28 Temmuz 2009 Salı

Avea gençleri 3G ile tanıştıracak

avea-genleri-3g-ile-tantracak.jpg

Üniversite Tanıtım Günlerinin ana sponsoru Avea, gençleri ve teknoloji tutkunlarını, 31 Temmuz'a kadar ( denli, gibi, derece ) Taksim Gezi Parkı'nda 3G teknolojisi ile buluşturacak.

Avea'dan yapılan açıklamada, Avea'nın 30 Temmuz'da uygulanmaya başlanacak 3G teknolojisini tanıtmak için Türkiye genelinde 5 ilde başlattığı ''Hayatın 3G Halleri'' temalı etkinliklerinin kapanışını Taksim Gezi Parkı'nda yapacağı belirtildi.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''İstanbul Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği Üniversite Tanıtım Günlerine ana sponsor olan Avea, Taksim Gezi Parkı'nda dokuz gün süresince ziyaret edilebilecek Hayatın 3G Halleri platformu ile hem öğrencilere hem de teknoloji tutkunlarına her türlü mekanda 3G teknolojisine erişimin nasıl olacağını anlatıyor. 3G'nin getireceği yenilikleri merak edenler, Avea 3G teknolojisini hayatlarında nasıl kullanabileceklerini görme ve deneme fırsatını yakalayacaklar.

Etkinlikler kapsamında Avea, müzik indir, mobilvizyon gibi servislerden görüntülü konuşmaya ve Avea 3G USB Stick ile internete erişmeye kadar Avea;nın 3G;li yeni servisleri hakkında bilgi verecek. Ayrıca, düzenlenecek SMS yarışmalarında 3G ile ilgili sorulara en hızlı cevap ( karşılık, yanıt ) veren katılımcılar sürpriz hediyelerin sahibi olacak.''

AA

Vodafone 3G için ön kayıt almaya başladı

vodafone-3g-iin-n-kayt-almaya-balad.jpg

Vodafone, abonelerinin Vodafone 3G servislerinden yararlanabilmesi için ön kayıt almaya başladı.

Vodafone'dan yapılan açıklamaya göre, 30 Temmuz'da hayata geçecek olan Vodafone 3G servislerinden yararlanmak isteyen Vodafone aboneleri, 3636'ya 3G yazıp ücretsiz bir ( tek, bir kez, yek ) kısa mesaj atarak ön kayıt yaptırma fırsatına sahip ( iye, mevla, malik ) olacaklar.

Ücretsiz bir kısa mesaj ile önkayıt yaptıran Vodafone aboneleri, başka herhangi ( rastgele ) ek ( lahika, zeyil, devam ) işleme gerek kalmadan 30 Temmuz günü Vodafone 3G dünyasıyla erkenden tanışacak.

Abonelerin, Vodafone 3G servislerinden yararlanabilmesi için 3G uyumlu cep telefonlarının olması gerekiyor.

Kullanıcıların, telefonlarının 3G uyumlu olup olmadığını anlamaları için telefon menüsünden şebeke seçimlerini kontrol ( yoklama, denetleme, kontrolör ) etmeleri veya internetten cep telefonu üreticisinin web sitesine başvurarak telefon özelliklerine bakmaları gerekiyor.

AA

4.6 milyon abone numarayı taşıdı

46-milyon-abone-numaray-tad.jpg

Türkiye'de numara taşıma uygulamasından sonra 8,5 ayda 5 milyon 500 bin abone GSM operatörünü değiştirmek için başvurdu. Bunlardan faal olan 4 milyon 600 bini başka bir operatöre geçti. Bu rakam 67,5 milyon abone bulunan Türkiye'de her 100 aboneden 8'inin numarasını taşıdığı anlamına geliyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, Avrupa Birliği ülkelerinde 5 senede ortaya çıkan taşıma rakamına Türkiye'nin 8,5 ayda eriştiğini söyledi. Numara taşımada cep telefonu operatörleri Turkcell, Avea ve Vodafone arasındaki ucuz konuşturma yarışı etkili oldu. Bir hafta sonra cep telefonundan görüntülü konuşma, televizyon izleme dönemi 3G'nin devreye girmesiyle numara taşımada hareketliliğin sürmesi bekleniyor. Numara taşımanın hız kesmeden sürdüğünü ifade eden BTK Başkanı Acarer, "Avrupa'da şu ana kadar toplam değiştirilen abone ( sürdürümcü ) sayısı zaten yüzde 8. Avrupa Birliği'nin yaklaşık 3-4 senede hatta 5 senede geldikleri noktaya biz 8,5 ayda geldik. Aynı hızla devam ediyoruz. Bu oran ( tenasüp, büyüklük, orantı ) yüzde 10'u bulur." dedi.

21 Temmuz 2009 tarihi itibarıyla operatörünü değiştirmek için müracaat eden abone sayısının 5,5 milyonu geçtiğini kaydeden Acarer, aktif olarak ( namına ) operatörünü değiştiren kişinin ise 4,6 milyondan fazla olduğunu dile getirdi. Müracaat edenle numarasını değiştiren arasındaki yüzde 15'lik farkı ise Acarer, abonelerin verdiği bilgi noksanlığına bağladı. Sürekli operatör değiştiren 'yüzer gezer abone' oranının yüzde 2 civarında seyrettiğini belirten Acarer, bu sayının 67,5 milyon abone içinde 110 bin kişiye denk ( tay, yatak, denktaş ) düştüğünü açıkladı. Bu tür numara taşımanın 3 operatörü de mağdur ettiğini, abonelerin borçlu fatura bırakıp diğerine geçtiğini söyleyen Acarer, yüzer gezer abonelere sınırlamalar getirdiklerini vurguladı. Acarer, "Operatörlerle görüşüldü, numarasını bir kez değiştiren 3 ay içinde diğer operatöre geçemeyecek. Uygun olmayan geçişlerin önüne geçeceğiz." şeklinde konuştu.

2007 yılında 98 milyar dakika olan sabit ve mobil görüşme trafiğinin 2008'de 103 milyar dakikaya çıktığını vurgulayan Başkan, bu yüzde 5'lik artışın düşük bir düzeyi ifade ettiğini söyledi. Yapılan indirimler sayesinde bu sene görüşme trafiğinin 150 milyar dakikaya çıkacağını tahmin eden Başkan Acarer, konuşma sürelerinde yüzde 50'ye yakın artış yaşanmasını beklediklerini kaydetti.
 

Görüntülü konuşturan saat

grntl-konuturan-saat.jpg
Türkiye' nin renkli televizyonlarla tanıştığı 1980'lerde tanınan Kara Şimşek dizisindeki görüntülü konuşmayı sağlayan cep ( çökertme ) telefonu 3N (3'üncü Nesil 3G) Turkcell'in 3N teknolojisi ile hayal olmaktan çıkıyor. Sabah gazetesinden Timur Sırt'ın haberine göre, Turkcell 3G tanıtım toplantılarında tanıtılan ürünlerden biri olan LG GD910 telefonu Ağustos ortasında Turkcell iletişim merkezlerinde 1999 TL'ye satışa sunulacak. Telefon görüntülü telefon özelliğini taşırken hızlı interneti ve elektronik postaları kol saatine taşıyor.

DÜNYA İLE AYNI ANDA

3N uyumlu saat telefon görüntülü konuşma dışında dijital müzik çalar, mesaj, e-posta ( elektronik posta ) için de kullanılıyor. Saat telefonun içinden kulaklıkla beraber satışa sunuluyor. Saatin sağ yanında bulunan mönü ve açma kapama tuşları dışında dokunmatik ekranından aramalar yapılıyor. Deri kol saati telefon diğerlerine göre oldukça hafif ( rahat, yeğni, hoppa ) ve ince. Ancak telefon ekranı işlem yapmak için biraz ( azıcık, beş on, berenarı ) küçük. 1999 TL'lik fiyatına rağmen farklı görünmek isteyenler tarafından ilgi görmesi bekleniyor.

Kahramanların rüyası gerçek oluyor
KARA Şimşek dizisinin kahramanı David Hasselhoff'un arabası Kit'i çağırırken saat telefon aynı zamanda görüntülü konuşma için de kullanılıyordu. Saat telefon sadece Kara Şimşek değil, çizgi kahraman DickTracy, James Bond gibi filmlerde de kahramanların dikkat çeken araçlarından biriydi. Şimdi bütün senaryolar 3N ile gerçek oluyor.

Telefonların uyumlu ( mevzun, ahenkli ) olması gerekiyor
GÖRÜNTÜLÜ mobil konuşma için kullandığınız telefonun 3N uyumlu olması ve ön yüzünde kamera bulunması gerekiyor. iPhone 3G telefonu 3N uyumlu olmasına rağmen ön yüzünde kamera olmadığı için kullanılamıyor. Kullandığınız telefonun 3N uyumlu olup olmadığını anlamak için cep telefonu mönüsünden şebeke seçimi yaptığınızda 3G şebeke seçimi yapılması gerekiyor. Görüntülü mobil telefon görüşmesi farklı operatörler arasında da yapılabilecek. Yurtdışında eğer bulunduğunuz ülkedeki operatörün altyapısı destekliyorsa görüntülü konuşma yapılabilecek. Yalnız yurtdışında kullandığınız şebekenin kendi ( zat, öz ) operatörünüzle uluslararası dolaşım (roaming) anlaşması olması gerekiyor.

Elektrik havadan gelecek

elektrik-havadan-gelecek.jpg

Kablosuz iletişimin yaygınlaşmasının ardından, dünya artık kablosuz şarj dönemine de hazırlanıyor.

Yeni geliştirilen bir sistem sayesinde çok kısa süre sonra bilgisayarlar, cep ( çökertme ) telefonları ve televizyonlar prize ihtiyaç duymadan hem kullanılabilecek hem de şarj edilebilecek. Fizik dünyasında yeni bir devrin başlangıcı olarak ( namına ) kabul edilen bu teknoloji, ABD’den WiTricity firması tarafından geliştirildi. Elektriği kablosuz olarak havadan ileten bu teknoloji, boşta duran bir ( yalnız, tek, benzer ) ampülün yanmasını sağlarken bilgisayarın da durmadan çalışmasına imkan veriyor.

