8 Haziran 2007 Cuma

Ceviz!.. Bir Sağlik Deposu...

CEVİZ!.. BİR SAĞLIK DEPOSU...

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İsa Cavidoğlu, cevizin sert kabuğu içinde el değmeden paketlenmiş bir gıda gibi iyi derecede yağ ve protein ile bazı önemli vitaminleri içerdiğini belirtiyor .
Ceviz yağının yüzde 70'inin doymamış yağ asitlerinden oluşmasının yanı sıra yüksek oranda E vitamini içermesinin bu meyvenin önemini daha da artırdığını kaydeden Cavidoğlu, ceviz yağının kan faktörlerini olumlu yönde etkilediğini, kolesterol birikimini ve damar sertliğinin önlediği bilgisinin de araştırmalar sonucu ortaya çıktığını ifade ediyor. .

Bununla birlikte Yağlı meyve ve tohumlar arasında en yüksek E vitamini aktivitesine sahip olmasından dolayı ceviz yağının oksidasyona karşı dayanıklı olduğu , "Ceviz tüketiminin hazım bozukluğu ve diş kanamasına önleyici etkide bulunduğu , incir ve sedef çiçeği ile karışımının zehirlenmelere, bal ile karışımının ise basura karşı etkili olduğu belirtiliyor"...

Mavi forum

14 süper gıda

ABD'de beslenme uzmanı Steven Pratt ve yazar Kathy Matthews'in piyasaya çıkardıkları "Süper Gıdalar" kitabı yok satıyor. Pratt ile Matthews okurlarına sağlıklı ve zinde yaşamak için 14 gıdayı sofralarından ayırmamalarını öneriyor.

Bu gıdalar ise şöyle:
Böğürtlen,
bezelye,
brokoli,
yulaf,
yoğurt,
kabak,
som balığı,
portakal,
hindi göğsü,
soya,
ıspanak,
çay,
domates,
ceviz.

Bu 14 adet güç paketi, mekanizmanın işlemesi için çok önemli öğeler barındırıyor, gün boyu enerji veriyor, yaşlanmanın etkilerini yavaşlatıyor, şişmanlatmıyor ve hastalıklardan da koruyor. Her bir yiyeceğin ayrı bir bölümde ele alındığı kitap, insanların bilinçsizce uyguladığı rejimlerin aslında farkına varmadan onlara ne kadar zarar verdiğini anlatıyor. 14 süper yiyeceğin ne şekilde ve ne miktarda kullanılması gerektiğinin bilimsel kanıtlara dayanarak anlatıldığı kitapta bunlarla hazırlanabilecek özel tarifler de bulunuyor.

Mavi forum

Grip virüsü bir odada 3 gün bekleyebilir

Grip virüsü; son derece dayanıklı olduğu için kolayca bulaşıyor. Virüs günlerce havada asılı kalabiliyor. Örneğin, gripli birinin üç gün önce öksürdüğü bir odaya girdiğinizde siz de bu virüsü kapabilirsiniz

Grip insanlarda ölüm nedeni olabilir mi?
Grip her yıl binlerce ölüm vakasına yol açar. Her yıl 20 bin kişi grip ve sonrasında ortaya çıkan akciğer enfeksiyonları nedeniyle yaşamını kaybediyor. Bunların yüzde 90'ı; 65 yaş üzerindeki kişilerden oluşuyor. Grip virüsü Amerika'da ölüm nedenleri arasında 6'ncı sırada yer alıyor.

Grip en çok hangi yaşlarda görülür?
Bu hastalık her yaşta görülür. Ancak en çok ailede birkaç çocuk olduğu takdirde 2-4 yaşlarında, tek çocuklu ailelerde ise çocuk ilkokula başladığı yıllarda, yani 5-6 yaşlarında kaydedilir. Hastalığın görülme oranı 7 yaşından sonra hızlı bir düşüş gösterir. Daha sonraki yıllarda özellikle 40 yaş dolaylarında yine bir artış kaydedilir.

İLAÇLAR VİRÜSÜ ÖLDÜREMİYOR
Grip virüsünün tedavisi neye dayanır?
Tedavi vücuttaki rahatsızlıkları düzelten ilaçların kullanılması esasına dayanır. Ancak bu ilaçlar virüsü öldürmez. Virüsle mücadele edecek bir tedavi henüz yok. Bu durumda doktor genel olarak ateşi düşürücü, solunum kolaylaştırıcı ilaçlar verir.

Grip sürekli şekil değiştiriyor, her türü mutlaka bulaşıcı mıdır?
Evet, bu hastalık hava yoluyla yayılır. Hastanın virüsü çevreye yayması için bir defa aksırması yeterlidir. Böylece yakında bulunan bir kimse mikrobu hemen kapar. Bu hastalık, gelişme döneminde veya kuluçka devrinin ilk günlerinde özellikle bulaşıcıdır.

Aynı virüs nasıl bu kadar kolay tüm dünyaya yayılıyor?
Grip virüsü yayılmaz, insanlar seyahat ettikleri için gribi yayarlar. Grip aynı zamanda bir seyahat hastalığıdır. Son derece dayanıklı bir virüs olduğu için kolaylıkla bulaşıyor. Grip virüsleri, havada 3 gün süreyle kalabilirler. Örneğin bir odada gripli birisinin öksürmesi, aynı odaya 3 gün sonra giren birisini enfekte edebiliyor.

C vitamini insanı gripten korur mu?
C vitamini herkesin tahmin edilenin tersine gribi önlemez. Sistemi güçlendirir, hastalıklara karşı vücut direncini hafifçe artırabilir ama gribi kapmamızı ve hasta olmamızı kesinlikle engellemez. Hatta aşırı derecede C vitamini özellikle çocuklar ve yaşlılarda ishale neden olabilir. Bu da hastalığın ağırlaşmasına, iyileşmenin gecikmesine yol açabilir.

Mavi forum

kaplıcalar hakkında bilgiler

ŞİFALI SULAR (KAPLICA ve İÇMELER)
FAYDALI OLDUKLARI HASTALIKLAR

KAPLICALARDAN FAYDALANMA ŞEKLİ

Kaplıca Mevsimi: Bölgenin iklim şartları dikkate alınarak tespit edilir. Genelde memleketimizde yerleşmiş kaplıca ve içmelerin mevsimi 15 Mayıs - 15 Eylül arasıdır.

Kaplıcalarda Tedavi Süresi (Kür): Gerekli faydayı sağlamak için 3 haftalık bir tedavi ve en az 21 banyo tavsiye edilir.

Banyo Zamanı ve Süreler: Banyoya girmeden önce; küçük ve büyük abdest yapmak, banyoda hareketsiz durmak gerekir.
Banyodan çıktıktan sonra da; kurulanılmaz, havlu veya bornoza sarılınır, ılık odada 1 saat kadar yatılır. Bu süre içinde, vucûd terler. Sonra giyinilir ve 1 saat kadar daha aynı odada kalınır.

Birinci Banyo; kahvaltıdan önce aç karnına veya kahvaltıdan 1 saat sonra,
İkinci Banyo; akşam yemeğinden 2 saat önce alınması halinde azami derece fayda sağlanır.
Banyoda kalma süresi: İlk gün 10 dakika; sonrakilerde ise, hastanın bünyesine ve hastalığa göre, 12-20 dakika arasındadır.

İçme Kürü: Kronik hastalıklarda tavsiye edilir. Süresi 3-6 hafta olmalıdır. Birinci gün; aç karnına bir defada 6 su bardağı (1.5 litre); ondan sonraki günler; sabah, öğle ve akşam yemeklerinden yarım saat önce ikişer su bardağı içilir.

HASTALIKLAR

* Böbrek ve idrar yolları hastalıkları: Kronik ve ödemsiz böbrek iltihabları, mesane iltihabı, idrar taşlarıyla ilgili hastalıklarda; karbonatlı, hidrokarbonatlı sulardan faydalanılır. Bu suların prostata iyi geldiği tespit edilmiştir.

* Deri Hastalıkları: Bütün deri hastalıklarında; tuzlu, kükürtlü ve çamurlu sulardan faydalanılır.

* Hormonel hastalıklar: Bu hastalıklara, radio-aktiviteli sular iyi gelir.

* Göz Hastalıkları: Kükürtlü ve iyodlu sulardan faydalanılır.

* Kadın hastalıkları: Bu konuda doktor tavsiyesi olmadan kaplıca tedavisi uygulanması doğru olmaz. Ateşli kadın hastalıklarında ve hamile kadınlarda kaplıca tedavisi son derece dikkatli ve mutlaka hekim gözetiminde yapılmasında fayda vardır. Bunların dışında Aybaşı bozuklukları, kronik rahim hastalıklarında; kükürtlü, çamurlu ve radio-aktiviteli sulardan faydalanılır.

* Kalb ve kandolaşımı hastalıkları: İleri derecede kalb, kan dolaşımı ve damar sertliğide kaplıca tedavisi uygulanmaz. Diğerleri için tuzlu, iyodlu ve radio-aktiviteli sulardan faydalanılır.

* Mide ve bağırsak hastalıkları: Ağır mide nezlesi, mide tümörü, sifilitik gastrit ve pilor daralmalarında kaplıcalardan faydalanılmaz. Kronik gastrit, kronik bağırsak nezlesi, bağırsak gazları, hazımsızlık ve kronik kabızlıklarda ise; hidrokarbonatlı, sülfatlı sulardan faydalanılır.

* Romatizmal hastalıklar: Akut ve ateşli romatizmada, kaplıca tedavisi uygulanmaz. Kronik romatizmada ise; tuzlu, karbonatlı, sülfatlı, kükürtlü, radio-aktiviteli ve çamurlu sulardan faydalanılır.

* Safra kesesi ve Karaciğer hastalıkları: Safra kesesi, karaciğer, pankreas hastalıklarında; karbonatlı, hidrokarbonatlı ve sülfatlı sulardan faydalanılır. İleri safhadaki Siroz'da kullanılmaz.

* Sinir sistemi hastalıkları: Siyatik, lumbago, nevralji, nevrasteni, psikasteni ve nevroz gibi sinir hastalıklarında; tuzlu, çamurlu ve radio-aktiviteli sulardan faydalanılır.

* Solunum yolu hastalıkları: Astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarında; tuzlu, iyodlu ve kükürtlü sulardan faydalanılır. İleri derecedeki verem, damar sertliği ve kalb hastalıklarında kullanılmaz.

* Şeker hastalığı: Sodyum bikarbonatlı sulardan faydalanılır

Mavi forum

Kuş gribinin insanlardaki belirtileri

Kuş gribinin, bulaşması zor da olsa insanlarda, ani başlayan yüksek ateş, burun tıkanıklığı ve akıntısı, eklem ve kas ağrısı, şiddetli yorgunluk gibi grip belirtilerine ek olarak solunum güçlüğüyle ortaya çıktığı belirtildi.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Reşit Mıstık, kanatlı hayvanlarda görülen ve literatürdeki adı “Avian İnfluenza” olan hastalığın, hayvanlardan insanlara geçmesinin çok kolay olmadığını söyledi.


