4 Nisan 2007 Çarşamba

PsIkopatolojI!!!!!

PsikoPatoloji, ruhsal rahatsizliklarin incelendigi ve hastaliklar icin gecerli genel yasalar ortaya koyan bir psikoloji dalidir.

Bu bolumde psikopatoloji alaninda su konulara deginilecektir:


Psikolojik Test Nedir?


Test terimi psikoteknik bir degerlendirmeyi ifade eder. Psikoteknik degerlendirme ise bireyin tepkilerinin, zihinsel becerilerinin, kisiliginin, tutum ve egilimlerinin, ictepilerinin incelenmesidir.

Testler uygulamali psikolojinin en etkili araclaridir. Ancak unutulmamasi gereken testlerin bireyi degerlendirme surecinin sadece bir parcasi oldugudur. Dahasi bir testin degeri ne olursa olsun onu hicbir zaman salt bir sonuc olarak degil de bir yararlilik olarak gormek daha bilimsel olacaktir.Kisiligin arastirilmasi sonsuz bir surectir ve dunyada hicbir test bu sureci butunuyle kavrayamaz. Psikolojik test , bireyi degerlendirme surecinde basvuracagimiz bir cok aractan sadece bir tanesidir. Bu alanda egitim almis uzmanlar tarafindan uygulanmali, sonuclar birey ile paylasilarak tartisilmalidir. Alinan sonuclar tartisilmaz degildir.

AYRICA UNUTMAYALIM KI, TESTSIZ BIR PSIKOLOG, PSIKOLOGSUZ BIR TESTTEN DAHA IYIDIR (SZONDI).




Panik Atak

IletISIm PsIkolojIsI!!!!!!!!!!!!!

Iletisimde amac, bir dusunceyi paylasmak, duygu ve heyecanlarimizi anlatmak, istek ve niyetlerimizi karsi tarafa iletmektir.
Ne yazikki kendimizi ifade etmekte gucluk cektigimiz icin iletisim problemlerini siklikla yasayan bir toplumuz.

Bu bolumde toplumda siklikla rastlanan iletisim problemleri irdelenecektir.







Kendini Ifade Etme


Biz kimiz? Neyiz? Niye variz? Amacimiz nedir? Bu sorularin ve benzerlerinin cevaplari kendimizi ifade etme surecini baslatir.

Gozlemlerim sonucu diyebilirm ki, iliskilerde kendimizi anlatirken buyuk guclukler yasiyoruz. Digerlerince kabul edilmeme korkusu, dislanma endisesi, sevilmeme kaygisi, bizleri "kendimiz gibi davranmama" aliskanligina goturuyor. Sonucta da konusan ama anlasamayan insan yiginlari ortaya cikiyor.
  • Saglikli iletisim icin kendinizi acik ve anlasilabilir bir dil ile ifade ediniz. Unutmayiniz ki anlatabildikleriniz karsinizdakinin anladiklari ile sinirlidir.
  • "Sen" li cumleler yerine "ben" li cumleler kurunuz. Boylece suclayici olmazsiniz ve karsi tarafta savunmaya gecmez. "Bana yalan soyledigini dusunuyorum" , "Soylediklerini anlamiyorum" gibi.
  • Bir is iliskisi ile yakin bir iliskide, kendinizi ifade etme dereceniz farkli olacaktir. Sevgi iliskilerinizde, kendinizi durustce ve acik bir sekilde ifade etmekten asla ve asla cekinmeyiniz.
  • Kendinizi anlatmaktan, duygu ve dusuncelerinizi ifade etmekten asla ve asla cekinmeyiniz.
Elestiri Alip Verebilme

Elestiri, insanimizin "ocu" gibi korktugu bir olgudur. Olumsuz elestirilerimizi genelde insanlarin arkasindan konusarak yapar, elestirildigimizde de karsimizdakini dusman biliriz.

Oscar Wilde'nin sevdigim bir sozu vardir. Der ki :"Herkes benim dusunceme katilirsa, yanilmis olmaktan korkarim."

  • Elestirildigimizde, tipik olarak ya elestiriyi reddederiz ya kendimizi savunuruz ya da saldiriya geceriz.
  • Elestiri karsisinda hangi tutumu benimsediginizi tespit ediniz.
  • Karsi tarafi koseye sikistirmayiniz. Bir sey elde edemezsiniz yalnizca iletisimi kesersiniz. Elestirirken, suclayici ifadeler yerine karsi tarafa isbirligi oneren bir dil kullanin. Ornek: "...Raporunuzu begenmedim ancak size yardimci olmak istiyorum, ne dersiniz?...
  • Elestirilerinizi uzum yemek icin yapiniz, bagci dovmek icin degil.
  • Elestirildiginizde, hemen sinirlenmeyiniz. Karsi tarafinda istegi �belki de- budur.
  • Elestiri karsisinda, kendinizi savunmak ya da saldiriya gecmek zorunda degilsiniz.
  • Elestiriyi duydugunuzu gostererek, tartismanizi problem uzerinde tutmayi basarabilirsiniz.

"Hayir" Diyebilme


Iletisimin onemli problemlerindendir. Digerlerinin bizi onemsemesi, sevmesi, kabul etmesi, cevrelerine dahil etmesi icin herseye "evet" deme zorunlulugu hissedenlerimiz coktur.

Sonucta, herkes iliskisi icerisinde kendi olmayan "ben" lerle karsilasir.

BObreGImI Satiyorum

arkadaslar merhaba.

ben devlet memuruyum.kredi kartlari borcumu odeyemeyince borcum katlanip katlanip odenemez hale geldi..onumde iki secenek var..ya dunya tatlisi 2 tane yavrumu babasiz,esimi kocasiz birakip intihar edecegim (ki bunu yapamam saniyorum.cunku onlara bu aciyi yasatmaya,onlari babasiz ve essiz birakmaya hakkim yok) ya da ;



BOBREGIMIN TEKINI SATACAGIM...



45 yasindayim.0 Rh (+) kan gurubundanim.omrumde bira dahil tek yudum icki,tek adet sigara icmedim.oldukca saglikliyim.yardimci olursaniz sevinirim.



cenoz1@yahoo.com

Ariyorum

Akupunktur cihazi alacagim
Fakat 2 gundur aradim bulamadim..
Bilenlerin yardimci olmasini bekliyorum..

Eyvallah

Alkol BaGimliGi

haha1 haha1 haha1
Bu yazida alkol-madde bagimliligi sorununun icinde ele alinmasi onerilen tibbi model tanimlanacak ve madde bagimliligi bir surec olarak tanimlanmaya calisilacaktir.
Alkol-Madde Bagimlisi icin rastlanabilen (ortuk/acik) yargilar �Madde kullananlar kontrol edilmesi gereken tehlikeli kisilerdir.�, �Madde bagimlilari iradesizdir.�, �Madde bagimliliginda tedavi sonuc vermez.� ifadeleriyle orneklenebilir. Bu yargilar, iyi-kotu, olumlu-olumsuz, gibi bir cirpida yapilabilen ayrimlarin hastalik-saglikli olma biciminde yansimasidir. Tipta ontolojik hastalik modeline gore hastalik-saglik bu tek boyutlu tanim icinde alinir ve hastalik baglamindan ayri olarak kendi icinde tanimlanir. Ontolojik hastalik modeline gore nedensellik (yani etiyoloji-hastalik iliskisi) dogrusal bir iliskidir. Buna gore hastalik, hastanin/olgunun disinda ve ondan bagimsiz gercekligi olan durumdur. Tum olgular aynidir. Tuberkuloz bir hastaliksa bunun nedeni bir mikroorganizmadir, tuberkulozun ilaci da bellidir. (Tip ogrencisine kalan bu iliskiyi ezberlemektir! Bu kadar bilgiye ragmen tuberkuloz toplumun onemli bir kesimini yakalamaya devam etmektedir.) Fizyolojik hastalik modeline gore ise hastalik kisinin eylemleri, yasam bicimi ve cevreyle iliskileri baglaminda aciklanir. Hastalik sistemde bir seylerin yanlis gitmesidir; hasta olan insan, yani �olgu� bu sistemin icinde merkezdedir. Alkol-madde bagimliligi icin bir adim daha ileri gidilmesi bagimliligin tanimlanmasina katkida bulunacaktir.

Bagimliligin Gelisme Sureci-Degisimin Evreleri Modeline gore bagimliligin gelisme �evreleri� tanimlanmistir. Birinci evre �baslama ve bagimliligin ortaya cikmasi� evresidir. Bu evrede madde ile karsilasilir ve kullanim baslar. Ikinci evrede maddenin kullanimi hosa giden ve olumlu yasantilari getirir. Dogrudan (bunaltinin giderilmesi gibi) ya da dolayli olarak (toplumsal odullenme gibi) yasanan olumlu sonuclardir bunlar. Bagimliligin erken evrelerinde ve maddenin ilk etkileri yasandiginda maddeyle baglantilandirilan durumlar/sonuclar maddeyi kullanma lehine motivasyonel yondedir. Davranisin yinelenmesiyle madde/davranis-sonuc iliskisi pekisir. Ileriki bir zamanda maddeyi cagristiran durumlarla karsilasildiginda bu motivasyonel surecle basa cikma ayri bir cabayi gerektirecektir.

Ucuncu evre istenmeyen sonuclarin ortaya ciktigi evredir. Bu evrede pek cok kisi davranisini sinirlayabilir ya da degistirebilir, ancak bagimlilik gelismisse bu olmayabilir; cogu zaman da boyle degildir. Bu olumsuz sonuclarla birlikte maddeyi kullanmanin olumlu sonuclari da yasaniyordur. Bu evrede kisi olumsuz sonuclarin maddeden kaynaklandiginin hala farkinda degildir; bagimlilik davranisiyla yasamindaki sorunlar arasinda bir nedensellik kurmaktan uzak durarak ayni davranis oruntulerini yineleyen bir bicimde sergilemeye devam eder. Bu baglamda alkol/madde bagimliliginda belki de temel olarak uzerinde calisilmasi gereken bir bilissel-duygulanimsal surec �bagimlica dusunme�dir. Bu dusunce bicimi, gercekligin carpik bir algilamasi olarak degerlendirilmistir: bagimli birey -bagimliliktan kaynaklanan- sorunlarinin kaynagi olarak baskalarini gormektedir. Zamani algilayisinda da sorunlar vardir: Yakin gelecekle ilgili beklenenler, daha uzak gelecekle ilgili algilama zayifligiyla ilgili olarak, onceliklidir. Bu sorunlarla ilgili rahatsizligini en aza indirmek icin de daha once istedigi sonuclari gordugu madde kullanma davranisini surdurur.

Dorduncu evrede (donum noktasi ve birakmanin baslamasi evresi) maddeyi birakma dusuncesi belirir. Bu dusunce bagimliligin aslini olusturan �ambivalansi� da beraberinde getirir. Bagimlilik davranisi bir taraftan zarar verirken bir taraftan da kisiye hizmet eder. Bu ambivalansin temelini olusturur. Artik bu evrede kisisel sorumlulugun kabulu soz konusudur. Bagimli kisi bir donum noktasindadir.