Piller ortadan kalkacak

Bu teknolojinin yaygın hale gelmesinin ardından kilometrelerce uzunluğundaki kabloların artık ortadan kalkacağını söyleyen uzmanlar, yılda 40 milyon adet üretilen şarj edilebilir pil döneminin ise kapanacağını söylüyorlar. Enerjinin manyetik dalgalarla yayıldığı için herhangi bir tehlikesi olmadığına dikkat çeken uzmanlar, teknolojinin Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Marin Soljacic’in eseri olduğunu belirtiyorlar. Şarjı biten cep telefonunun uyarı sesi nedeniyle üç gece üst üste uykusundan uyanarak buna bir ( ancak, yalnız, benzer ) çözüm bulma yoluna gittiğini belirten Soljacic, belirli bir frekansta uygun resonansın gönderilmesiyle devrime imza atmayı başarmış.

İnsana zararı yok

Biri evin merkezi elektrik akımına bağlanan, diğeri de elektronik cihaza bağlanan iki sargı bobini birbirleri arasında elektromanyetik akım alışverişi yapıyor. Bu sayede havadan elektrik akımı iletilmiş oluyor. İnsan vücudu üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi bulunmadığı belirtilen bu sistemin şimdilik bazı dezavantajları da bulunuyor. Duvardaki bir prize takılan küçük bobin, en fazla 2 metre uzaklıktaki bir televizyona elektrik gönderebiliyor ancak bu mesafenin önümüzdeki dönemde 30 metreye kadar çıkarılabileceği ifade ediliyor.

Bill Gates Facebook'tan çıktı

bill-gates-facebooktan-kt.jpg


Geçtiğimiz yıl dünyanın en zengin ( kibar, servet sahibi, ensesi kalın ) üçüncü insanı olan Microsoft’un kurcusu Bill Gates, çok fazla kişinin kendisi ile arkadaş olmak istediğini belirterek Facebook profilini kapattığını söyledi.


Yeni Delhi’de katıldığı bir hayır organizasyonunda konuşan Gates, “Facebook’u denedim. Ancak 10 bin kişi benimle arkadaş olmak isteyince bu işten vazgeçtim” dedi. Gelen ekleme taleplerini tek tek ( nazar boncuğu, uslu, hareketsiz ) değerlendirmeye kalktığını ve daha sonra her defasında kendi kendine ‘Acaba bunu tanıyor muyum?’ diye sormaya başlayınca işin altından kalkamayacağını anladığını ifade eden Gates, teknolojiyle ilişkisinin de sanıldığının aksine ( tersine, bilakis ) çok iyi olmadığını söyledi.

Cep telefonu ile mesaj yazma konusunda pek başarılı olmadığını dile getiren Gates, “24 saat teknoloji ile yaşayan bir insan değilim. Çok okurum ve okumamın önemli bir kısmını da kesinlikle bilgisayar üzerinden yapmıyorum” dedi. Her evde ve her masada bir bilgisayar olmasının halen hayellerini süslediğini söyleyen Gates, “Ancak dikkatli ( tetik, titiz ) olmazsak bu teknolojik aletler bizim zamanımızı harcar” diye konuştu. Hükümet tarafından verilen Gandhi Barış Ödülünü almak üzere Hindistan’a giden Gates, eşinin adını taşılan Melinda Gates Yardım Vakfı’nın çocuk felci ve AIDS ile mücadele için yaklaşık 1 milyar dolarlık yardım yaptığı belirtiliyor. 2007 yılında Facebook’un yüzde 1.6’sını alan Microsoft, bu pay için 240 milyon dolar vermişti. Bu da ( bile, dahi ) yüzdelik dilime bakıldığında Facebook’un 15 milyar dolar değerinde olduğunu ortaya çıkarıyor.

Explorer tekeli bitiyor

Bu arada, Avrupalı kullanıcıların Microsoft ve internet tarayıcısı Explorer ile ilgili uzun zamandır süren tartışması sona erdi. Bilgisayarlarında standart olarak sadece Internet Explorer tarayıcısını sunan ve kullanıcılara başka bir seçenek bırakmayan Microsoft, böylece alternatif programların tercih edilebilmesinin önünü açtı. Bu karardan oldukça memnun olan diğer rakipler de, artık piyasada daha başarılı olabileceklerini söylüyorlar.

Microsoft’un değeri 19 milyar dolar düştü

Geçen cuma günü New York Borsası’nda işlem gören hisseleri yüzde 8 gerileyen Microsoft’un değeri de buna bağlı olarak 19 milyar dolarlık erime yaşadı. Wall Street’te teknoloji firmalarının krizdeki kötü gidişatı atlattığı raporlarına rağmen, ocak ayından bu yana hisselerinde yaşanan en büyük günlük düşüş Microsoft’un üçüncü çeyrekteki hedeflerinin de ortadan kalkmasına neden oldu.  Microsoft’un tüm iş birimlerinde zayıflık gösterdiğine dikkat ( özen, uyanıklık, nazarıitibar ) çeken analistler, beklenen yeni Windows işletim sisteminin tanıtılmasıyla yeniden büyüme trendinin beklendiğini belirtiyorlar. Microsoft’un yeni işletim sistemi ‘Windows 7’ çıkana kadar
insanların bilgisayar almayacağı, bu yüzden şirketin  bilgisayar satışında düşüş bekleniyor.
 

18 gerilla öldürüldü

18-gerilla-ldrld.jpg

Ordudan yapılan açıklamada, güneydeki ormanlık vilayet Meta'da, Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri'nin (FARC) ''Mono Jojoy'' olarak ( namına ) bilinen 45 yaşındaki lideri Jorge Briceno'yu yakalama operasyonları kapsamında düzenlenen saldırıda militanların öldürüldüğü kaydedildi.

Kolombiya askerlerinin, Briceno'nun saklandığı tahmin edilen FARC kamplarına yönelik saldırılarını son zamanlarda artırdıkları belirtiliyor.

Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe, ilk kez göreve geldiği 2002 yılından sonra ABD'nin de desteğiyle, kokain satarak faaliyetlerini sürdürdüğü bildirilen FARC'a karşı operasyonlarına hız vermişti. Yandaşlarının anayasayı değiştirerek yeniden seçilmesinin yolunu açmalarını durumunda gelecek yıl yapılacak devlet başkanlığı seçiminde Uribe'nin 3. kez aday olabileceği konuşuluyor.

AA


Başbakan'ı koltuğundan edecek kaset!

babakan-koltuundan-edecek-kaset.jpgAylardır hakkında çıkan seks skandalları, eskort kızlarla aşk iddialarının deviremediği İtalya Başbakanı Berlusconi’yi, bu kez yine bir eskort kızla konuşurken kaydedilen kaset devirecek gibi ( kabil, üzere, kabilinden ) görünüyor. Berlusconi Patrizia adlı kadına, “Villam’da M.Ö 300 yılından kalma Fenike mezarları buldum” diyor. Ancak Senyor’un bunu yetkililere bildirmediği ortaya çıktı. İtalyan yasalarına göre arkeolojik kalıntıları saklamak veya ( yahut ) kendi çıkarı için kullanmak ağır suç sayılıyor. Berlusconi’nin başı bu kasetler nedeniyle ( dolayısıyla, hasebiyle, yüz ) İtalyan arkeoloji ( kazı bilimi ) kurumu ve Kültür Bakanlığı’yla derde girecek gibi görünüyor. Başbakan ile geçen 4 Kasım gecesini birlikte ( bile, baş başa, omuz omuza ) geçirdiğini söyleyen 36 yaşındaki Patrizia D’Addario tarafından doldurulan ve L’Espresso dergisi tarafından “Sex and Silvio” başlığıyla yayınlanan ses kaydında, Berlusconi “Bizim aile hep böyle iyi ve uzun sevişir” diyor.

En büyük kalıntılardan

Sardunya’daki villası hakkında ise, “Orada her şey var. Hatta geçenlerde, bahçede 30 kadar da M.Ö. 300’den kalma Fenike mezarı bulduk” diye konuşuyor. İtalyan yasalarına göre, bir evin ( habbe, lüp ) veya arsanın sahibi, kendi sınırları içinde bulduğu arkeolojik kalıntıları yetkililere bildirmek zorunda. Mezarlardan haberi olmadığını açıklayan Sardunya Müzesi, doğruysa bunların çıkarılan en ( işaret, genişlik, arz ) büyük kalıntılardan olacağını belirtti.

Irak'ın kuzeyindeki seçimler sona erdi

irakn-kuzeyindeki-seimler-sona-erdi.jpg

Seçimin ardından Erbil International Otel'de düzenlenen basın toplantısında ilk olarak, bölgesel yönetimin içişleri yetkilisi Kerim Sincari, gösterdikleri yoğun çabadan dolayı bütün güvenlik birimlerine ve bu birimlere yardımcı olan halka teşekkür etti. Sincari, seçimler sırasında kayda değer bir olay olmadığını belirterek, ''Bu bizim için çok büyük bir mutluluk. Gurur verici bir olaydı'' dedi.

Ardından söz alan Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Fereç Haydari, seçimin şeffaf ve sorunsuz bir biçimde geçtiğini ve toplam katılım oranının çok yüksek olduğunu söyledi. Haydari, ''Bugün 2.5 milyon seçmen vardı. Ufak tefek aksaklıklar yaşadık, bunlar da ( dahi, bile ) sistematik ( dizgesel, sistemli ) aksaklıklardı. Örneğin kimi yerlerde seçim 15 dakika gecikmeyle başladı, bu da doğaldır'' dedi. Kayda değer büyük ihlaller olmadığını vurgulayan Haydari, katılım oranlarının Erbil'de yüzde 97, Süleymaniye'de yüzde 94.5, Duhak'ta yüzde 84, Bağdat'ta ise yüzde 15 civarında olduğunu açıkladı. Genel katılımın yüzde 74 dolayında olduğunu belirten Haydari, ''Bu çok büyük bir rakamdır'' diye konuştu.

Haydari, seçimde oy kullanma süresinin neden 1 saat uzatıldığıyla ilgili soruya ise, ''Seçim, zamanlaması itibariyle çok sıcak bir döneme rast geldi. Öğle saatlerinde özellikle yaşlıların oy kullanma oranı zayıftı. Saat 16.00'dan sonra seçime katılımın arttığı görülünce, insanlar rahat oy kullansın diye süreyi uzatmayı uygun gördük'' yanıtını verdi.

Değişim listesi ve muhalif listelerden yakınmalar geldiği biçimindeki soru karşılık ise Haydari, şu ana dek kendilerine resmi hiçbir şikayet ulaşmadığını, resmi bir şikayet gelmesi durumunda bunu değerlendireceklerini ve gereğini yapacaklarını kaydetti.

