14 Kasım 2007 Çarşamba

'Sýrt sýrta' bilgisayardan yüksek radyasyon

Monitörlerin arka kısmındaki radyasyon ön kısmından çok daha fazla olduğu için 'sırt sırta' konulan bilgisayarlarda çalışanlar yüksek radyasyona maruz kalıyor.

Gazi Üniversitesi'nde görev yapan Prof.Dr. Nesrin Seyhan, 'Elektronik Manyetik Alan' olarak da adlandırılan radyasyonun doğada çok az miktarda bulunduğunu ve insan vücudunun bundan etkilenmediğini söyledi.
 
Prof. Dr. Seyhan, ancak teknolojinin gelişmesi ve radyasyon yayan cihazların kullanımının artmasıyla buna maruz kalan kişilerde vücut dengesinin bozulduğunu ve rahatsızlıkların ortaya çıkmaya başladığını bildirdi.
 
Özellikle günde 8-10 saat geçirilen işyerlerindeki radyasyondan olumsuz etkilenildiğini belirten Prof. Dr. Seyhan, "İşyerlerindeki radyasyon, hassas kişilerde boğazda kuruluk hissi, gözde problemler, başağrısı, alerji, yüzde kızarıklık, uykusuzluk, seslere karşı hassasiyet, işitme zorluğu ve yorgunluk gibi rahatsızlıklara yol açıyor" dedi.
 
Prof. Dr. Seyhan, alınabilecek basit önlemlerle bu olumsuzlukların azaltılabileceğini belirtti:
 
"İşyerlerindeki en önemli radyasyon kaynaklarından birisi, bilgisayar monitörleri. Her monitör bir miktar radyasyon yayar, ancak üreticiler monitörleri geliştirirken, karşısında çalışan kişiye radyasyonu en az düzeyde verecek şekilde dizayn ederler. Bu nedenle arka kısımlarındaki radyasyon oranı, ön kısımlarındakinden çok daha fazladır.
 
İşyerlerinde çalışma düzeni nedeniyle monitörler sırt sırta konulduğunda, iki taraftaki çalışan da yüksek radyasyona maruz kalmaktadır. Ofislerde bilgisayar masaları, mümkün olduğunca yan yana yada birbirine bakacak şekilde yerleştirilmeli. Eğer bu mümkün değilse monitör olarak radyasyon yaymayan LCD monitörler tercih edilmeli.
 
Ayrıca dizüstü bilgisayarlar, şarjlı olarak kullanıldığında daha düşük radyasyon oranına sahiptir, bu göz önüne alınmalı. Bilgisayar başında uzun saatler kalınmamalı, 2 saatte bir yarım saat ara verilmeli."
 
Prof. Dr. Seyhan, iş yerlerinde radyasyon oranını azaltmak için alınabilecek diğer önlemleri ise şöyle sıraladı:
 
"Bilgisayar monitörleri gibi radyasyon yayan TV'lerden de en az 2 metre uzakta durulmalı. Kullanılmayan tüm elektrikli cihazları ya kapalı tutulmalı, ya da fişten çıkartılmalı.
 
'Dect' olarak da adlandırılan telsiz telefonlar da radyasyon yayar. Mümkün olduğunca kablolu telefonlar kullanılmalı. Fotokopi makinelerinden en az 50 santimetre uzakta durulmalı."

Zayýflamak için 'light gýda' çözüm deðil

Özellikle yaz aylarında tüketimi artan ve kilo aldırmıyor gibi algılanan 'light ürünler', 'enerjisi azaltılmış gıda' anlamına geliyor. Zayıflamak için yaşa ve cinsiyete göre bilinçli diyet yapılması öneriliyor.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görev yapan Doç. Dr. Murat Sert,  bisküvi ile başlayan 'light gıda' üretiminin reçelden pirince, çikolatadan süt, yoğurt ve ekmeğe kadar her üründe uygulandığını ve tüketicinin bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadığını belirtti.
 
Sert, 'light ürünlerin', 'enerjisi azaltılmış gıda' anlamına geldiğini anlattı:

"'Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği'ne göre, bir ürünün light olabilmesi için, orijinal veya benzeri gıda maddesine göre, enerji değerinin en az yüzde 25 azaltılması gerekiyor. Bir ürünün üzerinde düşük kalorili yazabilmesi için de o ürünün 100 gramında 40 kaloriden az kalori bulunması şartı var."
 
Yapılan araştırmalara göre light ürün pazarının her yıl yüzde 25 büyüdüğünün belirtildiğini vurgulayan Sert, "Bu büyümede, 'light gıdaların' sanki hiç kilo yapmıyor gibi algılanmasının payı çok büyük. Oysa, bir kişi herhangi bir ürünü bir birim tüketiyor, daha sonra bu ürünün light olanını iki birim tüketiyorsa eskisinden daha fazla kalori alıyor demektir" dedi.
 
