölye zemini altında su giderleri dahil ( karışma ) hiçbir tesisat bulunmayacak. Tesisin yolları ve park ( otopark ) alanlarında ısı adası etkisine karşı kara asfalt yerine açık renkli beton kullanılacak. Tesisin geniş cephe pencereleri ve çatıda bulunan özel gün ışığı aydınlatma sistemi, gün ışığından etkin bir şekilde yararlanmaya olanak sağlayacak. 

Yapı Kredi faiz oranlarından indirime gitti

yap-kredi-faiz-oranlarndan-indirime-gitti.jpg

Bankadan yapılan yazılı açıklamaya göre, çeşitli miktarlardaki mevduat ( yatırım, tevdiat ) faizleri yüzde 0,50 ile yüzde 0,15 arasında değişen oranlarda indirildi.

Yenilenen faiz oranlarından bazıları şöyle:

25 bin liraya kadar ( derecesinde, büyüklüğünde, genişliğinde ) olan ( vaki, kâin, hasıl ) TL mevduat faizi, 1-2 ay ( kamer ) vadede yüzde 10,25'ten yüzde 9,50'ye, 25 bin liradan 100 bin liraya kadar olan ( vaki, hasıl, kâin ) miktarlar için 3-5 aylık vadede 10,50'den yüzde 10'a, 100 bin liradan 500 bin liraya kadar olan ( hasıl, vaki, kâin ) miktarlar için 6-8 aylık vadede yüzde 11'den yüzde 10,50'ye çekildi.

500 bin liradan 1 milyon liraya kadar olan ( vaki, hasıl, kâin ) miktarlar için mevduat faizi 12 aylık vadede yüzde 11,25'ten yüzde 10,85'e indirildi.

AA

TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE

teekkrler-trkye.jpg1 Mart 2009 tarihi itibariyle yayın hayatına başlayan GAZETE HABERTÜRK, çarpıcı tiraj ( baskı sayısı ) başarısını arttırarak sürdürüyor. Bu haftasonu satış zirvesi yapan GAZETE HABERTÜRK, 25 Temmuz Cumartesi günü 311 bin, 26 Temmuz Pazar günü ise 331 bin satarak, bugüne kadarki en yüksek satış rakamlarına ulaştı.

Ekrem Dumanlı, o anı anlattı

ekrem-dumanl-o-an-anlatt.jpgAynı teknede olduğumuza göre

Vodafone'nun yat toplantısında yaşananları okumuş; ya da televizyonda seyretmişsinizdir. Gazete yayın yönetmenleri 3G teknolojisi sayesinde gazetelerindeki yazı işleri toplantısına katıldı. Bir ara baktım, bütün meslektaşlarımız bizim bölüme gelmiş. O sırada canlı yayında olduğumuz arkadaşlara kibarca birkaç kelam ettiler.

Akşam Gazetesi Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, "HSYK konusunda özel haber var mı?" diyerek yazı işlerindeki arkadaşlara hoş bir soru yöneltti. Ardından Habertürk Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, sabah toplantısına katılan arkadaşları teşvik edecek bir jest yaptı ve "Bu kadar ekip bende olsa ben de 800 bin satan gazete çıkarırım." dedi.

Bu sıcak atmosfer devam ederken Milliyet Yayın Yönetmeni Sedat Ergin kameraya yaklaştı ve 'İdil Biret ile Alperenleri barıştıran Abdullah Kılıç da toplantıda var mı?' diye sordu. Kılıç'ın yaptığı barıştırma işi hem bir gazetecilik olayıydı hem de bir sosyal sorumluluk örneği. Bu yüzden Ergin'in, Abdullah'ı sorması yadırganacak bir durum değildi; üstelik bunu Milliyet geniş bir haber olarak da işlemişti.

Meslektaşlar arasında bu kadar ( dek, denli, miktarda ) neşeli bir hava devam ederken Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın da bizim reyonda olduğunu fark ( üstelik, başkalık, ayırt ) ettim. Demek ki Yıldız, yazı işleri ile görüşmesini bitirmiş, o da diğer meslektaşlarımızın arasına karışmıştı. Açık söylemem gerekirse Yıldız, iyi bir gazeteci, beyefendi bir insan. Bazı konularda farklı düşünmemiz gayet normal. Önemli olan, farklılığa rağmen birbirimize karşı duyacağımız sevgi ve saygıdır.

Bu duyguyla Yıldız'a 'Bizim yazı işlerine merhaba demek ister misin?' diye teklif ettim. Sağ olsun; teklifime büyük bir centilmenlikle karşılık verdi ve yazı işlerindeki arkadaşlara iltifat nevinden güzel şeyler söyledi. O anda herkesin bize baktığını, adeta dikkat kesildiğini fark ettim. Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni, Zaman'ın yayın toplantısına katılıyordu. Üstelik İbrahim Yıldız, büyük bir olgunluk ve iyi niyetle genç Zamancıları tebrik ve takdir ediyordu. Kasemle teminat veririm ki içimden geçen şudur: 'Farklı düşünsek bile hayatı paylaşmak konusunda herkese özellikle de biz medya yöneticilerine büyük görev düşüyor. Bu nedenle ezber bozan her şeyi göze alıp aradaki görünmez duvarları yıkmaya mecburuz!'

Bazı meslektaşlarım ortaya çıkan manzaraya 'Cumhuriyet-Zaman yakınlaşması' dedi. Hatta bazı arkadaşlar ilginç espriler de yaptı. Güya Zaman ve Cumhuriyet arasında ezeli ve ebedi bir savaş varmış gibi davranılıyordu. Tabii ki şakaydı bunlar; ancak toplumdaki bazı algı hatalarını teyit eder mahiyetteydi. Oysa asıl tespit edilmesi gereken şudur: Zaman da Cumhuriyet de Türkiye'nin gerçeği. Bu gerçekleri görmezden gelmek de yanlıştır; bunları 'ortadan kaldırma' güdüsüyle meseleye yaklaşmak da. Kimin ne kadar doğru bir yerde durduğuna toplum karar verecekti; veriyor da zaten... Şakalar arka arkaya gelince arkadaşlara bir soru yönelttim: 'Farz et ki ben Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni'ni değil; o beni davet etti; Cumhuriyet'in yayın toplantısına katılıp merhaba demez miydim?' Cevabım gayet net: Tabii ki katılmak isterdim. Farklı düşünmeme rağmen katılırdım, yaptıkları gazeteciliğe karşı çıkmama rağmen katılırdım, bazı yazarlarının iflah olmaz ( gerçekleşemez, gayrimümkün, imkânsız ) bazı takıntılarına rağmen katılırdım... Meselenin bir de yayın mutfağına bakan bir yanı var. Tekneden yaptığımız görüşmeden sonra yazı işlerindeki arkadaşların hissiyatını yoklama fırsatım oldu. Onların nasıl tepki verdiğini de merak ediyordum çünkü. Gördüğüm manzara gayet netti: Cumhuriyet yazı işleri nasıl bir tepki verirdi bilemem; ancak bizim yazı işleri, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni'ni misafir etmekten büyük bir mutluluk duymuştu.

Herkesin anlaması gerekiyor ki Soğuk Savaş döneminin refleksleriyle mesafe almamız artık mümkün değil. Topluma bunu dayatmak da imkânsız. Bu nedenle varlık nedenini düşmanlıklar üretmeye bağlayanlar yanlış yapıyor. Ayrılıklar ve düşmanlıklar üzerine sürekli gerilimler üretmek bugün için bize bir popülarite kazandırsa bile yarınlarda büyük bir vebal olarak dönecek ve bizi tarih huzurunda kıskıvrak yakalayacaktır.

3G'nin (ve ileride daha büyük açılımlara neden olacak teknolojik gelişmelerin) insan hayatına sağlayacağı yenilikler sayılamayacak kadar çok. Mekânlar büsbütün yaklaşıyor, zamanlar büsbütün daralıyor. Ve her saniye aradaki duvarlar yıkılıyor. Berlin Duvarı bile bu yıkılışın yanında çok sessiz sedasız bir kırılma noktası olarak kalıyor. Hal böyleyken mesleği iletişim olan insanlar görünmez duvarların arkasına saklanabilir mi? Grupçuluk, hizipçilik, cemaatçilik, mezhepçilik, ırkçılık gibi kavramları kendisine sütre yapanlar bu kısır döngüyü daha ne kadar sürdürebilir? Kabul edelim ki iletişim altın çağını yaşıyor. Bu çağda insanlar bir yandan da sosyalleşirken diğer yandan da yalnızlaşıyor. İki zıt gelişme aynı anda; üstelik aynı hızla ve aynı yönde mesafe alıyor. Bu saatten sonra hiç kimse okuyucusuna ya da seyircisine tek yönlü ve tek taraflı bilgi veremez. Beyin yıkama ameliyesine bu asrın çocukları müsaade  edemez. İdeolojiler ya da kartel menfaatlerinin arkasına saklanarak yapılan yayıncılığın nelere mal olduğunu (ayrıca ne kadar sahici olduğunu) bu millet gayet iyi biliyor. En iyisi, farklılığın zenginliğine sığınalım; daha özgür, daha barışçı bir dünya kuralım. Bu dünyanın öncüleri arasında iletişimin öncüleri olacaktır; olmak zorundadır çünkü...

Ekrem DUMANLI / ZAMAN GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ

DJ'lerin Pele'si Kuruçeşme'de

djlerin-pelesi-kuruemede.jpgBinlerce kişiye çaldığı dev partilerle adından söz ettiren, dans müziğinin
efsane ismi Fatboy Slim, 2009 yazının unutulmayacak konserlerinden birine
imza atmak ( çatlamak, söylemek, göndermek ) için BKM -  VIRGIN Radyo organizasyonuyla 1 Ağustos Cumartesi
akşamı Kuruçeşme Arena'da olacak.