Haydari, seçime müdahale eden bir seçim görevlisinin ise sandık başından uzaklaştırıldığını söyledi, ancak ( bir, gücün, sade ) ayrıntı vermedi.

Daha önce, basın toplantısında seçimlerin gayriresmi sonuçlarının açıklanacağı duyurulmuştu, ancak ( yalnızca, fakat, dar ) uzak bölgelerden oy sayım sonuçları gelmediği için sonuçların ilerleyen günlerde açıklanacağı bidirildi.

AA


77 yaşında cinsiyet değiştirdi!

77-yanda-cinsiyet-deitirdi.jpgAmerikalı Richard Ramsey, 77 yaşında cinsiyet değiştirerek kadın oldu.

ABD’nin Philadelphia kentinde yaşayan Vietnam gazisi Charles Ramsey, dünyanın cinsiyet ( seks, cinslik, eşey ) değiştirme operasyonu geçiren en ( arz, işaret, genişlik ) yaşlı insanı oldu. 13 yaşından beri kendisini kadın olarak ( namına ) hissettiğini ancak ailesinin ve çevresinin baskısı ile hislerini hep içine attığını söyleyen Charles, 20 bin dolara mal olan bir operasyonla, 77 yaşında cinsiyetini değiştirdi. 20 yıl orduda astsubay ( gedikli ) rütbesi ile görev yapan ve iki ( dü ) kez ( misil, kat, defa ) evlenen adam, Rene ismini aldı. “Hayatımın kışında kendim ile birkez daha tanıştım” diye ( niteleyerek, diyerek, sanarak ) konuşan Rene, “Ölmeden önce tek ( birlik, vahit, yalnızca ) isteğim buydu” dedi. Rene’nin hiçbir sağlık problemi olmadığını söyleyen doktorları, yaşının ameliyat için az da olsa risk taşığını ancak hastanın bu riski kabul ettiğini söyledi.

Sarkozy hastaneye kaldırıldı

sarkozy-hastaneye-kaldrld.jpgFransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin spor yaparken rahatsızlandığı ve hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndan yapılan açıklamada, Sarkozy'nin spor yaparken rahatsızlandığı ve doktorunun kısa sürede müdahale ettiği ve kendisine ek ( ulama, ilave, ilişik ) testler yapıldığı belirtildi.

AA

Nijerya'da çatışma

nijeryada-atma.jpgNijerya'nın kuzeyindeki Bauchi kenti yakınlarındaki bir ( bir kez, sadece, aynı ) polis merkezine saldırı girişiminde bulunan ( kâin, mevcut ) Taliban yanlısı bir grupla polis arasında bugün çıkan çatışmada 42 kişinin öldüğü bildirildi.

Bauchi kentindeki hastane ( sayrılarevi, şifahane ) kaynakları, hastaneye toplam 42 cesedin getirildiğini, bu kişilerin, güvenlik güçleriyle Taliban üyeleri arasında çıkan çatışmada ölenler olduğunu belirtti.

Bu arada olay yerinde ( reva, mesabesinde, isabetli ) bulunan yerel ( domestik, mevzii, yöresel ) bir ( bir kez, benzer, sadece ) muhabir, ölü sayısının otuz civarında olduğunu söyledi.

AA

Ahmedinejad iki bakanı görevden aldı

ahmedinejad-iki-bakan-grevden-ald.jpgİran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın istihbarat ve kültür bakanlarını görevden aldığı bildirildi.

Yarı resmi Mehr haber ( sava, bilgi, sav ) ajansı, adını vermediği bir ( yek, sadece, eş ) kaynağa dayanarak, iki bakanın Ahmedinejad ile, Esfendiyar Rahim Meşayi'yi cumhurbaşkanı birinci ( bir numara ) yardımcısı olarak atamasıyla ilgili tartıştığını kaydetti.

Ajans, bugün görevden alınan bakanların Kültür ve İslam Bakanı Muhammed Hüseyin Sefer Herendi ve İstihbarat Bakanı Muhsini Ejei olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanlığı makamından bir yetkili, yalnızca istihbarat bakanının görevden alındığını teyit ( gerçekleme, doğrulama ) etti.

Dünürü olan Meşayi'yi atamasını, kendi destekçilerinden gelen ( mevrut ) sert eleştirilere rağmen savunan Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Dini Lider Ali Hamaney'in isteği üzerine dünürünü bu görevden almıştı.

AA

"Avrupa'da kabadayılık sökmez"

avrupada-kabadaylk-skmez.jpgYunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, Elefterotipia gazetesine verdiği beyanatta, Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

Bakan Bakoyanni, Türkiye'nin Avrupalılaşma yolunda zor ve ağır bir dönem geçirdiğini anladığını, aynı zamanda ülkedeki siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelerin güç olduğunu da kabul ettiğini ifade etti. Yunan Bakan, "Tüm bunları anlayışla karşılıyorum. Sayın Erdoğan'ın çabalarını da ( dahi, bile ) anlıyorum. Ancak kabadayılık Avrupa'da işlemez. Bunu, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini destekleyen bir ülkenin dışişleri bakanı olarak ( namına ) söylüyorum. Türkiye anlaşmaları uygulamak ( yürütmek, tatbik etmek, infaz etmek ) zorundadır. Türkiye, Aralık ayında tüm AB ülkeleri tarafından denetlenecektir" dedi.

Bakoyanni, Kıbrıs Rum kesiminin, Türkiye ve KKTC tarafından tepkiyle karşılanan Akdeniz'de petrol arama çalışmalarına da değindi. Yunan Dışişleri Bakanı, "bağımsız bir ülke olarak Kıbrıs Cumhuriyeti"nin uluslararası kanunlara göre denizde petrol arama ( kontrol, taharri ) ve bu kapsamda deniz hukuku çerçevesinde çalışmalar yapma hakkı olduğunu savundu.

Açıklamasının sonunda Bakoyanni, resmi bir ziyaret için Türkiye'den davet aldığını, en uygun ( mütenasip, elverişli, şayan ) zamanda Türkiye'yi ziyaret edeceğini söyledi.

İHA

Barzani yeniden kazandı

barzani-yeniden-kazand.jpgIrak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başkanı ve bölgesel parlamentonun üyelerinin belirleneceği seçimlerin gayri ( gayrı ) resmi sonuçları açıklandı.

Bu sonuçlara göre, bölgesel yönetimin yetkilisi Neçirvan Barzani yeniden ( yine, gene, tekrar ) seçildi. Barzani, oyların yüzde 70.02'sini aldı. Kuzey Iraklılar bu haberi havaya ateş açarak kutladı.

Resmi sonuçların başkent Bağdat'ta bugün düzenlenecek basın toplantısıyla duyurulması bekleniyor.

Bu seçimler, parlamentonun 111 sandalyesinin yanı sıra bölge başkanının ilk kez halkın oyuyla belirlenmesi açısından önem taşıyor.

AA

Türkler BM'yi 'hack'ledi

trkler-bmyi-hackledi.jpg Dünyanın ilk siber savunma ordusu olarak bilinen ve bu zamana kadar hacklediği siteler ile adından sıkça söz ettiren Türk internet korsanları Ayyıldız Tim üyeleri, BM'nin Çin'de Uygur Türklerine yapılan katliama sessiz kalmasından dolayı tepki ( aksülamel, reaksiyon ) göstererek, BM'nin resmi internet sitesi içerisinde yer alan Ermenistan uzantısını çökertti.
Çin'de Uygur Türklerine yapılan katliam sonrası, Çin'den yayın yapan ( fail, karşılayıcı, yaratıcı ) internet sitelerini çökerterek Türk-Çin sanal savaşın başlamasına neden ( sebep, niye, niçin ) olan Ayyıldız Tim üyeleri, BM'nin Uygur Türklerine yapılan katliama sessiz kalmasını protesto ( gıcırtı, ihtarname ) ederek, BM'nin resmi internet ( genel ağ ) sitesi içerisinde yer ( önem, belde, bucak ) alan Ermenistan uzantısını çökertti. BM'nin Ermenistan uzantısını ele geçiren Türk internet ( genel ağ ) korsanları, site içerisine Uygur Türklerine yapılan katliamın yer aldığı fotoğrafları koyarak, "Adı Birleşmiş Milletler olan
katliam ve ölümleri izlemekten başka bir işe yaramayan yaratıklar, Çin'de 196 Uygur idam edilirken yine izlediniz. Sizin röntgencilikten başka ne ( neden, nasıl, hangi ) işiniz var bunu öğrenmek istedik. Neden Uygur Türkleri için sesiniz çıkmıyor. Yoksa koca BM, Çin'den mi korkuyor? Biz Ayyıldız Tim olarak onlarla sanal ( mevhum, farazi, tahminî ) savaşımızı sonuna kadar sürdüreceğiz" diyerek ( diye ) bilgi notu bıraktı.
Ayyıldız Tim üyeleri tarafından yapılan açıklamada, BM'nin resmi internet sitesi içerisinde yer alan ( meydan, saha, vadi ) ülke uzantılarının tamamının çökertileceği bildirildi.

İHA

SABAH BELGEYLE VURDU, DOĞAN SAVUNMADA

sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg

Sabah Gazetesi Aydın Doğan'ı belgeli haberle vurdu, Doğan Hürriyet ile savunmaya geçti.

Sabah Gazetesi, Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'ın da ilk kez bir haberin arkasında durduğu köşe yazılarıyla Aydın Doğan'ın kağıt dosyasını açtı. Sabah'ın dün SPK raporuna dayandırarak belgeleriyle ortaya koyduğu haberin ardından Doğan savunmada.. Hürriyet Gazetesi'nde sürmanşetin  yanısıra Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün köşesi de Sabah'a yanıta ayrıldı.  

İşte Sabah'ın haberleri ve Doğan'ın savunması:

SABAH SPK RAPORUNU YAZDI: 36.5 milyon lira haksız kazanç!