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de modern çağın önemli sağlık problemlerinden olan şişmanlık ve obezitenin artış gösterdiğine dikkat çeken Sert, "Yapılan araştırmalar, her 5 kadından birinin aşırı kilolu olduğunu ortaya koyuyor. Bu da light ürünlerin kurtarıcı gibi algılanmasına neden oluyor" dedi.
 
Şişmanlık, diyabet ve metabolik hastalıklar

Sert, light gıdaların fazla miktarda düzensiz alınmasının, şişmanlık, diyabet ve çeşitli metabolik hastalıkları kamçıladığını anlattı:
 
"Tıpkı sigara paketlerinde olduğu gibi gıda ürünlerinde de katkı maddeleri ve kalori miktarları okunabilir şekilde yazılmalı. Oysa, günümüzde tüm ürünlerde olduğu gibi light ürünlerin ambalajına baktığınızda karınca duasını andıran yazıları okuyabilmenin ve bu sayede bilinçlenmenin imkanı yok. Bunun yasak savma zihniyetiyle yapıldığı açıkça ortada."
 
Doç. Dr. Sert, zayıflamak için bir uzmandan yardım alınmasını ve yaşa, cinsiyete göre bilinçli diyet yapılmasını önerdi:
 
"Eğer light gıdaların bir faydası olsaydı, bunu ilk çıkaran ülke olan Amerika ve ardından bunu uygulayan diğer ülkeler ve Türkiye'de bugün şişmanlık ve obezite sorunu bu kadar çok konuşulmazdı. Bilinçli bir diyet kilo problemini ortadan kaldırır.
 
Ayrıca, yemek yerken çatal ya da kaşık sürekli elde tutulmamalı masaya bırakılmalı. Bu sayede çiğneme süresi uzadıkça tokluk duygusu oluşumu da kuvvetlenir."

Merck 5 milyar dolar tazminat ödeyecek

ABD'li ilaç üreticisi Merck, yan etkileri yüzünden piyasadan çektiği ağrı kesici hapı Vioxx ile ilgili açılan davalardan vazgeçmeleri karşılığında, binlerce davacıya toplam 4.85 milyar dolar ödemeyi kabul etti.

Şirkete karşı, özellikle romatizma vakalarında ağrı kesici olarak kullanılan Vioxx'ın bazı kullanıcılarda 'kalp krizi ve inmelere' yolaçtığı gerekçesiyle, 47 bin şikayetçiyi temsil eden 26 bin civarında tazminat davası açılmış bulunuyor.
 
Merck avukatları ile açılan davalara bakan dört hakimden üçü arasında varılan uzlaşmanın bağlayıcı olabilmesi için, davacılardan yüzde 85'inin rızasını alması gerekiyor.
 
Merck, yan etkilerinin ortaya çıkması üzerine Vioxx'ı 2004 yılında piyasadan çekmişti.

Dýþ kulak enfeksiyonlarýna dikkat

Yaz aylarının gelmesi ve deniz mevsiminin başlamasıyla yüzücü kulağı denilen dış kulak yolu iltihaplarında artış görülüyor.

Kulak Burun Bogaz Uzmanı Op. Dr. İrfan Aksoy, dış kulak iltihabının zaman zaman çene eklemine ve boğaza bile vuran ağrılar yaptığını, hastanın ağzını açmakta bile zorlandığını söyledi.
 
Duştan veya yüzmeden sonra kulakta kalan suyun başı sağa ve sola sallayarak çıkarılması gerektiğini belirten Opr. Dr. İrfan Aksoy, kulağa koruyucu amaçlı düşük yoğunluklu alkol (yüzde25), mineral yağı damlatılabileceğini söyledi.
 
Duş veya yüzmeden sonra kulağın saç kurutma makinasıyla ılık üfler şekilde belli bir mesafeden kurutulabileceğini de belirten Op. Aksoy, kulak kanalının giriş kısmının pamuklu çubukla aşırıya kaçmadam nazikçe temizlenmesinin de önemli olduğunu vurguladı.
 
Bu tip hastalıklardan korunmak için öncelikli olarak girilmesi sakıncalı görülen sahil ve hijyeni kötü yüzme havuzlarına girilmemesi gerektiğini belirten Op. Aksoy, dış kulak problemi olan kişilerin duşta kulak yoluna sabunlu su veya köpük kaçırmamaya özen göstermesi gerektiğini dile getirdi. 
 
Kulak temizleme çubukları zararlı mı?
  
Op. Dr. İrfan Aksoy, kulak kanalı enfeksiyonlarının oluşmasında kulak temizleyici olarak kullanılan pamuklu çubukların yanlış kullanılmasının önemli etken olduğunu da anlattı:
 
"Genelde kulak kaşıntısını gidermek veya kulak tıkandığında açmak amacıyla abartılı kullanılması bu hastalıkta başlıca etken. Kulak kiri varsa bunu daha da ileri iterek kulağın tıkanmasına ve enfeksiyon oluşması için uygun ortamın oluşmasına neden olur.
 
Kulağın kendini temizleme mekanizmasını ve kulak cildini zedeleyerek bakteri ve mantarların enfeksiyon oluşturmasına karşı olan savunma mekanizmalarını bozar."
 