 2009 yaz turnesine devam eden Fatboy Slim'i Türkiye'nin en  ( işaret, arz, genişlik ) ünlü DJ'leri
büyük bir heyecanla bekliyor!!!

U.F.U.K: Fatboy Slim, elektronik dans müziğinin en önemli dj/prodüktörlerinden biridir, çünkü  elektronik dans ( raks ) müziğinin geniş
kitlelere yayılmasında en etkili ( dokunaklı, koygun, canlı ) olduğu isimdir. Bu hem dünya, hem Türkiye
için geçerlidir. Türkiye'de pek fazla elektronik müzik çalmayan çoğu radyo
ve televizyonda hitleri liste başı olmuştur. Akustik müzik geçmişinin bunda
önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Big Beat tabir edilen, Chemical
Brothers, Prodigy gibi grupların müziğinin altyapısını da oluşturan, güçlü
aksak ritimli elektronik dans müziği janrının öncülerindendir.

Dj.Tangun: "Dans müzik dünyasında tartışılmaz derecede ( kadar ) önemli bir yere sahip ve bence de bunu hakediyor."

Suat Ateşdağlı: FATBOYSLIM...Dans Müziğinin erişilmez gücü!

Dj. Fuchs : The housemartins'den, mighty dub katz'e, freakpower'dan, beats
international'a kariyerini hep yukseltebilmis bir dans muzik devi fatboy
slim. Bence dj'ler dunyasinin pele'si (brezilya performansi oncesi zaten o
formayi giymisti...)

Dj Murat Uncuoğlu :"Beach festivallerinin ilahı"

KÜRT AÇILIMI TARTIŞMALARI

krt-ailimi-tartimalari.jpgGül, Kayseri Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Hasçelik A.Ş'yi gezerek, yönetim kurulu başkanı Hayit Özkaya'dan bilgi aldı ve işçilerle fotoğraf çektirdi.

Gül, şunları söyledi:

''Türkiye'nin kendi sıkıntılarını problemlerini kendisini çözmesi iradesidir. Türkiye'nin birçok meselesi vardır. Bu meselelerimizi çözmekte bizim kendi inisiyatifimizde ne kadar çok gerçekleşirse, o kadar çok doğru olur. Bunlar da şu şekilde olacaktır. Türkiye'nin demokratik standartları toplu şekilde yükseltilince, problemler otomatik olarak zaten çözülecektir. Buna böyle bakmak lazım. Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin doğudan batıya, kuzeyden güneye herkesin bu ülkeye olan ( vaki, kâin, hasıl ) aidiyetini pekiştirmek, herkesi kendi ülkesinde mutlu mesut yapmak. Mutlu ve mesut olmanın yolları vardır. Bir taraftan zenginlik ( bol bolamat, kudret, varlık ) olacak. Ekonomik kalkınma söz konusu olacak, herkes müreffeh olacak. Diğer taraftan demokratik standartlar en yüksek seviyede olacak. Bütün bunlar gerçekleştiğinde doğudan batıya bütün vatandaşlarımızın etnik yapısı ne olursa olsun Türküm der, Kürtüm der, başka bir şey söyleyebilir. Bunlar olabilir ama herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes, Türkiye'nin eşit vatandaşıdır. Anayasamıza göre zaten her şey açıktır. Hiçbir fark söz konusu değildir ama problemler, demokratik standartlarla ilgili problemler vardır. Başka konularla ilgili problemler vardır.''

Gül, Kayseri Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Hasçelik A.Ş'yi de gezerek, yönetim kurulu başkanı Halit Özkaya'dan bilgi aldı ve işçilerle fotoğraf çektirdi.



-ABD İLE İLİŞKİLER-



Fabrika çıkışında, gazetecilerin ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'in kenti ziyaretinde, ''Kayseri ile ABD arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirmek istediklerini'' söylediğini anımsatarak, ''Siz de ( bile, dahi ) bu konuda görüşmeler yapacak mısınız?'' diye sormaları üzerine Gül, kendisinin büyükelçiler ile görüşme yapmadığını söyledi.

Gül, yurt dışına yaptığı ziyaretlerde yanında çok sayıda iş adamı, yatırımcı, tüccar, ihracatçı götürdüğünü belirterek, şöyle devam etti:

''Onlarda gittikleri yerlerde bu ekonomik ilişkileri geliştiriyorlar. Tabii ki resmi görüşmelerimizde de Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilere de çok önem veriyoruz. ABD söz konusu olduğunda, Türkiye ile ABD'nin ilişkileri sadece askeri ve siyasi ilişkiler gibi görülmemesi gerekiyor. Bunun en önemli boyutlarından birisi de ekonomik boyutudur. Ama maalesef ekonomik boyut biraz geride kalmıştır. Başkan Obama'nın Türkiye'ye yaptığı son ziyarette ele aldığımız önemli konulardan birisi de buydu. Hatta bununla ilgili ( müteallik, dayalı, ait ) özel bir komite de kuruldu. Türkiye'de değil, ABD'de Başkanı'nın talimatı üzerine, talimatı da ( bile, dahi ) Çankaya'da benim ofisimde verdi adamlarına. Dolayısıyla bu alanda ilişkileri çok geliştirmek istiyoruz.

Türkiye'nin komşularıyla ekonomik ilişkileri gördüğünüz gibi çok hızlı gelişiyor. Diğer ülkelerle gelişmelerden daha hızlı bir gelişme var. Bütün komşularıyla, Rusya ile 38 milyar dolar ticaret hacmi var. Suriye, Irak, İran, Yunanistan ile her tarafla çok var. Tabii ki ( kim ) ABD ile ilişkilerimizin siyasi ve askeri ayağının ötesinde ekonomik ayağına çok önem veriyoruz. Tekrar söylüyorum, bu Başkan Obama'nın Ankara ziyaretinde yaptığımız görüşmelerde önemli bir noktaydı. Bunu tabii ki takip etmek iş adamlarına düşüyor, yatırımcılara düşüyor, şüphesiz ki hükümetlerde bunun önünü açıcı, alt yapısını, hukuki zeminin hazırlıyorlar, ticaret anlaşmaları şeklinde.''

Bir gazetecinin ''Türkiye'de güzel şeyler olacak dediniz, oluyor mu?'' diye sorması üzerine Gül, şunları kaydetti:

''Bunların hepsi olacak. Herkes güzel şeylerin olmasına yardımcı olur. Herkes yardımcı da oluyor herkes. Türkiye için güzel şeyler olacaktır. Bunlar tartışılarak konuşularak, büyük bir sorumluluk duygusu içinde hep yapılacak şeylerdir. Bu açıdan bütün devlet organları başta olmak üzere Türkiye'nin düşünen insanları, aydınları, entelektüelleri, yazarları, çizerleri görüyorsunuz, gayet canlı bir tartışma da yapılıyor. Önemli olan burada ülkemizi problemlerden nasıl kurtarabiliriz ve ülkemizin önünü nasıl açabiliriz, bütün vatandaşlarımızı nasıl kazanabiliriz, Türkiye'nin bütün vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti'ne olan aidiyet duygusunu nasıl güçlendirebiliriz. Herkes, ben bu ülkenin en şerefli vatandaşıyım diye nasıl bunu hisseder, yapılacak şeyler bunlardır. Aslında Türkiye'nin demokratikleşme süreci, reform süreci de bununla ilgilidir. Ülkemizin çok meseleleri vardır, her ülkenin çeşitli meselleri olduğu gibi. Türkiye bu çeşitli meseleleri demokrasinin standartlarını yükselterek, kendine öz güven duyarak, farklılıklarını zenginlik olarak halledecektir. Bu da herhalde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin, sorumlu olan herkesin en mutlu olacağı şeylerdir. Problemlerimizi çözersek, o zaman Türkiye'nin önünün ne kadar daha büyük açık olduğunu, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, bütün Türk vatandaşlarının, Türk insanının ne kadar çok daha özlediği standartlara, noktalara süratle ulaştığını göreceğiz.''

AA

Havalimanında şok görüntü

havalimannda-ok-grnt.jpgMardin Havaalanı'ndan kalmak üzeren olan ( kâin, hasıl, vaki ) bir uçağın pilotu son hazırlıklarını yaparken uçağın ön camını kendisinin temizlemesi şaşkınlık yarattı.

Son günlerde etkili olan tozlu havalar Mardin görev yapan ( karşılayıcı, yaratıcı, fail ) pilotlara zor anlar yaşatıyor
Uçağın kokpit ( pilot kabini ) kısmından kafasını çıkartarak eline aldığı bir bezle uçağın ön camını temizlemeye çalışan pilot, görenleri hayrete düşürdü. İHA objektifine takılan görüntüde pilot ( tayyareci, uçucu, uçman ) uçağın ön camını kendi ( öz, zat ) imkanları ile temizlemeye çalışıyor.

havalimannda-ok-grnt.jpg

İnanılmaz iş imkanı!

nanlmaz-i-imkan.jpg

Üniversite sınavına girip de sıfır çekmemeyi başaranlar şu ara tercih heyecanında. Türkiye'den yeni ve de az bilinen bölümlerle, tüm dünyada geleceğin kazanç kapıları olarak görülen meslekleri ayıkladık.

Radikal'in haberine göre, her yıl şiddetli bir deprem gibi 1.5 milyon genci sarsan ÖSS yine geldi ve geçti. Sık sık duyarız, geleceğin mesleği budur, şudur, diye konuşulur. Peki 2009 yılından baktığmızda geleceğin meslekleri hangileridir? Hangileri buralarda da mevcuttur? Türkiye’den ilginç ve yeni bölümleri ve dünya üzerinden taze örnekleri şöyle bir taradık, akla hayale gelmeyen sıradışı bir liste çıktı ortaya. 3 Ağustos’a kadar ( derece, genişliğinde, miktarda ) sürecek tercih süresinde faydalı olabilir.