SPK, Doğan Grubu'nun "vergi cennetleri"nde kurduğu tabela şirketler üzerinden kağıt ithalatı yaparak nasıl haksız kazanç sağladığını
gözler önüne serdi: Doğan Grubu, yüksek kârla gazete kâğıdı ithal ederek Hürriyet ve Milliyet'in küçük ortaklarını on yılda 36,5 milyon lira zarara uğrattı

50 bin sayfalık dev dosya
SPK, Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı'na Aydın Doğan, İmre Barmanbek, Hanzade Vasfiye Doğan Boyner ve Ali Rıza Temuroğlu hakkında
suç duyurusunda bulunmuştu. Üsküdar Savcılığı, yetkisizlik kararıyla dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi.
Dosyayı Savcı Sadi Yoldaş inceliyor.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 'haksız çıkar sağlama' gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunduğu Doğan Grubu'nun
"usulsüz ithalat dosyası"na ilişkin raporunu hazırladı. SPK Denetleme Dairesi'nin yedi yıllık uzun bir araştırma sonucunda hazırladığı
rapor, Doğan Grubu'nun yurtdışındaki belirli tabela şirketleri üzerinden kâğıt ithalatı yaparak Hürriyet ve Milliyet'in (Doğan Yayıncılık)
küçük ortaklarını nasıl zarara uğrattığını ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor. SPK'nın tespitlerine göre, Doğan Grubu, 2008 itibariyle
yüzde 39,79'u halka açık olan Hürriyet ile 2007 yılı sonu itibariyle yüzde 41,39'u halka arz edilmiş olan Milliyet'i, Sermaye Piyasası
Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil eden kâğıt ithalatı yöntemleriyle faiz hariç 36 milyon 500 bin lira zarara uğrattı.
Rapora göre, Hürriyet ve Milliyet'in küçük yatırımcılarının hanesine zarar olarak yazılan bu tutar, Doğan Dış Ticaret'in baskı makineleri
de ithal ettiği göz önüne alındığında daha da büyüyor. SPK Denetleme Dairesi uzmanı Özkan Tekneci ve uzman yardımcısı Beyamil Öztürk
tarafından hazırlanan 14 Ekim 2008 tarihli rapora göre, borsada işlem gören Hürriyet ve Milliyet, 1997 ile 2007 yılları arasında zincirleme
olarak on ayrı tabela şirketi üzerinden ithalat yaptı. Bu şirketler, İngiltere Ticaret ve Sanayi Bakanlığı'nın da doğruladığı üzere nihai
olarak Aydın Doğan tarafından yönlendirilen şirketlerdi. SPK'nın tespitlerine göre on yıl boyunca herhangi bir personeli ve müştemilatı
olmaksızın sadece tabela şirketi olarak faaliyet göstererek kâğıt ihtilatı yapan firmalar şunlar: Falcon Purchasing Services Limited,
Falcon Enterprises Limited, Falcon Enterprises Holding Limited, Eurozone Trading Limited, Sortal Trading Company Limited, Shawcliff
Trading Limited, Clarity S.A., Fairworld International Limited, Born Investment S.A., Born Investment Holding Company S.A.

BİR MİLYAR LİRALIK KÂĞIT İTHALİ
Doğan Dış Ticaret (DDT), üretici firmadan doğrudan ürün alabileceği halde ticari hilelerle yurtdışındaki bu şirketleri devreye sokarak
Hürriyet ve Milliyet'in büyük ortağı Aydın Doğan'a haksız kazanç sağlarken, küçük ortakları zarara uğrattı. SPK Denetleme Dairesi'nin
raporunda 2000-2003 döneminde sadece bir tabela şirketinin kazancının 11 milyon 930 bin 834 dolar ve 395 bin 772 euro olarak yer aldığı,
dolayısıyla Hürriyet ve Milliyet'in bu tutar oranında zarara uğratıldığı tespit edildi. Rapora göre, 1997-2007 arasındaki on yıllık süreçte
Doğan ailesinin kontrolündeki tüm tabela şirketlerine gazete kâğıdı ithalatı için diye faiz ( getiri, ürem, repo ) hariç 36 milyon 499 bin 665 lira aktarıldı.
Raporda gazete kâğıdının yanı sıra baskı malzemesi de ithal edildiği için haksız kazancın daha fazla olduğu tespitine yer verildi. Raporun
değerlendirme bölümünde DDT'nin, 1997-2007 yılları arasında Hürriyet ve Milliyet için toplam ( yekûn, mecmu ) 888 milyon 856 bin 246 TL'lik kâğıt ithal
ettiği kaydedildi. Bu bölümde ayrıca DDT'nin 92 milyon 239 bin 183 TL'lik baskı malzemesi ithal ettiği de belirtildi.

KÜÇÜK ORTAĞA KAZIK; YÜZDE 30!
SPK Denetleme Dairesi, elde ettiği verilere dayanarak gazete kâğıdı satış fiyatlarına Doğan Grubu lehine dolar bazında yüzde 5,15; euro
bazında ise yüzde 5,86 kâr konulduğunu belirledi. Raporda "Sortal veya Shawcliff, gazete kâğıdını üretici firmanın satış fiyatları üzerine
parti başına yüzde 30'lara varan oranlarda kâr marjı ekleyerek DDT'ye fatura etmektedir" denildi. SPK raporunda, küçük ortakların nasıl
zarara uğratıldığı şu ifadelerle anlatıldı: "Hürriyet ve Milliyet'in gazete kâğıdı ve baskı malzemeleri alımlarında DDT ve Doğan ailesinin
sahibi olduğu/kontrolü altında bulundurduğu ikinci, hatta üçüncü bir şirketin araya konulması halka açık şirketler olan Hürriyet ve
Milliyet'in hâkim ortakları olan Doğan ailesinin ekonomik yararına, ancak yönetimde yer almayan küçük ortakların zararına işleyen bir
yönetim biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır." SPK Dairesi'ne göre, zaten Doğan'ın kurduğu yurtdışı şirketlerin İstanbul'a gönderilen
gazete kâğıtlarını belirli bir kâr marjı ile DDT'ye fatura etmekten başka bir fonksiyonu bulunmuyor.

AYDIN DOĞAN'A SUÇ DUYURUSU
SPK Denetleme Dairesi'nin incelemesi tamamlandıktan sonra Kurul, Mayıs ayında Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'na Aydın Doğan, İmre Barmanbek,
Hanzade Vasfiye Doğan Boyner ve Ali Rıza Temuroğlu hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı, yetkisizlik gerekçesiyle
dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Ekleriyle birlikte yaklaşık elli bin sayfalık dosya şimdi Savcı Sadi Yoldaş tarafından
inceleniyor.

İşte Doğan'ın tabela şirketleri

sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Falcon Purchasing Services Limited: Merkezi Londra'da bulunan şirket, İngiliz vergi sistemine tabi olarak faaliyet gösteriyor.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Eurozone Trading Limited: Malta'da kurulu gözüken bir tabela şirketi. Ancak faaliyetini İrlanda'dan yürütüyor. Doğan Dış Ticaret'in en sık kâğıt ithal ettiği şirketlerden biri.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Sortal Trading Company Limited: Vergi cenneti olarak bilinen Jersey Adaları'nda kurulu. DDT'nin gözde ithalatçı tabela şirketlerinden.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Shawcliff Trading Limited: İngiliz Virgin Adaları'nda kurulu bir aile şirketi.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Falcon Enterprises Limited: Malta'da kurulu bir şirket. Kurucu ortağı yüzde 45 hisse ile Aydın Doğan.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Falcon Enterprises Holding Limited: Bu şirket de Malta merkezli olarak faaliyet gösteriyor. Kurucuları arasında Aydın Doğan da yer alıyor.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Clarity S.A.: Pek fazla ticari faaliyeti bulunmuyor. Lüksemburg'da kurulu.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Fairworld International Limited: Doğan ailesinin sonradan kurduğu tabela şirketlerinden biri.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Born Investment S.A.: Lüksemburg'da kurulu. Yöneticileri arasında Aydın Doğan da yer alıyor.
sabah-belgeyle-vurdu-doan-savunmada.jpg Born Investment Holding Company S.A: Yöneticileri arasında yine Aydın Doğan'ın da yer aldığı Lüksemburg'da kurulu bir şirket.

Tabela şirketler vergi cenneti adalarda

SPK'nın, Aydın Doğan, kızı Hanzade Doğan Boyner ve 2 profesyonel yöneticisi hakkında 7 yıla kadar hapis istemiyle dava açılması için savcılığa başvurmasının yankıları sürerken, yeni detaylar da netleşiyor. Doğan Grubu'nun, küçük yatırımcıyı zarara uğratan ithalatlar için kullandığı yurtdışındaki tabela şirketlerinin Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) kara listesinde yer alan adalarda kurulduğu tespit edildi. SABAH'ın elde ettiği dosyaya göre, Doğan ailesinin sahibi olduğu Sortal ve Shawcliff'in merkezi, İngiliz Virgin Adaları ve Jersey Adaları'nda bulunuyor. Tıpkı Maldiv ve Şeysel Adaları gibi "vergi cenneti" olaraki bilinen bu adalarda kurulan şirketler vergi kaçırmak için de kullanılıyor. SPK, Doğan Grubu'nun, Sortal ve Shawcliff'ten farklı olarak İngiliz vergi sistemine tabi olan Londra merkezli bir aracı şirketinin bulunduğunu tespit etmiş. Falcon Purchasing Services Limited adlı bu şirketin yetkilileri Doğan Holding'le doğrudan ilişkili isimler: İmre Barmanbek, Şener Mustaoğlu ve Hanzade Vasfiye Doğan Boyner.

SIR ADAM: SIRRI TOPÇU..
Bu yetkililerden İmre Barmanbek, Doğan Grubu'nun mali operasyonlarından sorumlu isimlerinin başında geliyor. Barmanbek'e 1998 içinde offshore şirketlerden Eurozone tarafından 200 bin dolar tutarında ödeme yapılmış. 2000-2007 döneminde Hanzade Vasfiye Doğan Boyner'e ise ücret/prim mahiyetinde 668 bin sterlin ödenmiş. Yaşar Begümhan Doğan Faralyalı'ya ise 2005-2007 döneminde yapılmış 97 bin 246 sterlinlik bir ödeme bulunuyor. Şener Mustaoğlu da 1997-2007 arasında 959 bin 232 sterlin almış. Bütün bu ödemeler küçük yatırımcıların zarara uğratılmasına neden olan tabela şirketi gelirlerinden yapılıyor.