Yüzücü kulağı nedir?
 
Op. Dr. İrfan Aksoy, yüzme veya banyo sonrası dış kulak yoluna kaçan suyun normal şartlarda dışarı çıktığını, kalan suyun da vücut ısısıyla buharlaşarak kulak kanalının kuru kalması sağladığını belirtti.
 
"Geçici olarak suya maruz kalmak zararsızdır" diyen Aksoy, "yüzücü kulağı  isminden de anlaşılacağı gibi yüzme sporlarıyla uğraşanlarda sık görülen bir dış kulak yolu iltihabıdır. Normal insanlara göre beş kat daha fazla görülür. Bu kadar fazla görünmesi dış kulak yolunun suyla sürekli temas etmesinden dolayı olmaktadır. Yaz aylarında deniz, yüzme havuzu gibi ortamlarda yüzme ve dalma sporlarının yaygın yapılmasıyla normal kişilerde de görülür" dedi.
 
Dış kulak yolunun yapısı nasıl?
 
Op. Dr. İrfan Aksoy, dış kulak hakkında da bilgi verdi:
 
"Dış kulak kanalı düz bir kanal değildir hafif S şeklindedir yaklaşık 3 cm uzunluğundadır kanalın sonunda kulak zarı bulunmaktadır. Kulak kanalı dış ortamdaki seslerin iç kulağa iletilmesinde seslerin güçlendirilmesinde rol oynar.
 
Üçte ikilik dış kısmı daha kalındır burada cilt altında kulak kiri dediğimiz serumeni oluşturan bezler ve kıl  folikulleri(kıl oluşumunu sağlayan yapılar) bulunur.
 
Üçte biri ise kulak zarına yakın olan kısmıdır, daha incedir. Dış kulak yolu ph'sı hafif asidiktir. Bu enfeksiyonların gelişmemesi açısından önemlidir.Kulak kiri dış ortamdan gelen toz ve benzeri yabancı cisimleri zamk gibi tutarak daha içeri gitmesini önler.
 
Kulak kiri ve kulak cildinden dökülen artıklar kulak kanalının kendini temizleme mekanizmasıyla  sürekli olarak dışarı doğru atılırlar."

Ýnmeli hastada erken tedavi önemli

İnmeli hastada erken tedavi hayat kurtarıyor. Beyni besleyen damarlarda tıkanıklık gerçekleştikten sonra ilk 3 saatte damar açılırsa yaşamı tehdit eden durum engellenebiliyor.

Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Talip Asil, inmelerin en sık görülen sebebinin beyni besleyen damarların tıkanması olduğunu belirtti.
 
Asil, çoğunlukla damar tıkanıklığı oluşmasının nedeninin damar sertliği olarak da bilinen ateroskleroz veya ritm düzensizliği olan kalpten bu damarlara pıhtı atılmasıyla gerçekleştiğini söyledi.
 
Asil, beyni besleyen damarın tıkanması nedeniyle beynin bir bölgesinin kansız kaldığını ve kısa bir zaman içinde bu bölgedeki hücrelerin öldüğünü belirtti:
 
"Bu hücrelerin ölmesi beynin bu bölgesinin yaptığı kol ve bacakların hareketi, konuşma gibi bazı fonksiyonların yapılamamasına ve dolayısıyla felçlere sebep olur.
 
Eğer beyni besleyen damarlarda tıkanıklık gerçekleştikten sonra ilk 3 saat içinde damarın açılması mümkün olursa hastada ortaya çıkacak özür daha hafif olur ve hatta yaşamı tehdit eden bir durum engellenebilir."
 
İlk 3 saat içinde verilecek damar açıcı ilaçlarla tıkalı damarın açılmasının mümkün olduğunu anlatan Asil, tedavinin hasta açısından olası sakıncaları konusunda oldukça dikkatli olmak gerektiğini belirtti.
 
Asil, damar açıcı tedavilerin, inme konusunda uzman doktorların denetiminde gelişmiş merkezlerde uygulanması halinde oldukça başarılı sonuçlar alınabildiğini anlattı:
 
"Ancak bu ilaçlar verilmeden önce en azından beyin tomografisi ile beynin görüntülenmesi, bazı kan testlerinin yapılması ve hastanın klinik durumunun iyi değerlendirilmesi gereklidir. Tüm bunlar sonucunda eğer hastanın bu tedaviye uygun olduğu görülürse damar açıcı ilaçlar hastaya uygulanabilir.
 
Tüm bu tedaviler inmeli hastaların daha az özür veya hiç özürsüz iyileşmelerini sağlayabildiği gibi bazı hastaların yaşamlarını dahi kurtarabilir. Ancak bu tedavi sadece inmeden sonraki ilk saatlerde yapılabilmekte ve ne kadar erken yapılırsa hasta için o kadar yararlı olabilmektedir. Maalesef inmeli hastaların ancak çok az bir bölümütedavi edilebilecek zaman aralığında uygun merkezlere ulaşabildiği için bu tedavi yönteminden yararlanabilmektedir."