Dijital dedektiflik

Gelecekte bilgisayar odaklı mesleklerin diğerlerine oranla daha şanslı sayılabileceği kesin. Yakın dönemde, özellikle şirketlerin siber suçlulardan kendilerini korumaları için bu alanda uzmanlaşmış kişilere ihtiyaç duyacağı öngörülüyor. Dijital dedektiflik işine soyunan kişilerin maaşları da ABD’de yıllık 60 bin dolar civarında...

Sıfır enerji ev mimarı

Küresel iklim değişikliği nedeniyle gün geçtikçe daha da önemli bir mesele haline gelen enerji tasarrufu, evleri de yakından ilgilendiriyor. İnşa edilen az enerji ( erke ) tüketecek bu yeni evlere de ‘yeşil evler’ deniyor zaten. İşte bu sıfır enerji tüketen evleri tasarlama konusunda uzmanlaşmış mimarlar, kesinlikle gelecekte aranan insanlardan olacak. Şimdilik bu bölüm, ABD’de bulunan Yale Üniversitesi’nde mimarlık ve çevre yönetimi altında açıldı. Bu işi icra edenlerin kazanacağı ortalama rakam ise dudak uçuklatır cinsten; yıllık 45 bin ile 100 bin dolar civarında bir kazanç söz konusu.

Fikir geliştirme direktörü

Artık sizin herhangi ( rastgele ) bir konu hakkında düşünmenize ya da ( dahi, bile ) araştırma yapmanıza gerek kalmayacak. Siz görevinizi yerine getirirken, şirketler düşünce geliştirme direktörleri sayesinde yeni fikirleri sadece yazılı istatistiklere bağlanmadan, sokaklarda insanlarla konuşarak geliştirecek. Mesleğin özü kamuoyu yoklaması yani... İletişimi kuvvetli olanlar ve konuşmayı sevenler için ideal iş

Hız direktörü

Hayatın ne kadar hızlı aktığı aşikâr. Bu hıza yetişenler olduğu kadar yetişemeyenler de var. Bu noktada hız direktörleriyle çalışmayı tercih eden şirketler, müşterilerine ivedilikle ulaşarak onlara ne kadar önem verdiğini gösterebiliyor. Sanatçıların, yazarların bile, basın danışmanlarının yanı sıra işi uzmanına bırakıp hız direktörleriyle çalışmaya başlamalarına da çok az kaldı.

Ergonomi mühendisliği

Ergonomi denilince akla ilk gelen kelime ‘rahatlama’ olsa gerek. Ergonomi mühendisleri de tam da bunu amaçlayarak, çeşitli işyerlerinde çalışanların kapasitesini artırmaya yönelik bazı çalışmalar yapıyor. Her meslekten çalışanın rahat ve verimli çalışmasına ortam sağlamak için ergonomik ortamlar geliştiriyorlar. Ergonomi mühendisleri örneğin finans kurumları ve endüstri kuruluşlarında rahatlıkla iş bulabiliyor.

Haber analisti

Haber sitelerine ve gazetelerin internet sayfalarına yapılan okur yorumları ayrı bir dünya... Haber analistlerinin görevi ise öncelikle internet üzerinde yeni tartışma alanları yaratmak, fikir üretimini artırmak için başlığın duyulmasını sağlamak. Sonra da analiz zamanı geliyor. Buralardan yeni fikirler ve sosyal eğilimler belirleyerek bu içeriği sunmak... Bu başlıkla bölüm ilk olarak Massachussetts’de açılmış ve diplomalıların yılda 70 bin dolar kazandığını söylemekte fayda var.

Enformasyon mühendisliği

Enformasyon mühendisliği, her yönden etkisi altında kaldığımız enformasyon patlaması sonucunda belki de en ihtiyaç duyulan mesleklerden biri haline gelmeye aday. Ortalıkta bilgiye ulaşabilecek çok yol var ama o arada önümüze çıkan da ( bile, dahi ) yanlış bilgi var. İzlenecek rota önemli, hata yapmamak ve tabii zamanı iyi kullanabilmek önemli. Enformasyon mühendisleri, çeşitli sektörlere ya da ( dahi, bile ) şahıslara doğru enformasyona ulaşma servisi veriyor diyebiliriz.

Yapay zekâ pazarlamacılığı

Bir zamanların bilim ( ilim, marifet, fen ) kurgusu, bugünün felsefesi, geleceğin dünyası... İnsan zekâsının çalışma prensipleri esas alınarak üretilmiş, insandan bağımsız yapay zekânın yüzyılı olacak gibi görünüyor önümüzdeki... Zekâsını kullananlar, yapayı konusunda uzmanlaşmanın önemini öngörebilirler. Düşünen robotlar ve bu mantıkta üretilmiş sistemler, daha şimdiden günlük hayatın parçası olmaya başladı bile...

Alternatif besin mühendisliği

Doğru beslenmeyle ilgili teoriler aldı başını yürüyor. Alternatif besin mühendisleri beslenme için şart olan maddelerin konsantre ve karma tabletlere dönüştürülmesi görevini üstlenecekler. Genetik ve nano teknolojinin tüm olanaklarından yararlanarak hazırlanan alternatif besinler insanların ihtiyaçlarına yanıt verecek. Günümüzde tarım, hayvancılık gibi üretim sistemleri gereksinimleri karşılamakta yetersiz kaldığı için alternatif besin mühendisleri bu boşluğu doldurabilir.

Kenarda kalan cevherler, buralarda yükselenler

Dünyanın meslek trendlerinden buraya uğrayanlar ya da ismi çok bilinmeyip sessiz sessiz diplomasına iş garantileyen bölümler...

Fıstık teknikerliği

Çok insanın varlığından haberdar olmadığı farklı bir mesleğe sahip olmak istemez misiniz? Antepfıstığı teknikerliği programında, bahçe bitkileri yetiştiriciliği, Antepfıstığı çeşitleri, fidan yetiştirme teknikleri gibi dersler verilecek haliyle. İlgilenenler için adres Siirt Üniversitesi Eruh Meslek Yüksekokulu; bölümümüzün tam adı Antepfıstığı Tarımı ve İşletme Teknolojisi...

Aktüerlik

ABD’de ve Avrupa’da ücret, prestij ve iş tatmini açısından en çok istenen ilk 10 meslek arasında bulunan bu meslek, aslen risk ölçme ve yönetme uzmanlığı alanını kapsıyor. Sigortacılık tekniğiyle buna ilişkin yatırım, finansman ve nüfus hareketleri konularında olasılık ve istatistik teorilerini uygulayan, tablolar hazırlayan ve raporlar oluşturarak kesin hesapları onaylayan kişi anlamına gelen aktüerler, risk ( riziko ) ölçme ve yönetme konusunda uzman oldukları için farklı birçok sektörde iş bulma imkânına sahip olabiliyorlar. AB’ye üyelik sürecinin bu mesleğin önemini artıracağı da kesin gibi... Bu diploma lisans düzeyinde Türkiye’de ilk kez ve İngilizce olarak bu yıl Yaşar Üniversitesi’nde ‘Aktüerya Bilimleri Lisans Programı’ adı altında veriliyor.

Balıkçılık teknolojisi mühendisliği

İç sularda ve denizlerde yaşamakta olan canlıların niteliği, su ürünleri yetiştiriciliği, su ürünlerini değerlendirme ve işleme teknolojisi, avlama teknolojisi gibi konularda eğitim veren bu bölüm şimdilik Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi’nde ve Ege-Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu’nda bulunuyor. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke için gayet geçerli bir meslek olsa da, nedense kenarda unutulmuşa benziyor...

Patlayıcı mühendisliği

Okan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü bünyesinde İnşaat, Maden, Çevre, Jeoloji, Petrol, Jeofizik, Kimya ve Makine Mühendisliği alanlarındaki lisans mezunlarına yönelik açılacak olan ‘Patlayıcı Mühendisliği Yüksek Lisans Programı’ kapsamında, Türkiye’de patlatmalı kazı faaliyetleri konusunda gereksinimleri karşılayacak uzmanlar yetiştirilmesi amaçlanıyor. 99 depremi sonrası bazı binaların yıkımıyla gündeme gelen, zaten baraj yapımından metro inşaatına kadar çeşitli alanlarda uzmanına ihtiyaç duyulan bölüm, ‘ürkütücü’ ismi nedeniyle çok gencin ilgisini çekmiyor olabilir. Fakat 5 bin dolar’lık maaşlardan söz edildiğini hatırlatmakta fayda var.

Atçılık ve at antrenörlüğü

Son yılların en büyük sektörlerinden biri haline gelen atçılık bölümünün bulunduğu üniversite sayısı her geçen yıl artıyor. Ahır ve tesis hizmetleri, binicilik eğitimi, at terbiyesi gibi eğitimleri alanlar yarış atı eğitmeni ya da antrenörü olabiliyor. Sektör küçük ama mezunları açıkta kalmıyor. Hele atlara karşı ilgi duyuyorsanız çok daha güzel... Örneğin Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nda Atçılık ve At Antrenörlüğü okuyabilmek mümkün.

"Tamamen reklam ilişkisiydi"

tamamen-reklam-ilikisiydi.jpgManken Ece Gürsel, Radyo Pink'te katıldığı 'Cadı Kazanı'nda çarpıcı açıklamalar yaptı. İşadamı Hakan Tankut ile yaşadığı ilişki için "O tam olarak aşk değildi" diyen Ece Gürsel şöyle konuştu: "Tamamen reklam ilişkisiydi. Nişanlanmak da ( dahi, bile ) oyunun parçasıydı. Bunu şimdi gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum. Hakan reklam istiyordu. Bende yeni yeni ( bilinmeyen, henüz, cedit ) popülerdim, her şeye atlıyordum. Benimle reklam yapmasına izin ( mezuniyet, müsaade, onay ) verdim. Karşılıklı bir alışveriş yani. Ondan sonra ( ileri, ahir, bilahare ) o kadar reklam aşkı teklifi aldım ki anlatamam. Birçok işadamı ve şarkıcı, bu tarz reklam için sözleşme getirdiler önüme. Sakın yanlış anlasılmasın içinde cinsellik asla yok. O başka birşeye girer zaten. Öyle rakamlar dönüyor ki inan ( iman, itikat ) çalışmana gerek ( lazım, lüzum, lüzumlu ) yok. Ama kabul etmedim".