Bu hastalığın ancak hasta hayvanlarla direkt temas halindeki kişilere bulaştığının bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Mıstık, şunları kaydetti:
“Dünyada şimdiye kadar 130 kişide kuş gribi hastalığı görüldü ve bunlardan 70’i öldü. Bu kişilerin çoğu da tavuk çiftliklerinde hayvanlarla direkt temas halindeydi. Kuş gribi hastalığı, insanlarda ani başlayan 38.5 derece üzeri yüksek ateş, burun tıkanıklığı ve akıntısı, eklem ve kas ağrısı, şiddetli halsizlik, yorgunluk gibi gripbelirtilerine ek olarak solunum sıkıntısı şeklinde kendini gösterir. Eğer kişinin çevresindeki hasta hayvanlarla yakın teması varsa, bu olgu, olası bir kuş gribi olgusu olarak kabul edilebilir.”

Kuş gribi hastalığının insanlarda zatürreyle seyrettiğini bildirenProf. Dr. Mıstık, şöyle dedi:
“Hastalıkta trombosit sayısı 20 binin altına düşerse, kanama olabilir. Ayrıca tavuk eti 70-80 derecede yarım saat pişirildiğinde içindeki mikroplar ölür. Bu şekilde hastalığın bulaşması olası değil. Tavuk eti yenmesinde de sakınca yok.”

Mavi forum

Sporcularda yağ ve proteine dikkat!

Sporcuların fazla miktarda yağ ve protein tüketmeleri zayıflık, şişmanlık, kalp-damar hastalıklarına, karaciğer ve böbreklerin aşırı yorulmasına ve kalsiyum atımına neden oluyor.

Spora yeni başlayanlarda fazla protein alımı kas kütlesini artırırken karbonhidratın azalması veya tükenmesi kronik yorgunluğa, sakatlanmalara yol açabilir...

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Gıda Güvenliği Daire Başkanlığı uzmanlarınca sporcuların performansında beslenmenin etkisi başlıklı rapor hazırlandı. Raporda, sporcuların performansında, genetik yapının, beslenme alışkanlığının ve antrenmanının etkili olduğu, enerji ve besin öğelerigereksinimlerinin yaş, cinsiyet ve yaptıkları spor dalına göre farklılık gösterdiği kaydedildi.

Rapora göre, yiyeceklerle sağlanan enerji alımının uzun süre yetersiz veya fazla olması halinde vücudun dengesi bozuluyor, bu gibi durumlarda zayıflık - şişmanlık ve kalp- damar hastalıkları gibi problemler ortaya çıkabiliyor.

Enerji gereksinimi günlük 2000-5000 kalori arasında değişiyor ve çok yoğun antrenman yapan sporcularda (günde 4-5 saat antrenman yapan) daha yüksek düzeylere çıkıyor.

TEMEL ENERJİ KAYNAĞI “KARBONHİDRATLAR”
Sporcuların alması gereken besin maddeleri içinde karbonhidratları çok önemli bir yer tutuyor ve vücuda enerji veriyor. Kaslarda depolanan karbonhidratların çok azalması veya tükenmesi kronik yorgunluğa, sakatlanmalara ve yaralanmalara yol açabiliyor.

Yağlar ise enerji sağlamanın yanında, yağda eriyen vitaminlerin vücutta kullanımlarını sağlıyor ve enerji kaynağı olarak kullanılıyor.Yağ tüketiminin artması durumunda, karbonhidrat tüketimi azalıyor ve bu durum şişmanlık ve kalp-damar hastalıklarının oluşmasına neden olabiliyor.

Karbonhidrat alımının uygun seviyede tutulması için özellikle diyetle doymuş yağ içeren mayonez, kaymak, tereyağı, margarin, cips gibi besinlerin ve yağda kızartmaların tüketilmemesi öneriliyor.

Proteinlerin de egzersiz süresince enerjiye katkısının çok az olduğu belirtilen rapora göre, spora yeni başlayanlarda fazla protein alımı kas kütlesinde artışa neden oluyor. Fazla alınan protein vücuttan sıvı atımını arttırarak suya olan ihtiyacın artmasına, karaciğer ve böbreklerin aşırı yorulmasına ve kalsiyum atımına neden oluyor.

EGZERSİZDEN 24 SAAT ÖNCE SIVI ALINMALI
Öte yandan düzenli ve dengeli beslenen sporcunun ayrıca vitamin-mineral kullanmasının performansı arttırmada etkisinin olmadığı belirtilen raporda, diyetle yetersiz kalsiyum tüketiminin, düşük kemik mineral yoğunluğuna ve stres kırıklarına neden olduğu kaydedildi.

Uzmanlara göre, demir içeren besinlerin yetersiz tüketimi, kanda oksijen taşınmasını zorlaştırdığından sporcunun çabuk yorulmasına ve performansının düşmesine neden oluyor.

Sporcuların, egzersiz öncesinde, sırasında ve sonrasında yeterli miktarda sıvı tüketmesi gerekmediğine dikkat çekilen raporda, egzersizden önceki 24 saat içinde bol miktarda sıvı tüketilmesi, egzersiz başlangıcında ve sırasında 15-20 dakika aralıklarla 150-350 ml. ve sonrasında da idrarın rengi açıklaşıncaya kadar sıvı alınması gerektiği belirtildi.

Sporculara önemli uyarılarda bulunulan rapora göre, hiçbir koşulda aç olarak antrenmana veya müsabakaya başlanılmamalı, müsabaka-antrenman öncesinde mideyi rahatsız edecek aşırı yağlı yiyecekler tüketilmemeli, egzersizin hemen sonrasında yeterli karbonhidrat alınmalı ve vitamin-mineral-kreatin gibi ergojenik ürünleri kullanmadan önce doktor ve diyetisyene danışılmalı.

Mavi forum

Nikotinli ürünler de bebeğe zararlı

Nikotin içeren ürünler de anne karnındaki bebeğe zarar verebilir.
Hamileliğin ilk 12 haftasında nikotin içeren ürünlerin kullanılmasının bebeğe zarar verebileceği ortaya çıktı.


İspanya’daki Valencia Üniversitesi’nden Dr. Maria M. Morales-Suarez-Varela ve ekibinin, hamileliklerinin 11 ila 25. haftalarındaki 76 bin 768 kadın üzerinde yaptığı araştırma, ilk 12 haftada nikotin sakızı ve bandı gibi ürünleri kullanan annelerin bebeklerinde doğuştan gelen rahatsızlıklar riskinin arttığını bildirdi.

Araştırma, hamileliklerinin ilk 12 haftasında nikotin ürünleri kullanan annelerin bebeklerinde doğuştan gelen rahatsızlıkların oranını 1.61 olarak gösterirken, bunun söz konusu ürünleri kullanmayan annelerinkinden daha yüksek olduğu belirtildi.

Mavi forum

Tuz tüketimini azaltmanın yolları

Fazla tuz tüketimi, idrarda kalsiyum atılımını da artırarak kemiklerden kalsiyum kaybına neden olur. Günlük sodyum ihtiyacı 2400 miligramdır. Bu miktar günlük 5 gram civarında tuzla karşılanabilir.

Lezzetine bakılmadan besinlere tuz eklenmemesi ve gıdaların mümkün olduğunca az tuzlu tüketilmesi gerektiği belirtilerek, yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene ve fesleğen gibi bitkilerin kullanılabileceği belirtildi.

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Gıda Güvenliği Daire Başkanlığı uzmanlarınca tuz tüketimine ilişkin bir rapor hazırlandı.

Besinlerin pek çoğunun içinde bulunan sodyumun, vücutta sıvı dengesinin sağlanması ve kan basıncının düzenlenmesinde rol oynayan önemli bir mineral olduğu kaydedilen raporda, ancak fazla tuz tüketiminin bazı hastalıklar için risk oluşturduğu ifade edildi. Raporda, “Fazla tuz tüketimi, idrarda kalsiyum atılımını da artırarakkemiklerden kalsiyum kaybına neden olur. Kemiklerden kalsiyum kaybınınartışı ise kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini artırır” denildi.

Yüksek kan basıncının da fazla tuz tüketimiyle ilişkili olduğuna işaret edilen raporda, kan basıncının düzeltilmesi ve yüksek tansiyonunun önlenmesi için lezzetine bakılmadan besinlere tuz eklenmemesi, gıdaların mümkün olduğunca az tuzlu olarak tüketilmesi, tuz içeriği yüksek olan salamura, turşu ve konservelerin seyrek ve az yenilmesi gerektiği belirtildi. Raporda, tuz alımı ile ilgili olarak şunlar kaydedildi:
Besinlerin içinde bulunan doğal tuz (sodyum) bireylerin günlük ihtiyacını karşılar.
Sofra tuzları iyotla zenginleştirilmiştir. Çok az miktarda (1/4 çay kaşığı) iyotlu tuz, günlük iyot gereksinimini karşılamak için yeterlidir. İyot çabuk kayba uğradığından iyotlu tuzlar ışık geçirmeyen kapalı kaplarda saklanmalıdır.
Sağlıklı yaşam kurallarından biri de günlük sodyum ihtiyacını karşılayacak şekilde tuz tüketmektir. Günlük sodyum ihtiyacı 2400 miligramdır. Bu miktar günlük 5 gram civarında tuzla karşılanabilir.
Ev dışında yemek yeniliyorsa az tuzlu yiyecekler tercih edilmelidir.
İshal durumunda suyun yanı sıra tuz da kaybedildiğinden, su ile birlikte bir miktar tuz da alınmalıdır.
Bedensel çalışma sırasında, aşırı sıcak havalarda ya da fazla egzersiz yapıldığında terleme ile sodyum kaybı olduğundan, su ile birlikte tuz tüketimi de bir miktar artırılmalıdır.

TUZU AZALTMANIN YOLLARI
Raporda, tuz tüketimini azaltmanın yolları konusunda da şu öneriler dile getirildi:
Satın alınan ürünlerin etiketleri mutlaka okunmalı, tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinler satın alınmalıdır.
Yemeklerin lezzetini arttırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir.
Turşu, konserveler, ketçap ve hazır sosların tuz içeriği çok fazladır. Bu besinler fazla tüketilmemelidir.
Sebze ve meyve tüketimi artırılmalıdır.
Daima taze ve az tuzlu veya tuzsuz besinler tercih edilmelidir.
Bol su içilmeli, şişe ve maden sularının sodyum içeriği etiketinden kontrol edilmelidir.

Mavi forum

Kayak yaralanmalarına dikkat!