Kolestrol sigara kadar zararlý

Kalp krizi açısından önde gelen risk faktörlerinden biri olan kolestrol, sigara kadar zararlı.

Be Better Sağlık Merkezi kurucusu Dr. Burak Başarır, kolestrolden korunmanın  yollarını anlattı:

"Kolesterol problemi olan kişilerin sayısı 30'lu yaşlardan itibaren sıklıkla ve artarak gündeme gelmektedir. Medikal yönden ise kolesterol yüksekliği neredeyse sigara ile eşdeğerde tutulmaktadır.

Kolesterol aldığımız besinlerle, genetik faktörlere ve yaşam tarzına bağlıdır. Görüldüğü gibi genetik dışındaki faktörler insanların elindedir.

Kolesterolün sık rastlanan sağlık sorunlarından biri olmasında, giderek artan hazır gıda, fast food ve bisküvi, çikolata, şekerli gıda tüketimi en önemli etkendir."
 
Yüksek lif tüketin!

Kolesterol düzeyini düşürmek için ilaç ve beslenme düzenlemesine ihtiyaç olduğuna değinen Dr. Burak Başarır, "Kolesterol seviyesinin düşürmenin anahtarı yüksek lif tüketmektir" dedi.
 
Dr. Burak Başarır, kolestrolü düşürmek için neler tüketmek gerektiğini anlattı:

"Lif oranı yüksek gıdalar ise entegral ekmek, makarna ve buğday ürünleri, sebze ve meyveler, kuru baklagiller olarak özetlenebilir.

Özellikle baklagiller (mercimek, nohut, kurufasulye, bezelye, barbunya) içindeki bazı maddeler kolesterol karşıtı çalışırlar ve hızla kolesterol seviyesini düşürürler.

Sportif aktivite ve egzersiz iyi kolesterol olarak bilinen HDL'nin yükselmesine yardımcı olarak çok önemli bir rol oynar.

Bayanlarda menapoz sonrası iyi kolesterol hormonal sebeplerle hızla düşmeye başlar ki bu da bayanların kalp krizi riskinin en çok arttığı dönemdir.

Bitkisel ve hayvansal Omega 3 tüketimi kolesterol seviyesinin düşmesine yardımcıdır fakat tek başına yeterli değildir.

Bir başka faktör yemeklerin hazırlanış şeklidir, tercih edilmesi gereken, sadece bitkisel yağların tüketilmesi (özellikle zeytinyağı), kızartmalardan uzak durulması, yemeklere, yağı yemek piştikten sonra eklenmesi, buğulama fırın ve haşlamanın tercih edilmesi olmalıdır.

Tekli (zeytinyağı, badem, ceviz, avokado, fındık) ve çoklu doymamış yağ asitleri(mısır, soya, balık, ayçiçeği) ile doymuş (hayvansal yağlar, süt ve süt ürünleri, çikolata) ve transyağlar (margarin, fast food, bisküvi, şekerleme) tüketimi dışardan alınan kolesterol miktarını kontrol için ana kriteri teşkil etmektedir.
 
Tekli ve çoklu doymamış yağlar kolesterol seviyesini olumlu yönde etkiler. Trans ve doymuş yağlar ise olumsuz etkirler ve kolesterolü yükseltirler. Besinlerdeki gizli kolesterol süt ürünleri, hazır gıdalar ve bisküvi ve türevlerinde saklıdır. Sadece kırmızı eti keserek çözüme ulaşmak mümkün değildir."
 
Kahvaltıda:

Peynir tercihleri her zaman az yağlı olanlardan yana yapılmalıdır. Lor peyniri ve keçi peyniri doğru tercihlerdir.

Şarküteri tutkunu iseniz  vazgeçemiyorsanız, en masumları hindi füme ve rozbif denebilir.

Sucuk, salam, sosis ve benzerlerinden kolesterol sıkınıtınız var ise uzak durmanız gerekir.
 
Balıkçıda:

Deniz ürünleri karides, kalamar, istiridye yoğun kolesterol kaynaklarıdır. Balık tercihi büyük balıklardan ve ızgara olarak yapılmalı.
 
Kebapçıda:

Kebap yerine terbiyeli dana şiş, tavuk şiş, tavuk göğüs ızgara gibi tercihler daha doğrudur. Tavuk derisi de en az kuzu eti kadar sakıncalıdır ve yenmemelidir. Burada gözden kaçanlar genellikle tulum peynir ve süzme yoğurttur.
 
Kafede:

Karışık soslardan özellikle mayonezden sakınmak gerekir. Yağ, balzamik ve limon dışında sos kullanmamanız doğru olacaktır. Yemek tercihlerinde balıklı, tavuklu salatalar en iyi tercihlerdir. Makarna için sebze veya domates sosluları tüketmeniz tavsiye edilir.
 
Kolestrol Diyeti:

Haftada en az 2 öğün baklagil tüketilecek, mümkün is etsiz hazırlanacak.