Berlusconi hakkında şok iddia

berlusconi-hakknda-ok-iddia.jpgİtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ile birlikte olduğunu ileri ( gelecek, müterakki, sonra ) süren bir telekız, Başbakanın kendisine ( namına ) Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekilliği önerdiğini söyledi.

Fransa'da yayımlanan Le Journal du Dimanche gazetesine konuşan Patrizia D'Addario adlı telekız, Başbakan Berlusconi'den bir arsaya yapılacak inşaat için imar ( bayındırlık ) izni alınmasına yardım etmesini istediğini, ancak ret cevabı aldığını belirtti.

D'Addario, Berlusconi'nin bunun yerine kendisini iktidar partisinden AP milletvekilliğine aday göstermek için CV'sini istediği iddiasında bulundu. Patrizia D'Addario adlı telekız, "Arsa sorunumu çözmek için iki ( dü ) adam göndermek yerine, bana Avrupa Parlamentosunda koltuk önerdiler" dedi.

Patrizia D'Addario, bu öneriyi kendisine, halen hakkında yolsuzluk ve fahişeliği teşvikten soruşturma açılan, iş adamı ve Berlusconi'nin yakın dostu Giampaolo Tarantino'nun yaptığını iddia etti.

D'Addario ile Berlusconi arasındaki görüşmelerin ses kayıtları geçen hafta L'Espresso dergisinin internet sitesinde yayımlanmıştı.

Patrizia D'Addario'nun sonunda doğum yeri olan Bariun kentinden Berlusconi'nun Özgürlükçü Halk Partisi ile ittifak yapan bir grup tarafından belediye meclis üyeliğine aday ( namzet ) gösterildi, ancak kazanamadı.

AA

Osmanlı Devleti nerede kuruldu?

osmanl-devleti-nerede-kuruldu.jpgBurhan KAZMALI / YALOVA (AHT)


Yalova Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi'nin Yalova'da ortaklaşa düzenlediği sempozyumda konuşan Bilken Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil İnalcık, 1993 yılında yayınladığı tebliğde, Osmanlı devletinin Yalova'da kurulduğu tezini tekrarladı. Yalova'daki seminerde konuşan İnalcık, Osmanlı'nın Kayı boyundan geldiği savının da hurafe olduğunu iddia etti.

Termal'de Yalova ve Bilkent üniversiteleri tarafından düzenlenen Osmanlı Devletinin Kuruluş Tarihi Sempozyumu, Yalova'nın Termal ilçesinde bir otelde yapıldı. Burada konuşan Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Beyliği'nin devlet statüsünü 1302 yılında Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı'yla kazandığını iddia etti. İnalcık, 70 yıldan bu yana da bu konudaki gerçekleri dünyaya anlatmak için uğraş verdiğini anlattı.
Türk devletlerinde hanedanın kurulması için hutbe okunması ve sikke bastırılması gerektiğini ifade eden Prof. İnalcık, ''Osmanlı, Karacahisar'da payitahtını kurduğu zaman, çoğu Müslüman olan halk, kadı tayin edilmesini ve hutbe okutulmasını istemişti. Bunun üzerine camilerde hutbe okutulup kadı tayin edildi. Bunun olduğu tarihi, tarihçiler iki ( dü ) asır sonra ( ileri, bilahare, ahir ) 1299 olarak kabul etmişlerdir ve öyle süregelmiştir. Bu zamanlarda sikke basımı da söz konusu değildir. Bunların çoğu hurafeden ibarettir'' diye konuştu.
İnalcık, Osmanlı'nın Oğuzların Kayı boyundan geldiği konusunun da ( bile, dahi ) hurafeden ibaret olduğunu iddia ederek, "Türk ananelerinde hakanlığa namzet olanlardan birinin zafer kazanması gerekiyor. Osman Gazi, sınırda kendi dönemindeki alplerle mücadele ediyor. Burada tarihçi hangi eseriyle öteki alpleri gölgede bıraktığına bakmalı. İşte bu hadise Bafeus Savaşı'yla gerçekleşmiştir. Yani kendisinden sonra oğlunun hiç itirazsız beylik tahtına oturması, hanedanın kurulmuş olması tarihçinin tespit edeceği en önemli şeydir. Orta Çağ'da hanedan demek devlet demektir. İşte bunu temin eden, Osmanlının büyük Bafeus Zaferi'dir" şeklinde konuştu.

BU TARİH BİZANS KAYNAKLARINA DA GEÇTİ

Osmanlı'nın kurulduğu tarihin Bafeus Savaşı'nın Bizans kuvvetleriyle Osman Gazi komutasındaki ordu arasında geçtiğini, bu tarihin Bizans kaynaklarında da geçtiğini anlatan İnalcık, bu çok önemli savaş konusunda Türk kaynaklarında hemen hiçbir şey bulunmadığını söyleyerek, "Bu savaşın neticesinde Osman'ın şöhreti yayılmıştır. Her taraftan onun emri altına Türkler gelmeye başladı. Demek ki bir ordu sahibidir. Demek ki bu zafer Türk ananesine göre kut sahibi olduğu zaferdir. Kendisinden sonra Orhan hiç itirazsız tahta geçmiştir. İşte bu sebeple bu tarihte bir hanedan olarak kurulduğunu söylüyorum. Bu zamana kadar 1299 olarak kabul ( akseptans, onaylama, ikrar ) ettik. Şimdi (Bu nereden çıktı) diyorlar. Delillerimle, kaynaklarımla ispat ediyorum. Lütfen okuyun" diye konuştu
Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Niyazi Eruslu da Yalova'nın tarihte sadece kuruluş yeri olarak değil ilk gümüş sikkenin basıldığı ve ilk matbaanın geldiği yer olarak da önemli olduğunu anlattı. Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı da, elindeki tarih kitabına atıf yaparak, "İçinde kuruluş tarihi olarak Osman Bey'in 1299'da bağımsızlığını ilan ettiği yazıyor. Ancak artık yeni bulgular var ve bu kez Yalova'da bilimsel deprem yaşanıyor. Bu, tarihi bir andır" dedi.

Buzlu kahve kalori tuzağı

buzlu-kahve-kalori-tuza.jpgDünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) adlı kanserle mücadele kuruluşu, sayıları giderek ( zamanla, gittikçe, tedricen ) artan ( mütezayit, küsurat, kalan ) zincir kahve salonlarında satılan bazı buzlu kahvelerin, mükellef bir yemekten daha fazla kalori içerdiği uyarısında bulundu.

WCRF, bu alanda yaptığı araştırmaya göre, bazı buzlu kahvelerin 561 kaloriye ulaştığını, bazılarının 450 kalori olduğunu, çoğunluğunun ise 200 kaloriyi geçtiğini belirterek, şeker, yağlı süt ve kaymakla hazırlanan bu soğuk içeceklerin verdiği aşırı kaloriye dikkati çekti.

Bu buzlu içeceklerin bir kadının günlük kalori gereksiniminin dörtte birinden fazlasına karşılık geldiği uyarısında bulunan kanser kuruluşu, buzlu kahvelerin yarım yağlı sütle hazırlananlarının bile yüksek oranda kalori içerdiğine işaret etti.

WCRF, sigara alışkanlığının terk edilmesinden sonra, "kanserin önlenmesinde sağlıklı kilo muhafazasının, yani kalori alımının" öneminin altını çizerek, bu yıl sadece Birleşik Krallık'ta 19 bin kanser ( incitmebeni, dokunmabana, amansız hastalık ) vakasının eğer insanlar normal kilolarını aşmazlarsa önlenebileceği uyarısında bulundu.

Eğer kahve içilecekse, şekersiz ve yağsız sütle hazırlanmış olanının tercih ( yeğleme ) edilmesi gerektiğini belirten WCRF, sıradan bir küçük kahvenin sadece 4 kalori, buzlu Amerikan kahvesinin 11 kalori, yağsız sütle hazırlanmış buzlu kahvenin de 68 kalori olduğunu kaydetti.

AA

Sağlıklı zayıflayın!

salkl-zayflayn.jpg

Mersin İl Sağlık Müdürü Çağlar Çatak, yaz aylarında yağlardan vazgeçilmesinin sıkça yapılan bir beslenme hatası olduğunu ifade ederek, oysa bireyin zayıflayabilmesi için bile vücudun bir miktar yağa gereksinim duyduğu, yaz aylarında hafif mönüler için zeytin yağlıların tavsiye ( referans, salık ) edilebileceğini söyledi.

Yaz mevsiminin başlangıcıyla birlikte insan yaşantısında birçok değişiklik meydana geldiğine dikkat çeken Çağlar Çatak, insanları en çok etkileyen etmenlerden birinin de günlerin uzaması olduğunun altını çizdi. Çatak, kimileri için güzel hava ( keyif, tarz, çekicilik ) ve uzun günlerin daha çok fiziksel aktivite ( etkinlik ) imkanı anlamı taşırken, bunun çocuklar için daha çok sosyal ortam ve daha çok davet anlamına geldiğini anlattı. Bitmek bilmeyen davet ( çağırma, çağrı ) ve eğlenceler nedeniyle kişinin yaz boyunca kilosunu korumaya çalışmasının kimi zaman
bir işkenceye dönüşebileceğini savunan Çatak, yaz mevsimi boyunca bireyin formunu koruması ve hatta geliştirmesinin mümkün olduğunu ve bunun tek yolunun da akılcı tercih yapılması olduğunu belirterek, kişinin; sosyal ortamlarda, ofiste, tatilde ve normal yaşantısında yaza özgü sağlıklı besinler seçip, daha hareketli olmaya özen göstererek formda olabileceğini dile getirdi.