Degisimdavranisla ilgili farkindaligin artisiyla birlikte gorulebilecegi gibi bir sonraki asamadan bir onceki asamaya donusle de gerceklesebilir (relaps-madde kullanma davranisinin yeniden yapilanmasi. Tum bu evreler boyunca dogrusal bir ilerleyis soz konusu degildir; model durumsal, bilissel, kisilerarasi iliskiler, kisisel ve biyolojik etkenlerin rollerini de dislamamaktadir.
Bugunun toplumunda sikca bulunan can sikintisi, caresizlik, yalnizlik gibi yasantilardan ya pasif yasanti bicimlerine siginarak (televizyon seyretmek gibi) ya da kompulsif, cabuk ve kisa sureli doyumlara yonelerek kurtulmaya calisilmaktadir. Bu gorus, uzak sonuclari gormeksizin o ani yasamaya vurgu yapan, plan yapmadaki guclukler, gercekci olmayan cozum yollari uretme, kliselere takilmis kisitli bir dil gibi islevlerdeki eksikliklerle belirgin bir kisilik profili cizmistir. Madde kullanimi da cizilen bu kisiligin tercih edebilecegi cok hazir bir secenek olarak, diger sayilan ornekler gibi cabuk bir cozum olarak alinabilir. Dogan (1996) zamanla ilgili yasanan bu algilama sorununu cagin hastaligi olarak adlandirmistir. Bugunun modern toplumlarinda, ozellikle Bati icin tanimlanmis bir ozellik insanlarin �toplum� olma duygusunun manipulatif ve yalnizlastirici guclerin etkisiyle gelisemedigi, bireylerin birbiriyle doyurucu iliskiler gelistiremedigi, dolayisiyla yalnizlastigi, birbiriyle aktif iliskiler gelistirmis bir toplumdan cok bir �yigin� olusturdugu, bireyin merkezi bir otoritenin etkisi altinda otonomi kaybini yasadigi ve her bireyin bos �kendiligini� tuketim maddeleri, yemek, bagimlilik yapabilen maddelerle� doldurmaya calistigi ileri surulmustur.

Alkol-madde bagimliliginin hem bireysel hem de toplumsal duzeyde tanimlanmasi cozumun de her iki duzeyde gerceklestirilmesi gerektigini dusundurmektedir. Kaldi ki son gunlerde, basinin da manipulasyonuyla, bagimlilik sorunu tum toplumun sahiplendigi bir sorun halinde halen konusulmaktadir

PsIkolIjIk Ilk Yardim

Kriz yasanirken bilinmesi ve/veya dikkat edilmesi gereken bir durum her seyin anormal anormal ortamda normal olma ve davranma beklentisinin bir haksizlik oldugudur. Gelisimsel ve durumsal olarak iki genel. kategoride dusunulebilecek krizin yukarida verilen bilgiler isiginda sadece olumsuzluk icerdigini dusunmemek gerekir. Krizin iki yuzu vardir; kotu yuzu ve iyi yuzu. Yalniz iyi yuzu gorebilmek kolay ve alisilmis olmadigi icin bir cabayi gerektirir.

Psikolojik ilkyardim kriz surecinde atilmasi gereken ilk adimdir. Psikolojik ilkyardim, uzun sure iceren, konusunda uzman olan kisilerce sunulan ve amacin krizin psikolojik cozumunun saglanmasi olan kriz terapisinden farklidir. Psikolojik ilkyardim hemen sunulmalidir ve krizde olan kisi ile ilk temasa gecen tarafindan yapilmalidir. Dolayisi ile degisik kaynaklar tarafindan saglanabilir. Zaman acisinda kisa surelidir (zaman sinirlidir-dk./saat).

Psikolojik Ilkyardimin Uc temel amaci vardir:

1. Destek,
2. Hayati tehlikenin ortadan kaldirilmasi,
3. Destek kaynaklari ile iliskinin kurulmasi.

Bir anlamda amac ilk adimin atilmasinin saglamaktir.

Psikolojik ilkyardimin 5 evresi vardir
Bu evreler ve her evrenin amaci, psikolojik ilkyardimi veren kisinin davranislari ile dogrular-yanlislar sunlardir:

I. Evre: Psikolojik iliski kurmak


Amac:
� Duyuldugunun - anlasildiginin - desteklendiginin hissettirilmesi.
� Duygusal yogunlugun azaltilmasi.
� Problem cozme becerilerinin yeniden canlandirilmasi.
Yardim Edenin Davranislari:
� Konusmayi saglamak-davet
� Durum ve duygularin dinlenmesi
� Durum ve duygularin anlasildiginin iletilmesi � Ilgilenildiginin iletilmesi
� Fiziksel temas
� Uygun - sakin sekilde kontrolun saglanmasi Dogrular:
� Dikkatle dinlemek
� Anlasildiginin-kabul edildiginin belirtilmesi Yanlislar:
� Baska hikayenin (kendi hikayemiz) anlatilmasi � Durum veya duygunun gozardi edilmesi
� Yargilamak-taraf tutmak
II. Evre: Problemin boyutlarinin arastirilmasiAmac:
� Acil olan - olmayan gereksinimlerim saptanmasi Yardim Edenin Davranislari:
� Arastirma:
- Yakin gecmis -> Tetikleyici olay, Kriz oncesi temel isleyis.
- Bugun -> Temel isleyis, Bireysel kaynaklar, Sosyal kaynaklar, Hayati tehlike.
- Yakin gelecek -> Verilmesi gereken kararlar (bugun, bu gece )
Dogrular:
� Acik uclu soru sormak/somuta indirgeme,
� Hayati tehlikenin degerlendirilmesi. Yanlislar:
� Kapali uclu sorulara guvenmek, � Soyutta kalmayi kabul etmek,
� Tehlike isaretlerini gomemezlikten gelmek.
III. Evre: Olasi cozumlerin arastirilmasi Amac:
� Acil olan - olmayan gereksinimlere yonelik cozumlerin belirlenmesi.
Yardim Edenin Davranislari:
� Bu ana kadar yapilanlarinin sorulmasi,
� Yapilabileceklerin arastirilmasi,
� Alternatiflerin sunulmasi,
� Yeni davranis / yeni tanim / dis yardim / cevre degisikligi.
Dogrular:
� Farkli goruslerin toplanmasini desteklemek, � Oncelikleri belirlemek,
� Engellerle dogrudan mucadele etmek. Yanlislar:
� Sinirli gorus ile yetinmek � Engellerin arastirilmamasi
� Karisik gereksinimlere tolerans gostermek
IV. Evre: Somut adimlarin atilmasina yardimci olmak Amac:
� Acil gereksinimlere acil cozumler uygulamak
Yardim Edenin Davranislari:
Hayati tehlikenin onlenmesi
Birey kendi davranislarini yonlendirebilecek gucte ise:
- Destekleyici yaklasim (davranisa yonelik anlasma iki tarat arasinda dinlemekten-yonlendirmeye kadar uzanabilir)
Birey kendi davranislarini yonlendirebilecek gucte degilse:
- Yonlendirici yaklasim (davranisa yonelik anlasma aile ve diger destek kaynaklarini icerebilir/ kaynaklari harekete gecirmekten- kontrole kadar uzanabilir)
Dogrular:
� Adim adim ilerlemek
� Kisa donemli amaclar olusturmak � Gerektiginde yonlendirici olmak Yanlislar:
� Her seyi birden cozme girisimi
� Baglayici uzun vadeli amaclar saptamak � Gerektiginde sorumluluktan kacinmak
� Cekingen olmak
V. Evre: IzlemeAmac:
� Psikolojik ilkyardimin 3 amacina ulasildigindan emin olmak
� Acil olmayan hedeflere yonelmek (acil hedeflere ulasildi ve kaynaklarla iliskiler kuruldu ise burada durulur, eger durum tersi ise problemin calisildigi ikinci evreye donulur)
Yardim Edenin Davranislari:
Tanimlayici bilgilerin net olmasi
Olasi izleme yollarinin aranmasi
Tekrar gorusmenin planlanmasi
Dogrular:
Izleme icin anlasmanin yapilmasi
Yapilanlarin degerlendirmesini yapmak
Yanlislar:
� Detaylari havada birakmak bunlari kisinin kendisinin yapacagini varsaymak
� Degerlendirmeyi baskasina birakmak


Ozetle, krize mudahalenin ilk basamagi olan "Psikolojik Ilkyardim" psikolojik iliski kurmak, problemin boyutlarinin arastirilmasi, olasi cozumlerin arastirilmasi, somut adimlarin atilmasina yardimci olmak ve izleme olmak uzere degisik evreleri icerir.


MInerallerIn DeGerInI BIlIn!

Mineraller vucut sivilarinizin, kan ve kemiklerinizin olusumunu, saglikli sinir fonksiyonlarinizin devamini ve vucudunuzdaki tum kaslarin gerginligini saglayan yapi taslarinizdir.



Yasayan her canli hucre gorevlerini, yapisal butunlugunu ve devamliligini surdurebilmek icin minerallere ihtiyac duyar.

HUCRELERINIZDEKI biyokimyasal islevleri kolaylastiran, enerji uretimi, buyume, onarma ve iyilesmeyi saglayan minerallerin hicbiri, vucudunuzda uretilmez, vucudunuz tarafindan parcalanip yok edilemez. Iste bu nedenle, bedeninizin ihtiyaci olan mineralleri, yiyecek ve iceceklerinizle, gunluk beslenmenizle size en uygun miktarlarda duzenli olarak almaniz bir zorunluluktur. Mineral dunyasinin basaktoru, beden kimyanizin olmazsa olmaz saglik faktoru ise kalsiyumdur!

Saglikli kemik yapiminin surdudurulmesi, kemik kirilganligi sorununun onlenmesi, dislerinizin olusumu ve gelisiminde kalsiyum en onemli mineraldir. Kalsiyumun kalp-damar hastaliklarini onlemede, kan pihtilasma dengesini surdurmede, kas-sinir aktivitesinin temininde, kalp ritm duzeninin surdurulmesi ve kaslarinizin gorevlerini yerine getirebilmesinde cok onemli gorevler ustlendigini bilmelisiniz.

EKSIKLINCE NE OLUYOR

Eger besinlerle ihtiyaciniz kadar kalsiyumu temin edemezseniz, sizi kemik kirilganligi artisi, tirnaklarda kirilma, eklem agrilari, kas kramplari, dis curumeleri, dikkat bozuklugu, depresyon, sinirlilik, kalp carpintisi ve hipertansiyon gibi cok sayida saglik sorununun bekledigini unutmayin. Ozellikle cocuklar, ergenlik donemini yasayan gencler ve menopoz sonrasini yasayan kadinlarda kalsiyum noksanliginin kemik ve dis sagligi icin ciddi bir tehdit olusturabilecegini hep hatirlayin.

Daha cok menopoz ve sonrasi donemi yasayan kadinlari ilgilendiren kemik kirilganligi artisi (osteoporoz) sorununun orta yas ve sonrasinda erkekleri de tehdit ettigi bilinmektedir. Eger orta yaslara adim atan biri iseniz ve kemik kirilganligini arttiran bazi riskleriniz varsa aslinda �dogal yaslanmanin bir parcasi� olan bu onemli kemik mineral yogunlugunuz izlemeli, beslenmenizde kalsiyumca zengin yiyeceklere daha fazla yer vermeli, cildinizi daha cok D vitamini uretmesi icin yaz gunesinin o mucize etkisinden istifade ettirmelisiniz.

EN ONEMLI KAYNAKLAR

Kalsiyum kaynagi temel besinler yagsiz sut, peynir, yogurt ile kalsiyumca zenginlestirilmis sut veya meyve sularidir. Dogal tam sut ve bununla hazirlanmis sut urunlerinin doymus yag ve kolesterolden zengin, yuksek kalorili besinler oldugunu, hem kilo artisina hem de asiri kolesterol girdisine yol acabilecegini unutmamalisiniz. Yesil yaprakli sebzelerin de kalsiyum ile dolu olduklarini, asiri miktarda hayvansal protein tuketiminin kemiklerinizi gucsuz ve zayif bir hale getirdigini hatirlatalim.

KALSIYUM DESTEKLERI

Beslenme ile ihtiyaciniz kadar kalsiyumu alamiyorsaniz eksiginizi kalsiyum destekleri ile tamamlamaniz gerekecektir. 35 yasindan sonra her yil yasiniza bagli olarak yuzde 1 oraninda dogal kemik kaybi yasayacaginizdan kalsiyum desteklerine daha osteoporoz olusmadan -osteopeni doneminde- baslamaniz gerekmektedir. Orta yasli bir kadin veya erkegin beslenme ve besin destekleriyle sagladiklari toplam kalsiyum girdisi 1000 mg civarinda olmalidir. Kalsiyum desteklerinde faydalanirken kullandiginiz urunun ihtiva ettigi kalsiyum tuzuna gore icerdigi elemanter kalsiyumun farkli oldugunu da bilmelisiniz. Kalsiyum karbonat yuzde 40, kalsiyum sitrat yuzde 24, kalsiyum fosfat yuzde 17, kalsiyum flukonat yuzde 10, kalsiyum laktat yuzde 9 oraninda elemanter kalsiyum icerir. Kalsiyum karbonat tuzu daha yuksek miktarda elemanter kalsiyum ihtiva ettigi ve daha az miktarla kalsiyum eksikligini tamamlayabildigi icin tercih edilmelidir.