Başlayan kayak mevsimi, kafa travmaları, diz eklem yaralanmaları, kırıklar, çıkıklar gibi tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Kayak yapanlar arasında sıklıkla rastlanan yaralanmalar ile ilgili bilgiler...
Kayak yapanlar arasında sıklıkla rastlanan yaralanmalar ile ilgili bilgiler..

Anadolu Sağlık Merkezi’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op.Dr.Gökhan Ulusoy kayak mevsiminde sıklıkla rastlanan yaralanmalar ile ilgili bilgi verdi.

Kayak son yıllarda erişkinlerde olduğu kadar gençlerde de popülaritesi artan bir spor aktivitesi haline geldi. Bununla birlikte kayak yaralanması sonrası acil servise başvuran hasta sayısında da belirgin artışlar yaşandı. Kayak aktivitesine bağlı olarak gelişebilecek yaralanmalar şu şekilde özetlenebilir :
1. Kafa travmaları
2. Diz eklem yaralanmaları
3. Kırıklar
4. Çıkıklar


DİZ YARALANMALARI :
Yaralanmanın sık görüldüğü bölgelerden birisidir. Kayış mekanizması nedeniyle ayak ve ayak bileği kilitlenmiş pozisyondadır ve kayak herhangi bir nedenle döndüğü zaman kuvvetin en çok emildiği bölge diz eklemidir.

Diz yaralanmaları basit bir menisküs yırtığından daha ciddi bağ yaralanmalarına kadar değişen boyutlarda olabilir. En önemli bağ yaralanmaları İç Yan Bağ ve Ön Çapraz Bağ’ı tutanlardır.

İç Yan Bağ yaralanmaları daha çok kayağa yeni başlayan veya orta derecede bilenlerde olmaktadır. Bunun da sebebi bu dönemlerde kullanılan kayma ve duruş tekniği ile dizin iç bölgesine daha çok yük binmesidir. Kişinin ağırlığı ve kayak sırasındaki hızı da kuvvetin artmasına sebep olmaktadır. İç yan bağ yaralanmaları koruyucu veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Tek başına olan iç yan bağ yaralanması genellikle koruyucu tedavi ile iyileşebilmektedir. Ancak son 25 yıldaki uygulamalar bu tip yaralanmalar için daha çok koruyucu yöntemlerledir. Geçici brace kullanılması, kontrollü yük verme ve ağrı azalmaya başladığında kuvvet egzersizleri koruyucu tedavinin temelini oluşturmaktadır. Tam hareket açıklığı kazanılması, şişliğin tamamen ortadan kalkması ve gücün belli bir seviyeye ulaşmasından sonra spor aktivitelerine geri dönülebilir. 3 haftalık bir süre sonrası eklem aralığında hala hassasiyet olması birlikte menisküs yırtığı olabileceğini düşündürmeli ve gerekli tetkikler yapılmalıdır.

Ön çapraz bağ yaralanmaları daha profesyonel kayakçılarda görülmekte bunun da sebebi daha spesifik düşme şekillerine bağlanmaktadır. Ön çapraz bağ kopmaları ne yazık ki koruyucu tedavi ile iyileşmemektedir, eğer kriterlere uyuyorsa cerrahi müdahale gerektirmektedir. Ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu için değişik teknikler tarif edilmiştir, patellar tendon veya hamstring tendonlarının kullanılması bugün için en popüler olanlarıdır. Ön çapraz bağ rekonstrüksiyonunun amacı, dize hareket kısıtlılığı olmadan stabilite sağlamak ve hastanın yaralanma önceki fonksiyonel seviyesine ulaşmasını sağlamaktır. Ameliyatın başarısı uygulanan teknik kadar ameliyat sonrası yapılacak rehabilitasyona da bağlıdır.

Diz yaralanmalarını önlemek için bazı basit önlemler alınabilir :
1. Dizlerinizi bükük pozisyonda tutmaya çalışın, düşme esnasında dizleri açmaya çalışmayın
2. Düştükten sonra, kurtulmak için çaba göstermeyin, durana kadar yerde kalın.
3. Kaya ve tümseklere dikkat edin
4. Kayak için dizayn edilmiş malzemeleri kullanın, kayakların ayağınıza iyi bağlı oldup olmadığını kontrol edin
5. Yorulduğunuz zaman mutlaka dinlenin veya o gün için kaymayı bırakın. Düşmeler genellikle yorulunca meydana gelmektedir.
6. Alkol aldıysanız kayak yapmayın çünkü refleksleriniz zayıflayacaktır ve kaslarınız daha çabuk yorulacaktır.

Kırıklar meydana gelebilecek diğer bir ciddi yaralanma grubunu oluşturur. Kullanacağınız malzemeler bu tip yaralanmaları önlemek için çok önemlidir. Uyluk ve kaval kemiklerinde olabilecek kırıklar daha çok sabit ayak üzerinde dönme hareketiyle meydana gelir. Omuz ve el bileği kırıkları daha çok snowboard yapanlarda öne doğru açık kol üzerine düşme ile olmaktadır. Bir de bahsetmemiz gereken diğer bir yaralanma ki gözden kaçırılabilir, el baş parmak iç yanı bağ yaralanmalarıdır. Bu ciddi bir yaralanmadır ve mutlaka gerektiği gibi tedavi edilmelidir.

Omuz çıkığı da olası bir yaralanmadır. Omuz çıkığı koruyucu tedavi ve rehabilitasyona rağmen tektrarlayabilir. Bunun sebebi omuz başını sabitleyen yapılarda da değişen derecelerde hasar olmasındandır. Bu durumda cerrahi tedavi mutlaka gerekecektir.

Herhangi bir yaralanma meydana geldiği zaman bu yaralanmanın derecesinin belirlenmesi önemlidir. Hemen kaymayı bırakın ve yardım gelmesini bekleyin. Yaralanan bölgenin istirahata alınması, buz uygulanması, yukarıya kaldırılması ve kompresyon ilk yardımın temelini oluşturur.

Yaralanmaların değerlendirilmesi ve tedavinin düzenlenmesi mutlaka uzman hekimler tarafından yapılmalıdır.


Mavi forum

SODA iCENLER DiKKAT!

SAĞLIK BAKANLIĞI'NIN RAPORU
Kıbrıs'ın sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle bazı Türk sodalarının ithalatını yasaklamasının ardından ortaya çıkardığımız ``Soda rezaleti''ne son noktayı Sağlık
Bakanlığı koydu.
Soda araştırmamızın ardından Sağlık Bakanlığı, halkın sağlığıyla oynayan maden suyu
üreticilerinin belirlenmesi için harekete geçmişti. Bakanlık, 80 ilin Valiliğine yazıyla talimat göndererek, Türkiyede üretim yapan 20 maden suyu ve sodasının kaynağından numune alınarak tahlillerinin yapılmasını istedi.
Ayrıca, bakanlığa bağlı ekipler de, piyasadan bu 20 maden suyu ve sodasından numuneler alarak, Halk Sağlığı Laboratuvarları ile İstanbul, İzmir ve Ankaradaki Hıfsıhsıhha merkezlerinde analizlerini yaptırdı. Bu 20 maden suyundan 16 sının analiz sonuçları belli oldu.
Hıfzıssıhha ve Halk Sağlığı Laboratuvarlarında gerek kaynağından alınan, gerekse piyasadan toplanan numunelerin yapılan analizlerin sonucunda, Sırma, Sarıkız, Efe, Beypazarı ve Özkaynakdan oluşan beş marka maden suyu ve sodasında nitrite rastlanmadı.
Uludağ marka maden suyunun analizlerinde ise kaynağından alınan numuneler temiz çıkarken,
piyasadan alınan numunelerinin birinde nitrit, diğerinde ise amonyak belirlendi.
Kızılay, Askoop Kızılcahamam, Salihli, Kınık, Şifa, Çınar, Kula, Yıldız, Çamlık ve Kuzuluk maden sularında ise nitrit tespit edildi. Karakoca, Çaldağ, Erzincan ve Gökova marka maden sularının analiz sonuçları ise henüz belli olmadı.
Türk Gıda Maddeleri Tüzüğüne göre maden sularının kesinlikle nitrit ve amonyak içermemesi gerekiyor. Ancak Dünya Sağlık Teşkilatı ve Tarım Teşkilatının gıda kodekslerine uygun olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yeni bir kodeks hazırlanıyor.
Bu yeni kodekste maden suyu ve sodalarında 0.02 mg/lt oranında nitrite izin verilirken amonyağın yine hiç bulunmaması gerekiyor.
Hıfzıssıhha Laboratuvarlarının analiz ettiği ve sonuçları belli olan bu 16 maden suyu
arasında Tarım Bakanlığı Laboratuvarı'nda yaptırdığımız ve nitrit içerdiği tespit edilen 11 markadan 8 i de bulunuyor. Bu sekiz markadan Askoop Kızılcahamam, Kınık, Salihli, Kızılay ve Yıldız marka maden suyunda Hıfzıssıhha Laboratuvarları da nitrit tespit etti. Uludağın piyasada satılan şişelerinde nitrit ve amonyağa rastlanırken, Özkaynak ve Sarıkız maden suları temiz çıktı. Piyasada satılmasına ve yaptırdığımız analizler sonucunda nitritli çıkmasına rağmen Çelik marka maden sularının analizleri ise Hıfzıssıhha Labaratuvarlarında bu firmanın faliyette bulunmadığı gerekçesiyle yapılmadı.

BAKANLIĞIN ANALİZ SONUÇLARI

İşte Hıfzıssıhha Laboratuvarlarında yapılan maden sularının analiz sonuçları:

SIRMA:
Hıfzıssıhha Laboratuvarlarında bu maden suyunun üç ayrı numunesi tahlil edildi. Üçünde
de nitrite rastlanmadı.

SARIKIZ:
Biri kaynağından olmak üzere Sarıkız maden suyunun üç ayrı analiz yapıldı. Üçünde de
nitrite rastlanmadı.

EFE:
Biri kaynağından, ikisi piyasadan olmak üzere Efe marka maden sularının üç ayrı analizi
yapıldı. Analizlerin hiçbirinde nitrite rastlanmadı.

ÖZKAYNAK:
Biri kaynağından olmak üzere iki ayrı analiz yapıldı. İkisinde de Özkaynak maden suları
temiz çıktı.

BEYPAZARI:
Bu maden suyunun kaynağından numune alınmadı, ancak piyasadan temin edilen iki ayrı
numunesinin analiz sonuçları temiz çıktı.

ULUDAĞ:
Biri kaynağından olmak üzere üç ayrı analiz yapıldı. Kaynaktan alınan numunenin sonuçları temiz çıkarken, piyasadan alınanlarda birinde 1.67 oranında amonyak, diğerinde ise 0.008 nitrit tespit edildi.

ASKOOP KIZILCAHAMAM:
Biri kaynağından olmak üzere üç ayrı analiz yapıldı. Analizlerin sonucunda hepsinde nitrite rastlandı.
Nitrit oranı 0.007 ile 0.057 arasında değişti.