Diğer bütün mevsimlerde olduğu gibi vitamin, mineral ve posanın da yaz mevsimindeki beslenmelerde yeteri kadar yer alması önerisinde bulunan Çatak, "Vitamin ve mineral ihtiyacının tam olarak karşılanabilmesi için beslenmemizde dört ana besin grubu olan et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, sebze-meyveler ve pirinç, bulgur, makarna ve ekmek gibi tahıl ürünlerine yer vermemiz gerekir. Posa tüketimini arttırmak amacı ile günde 5-7 porsiyon sebze-meyve tüketmeye özen göstermeli ve tam tahıl ürünlerine
soframızda daha fazla yer açmalıyız" dedi.

Çağlar Çatak, yaz döneminde beslenmeyle ilgili olarak en çok üzerinde durulması gereken konunun su tüketimi olduğuna işaret ederek, gün boyunca hava sıcaklığına bağlı olarak terle vücuttan atılan suyun da miktarının arttığını, kaybedilen suyun karşılanmaması, ateş yükselmesi, dikkat dağınıklığı gibi belirtilerin ortaya çıkmasına neden olduğunu, su ihtiyacının uzun süre karşılanmaması halinde bu durumun ölümle sonuçlanabileceğini vurguladı. Günlük beslenme düzeni içinde mutlaka yeterli miktarda su alınması
ve bununda yanında da susamadan su içme alışkanlığının kazanılmasını şart koşan Çatak, sağlıklı bir yetişkinin günlük sıvı ihtiyacının yaklaşık 2 litre olduğuna dikkat çekerek, yaz dönemindeyse bu ihtiyacın 3 litreye kadar çıkabileceğini anlattı.

Çatak, "Bu dönemde zayıflama diyeti yapanların da mutlaka su ( ab, sutaş, akarsu ) tüketimine özen göstermeleri gerekir. Çünkü zayıflarken yağ dokusunun yıkılmasıyla oluşan artık maddelerin idrar yoluyla atılabilmesi için yeterli su tüketimi şarttır. Gün boyunca ( süresince ) ne içerseniz için hiçbir içecek suyun yerini tutmaz. Asitli ve kafeinli içecekler ise bedeninizde bulunan su rezervine zarar verir. Bu nedenle sıcaklardan bunaldığınızda su içmelisiniz. Su içmeyi sevmiyorsanız içine buz katmayı veya 1-2 damla limon suyu eklemeyi tercih edebilirsiniz. Yaz ayları boyunca su içeriği yüksek sebze ve meyve gibi hafif besinlere ağırlık vererek beslenmeli ve sindirimi zor olan ağır besinlerden kaçınmalıyız" diye konuştu.

Birçok kişinin yaz aylarında meyve-sebze diyetleri uyguladığına dikkat çeken Çatak, sebze ( zerzevat, göverti, göveri ) ve meyvelerin her ne kadar çok sağlıklı besinler arasında gösterilmesine karşın yeterli, dengeli ve sağlıklı bir beslenmenin ana kuralının ise; her besin grubundan yeterli ( ehliyetli, kifayetli, yerinde ) ve dengeli miktarda tüketilmesi olduğunu belirtti. Çağlar Çatak, yaz boyunca uygulanacak bir meyve-sebze diyetinin protein yetersizliğine yol açacağını, bu durumun aynı zamanda da ödem, kas doku yıkımına ve diğer birçok sağlık sorununun ortaya
çıkmasına neden olabileceğini kaydetti. Yaz boyunca yeterli protein alınabilmesi için de proteinin en zengin bitkisel kaynaklı olarak gösterdiği et ve süt ürünlerini yeterli miktarda tüketmesi önerisinde bulunan Çatak, yaz döneminde tüketimi azalan bir diğer besinin de yumurta olduğunu dile getirdi.
Yumurtanın anne sütünden sonra ( ahir, bilahare, ileri ) en değerli protein kaynağı olduğu bilgisini veren Çatak, bu nedenle de özellikle çocuklar başta olmak ( yürütmek, yetişmek, olgunlaşmak ) üzere herkes tarafından kişisel özelliklerde dikkate alınarak yumurtanın tüketilmesini gerektiğini kaydetti. Yaz aylarında sıkça yapılan başka bir beslenme hatasının da yağlardan tamamen vazgeçilmesi olduğuna işaret eden ( fail ) Çatak, açıklamasını da ( dahi, bile ) şöyle sürdürdü; "Oysa zayıflayabilmek için bile vücudun bir miktar yağa gereksinim duyduğu bilinir. Yaz aylarında hafif mönüler için
zeytin yağlıları tercih edebilir. Günde 2-3 tatlı kaşığı yağ yetişkin bir bireyin günlük yağ ihtiyacını karşılamaya yeterlidir haftada 1-2 kere de olsa balık tüketmeye özen gösterebilir ve fındık, badem, ceviz gibi yağlı tohumları haftada 2-3 kez miktarlarında aşırıya kaçmamak şartıyla ara öğün olarak tercih edebiliriz. Bu şekilde bir beslenme tarzı ile yağ ihtiyacımızı karşılamamız mümkün olacaktır."


Avea 3G ile yapacaklarını açıkladı

avea-3g-ile-yapacaklarn-aklad.jpg

Avea Genel Müdürü Erkan Akdemir, ''Avea son 2,5 yılda diğer yakın operatörle olan yüzde 70 gibi bir dramatik farkı kapatarak şu anda ikinciliğe ortak olmuş durumda'' dedi.

Akdemir, Avea'nın 3G alanında hayata geçireceği hizmetlerin tanıtıldığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, yaklaşık 1 ay önce Avea'ya genel müdür olarak göreve başladığını, bunun kendisi için eski baba ocağına geri dönüş gibi adlandırılabileceğini, daha önce telekom sektörüne ve Türk Telekom ailesine önemli hizmetlerde bulunduğunu anlattı.

Geçen yılın sonunda numara ( düzen, dalavere, hile ) taşınabilirliğinin başladığını anımsatan Akdemir, Avea'nın numara taşınabilirliğinde 617 bin net abone ile en çok kazanan operatör olduğunu, abone başına yapılan konuşmalar itibariyle bakıldığında Avea'nın, Türkiye'nin en çok konuşturan operatörü olma iddiasını sürdürdüğünü kaydetti.

Katma değerli hizmetlerinin toplam gelir içerisindeki payının yaklaşık yüzde 17 olduğunu ve bunun sektör ortalamasının oldukça üzerinde bulunduğunu belirten Akdemir, geçmiş dönemde Avea'nın tüketici lehine yapmış olduğu cazip paketler ve tarifelerin cazipliğin ötesinde pazarın dinamiklerini değiştirdiğine inandıklarını ifade etti.

Son 3 yılda GSM pazarının toplamda yüzde 7 oranında büyürken Avea'nın yaklaşık bunun üç katı daha hızlı büyüyerek 30 Mart 2009 itibariyle yüzde 19,5'luk pazar payına ulaştığını kaydeden Akdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Avea son 2,5 yılda diğer yakın operatörle olan yüzde 70 gibi bir dramatik farkı kapatarak şu anda ikinciliğe ortak olmuş durumda. Avea grubu olarak 2009 yılında 1 milyar liranın üzerinde yatırım yapacağız. Yaptığımız yatırımların içerisinde en ( genişlik, işaret, arz ) büyük bölümü bu yıl 3G oluşturuyor.''

Türk Telekom Genel Müdürü Paul Doany, ''Bütün operatörlerin yapacağı toplam yatırımı azaltmak maksadıyla hem Turkcell hem de Vodafone ile şebeke paylaşımı konusunda görüşmeler yapmaya çalışıyoruz'' dedi.

Paul Doany, Avea'nın 3G alanında hayata geçireceği hizmetlerin tanıtıldığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, ADSL için yapılan işletme yatırımları hariç geçen yıl konsolide yatırım miktarlarının 1,75 milyar lira olduğunu belirterek, bu yılın birinci yarı yılı itibariyle 1,1 milyar lira yatırım yaptıklarını söyledi.

Doany, ''3G yatırımlarını hariç tutarsak bu yıl hedefimiz 2 milyar lira. Şirketin uzun vadeli değeri açısından yatırımlar çok önemli. Teknoloji şirketlerimize de yatırım yapmaya devam ediyoruz. Avea vasıtasıyla da 3G'ye yatırım yapıyoruz'' şeklinde konuştu.

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Doany, Fenercell ve Galatasaray Mobile vasıtasıyla sunulan bazı futbol içerikleri olduğunu, bunların Avea müşterilerine de sunulduğunu, benzer şeyleri Trabzonspor ve Beşiktaş ile yakın zamanda yapmayı umut ettiklerini ifade etti.

TTNET WiFi anlaşmasını diğer operatörlerle yapmayı düşünüp düşünmediklerine ilişkin bir soru üzerine, Doany, bütün operatörlere karşı eşit muamele prensibini benimsiyor olmanın çok önemli olduğunu, WiFi hizmetlerinin diğer internet servis sağlayıcılarına da sunuluyor olacağını söyledi.

Doany, ''Şebekesinin kullanılması konusunda ( dair ) açık olan tek operatör biziz. Bütün operatörlerin yapacağı toplam yatırımı azaltmak maksadıyla hem Turkcell hem de Vodafone ile şebeke paylaşımı konusunda ( dair ) görüşmeler yapmaya çalışıyoruz. Burada mükerrer yatırım yapılmasını engellemeye çalışıyoruz'' diye konuştu.