PUF NOKTALARI

Kalsiyum gunde bir kez ve yuksek dozda alindiginda daha az etkilidir. Kalsiyum desteklerini gunde 2-3 kez ve yiyeceklerle birlikte almaya ozen gostermelisiniz. Her bir tablet veya kapsulde 500 mg veya daha az dozlarda elemanter kalsiyum tuketmelisiniz.

Kalsiyumu demir ihtiva eden diger desteklerle birlikte almamalisiniz.

Eger uyku sorununuz varsa kalsiyumu uykudan once almaniz derin uykuya yardimci olabilir.

Bobrek tasi ve bobrek yetmezligi sorunu olan biri iseniz kalsiyum desteklerinden faydalanirken daha dikkatli olmalisiniz.

Idrar sokturucu tiyazid grubu ilaclardan kullaniyorsaniz kalsiyum desteklerini alirken kan kalsiyum seviyelerinizin tehlikeli duzeyde yukselebilecegini unutmamalisiniz.

Yuksek dozlarda D vitamini kullaniyorsaniz doktorunuzu mutlaka haberdar etmelisiniz.

Unutmayin! Simdi sadece eski alfabelerdeki yasli insan siluetlerinde bir ani olarak kalan boyu kisalmis, beli egrilmis, kamburlasmis yaslilar haline gelmek istemiyorsaniz, orta yas ve sonrasinda da saglam ve saglikli dislerle beslenmenizi rahat rahat surdurmeyi amacliyorsaniz bu onemli mineralin eksikliginden korunmalisiniz.

Osteoporoz risk faktorleri

Kalsiyum ve D vitamininden fakir bir beslenme aliskanligi

Uzun sureli ve bilgisizce planlanmis zayiflama diyetleri

Ergenlik ve sonrasi yasanan uzun sureli ve agir beslenme bozuklugu (Anoreksiya Nervoza)

Menopoz donemi ve sonrasi

Ailede osteoporoz hik�yesinin bulunmasi

Uzun sureli kortizon, tiroid hormonu ve antikonvulsan ilac kullanimi

Sigara bagimliligi

Alkol tuketimi

Hareketsiz, aktivitesiz bir yasam tarzinin israrla surdurulmesi

Kalsiyum zengini besinler

Sut ve sut urunleri (peynir, yogurt, dondurma)

Deniz urunleri

Yesil yaprakli sebzeler (kuskonmaz, maydanoz, nane, brokoli, ispanak)

Yagli tohumlar (badem, findik, ceviz)

Baklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek

Uykusuzluk Sorunlara Neden OlabIlIyor!

Cogu kisiyi etkileyen uykusuzluk, tedavi olunmazsa buyuk sorunlara neden olabiliyor.
Alman Hastanesi Noroloji uzmanlarindan Dr. Aydan Sarp, uykusuzlugu 'uykuya dalma, uykuyu surdurme ve sonlandirmaya iliskin bozukluklara bagli olarak uykunun dinlendirici olmamasi' olarak tanimladi.

Uykusuzlugun pek cok soruna yol acabilecegini belirten Uzm. Dr. Sarp, "uykusuzluk, ertesi gune dinc baslayamama, gun boyu suren yorgunluk, unutkanlik, yapilan ise dikkatini verememe, verimliligin azalmasi, sinirlilik hatta depresyona bile neden olabilir" dedi.

Uzm. Dr. Aydan Sarp, uykusuzlugun cok sayida nedeninin bulundugunu anlatti:

"Strese duyarlilik ve psikiyatrik sorunlar uykusuzlugun ana nedenleri arasindadir. Fazla miktarda ve aksam saatlerinde cay, kahve, kolali icecekler tuketilmesi ile alkol kullanimi da uykusuzluga neden olur.

Vardiyali calisma, uykuya dalamamanin aliskanlik halini almasi, uyku haplarinin uzun sure kullanilip sonra aniden kesilmesi, yatak odasinin gurultulu ve aydinlik olmasi ile uykuda solunum bozukluklari, huzursuz bacak sendromu ve agrili hastaliklar da uykusuzluk yapan baslica sorunlardir."

Uzm. Dr. Aydan Sarp, bir aydan fazla suren uykusuzluk ve gunduz uyanik olunmasi gereken saatlerde kisinin kendisini yeterince dinc hissetmemesi durumunda doktora basvurulmasi gerektigini anlatti:

"Doktor ayrintili bir gorusme ile uykusuzlugun nedenini cogu kez ortaya cikarir ve yardimci olur.

Bazi durumlarda ise uyku bozukluklari doktoru ile gorusmek ve uyku laboratuvarinda uykunun incelenmesi de gerekli olabilir.

Uykusuzlugun nedeni ortaya cikarilmamissa, doktora danisilmadan uyku haplarinin kullanilmasi yarardan cok zarar verir."

Uzm. Dr. Aydan Sarp, iyi bir uyku icin yapilmasi gerekenleri de tavsiye etti:

- Yataginizi yalnizca uyumak ve cinsel iliski icin kullanmaya calisin.

- Yatak odanizi calisma odaniz gibi ya da televizyon izlemek icin kullanmayin.

- Eger yataga girdiginizde gundelik uzuntuler ve sikintilar aklinizi kurcaliyor, elinizde olmadan dusunmeye basliyorsaniz, kendinize baska bir 'uzulme saati' ayirin.

- Aksam yemeginden sonra yarim saat kadar problemlerinizi ve ulasabildiginiz cozumleri yazarak dusunun, sorunlari yatma saatine tasimayin.

- Yataga yattiginizda 10-15 dakikada uyuyamamissaniz uykunuz tekrar gelene dek baska bir odaya gidin televizyon izleyin veya bir seyler okuyun.

- Yatakta uyumak icin gecirdiginiz zamani azaltin.

- Doktorunuz uykusuzlugunuza neden olacak herhangi bir hastalik bulamadiysa, daha az uyku size yettigi halde daha uzun uyumanizin gerekli oldugunu dusunerek uyumaya calisip kendinizi yormayin.

BaGirmanin SaGliGa Yararlari!

Asiriya kacmadan sinirlenmek veya ofke duymak, kisinin sagligina olumlu etki yapabiliyor.



Ara sira sinirle birlikte adrenalin yukselmesi, inanilmasi guc ama, kisinin daha mutlu olmasini sagliyor. Son arastirmalara gore; sinirlenmek kisilerin kan basincini yukselterek cortisol denilen stres hormonu salgilamasina yol aciyor.

Ancak bu hormonun belirli araliklarla salgilanmasi, kisinin sinir sistemi ile beynine olumlu etki yapiyor. Kizginliklarini icine atmayip disa vuran kisilerin de kalp-damar sagliklari ile bagisiklik ve sinir sistemleri daha guclu oluyor.

Bu nedenle bilimadamlari, kisilerin ofkelerini hicbir zaman bastirmamalari gerektiginin altini cizerek, "Arada sirada ofkelenmek ve bu nedenle bagirip cagirmak sagliga saglik katar" diyor.

'Stres ve Insan'...........



Karadeniz Teknik Universitesi (KTU) Tip Fakultesi Fiziksel Tip ve Rehabilitasyon Anabilim Dali Baskani Prof. Dr. Mustafa Guler, ''Stres ve Insan'' konulu calisma yapti. Prof. Dr. Guler, calismayla ilgili olarak toplumlarda strese verilen tepkinin bireye gore degistigini ifade etti.


Stres duzeyini kismen toplumlarin belirledigini kaydeden Guler, ''Bireysellik ile rekabete en fazla deger veren kulturler en fazla stresi yasiyor. Stresin en dusuk duzeyde oldugu ve kanserin en az goruldugu kulturler ise insanlarin birbirleri ile siki baglari olan, destekleyici, sevecen iliskilerin en cok goruldugu ve yaslilarin aktifrollerini surdurdugu toplumlar'' dedi.

Hissedildigi anda dile getirildiginde, ofkenin kotu olmadigini vurgulayan Guler, ''Dile getirilmezse, kuskunluge ve hatta nefrete donusur ve bu da zarar verici olur. Ofke ve umutsuzluk duygularini ortaya cikar cikmaz gidermeye ugrasmaliyiz. Duygusal gereksinimlerimizle ilgilenmezsek, hastaliga zemin hazirlamis oluruz''diye konustu. Guler, kendileri ve yakin cevreleri ile barisik olan mutlu kisilerin, digerlerine kiyasla nadir olarak ciddi hastaliklara
yakalandigini kaydetti.

Sevgiyle ugurlanan esler

Guler'in arastirmasindan bazi onemli basliklar soyle: Leo Buscaglia, sabahlari, esi tarafindan sevgiyle ugurlanan erkeklerin (sigorta sirketlerinin yaptigi arastirmalara gore) daha az araba kazasi yaptigini soyluyor. Bu erkeklerin ortalama yasam sureleri digerlerine oranla daha fazla bulundu.L.F.Berkman ve S.L.Syme 4 bin 725 yetiskin uzerinde uzun sureli yaptiklari arastirmada kisilerin evliliklerinin durumunu, toplumsal etkinliklere katilimlarini, sigara aliskanliklarini, asiri kilolarini ve daha onceki saglik sorunlarini inceledi. Toplumsal iliskileri zayif
ya da kopuk olanlarin olum oranlarinin digerlerine kiyasla iki bucuk misli yuksek oldugunu saptadilar. Evcil hayvanlari olanlarin da kalp krizlerinden sonra daha uzun yasadigini belirlediler.

Stresli ve hiperaktif ozellikleri yogun olan kisilerde kalp hastaliklarinin fazla oldugu, kalp krizinden olumunun de 5 misli fazlaoldugu saptanmaktadir. Finlandiya'dan Dr. Thomas Kamarck zihinsel stresin kan damari lejyonlarini, damar sertligini ve kolesterol seviyesini artirdigini gosteren arastirmalar yayinladi. Ohio Universitesi'nden Dr Fred Cornhill ve Murina Levesque, sevgi ve ilgi goren farelerin asiri kolesterol iceren yiyeceklerle beslendiklerinde bile kalp krizi risklerinin yuzde elli az oldugunu buldular. Dr. Herbert Benson, saglikli bir kolesterol duzeyinin stresle basa cikabilme ile dogrudan iliskili oldugunu gosterdi. Meditasyon ve egzersiz yaparak; hirsli, basariya odakli kisilere bu davranislarindan vazgecmeden kalp krizini onlemeyi ogretebiliriz. Duzenli meditasyon yapan kisiler uzerinde yapilan arastirmalar, bu kisilerin fizyolojik yaslarinin kronolojik yaslarindan cok daha genc oldugunu gosterdi. Ilk kosul insanlarin bedenlerine ve zihinlerini bakacak kadar kendilerini sevmelerini saglamaktir. San Francisco'sun Mount Zion Hastanesi'nden Powell ve Thoresen, kalp ameliyati sonrasinda hastalarda ofkeli sabirsizligi ve baskalarina karsi dusmanlik duygularini sevgiye donusturerek enfarktus oranini yariya indirmeyi basardilar.