GİZLİ ORTAK AYDIN DOĞAN
Sermaye Piyasası Kurulu'na göre Falcon'un mali işlerini yürüten isim Sırrı Topçu... İngiltere Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, SPK'ya gönderdiği 4 Haziran 2003 tarihli yazıda Falcon'un nihai olarak Aydın Doğan tarafından kontrol edildiğini bildirdi. Falcon ile Doğan Holding'in Londra'daki adresleri de aynı. Doğan Holding'in doğrudan yönlendirdiği hemen bütün şirketlerde adı göze çarpan İmre Barmanbek on yıl süreyle Hürriyet'in yönetim kurulu üyeliğini yürüttü. Barmanbek, 29 Mayıs 2008'de -yurtdışındaki tabela şirketlerine de ortak olduğunun anlaşılmasından sonra- bu görevinden ayrıldı.

ARACI ŞİRKET FALCON…
SPK'nın tespitlerine göre Doğan Holding, "vergi cenneti"nde kurulu Sortal ve Shawcliff'le ilişkisini doğrudan değil, Falcon üzerinden sağlıyor. Sortal ve Shawcliff, Falcon'a ait telefon ve faks numaralarını kullanıyor. SPK raporunda yer alan bütün bu bilgiler, yurtdışında kurulu şirketlerin, tabela şirketleri olduğunun kanıtı. Bu tabela şirketlerinden Clarity S.A.'nın sermayesi 14 milyon, Falcon Investment Holding Company'nin 35 milyon ve Eurozone'un da 25 milyon dolar olarak belirlendi.

FAALİYETLERE PERDE
SPK raporuna göre yurtdışındaki şirketlerin faaliyetleri, Aydın Doğan'ın kontrolünde olan kimi şirketler tarafından perdeleniyor. Eurozone'un nihai tüzel kişi ortağı Falcon... Bu şirket, Sortal ve Shawcliff'ten farklı olarak İngiltere'de kurulu olduğu için vergiye tabi. Doğan Holding'de görev yapan İmre Barmanbek, Ali Rıza Temuroğlu ve Hanzade Vasfiye Doğan Boyner, tıpkı Falcon'un olduğu gibi Eurozone'un da yönetim kurulu üyesi olarak görünüyorlar. Eurozone'un 1997 ticari kârı 4 milyon 545 bin 344 dolar. Bu tutar, 1998'de 2 katından fazla artmış ve 11 milyon 193 bin 662 dolar kâr elde etmiş.

TÜSİAD BAŞKANI DA ORTAK
Yine Falcon ve Eurozone gibi Doğan Holding yöneticilerinin ortağı olduğu şirketlerden biri de Clarity S.A. Bu şirket; şimdi TÜSİAD Başkanı olan Arzuhan Doğan Yalçındağ (Aydın Doğan'ın kızı), Sema Işıl Doğan (Aydın Doğan'ın eşi), Vuslat Doğan Sabancı (Aydın Doğan'ın kızı), Hanzade Vasfiye Doğan (Aydın Doğan'ın kızı) ve Yaşar Begümhan Doğan Faralyalı (Aydın Doğan'ın kızı) tarafından 23 Nisan 1999'da kurulmuş. Şirketin kuruluş sermayesi 14 milyon dolar.

"ŞÜPHEYE YER YOK"
SPK raporunda bütün şirketler için, "DDT'nin gazete kâğıdı ve baskı malzemesi alımları gerçekleştirdiği şirketler şüpheye yer bırakmayacak şekilde Doğan ailesinin sahibi olduğu/kontrolü altında bulundurduğu şirketlerdir" deniliyor. Zaten şirketlerin ortaklık yapıları da bu tespiti doğrular nitelikte.

Abdurrahman Şimşek-Sabah 

HÜRRİYET SAVUNMADA: 

Bir süredir bazı gazetelerde Doğan Grubu aleyhine sürdürülen iftira kampanyası, Sabah Gazetesi’nin dünkü sayısında “Doğan’ın büyük oyunu” başlığı ile tekrarlandı. Haziran ayında hem savcılık, hem de üst mahkeme bu konuda “Kovuşturmaya gerek yok” kararı verdiği halde, bu kararlar hiçe
sayılarak aynı iftiralar yeniden gündeme getirildi.


Gazete 10 ay önce Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından hazırlanan bir rapora dayanarak, kâğıt ithalatında haksız kazanç elde edildiği iddiasıyla
Doğan Grubu yöneticileri hakkında 7 yıl hapis istemi ile savcılığa başvuruda bulunulduğunu iddia etti. Oysa, Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı
8 Haziran 2009’da “Güveni kötüye kullanma” suçu oluşmadığından, kovuşturma yapılmasına gerek olmadığı kararı verdi. Ayrıca konu 26 Haziran
2009’da Kadıköy Birinci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sonuçlandırıldı ve “Doğan Grubu yöneticileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığı”
yolunda karar alındı.

VARAN  1

Savcılık ‘gerek yok’ kararı verdi

BU kampanya, 2008’de bazı gazetelerde yayınlanan haberlerle başladı. Sermaye Piyasası Kurulu bunları ihbar kabul ederek, Üsküdar Cumhuriyet
Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başvuruyu inceleyen Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı 8 Haziran 2009’da “Güveni Kötüye Kullanma suçuna
yönelik isnatta suçun yasal unsurları oluşmadığından tüm şüpheliler hakkında “KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA” karar verdi.  Yani Doğan Grubu yöneticileri hakkında bir işlem yapılmasına gerek yoktur diyerek, takipsizlik kararı aldı.

VARAN  2

Ağır ceza da ‘gerek yok’ dedi

ANCAK SPK bu karara itiraz etti. İtiraz  üzerine Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi konuyu ele aldı. Mahkeme 26 Haziran 2009 günü  SPK’nın  itirazı reddetti. Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığının “Doğan Grubu yöneticileri hakkında kovuşturmaya yer yoktur” kararı kesinleşti. Böylece bir ay içinde hem savcılık, hem ağır ceza mahkemesi aynı yönde 2 karar aldı ve Doğan Grubu’nun kağıt ithalatı üzerinden haksız kazanç elde ettiği iddialarını geçersiz kıldı.

VARAN  3

SPK’nın yeni bir girişimi olmadı

ORTADA kesinleşmiş bir mahkeme kararı varken, SPK’nın bu konu ile ilişkin yeni bir inceleme veya soruşturma yaptığına dair ne bir açıklaması ne de Doğan Grubu’na tebligatı oldu. Yani ortada SPK’nın yeni bir girişimi yoktu.

VARAN  4

Maliye: İddia doğru değil

Doğan Grubu hakkındaki bu iftiralar 2001’de Uzan Grubu’na ait olan Star Gazetesi tarafından başlatıldı. Doğan Grubu’nun halka açık şirketlerinin ithal ettiği kâğıdı pahalıya mal ederek küçük yatırımcıyı zarara uğrattığı iddia edildi.  O günlerde resmi ithalat belgeleri ile, Doğan Grubu gazetelerinin aldığı kâğıdın fiyatının öteki gazetelerden, bu arada Star Gazetesi’ninkinden de ucuz olduğu ispatlanmıştı. Ancak Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu bu yayınları ihbar kabul ederek bir inceleme başlattı. İnceleme sonunda düzenlenen raporda “Doğan Grubu’nun yüksek bedelle gazete kağıdı, magazin kâğıdı ve baskı malzemeleri ithalatı yaptığı iddiasının yerinde olmadığı” sonucuna varıldı.

VARAN  5

Mahkeme kararı: Yayınlar iftira

Doğan Grubu bu iftirayı atan Uzan’lara karşı Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkemece atanan bilirkişiler her iki grubun kâğıt maliyetlerini karşılaştırdı. Bunun sonucunda bir rapor düzenledi. Raporda “Doğan Grubu’nun kağıt maliyetlerinin Star Gazetesi’nden daha düşük olduğu saptanmıştır” denildi. Mahkeme de şu gerekçeli kararı aldı: “Bilirkişilerin yapmış oldukları inceleme sonucuna göre ileri sürülen itham ve iddiaların gerçekle ilgisinin bulunmadığı, haber değerinin olmadığı anlaşılmıştır. Ancak basın alanında yer alan her iki kuruluşun olayın geçtiği günlerde birbirleriyle sürtüşme içine girdikleri, bunun doğurduğu şahsi kin ve garez ile hareket eden davalı tarafın (Uzan Grubu’nun) davacıyı (Aydın Doğan’ı) piyasada yıpratmak, onu kamuoyunda küçük düşürmek amacıyla davaya konu haberleri yaptığı sonucuna varılmıştır.”
Söz konusu karar Yargıtay tarafından da onaylanarak kesinleşti.

Şirketlerin hepsi yasal ve izinli

Doğan Grubu’nun yurt dışındaki şirketleri, Hazine Müsteşarlığı’nın bilgi ve izni dahilinde kurulmuş olup, tamamen yasaldır. Hepsi de bulundukları ülkelerin mevzuatına uygun uluslararası ticaret yapmaktadır. Yurt ışı şirketlerinin  elde ettikleri kârlar Türkiye’de beyan edilerek vergileri ödenmiştir. Ayrıca Doğan Grubu dışında bir çok şirket de aynı yöntemlerle ithalat yapmaktadır.

Sabah iftiraya devam ediyor

SABAH Gazetesi’nde dün birinci sayfadan yayınlanan “Aydın Doğan’a ağır suçlama” başlıklı haberde, Haberde, Doğan Grubu’nun ithal ettiği kâğıdı yurt dışındaki şirketleri üzerinden geçirerek fiyatını yükseltiği ve küçük yatırımcıyı 36.5 milyon lira zarara uğrattığı iddiaları yer aldı.

Sırrı Topçu 10 yıldır bizimle çalışıyor

SABAH Gazetesi’nin yazı dizisinde Sırrı Topçu adlı kişiden sanki kanunsuz işlere karışmış bir “Sır adam” olarak söz edilmektedir. Topçu, sır adam değildir. Kendisi 10 yıldan fazla süredir  grubumuzun İngiltere’de kurulu Falcon Purchasing Services Ltd. şirketinde görev yapan dürüst bir çalışanımızdır.