Hem hizmetin kalitesi hem de hizmetin hızıyla ilgili müşterinin yaşadığı tecrübenin önemli olduğunu vurgulayan Doany, şunları kaydetti:

''Kapalı alanlardaki kalite, operatörler için her zaman zorluk yaratıyor. Burada yakınsanmış çözümlere bakıyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaçları WiFi teknolojileri kullanılarak karşılanabilir durumda. Yakınsanmış çözümlerin kalite ve fiyat düşünüldüğünde müşterilerimize çok iyi avantajlar sunacağına inanıyoruz. Yakınsama çözümlerinin sadece bizim için değil, bütün operatörler için çok eşsiz bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Çünkü kalite daha iyi olacak ve fiyatlar daha düşük olacak. 3G zaman içinde daha iyi hale gelecek ve müşteriler zamanla 3G özelliğine sahip daha iyi cihazlara sahip olacaklar. İnanıyoruz ki bu pazarda Avea, çok güçlü bir konumda olacak.''

''MOBİL İNTERNET KULLANIMI TARAFINDA HIZLI BİR YAYILMA BEKLİYORUZ'' 

Avea Genel Müdürü Erkan Akdemir de, Avea'nın son dönemde gerçekleştirdiği altyapı yatırımlarıyla şebekelerini 3G'ye hazır hale getirdiklerini, ayrıca LTE'ye geçişe de hazır olduklarını söyledi.

Bilgi toplumuna geçişte önemli rol üstleneceğine inandıkları 3G teknolojisini Avea'nın katma değerli ürün ve hizmetleriyle buluşturarak müşterilerine sunmayı hedeflediklerini kaydeden Akdemir, böylece müşterilerinin, cep telefonundan internete yüksek hızda erişebileceğini, görüntülü konuşma servisleri ile mesafe farkı olmaksızın görüntülü konuşabileceğini, sosyal ağlara cepten anında video gönderebileceğini ve canlı TV izleyebileceğini anlattı.

Hem bireysel hem de kurumsal müşterilere sunulan ürün ve hizmetlerde Türk Telekom Grup sinerjisiyle farklılık yaratılacağına inandıklarını ifade eden Akdemir, ''3G teknolojisini, TTNET WiFi'den IPTV'ye, Türk Telekom'un Videofon servislerine kadar birçok ürün ve hizmeti yakınsayarak zengin içerikle müşterilerimizle buluşturacağız. Bu doğrultuda mobil internet paketi alan Avea aboneleri, 81 ildeki 4 bin 300 TTNET WiFi noktasında WiFi uyumlu cep telefonlarıyla mobil internet hizmetinden ücretsiz yararlanabilecek'' diye konuştu.

Akdemir, 3G'de hızlı yayılmayı beklediklerini ifade ederek, ''Özellikle mobil internet kullanımı tarafında hızlı bir ( aynı, yalnız, ancak ) yayılma bekliyoruz. Avea, tüm ISS'lere toptan mobil internet sunan operatör durumunda. Ondan dolayı daha ayrıcalıklı bir konumda, bu servisle birlikte en hızlı büyüyen operatörlerden biri olacağını inanıyorum'' dedi.

3G sonrası mobil internetin payının ne olacağına ilişkin bir soruya da Akdemir, ''Mobil internetin payı artacak. 3G'nin tamamen geniş bant interneti domine etmesini kimse beklemiyor. Mobil tarafta hızlı artma devam edecek. Avea'nın önümüzdeki dönemde sunacağı kesintisiz WiFi 3G'ye geçişi aslında mobil internet gelirleri üzerine önemli bir ilave değer sağlayacağını düşünüyorum'' şeklinde konuştu.

3G İLE İLGİLİ ÖN TALEP 

Erkan Akdemir, bir soru üzerine, ''3G ile ilgili ön talepte, beklediğimizden daha fazla bir talep aldığımızı söyleyebilirim. Çok ciddi bir şekilde duyurmamamıza rağmen gelen şu anki talepler oldukça iyi durumda'' dedi.

Prensip olarak 2G, 3G ses konuşması arasında bir farklılaşma bulunmadığını, Avea'nın tüm vermiş olduğu paketler içerisinde tamamen aynı olduğunu, şu andaki kullanımın üzerinde daha avantajlı paketler verdiklerini belirten Akdemir, hem ses hem de veriyle ilgili şu anda 100'ün üzerinde 3G roaming anlaşmasının bitmiş durumda olduğunu, yurt dışında rahatlıkla kullanılabileceğini, ücretlendirmesinin de ülkeye ve operatöre göre değiştiğini anlattı.

Abone başına düşen hıza ilişkin bir soru üzerine de Akdemir, ''Minimum seviye konusunda şu anda kimse herhangi bir taahhüt altına girmiyor. Avea şu anda 2G'deki EDGE Türkiye çapında en hızlı interneti veren operatör konumunda. 3G'de de aynı şekilde Avea'nın ortalamada kullanıcılara önemli bir deneyim sağlayacağına inanıyoruz'' diye konuştu.

''2G'de vermiş olduğumuz tüm servisler, paketler, tarifeler 3G'de de aynen ( aynıyla, değiştirmeden, tıpı tıpına ) kullanılabilecek'' diyen Akdemir, sınırsız erişim tarifesine ilişkin bir soru üzerine de 2G'de buna benzer paketleri olduğunu, bunun aynısını 3G'ye de taşıyacaklarını kaydetti.

DEĞİŞİK MÜŞTERİ SEGMENTİNE GÖRE 3 CİHAZ 

Avea Genel Müdürü Akdemir, 3G uyumlu cihazlara ilişkin bir soru üzerine de, değişik müşteri segmentine göre, düşük, orta ve üst grup için 3 tane cihazları bulunduğunu, yaklaşık 300 liranın altında bir modelleri olacağını, bir tanesinin ortalama 500-600 lira, diğerinin de 700-800 lira civarında bulunacağını bildirdi.

BTK'nın açıkladığı ara bağlantı fiyatlarını nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soru üzerine, Akdemir, ''Telekom kurumunun bu vermiş olduğu şu anki yaklaşık 7,75'lik fiyat seviyesini ve yapmış olduğu hakemliği çok pozitif olarak ( namına ) değerlendiriyorum'' dedi.

Müşterilerin kota aşımlarını hızlı bir şekilde öğrenebildiğini ifade eden Akdemir, bu yılın sonu itibariyle tüm 81 il merkezinde bu hizmeti tamamlamış olacaklarını, WiFi hizmetiyle 3G'nin birlikte ( yan yana, bile, müşterek ) çalışabilmesini sağlayan tek operatörün Avea olduğunu, 30 Temmuz itibariyle nokta, istasyon sayısı olarak ikisini dikkate aldıklarında en ( genişlik, arz, işaret ) büyük kapsamının kendilerinde olduğunu söyledi.

''Yeni 3G reklamınızda reklam karakterleri tartıştıklarında Blackberry'leri karıştı. Sonra Samsung'la konuşuyorlar'' eleştirisini yapan gazeteciye, Akdemir, ''3G başlayacağı için onlar da 3G özellikli cihaz aldı'' dedi. Akdemir, uzun dönemde mobil internetin geniş bandı tamamlayan bir unsur olacağını kaydetti.

Bir gazetecinin ''3G'ye geçildiğinde ilk olarak kimi arayacaksınız?'' sorusuna Akdemir, ''Ben eşimi arayacağım'' yanıtını verirken, Paul Doany da, ''Personelin ne yaptığını kontrol edeceğim. Şaka yapıyorum. Bir tane Avea Blackberry telefon kullanıyorum, 3G özelliğine sahip değil. 3G özellikli bir Nokia telefonum daha var'' karşılığını verdi.

AVEA, 3G TEKNOLOJİSİ İLE ABONELERİNE NELER SUNACAK? 

Avea Pazarlama-Katma Değerli Servisler Direktörü Ayşegül Ceyda Yıldırım ise 3G'ye geçen Avea abonelerinin mevcut ses tarifelerini aynı koşullar ile kullanmaya devam edeceğini belirterek, görüntülü konuşmanın bedelinin dakikasının 10 Kr/1 kontör olacağını bildirdi.

Yıldırım, abonelere 30 Temmuz–31 Ekim tarihleri arasında her yöne 15 dakika ücretsiz görüntülü konuşma imkanı sağlanacağını kaydederek, abonelerin, 5 liradan başlayan paketler ile sınırsız TV izleyebileceğini veya izledikçe ödeyeceğini, Seçİzle hizmeti ile Avea abonelerinin diledikleri dizi, film, belgesel ya da müzik kliplerini cep telefonlarına 18 SMS/3,5 liradan başlayan fiyatlarla cep telefonlarına indirebileceğini ya da indirmeden anında izleyebileceğini anlattı.

Müzikİndir hizmeti kapsamında 3G abonelerinin 100 binden fazla yerli ve yabancı şarkıyı 2009 sonuna dek ücretsiz olarak ister cep telefonlarına ister ( gerek, icap, lüzum ) bilgisayarına indirebileceğini belirten Yıldırım, tek bir numarayla birçok servise anında erişim sağlayan Video portal hizmeti çerçevesinde ise abonelerin, 9080'i görüntülü arayarak menülerden diledikleri servise dakikası sadece 10 Kr/1 kontöre ulaşabileceğini söyledi.

3 aylık kampanya süresi boyunca internet paketlerinin mevcut fiyatlardan, ancak daha yüksek kapasite ile sunulacağını, abonelerin cepte internet ( genel ağ ) için 100 MB'lik paketten 8 TL/49 kontöre, 2GB'lik paketten ise 35 TL/199 kontöre faydalanabileceğini anlatan Yıldırım, yine bu kampanya süresince bilgisayardan mobil internete erişimde ise 35 liraya 1 GB yerine 2GB, 55 liraya ise 4 GB yerine 6 GB kapasite sunulacağını bildirdi.

İlk 3 ay içerisinde 12 ay boyunca Avea internet paketine üye olan abonelere USB modem ve ayda 600 dakika TTNET WiFi hediye edileceğini belirten Yıldırım, Avea 3G abonelerinin, 3. Göz hizmeti ile video arama özelliği olan telefonlarının kamerasını gazete, dergi, billboard ya da bir broşür üzerindeki ilanlara yönelterek başlatacakları görüntülü arama ile ilanda görünen ürün ile ilgili video kaydı anında telefonlarında görüntüleyebileceklerini söyledi.