Kalp krizi ve beyin kanamasi geciren deneklerin, depresyonu yenemedikleri takdirde 6 ay icinde olme riskinin 3 kat fazla oldugu da ayni arastirmada vurgulandi. Bostonlu Dr. Bernard Fox, ornegin depresif insanlarin iki kati oranda kansere yakalandigini tespit etti. Birinde losemi olan tek yumurta ikizleri incelendiginde hasta olanlarin hastaliktan once agir
bir depresyon icinde olduklari veya agir bir kayip yasadiklari, saglikli ikiz kardeslerinde ise boyle bir durum olmadigi goruldu. Arnold Hutschnecker Yasama Azmi'nde soyle diyor: ''Depresyon olume kismen teslim olmaktir ve oyle anlasiliyor ki kanser umutsuzlugun hucre duzeyinde yasanmasidir. ''Kanser ile ice atilan duygular arasindaki iliskinin bilimsel temele dayandirilmasi, bundan otuz yil once Dr. M Kissen, sigara icen bir grup uzerinde inceleme yaparak akciger kanseri olanlarla baska hastaliklari bulunanlari kiyasladigi zaman mumkun oldu. Kissen, kisilik testlerine bakarak kanser hastalarinda, duygularini ifade edecek yerlerin daha az oldugunu ve bir insanin duygulari ne kadar cokbastirilmis ise, sigaradan kansere yakalanma riskinin o kadar cok oldugunu gordu.

Ev kadinlari daha cok kansere yakalaniyor

Ev kadinlari genel nufusa kiyasla yuzde 54 ve calisan kadinlara kiyasla da yuzde 57 daha fazla kansere yakalaniyorlar. Neden rolun kendisi degil, kendini kapana kisilmis hissetme duygusudur. Ev kadinligi rolunden duyulan hosnutsuzluk gibi basit bir neden de olabilir. (Eger bu rol o kadina doyurucu gelmiyorsa) Oregon Universitesi'nden Dr. William Morton bu sonuclari yayimlayinca, pekcok arastirmaci mutfakta kanserojen bir madde var sanarak arastirmalar yapti. Pekcok Amerikan mutfaginda kanserojen maddeler bulanabilir ama ucretli hizmetcilerin, iki mutfakta calistiklari halde, ev kadinlarindan daha az kansere yakalandiklari goruluyor. Ev kadinindakiyuksek kanser riskinin onun kendini kapana kisilmis hissetmesi ve arzuladigi hayati degil, bir rolu yasiyor olmasindan kaynaklanabilecegi pek dusunulmuyor.

Bir iliskinin sona erdigini kabul etmek zor. Bu yuzden gercektende bosanmis kisilerde kanser, kalp hastaliklari, zaturree, yuksek tansiyon ve kaza olumleri orani evli, bekar ya da esi olenlere kiyasla daha yuksek. Ayni zamanda evli erkeklerde bekar erkeklerde goruldugunun ucte biri oraninda kanser vakasi goruluyor ve evli erkekler bekarlarin uc kati, fazla sigara icseler bile kanser orani bekarlarla ayni oluyor. Meslek hayatinda yasanan dususler de yaygin olarak kotu huylu kanserlere yol aciyor. Napolyon Bonapart, Ulysses S Grant, William Howard Taft ve Hubert Humphrey'm olumcul kanserlerinde yasamlarindaki yenilgilerin etkileri gozleniyor.

Selye, iyilesme orani son derece dusuk bir kanser turu olan bag dokusu kanserine yakalandi ve buna son derece sira disi bir tepki gosterdi: ''Olecegimden kesinlikle emindim, bu yuzden kendi kendime, soyle dedim: 'Bak, bu senin basina gelebilecek en kotu sey ve bu konuda izleyebilecegin iki yol var, ya ortalikta sirasini bekleyen zavalli bir olum mahkumu gibi dolasip bir yil icinde eriyip gidersin ya da kalan yas����� elinden geldigi kadar cok sey sigdirmaya calisirsin. Ikincisini sectim, cunku ben mucadeleciydim, kanser de benim hayatimdaki en buyuk kavgayi simgeliyordu ve basardim.'

Gozyaslari birbirinden farkli

Minnesotali biyokimyaci Dr. W. Frey, uzuntu gozyaslari ile mutluluk gozyaslari birbirleriyle iliskilerini ayirt etti. Aglamak: Gozyaslarinin Sirri isimli kitabinda ilginc ornekler veriyor. 'Sogan soyarken olusan gozyasi ile duygusal gozyaslarinin protein yapilari farkli... Duygusal gozyaslari yuksek protein iceriyor. Stres sonucu olusan zararli maddeler gozyasi ile disari atiliyor. Gozyaslari bastirildiginda veya aglamaya karsi negatif bir tutum varsa asil sorunorda basliyor. Boyle kisilerde mide, bagirsak hastaliklari daha yuksekoranda bulunuyor.' Sevebilmek icin korkulari, istirabi ve umutsuzlugu yenmek gerekir. Pek cok insanin kafasinin icinde bir yasam boyu birikmis ofkeler dolanip durur ve her animsandiklarinda yeni streslere neden olur. Bu ofkelerle durustce yuzlesmek sarttir. Onlardan kurtulmak icinhem kendinizi hem de korktugunuz, kizdiginiz kisileri affetmeniz gerekir. Affetmezseniz, kendi kendinizin dusmani haline gelirsiniz.

Kis mevsiminde goz sagligina dikkat.....



Anatolia Goz Cerrahi ve Laser Merkezi'nden Opt. Dr. Ayhan Basoglu, kis aylarinda sikca rastlanan goz kurulugunun onemli ve dikkate alinmasi gereken bir goz hastaligi oldugunu belirterek, bulunulan ortamin havalandirilmasi ve nemlendirilmesini onerdi.


Opt. Dr. Basoglu, yaptigi yazili aciklamada, soba ve
kaloriferlerin meydana getirdigi sicak ortamin havanin kurumasina, bunun da gozlerde bir dizi alerjik soruna yol acabildigini bildirdi.

''Kis aylarinda sikca rastlanan goz kurulugu, onemli ve dikkate alinmasi gereken bir goz hastaligidir'' diyen Opt. Dr. Basoglu, sunlari kaydetti:

''Havadaki nem oraninin azalmasi gozlerde kuruluga yol acmaktadir. Bunu engellemenin en pratik yolu, bulunulan ortamdaki nem oranini artirmaktir. Cok basit bir sekilde kalorifer uzerine konulacak islak bir havlu bile, cogunlukla yeterli olacaktir. Yine ortamlarin bu
aylarda daha az havalandirilmasi da kurumaya neden olur. Bu nedenle, ozellikle bulunulan ortamin iyi havalandirilmasina dikkat edilmelidir.

Daha cok yaz aylarinda kullanilan gunes gozlukleri, kis aylarinda da gereklidir. Ancak cam renkleri daha acik olan gozlukler tercih edilmelidir.''

Asil is kanseri yendikten sonra basliyor...



Ulusal Kanser Enstitusu'nun arastirmasina gore, kanser hastalari hayatta kalmayi basarsalar bile hic kanser olmayanlara oranla sagliklari kotulesiyor, gunlerce islerinden uzak kaliyor ve genel olarak yasam kaliteleri dusuyor.


ABD'de Ulusal Kanser Enstitusu tarafindan yapilan bir arastirmaya gore, kanserliler, hastaliklarini yenseler bile saglik durumlari kotulesiyor.

9.8 milyon kanser hastasinin bulundugu ABD'de hic kansere yakalanmayanlarin yuzde 18'i sagliklarinin cok zayif ya da kotu oldugunu soylerken, bu oran kanser olup da hayatta kalmayi basaranlarda yuzde 31'e cikiyor.

Yuzde 13'unun sagligi mukemmel

Hic kanser olmayanlarin yuzde 21.9'u mukemmel sagliga sahip oldugunu bildirirken, kanser olup da hayatta kalanlarin sadece yuzde 13'u sagliginin mukemmel oldugunu belirtiyor.

Arastirmada, kanser hastasi olmayanlarin son bir yil icinde yuzde 7.7'sinin 10 ya da daha fazla gun islerinden uzak kaldiklari ve yatmak zorunda kaldiklari ortaya cikarken, kanseri yenen hastalarda bu oranin yuzde 14'e ciktigi belirlendi.

Buyuk tehlike altindalar

Arastirmada ayrica, kanseri yenenlerin kanser hastasi olmayanlara oranla daha fazla eklem ya da romatizma hastaliklarina maruz kaldiklari, sirt ve ense agrilari cektikleri, kemik kirilmasi ya da eklem sakatlanmalarinin yani sira yuksek tansiyon, akciger ve nefes darligi sorunlari yasadiklari tespit edildi.(cnnturk)

RenkkOrlUGU TestI .................


Renk KOrU.....

GENEL BILGI

TansIyon Ve Kolestrole BItkIsel COzUm

ABD'de yapilan bir arastirma, bitkisel protein ve zeytin yagi gibi bitkisel yaglarla beslenmenin, tansiyonu ve kotu kolestrolu dusurdugunu ortaya koydu.
John Hopkins Universitesi Tip Fakultesi'nden Dr. Lawrence Appel, gunluk beslenme ihtiyacinin yuzde 10'unun bitkisel proteinler ya da doymamis yaglarla karsilanmasinin, tansiyon ve kotu kolestrolu dusurdugunu ve kalp rahatsizliklarina yakalanma riskini azalttigini acikladi.

Amerikan Tip Dernegi'nin yayin organinda cikan makaleye gore, bilim adamlari, buyuk tansiyonu 12-15.9 ve kucuk tansiyonu 8-9.9 arasinda degisen 164 kisiye, tumu doymus yag orani dusuk, sebze ve meyve agirlikli, protein, seker ve bitkisel yaglar iceren uc farkli beslenme sekli uyguladi.

Beslenme ile tansiyonda duzelme

Arastirmada, sirayla farkli oranlarda uygulanan uc farkli beslenme duzeninin ardindan alti haftada, bu kisilerin tansiyonlarinda belirgin bir duzelme ortaya cikti.

Arastirmacilar, bitkisel protein ve zeytinyagi gibi doymamis yag orani bakimindan daha zengin olan iki farkli beslenme seklinin, seker agirlikli beslenme sekline gore daha iyi sonuc verdigine de dikkat cekti.

Protein ve bitkisel yag agirlikli beslenme duzeni, tansiyonu ortalama yuzde 9.3, seker agirlikli beslenme duzeni ise yuzde 8 oraninda azaltiyor.

Arastirmada uc cesit beslenme duzeninin, tansiyon ve kotu kolestrol seviyesini yeterli derecede indirerek, kalp hastaliklari riskini de 10 yilda en az yuzde 16 oraninda azalttigi belirtildi.

BIyolojIk SaatImIz!

Sabah erken saatlerdeki dis agrilari, ogleden sonraya gore dort kat daha guclu hissediliyor. Sabahin ilk saatlerinde kalp krizi gecirme riski daha yuksek. Tum bunlarin nedeni biyolojik saat�
Beynin hipotalamusunda yer alan bir grup sinir hucresi (biyolojik saat merkezi) butun yasam ritmini duzenliyor , cevreden gelen dongusel sinyalleri, ozellikle de gun isigi ile karanligi kaydediyor ve bedendeki dongusel biyolojik olaylari yonlendiriyor. Bu bolge, otomatik olarak uyku, tansiyon, vucut sicakligi, uyanma vb. pek cok yasamsal fonksiyonlarimizi ayarliyor.





Yirmidort saatlik dongulerle, vucudunuzdaki kan basinci, isi, hormon uretimi, ����bolizma hiziniz, alerjiye ve toksinlere karsi duyarliliginiz bile yukselip duser.Bagisiklik sistemimizin de gunluk bir ritmi var. Ornegin bakteriyel bir enfeksiyona yakalandigimiz zaman atesimiz genellikle ogleye dogru yukselir. Viruse bagli hastaliklardaysa aksama dogu ates yukselmesi olur.









Kisiden kisiye degisiklik gosteriyor mu?