Her gün 2 porsiyon meyve ve 2 porsiyon sebze türevleri, aralarda 5-10 adet fındık veya ceviz veya badem alınabilir. Çerez, cips ve tatlılardan uzak durulmalı.

Doðum kontrol hapýna dikkat!

İngiltere'de yapılan yeni bir araştırma, doğum kontrol hapının rahim ağzı kanserine yakalanma riskini artırdığını ortaya koydu. İlaç bırakıldığında ise risk azalıyor.

Lancet tıp dergisinde yayımlanan ve 52 bin kadın üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, rahim ağzı kanserine yakalanma riski, doğum kontrol haplarının kullanım süresiyle artıyor.
 
Bu hapları en az 5 yıl kullananlarda, rahim ağzı kanseri riski hiç kullanmayanlara oranla 2 kat artıyor. Ancak hap bırakıldıktan 10 yıl sonra bir kadının bu hastalığa yakalanma riski bu hapı hiç kullanmayanla aynı oluyor.
 
Uzmanlar, doğum kontrol hapı kullanan kadınlara düzenli sağlık kontrolü yaptırmalarını tavsiye ediyor.
 
Uzmanlar, araştırmanın, bir kadının doğum kontrol hapını kullanmayı bırakmasından sonra ne olabileceğini göstermesi açısından önemli olduğuna dikkat çekiyor.
 
Geçmişteki araştırmalar, doğum kontrol hapı kullananlarda meme kanseri riskinin yüksek olduğunu, ancak yumurtalık ve rahim kanseri riskinin düşük olduğunu ortaya koymuştu.

Kolestrol sigara kadar zararlý

Kalp krizi açısından önde gelen risk faktörlerinden biri olan kolestrol, sigara kadar zararlı.

Be Better Sağlık Merkezi kurucusu Dr. Burak Başarır, kolestrolden korunmanın  yollarını anlattı:

"Kolesterol problemi olan kişilerin sayısı 30'lu yaşlardan itibaren sıklıkla ve artarak gündeme gelmektedir. Medikal yönden ise kolesterol yüksekliği neredeyse sigara ile eşdeğerde tutulmaktadır.

Kolesterol aldığımız besinlerle, genetik faktörlere ve yaşam tarzına bağlıdır. Görüldüğü gibi genetik dışındaki faktörler insanların elindedir.

Kolesterolün sık rastlanan sağlık sorunlarından biri olmasında, giderek artan hazır gıda, fast food ve bisküvi, çikolata, şekerli gıda tüketimi en önemli etkendir."
 
Yüksek lif tüketin!

Kolesterol düzeyini düşürmek için ilaç ve beslenme düzenlemesine ihtiyaç olduğuna değinen Dr. Burak Başarır, "Kolesterol seviyesinin düşürmenin anahtarı yüksek lif tüketmektir" dedi.
 
Dr. Burak Başarır, kolestrolü düşürmek için neler tüketmek gerektiğini anlattı:

"Lif oranı yüksek gıdalar ise entegral ekmek, makarna ve buğday ürünleri, sebze ve meyveler, kuru baklagiller olarak özetlenebilir.

Özellikle baklagiller (mercimek, nohut, kurufasulye, bezelye, barbunya) içindeki bazı maddeler kolesterol karşıtı çalışırlar ve hızla kolesterol seviyesini düşürürler.

Sportif aktivite ve egzersiz iyi kolesterol olarak bilinen HDL'nin yükselmesine yardımcı olarak çok önemli bir rol oynar.

Bayanlarda menapoz sonrası iyi kolesterol hormonal sebeplerle hızla düşmeye başlar ki bu da bayanların kalp krizi riskinin en çok arttığı dönemdir.

Bitkisel ve hayvansal Omega 3 tüketimi kolesterol seviyesinin düşmesine yardımcıdır fakat tek başına yeterli değildir.

Bir başka faktör yemeklerin hazırlanış şeklidir, tercih edilmesi gereken, sadece bitkisel yağların tüketilmesi (özellikle zeytinyağı), kızartmalardan uzak durulması, yemeklere, yağı yemek piştikten sonra eklenmesi, buğulama fırın ve haşlamanın tercih edilmesi olmalıdır.

Tekli (zeytinyağı, badem, ceviz, avokado, fındık) ve çoklu doymamış yağ asitleri(mısır, soya, balık, ayçiçeği) ile doymuş (hayvansal yağlar, süt ve süt ürünleri, çikolata) ve transyağlar (margarin, fast food, bisküvi, şekerleme) tüketimi dışardan alınan kolesterol miktarını kontrol için ana kriteri teşkil etmektedir.
 
Tekli ve çoklu doymamış yağlar kolesterol seviyesini olumlu yönde etkiler. Trans ve doymuş yağlar ise olumsuz etkirler ve kolesterolü yükseltirler. Besinlerdeki gizli kolesterol süt ürünleri, hazır gıdalar ve bisküvi ve türevlerinde saklıdır. Sadece kırmızı eti keserek çözüme ulaşmak mümkün değildir."
 