Verilen bilgiye göre, ''3G Hoşgeldin Paketi'' ayda 7 TL karşılığında 30 dakika her yöne ücretsiz görüntülü konuşma, bir saat ücretsiz Mobilvizyon, 100 MB data ve Seçİzle'den bir içeriği, ''3G Standart Paket'' ayda 17 TL karşılığında 60 dakika her yöne ücretsiz görüntülü konuşma, 3 saat ücretsiz Mobilvizyon, 250 MB data ve Seçİzle'den 2 içeriği, ''3G Süper Paket'' ise ayda 27 TL karşılığında 150 dakika her yöne ücretsiz görüntülü konuşma, 5 saat ücretsiz Mobilvizyon, 500 MB data ve Seçİzle'den 3 içeriği kapsıyor.


AA

'2010'da sıçrama yapacağız'

2010da-srama-yapacaz.jpg

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray, 2010'da Vodafone Türkiye'nin önemli bir sıçrama yapacağına inandıklarını, buna hazırladıklarını kaydetti.

Vodafone, 3G teknolojisini 30 temmuzdan itibaren Vodafone ''3G '' markasıyla 81 ille buluşturacak.

Vodafone'un Türkiye'de vermeye başlayacağı 3G hizmetlerine ilişkin olarak düzenlenen basın toplantısında konuşan Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray, birinci çeyrek sonuçlarına göre markalarına güçlü yatırım yaptıklarını, tarifeleri rekabetçi kıldıklarını, dağıtım ve satış kanallarında önemli genişlemeye gittiklerini anlattı.

Timuray, toplam mağaza sayısının 826'ya, bölgesel bayi sayısının 34'e, alt bayi sayısının ise 14 bin 600'e ulaştığını kaydederek, 3G de dahil, toplam 13 bin baz ( temel ) istasyonuna sahip olduklarını ve 2G'de nüfusun yüzde 98'lik kısmının kapsama alanında olduğunu söyledi.

Numara taşınabilirliğinde Kasım 2008, Mart 2009 tarihleri arasında 404 bin net abone kayıtları olduğunu bildiren Timuray, Nisan-Temmuz 2009 döneminde Vodafone Türkiye'nin numara taşınabilirliğinde net abone kazanımında birinci konumda olduğunu, 335 bin net abone kazandıklarını bildirdi.

''Ağustos itibariyle hedefimiz numara ( rakam, hile, düzen ) taşımada net olarak pozitif ( artı, olumlu ) sayıya geçmek'' diyen Timuray, 2010 yılında Vodafone Türkiye'nin önemli bir sıçrama yapacağına inandıklarını ve buna hazırlandıklarını vurguladı.

''GÖRÜNTÜLÜ KONUŞMA, SESLİ KONUŞMAYLA AYNI FİYATLANACAK'' 

Serpil Timuray, Türkiye'nin bilgi iletişiminde oldukça geri ( mazi, gelişememiş, sonuç ) kaldığını dile getirerek, 3G'nin, bilgi toplumuna geçişte rol oynayacak bir unsur olduğunun altını çizdi.

Vodafone Türkiye'nin SIM kartlarında da yeniliğe gittiğini, bunlarda güvenli 3G kullanımı ve telefon defteri yedekleme özelliklerinin bulunduğunu anlatan Timuray, ''cepmodem'' konusunda da Vodafone'un iddialı olduğunu belirtti.

Timuray, 3G'nin bilgi toplumuna geçişte önemli bir ivme kazandıracağını ifade ederek, fiyatlandırma politikalarını herkesin ulaşabileceği makul fiyatlandırma prensibiyle oluşturduklarını söyledi.

Paketlerin, müşterilerin maliyet kontrolünü sağlayan özel fiyat programıyla sunulacağını bildiren Timuray, 3G hizmetlerinin 30 temmuz itibariyle 81 il merkezinde aynı anda başlayacağını belirtti.

Timuray, soruları yanıtlarken de 3G'nin abone ( sürdürümcü ) sayısında artış sağlayacağına işaret ederek, ''Özellikle laptoplarda ilave SIM kart kullanımı, ikinci SIM kart kullanım alışkanlığı başlayacak. Bu da artışa neden ( sebep, münasebet, niye ) olacak'' diye konuştu.

Serpil Timuray, makul fiyatlandırma ile ilgili görüntülü konuşmanın, sesli konuşmayla aynı fiyatlandırmada olacağını, ancak data fiyatlandırmasına ilişkin bilgileri paylaşamayacağını söyledi.

Mobil internetin uzun vadede ADSL kullanımının gelişiminden daha hızlı gelişeceğini dile getiren Timuray, 3G ile pek çok yeniliği getiren şirket konumunda olmak istediklerini söyledi.

Timuray, hedeflerinin bilgiye mobil internet üzerinden ulaşan yoğun kullanıcı sayısını artırmak olduğunu kaydederek, ''Önümüzdeki dönem için 2 misli bir büyümeyi makul görüyoruz'' dedi.

Serpil Timuray, grubun, 200 milyon liralık ilave 2G yatırımını onayladığını da sözlerine ekledi.

Vodafone Grup Üst Yöneticisi (CEO) Vittorio Caloa 3G ile basın toplantısına bağlanarak, Serpil Timuray ile görüntülü olarak konuştu. Caloa, Türkiye'nin 3G'nin tanıtımının yapıldığı 17. ülke olduğunu kaydederek, Türkiye'ye bağlı olduklarını şebekelerini geliştirdiklerini ve yeniliklerine devam edeceklerini belirtti.

AA

ERGENEKON'DA İLGİNÇ GELİŞME!

ergenekonda-lgn-gelme.jpgTürkiye'de aynı anda ( tam ) gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan 200'e yakın yasadışı Hizb-ut Tahrir örgütü militanı ile ilgili soruşturma çalışmaları sürüyor. Örgütten 3 şahsın Ergenekon sanıklarından Fikret Emek ile irtibat halinde olduğu ortaya çıktı.

Ayrıntılar geliyor...

"Hilafet devletinin toprakları"

hilafet-devletinin-topraklar.jpgTürkiye'de aynı anda gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan 200'e yakın yasadışı Hizb-ut Tahrir örgütü militanı ile ilgili soruşturma çalışmaları sürüyor. Adana'da örgütevlerine yapılan baskınlarda bir harita ele geçirildi. Harita'da "Hilafet devletinin toprakları" adlı "örgütlenme çalışması yapılan ve hilafetin gerçekleştirileceği yerlerin belirlendiği" dünya haritası bulundu

Hizb-ut Tahrir terör örgütüne yönelik eş zamanlı olarak 23 ilde düzenlenen operasyonlar kapsamında Adana'da gözaltına alınan 14 kişinin evinde ''Hilafet Devletinin Toprakları'' adlı dünya haritası bulundu.

BÖLGE SORUMLUSU GÖZALTINDA
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Hizb-ut Tahrir'in Türkiye yapılanmasına yönelik, yaz dönemi terör örgütü kamplarının oluşumunu ve üyelerinin yurt dışına çıkmasını önlemek amacıyla düzenlenen operasyon kapsamında, Adana'da 24 Temmuz'da gözaltına alınan ve bölge sorumlusu olduğu belirlenen R.K. ile M.A.T'nin de aralarında bulunduğu 14 kişinin sorgusu tamamlandı.

Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde yürütülen sorgulamada, örgütün İstanbul'da sansasyonel etki yapması amaçlanan bir eylem hazırlığında olduğu belirlendi.

SİLAHLI MÜCADELENİN ÜÇ AŞAMASI
Örgütün ''tebliğ, cemaat, cihat'' olmak üzere 3 aşamalı çalıştığı, ilk ( ön, evvel ) aşamada örgütün anlatıldığı, ikincisinde kadro temin edilmeye çalışıldığı, sonuncusunda ise silahlı mücadele başlatıldığı tespit edildi.

DÜNYADA HİLAFET TOPRAKLARI HARİTASI

Dünya genelinde bir İslam devleti kurmayı amaçlayan örgüt üyelerinin evlerinde yapılan aramada da ''Hilafet Devletinin Toprakları'' başlıklı duvar haritası bulundu.

Örgüt üyesi matbaacılar tarafından özel hazırlandığı belirlenen haritada, ''örgütlenme çalışması yapılan ve hilafetin gerçekleştirileceği yerlerin belirlendiği'' bölgelerin farklı renklerle boyandığı görüldü. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, sınırları Ukrayna'dan İspanya'ya, Kazakistan'dan Hindistan'a, Fas'tan Gabon'a, Mısır'dan Mozambik'e, Madagaskar'dan Endonezya'ya kadar uzanan bölgenin turuncu renklerle işaretlendiği gözlendi.

ÖRGÜTSEL ÇALIŞMALAR ÜÇÜNCÜ AŞAMADA

Haritada bu bölgede ikinci aşamadan üçüncü aşamaya geçilerek, ''Hilafet Devleti'nin bu topraklarda kurulmasının amaçlandığı'', örgütlenme çalışmalarının bu bölgeyi kapsayacak şekilde yürütüldüğü öğrenildi.

Aramada ayrıca ''Hizb-ut Tahrir Türkiye'' yazılı siyah bez ve naylon afişler de ele geçirildi. Sorgulamaları tamamlanan zanlılar, bugün geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi. Örgüt üyelerinin evlerinde ele geçirilen belgelerin bulunduğu, ajanda ve defterlerin yanı sıra dizüstü bilgisayar, taşınabilir disk ve CD'ler ise 15 kutu içinde minibüsle adliyeye götürüldü.

KOCAELİ'NDE 19 KİŞİ ADLİYEDE
Kocaeli'ndeki Hizb-ut Tahrir operasyonunda gözaltına alınan 20 kişiden 19'u adliyeye sevk edildi. Örgütün ikinci adamı olduğu iddia edilen 1 kişinin ise Şanlıurfa'ya gönderildiği öğrenildi.