Cocuk psikologu Herve Caci�nin 200 ergen uzerinde yaptigi bir arastirmanin sonucu. Ilkbahar ya da yazin dogan cocuk, uzun sure aydinlik gunlerde buyuyor. Bu da melatonin uretimini etkileyip ileride gece gec yatmayi sevecek olan bebegin noron baglantilarini sekillendiriyor. Ornegin, mart ya da nisan ayinda dogmussaniz, gececi olma sansiniz daha fazla. Gunduz insani iseniz, sabahlari kurdugunuz saat daha calmadan gozlerinizi acarsiniz. Cunku biyolejik saatinizin uyanma zamani gelmistir. Geceleri belli bir saatte uyku bastirir. Bu zaman dilimini atlatabildiniz mi daha uzun sure uyanik kalabilirsiniz.





Biyolojik saat nasil calisir?



06.00:Kortizon salgilanmasiyla organizma uyanir. Bu uyanma vucut icin kendini yavas yavas kalkmaya hazirlama isaretidir. ����bolizma hareketlenir ve o gunun isleri icin enerji ve protein hizmete hazir olur.



07.00: Vucut hala zayif bir safhadadir. Bu nedenle bu saatte spor yapmaktan kacinin. Cunku kalbe ve dolasima gereksiz yere yuklenilmis olur. Spor yerine guzel bir kahvalti edin, cunku sindirim organlari bu saatte iyi calisir: Karbonhidratlar bizim icin yararli olacak enerjiye cevrilir,geceleri ise yaga.



08.00:Bu saat seks icin en iyi zamandir, cunku bezler fazla miktarda hormon salgilarlar. Romatizmasi olanlar uzuvlarindaki agriyi gun boyu daha kuvvetli hissederler. Sigara tiryakileri icin de durum farkli degildir. Kahvalti sigarasi damarlari her zamankinden daha fazla daraltir ve zararlidir. Nikotinin insan sagligina en fazla zarar verdigi saattir.



09.00:Vucudun dinc, kuvvetli oldugu saattir. Herhangi bir hastalik icin igne olacaksaniz, bu en dogru zamandir. Ignenin ates ve sisme gibi yan etkileri ender olarak gorulur. Vucudumuz rontgen isinlarina karsi daha direnclidir. Rontgen cekimi icin en uygun zamandir.



10.00: Organizma simdi faaliyete, harekete hazir durumdadir: Fazla enerjiktir, vucut en yuksek isisina ulasmistir, verimliligimiz en ust duzeydedir. Kisa sure bellegi iyi durumdadir. Insan yaratici ve dinamik olur. Fakat dikkat edilecek nokta sudur:Saat on, on iki arasi enfarktus olaylarina sik rastlanir.



11.00: Vucudumuzun tam formunda oldugu bir saattir. Kalp ve dolasim o kadar zinde durumdadir ki, yapilan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gozden kacabilir. Verimli olmaya programlanmisizdir. Sanki savasa hazir durumda gibiyizdir. Hazir cevabizdir ve ozellikle hesap isleri, matematik odevleri rahat ve iyi bir sekilde hic zorlanmadan yapilabilir.



12.00: Vucudun dinlenmeye ihtiyaci vardir. Dikkat azalir ve uyku basar. Midedeki asit miktari fazlalasir (hatta bir sey yemesek bile), beyindeki kan azalir, cunku kan sindirim organlarini desteklemesi icin mide tarafindan kullanilir. Ogle uykusu uyuyabilen kiside istatistiklere gore enfarktuse yuzde 30 oraninda az rastlanir.



13.00: Vucut formdan bir hayli dusmustur. Verimlilik gun ortalamasinin % 20 asagisindadir. Butun organlar en alt duzeyde calisir. Sadece safra, ogle yemegini hazmettirmek icin faaliyettedir.



14.00: Kendimizi bitkin hissederiz, cunku tansiyon ve hormon duzeyi dusmustur. Dis hekiminden korkan kisi doktordan bu saatte randevu almalidir. Cunku bu saatte aciyi daha az hissederiz. Lokal anestezi uzun sure devam eder (30 dakika). Sabahlari bu sure 12 dakika, aksamlari ise 19 dakikadir.



15.00:Yeni islere hazir olun. Enerjimiz geri gelmistir, bellegimiz tam formundadir. Ikinci kez verimlilige yaklasiriz, gerci bu verimlilik sabahkinden azdir.



16.00: Spor faaliyetleri icin en iyi saattir. Tansiyon ve dolasim cok iyi durumdadir. Antrenmanlar icin de en iyi zamandir. Asit onleyici ilaclarin etkisi bu saatte cok iyidir.



17.00: Organlarin faaliyeti ust duzeydedir. Kuvvetimiz artar, oksijenin harcanmasi fazlalasir. Bobrekler ve mesane ozellikle cok calisir. Tirnaklarin ve sacin en cabuk uzadigi zamandir. Fakat mide ulseri olan hastalar icin durum kritiktir. Ogleden sonra gec saatlerde ve aksamin ilk saatlerinde midedeki asit miktari fazlalasir.Saat 17'ye dogru mide kanamasindan dolayi hastanelere gelenlerin sayisi artar.



18.00: Aksam yemegi icin iyi bir saattir: Pankreas bu saatte ozellikle aktiftir. Karaciger bile alkole karsi her zamankinden daha hosgorulu ve dayanikli sayilabilir.



19.00: Tansiyon ve nabiz genelde bu saatte tembellesir. Bu nedenle; tansiyonu dusuren ilaclar konusunda dikkatli olmalisiniz. Bu ilaclar tehlikeli olabilirler. Sinir sistemi uzerinde etkili olan ilaclarin tesir derecesi de bu saatte oldukca fazladir.



20.00: Karacigerdeki yag duzeyi duser ve harcanmis kan kalbe tekrar her zamankinden daha fazla akar. Alerjisi olanlar ve astimlilar ilaclarini bu saatte almalidirlar. Etkisi hemen gorulur. Antibiyotikler de az dozda alinsa bile etkileri en ust duzeyde olur.



21.00: Sindirim organlarinin gunluk gorevi sona ermistir. Davetleri sevenler dikkatli olmalidirlar. Yenen her sey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalir. Ve bu durum tehlikelidir. Kalan yemekler bagirsak sahasindaki mukozaya hucum eder. O yuzden bu saatte ozellikle kilolu olanlar yemek konusunda dikkatli davranmalidirlar.



22.00: Bu saatte vucudumuzun polisi akyuvarlar ozellikle aktiftir. Sayisi azaltilmasi gereken ilaclar icin bu cok elverisli bir saattir. Bu ilaclar yanlis zamanda alindigi takdirde enfeksiyon tehlikesi fazlalasir. Sigara icenler de son sigaralarini icmelidirler, cunku bu saatten sonra vucut nikotin gibi zehirleri daha zor atar.



23.00: Organizma gun boyunca aktif bir sekilde faaliyet gosteren stres hormonu salgilamasini durdurur. Bu saatte sakinlesiriz, rahatlariz, gevseriz. Tam dinlenme saatidir. ����bolizmanin faaliyeti en alt duzeydedir. Tansiyon, kalbin frekansi ve vucudun isisi duser. Gebelerde dogum sancilari cogu zaman bu saatte olur. Cunku sanciya neden olan hormonlarin salgilanmasi ust duzeydedir.



24.00:Uyudugumuz sirada deri hucreleri durmadan calisir. Gunduzde oldugundan daha sik bolunurler. Ilk ruya safhasi bu saatte baslar ve ilk yarim saat icinde ruya gormeye baslariz.



01.00: Verimliligimiz en alt duzeydedir. Bu saatte hala calisanlar hata yaparlar, dikkat son derece azalir. Cunku vucut kendini uyumaya programlamistir. Kisa surede en derin uykuya dalinir.



02.00:Araba surenler bu saatte dikkatli olun. Yolda olanlar arabayi cok dikkatli surmelidirler. Cunku gorme zayiflar, gorunenlere karsi tepki yavaslar. Bu nedenle trafik kazalari da bu saatte olur. Vucudumuz soguga karsi asiri derecede hassastir. Cabuk usuruz. Fakat derimiz aciya karsi fazla hassas degildir.



03.00:Bedensel ve ruhsal olarak karanlik bir safhadir bu. Melatonin hormonunun salgilanmasi bizi tembellestirir ve oldukca kararsiz yapar. Intihar edenlerin sayisi fazlalasir.



04.00: Stres hormonundan enerji kazaniriz. Enfarktus krizleri saat dort ile alti arasinda ozellikle fazladir. Cunku tansiyon oldukca fazla yukselir, kalp damarlari cabuk gerilir. Hamile kadinlar icin de degisik bir durumdur bu. Cunku yapilan arastirmalara gore bebekler daha cok saat dort ile bes arasi dunyaya gelir.

05.00:Bu saatte vucuttaki erkeklik hormonu cok fazla salgilanir. Stres hormonunun konsantrasyonu bizi faaliyete gecirmistir. Bu hormon gunduz degerinin tam alti katina cikar. Yani hormon salgilamasi en ust duzeye cikmaya hazirlanmaktadir. Vucudumuz harekete gecer, kaybolan enerji yeniden geri gelir. Artik yeni bir gune baslamak icin vucudumuz hazirdir.

FormUle Bakin!kIlolu Musunuz DeGIlImIsInIz?OGrenIn!

Amerika Birlesik Devletleri'nde yapilan bir arastirmada, sisman kategorisine girmeden fazla kilo sahibi olmanin, gercekte insanlarin yararina olabilecegi ortaya cikti.



Amerikan Hastalik Kontrol Merkezi'nce yapilan arastirmada bu kisilerin; zayif, normal kilolu, sisman ya da ileri derecede sisman kisilerden muhtemelen daha uzun yasayacaklari ortaya cikti.

Arastirmanin sonuclariysa, Amerikan Tip Birligi'nce yayimlanan derginin son sayisinda yer aldi.

BEDEN KUTLE ENDEKSI (kg) � (boy)�=BKE

18,5'tan kucuk= Zayif
18,5-25 arasi= Normal
25-30 arasi= Fazla kilolu
30-40 arasi= Sisman
40'tan buyuk= Asiri sisman

Agirliginiz kilogram cinsinden boyunuz ise metre cinsinden yazilmalidir (Or: Agirlik 70kg, boy 1,70m)

Amerikali bilim adamlari; 1970, 80 ve 90'li yillarda yapilan uc farkli arastirmanin sonuclarini derledi.

Bu noktada, bir insanin kilogram cinsinden agirliginin, boyunun karesinin metre cinsinden degerine bolunmesiyle hesaplanan 'Beden Kutle Endeksi'nden (BKE) yararlanildi.

Endeksi 18,5'tan asagi olanlar zayif; 18,5-25 arasinda olanlar normal kilolu, 25-30 arasi olanlar fazla kilolu, 30-40 arasi olanlar sisman, 40'in uzerinde olanlar da ileri derecede sisman olarak nitelendirildi.

Arastirmacilar, endeksleri 25 ila 30 arasinda degisen 'fazla kilolu' kisilerin omurlerinde azalma olmadigini tespit etti.

Dahasi en uzun yasayan kisilerin de, 'Beden Kutle Endeksi' 25 olan, yani normal kiloyla fazla kilo sinirinda bulunanlar oldugu ortaya cikti.

Bilim adamlari temkinli Amerikali bilim adamlari arastirmalarinda 30 yillik bir sureci ele almalarina ragmen, zaman icinde sismanlikla baglantili olum riskinin azaldigini tespit etti.

Bilim adamlarina gore, insanlarin daha saglikli olmalari ve kalp hastaligi gibi sismanlikla baglantili hastalilarla ilgili olarak tedavi gormeye baslamalari, bu durumun nedenleri olabilir.

Amerikali bilim adamlari daha once yaptiklari bir arastirmada da, sismanlik sorununun mevcut duzeyde seyri halinde, ortalama omrun 4 ila 9 aya arasinda azalabilecegini hesaplamislardi.

Gerek 1980, gerekse de 1990'li yillarda, Amerika Birlesik Devletleri'nde, sismanlarin orani yuzde 50 artti.

Bilim adamlari bu trendin devami halindeyse, ortalama omrun bir sure sonra 2 ila 5 yil arasinda azalabilecegini vurguluyor.