ERDAL ŞAFAK'TAN DOĞAN'IN YANITINA YANIT: RAPOR GÜNCEL, DOSYA SAVCININ ÖNÜNDE


Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) son derece kapsamlı raporuna dayanan "Aydın Doğan'ın kâğıt dosyası" başlıklı dizimize Doğan Yayın Holding dün üç sayfalık yanıt gönderdi.
Avukat Erem Turgut Yücel imzalı cevapta şöyle deniyor:
1- Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı, "Güveni kötüye kullanma suçuna yönelik isnatta suçun yasal unsurları oluşmadığından tüm şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına" karar verdi.
SPK'nın bu karara yaptığı itiraz Kadıköy 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce 26 Haziran 2009 tarih ve 2009/602 sayılı kararıyla reddedildi.
2- Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı konunun Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet yönünden incelenmesi için dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesine karar verdi. Başsavcılık, SPK'nın "Görevi kötüye kullanma" suçunda ısrar etmesi ve Sermaye Piyasası Kanunu'nun 47'nci maddesinde sayılan suçlara dayalı bir başvuruda bulunmaması nedeniyle soruşturma açılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle dosyayı Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'na iade etti.
3- Haberde yer verilen SPK inceleme raporu, suç duyurusuna esas alınan ilk rapordur. Oysa Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı ilk inceleme raporunu yetersiz görerek yeniden inceleme yapılmasını istedi, bunun üstüne düzenlenen 6 Nisan 2009 tarihli raporda haberinize esas alınan 14 Ekim 2008 tarihli ilk inceleme raporundaki tespit ve iddiaların çoğunun yanlış olduğu yine SPK tarafından ikrar edildi.

Dosya kapatıldı mı?
Şimdi Doğan Yayın Holding'in bu cevaplarını üçüncü maddeden başlayarak yanıtlayalım:
 Haberimiz SPK'nın 14 Ekim 2008 tarihli raporuna değil, 6 Mayıs 2009 tarihli yenilenmiş raporuna dayanıyor. İlk rapor, SPK denetçilerinin Doğan Grubu'nun off shore şirketlerinin güncel muhasebe kayıtlarına ulaşamamaları nedeniyle eksikti. Daha sonra Virgine ve Jersey adaları yetkililerinin yardımlarıyla bu kayıtlar elde edilince rapor yenilendi ve kâğıt ithalatının paravan şirketler üstünden yürütülmesinin mali boyutlarına ilişkin son veriler belirlenebildi. Biz de haberimizi bu yeni bilgi ve verilere dayalı rapora dayandırdık, dayandırmaya devam ediyoruz.
 Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "Güveni kötüye kullanma suçuna yönelik isnatta suçun yasal unsurları oluşmadığından tüm şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığı" yolunda karar verdiği doğru. SPK'nın bu karara yaptığı itirazın Kadıköy 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce reddedildiği de doğru. Ancak dosyanın kapandığı yanlış. Halen 2009/37610 soruşturma numarasıyla "UYAP Sistemi"ne göre Ekonomik Suçlar Savcısı Sadi Yoldaş tarafından inceleniyor. Yoldaş, 15 Temmuz'da SPK Başkanlığı'na gönderdiği yazıyla, bazı konularda ek araştırma talep etti. Savcılığın dosyayı üç ay içinde sonuçlandırarak karara varması bekleniyor.

Vergi incelemesi
 Ayrıca yine aynı iddialarla ilgili olarak Maliye denetim elemanlarınca vergi kaybı açısından yapılan incelemeler tamamlandı, raporun yazım aşaması bitmek üzere.
Bir başka deyişle, iddialar hem SPK, hem de Maliye tarafından soruşturuldu. Bunu da en iyi, aylar boyunca Maliye gelirler kontrolörlerini ağırlayan Hürriyet ve Milliyet yönetimleri biliyor.
Özetlersek; habere konu olan SPK raporu güncel. Soruşturmayla ilgili gelişmeler güncel.
Gerek SPK, gerekse Maliye soruşturmalarının sonuçlarıyla ilgili en güncel haberleri de vereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın...

ERTUĞRUL ÖZKÖK SAVUNMADA:

 BİR insan o manşeti atarken, bir sayfa yöneticisi o sayfayı yaparken eli hiç mi titremez?

"Yukardan gelen emir" bu kadar mı demiri keser?


Bu insanların gözünde suçsuzluğumuzu ispat etmek için gidip daha kaç mahkemeden beraat kararı, takipsizlik kararı almalıyız?

Bu insanların gözünde aklanmak için ille de Mahkeme-i Kübra’ya mı gitmeliyiz.

İnsaf yahu.

* * *

Dün Sabah Gazetesi’ni açıyoruz.

Birinci sayfada manşetten bir haber:

"Aydın Doğan’a ağır suçlama".

Neymiş suçlama:

"SPK, Aydın Doğan, kızı Hanzade Doğan Boyner ve iki profesyonel yöneticisi hakkında 7 yıla kadar hapis istemi ile dava açılması için savcılığa başvurdu."

Adam ya farkında değil, ya düşmanlık vicdanını delikli peynire çevirmiş.

Biraz baksa, biraz vicdanı müsaade etse şu durumu görecek.

SPK bu başvuruyu yapmış.

Başvurunun üzerinden aylar geçmiş.

SPK’nın başvurduğu Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı eski deyişle "Takipsizlik", yeni deyişle "Kovuşturmama" kararı vermiş.

İş orada da bitmemiş.

SPK bu defa Kadıköy Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etmiş.

Ağır Ceza da bu itirazı değerlendirmiş.

İtirazı reddetmiş.

Yani o da eski deyişle "Takipsizlik", yeni deyişle "Kovuşturmama" kararı vermiş.

Hem savcı, hem mahkeme dava açmaya bile gerek görmüyor.

Ama gazete bir türlü tatmin olmuyor.

Söyle arkadaş, daha nereye gidip kendimizi savunalım.

* * *

Bu ne biçim iştir anlamıyorum.

2001 yılında Uzanların gazetesi pis bir iftira atıyor.

Atıyor ve leke orada kalıyor.

Neymiş, biz gazete káğıdını dışardaki şirketimiz aracılığıyla ithal ediyormuşuz ve bunu yüksek fiyatla gazetelerimize satıyormuşuz.

Bu yolla küçük yatırımcıyı mağdur ediyormuşuz.

Devletin resmi káğıtlarını, ithalat belgelerini, konşimentolarını alıyoruz, suratlarına çarpıyoruz.

Bizim káğıt fiyatımız, iftirayı atan gazeteninkinden bile ucuz.

O yetmiyor, mahkemeye veriyoruz. Mahkeme iftiracıyı mahkûm ediyor, bizi haklı görüyor.

O yetmiyor Maliye Bakanlığı olayı inceliyor ve "Bu işte yanlış bir şey yok" diyor.

Pekii rahatlayabiliyor muyuz?

Nerdeee...

Bazıları ne mahkemeyi ipliyor, ne de ispata bakıyor.

Tek mahkeme, onun vicdanı, pardon vicdansızlığı.

Ya da yüksek bir yerden tak diye emir geliyor, o da şak diye düğmeye yeniden basıyor.

* * *

Bir kere daha aynı iftiralar.

Aynı teraneler.

Üstelik "Küçük yatırımcı mağdur ediliyor" diye avaz avaz bağıran kim?

Logosundaki "Sabah" ismiyle binlerce küçük değil, küçücük yatırımcıyı mahvetmiş, hayatını kaydırmış ve elini kolunu sallayarak gitmiş gazete.

Kader. Yolumuz yine mahkemeye.

Bu defa da dava açmaya bile gerek görmüyor.

Gelin görün ki, arkadaşın vicdan muhasebesi nakıs.

Bilanço çökmüş.

Otuz tane mahkeme kararı getirsen onun gözünde aklanman mümkün değil.

Kafaya koymuş bir kere.

Ben karayı çalarım, al eline deterjanı her gün temizlenmeye uğraş.

* * *

Değerli okurlarımız.

Hayatımız oradan buradan gelen böyle iftiralara cevap hazırlamak, mahkemelerde kendimizi savunmak, Prometheus gibi her gün paramparça edilmeye çalışılan ciğerimizi tamir etmekle geçiyor.

Ve bu arkadaşlar utanmadan bir de bizlere demokrasi dersi vermeye çalışıyorlar.

Onların işine gelen kararı veren mahkeme iyi, iftira attıkları insanların hakkını, hukukunu koruyan mahkeme adil değil.

İnsaf edin, insaf.

Daha hangi mahkemede hakkımızı, paramparça edilen hukukumuzu arayalım ve sizin gözünüzde aklanalım.

Emin olun, bir gün bu yaptıklarınızdan utanacaksınız.


 


Murat İde ART'nin yayın yönetmeni oldu

murat-de-artnin-yayn-ynetmeni-oldu.jpgMerkezini İstanbul'a taşıyacak ve yeni ( henüz, cedit, dünkü ) programlarıyla atağa kalkmaya hazırlanan ART Televizyonu, kanalın başına Murat İde'yi getirdi.

Medyatava

"Usta" yazara ağır tavsiyeler

usta-yazara-ar-tavsiyeler.jpg

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan Pazartesi günkü köşesinde "Bir köşe yazarı adayına tüyolar" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ahmet Hakan yazısında isim kullanmadı ancak mesajlarının adresinin HABERTURK.COM yazarı Pelin Batu olduğu belliydi.

"Çaylak" yazar Pelin Batu HABERTURK.COM'daki köşesinde Ahmet Hakan'ı fena benzetti. Ahmet Hakan'ın tüyo ve göndermelerine yanıt veren Batu, kaleminin kıvraklığı ve mantığı ile "usta" yazarları aratmadı.

VİDEO İÇİN TIKLAYIN

AHMET HAKAN

Bir köşe yazarı adayına tüyolar

* “Önüme gelene bin tekme” dersen... “Çarşı karışsın, dikkat çekeyim” dersen... Sırf çakma olsun diye çakarsan... “Çakma polemikçi” olur çıkarsın... Polemiğin raconu şudur: Çakman gereken zamanda çakacak, susman gereken ( müstelzim ) zamanda ise susacaksın... Bunun ayarını ve kıvamını ise izan ve irfanınla ancak sen belirleyebilirsin...

* İsimler üzerinden gitmekte yarar var... Bazen insan, anlatmak istediklerini, başkalarının üzerinden çok daha iyi anlatabilir...

* İmalı göndermelerle, arkadan dolanmalarla, karartmalar uygulayarak yazdığın yazılar sadece “şahsa gönderilmiş mektup” ( name, varakpare, betik ) konumundadır. Açık ol...

* Kibar, anlamaya çalışan, iyi niyetli bir polemik yazısı, bin tane kuramsal yazıdan çok daha büyük etki yaratır. O etkinin peşinden koş.