KINIK:
Biri kaynağından olmak üzere üç ayrı numunenin analizi yapıldı. Hepsinde nitrite rastlandı. Nitrit oranları, 0.004 ile 0.1 arasında değişirken, bir numunede de 1.56 oranında amonyak tespit edildi.

SALİHLİ:
Biri kaynağından olmak üzere iki ayrı analiz yapıldı. İkisinde de 0.016 nitrit tespit
edildi.

ŞİFA:
Biri kaynağından olmak üzere iki ayrı analiz yapıldı. İkisinde de 0.017 ile 0.019 arasında Nitrit tespit edildi.

ÇINAR:
İki ayrı numunenin analizi yapıldı. kaynağından alınan numunede 0.06 nitrit bulunurken,
piyasada satılanda 0.282 oranında amonyak tespit edildi.

KIZILAY:
Biri kaynağından olmak üzere iki analizi yapıldı. İkisinde de aşırı oranda nitrit saptandı. Kaynağından alınan numunede 1.5, piyasadan alınan numunede ise 2.66 oranında nitrit tespit edildi.

KULA:
Biri kaynağından diğeri piyasadan alınan numuneler analiz edildi. Her ikisinde de 0.198 nitrit tespit edildi.

YILDIZ:
Sadece piyasadan anınan örneği analiz yapıldı. Bunda da 0.013 oranında nitrit tespit edildi.

ÇAMLIK:
Sadece kaynağından alınan numunesi test edildi.
Bunda da 0.5 nitrit bulundu.

KUZULUK:
Sadece kaynağından numune alındı. Bu numunede yapılan analizde de 0.06 oranında nitrit tespit edildi.


Mavi forum

Yeni yıla formda başlayın

Bir yıl daha bitti. Her yıl bitimi insanda tatlı bir telaş yaratır. Bu telaş içinde yeni yılın da palnları başlar. Birçoğumuz için birinci hedef; kilomuzu kontrol altında tutmak veya kilo vermek! Daha sonra da sağlıklı beslenmek, daha bakımlı olmak gelir.
Sizin de kendinize verdiğiniz sözler öncelikli olarak kilo vermek ve dengeli beslenmek üzerine ise bu yazı ilginizi çekecek demektir. İşte yeni yıla formda başlayabilmeniz için birkaç ipucu...

1. ipucu: Diyete başlama zamanıHepimizin sıkça yaptığı yanlışlardan birisi; diyete pazartesi günü veya ayın ilk günü başlama fikridir. Oysa ki diyete hazır olmak diyet yapmak kadar önemlidir. Bu nedenle lütfen diyete başlamadan önce kendi kendinize terapi uygulayın ve ne zaman kendinizi hazır hissederseniz o zaman diyete başlayın. İradeli olun, ilk 10 günün zor geçeceğini sakın unutmayın.

2. ipucu: İdeal kilonuzu belirleyin
Lütfen kulaktan dolma bilgileri, gazetelerde yer alan haftada 3 kilo, ayda 10 kilo gibi diyetleri kafanızdan atın. Verdiğiniz kiloları geri almamak için haftada 1 veya 1,5 kilodan fazla vermemelisiniz. Unutmayın, bu kiloları 1-2 ayda almadınız, bu nedenle 1-2 ayda vermeniz de doğru olmaz.

3. ipucu: Diyetinizi oluşturun
Diyetiniz beslenme alışkanlıklarınıza göre programlanmalıdır. Diyetiniz kilo verdirmenin ötesinde, ulaştığınız kiloyu korumanıza yardımcı olacak beslenme alışkanlıklarını da kazandırmalıdır. Bu nedenle diyetiniz, günlük yediğiniz yemeklerin dışında ananas, haşlanmış pırasa gibi yiyecekleri de içermelidir. Bunun için bir diyetisyenden yardım alın veya sitemizde yer alan formpuan sistemine ücretsiz üye olun ve kendi diyetinizi kendiniz hazırlayın. Ancak unutmayın, hatalı seçimlerinizde sistem sizi uyaracaktır. Bu sistemin benim takibim altında olduğunu da hemen hatırlatayım.

4- İpucu: Düzenli aralıklarla tartılın
Diyet yaparken moralinizi yüksek tutmak adına düzenli aralıklarla, örneğin 3 günde bir tartılın. Ancak unutmayın, mensturasyon dönemlerinde vücut su tutar ve bu nedenle vücut şişer. Bu günler 2-3 kilo fazla çıkabilirsiniz. Paniklemeyin. Mensturasyonunuz bittikten 2 gün sonra tekrar tartılın.

5- Son ipucu: Lütfen iradeli olun
Diyetinizi uygularken sıkıldığınız, pes etmek isteyeceğiniz günler olabilir. Bu durumda lütfen sakin olun, hedeflerinizi ve planlarınızı düşünün. Nefis bir pasta gördüğünüz ve iradenizin zayıfladığını hissettiğiniz anda hemen şunu düşünün; “Şimdiye kadar bu pastadan yedim de ne oldu? Yanınıza fazla kilolardan başka ne kaldı?”. Hemen ilgi alanınızı değiştirin.

İşte sağlıklı beslenmek için bir günde almanız gereken yiyecek gruplarını gösteren besin piramidi. Bu besin piramidinde de olduğu gibi bir gününüzü planlarken, diyetiniz bütün yiyecekleri ölçülü bir oranda içermelidir.

Mavi forum

'Gereksiz antibiyotik kullanmayın'

Gereksiz antibiyotik kullanımı, vücutta hücre ölümüne ve direncin düşmesine neden oluyor.
İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Servisi Şefi Prof. Dr. Semih Öncel, son zamanlarda havaların değişken bir yapı izlemesiyle birlikte gribal enfeksiyon yolları şikayetiyle hastanelere başvuran vatandaşların sayısında artış olduğunu söyledi.

Gribin, önceden alınacak tedbirlerle önüne geçilmesinin önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Öncel, bunun için de bol C vitamini tüketilmesi gerektiğini bildirdi.

Prof. Dr. Öncel, gribin en önemli belirtilerinin üşüme, titreme, vücutta kırgınlık, halsizlik ve yüksek ateş olduğunu belirterek, bu tür şikayeti olan kişilerin bir uzmana başvurması gerektiğini anlattı.

ANTİBİYOTİK KULLANIMINA DİKKAT
İnsanların gribe yakalanmaması için kalabalık ortamlardan uzak durması, tokalaşırken dahi dikkatli olması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Öncel, “Grip, evde alınacak önlemlerle atlatılabilir. Ancak belirtilerinuzun sürmesi halinde uzmana başvurulması gerek. Grip virüs kökenli birhastalık. Bu tip hastalıklar ilerlediğinde daha ciddi ve kalıcı bozukluklara neden olabilir.
Bu hastalığı atlatmanın en önemli yolu, dinlenmektir. Antibiyotik kullanımı önerilecek ilk tedavi şekli değildir. Hastalık, mikrobik olaylarla birleşip ilerlediğinde, hekim kontrolünde antibiyotik kullanılmalıdır. Gereksiz yere antibiyotik kullanımı, vücutta hücre ölümüne ve direncin düşmesine neden oluyor. Rasgele antibiyotik kesinlikle kullanılmamalıdır” dedi.


Mavi forum

Çay ve Şifali bitkiler

IHLAMUR

Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir.

YOGİ ÇAYI

Hintli yogilerin içtiği baharatlı bir çay. Tam da kış mevsimine uygun, yani ısıtıcı. Ayurvedik bir çay yogi çayı ve yoğun baharatların karışımından oluşuyor. Bu çayı hazırlamak için ufak bir tencereye bir parça kabuk tarçın, 4-5 kakule tanesi, 1 ufak kök zencefil, 2 karanfil ve 4-5 adet tane karabiber koyun. Üzerine 2 su bardağı su ilave edip 5 dakika kadar kaynattıktan sonra dilerseniz içine 1 tatlı kaşığı siyah çay ekleyip biraz demlendirip süzün. Dilerseniz sütle karıştırıp için.

ISIRGAN

Isırgan, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve sonbahardan ilkbaharın sonuna kadar bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarına, mide, bağırsak, böbrek, romatizma ve gut hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca nefrit, sarılık, idrar yolları taşları ve özellikle kansere karşı günde 3-4 fincan ısırganotu çayı çok yararlıdır. Isırgan çayını hazırlamak için kişi başına bir tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ısırganotu yeterlidir.

BİBERİYE

Bu güzel kokulu bitkinin kullanılmadığı hastalık yok gibi. Özellikle kan dolaşımı hastalıklarına, romatizma ve astım hastalıklarına, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanıldığı gibi ağır yemeklerden sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca bronşit, öksürük, migren, gastrit, başağrısı, ağrılı adet, düşük tansiyon, kabızlık, safra kesesi taşı, ishal ve karaciğer rahatsızlıklarında da kullanılır. Hoş bir tat vermesi açısından biberiye çayına bir parça da kabuk tarçın atabilirsiniz.

REZENE

Rezene, Ege Bölgesi pazarlarında bahar aylarında bol bulunan bir bitkidir. Rezene çayı özellikle gaz ve kramp ağrılarında, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında kullanılır. Özellikle bebeklerin gazlı olduğu zamanlarda sık başvurulan bir ilaçtır rezene çayı. Öksürük ve soğuk algınlıklarında ve çocuklarda boğmaca hastalığı sırasında rezene çayı yararlıdır. Listeyi uzatmak mümkün: Hıçkırık, bulantı, idrar yolları iltihabı, böbrek taşları gibi birçok durumda rezene çayına başvurabiliriz.

HİNDİBA

Hem salatalarda, hem de haşlanarak zeytinyağı ve limon ilavesiyle kullanılabilen hindiba iyi bir idrar söktürücüdür. Karaciğer hastalarının, romatizmalıların ve şeker hastalarının sofralarının başköşesine oturtması gereken otlardan biridir hindiba ve bunlardan başka bağırsakları yumuşatır, müzmin romatizma, gut, böbrek ve safra kesesi hastalıklarında yararlıdır. Hindiba köklerinden yapılan kahve iyi bir iştah açıcıdır. Romatizma hastaları ilkbahar ve sonbaharda 4-6 hafta arası sabah ve akşam hindiba çayı içerek kür yapabilirler ve faydasını da hızla görürler. Hindiba çayı hazırlamak için kişi başına 1-2 tatlı kaşığı doğranmış hindiba kullanılır.

NANE

Nane çayı, mide ve bağırsak gazlarında, bulantı ve kalp çarpıntısında içilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında, karın ağrısı, ishal, safra kesesi taşı, baş ağrısı, migren, sinüzit, diş ağrısı, halsizlik, bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda da tedavi edici özelliği olan nane, nefes darlığında da şöyle kullanılabilir: Bir tülbentin üzerine bal konur, üzerine taze veya kuru nane yaprakları serpilir ve yatmadan önce göğüs üzerine bağlanır, sabaha kadar bırakılır.