Pensilvanya'daki Geisinger Saglik Sistemi adli kurulustan Doktor William Cochran, 'fazla kilolu kisilerin daha uzun yasayabilecegini belirten yeni arastirmanin sonuclarinin kafalari karistirabilecegini soyledi.

William Cochran "Bence bircok seyde oldugu gibi arastirmanin sonuclari karisik. Dogru da her zaman, siyah ya da beyaz degil." dedi.

Cochran sozlerini soyle surdurdu: "Ancak su konuda herhangi bir sorun yok: Sismanlik sizin icin iyi degil." Ingiltere'de erkeklerin beste birinin ve kadinlarin dortte birinin sisman olduklari saniliyor.

Ulusal Sismanlik Forumu'ndan doktor David Haslam, "Son arastirmanin sonuclari uzerinde dusunmek gerekir" diyor ve ekliyor:

"Her ne kadar daha fazla sismanlasak da, saglikli yasama daha fazla onem verilen bir toplumda, sismanligin etkisi azalabilir

Uykusuzluk Sorunlara Neden OlabIlIyor!

UYKUSUZLUK SORUNLARA NEDEN OLABILIYOR!
Cogu kisiyi etkileyen uykusuzluk, tedavi olunmazsa buyuk sorunlara neden olabiliyor.
Alman Hastanesi Noroloji uzmanlarindan Dr. Aydan Sarp, uykusuzlugu 'uykuya dalma, uykuyu surdurme ve sonlandirmaya iliskin bozukluklara bagli olarak uykunun dinlendirici olmamasi' olarak tanimladi.

Uykusuzlugun pek cok soruna yol acabilecegini belirten Uzm. Dr. Sarp, "uykusuzluk, ertesi gune dinc baslayamama, gun boyu suren yorgunluk, unutkanlik, yapilan ise dikkatini verememe, verimliligin azalmasi, sinirlilik hatta depresyona bile neden olabilir" dedi.

Uzm. Dr. Aydan Sarp, uykusuzlugun cok sayida nedeninin bulundugunu anlatti:

"Strese duyarlilik ve psikiyatrik sorunlar uykusuzlugun ana nedenleri arasindadir. Fazla miktarda ve aksam saatlerinde cay, kahve, kolali icecekler tuketilmesi ile alkol kullanimi da uykusuzluga neden olur.

Vardiyali calisma, uykuya dalamamanin aliskanlik halini almasi, uyku haplarinin uzun sure kullanilip sonra aniden kesilmesi, yatak odasinin gurultulu ve aydinlik olmasi ile uykuda solunum bozukluklari, huzursuz bacak sendromu ve agrili hastaliklar da uykusuzluk yapan baslica sorunlardir."

Uzm. Dr. Aydan Sarp, bir aydan fazla suren uykusuzluk ve gunduz uyanik olunmasi gereken saatlerde kisinin kendisini yeterince dinc hissetmemesi durumunda doktora basvurulmasi gerektigini anlatti:

"Doktor ayrintili bir gorusme ile uykusuzlugun nedenini cogu kez ortaya cikarir ve yardimci olur.

Bazi durumlarda ise uyku bozukluklari doktoru ile gorusmek ve uyku laboratuvarinda uykunun incelenmesi de gerekli olabilir.

Uykusuzlugun nedeni ortaya cikarilmamissa, doktora danisilmadan uyku haplarinin kullanilmasi yarardan cok zarar verir."

Uzm. Dr. Aydan Sarp, iyi bir uyku icin yapilmasi gerekenleri de tavsiye etti:

- Yataginizi yalnizca uyumak ve cinsel iliski icin kullanmaya calisin.

- Yatak odanizi calisma odaniz gibi ya da televizyon izlemek icin kullanmayin.

- Eger yataga girdiginizde gundelik uzuntuler ve sikintilar aklinizi kurcaliyor, elinizde olmadan dusunmeye basliyorsaniz, kendinize baska bir 'uzulme saati' ayirin.

- Aksam yemeginden sonra yarim saat kadar problemlerinizi ve ulasabildiginiz cozumleri yazarak dusunun, sorunlari yatma saatine tasimayin.

- Yataga yattiginizda 10-15 dakikada uyuyamamissaniz uykunuz tekrar gelene dek baska bir odaya gidin televizyon izleyin veya bir seyler okuyun.

- Yatakta uyumak icin gecirdiginiz zamani azaltin.

- Doktorunuz uykusuzlugunuza neden olacak herhangi bir hastalik bulamadiysa, daha az uyku size yettigi halde daha uzun uyumanizin gerekli oldugunu dusunerek uyumaya calisip kendinizi yormayin.

Dikkat!!! Stroke "inme"

Dikkat!!! Stroke (inme)

Bir toplantida bir hanim dusuyor ve arkadaslarina birseyi olmadigini soyluyor.
Tokezledigini saniyorlar, ustune basina ceki duzen verip oturtuyorlar. Biraz sarsilmis gorunuyor ancak aksamin geri kalan kismini da eglenerek geciriyor.
Daha sonra kocasi tum dostlarini arayarak esinin hastaneye kaldirildigini bildiriyor
ve esi sabaha karsi vefat ediyor.
Meger "inme" stroke gecirmis. Norolijistin soyledigine gore boyle bir durumda hasta 3 saatin icinde getirilebilseymis, durumu duzeltebilirmis.

Bir insanin stroke gecirmekte oldugu nasil anlasilir:!

1. Tebessum etmesini isteyin.
2. Iki kolunu birden kaldirmasini isteyin.
3. Basit bir cumle soylemesini isteyin : Bugun hava gunesli... gibi

Bunlardan birini yapamiyorsa hemen acil i arayin!

Opucuk hastaligi!!!!!!!!!!!!

Gecen hafta gazetelerde yer alan bir habere gore sarkici Esra Balamir, bir bucuk aydir opusme ile bulasan bir hastalik ile bogusuyor ve siddetli bogaz ve kulak agrilari cekiyormus.

Balamir, gunlerce yemek yiyemedigini ve yuksek ates nobetleri gecirdigini, hasta oldugundan bu yana kimseyle opusmedigini soylemis.

OPUCUK HASTALIGI
Son gunlerin populer hastaligi, ne kanser, ne tuberkuloz, ne hepatit, ne selulit� Bu, Esra Balamir�i de yataklara dusuren opucuk hastaligi.


Opucuk hastaligi, tip literaturunde enfeksiyoz mononukleoz ismiyle bilinir ve etkeni de Epstein-Barr virusudur. Belki siz bu hastaligin adini ilk defa duyuyor olabilirsiniz, ama bu cok sik rastlanan ve dunyanin tum ulkelerinde insanlarin %90-95�inin gecirdikleri bir enfeksiyondur. Hastalik insandan insana opusme ile bulastigi icin halk arasinda daha cok Opucuk Hastaligi adi ile taninir.


BELIRTILER YASA GORE DEGISIYOR
Opucuk hastaligi, agiz ve bogaz salginlarinda bulunan viruslerin opusme ile gecmesinden baska, kan ve bazi kan urunlerinin nakli ile de bulasabilmektedir. Hastaligin kulucka suresi eriskinlerde 30-50, cocuklarda ise 10-14 gun kadardir. Buna gore Esra Balamir, eger kendisine kan verilmemis ise, hastalanmasina neden olan virusu en az bir ay once opustugu kisiden almis olmalidir.


Opucuk hastaligi, ozellikle cocuk ve genclerde ortaya cikar. Hastaligin agirligi ve belirtilerin siddeti hastanin yasina baglidir. Hasta ne kadar kucuk ise, hastaligin belirti vermeden sessiz gecirilme ihtimali o kadar fazladir, yas ilerledikce daha agir belirtiler gorulmeye baslar. Hastaligi cok agir gecirmesinden ve bir bucuk aydan beri de h�l� duzelememis olmasindan, bize kizmasin ama Esra Hanim�in cok da genc olmadigini soyleyebiliriz.


ATES, BOGAZ AGRISI VE LENF BEZLERINDE BUYUME
Opucuk hastaliginin en onemli belirtileri yuksek ates, bogaz agrisi ve lenf bezlerindeki buyumedir. Ates, genellikle 38-39 derece arasinda, 2 hafta kadar devam eder. En cok boyundaki lenf bezlerinde buyume olur. Bunlar, mercimek-leblebi iriliginde, uzerine basmakla agriyan bezelerdir. Hastalarin bogazlari kizarmis, odemli ve agrilidir, yemek yemede gucluk cekebilirler. Bazi hastalarda Esra Hanim� da da oldugu gibi kulak agrisi, bazilarinda ise menenjittekine benzeyen ense agrilari olabilmektedir.


Bircok hastada karaciger ve ozellikle de dalak buyumesi vardir. Govde ile kol ve bacaklarin ust kisimlarinda cesitli dokuntu ve kabariklar, yuz ve dudaklarda odem gorulebilir.


TANI NASIL KONUR
Tipik belirtileri ve muayene bulgulari olan hastalarda tani kolaydir. Kanda lokositler artmistir ve bunlarin cogu da bir cesit ozel lenfositlerdir. Kesin tani icin kanda viruse karsi olusmus olan antikorlarin olculmesi gerekir.


TEDAVI
Hastaligin ozel bir ilaci yoktur ve hastalarin cogu 2-3 haftada kendiliginden iyilesirler. Sikayetlerin yogun oldugu donemlerde yatak istirahati gerekir. Hastalara belirtileri gidermeye yonelik ilaclar, mesela ates dusurucu, agri kesiciler verilebilir. Ozel durumlarda kortizon tedavisi de yapilabilir.


Bazi kisilerde cok uzun sure devam eden kronik yorgunluk sendromu gelisebilir. Olumcul komplikasyonlar da gorulebilir, ancak bunlar son derecede nadirdir. Hastaligi gecirenlerde omur boyu devam eden bir bagisiklik olusur.

Parmaklarinizda comaklasma var mi???

El ve ayak parmaklarinin, uclarindaki yumusak dokunun sisip yuvarlaklasmasi comak parmak adiyla bilinir.

Ilk kez Hipokrat tarafindan ampiyemli hastalarda tanimlanmis oldugundan "Hipokrat Parmagi" ismi de verilir.


Comak parmak tam olustugunda cok kolay taninir. Erken evrelerde taninabilmesi icin dikkatli bir fizik muayene gerekir. Once tirnak yatagi ile kokunde bir odem baslar. Daha sonra tirnak saat cami gorunumunu alir, uzunluguna ve yatay olarak genisler. Tirnak etrafindaki yumusak doku giderek artar ve sonunda parmak yuvarlaklasip comak seklini alir.


Comaklasma, genel olarak isaret parmagindan baslar. Cogu zaman iki tarafli ve simetriktir, ancak tum parmaklarda ayni derecede olmayabilir. Bazi kisilerde ayak parmaklarinda daha belirgindir. Ozel durumlarda tek tarafli ve hatta tek bir parmakta bile olusabilir. Bazen de sadece ayak parmaklarinda saptanir.


Comaklasma genellikle cok yavas (aylar, yillar...) gelisir ve agrisizdir. Hasta parmaklarindaki sekil degisikliginin farkinda degildir. Brons kanserinde gorulen comaklasma ise cok hizli gelisir, agrilidir ve hasta parmaklarindaki olayin farkindadir.
Comaklasmanin derecesi esas hastaligin aktivitesiyle ilgilidir. Dogustan morarmalari olan kalp hastasi cocuklardaki comaklasma, kalp ameliyatindan sonra duzelir. Brons kanseri ile birlikte olan comaklasma da tumorun cikarilmasiyla geriler veya tamamen kaybolabilir. Apse ve ampiyem tedavi edildikce comaklasma da azalir.


Erken donemde tirnak yatagindaki bag dokusunun normalde 2 mm olan kalinligi 3-4 mm veya daha fazla artar. Bu, hem kan hacmindeki artistan ve hem de dokulardaki odemden dolayidir. Iltihapla ilgili degisiklikler cok azdir. Bir sure sonra, odem ve iltihap hucreleri yerlerini bag dokusu liflerinden olusan kalin aglara birakir.