* İyi bir köşe yazarı, kime yazdığını bilen kişidir. Öyle yazılar yazmalısın ki, bakkal da okuduğunda tat ( dilsiz, zevk, kâm ) almalı, profesör de...

* Basit yazmak, anlaşılır olmak, kısa cümleler kurmak, senin entelektüel seviyene halel getirmez. Unutma: Karışık yazanın kafası karışıktır.

* Konuların rengarenk olsun... “Magazin” yaz ama magazinin diline teslim olma... “Politika” yaz ama sıkıcı olma... “Mekan” yaz ama ( amma, yalnız, fakat ) mekan goygoyculuğu yapma... “İnsan hikayesi” yaz ama yazdığın hikayeye hepimizi meftun et... “Popüler kültür” yaz ama tepeden bakarak... Önemli olan ne yazdığın değil, nasıl yazdığındır.

* Özeleştiri yap, yanıldığını kabul et, burnundan kıl aldır, samimi ol, “ben” demekten korkma, nefretini haykır, sevgini belli et...

* Köşe yazarlığı sanatsal yaratıcılık işi değildir... Kutsal bir iş yapmıyorsun... Dolayısıyla dikkat çekmekten korkma... Unutma ki: Hepimiz hayvanat bahçesinde en fazla dikkat çekmeyi başaran maymunluğa talibiz... “Ben asla maymunluk yapmam” diyeceksen hemen ( çabucak, sadece, yemeden içmeden ) uza buralardan...

* Köşe yazmak, bir çerçeveleme işidir... Binlerce konudan birini al ve sadece ona odaklan... Unutma: Bir sürü şey söylemek yerine tek ( yek, bir numara, vahit ) bir şey söylersen daha iyi anlaşılırsın...

* Yazının bir mimarisi vardır, bir formatı vardır... Şöyle ilk bakıldığında güzel görünen, kolay okunan bir format, bir mimari yaratmalısın... Yani “benim içim güzel” dememelisin, dış görünüşe de önem vermelisin...

PELİN BATU

Çaylak bir yazardan "Ustalara"

1) Bir insan her konuda mı “usta” olur? Maşallah bizim “ustalarımız”
siyaset olsun, tiyatro, futbol, müzik, ekonomi, sinema, edebiyat, şarap olsun her
konuya hakim olduklarını düşündükleri için her konuda aynı “eksperlik
edasıyla” ahkam keser.

Çaylak der ki: Bilmediğiniz konulara dalmayınız, kasım kasım
kasılmayınız, birçok insana yutturabilirsiniz ama bilenlerin nezdinde de
gülünç oluverirsiniz.

2) Yalakalarınız sizi pohpohlayacaktır, otel/cafe sahipleri size şampanyalar
akıtacaktır. Siz siz olun, çıplak kral konumuna düşmeyin.

Çaylak der ki: İllüzyon içinde yaşamak güzel olabilir, ama çevrenizde en
azından bir dürüst eleştirmen bulundurunuz. Unutmayın, kendinize aşık olmak
körleştirici olabilir.

3) Çakma konusuna gelince... Polemik sanatının zarif hatlarında yürüyenler,
bunun ne denli esprili, düşündürücü, tebessüm ettirici bir şey olduğunu
bilir. Ah ne zevklidir ince-polemikler...Heyhat, ülkemizde “polemik”
denilince, neden “bir küsüp bir barışan kaygan bir grup arasındaki
danışıklı dövüş ve çamur atma” akla geliyor dersiniz? Çirkef ve ucuz
polemik kolaydır, pembe dizi kıvamında pek de kolay tüketilir. Unutmayın ki bu
dizi-polemik silsilesi en çok sizi ve sizlerin küçük dünyasını
ilgilendiriyor. 

Çaylak der ki: Herkes Nazım Hikmet ve Peyami Safa olmayabilir...Herkes arada
ayarı da kaçırabilir. Buyrunuz, birbirinizle didişmeye devam ediniz.
Ama bunu yaparken biraz daha zerafet, biraz daha kısa ve acısız olabilir
misiniz? Bir de, hepiniz aynı anda polemiğe girişmeseniz, malum, dizinin
başını kaçırınca, arkasından gelen yapıştırmaların hiç bir anlamı
kalmıyor.
 
4) Anlıyoruz, işinizi yapıyorsunuz. Sizden her gün dahiyane bir makale beklemek
haksızlık. Belki bu kadar sık, ve her gazetede çok yer kaplayarak kalem
sallamasaydınız, daha iyi şeyler yazardınız. Daha az yazamaz mısınız?

Çaylak der ki: Patronlarınızı ikna ediniz, sizi bu kadar çok
çalıştırmasınlar. Sizi biraz da özleyelim.

5) Eğer mahlas kullanıyorsanız, dikkatli yazınız, itina gösteriniz. Diğer
yazılarınızda sürekli kullandığınız dili, 007 kimliğinizdeki dilden
ayrınınız. Böylelikle nurtopu gibi bir yazarımız daha doğmuş olur, bilenler
için de hoş bir oyuna dönüşebilir.

Çaylak der ki: Boş zamanlarınızda daha az çetecilik oynayıp daha ( henüz, elan ) çok “Emile
Ajar/Romain Gary, Kemal Tahir/Bedri Eser, Aziz Nesin/Bahri Filefil arasındaki
farkı bulunuz” oyununu oynayınız. 

6) Bütün ülkemizin sorunu “içine kapanma.” Kendi açısından başka bir
açıya bakmaya  yeltenmeyen toplumlarda elbette ki devekuşları olacaktır. Bu
problemi ustalarımızın konu seçimleri ve yaklaşımlarında da görüyoruz.
Zahmet edip dünyada insanlar neler yapıyor diye bakarsanız bizleri de
aydınlatmış olursunuz.

Çaylak der ki: Lisan öğreneniniz ya da iyi çevirilerden yararlanınız.
Dünyada neler olup bitiyor diye takip ederseniz, hem konularınız zenginleşir ve
belki “formüllü” yazılarınızın tekdüzeliği kırılır. Ne olup, ne
olamadığımızı görmek için iyi örneklere bakmak öğretici olabilir.

7)Son olarak, lütfen lütfen lütfen “Aşk Doktoru” rolünü oynamaktan
vazgeçiniz. Kadın/Erkek konulu yazılarınız, duygusallıkla örülmüş
“aşk” “aldatma” “yalnızlık” temalı felsefelerinizi romanlarınıza,
şiirlerinize, sevgililerinize saklayınız.

Çaylak der ki: Pek tabii arada bir duygu akıtması, “paylaşan samimi
insan” taktiğini kullanılması lazım. Okuyucularınız bunu seviyor, öyle
değil mi? Siz sadece dozajınızı iyi ayarlayınız, bizleri şeker komasına
sokmayınız.   



Medyada tarihi buluşma!

medyada-tarihi-buluma.jpgVodafone’un Türkiye CEO’su Serpil Timuray’ın dün 3-G tanıtımı için gazetelerin genel yayın yönetmenlerini boğazda bir tekne gezintisinde bir araya getirdiği toplantının gündemi, haberleşme teknolojisindeki baş döndürücü gelişmelerle sınırlı kalmadı

Bu tekne ( havza ) gezintisi, Fethullah Gülen hareketinin yayın organı Zaman ile basında Atatürkçülüğün kuvvetli sesi Cumhuriyet arasında tarihi bir temasa da sahne oldu.
Serpil Timuray’ın yaptığı organizasyonun sonunda, gazete genel yayın yönetmenlerinin Vodafone’un 3G teknolojisi üzerinden cep telefonuyla görüntülü bir şekilde gazetelerinin sabah haber toplantılarına bağlanmaları  da yer alıyordu.

Cumhuriyet, Zaman’da
Nitekim, genel yayın yönetmenleri, bu bölümde cep telefonları üzerinden  gazetelerinin haber toplantılarına katıldılar. Bunlardan biri de Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’ydı.
Dumanlı, gazetesinin editörleriyle konuşurken yanında Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız belirince, bir jest yaparak cep telefonunu Cumhuriyetçi meslektaşına verdi. Böylelikle Yıldız, Zaman gazetesinin sabah ( sabahleyin ) toplantısına girmiş oldu.
Yıldız, Zaman’cılarla selamlaşıp kısa bir ( benzer, yeksan, ancak ) sohbet yaparken, gazeteyi görsel açıdan beğendiğini de ( bile, dahi ) ifade etti.
Yıldız’ın Zaman gazetesiyle teması, herkesin ilgisini çekti. Çevresi birden meslektaşları tarafından sarılan Yıldız, daha sonra Zaman’ı beğendiği şeklindeki sözleriyle ilgili ( müntesip, dayalı, müteallik ) takılmalar karşısında, “Ben, sadece görsel açıdan beğendiğimi söyledim, içeriği kastetmedim” diye konuştu.

‘Gülen’e bağlanırsınız’
Bu arada Habertürk’ün Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı da Ekrem Dumanlı’ya ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen’i kastederek, “Bu 3-G teknolojisi, en çok sizin işinize yarayacak, artık her gün telefonla Pennsylvania’ya bağlı kalırsınız” diye ( niteleyerek, sanarak, diyerek ) takıldı.

MİLLİYET

TEKE TEK REKOR KIRDI

teke-tek-rekor-kirdi.jpgTürkiye dün akşam, HABERTÜRK TV'de Gazete HABERTÜRK Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın hazırlayıp sunduğu Teke Tek programına kilitlendi. Altaylı'nın son ( bitim, payan, akıbet ) günlerde yaptığı ilginç çıkışlarla dikkat çeken İsmailağa Cemaati'nin önde gelen isimlerinden Cüppeli Ahmet Hoca'yı konuk ettiği program izlenme rekoru kırdı.

İŞTE 23 TEMMUZ RATİNG'LERİ

Ahmet Mahmut Ünlü programda, kendisine neden "cübbeli" denildiğinden Fatih Çarşamba gerçeğine, Ayşe Arman'ın mini etekle o semtte dolaşmasından, cemaati sarsan cinayetlere, Jet Ski sefasından, Barbie bebek açıklamaları ve merak edilen konularla ilgili soruları yanıtladı.