Kahvaltıda:

Peynir tercihleri her zaman az yağlı olanlardan yana yapılmalıdır. Lor peyniri ve keçi peyniri doğru tercihlerdir.

Şarküteri tutkunu iseniz  vazgeçemiyorsanız, en masumları hindi füme ve rozbif denebilir.

Sucuk, salam, sosis ve benzerlerinden kolesterol sıkınıtınız var ise uzak durmanız gerekir.
 
Balıkçıda:

Deniz ürünleri karides, kalamar, istiridye yoğun kolesterol kaynaklarıdır. Balık tercihi büyük balıklardan ve ızgara olarak yapılmalı.
 
Kebapçıda:

Kebap yerine terbiyeli dana şiş, tavuk şiş, tavuk göğüs ızgara gibi tercihler daha doğrudur. Tavuk derisi de en az kuzu eti kadar sakıncalıdır ve yenmemelidir. Burada gözden kaçanlar genellikle tulum peynir ve süzme yoğurttur.
 
Kafede:

Karışık soslardan özellikle mayonezden sakınmak gerekir. Yağ, balzamik ve limon dışında sos kullanmamanız doğru olacaktır. Yemek tercihlerinde balıklı, tavuklu salatalar en iyi tercihlerdir. Makarna için sebze veya domates sosluları tüketmeniz tavsiye edilir.
 
Kolestrol Diyeti:

Haftada en az 2 öğün baklagil tüketilecek, mümkün is etsiz hazırlanacak.

Her gün 2 porsiyon meyve ve 2 porsiyon sebze türevleri, aralarda 5-10 adet fındık veya ceviz veya badem alınabilir. Çerez, cips ve tatlılardan uzak durulmalı.

Diyabet hastasýna 'etkin kontrol' yok

Türkiye'nin de dahil olduğu uluslararası diyabet araştırmasına göre diyabet hastaları tedavi süresince etkin biçimde kontrol edilmiyor. Hastalar için güvenli ve kaliteli yaşam hedefi tutturulamıyor.

Sonuçlar, 5 yıl boyunca Türkiye, Çin, Hindistan gibi gelişmekte olan 28 ülkede yapılan çalışmaya dayanıyor.
 
Dünyada yaklaşık 180 milyon diyabet hastası bulunuyor ve tahminler, hasta sayısının, 2025 yılı itibariyle 300 milyona ulaşacağını öngörüyor.
 
Türkiye'de ise şeker hastalarının sayısı yaklaşık 5 milyon.  Her 100 kişiden 7'si şeker hastası.

Bin 200 hasta izlendi, yaklaşık yüzde 80'inde kan şekeri ortalama değerlerin üzerinde çıktı.

Oysa tedavideki hastalarda kandaki şeker düzeyinin en fazla yüzde 7 olması gerekiyor.
 
İnsülin başlama zamanı gecikiyor

Tedavide insülin çok etkili ve erken insülin tedavisi son derece önemli ancak Türkiye'de insülin başlama zamanı gecikiyor.
 
Cerrahpaşa Tıp Endokrinoloji Öğretim Üyesi Prof. Hasan İlkova, "Diyabetli bir hastayı iyi tedavi etmekse amacınız, fazla zaman ayırmak zorundasınız. Sağlık Bakanlığı mantığıyla diyabetli bir hastaya 5 dakikada birşey yapamazsınız.
Türkiye'de hastaların yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıkları da diabetin kontrolünü güçleştiriyor" dedi.

Zihin saðlýðýna 'betakaroten'

Ispanak, lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler, kavun, şeftali, kayısı gibi meyveler, havuç ve kabakta bol miktarda bulunan 'betakaroten'in en az 15 yıl boyunca alınmasının zihin sağlığını koruyabileceği ortaya çıktı.

Harvard Tıp Fakültesi ve Eğitim Hastanesi'nce yapılan klinik deneyde, A vitamininin yapıtaşı olan ve vücutta A vitamini haline dönüştürülen antioksidan betakaroten'in uzun süreli alınmasının zihin sağlığı için faydalı olduğu sonucuna ulaşıldı.
 
İki grubu inceleyen araştırmacılar, ilk grupta bulunan 4 bin 52 kişinin rasgele seçilen bir kısmına ortalama 18 yıl boyunca, iki günde bir 50 miligram betakaroten, diğer kısmına placebo, ikinci gruptaki bin 904 kişinin yarısına ortalama bir yıl boyunca düzenli olarak 50 miligram betakaroten, diğer yarısına ise placebo verdi.
 
2003'e kadar her yıl sağlık durumları ve betakaroten'i ya da placebo'yu düzenli alıp almadıkları araştırılan her iki gruptaki katılımcılar, 1998-2002'de en az bir kez de telefonla arandı.
 
Uzun vadede betakaroten alanların zihinsel testlerdeki başarılarının, placebo alanlara oranla çok yüksek olduğu ortaya çıkarken, kısa vadeli araştırmaya katılanların bilişsel yeteneklerinde hiçbir farklılık görülmedi.
 