KEKİK

Kekik çok güçlü bir antiseptik olarak biliniyor. Kekik yağından elde edilen timol birçok ilaçta, hatta ameliyatlarda yara temizlemek için kullanılıyor. Eski zamanlarda salgın hastalıklarda kullanılan kekik günümüzde de grip salgınlarında bol bol kullanılmalı. Ve boğmaca olana, öksürene, bronşite yakalanana, midesi rahatsız olana, ishal olana, adet sancısı çekene kekik çayı içirmeli. Böcek sokmalarında deriye sürülerek kullanılan kekik, cilt hastalıklarında da banyo suyuna atılarak kullanılabiliyor.

ZENCEFİL

Ayurveda ve Çin Tıbbı’nda 5 bin yıldır kullanılan zencefil, ısıtıcı bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarında temizleyici, düzenleyici ve canlandırıcı bir etkiye sahip. Ayrıca faranjitte, ishal, gaz gibi durumlarda, kan dolaşımını artırmak için, kas hastalıklarında ve romatizmal ağrılarda kullanılıyor. Soğuk algınlıklarında çayını içebilir, öksürük için zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah ve akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Zencefil canlandırıcı olduğu için akciğerleri temizler, gazı önler ve terlemeyi artırarak cildin de temizlenmesini sağlar.

ADAÇAYI

Kızılderililerin kutsal bitkisi sayılan adaçayı, Akdeniz yöresinde bol bol yetişir. Antibiyotik ilaç görevi gören adaçayı diş eti rahatsızlıklarında ve boğaz ağrılarında çok yararlıdır. Sinir bozukluğu, baş dönmesi, titremeye iyi gelir ve menopoz döneminde karşılaşılan terlemeyi durdurur. Ayrıca dolaşım sistemi hastalıklarında, tansiyon düşüklüğünde, sindirim sistemi bozukluklarında, psikolojik rahatsızlıklarda, halsizlikte, sinir hastalıklarında da kullanılır. Özellikle boğaz ve ağız içi iltihaplarında günde birkaç defa adaçayıyla hazırlanıp soğutulmuş çayla gargara yapın, iyi geldiğini göreceksiniz.

ELMA

Elma, besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur, lifli olduğu için bağırsakları temizler, karaciğerinden şikayet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile elmadan faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir, başağrılarına iyi gelir. Taze elma suyu cilde sürüldüğünde dokuları sağlamlaştırır ve teni güzelleştirir. İlkbaharda toplanan elma çiçekleri kurutularak sonbahar ve kış aylarında kaynatılır ve göğse ve öksürüğe iyi gelecek bir şurup elde edilir. Kurutulmuş elma parçalarından çay yapabileceğiniz gibi kabuğuyla küçük parçalara böldüğünüz elmaları kaynatarak içine isterseniz limon ve portakal koyarak çay olarak tüketebilirsiniz.


Mavi forum

Bİr Tutam Maydanoz GÜnlÜk C Vİtamİnİ İhtİyacini KarŞilar

Güzellikten yemeklere kadar her şeyde kullanılan maydanozun, sağlık açısından çok yararlı olduğu bildirildi.


Güzellikten yemeklere kadar her şeyde kullanılan maydanozun, sağlık açısından çok yararlı olduğu bildirildi.

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Eşiyok, maydanozun bir vitamin kaynağı olduğunu belirterek, "Maydanozun yaprakları A, C, K vitaminleri ve demir bakımından zengindir. Ayrıca potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin yönünden de zengindir" dedi. Bir tutam maydanozun günlük C vitamini ihtiyacını karşıladığını belirten Prof. Dr. Eşiyok, "Maydanoz, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlarken, kanı temizler, kansızlığa, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir" diye konuştu.





Maydanoz bitkisinin sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirdiğini kaydeden Prof. Dr. Eşiyok, maydanozun ayrıca iltihaplı yaraların iyileşmesine yardım ettiğini söyledi. Prof. Dr. Eşiyok, maydanozun mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini engellediğini de ifade ederek, "Maydanoz, idrar yollarının temizlenmesine yardım eder. Romatizmada, damar sertliği, tansiyon düzensizliklerinde, şişmanlıkta kullanılabilecek bir bitkidir. Ayrıca, böbrek taşı, kum gibi rahatsızlıklarda da etkilidir. Maydanoz, ülkemizde ticari olarak Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde yetiştiriliyor. Maydanoz, toprak istekleri bakımından seçici değildir. Rutubetli ve sulak toprakları sever. Ağır olmayan, bitki besin maddelerince zengin bütün topraklarda yetişebilir. Ancak derin bünyeli topraklarda çok iyi sonuç verir" şeklinde konuştu.
Maydanozda verimin genelde demet olarak belirlendiğinin altını çizen Prof. Dr. Eşiyok, "Bir yıl boyunca yapılan üretim metrekareden toplam 100 demet, dekardan da 90 bin demet maydanoz alınabilmektedir. Mevsime göre demet büyüklüğü ve kalınlığının farklılığı göz önüne alınırsa, 2-4 ton verim en ideal verim ortalamasıdır. Ucuz bir bitki olması nedeniyle de ülkemizde fazlaca tüketilmektedir" dedi.

Mavi forum

Sigara ve derimiz

Dermatologlar tarafından yapılan araştırmalarda sigara tiryakilerinde hiç içmeyenlere göre 5 kat fazla kırışıklık olduğu saptanmıştır. Hatta bazı çalışmalarda sigaranın güneş ışınlarından bile etkili olduğu bildirilmiştir.

Soluk, kirli beyaz-gri renkli ve kırışık deri “sigara tiryakisi derisi” olarak tanımlanmaktadır. Sigara içenlerin %79’unda bu görünüm mevcuttur. “Sigara tiryakisi yüzü”nün özellikleri şunlardır:

1- Kalıcı çizgi veya kırışıklıklar,
2- Alttaki kemik çıkıntılarının belirginleşmesi sonucu çökmüş yüz ifadesi,
3- Deride incelme, hafif gri görünüm,
4- Derinin hafif turuncu-mor-kırmızı renk alması.

“Sigara tiryakisi yüzü” 70 yaşın üzerindeki kadınların yüz yapısı ile aynıdır. Sigara içenlerde kırışıklığın erken yaşta başlaması dikkate değerdir

Kırışıklık oluşumu bir yılda içilen sigara miktarı ile doğru orantılıdır. Sigaranın kırışıklık yapıcı etkisine kadınlar daha fazla duyarlıdırlar.

Nikotin ve sinir sisteminin uyarılması sonucu gelişen damarlardaki daralma, dokuların oksijenlenmesinde azalma, pıhtılaşmada artış, kollajen depolanmasında azalma, kırışıklık oluşumunu kolaylaştıran etkenlerdir. Sigaranın deri üzerindeki etkilerini açıklayan faktörler şu şekilde özetlenebilir:

1- Direk toksik etki: Sigara içenlerde derinin neminin azalmış olması, onun toksik etkisine bağlıdır.

2- Mekanik faktörler: Kırışıklığın şeklini belirlemede önemli role sahiptir. Sigara içerken kullanılan yüz kaslarıyla ilgili olarak dudak çevresinde; tek taraflı içenlerde aynı tarafta kırışıklık görülmesi veya kazayağı kırışıklıkları gibi özel görünümler ortaya çıkar.

3- Genetik faktörler: Bütün sigara içenlerde “sigara tiryakisi yüzü” görünümü olmadığı için genetik faktörlerin rolü de düşünülmektedir.

4- Sigara içenlerde vücudun güneş görmeyen yerlerinde derideki elastik tabakanın , sigara içmeyen aynı yaş grubundakilere göre daha kalın ve parçalı olduğu gösterilmiştir. Derideki kronik oksijenlenmenin azalması, kollajen sentezini düşürerek belirgin kırışıklığa neden olmaktadır.

5- Sigara damarlardaki daraltıcı etkisiyle deride gri-esmer renklenmeye neden olur.

6- Sigaranın kısırlık, erken menapoz, adet düzensizlikleri gibi anti-östrojenik etkileri bilinmektedir. Östrojenin deri üzerindeki fizyolojik etkileri menapoz sonrası dönemde açıkça görülmektedir. Sigara içen kadınlarda göreceli bir hipoöstrojenik durum meydana gelmekte ve bu da deri kuruluğu ve kırışıklığa neden olmaktadır.

7- Sigara A vitamini seviyesini azaltır, dolayısıyla hücrenin bir numaralı düşmanı olan serbest radikallere karşı korunmayı azaltarak, kırışıklıkların oluşumunu kolaylaştırır.

Sigara içen beyaz veya gri saçlı kişilerde katrana bağlı olarak sarımsı bir saç rengi ortaya çıkar.Sigara içerken sigaranın tutulduğu parmaklar ve tırnaklarında sarı-kahverengi renklenme ortaya çıkar. Bu bulguya “nikotin belirtisi” denir. Sigara içenlerde ağız içi daha koyudur. Hatta yanak iç yüzlerinde inatçı, sert, düzensiz beyaz tabakalar oluşabilir. Sigara damarlardaki daraltıcı etkisi ile kan akımını bozarak, yara iyileşmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Tek bir sigara içiminin 90 dakika süren bir damarlarda daralmaya yol açabileceği gösterilmiştir. Sigara dumanında 4000 den fazla kimyasal madde bulunur ancak kan akımı azalmasından en çok nikotin sorumlu tutulmaktadır.


Mavi forum

Şifalı çay gibisi var mı?

Hele bir de farklı tatlardaysa, bir de üstüne şifalıysa daha ne istenir ki?
Uzmanlar, çoğu ilacın temelinde bulunan bitkilerin çaylarının da birer şifa kaynağı olduğunu belirtiyor.

Bitkilerle tedavinin her zaman için ilaç tedavisinden daha uzun süreceğini belirten uzmanlar, “Bitkiler hastalığa yakalanmadan önce önlem olarak kullanılmaya başlanmalı, basit hastalıklar bitki çayları, kompresler ve bitkilerden yapılmış yağlarla tedavi edilmeli. Ciddi hastalıklarda da doktorun verdiği tedaviye paralel olarak bitkilerden yararlanılabilir” dedi.

Doğada şifalı bir çok bitkiden şifalı çaylar elde edilebileceğini kaydeden uzmanlar, bitki çayı hazırlarken de şu tavsiyelerde bulundu: “Bitki çayı hazırlarken özellikle taze kaynamış klorsuz su kullanılmalı. Birçok hastalıkta klorun zararlı olduğu saptanmıştır. Suyunuzu kaynattıktan sonra bir iki dakika dinlendirin. Porselen bir demliğe önce çayını yapacağınız bitkiyi koyun ve üzerine gerekli miktarda su ekleyin. Genellikle 1 tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ot için dörtte bir litre su kullanmak gerekir. Çayın demlenmesi için 2-5 dakika yeterlidir. Kök bitkilerden çay yapacağınız zaman (zencefil, havlıcan gibi) aynı miktarda su ve bitkiyi birlikte cezveye koyup kaynatma yoluyla çayınızı yapabilirsiniz.”