Edinilen bilgiye göre, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorgusu tamamlanan 19 zanlı Gebze Adliyesi'ne sevk edildi. Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü'nce aranan ve Kocaeli'nde gözaltına alınan örgütün ikinci adamı olduğu iddia ( argüman, sav ) edilen M.N.Y'nin ise daha önce Şanlıurfa'ya gönderildiği bilgisi alındı.

ERZURUM VE KARS'TA 7 KİŞİ

Erzurum Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan operasyonda gözaltına alınan C.K, B.G, İ.G, R.T, M.G ve P.K ile Kars'ta gözaltına alınarak Erzurum'a getirilen E.E'nin sorguları tamamlandı. Güvenlik güçlerinin 23 ilde eş zamanlı düzenlediği Hizb-ut Tahrir terör örgütü operasyonu kapsamında Erzurum ve Kars'ta gözaltına alınan toplam 7 kişi Adliye'ye sevk edildi.

VAN'DA 8 KİŞİ
Güvenlik güçlerinin 23 ilde eş zamanlı olarak Hizb-ut Tahrir terör örgütüne yönelik düzenlediği operasyon kapsamında Van'da gözaltına alınan 8 kişi, adliyeye sevk edildi.

Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğündeki işlemleri tamamlanan 8 kişi, yoğun güvenlik önlemleri altında Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirildi.

Beşyol mevkisinin trafiğe kapatılmasından sonra ( ileri, bilahare, ahir ) adliyeye getirilen zanlılar, polis aracından indirilişleri sırasında tekbir getirerek, slogan attı.

Ağrı'daki operasyonda gözaltına alınan 1 kişinin ise Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine gönderildiği bildirildi.

Madonna Türkiye'ye geliyor

madonna-trkiyeye-geliyor.jpgPop müziğin kraliçesi, yaşayan efsane Madonna 5 Eylül'de İstanbul'da hayranlarıyla buluşacak.

Daha önce Shakira, Michael Jacson, Kevin Costner, Adriana Lima gibi starları Türkiye'ye getiren Efsane Danışmanlık tarafından gerçekleştirilecek organizasyonla Türkiye'ye gelecek olan  ( hasıl, kâin, vaki ) Madonna en ( genişlik, işaret, arz ) son 1993 yılında Türkiye gelmiş ve  İnönü Stadı'nda konser vermişti.

Milliyet'in haberine göre tahmini maliyeti 10 milyon TL olan konser ( dinleti ) Atatürk Olimpiyat Stadı'nda gerçekleştirilecek. Türkiye'nin heryerinden Madonna hayranlarını buluşturacak olan konser 5 Eylül'de yapılacak ve saat 22:00'de başlayacak.

80 bin kişinin katılması beklenen konserin bilet filatları ise 100 TL ile 1250 TL arasında değişecek.

Dört günlük program için Türkiye'ye gelmesi beklenen Madonna'nın Anıtkabiri ziyaret etmesi, bir TV programına katılması ve konser sonrasında Reina'da bir 'after party'e katılması bekleniyor.

Madonna'ya İstanbul konseri için 3 milyon 250 bin dolar ödenecek. Konser boyunca bir haftada 2500 kişiye geçici istihdam sağlanacak.

İzmir'e ''Kent Güvenlik Sistemi'' kuruluyor

zmire-kent-gvenlik-sistemi-kuruluyor.jpg

Siemens IT Çözümleri ve Hizmetleri Direktörü Ali Rıza Ersoy, İzmir'de, 20'den fazla ülkede kullanılan ''Kent Güvenlik Yönetim Sistemini'' kuracaklarını bildirdi.

Kurulacak sistemin özelliklerinin anlatıldığı toplantıda konuşan Ersoy, Türkiye'de ilk olarak İzmir'de hayata geçirilecek ''Kent Güvenlik Yönetim Sistemi'nin maliyetinin 22,2 milyon lira olacağını söyledi.

Ersoy, projenin sözleşmesinin 26 Şubat 2009'da imzalandığını hatırlatarak, bu tarihten itibaren 12 ayda pilot uygulamanın, 18 ay sonra da tüm fonksiyonların gerçekleştirileceğini bildirdi.

Projenin İzmir Valiliği İzmir İl Özel Dairesi tarafından yürütüleceğini dile getiren Ersoy, şehrin değişik noktalarından akan bilgilerin oluşturulacak 2 komuta kontrol merkezinde toplanacağını ifade etti.

Ali Rıza Ersoy, sistemin ilk fazının Şubat 2010'da, ikincisinin ise Ağustos 2010'da tamamlanacağını belirterek, üçüncü fazın ise ayrı bir proje olarak gerçekleştirilmesinin planlandığını söyledi.

Ersoy, bu sistem çerçevesinde Londra'da 8 bin kamera olduğunu, İzmir'de ise 100 izleme ve 50 plaka tanıma ekipmanının çeşitli bölgelere yerleştirileceğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Kurulacak sistemde görüntülü izleme ve analiz fonksiyonu var. İzmir'de kurulacak sistemi, eski sistemlerden ayıracak en önemli özellik 'analiz' özelliği olacak. Yaratılan bilgi miktarı önceki sistemlere göre daha fazla ve onu aktarmak için çok hızlı bilgi işlemci ve bilgisayarlara ihtiyaç var. Şehre fiberoptik kablolar döşenecek. Bu proje ile veriler, 'Şehir Entegre Veri Yönetimi' diye bir merkezde birleştirilip, e-devlet kapısı üzerinden gerekli kurumlarla paylaşılmak üzere depolanacak. İleriki seviyelerde bu bir mobil harekat olarak kullanılabilecek. Örneğin, bir yangın olduğunda kentin kırmızı ışıklarını itfaiyenin geçişine göre ayarlayacak. Emniyet müdürlüklerine online gerekli bilgiler aktarılacak.

Projenin 3. fazı da hayata geçirilirse, sistemler suni bir akıl gibi, 2 çocuk koşarken alarm vermeyecek, fakat iki yetişkin koşarken alarm verecek. Şu anda Türkiye'de bu sistemler yok. Bu sistem ile insan faktörüne olabildiğince az yer ( arazi, alan, konum ) ayırmaya çalışıyoruz. Yaklaşık olarak 12 dakika boyunca 2 ya da daha fazla ( ziyade, bir tomar, çokça ) ekranı izleyen görevlinin yüzde 45'e kadar olayı ya da görüntüyü kaçırdığı tespit edilmiştir. Bu oran 22 dakikalık bir izleme süresinde yüzde 95'lere kadar çıkmaktadır. Bu nedenle sistemin tüm tasarımı insan hatalarını en aza indirecek şekilde otomatik ya da yarı otomatik olarak tasarlanmıştır. Bu başarı kriterinin sağlanması projenin öncelikli olarak yazılım çözümlerine odaklanmasını gerektirmektedir.''

''E-DEVLET SİSTEMİNİN KÜÇÜK BİR MİMARİSİ'' 

Toplantıda konuşan Karayolları 2. Bölge Müdür Yardımcısı ve Proje Yürütme Kurulu Başkanı Reşat Obuz ise, İzmir'de daha canlı yazılım destekli bir kent güvenlik yönetim sistemi oluşturmak üzere yola çıktıklarını ifade ederek, ''Bu, otokontrol ve kent yönetim sistemi ile ülke kaynaklarını olumlu kullanmak adına iyi bir yatırım. Bu proje ile İzmir'i dünyanın en güvenli ve yaşanılabilir şehri haline getirmeyi amaçlıyoruz'' diye konuştu.

Obuz, bu sistem sayesinde terör, kaza ve deprem ( yer sarsıntısı, hareket, sarsıntı ) gibi acil durumların yönetiminin de söz konusu olduğunu belirterek, sistemin fonksiyonel bileşenlerini ''Durum izleme, olay yönetimi, acil durum yönetimi, çağrı yönetimi, plaka tanıma sistemi, araç izleme ve takip yönetimi, resim işleme, olay sonuç raporlama, acil durum kontrol listeleri, sanal duvar ve ihlal yönetimi, kolay, nitelikli ve sürdürülebilir depolama, yüz, olay ve nesne tanıma'' şeklinde sıraladı.

''E-devlet sisteminin küçük bir mimarisini, küçük bir pilot uygulamasını gerçekleştirmek istiyoruz'' diyen Obuz, bu sistemin, istendiği takdirde bütün acil durum çağrı numaralarına entegre edilebileceğinin altını çizdi.

''ACİL DURUMLARA HIZLI VE KOORDİNELİ REAKSİYON...'' 

Siemens IT Çözümleri ve Hizmetleri Kamu Sektörü Üst Yöneticisi (CEO) Gisela Fuchs da, Siemens'in geliştirdiği modern entegre acil durum yönetimi ve çözümler sayesinde şehirlerin daha güvenli olduğunu belirti.

Fuchs, şunları kaydetti:

''Olağanüstü güvenlik olayları konusunda gerçekçi ve esnek çözümler üreterek, beklenmedik acil durumlara hızlı ve koordineli reaksiyon verilmesini sağlıyoruz. Siemens 2008'de bilişim teknolojilerinden 5,3 milyar avro ciro elde etti.

IT konusunda ve metropollerdeki değişik konularda yıllardır gerçekleştirilen AR-GE ve altyapı bilgisi, Siemens'i diğer şirketlerinden ayırıyor. İzmir projesi tamamlandığında Türkiye A ligi kamu yönetimi ve güvenliğine ulaşmış olacak.''

Yaklaşık 22 milyon TL'ye malolacağı belirtilen sistem, Ağustos 2010'da, Türkiye'deki ilk örnek olarak hizmete başlayacak. Sistem, görüntüleri kaydetmekten olası bir kargaşada görüntüleri izleyenleri uyarmaya kadar birçok yeniliği içerecek.

AA