16 Kasım 2007 Cuma

30 saniyede bir çocuk ölüyor

Pnömokok mikrobunun neden olduğu zatürre, menenjit gibi hastalıklar nedeniyle, her yıl 1 milyona yakın 5 yaşından küçük bebek ve çocuk hayatını kaybediyor.

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Türkiye Milli Pediatri Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı 'nın işbirliği ve Wyeth İlaçları'nın katkılarıyla gerçekleştirilen 'Sen Kork, Pnömokok' adlı kampanyayla halkın, pnömokokun neden olduğu zatürre, menenjit, kan iltihabı, orta kulak iltihabı ve sinüzit gibi hastalıklar ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında bilgilendirilmesi hedefleniyor.
 
Türk Pediatri Kurumu Başkanı  Prof. Dr. Çokuğraş, dünyada her 30 saniyede bir çocuğun pnömokok mikrobunun neden olduğu hastalıklar sebebiyle hayatını kaybettiğini, her yıl binlercesinin de sakat kaldığını anlattı:
 
"Pnömokok tehlikeli bir mikroptur. Zatürreye bağlı ölümlerin en önemli nedeni pnömokoktur. Pnömokok menenjitine yakalanan her 100 kişiden 15'i ölmekte, 27'sinde işitme kaybı, 11'inde ise kalıcı sakatlık oluşmaktadır." 
 
Zatürre hastalığının Türkiye'de de bebek ve çocuk ölümlerinin başta gelen sebeplerinden biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çokuğraş, "Zatürre ülkemizde 1 ay-5 yaş grubu ölüm nedenleri arasında yüzde 27 ile ilk sıradadır. Türkiye'de zatürre sebebiyle yılda 7 bine yakın 5 yaş altı çocuğun hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Menenjit ise ülkemizde 0-14 yaş çocuklarda beşinci sıradaki ölüm nedenidir ve ülkemizdeki her dört bakteriyel menenjit vakasının birine pnömokok sebep olmaktadır" dedi.
 
Pnömokok mikrobu, her 10 yetişkinden 3'ünün ve her 2 çocuktan 1'inin burun boşluğunda hastalık oluşturmadan bulunabiliyor. Bakteri, öksürük ve hapşırıkla bulaşıyor. Pnömokokun sebep olduğu hastalıklar 2 yaşından küçük çocuklarda toplumun  geneline oranla 10 kat daha sık görülüyor, dolayısıyla bu yaş grubunda tüm diğer gruplardan daha fazla ölüme sebep oluyor.
 
Çocukları pnömokok hastalıklarından korumak için:
 
  • Bebekler ilk 6 ayda anne sütü ile beslenmeli, ileri yaşlarda da yeterli ve dengeli beslenmesine dikkat edilmeli.
  • Çocuklara ellerini düzenli olarak su ve sabun ile yıkamaları öğretilmeli.
  • Çocuklar solunumu olumsuz etkileyebilen ve hastalanma olasılığını artıran tozlu, sigara dumanlı ortamlardan uzak tutulmalı.
       
      Dünya Sağlık Örgütü'nün pnömokok hastalıklarından korunmada en etkili yöntemlerden biri olarak aşılamayı önerdiğini belirten Prof. Dr. Çokuğraş, 2 yaşından küçük çocuklarda da kullanılabilen konjuge pnömokok aşısını anlattı:
       
      "Pnömokok her geçen gün antibiyotiklere karşı daha fazla direnç kazandığından, pnömokok hastalıklarının tedavisi gittikçe zorlaşıyor. Bu da hastalığı önlemede aşılamanın önemine işaret ediyor. Konjüge pnömokok aşısı yaşamın ikinci ayından itibaren kullanılabilen ve uzun süreli koruma sağlayan bir aşıdır.
       
      Anne babalar aşılama ile ilgili detaylı bilgi almak için öncelikle hekimlerine danışmalıdır. Ayrıca kampanyamız dahilinde hizmete girmiş olan 0 8002114545 no'lu danışma hattından ve www.pnomokok.com internet sitesinden pnömokok hastalıkları ve korunma yöntemleri ile ilgili ücretsiz bilgi alabilirler."


    • Her 30 saniyede bir çocuk ölüyor

      Pnömokok mikrobunun neden olduğu zatürre, menenjit gibi hastalıklar nedeniyle, her yıl 1 milyona yakın 5 yaşından küçük bebek ve çocuk hayatını kaybediyor.

      Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Türkiye Milli Pediatri Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı 'nın işbirliği ve Wyeth İlaçları'nın katkılarıyla gerçekleştirilen 'Sen Kork, Pnömokok' adlı kampanyayla halkın, pnömokokun neden olduğu zatürre, menenjit, kan iltihabı, orta kulak iltihabı ve sinüzit gibi hastalıklar ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında bilgilendirilmesi hedefleniyor.
       
      Türk Pediatri Kurumu Başkanı  Prof. Dr. Çokuğraş, dünyada her 30 saniyede bir çocuğun pnömokok mikrobunun neden olduğu hastalıklar sebebiyle hayatını kaybettiğini, her yıl binlercesinin de sakat kaldığını anlattı:
       
      "Pnömokok tehlikeli bir mikroptur. Zatürreye bağlı ölümlerin en önemli nedeni pnömokoktur. Pnömokok menenjitine yakalanan her 100 kişiden 15'i ölmekte, 27'sinde işitme kaybı, 11'inde ise kalıcı sakatlık oluşmaktadır." 
       
      Zatürre hastalığının Türkiye'de de bebek ve çocuk ölümlerinin başta gelen sebeplerinden biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çokuğraş, "Zatürre ülkemizde 1 ay-5 yaş grubu ölüm nedenleri arasında yüzde 27 ile ilk sıradadır. Türkiye'de zatürre sebebiyle yılda 7 bine yakın 5 yaş altı çocuğun hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Menenjit ise ülkemizde 0-14 yaş çocuklarda beşinci sıradaki ölüm nedenidir ve ülkemizdeki her dört bakteriyel menenjit vakasının birine pnömokok sebep olmaktadır" dedi.
       
      Pnömokok mikrobu, her 10 yetişkinden 3'ünün ve her 2 çocuktan 1'inin burun boşluğunda hastalık oluşturmadan bulunabiliyor. Bakteri, öksürük ve hapşırıkla bulaşıyor. Pnömokokun sebep olduğu hastalıklar 2 yaşından küçük çocuklarda toplumun  geneline oranla 10 kat daha sık görülüyor, dolayısıyla bu yaş grubunda tüm diğer gruplardan daha fazla ölüme sebep oluyor.
       
      Çocukları pnömokok hastalıklarından korumak için:
       
    • Bebekler ilk 6 ayda anne sütü ile beslenmeli, ileri yaşlarda da yeterli ve dengeli beslenmesine dikkat edilmeli.
    • Çocuklara ellerini düzenli olarak su ve sabun ile yıkamaları öğretilmeli.
    • Çocuklar solunumu olumsuz etkileyebilen ve hastalanma olasılığını artıran tozlu, sigara dumanlı ortamlardan uzak tutulmalı.
         
        Dünya Sağlık Örgütü'nün pnömokok hastalıklarından korunmada en etkili yöntemlerden biri olarak aşılamayı önerdiğini belirten Prof. Dr. Çokuğraş, 2 yaşından küçük çocuklarda da kullanılabilen konjuge pnömokok aşısını anlattı:
         
        "Pnömokok her geçen gün antibiyotiklere karşı daha fazla direnç kazandığından, pnömokok hastalıklarının tedavisi gittikçe zorlaşıyor. Bu da hastalığı önlemede aşılamanın önemine işaret ediyor. Konjüge pnömokok aşısı yaşamın ikinci ayından itibaren kullanılabilen ve uzun süreli koruma sağlayan bir aşıdır.
         
        Anne babalar aşılama ile ilgili detaylı bilgi almak için öncelikle hekimlerine danışmalıdır. Ayrıca kampanyamız dahilinde hizmete girmiş olan 0 8002114545 no'lu danışma hattından ve www.pnomokok.com internet sitesinden pnömokok hastalıkları ve korunma yöntemleri ile ilgili ücretsiz bilgi alabilirler."


      • Kadýn tiryakiler daha fazla risk altýnda

        Çin'de yapılan bir araştırma, sigara içen kadınlarda, amfizem ve kronik bronşit gibi akciğer hastalıkları görülmesi riskinin erkeklere göre daha fazla olduğunu ortaya koydu.

        Nanjing Tıp Üniversitesi'nden Dr. Fei Xu, akciğer hastalıklarının Çin'de ikinci sıradaki ölüm nedeni olduğunu kaydetti.
         