COMAK PARMAGIN OLUSUMU
Tum comak parmaklarda ortak olan nokta parmak uclarindaki damarlarin genislemesi ve temiz ve kirli kan damarlari arasinda baglantilar olusumudur. Bunun sonucu, kilcal damarlarda basinc artar ve dokulara sivi sizmasi kolaylasir.

Comak parmak olusumu cesitli teorilerle aciklanmaktadir. Buna gore, bazilari damarlardaki genislemenin sinirlerle ilgili oldugu gorusundedirler. Cunku, bazi hastalarda vagus ismi verilen sinirin kesilmesiyle comaklasma gerilemektedir.

Bazi hastalarda ise kandaki "buyume hormonu" duzeylerinin yuksekligi ile comaklasma arasinda iliski dikkat cekmistir.

TANI
Tam gelismis comak parmagin taninmasi cok kolaydir. Comaklasmanin henuz cok belirgin olmadigi durumlarda asagidaki bulgular aranmalidir:
-Tirnak kokundeki odemin saptanmasi: Bu odem, hastanin tirnak kokune parmak ucu ile bastirilarak bir dalgalanma hissi saptanmasiyla veya tirnak kokune bastirildiginda bir sisligin ele gelmesiyle ortaya konabilir.

-Karsi karsiya getirilen isaret parmaklari arasindaki eskenar dortgen seklindeki araligin kaybolmasi da comaklasmanin erken belirtilerindendir.

-Tirnak ust duzeyi ile yumusak doku arasindaki normalde 180' den kucuk olan acinin 180 den daha buyuk olmasidir.

COMAKLASMA GORULEN HASTALIKLAR
Comak parmaga neden olabilecek hastaliklarin baslicalari sunlardir. Akciger kanseri, akciger apsesi, ampiyem, akciger fibrozisi, kronik tuberkuloz, dogustan morarmali kalp hastaliklari, kalp ic zari iltihabi, siroz, iltihapli bagirsak hastaliklaridir.


Comaklasma, nadir olarak her hangi bir hastaliga bagli olmadan, ailesel olarak da gorulebilir.


Comak parmak kronik bronsit ve astim icin olagan bir bulgu degildir. Boyle bir hastada comaklasma saptanirsa, brons kanseri veya akciger apsesinden kusku duymak gerekir.

Her unutkanlik Bunama midir?????

Demans (bunama), cok defa ileri yaslarda ortaya cikan, yavas ilerleyici bir hafiza-zeka kusuru, kendine ve cevreye ilgisizlik, duyularda azalma, dusunme ve ortama uymada aksakliklardan olusan klinik tablodur.


Demans cogunlukla yavas gelisir ve yavas ilerler. Sinsi klinik, hastaligin cevresi tarafindan fark edilmesini geciktirir. En onemli belirtisi yakin gecmisle ilgili hafiza aksamasidir. Buna karsin yillar oncesinin olaylarini en ufak ayrintilarina kadar anlatabilirler bu da hastanin yakinlarini yaniltir. Zamanla kisisel esyalarin yerini bulamama, odasinin ve banyosunun yerini sasirma cevredekilerini taniyamama, ustune gidildiginde masal uydurma dikkati ceker.

Hafiza kadar zekada da bozukluklar gorulur. Onemli ile onemsizi ayiramazlar, olaylardaki ortak noktayi bulup degerlendirme, yeni durumlara alisma ve uyma, imkansiz hale gelir. Anlama zorlasir, dusuncelerin ifadesi basitlesir.

Hafiza ve zekadaki bu aksamalar hastaligin baslangic doneminde, kisinin kendine ve yakinlarina karsi bazi aleyhte girisimlerde bulunmasina sebep olabilir. Demans noropsikiyatrik hastaliklar icinde adli tip yonu en fazla olandir.

Cok kisa ve basit olarak demans cesitlerine bir goz atarsak:

1) Sinir sistemini olusturan hucrelerdeki hasardan kaynaklanan demanslar. Ornek: Alzheimer hastaligi

2) Beyindeki dolasim eksikliginden kaynaklanan demanslar. Ornek: Beyin kanamsindan sonra olusan demaslar, damar tikanmasina bagli gelisen demanslar.

3) Beynin ve omirlik kanali icinde dolasan sividaki fazlaliga ve dolasimdaki bozukluga bagli olarak gelisen demans. Ornek: Hidrosefali.

4)Tumorlere bagli olarak gelisen demanslar

5) Vitamin eksikligine bagli olarak gelisen demanslar. Ornek: B12 vitamini eksikligi, Tiamin eksikligi vs.

6) Toksik ve ����bolik nedenlere bagli olarakgelisen demanslar.


Demans teshisinin klinik olarak konuldugu hastalarin yaklasik % 45�inde belirli bir sebep saptanmamaktadir.Bunlarda yardimci laboratuar yontemleriyle sadece beyinde kuculme gosterilir.

Tedavi edilebilir bir sebebe bagli olan demans hastalarinin disinda kalan grup % 75 gibi oldukca yuksek orandadir.Bu grubunda buyuk cogunlugu Alzheimer hastaligi olusturur.

Alzheimer hastaligi
En sik rastlanilan demans cesididir. En cok goruldugu donem 50-60 yas arasidir. Hastaligin baslangicini belirlemek guctur. Sinsi baslar ve yavas yavas ilerler. Hafiza kaybi yeni ogretilen ����ryaller icin daha belirlidir. Tabloya genellikle bir depresyon hali hakimdir. Semptomlar giderek ilerler. Yardimci laboratuar yontemiyle herhangi bir bulguya rastlanmaz. Belirtilere idrar kacirma, kisisel temizlige dikkatsizlik gibi belirtiler eklenir. Hastalik ilerler.

Beynin damar hastaliklarinda gorulen demans genellikle Hipertansiyon ve damar tikanmalarina bagli olarak gelisir. Bu grubun icinde degerlendirilen multi-infarkt demansta erken devrede iki tarafli norolojik belirtiler ortaya cikar. Tomografide bilhassa temporal bolgede yerlesmis degisik buyuklukte cok sayida infarktlar dikkati ceker.


Diger demanslara deginip fazla ayrintiya girmeyecegim. Demansin bircok belirtisi ve bulgusu vardir. Dolayisiyla semptomlarin ve hastaligin tedavisi uzman bir hekim tarafindan titizlikle yapilmasi gerekmektedir. Bu tedavide demansta gorulen, depresyon, uyku bozuklugu, dolasim bozuklugu, hezeyan, hayal gorme vs gibi semptomlar teker teker tedavi edilmelidir.


Son yillarda demans ozellikle Alzheimer hastaliginin sebep oldugu hasar hemen hemen anlasilmis ve bu konu ile ilgili yogun calismalar yapilmaktadir. Buna yonelik bir cok ilac piyasaya cikmis olup olumlu sonuclar alinmaktadir.


Demans tedavisinde en onemli ozelliklerden bir tanesi de ailenin hastanin durumu ile ilgili bilgilendirilmesidir. Kisaca demans tedavisinde hastaliga neden olan etkenlerin yaninda aciga cikan semptomlarinda ayri ayri tedavisi yapilmali ve titizlikle takip edilmelidir.

Bas donmesinin nedenleri!!!!!!!!!

Tip dilinde vertigo olarak adlandirilan bas donmesinden cok kisa olarak bahsetmek istiyorum. Cok sik gorulen bu sikayetin altinda basit bir hastalik olabildigi gibi, hayati onem tasiyan hastaliklarda bulunabilir.

Hastalar bas donmesi,bazen belli pozisyonda bas donmesi fenalik hissi, itiliyormus gibi olma, cevredeki cisimlerin yer degistirmesi, kusma, mide bulantisi gibi ifadelerde doktora basvururlar. Bas donmesi basit olarak denge ve isitme merkezini etkileyen rahatsizliklarda ve beynin belli bolgelerini etkileyen rahatsizliklarda gorulur.Bunlarin bircok sebebi vardir. Bu sebepleri bulmak ve bas donmesinin esas nedenini saptamak tedavide cok onemlidir. Bas donmesine neden olan sebeplerin bir kacini siralarsak :

1)Beynin iskemik damar hastaligi: Bu hastalikta beynin beslenmesi yetersizdir. Bunun sebebi de genellikle beyni besleyen damarlardaki tikanmalardir.

2)Vestibuler-norinit: Genellikle soguk alginligi veya sinuzit yada solunum yollari enfeksiyonundan sonra ortaya cikan kulaktaki denge ve isitme sisteminden kaynaklanan bas donmesidir.

3) Psikojenik vertigo: Depresyon histeri asiri sinir ve stres gibi durumlarda ortaya cikan bas donmesidir.

4) Meniere hastaligi: Bas donmesinin cok sik gorulen sebeplerindendir. Bas donmesi kulak cinlamasi ve ilerleyici sagirlik tablonun 3 temel belirtisidir. Orta yas erkeklerde daha sik gorulur.

5) Kafa ici basincinin arttigi durumlar: Tumorler beynin omirlik sivisindaki artma gibi sebepler sonucu hasta hekime bas donmesi sikayeti ile basvurabilirler.

6) Bunlar disinda kafa travmalari: ����bolik bozulmalar gibi bircok sebep bas donmesine sebep olabilir.

Bas donmesi hastalarin yasam kalitesini etkileyen gunluk yasam aktivitesini dusuren bir rahatsizliktir sebebi ister basit bir hastalik, isterse onemli bir hastalik olsun mutlaka uzman bir hekim tarafindan tedavi edilmelidir. Yoksa daha farkli sonuclar dogurur. Ornegin: ozellikle orta yaslarda baslayan bas donmesinde akla beynin damar rahatsizligi gelmelidir. Bu onemsenmezse sonucta beyni besleyen damarin tikanmasina bagli felc olusabilir. Bu durum hayati onem tasidigi gibi hastanin sonraki yasamini olumsuz yonde etkiler.


Kisaca her hastalikta oldugu gibi bas donmesinin de erken teshis ve tedavisi onemlidir.

Depresyon mu basagrisi mi???

Agri ve depresyon cok sik gorulen evrensel bir yakinmadir.
Insanoglunun aci ve izdirap cektiginin ifadesidir. Ikisinde de ruhsal ,bedensel ve sosyal surecler ic icedir. Kisaca depresyon sinir sisteminin nezlesidir diyebiliriz fakat ruh hastaligi kesinlikle degildir.


Nasil insanlarin diger organlarinda zaman zaman rahatsizliklar meydana gelebilmesi herkes tarafindan normal karsilaniyorsa insan anatomisinde var olan sinir sisteminin rahatsizligi da herkes tarafindan normal karsilanmalidir. Bir ornek verecek olursak soguk bir havada ince kiyafetle disariya cikan bir kisinin hasta olma riski nasil yuksekse sikintiya maruz kalan stresli islerde calisan, asiri uzulen ve asiri sevinen insanlarin da depresyona girme olasiligi digerlerine gore daha fazladir. Cunku bu durumdaki insanlarin sinir sisteminin biokimyasi degisir ve diger hastaliklar gibi muhakkak tedavi olmalari sarttir.



Cevremizde hicbir seyden zevk almayan,hareketleri yavaslamis, huzunlu ve uzuntulu, olaylara karsi asiri tepki veren, asiri uyuyan ya da uykusuzluk ceken insanlar coktur. Bu tarz kisilerin iclerinde ilgi azalmasi ve yasamlarindan hosnutsuzluk vardir.



Ilgisi azalan kisi kendisini sosyal ortamdan cekerek izole olur. Hasta artik normalde kolaylikla yaptigi isleri zorlukla yapmaya baslar. Gece uyuyamadigi icin gunduz uykuya olan egilimi artacak istah azalmasi, kilo kaybi dikkat ve hafiza azalmasi da baslayacaktir.