Şifalı çay elde edilen şifalı bitkilerden bazıları şunlar:

IHLAMUR
Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir.

YOGİ ÇAYI
Hintli yogilerin içtiği baharatlı bir çay. Tam da kış mevsimine uygun, yani ısıtıcı. Ayurvedik bir çay yogi çayı ve yoğun baharatların karışımından oluşuyor. Bu çayı hazırlamak için ufak bir tencereye bir parça kabuk tarçın, 4-5 kakule tanesi, 1 ufak kök zencefil, 2 karanfil ve 4-5 adet tane karabiber koyun. Üzerine 2 su bardağı su ilave edip 5 dakika kadar kaynattıktan sonra dilerseniz içine 1 tatlı kaşığı siyah çay ekleyip biraz demlendirip süzün. Dilerseniz sütle karıştırıp için.

ISIRGAN
Isırgan, birçok rahatsızlığa iyi gelen ve sonbahardan ilkbaharın sonuna kadar bahçelerde bol miktarda yetişen bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarına, mide, bağırsak, böbrek, romatizma ve gut hastalıklarına iyi gelir. Ayrıca nefrit, sarılık, idrar yolları taşları ve özellikle kansere karşı günde 3-4 fincan ısırganotu çayı çok yararlıdır. Isırgan çayını hazırlamak için kişi başına bir tatlı kaşığı kuru veya bir avuç taze ısırganotu yeterlidir.

BİBERİYE
Bu güzel kokulu bitkinin kullanılmadığı hastalık yok gibi. Özellikle kan dolaşımı hastalıklarına, romatizma ve astım hastalıklarına, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanıldığı gibi ağır yemeklerden sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca bronşit, öksürük, migren, gastrit, başağrısı, ağrılı adet, düşük tansiyon, kabızlık, safra kesesi taşı, ishal ve karaciğer rahatsızlıklarında da kullanılır. Hoş bir tat vermesi açısından biberiye çayına bir parça da kabuk tarçın atabilirsiniz.

REZENE
Rezene, Ege Bölgesi pazarlarında bahar aylarında bol bulunan bir bitkidir. Rezene çayı özellikle gaz ve kramp ağrılarında, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında kullanılır. Özellikle bebeklerin gazlı olduğu zamanlarda sık başvurulan bir ilaçtır rezene çayı. Öksürük ve soğuk algınlıklarında ve çocuklarda boğmaca hastalığı sırasında rezene çayı yararlıdır. Listeyi uzatmak mümkün: Hıçkırık, bulantı, idrar yolları iltihabı, böbrek taşları gibi birçok durumda rezene çayına başvurabiliriz.

HİNDİBA
Hem salatalarda, hem de haşlanarak zeytinyağı ve limon ilavesiyle kullanılabilen hindiba iyi bir idrar söktürücüdür. Karaciğer hastalarının, romatizmalıların ve şeker hastalarının sofralarının başköşesine oturtması gereken otlardan biridir hindiba ve bunlardan başka bağırsakları yumuşatır, müzmin romatizma, gut, böbrek ve safra kesesi hastalıklarında yararlıdır. Hindiba köklerinden yapılan kahve iyi bir iştah açıcıdır. Romatizma hastaları ilkbahar ve sonbaharda 4-6 hafta arası sabah ve akşam hindiba çayı içerek kür yapabilirler ve faydasını da hızla görürler. Hindiba çayı hazırlamak için kişi başına 1-2 tatlı kaşığı doğranmış hindiba kullanılır.

NANE
Nane çayı, mide ve bağırsak gazlarında, bulantı ve kalp çarpıntısında içilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarında, karın ağrısı, ishal, safra kesesi taşı, baş ağrısı, migren, sinüzit, diş ağrısı, halsizlik, bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda da tedavi edici özelliği olan nane, nefes darlığında da şöyle kullanılabilir: Bir tülbentin üzerine bal konur, üzerine taze veya kuru nane yaprakları serpilir ve yatmadan önce göğüs üzerine bağlanır, sabaha kadar bırakılır.

KEKİK
Kekik çok güçlü bir antiseptik olarak biliniyor. Kekik yağından elde edilen timol birçok ilaçta, hatta ameliyatlarda yara temizlemek için kullanılıyor. Eski zamanlarda salgın hastalıklarda kullanılan kekik günümüzde de grip salgınlarında bol bol kullanılmalı. Ve boğmaca olana, öksürene, bronşite yakalanana, midesi rahatsız olana, ishal olana, adet sancısı çekene kekik çayı içirmeli. Böcek sokmalarında deriye sürülerek kullanılan kekik, cilt hastalıklarında da banyo suyuna atılarak kullanılabiliyor.

ZENCEFİL
Ayurveda ve Çin Tıbbı’nda 5 bin yıldır kullanılan zencefil, ısıtıcı bir ottur. Özellikle metabolizma rahatsızlıklarında temizleyici, düzenleyici ve canlandırıcı bir etkiye sahip. Ayrıca faranjitte, ishal, gaz gibi durumlarda, kan dolaşımını artırmak için, kas hastalıklarında ve romatizmal ağrılarda kullanılıyor. Soğuk algınlıklarında çayını içebilir, öksürük için zencefil-zerdeçal-bal karışımını sabah ve akşam aç karnına şurup niyetine kullanabilirsiniz. Zencefil canlandırıcı olduğu için akciğerleri temizler, gazı önler ve terlemeyi artırarak cildin de temizlenmesini sağlar.

ADAÇAYI
Kızılderililerin kutsal bitkisi sayılan adaçayı, Akdeniz yöresinde bol bol yetişir. Antibiyotik ilaç görevi gören adaçayı diş eti rahatsızlıklarında ve boğaz ağrılarında çok yararlıdır. Sinir bozukluğu, baş dönmesi, titremeye iyi gelir ve menopoz döneminde karşılaşılan terlemeyi durdurur. Ayrıca dolaşım sistemi hastalıklarında, tansiyon düşüklüğünde, sindirim sistemi bozukluklarında, psikolojik rahatsızlıklarda, halsizlikte, sinir hastalıklarında da kullanılır. Özellikle boğaz ve ağız içi iltihaplarında günde birkaç defa adaçayıyla hazırlanıp soğutulmuş çayla gargara yapın, iyi geldiğini göreceksiniz.

ELMA
Elma, besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur, lifli olduğu için bağırsakları temizler, karaciğerinden şikayet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile elmadan faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir, başağrılarına iyi gelir. Taze elma suyu cilde sürüldüğünde dokuları sağlamlaştırır ve teni güzelleştirir. İlkbaharda toplanan elma çiçekleri kurutularak sonbahar ve kış aylarında kaynatılır ve göğse ve öksürüğe iyi gelecek bir şurup elde edilir. Kurutulmuş elma parçalarından çay yapabileceğiniz gibi kabuğuyla küçük parçalara böldüğünüz elmaları kaynatarak içine isterseniz limon ve portakal koyarak çay olarak tüketebilirsiniz.


Mavi forum

Çocukta ateşe dikkat!

Çocuğunuz size her zaman alıştığınızdan daha sıcak geliyorsa ısısını ölçerek tam bir ölçüm yapmanız gerekir.

Çocuğunuza dokunduğunuzda cildinin size sıcak gelmesi her zaman onun ateşi olduğunu göstermez. Genellikle ateş olarak kabul edilen derece 38ºC’nin üzerindeki değerlerdir.

KULAKTAN MI? DİL ALTINDAN MI? POPODAN MI? KOLTUK ALTINDAN MI?
Bu dört yer de kabul edilir ateş ölçme noktalarıdır. Koltuk altı ölçümleri diğer ölçümlere göre 0,5ºC derece daha düşüktür. 2-2,5 yaşından küçük çocuklarda dil altından ölçüm yapmak teknik olarak biraz zordur. Civalı cam derece kullanmayınız. Elektronik derecelerin ölçüm yapmak süresi 3-4 dakikadır. Kulak dereceleri saniyeler içinde güvenilir ölçümler yapabilmektedir. Ancak ucunun bebeğinizin kulak kanalına iyi oturduğundan emin olmanız gerekir.

Mutlaka rahat kullanabileceğiniz bir dereceniz olmalıdır. Bu derece ile çocuğunuz ateşli değilken birkaç sefer ölçüm yapmalısınız.

KAÇ DERECE YÜKSEKTİR?
Her seviyedeki ateş tehlikeli sayılmaz. Kabul edilen ateş sınırları şöyledir:

Ateşsiz: 34,4-37,9
Ateşli: 38,0-39,9
Yüksek ateşli: 40,0 ve yukarısı

Eğer çocuğunuzun ateşi yoksa fakat hasta görüntüsünü korumaya devam ediyorsa bir saat içinde ateşini bir daha ölçün. Eğer çocuğunuzun ateşi 38,0 ile 39,9 arası ise burada belirtilen talimatları uygulayın. Çoçuğunuzun ateşi yüksek ise hemen doktora bildirin.

ÜÇ AYDAN UFAK ÇOCUĞUNUZ ATEŞLENİRSE
Yeni doğan dönemdeki bebeklerde enfeksiyonla savaşma yeteneği kısıtlı olduğundan ciddi enfeksiyonlar gelişebilir. Ateşi 38ºC’nin üzerine çıkarsa, doktoru acilen arayın. Doktora danışmadan ilaç vermeyin. Çocuğunuzu teşekküllü bir hastanenin acil bölümüne götürebilirsiniz.

ÜÇ AYDAN DAHA BÜYÜK ÇOCUKLAR İÇİN
Ateş, vücudun enfeksiyonlarla savaşma yöntemlerinden biridir. Çocuğunuzun her ateşi çıktığında doktoru görmenizi gerektirecek bir durum olmayabilir. Dikkatli olmak koşuluyla kendi başınıza da çocuğunuzun ateşini kontrol altına alabilirsiniz.

AŞAĞIDAKİ DURUMLARDA DOKTORUNUZU ACİLEN ARAYINIZ
Eğer çocuğunuzun ateşi 40 derece ve yukarıda ise
Eğer çocuğunuz çok hasta veya açıklayamadığınız hastalık belirtileri taşıyorsa
Eğer çocuğunuz bir şey içmek istemiyor, durmadan ağlıyor veya çok halsiz görünüyorsa
Eğer çocuğunuz ateşli havale geçiriyorsa. Ateşli havale genelde çocuğunuzun ateşi normalden çok yüksek ise görülür. Havale anında çocuğunuzun elleri ve ayakları şiddetli bir şekilde sallanmaya başlar ve gözleri arkaya doğru kayabilir. Ateşli havale genelde 1-5 dakika sürer. Çocuğunuzun elinin veya kolunun birkaç kere sallanması, onun havale geçirdiği anlamına gelmez.