        Araştırma kapsamında çeşitli akciğer hastalıkları olan bin 743 kişi ile aynı sayıdaki sağlıklı insanın verileri karşılaştırmalı olarak incelendi.
         
        Araştırmada, incelenen erkeklerin yüzde 50'sinden fazlasının, kadınların ise yüzde 5.3'ünün sigara içtiği kaydedildi.
         
        Araştırmada, az sayıda sigara içenlerdeki hastalık riskinin yüzde 40, orta dereceli içicilerde yüzde 55, ağır içicilerde ise yüzde 77 daha fazla olduğu saptandı.
         
        Kadın sigara kullanıcılarının ise erkeklere göre yüzde 20 daha fazla risk taşıdıkları belirlendi.
         
        Bilimadamları, hastalık riskinin kadınlarda fazla olmasının nedeninin henüz bilimsel olarak ispatlanmış bir nedeni olmadığını belirttiler.


        Karbonmonoksit zehirlenmelerine dikkat!

        Karbonmonoksit zehirlenmeleri, kış aylarında sıkça rastlanan önemli sağlık sorunları arasında yer alıyor.

        Avrupa Acil Tıp Birliği Başkan Vekili Uz. Dr. Ülkümen Rodoplu, Türkiye'de son bir haftada birçok bölgede lodos yüzünden, ev ve iş yerlerinde karbonmonoksit zehirlenmesi olayı yaşandığını, çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlattı.

        Rodoplu, karbonmonoksit gazının, vücuda kolayca etki edebildiğini, kanda bulunan ve hücrelere oksijen taşıyan hemoglobine, bu gazın bağlanmasının çok kolay olduğunu kaydetti.

        'Sinsi ölüm' olarak nitelendirilen karbonmonoksidin, renksiz ve kokusuz olduğunu anlatan Dr. Rodoplu, "Fark edilemediği için de zehirlenmeleri de çok ağır ve öldürücü olur" dedi.

        Dr. Rodoplu, ilk yardım gönüllüsü tarafından karbonmonoksit zehirlenmesi belirtilerinin iyi bilinmesi ve erken saptanmasının hayat kurtarıcı olabileceğini anlattı:

        "Karbonmonoksit gazı, kazayla veya intihar amacıyla zehirlenmeye neden olabilir. Ayrıca, kansızlığı olanlar, kronik bronşitli hastalar, kalp ve damar sistemi hastalığı olanlar, yeni doğanlar, hamileler risk grubundadırlar.
         
        Bu kişilerin zehirlenmesi daha kolaydır ve sonuç daha öldürücüdür. Bütan gazı, kömür yakılan soba, ocak ve diğer ısıtıcılar, otomobil egzozundan çıkan duman dahil her türlü duman, bu tür zehirlenmeye neden olur. Evlerin kapalı garajlarında 15-20 dakika çalıştırılan bir aracın egzozu da öldürücü olabilir."
         
        Baş ağrısı, sarhoşluk hissi

        Dr. Rodoplu, karbonmonoksit zehirlenmelerinin ilk belirtilerinin genellikle baş ağrısı, sarhoşluk hissi, kulak çınlaması, yorgunluk vebulantı, düşünmede güçlük, göğüs ağrısı, çarpıntı, uyuşma, deride renk değişikliği, görme bozuklukları ve karın ağrısı olduğunu söyledi.

        Dr. Rodoplu, karbonmonoksit zehirlenmesinde ilk yardımının çok önemli olduğunu kaydetti:

        "Çevre güvenliğinin sağlanmasının ardından karbonmonoksit yayılmış ortamın mutlaka havalandırılması gerekiyor. Zehirlenmiş kişiler, hareket ediyorsa mutlaka temiz havaya çıkarılmalıdır. Gaz renksiz ve kokusuz olduğundan fark edilmeyebilir. Hiç vakit yitirmeden 112 Acil Servis aranmalıdır.
         
        İlk yardım görevlisi, hastanın bol oksijen almasını sağlamalı ve onu uyanık tutmaya çalışmalıdır. Hastanın bilinci yerindeyse sık ve derin nefes alması sağlanmalıdır.
         
        Kalbi ve solunumu durmuşsa, temel yaşam desteği uygulanmalıdır. Bunun için mutlaka eğitim alınması gerekir. Karbonmonoksit zehirlenmesi yaşayan kişinin yüzde 100 oksijene ihtiyacı olduğundan hastaneye götürülmesinde yarar vardır."