Araştırma, "Archives of Internal Medicine" dergisinde yayımlandı.


Biraz kilolu olmak kötü olmayabilir

ABD'de yapılan bir araştırmada, kilolu olanların kanser ve kalp rahatsızlığından ölme riskinin obez ve zayıf olanlara göre daha düşük olduğu, biraz fazla kilonun bazı hastalıklara karşı koruyucu olabileceği ortaya çıktı.

Binlerce ABD'li hakkındaki hükümet verilerinin analizini yapan Atlanta'daki Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi'nin elde ettiği bulgulara göre, kilolu olmak bazı riskleri de beraberinde getirirken, tehlikeleri, uzmanların düşündüğünden daha az olabilir.
 
2004'ten bu yana ölen 2.3 milyon ABD'linin ölüm nedenleriyle ilgili verileri de inceleyen araştırmacılar, aşırı şişman olmayan ancak kilolu olanların sadece diyabet ve böbrek rahatsızlığından ölüm riskinin yüksek olduğunu, kanser ve kalp rahatsızlığından yüksek ölüm oranına bu grupta rastlanmadığını tespit etti.
 
Obezlerin, kalp, diyabet ve böbrek hastalıkları ile aşırı kiloya bağlı göğüs, bağırsak ve pankreas kanseri gibi bazı rahatsızlıklardan ölüm riskinin epeyce yüksek olduğunu ortaya çıkaran araştırmacılar, biraz kilolu olmanın, tüberküloz, amfizem, zatürre, Alzheimer ve yaralanmalar gibi diğer ölüm nedenlerine karşı da açıkça koruyucu bir etkisinin bulunduğunu belirledi.
 
Araştırmanın başında yer alan Katherine Flegal, başka araştırmaların gösterdiğine göre, fazla kilonun vücudun hastalıklarla savaşması ve iyileşmesi için yaşamsal depo vazifesi gibi bir görevi bulunabileceğini belirterek, "Fazla kilolu olabilirsiniz, ama daha yağsız bir vücut hacminiz, daha kemikli ve kaslı bir yapınız olabilir. Bu da sizin için iyi olabilir" dedi.
 
Araştırma sonuçlarına bazı çevreler karşı çıkarken, Kuzey Carolina Üniversitesi'nden Barry Popkin, araştırmanın, sağlık ve hastalıkla ilgili değil, ölüm hakkında olduğunu, sonuçların ciddiye alınmaması gerektiğini savundu.
 
ABD'de iki yıl önce federal araştırmacılar ilk kez fazla kilodan ölümün abartıldığı sonucuna varmışlardı.
 
ABD'de araştırmacılar, 'fazla kilolu' ile 'obez' arasındaki farkı vücut kütlesi (BMI) endeksine göre belirliyorlar. Buna göre, 25 ila 29.9 BMI fazla kilolu, 30 ve üzeri BMI obez olarak değerlendiriliyor.

Temizlik maddesi içenlerde kanser riski

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, yanlışlıkla sıvı temizlik maddesi içen kişilerin, yemek borusunda yanıklar oluştuğundan ve tedavi uzun sürdüğünden 20-40 yıl sonra yemek borusu kanseriyle karşılaşabildiklerini söyledi.

Yemek borusu yanığı oluşan her 100 çocuktan 4'ünün öldüğünü söyleyen Prof. Dr. Yorulmaz, "Bu maddeler yanlışlıkla içildiğinde yemek borusu yanıklarına neden olabilmektedir. ABD'de yılda 5 bin ile 15 bin kişide böyle yanıklar görülmektedir" dedi.

Hastaların yüzde 75'inin beş yaşından küçük çocuklar ve yarıdan çoğunun erkekler olduğunu belirten Yorulmaz, bu tür yanıklara yol açan temizlik maddelerin başında çamaşır suyu, yağ çözücü, kireç sökücü ve lavabo açıcılar geldiğini söyledi.
 
"Kanser riskini bin kat artırıyor"
 
Yanık sonrası, yemek borusunda kanser gelişme riskinin yanık olmayanlara göre bin kat arttığını ifade eden Prof. Dr. Yorulmaz, gün içinde en tehlikeli zamanın çocuğun oyun için serbest bırakıldığı öğleden sonra ve akşam saatleri olduğunu belirtti.
 
Temizlik maddeleri içildiğinde, yemek borusu, dudaklar, ağız içi, yutak gırtlak ve midede hasar oluşabildiğini bildiren Yorulmaz, temizlik maddesi içen çocukta aniden salya akması, bulantı, kusma, yutma güçlüğü, göğüs ağrısı, hırıltılı solunumun ortaya çıktığını, bu çocukların yaklaşık üçte birinde yutmayı engelleyecek biçimde yemek borusunda darlık meydana geldiğini belirtti.
 
Korunmak için yapılması gerekenler
 
Temizlik maddesi gibi şeyler içmiş olan çocukların asla kusturulmaması ve derhal hastaneye yetiştirilmesi gerektiğini belirten Yorulmaz, "Evde kullanılan temizlik maddeleri kendi orijinal ambalajlarında tutulmalıdır. Açıkta satılan maddeler asla meşrubat ya da su kaplarına konulmamalıdır" dedi.
 