AŞAĞIDAKİ KOŞULLARDA DOKTORUNUZU ARAYIN
Eğer orta dereceli ateş (38,0 - 39,9) 24 saatten daha uzun sürerse ve ateşten başka burun akıntısı veya öksürük gibi başka hastalık belirtileri yoksa. Bu durumda ateşin nereden kaynaklandığını bulmak gerekebilir.
Eğer ateşi orta derecede 48 saatten (2 tam gece ve gündüz)daha uzun sürer ve ateş düşürücü ilaçlarla bile düşmezse

ATEŞİ NASIL DÜŞÜREBİLİRSİNİZ?
Hatırlayacağınız gibi eğer çocuğunuz üç aydan daha küçükse hemen doktorunuza başvurmanız gerekir. Ancak bu arada bebeğin üzerini açarak bekleyin ve 15 dakika sonra tekrar ateşini kontrol edin. Eğer çocuğunuz üç aydan büyükse aşağıda verilen bilgileri okuyunuz:

1. Çocuğunuzun üstünü açın
Çocuğunuzun ateşi çıkarken titremesi son derece normaldir. “Üşüttüğü için ateşi çıktı” diye üzerini örtmeyin. Kalın giysiler vücut sıcaklığını dışarı geçirmeyerek çocuğunuzun ateşinin daha da yükselmesine neden olur. Eğer çocuğunuz titriyorsa, onu bir çarşaf veya ince bir havluya sarın.
2. Ilık duş
Üzerini açmanıza rağmen çocuğunuzun ateşi 39ºC’nin üzerine çıkıyorsa hemen doktorunuzu arayın. Bu arada ısıyı hızla düşürmenin yolu da ılık duşa sokmak veya ılık ıslak havlu ile kompres yapmaktadır. Çocuğunuza ılık duş yaptırırken aşağıdaki talimatları uygulamaya özen gösterin.
Küveti ılık su ile doldurun.
Çocuğunuzu 15-20 dakika suyun içinde oturtun. Arkaya doğru yatmasına izin vermeyin. Suyu çocuğunuzun kafasından aşağıya dökmeyin. Bir süngeri ıslatarak onu çocuğunuzun vücudunun etrafında gezdirin.
Büyük bir havluyu ılık su ile ıslatıp tüm vücudunu havluya sarın. Sadece eklem yerlerine ılık su ile kompres yapmak yetersiz kalır.
Kesinlikle alkollü kompreslerle ateşi düşürmeye çalışmayın.
Çocuğunuz titremeye başladığı zaman, onu küvetten çıkarın ve bir havlu veya ince bir çarşafa sarın.
3. İlaç Tedavisi (Parasetamol)
“Asprin içermeyen ağrı kesicilerde” bulunan aktif maddedir. Çocukluk döneminde tercih edilen ateş düşürücüler bu maddeyi içermektedir. Çocuklarda hiçbir zaman asprin ateş düşürücü olarak kullanılmamalıdır. Parasetamol 4-6 saatte bir verilir. Ateş parasetamole rağmen 38,5ºC’nin üzerinde seyrederse doz aralığını 4 saatten 3 saate almak gerekir. Bu durumda ikinci bir ilaçla parasetamolü dönüşümlü bir şekilde kullanmak gerekir. Aktif maddesi İbuprofen olan ilaçlar, 3 saatte bir parasetamolle birlikte kullanılmalıdır.

KAYNAK: Amerikan Hastanesi Pediatri Bölümü

Mavi forum

Bady Yapanlar Mutlaka Okuyun..

Beslenme ve Diyet


Temel olarak beslenmenize çok dikkat etmeniz gerekmektedir. Besinleri Karbonhidratlar,Proteinler,Yağlar olarak sınıflandırabiliriz.

Kas gelişimi için protein şarttır protein olmazsa kas olmaz şunuda ayrıca belirtelimki vücutgeliştirme kas kütlesi olarak kilo almaya dayanır bodybuilding adı üstünde birşeyler inşaa etmek demektir siz inşaata gereken malzemeleri koyacaksınız ki inşaat yükselsin...

Protein : Et ve türevleri - Bakliyat ürünleri - Peynir & Süt türevlerinde bulunur vücut ağırlığının her 0.9kg için protein ihtiyacı 1gramdır süper gelişme programlarında ise vücut ağırlığının her 0.9kg için 1.5gramdır bundan aşağı alınacak protein kas gelişimini olumsuz etkiler fakat alınacak fazla proteinde extra katkı sağlamaz... antremandan sonra protein almak daha yerinde olacaktır

Karbonhidratlar : Bu besinler kan şekerini yükseltmek kaydıyla adelelere enerji sağlar alınan proteinin en iyi değerlendirilmesi için antreman sonrası biraz alınmasında yarar vardır antremandan 2 saat önce alınması gerekmektedir antreman esnasında midenizin dolu olması performansınızı etkiler genelde basit şeker olarak adlandırılan pirinç pilavı & makarna & meyve gibi ürünlerden karşılanması daha uygun olmaktadır yağlarda gereklidir fakat aşırısı vücudun yağlanmasına sebep verir ve dengeli bir beslenme programında hepsi bulunmalıdır

A - MONOSAKKARITLER (Basit Sekerler)

1- Glikoz (üzüm sekeri)
2- Fruktoz (meyve sekeri)
3- Galaktoz (6 karbonlu monosakkarit)

B - DISAKKARITLER

1- Sakkaröz (çay sekeri)
2- Laktoz (süt sekeri)
3- Maltoz (malt sekeri)

C - POLISAKKARITLER

1- Nisasta (bitkilerdeki depo karbonhidrat)
2- Glikojen (kas ve karaci i depo karbonhidrat)
3- Sellüloz (posa)

GLIKOZ:
Insan vücudunda serbest halde kanda bulunur (100 mi. kanda 70 - 90 mg. civarinda). Beyin dokusu ve alyuvarlar (eritrositler) enerji yakiti olarak sadece glikozu kullanirlar. En çok üzüm ve üzümden yapilan yiyecek ve içeceklerde, bal da bulunur. Saf olarak eczanelerden de temin edilebilir.

FRUKTOZ:
Meyve sekeridir. Pekmez, üzüm, incir, dut'da ve % 50 oraninda bal da bulunmaktadir.

SAKKAROZ:
Genelde seker pancari ve seker kamisindan elde edilir.

LAKTOZ:
Süt sekeri ve hayvansal kaynakli bir sekerdir. Insanlarin sütünde de bulunur.

NISASTA:
Bir çok glikoz molekülünün birlesmesinden meydana gelmistir. Bitkilerin tanelerinde, tohumlarinda ve yumrularinda depo edilmis halde bulunan bir karbonhidrattir. Bitkilerin enerji deposudur. Sindirimi agiz ve ince barsaklarda olmak üzere kademeli oldugu için daha uzun sürer. Barsaklarda glikoza çevrilerek kullanilir.

GLIKOJEN:
Insan ve hayvan vücudundaki karbonhidratin depolanmis seklidir. Gerektiginde hemen kullanilabilecek yedek enerjidir. Insan vücudunda 350 g. civarinda glikojen vardir. En fazla karaciger ve kaslarda bulunmaktadir.Kurumaya ve mantarda da bulundugu bilinmektedir. Çalisma sirasinda glikojen ATP (adenozin trifosfat) üretmek için glikoza dönüsür. Karbonhidratlarin glikojen olarak depolanmasi sirasinda 1 g glikojen 2.8 cc su tutmaktadir.

SELLÜLOZ:
Bitkisel yapida yer alirlar.Yiyeceklerin sindirilemiyen kisimlaridir (posa). Günlük diyetimiz 10-15 gram kadar sellüloz içermektedir. Agizdan alinan sellülozun % 43'ü diski ile atilmaktadir. Barsak hareketlerini artirarak, barsagin düzenli çalismasini saglarlar. Kabizligin önlenmesinde ve mide ile barsaklarda dolgunluk hissi sagladigindan zayiflama rejimlerinde önerilir. Çig ve kabugu ile yenen meyve ve sebzeler ile kepekli tahil ürünleri sellüloz yönünden zengin yiyeceklerdir.

Diyet : Diyet vücuttaki fazla yağın atılması için son derece gereklidir. yağlı bir vücut görünümü kötü kılması yanında vücudun kaslarının temiz görünmesi için diyet gereklidir. bazı vücutlar vardırki yağı zor atar bazı vücutlar vardır ki yağı çok çabuk atar.... bu duruma görede diyet programları uygulanmalıdır. Diyet gerçekten ciddi bir iştir temelinde az enerji almak esastır örneğin günlük kalori ihtiyacınız 3000 siz bu kalori ihtiyacınızdan daha düşük bir değer alırsanız örn 2000 kalori vücut kalan 1000 kalorilik enerji dilimini yağ depolarından kullanarak enerjiye çevirecek ve kilo vermeye yağ kaybetmeye başlamış olacaksınız fakat iş bu kadar basit değil besin değerleri vb.... özellikler çok ciddi bir iştir ve bu nedenle bir diyetisyenden yardım almak yerinde olur şunu unutmayınki çabuk verilen kilolar çabuk geri alınır ve diyet kesinlikle "aç kalmak değildir" sadece az yemek & performans harcama ile birlikte yapılan organize bir iştir






Bady İçin Kilo Alma


Kilonun fazlası zararlı olduğu kadar çok zayıf olmakta bir o kadar zararlıdır bazı insanlar vardırki metabolizması çok hızlı çalışır işte bu nedenle yediklerini çabuk yakarlar ve kilo alamazlar bazıları genetik bazılarıda başka etkenlerden dolayı kilo almada zorlanır...

Peki kilo nasıl alınır ? Kilo almak için günlük kalori ihtyacınızdan fazla kalori almak gerekmektedir. mesela sizin günlük kalori ihtiyacınız 3000kcal ise siz 4500/5000 yada daha fazla kalori alırsanız kilo almaya başlarsınız fakat buradaki püf noktası şudur aldığınız kaloriyi egzersiz & vücutgeliştirme gibi sporlarla birlikte değerlendirdiğinizde kas kütlesi olarak kilo alırsınız.... asıl olması gerekende budur tıp dünyası kas kütlesi olarak kilo almayı sağlıklı görmekte ve önermektedir yağ olarak kilo almak ilerde damar tıkanıklığı,kalp krizi, vb... sorunlara yol açtığı kanıtlanmıştır elbetteki vücudumuzun yağada ihtiyacı vardır fakat gerektiği kadar alınmalıdır....