Depresyonda olan cogu kiside carpinti, mide agrisi gibi organik rahatsizliklarda goruldugu icin depresyondakilerin hemen hemen hepsi ilk doktor olarak Dahiliyecileri, Kardiyologlari tercih ederler. Ilgili hekimlere ise en son giderler oysa gunumuzde insanlar dogru teshis ve tedavi ile tum bu sorulardan kurtulabilmektedir. Dolayisiyla yasam kaliteleri yukselmektedir.



Tanrinin kusursuz eseri olan insan beyninde huzun merkezi ile agri merkezi komsuluk halindedir. Basi agriyan bir insan huzunlu durur.



Bas agrisi nedeni ile muracaat eden hastalarin buyuk bir cogunlugunu gerilim tipi bas agrisi olusturmaktadir.



Gerilim tipi bas agrisi olan kisilerde tibbi incelemelerde herhangi bir somut delile rastlanmayabilir. Tum tetkikleri normaldir fakat ilaclara cevap vermeyen surekli bir bas agrilari vardir. Agri gerilim, stres ve uzuntuyle artar. Bas ve ense kaslarinda hassasiyet ve gerginlik vardir. Kisiler baslarinin sikistigindan sikca sikayet ederler.



Uygun yapilacak depresyon tedavisi yaygin olarak gorulen bas agrisinin tamamen yok olmasini saglar.



Bu hastalik aslinda organik bir rahatsizliktir ve hastaligin tedavisi sadece alaninda uzman kisilerin sundugu tedavi yontemlerinden gecer. Kisiler bu tur rahatsizliklarin belirtilerini kendilerinde gordukleri anda uzmanlara danismali ve sonuc alma konusunda sabirli olmalidir. Bu tur rahatsizliklarda insanin gosterdigi caba aslinda kendi kalitesidir.

Kil donmesi .............

Halk arasinda kil donmesi olarak adlandirilan plonidal sinus genellikle kuyruk sokumunda gorulen bir veya birkac adet deriye acilmis delik, enflamasyon, sislik veya apse seklinde kendini gosteren bir hastaliktir.


Son yillarda gorulme sikligi artan bu rahatsizlik kisilerin yasam kalitesini bozmasi, tedaviye ragmen nuks etme ihtimali olmasi nedeni ile hastalarin korkulu ruyasi haline gelmektedir.

Plonidal sinus kuyruk sokumu bolgesi disinda kasik bolgesinde, koltuk altlarinda ve gobekte de gorulebilir. En sik olarak 16 � 40 yaslar arasinda gorulur. Erkeklerde gorulme sikligi belirgin olarak daha fazladir.

Genellikle genc yaslarda goruldugu icin okul cagindaki ogrencilerin hem yasam kalitesini bozar hem de calismayi ve okul devamliligini da etkileyecegi icin okul basarisini kotu yonde etkiler.

Hastaligin nedeni iki kalca arasinda kalan intergluteal sulkus denilen oluk seklindeki bolgeye sirt ve bastan dokulen killarin, bu oluklu bolgede surtunme sonucu olugun en dibindeki terbezi deliklerinden sanki bir vida gibi donerek deri alti bolgeye girmesi, bu bolgede agac koku gibi labirentler olusturmasidir. Bu deliklerden iceriye giren bakteriler burada iltahap baslatir, cerahatli veya kanli, pis kokulu akintilar olusturur. Eger ustteki delik tikanir ise iltahap disari akamaz ve apse olusur.

Plonidal sinuste klinik bulgular nelerdir?

Kuyruk sokumundaki kil donmesi genellikle enfeksiyon oluncaya kadar kendisini pek belli etmez. Bu hastalarda tipik bir oyku kuyruk sokumunda agrili sislik, oturamama, yuruyememe gibi yakinmalarla doktora giden bir genc eriskinde, burada apse saptanmasi ve bu apsenin acilarak drene edilmesi ile baslar. Apsenin drene edilmesi acil durumun tedavisidir. Eger hasta ameliyat olmaz ise bu bolgede zaman zaman akinti olmasi disinda yakinmasi olmadan bir sure yasantisini surdurebilir.

Ancak bir kac hafta veya ay sonra yine ayni tablo tekrarlar. Her apse tekrarinda ise agac koku seklindeki sinusler daha ileriye gider ve olay daha buyumus olur.
Muayenede bu bolgede acikligi igne ucundan kibrit copu capina kadar degisebilir bir veya bir kac delik saptanir, bu deliklerden acik renk akinti, iltahap, zaman zaman kil geldigi gorulebilir. Yine bu bolgede kizariklik, sislik, agri sik gorulen yakinmalardir.

Plonidal sinus nasil tedavi edilir?


Plonidal apsenin tedavisi: Kil donmesi apsesi acil tedavi gerektiren bir durumdur. Cunku hasta agrilidir, oturmakta ve yurumekte gucluk cekmektedir. Apse tedavisi genellikle eger apse cok buyuk degil ise lokal anestezi ile yapilir. Apse, anestezi uygulandiktan sonra yapilan bir insizyonla bosaltilir, ici temizlenip yikanir, antibiotikli pomadlarla kapatilir. Sik tekrarlanan pansumanlarla enfeksiyon gecirilir. Bu esnada apse civarindaki killarin da tras edilmesi gereklidir.

Plonidal sinus tedavisi ise acil durum tedavisinden sonra sinus traktuslarina yeni cilt altinda yer alan agac koku seklinde yerlesmis kil yuvalarina yonelik olarak yapilir. Bu amacla fenol enjeksiyonu, sinus traktusunun kesilip acik birakilmasi, kismi cikarma, total cikarma ve primer kapama veya acik birakma (marsupializasyon), degisik flep cevirme denilen doku kaydirma yontemleri uygulanmaktadir.


Vucudun diger bolgelerinde gorulen kil donmeleri kuyruk sokumu kadar olmasa da hastalari rahatsiz eder. Ozellikle kadinlarda kasik ve perine bolgesinde gorulen ufak apseler seklinde kendini gosteren ve bir turlu iyilesmeyen odaklar meydana gelebilir. Bu odaklarin cok buyumeden tedavi edilmesi ilerideki daha buyuk sorun ve ameliyatlari onleyebilecektir.
Gobek bolgesinde olusan kil donmeleri kendini genellikle akinti ve pis koku ile belli eder. Bu bolgedeki iltahabin ve sinuslerin de cok ilerlemeden tedavi edilmesi gerekmektedir.

Kil donmesi en iyi yapilmis bir operasyondan sonra bile tekrarlama ihtimali olan bir hastaliktir. O nedenle hastalarin ameliyat oncesi iyi degerlendirilmesi, uygun ameliyatin secilerek, titizlikle yapilmasi kadar, ameliyat sonrasi hastanin doktorunun onerilerine uymasi da onemlidir.
Ameliyat sonrasi erken devrede yaranin iyi korunup bakilmasi, uzun donemde ise o bolgenin hijyenine dikkat edilmesi gereklidir. Ameliyat sonrasi donemde en az iki yil sure ile o bolgedeki killar tras edilmeli veya tuy dokucu ilaclarla temizlenmelidir.

Kol ve bacaklardaki sismeleri dikkate alin!!!!!




Meme kanseri veya karin bolgesi kanserleri sonrasi ya da dogustan lenf sistemindeki yetersizlik nedeniyle ortaya cikan kol ve bacaklardaki sismeler, "kompleks fiziksel terapi" ile tedavi edilebiliyor.

Lenfodem adi verilen bu problemin hic de azimsanmayacak boyutta rastlandigina dikkat ceken Dr. Vildan Cerci, "Meme kanseri olan hastalarin yuzde 10-20'sinde de bu problem ortaya cikiyor. Daha cok kanser tedavisi sonrasi ya da travma sonrasi gorulen lenf odem, tedavi edilmediginde hayati felc ediyor" dedi.

Eger kanser tedavisi sonrasi degilse, lenfodem tanisinin zor konduguna da dikkat ceken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Direktoru Dr. Vildan Cerci, "Lenfodem; lenf kanallarinin veya lenf dugumlerinin zarar gormesi veya yetersizligi nedeniyle lenfatik sivinin hucreler arasi dokuda birikmesidir. Kollarda, bacaklarda, arasira da govde de sismelere neden olur. Dokular arasinda biriken bu sivi proteinden zengindir ve tedavisiz kalan vakalarda sismeye bagli doku oksijenlenmesi azalir ve enfeksiyon gelisme riski artar" diye konustu.

Dr. Cerci, konuyla ilgili su bilgileri verdi: "Tum lenfodem problemi yasayan hastalarin yarisi meme kanseri nedeniyle ameliyat olmus veya radyoterapi gormus hastalardir. Her yil 200.000 yeni meme kanseri vakasi eklenmektedir. Tedavi goren meme kanseri hastalarinin %10-20'sinde lenfodem gelismektedir. Lenfodem operasyondan sonraki 1-10 yil icinde ortaya cikabilir. Lenfodemli hastalar giderek artan kol veya bacak sismesi nedeniyle onceleri agirlik hissi, agri yanma, hareket kaybindan sikayetci olurlar. Daha sonra doku dolasiminin bozulmasina bagli daha ciddi problemler ortaya cikar."

Giysi, bilezik, saat, yuzuk, ayakkabi, corap gibi esyalarin dar gelmesi ya da iz birakmasi halinde, deride gerginlik, kol ve bacaklarda dolgunluk hissi gibi belirtiler ortaya ciktiginda mutlaka uzman bir doktora basvurulmasi gerekliligini hatirlatan Dr. Cerci, tedavi ile ilgili sunlari soyledi: "Bacaklarda meydana gelen sismeler degisik hastaliklardan kaynaklanabilir. Yapilan tetkikler sonucunda sadece lenfodem tanisi konan hastalar genellikle tedavisiz kalmaktadirlar. Hastalara bu problemin tedavisi olmadigi soylenerek, umutsuzluga neden olunmaktadir. Aslinda tum dunyada uygulanan "Kompleks Fiziksel Terapi" yontemi ile bu hastalarda oldukca hizli ve basarili sonuclar alinmaktadir. Bu tedavi:

-Ozel lenf drenaj masaji uygulanarak yapilir. Mutlaka bu konuda egitimli terapistler tarafinda yapilmalidir. Bu masaj yaklasik 1 saat surer ve haftada 5 kez tekrarlanir.

-Lenfodem icin ozel uretilmis, ayri ozellikte 3 kat bandajlama yapilir.

-Lenfodem icin ozel dizayn edilmis egzersizler, hasta ile birlikte uygulanir.

-Hasta egitimi verilir.

-Tedavi 2 - 4 hafta veya daha uzun surebilir. Iyi bir tedavi ile odem 7-10 gunde kontrol altina alinir.

-Hasta, sisen kolu veya bacagi normal olculere indikten sonra kol icin veya bacak icin uygun lenfodem ozel giysisi giymeye devam etmelidir. Egzersizleri uygulamali ve cilt bakimina cok dikkat etmelidir.

Lenfodemli bir hasta nelere dikkat etmelidir?

-Lenfodemli kol veya bacak, cok temiz tutulmalidir. Ic camasirlari ve kompresyon giyisileri uretici firmanin talimatlarina gore yikanmalidir.

-Herhangi bir travmadan kacinilmalidir. Gunes yanigi, tirnak veya nasir kesme, darbelerden muhakkak kacinin.

-Sicak havalarda problemli kol ya da bacaginizi serin tutun, sicak suyla yikanmayin.

-Agir yukler tasimayin

-Enfeksiyonlara, mantar gibi cilt hastaliklarina karsi dikkatli olun.

-Cildin esnekligini ve nemini koruyun.

-Sikmayan giyisiler giyin. Sikan takilar takmayin.

-Dengeli bir diyet uygulayin.

-Asiri stress altindaysaniz, gevseme tekniklerini ogrenin.

-Odeminiz varsa; cok dikkatli olmak zorundasiniz. Kompresyon giyisileri gece dahil tum gun giymelisiniz. Sisliklerinizi en az ayda bir kez olcturmelisiniz. Yardima veya yeni bir giysiye ihtiyaciniz olabilir.

-Terapistiniz tarafindan verilen ve ogretilen egzersizleri ihmal etmeyin.