Bu tür maddelerin çocukların erişebileceği yerlerde tutulmaması gerektiğini belirten Yorulmaz, "Kilitli ve çocuklardan uzak bir uygun yerde bulundurulmalı, ambalajları çocuklar tarafından kolay açılmayan türde olmalıdır. Anneler beş yaşından küçük çocukları diğer çocuklarla oynarken göz önünden ayırmamalı" diye konuştu.

"Nargile sigara kadar zararlý olabilir"

Dünya Sağlık Örgütü, nargilenin sigara kadar sağlığı tehdit ediyor olabileceğini, ancak nargile içimi ile ölümler arasında bağlantı olduğu konusunda daha fazla araştırmaya gerek bulunduğunu açıkladı.

Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamasında, "nargile kullanımının, sigara kullanımına karşı güvenli bir alternatif olmadığı", tersine nargile harmanında da akciğer, kalp ve diğer hastalıklara neden olacak maddeler bulunduğu kaydedildi.
 
Sağlık örgütünün "istişare notunda", nargilenin sigaradan daha uzun süre içildiği hatırlatılarak, ilk araştırmalarda nargile içimi ile sigaranın aynı oranda tehlikeli gibi görüldüğü aktarıldı.
 
Ortadoğu, Kuzey Afrika ile Orta ve Güney Asya'da yaygın olarak kullanılan nargile, ABD ve Avrupa'da da özellikle gençler arasında yaygınlaşıyor.

Aðýz kuruluðu diþleri vuruyor

Diş hekimliğinde 'Xerostomia' adı verilen ağız kuruluğu, tedavi edilmediği taktirde ciddi sorunlara yol açabiliyor.

Günlük yaşamda önemsenmeyen sorun diş çürükleri, dişeti iltihaplanmaları ve beslenme bozukluklarına yol açabiliyor.
 
Diş Hekimi Altuğ Serçe, sorunun kaynağını ve çözüm önerilerini anlattı:
 
"Tükürük bezlerinin yetersiz çalışması ağız kuruluğuna (xerostomia) yol açmaktadır. Tükürük miktarındaki yetersizlik dolayısıyla diş yüzeyinde aşırı miktarda gıda ve bakteri plağı birikmesi meydana gelir.
 
Bu da diş çürükleri, dişeti iltihaplanmaları ve beslenme bozukluklarına neden olur. Ayrıca ağız kuruluğu, çiğneme ve yutma güçlüğüne neden olduğu için beslenme bozuklukları da oluşur."
 
Yan etki olarak ortaya çıkıyor
 
Ağız kuruluğu, tansiyon, alerji, antidepresan, ağrı kesici gibi ilaçların kullanımı ile radyoterapi ve kemoterapinin yan etkisi olarak ortaya çıkabiliyor.
 
Kişide devam eden boğaz ağrısı, dilde yanma, sık susama, ağız kokusu, konuşma güçlüğü, protez kullanmada güçlük, tat bozukluğu, dudak ve dudak kenarlarında çatlama gibi belirtilerle ortaya çıkıyor.
 
Tükürük miktarındaki yetersizlik, tükürük yapısında bulunan kalsiyum ve fosfat gibi bazı minerallerin de azalmasına yol açarken, bu minerallerin azlığı diş çürüklerinde artışa neden oluyor. Ağız kuruluğu bu nedenle hafife alınmamalı ve mutlaka bir diş hekimine başvurulmalıdır."
 
Ağız kuruluğunun nedenleri:
 
  • Biyolojik yaşlılık: Etkili bir faktör, tek başına etkili değil.
  • Sistemik hastalıklar: Romatizmal hastalıklar
  • Bağışklık sistemi hasarı (AIDS), Hormonal bozukluklar (Şeker hatalığı), Nörolojik bozukluklar (Parkinson)
  • Çiğneme kabiliyetinin azalması
  • Tükürük bezlerinin cerrahi olarak çıkarılması
  • Radyoterapi (Radyasyon tükürük bezlerinde kalıcı hasar yapar)
  • İlaçlar  (400'ün üstünde ilaç türü ağız kuruluğu yapar: deconjestanlar, diüretikler, tansiyon ilaçları, antidepresanlar, antihistaminikler)
  • Kafein ve alkol tüketimi
       
      Ağız kuruluğu nasıl kontrol altına alınır?
    • Sık sık yudum yudum su içilmeli. Gece yatarken yanında sıvı içecek, su bulundurulmalı
    • Şekersiz sakız çiğnenmeli
    • Sigara, alkol, şekerli yiyeceklerden uzak durulmalı
    • Yaşanılan mekanın nemi ayarlanmalı
    • Gerekirse eczanelerden temin edilebilen yapay tükürük tabletleri kullanılmalı
    • Bakteri plağı kontrol altına alınmalı
    • Floridli diş macunu, jel, gargara kullanılmalı
    • C vitamini kullanılmalı