Peki kilo alırken nelere dikkat edilmeli ? Eğer gerçekten ciddi bir zayıflığa sahipseniz bir doktora gözükmenizde fayda görüyoruz çünkü aşırı zayıflıkta obezite gibi bir hastalıktır ama almak istediğiniz 5-10kg gibi bir değerse bunu kendinizin oluşturacağınız bir yemek programı ile alabilmek mümkündür.....

Kas kütlesi olarak kilo alabilmek için önemli olan gıda proteindir.... ama şunuda unutmamalıyız ki sadece protein almak bir işe yaramaz yanında spor yapmakta şarttır....



Vücutgeliştirme sporunun temelinde yatan karbonhidrat & protein beslenme stili size kilo aldırmak için yeterli olacaktır yanlız antreman öncesi karbonhidrat antreman sonrası protein & karbonhidrat alınması daha uygundur. zayıf bir bünyeye sahipseniz antremanda aldığınız karbonhidratı yakacağınız için daha fazla karbonhidrat almak ve antremandan sonra yine karbonhidrat almak hem kas kütlesine enerji verecektir hemde size kalori olarak dönüp kilo almanıza yardımcı olacaktır Sporcunun sevdigi, alisik oldugu besinler tercih edilmelidir. Hacmi az konsantre besinler alinmali, besin degeri yüksek bilesik karbonhidratlar tercih edilmeli, enerjinin artisina bagli olarak hayvansal kaynakli kaliteli protein, vitamin ve mineral alimi artirilmalidir. Ögün aralarinda; kuru kayisi, kuru erik, kuru üzüm gibi kuru meyveler ve findik, fistik, ceviz, badem gibi kuru yemisler alinmalidir. Sütlü veya hamur isi tatlilara kek ve pastalara findik, fistik, ceviz, krema, yumurta, kuru üzüm eklenmelidir. Çay, kahve, kakao ve meyve sulari gibi içeceklere, seker ve süt katilabilir. Bulanti, kusma gibi olumsuzluklardan kaçinmak için yemekler çok yagli olmamalidir (çok yagli besinler, kizartmalar). Yagli besinler ayni zamanda tokluk hissi vererek istahi olumsuz etkilerler. Salata yerine sütlü tatlilar tercih edilmelidir. Kalorisi yüksek, besin degeri düsük bos enerji kaynagi dedigimiz besinler (alkol, kola, gazoz vb.) diyette fazla yer almamalidir Yemek saatleri programlanmali, acele ayak üstü ve gelisi güzel saatlerde atistirma seklinde yemek yenilmemelidir. Sinirlilik hali istahi olumsuz etkileyebileceginden sinirli ve huzursuzken sofraya oturulmamalidir. Kilo almak için karaciger, böbrek bozukluklarina yol açan kansere neden olabilecek ilaçlar (anabolizan vb.) alinmamalidir. Reçetesiz satilan ve dogal oldugu söylenen kilo veren ek besinlerin içerigine dikkat edilmelidir.





Body İçin Kilo Verme


Obezite & aşırı kilolar son zamanlarda sadece Türkiye'de değil dünyada çığ gibi büyüyen tehlikeli bir hastalık halini almaya başlamıştır işte bu nedenle zayıflamaya çalışanlar spor salonlarını doldurmaktadır...

Kilo vermenin temelinde günlük kalori ihtiyacından daha düşük kalori almak yatar... örneğin günlük kalori ihtiyacınız 2000kcal siz bu kalori ihtiyacınızdan düşük kalori alırsanız vücut kalan enerji ihtiyacı için yağ depolarına yönelmeye başlayacaktır ve 2000kcal ihtiyacınız varken siz 1500kcal alırsanız kalan 500kcal enerjiyi vücut yağ depolarından karşılayacaktır ve bu sayede kilo vermeye başlayacaksınız

Özellikle fast food olarak adlandırılan hazır yemek ürünleri dondurulmuş hazır yemeklerde bulunan yağ oranları & spora karşı ilgisiz bir toplum olmamız obezitenin Türkiye'de gittikçe yayılmasına sebebiyet vermeye başlamıştır

Diyet esnasında sporda yaparsanız kilo kaybınız dahada hızlı gerçekleşmiş olacaktır. Şunu unutmayın ki diyet yapmak kesinlikle ama kesinlikle "aç kalmak" değildir... insanların kendi başına uyguladıkları diyetlerdeki en büyük yanlışlıklardan biride budur aç kalmak kan şekerini düşüreceği için sizi ister istemez bir halsizliğe sürükleyecektir. dirençsiz bırakacaktır işte bu nedenle vücut yemeğe yönelecektir ve kilo vermek isterken kilo almış olacaksınız....

Ciddi obezite hastalıkları doktor gözetimi altında ilaçlar eşliğinde tedavi edilmektedir. bu nedenle eğer aşırı derecede bir kilonuz varsa kesinlikle bir diyetisyene görünmenizde fayda görüyoruz....

Bilimsel verilere göre kişinin boyu kilosundan en fazla 15 değer düşük olmalı boyunun üstüne çıkmamalıdır örneğin 1.80boyunda bir kişinin ideal kilosu 65/70kg dır bundan fazlası yağ oranının yüksek olmasına işarettir tabiki bu değerler vücutgeliştiren sporcularımız için geçerli değildir çünkü tıp kas kütlesini sağlık problemi olarak görmemektedir.

Kilo verirken sabırlı olmalısınız ve ilaç tacirlerine kanmamalısınız özellikle bu zayıflama konusunda son senelerde ciddi ilaçlar piyasaya sürülmektedir ve insanların güvenini kazanmak açısından "bitki özlü" "bitkisel" gibi sloganlar koyulmaktadır her ne olursa olsun bir uzman kontrolü altında bu tarz ilaçların kullanılmasını öneriyoruz kaldıki aşırı derecede kilolu değilseniz bu tür ilaçlarada ihtiyaç duymamalısınız unutmayınki kısa zamanda atılan kilolar size kısa zamanda fazla kilo olarak geri döner.!!!!

Diyet esnasında yağlı,şekerli,hamur işi gibi ürünlerden kaçınmalı yağlı tohum ürünleri (fındık,fıstık,) gibi ürünleri aşırı derecede tüketme iniz ekmeği ciddi ölçüde azaltmalı hatta kepek ekmek tercih et iniz. Diyetteki asıl amaç kas dokusuna zarar vermeden yağ kaybını gerçekleştirmektir. Bu nedenle ani kilo kayıpları veren diyet reçeleri vücuttan sadece su & kas dokusu olarak kilo verdirir yağ olarak kilo verdirmez işte bu nedenle hemen kilo vermek hevesine kapılmayın sabırlı olun !.

Kisa mesafeler için tasit kullanmamak, asansör yerine merdivenleri tercih etmek gibi aliskanliklar edinmek kilo vermede yardimci olmaktadir.

Sadece diyette kisitlama yöntemi ile kilo vermede, yag kaybi yaninda yagsiz vücut kitlesinde de kayiplar olusabileceginden, diyetin egzersizle birlikte olmasi istenmektedir. Aktivite sirasinda vücut aktif kitlesinin de (kalp, kas, karaciger vb.) çalisma temposu artmaktadir. Çalisan kaslar glikoz, glikojen ve yag biçiminde büyük oranda enerji harcar. Düzenli egzersizin BMH'ni artirdigi görüsü vardir.

Egzersiz sempatik sinir sistemini aktive etmekte, sonuçta noradrenalin gibi hormonlarin kandaki düzeyi artmaktadir. Bu hormonlar glikojeni ve yaglari metabolize etmek için yag dokusunu uyarmakta, bu sekilde kaslarin çalismasini saglayacak vücut yakitlari harekete geçirilmis olmaktadir.

Kilo vermek isteyenler ögün atlamamali ve ögün sayisini 4 - 5'e çikarmalidir. Ögünlerin metabolizmadaki termik yanit etkisi ile metabolizma hizi iki katina kadar çikabilmektedir. Bu artis yemek ve sindirim islemlerinin enerji maliyeti içindir. Kilo verirken diyette yagi azaltmak bu düsünceye de dayanmaktadir. Yagin depo edilmesi için harcanan enerji az olmaktadir. Vücut karbonhidrat depolamak için bes kat fazla enerji harcar.

15 Günde bir defa, serbest gün tayin edilmelidir. Serbest günde sevilen ama kisitlama yapilan yiyeceklerden yenilebilir.

Yasaklarla degil irade ile zayiflamaya çalisilmalidir.

Örnek Diyet Listesi

Sabah Kahvaltisi:

1. Seçenek:

Uno light sandviç ekmegi (ya da yarimdan küçük kepekli ekmek) arasina domates, az yagli beyaz peynir, marul konulacak. Yaninda 1-2 bardak sekersiz (ya da tatlandiricili) çay (ya da 1 su bardagi light süt)

2. Seçenek:

2 ince dilim kepekli ekmek, 1 adet domates, 1 kibrit kutusu kadar yagsiz beyaz peynir, 1 adet haslanmis yumurta, 1-2 bardak sekersiz (ya da tatlandiricili) çay (ya da 1 su bardagi light süt)

Ögle Yemegi:

1.Seçenek:

- 1 tabak az yagli (sivi yag) haslanmis sebze yemegi (10-15 yemek kasigi)
- 1 tabak (yagsiz-az tuzlu) makarna (8-10 yemek kasigi)
- 1 kase yagsiz yogurt (1 su bardagi kadar)
- Sinirsiz salata

2. Seçenek:

- 1 porsiyon haslanmis tavuk (5 köfte büyüklügünde) (ya da 1 porsiyon balik izgara-bugulama) (ya da 1 porsiyon haslanmis et)
- 1 tabak (yagsiz-az tuzlu) makarna (8-10 yemek kasigi)
- 1 kase yagsiz yogurt (1 su bardagi kadar)
- Sinirsiz salata

Ikindi:

- 1 su bardagi light süt
- Sinirsiz salata

Aksam Yemegi:

Ögle yemeginde tercih edilen seçenegin digeri tercih edilecek.

Gece:

- 1 küçük boy elma + 1 armut (ya da 1 orta boy portakal + 1 elma) (ya da 15-20 adet üzüm + 1 elma) (ya da 10 adet erik + 1 armut) (ya da 1 orta boy armut + 1 portakal)

Not: Bu diyetin yaklasik günlük kalori miktari 2000 kcal’dir.
Normal insan metabolizmasi 1 günde 2000 kcal enerji harcar.
Diyet programindaki egzersizleri tam olarak uygularsaniz yaklasik 1500 kcal enerji harcarsiniz.
Bir gün içinde harcadiginiz kalori, aldiginiz kaloriden fazla ise kilo verirsiniz.
Hedefiniz ayda 4 kilo civari olmalidir. Sayet ayda 4 kilodan fazla verirseniz vücudunuzun dengesi bozulur.
Eger diyeti tam olarak uygulayamiyorsaniz, programin yanisira bol bol yürüyüs yapiniz, kosunuz ve bisiklet çeviriniz

Mavi forum