VİDEO 1 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 2 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 3 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 4 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 5 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 6 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 7 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 8 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 9 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 10 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 11 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 12 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 13 İÇİN TIKLAYIN

VİDEO 14 İÇİN TIKLAYIN








Erdal Şafak geri adım atmıyor

erdal-afak-geri-adm-atmyor.jpgMertlik ve dürüstlük
Sermaye Piyasası Kurulu'nun Aydın Doğan'ın kurduğu off-shore şirketlerinden geçirdiği kâğıt ithalatıyla Hürriyet ve Milliyet'in küçük ortaklarını zarara uğrattığı iddiasıyla hazırladığı rapor ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürütmekte olduğu soruşturmayla ilgili araştırmamıza aslında dün son noktayı koyduk.
Ancak özellikle Hürriyet gerek araştırmamızı, gerekse yürütülmekte olan soruşturmayı saptırmaya yönelik iddialar ortaya atınca, bir yazı daha şart oldu.
Bunun asla "Medya savaşı" olmadığını, yalnızca habercilik yaptığımızı bir kez daha vurgulayarak yanıtlarımızı sıralayalım.

Biz Hürriyet değiliz

Hürriyet bizi "İftira atmak"la suçluyor. Yanlış: Biz sadece Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) kapsamlı raporunda yer alan bilgileri ve iddiaları aktarıyoruz. O iddialar, öne sürdükleri gibi iftiraysa, çaresi kolay:
SPK'yı mahkemeye versinler. Çünkü "İftira" ciddi bir suç. Türk Ceza Kanunu'nun 267'nci maddesinde iftira suçunu işleyenlerin 4 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları öngörülüyor. Hele bu suç bir de SPK raporu örneğinde olduğu gibi, "Maddi eser ve deliller uydurularak" işlenirse, cezanın yarı oranında artırılmasına hükmediliyor. Buyursunlar, yargı yolu açık.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök "Bir insan ( sima, âdemoğlu, insanoğlu ) o manşeti atarken, bir sayfa yöneticisi o sayfayı yaparken eli hiç mi titremez?" diye soruyor. Titremez olur mu? O nedenle mesleğin ilkelerini zedelemeden habercilik yapmak için tüm özeni gösterdik. Örneğin Aydın Doğan'ın hep iyi ve güncel fotoğraflarını kullandık.
Hatırlarız; Doğan Grubu, özellikle de Hürriyet ve Milliyet gazeteleri, ne zaman SABAH'ın bundan önceki sahibi olan, bugün de kurduğu bir grupla medya patronluğunu sürdüren Turgay Ciner'le ilgili bir ( ancak, yalnız, birleşik ) yayın yapsa, onun çok ama çok yıllar önce çekilmiş, polisler arasındaki bir fotoğrafını kullanırdı. O fotoğrafa konu olan olayın da aslında takipsizlikle sonuçlandığını bildiği halde.
Hatırlarız; Doğan Grubu, özellikle de ( bile, dahi ) Hürriyet Gazetesi, ne zaman SABAH'ın kurucu sahibi Dinç Bilgin'le ilgili bir haber yapsa, ya ( evet ) Etibank soruşturması kapsamında tutuklandığı dönemden kalma, cezaevi aracından indirilirken ya da polisler eşliğinde mahkeme salonuna götürülürken çekilmiş fotoğraflarını kullanırdı. Etibank öncesi dönemindeki Bilgin veya SABAH haberlerinde de kamuoyunun Dinç Bey'i son derece olumsuz algılamasını sağlayacak fotoğraflar tercih edilirdi.

Biz Uzan Star'ı değiliz
Hatırlarız; Cem Uzan döneminin Star gazetesi, ne zaman Doğan'la veya Hürriyet'le ilgili yayın yapsa, Aydın Bey'in artık bir "Medya klasiği" olan göbek atarken çekilmiş o ünlü fotoğrafını kullanırdı. Hatta gazetenin internet sitesinde, film olarak yer alıyordu o göbek atma sahneleri ve tıklanma rekoru kırıyordu...
Ah; Star deyince aklımıza geldi; Doğan Yayın Holding'in avukatı Erem Turgut Yücel, yayınımızla ilgili olarak bize gönderdiği yazıda, kâğıt ithalatıyla ilgili iddiaların ilk kez Cem Uzan döneminin Star gazetesinde ortaya atıldığını belirtti.
Olabilir. Hem o yayınları, hem de göbek atan Aydın Doğan fotoğraflarını kullanan Cem Uzan'ın medya kurmaylarına sormaları gerekiyor. Çok kolay ulaşabilecekleri o kişiler, herhalde kendilerine işin doğrusunu anlatabilirler...
Kısacası, biz dürüstüz. Ayrıca biz mertiz ve sonuna kadar mert kalacağız. Karşımızdakinden de -asgari düzeyde de olsa- mertlik bekliyoruz...

"Şimdi olsa örtünür müydüm bilmiyorum"

imdi-olsa-rtnr-mydmbilmiyorum.jpgYeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, bir süredir kaleme aldığı yazılarıyla “kendi mahallesi”nden de sert tepkilerle karşılaşıyor. Böhürler’le siyasi İslam ve “kendi mahallesi”nde olan bitenler üzerine...

Kutlu ESENDEMİR - GAZETE HABERTÜRK / HT PAZAR

İslamcı camianın aykırı kalemlerinden Ayşe Böhürler, örtünmeye 1980 darbesinden sonra tam 22 yaşında karar vermiş. İstanbul Üniversitesi
Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu mezunu Böhürler, medyaya 1995
yılında adım atmış. Şu anda Yeni Şafak’ta yazan Böhürler, Kanal 1’de, Vivet Kanetti ve Özlem Gürses’le birlikte “3Yüz” adlı bir program yapıyor.


Ayşe Arman’ın tesettüre bürünüp Reina’ya, mini etek giyip Fatih’e gitmesini nasıl buldunuz?

“Deneysel gazetecilik” diyebiliriz herhalde. İlginç izlenimlerine katıldığım ve katılmadığım yerler oldu. Ama çok iyi takip ettiğim söylenemez. Buradaki insanlarla onlar gibi görünerek bir buluşma sağlayabildiyse ve onları anlayabildiyse ne ala. Yok buluşamayıp kendi mahallesinin kızı olarak kaldıysa, “Boşuna gayret” demek isterim. Ki okuduğum izlenimler buluşamadığını gösteriyor.

Ya dış görünümü?

Dış görünümü değiştirmek, insana hakikati kavrama imkanı sunamıyor. Hakikati
bulmak, başka gayret, istek ve yetiler ister. Deneysel gazetecilik ise elbette yüzeysel gözlemlerin ötesinde hakikati sunamaz. Pakistan’daki dansçı kızlar ve
Kırmızı Işık Sokağı üzerine yazılan bir kitabı anlatmıştı bir arkadaşım. Yazar, üç yıl onlarla birlikte yaşamış. Ama üç yıl boyunca orada yaşadıklarını, gözlem olarak yine de dışarıdan birisi olarak aktarmış.

Gazetenizden “Ayşe Hanım türbanınızı çıkartıp Erzurum’u, Sivas’ı, Çankırı’yı dolaşsanız, türbanınızla da Ankara’da, İstanbul’da kamusal alanlara girmeyi deneseniz” deseler, bu öneriyi nasıl karşılardınız?

Gazetecilikte anlamak ( sezmek, çakmak, fark etmek ) için meseleye vakıf olmak önemlidir elbette. Ama konuya vakıf olmak için illa içinde yaşamaya gerek yok. Zaten son örnek de bunu göstermiyor mu? Bir cinayet haberini yapmak için de herhalde katil ya da polis olmamız gerekmiyor. Deneysel gazetecilik tarzı Ayşe Arman’a uygun. Bana
göre değil. Yüzeysel kavrayışların insana bir şey kazandırmayacağına
inanırım. Karşı tarafı anlamam için onlar gibi görünmeme de gerek yok. İnsanlık hallerine duyarlı olmanız yeterli. Kendimi hiçbir kesime yabancı hissetmiyorum ki, onları anlayabilmek için onların libasına bürüneyim. Hepimiz insanız. Samimi
olup gerçekten dinlemek ( itaat etmek, uymak ) yeterli değil mi? Aynı inancı paylaşsa bile insanlar
arasında binbir görüş ve yaşayış farkı var. Hangi birisini tespit edeceksiniz?
İddialı olmamak, kimseyi incitmemek, “Doğru budur” dememek lazım.

Kuaföre başörtünüzü gönderip Arman gibi abiye modeller denediniz mi hiç?

Asla! Hiçbir zaman! Başörtüsü kuaförlerine de, başörtüsü üzerine takılan güllere de, altına giyilen dar tuvaletlere de karşıyım. Estetik de bulmuyorum. Estetik olmak ayrı, başörtüyü süslemek ayrı şey. Süslenmeden de estetik örtünülebilir. Burada başörtüyü bir dinin emrini yerine getirmek olarak görüp taşıyanlarla, bir
kültür bir gelenek olarak görüp taşıyanlar arasındaki ayrışma da ortaya çıkıyor. Örtünmek bir mana taşımadığında, örtüyü süslemek devreye giriyor herhalde. Uzun yıllardır tesettürlü birisi olarak Ayşe Arman’ın gittiği yerlerin çoğundan haberdar bile değilim.
 
Ayşe Arman, İsmailağa Caddesi’nde gezerken, “Pislikten başka bir şey değilsiniz” diye tepki almış. Siz de Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, Abdullah Gül’ün adaylığına karşı çıktığınız için kimi okurlardan benzer tepkiler aldığınızı kaydetmiştiniz. Bu iki tepki birbirine benziyor mu?

Ne alakası var? Birisinde, siyasi bir varoluş kavgasında uzlaşıyı ve tarafsızlığı savunuyorsunuz diye taraftar tepkisine maruz kalma var. Diğeri ise bir dindarın, gühah olduğuna inandığı bir görünüme tepkisi. Üstelik onun kendini günahlardan korumak adına tercih ettiği mekana gidiyorsunuz. Aynı şekilde İsrail’de Yahudi dindarların yaşadığı mahallede de dolaşsa, tepki alırdı, hatta taşlanabilirdi bile. Ayrıca Kudüs’te Ortodoks Yahudilerimahallesinin girişinde, “Buraya açık kollu ve kısa etekle girmek yasaktır” yazısı asılı. Kimse de kalkıp, “Vay! Bunlar nasıl geri kalmış” falan demiyor. Çıplaklığın günah olduğuna inanan birinin gözünün önünde, ille de mini etekle dolaşmak, inançları test etmek, bunu aşağılayıcı bulmak,
insanlarla ve inançlarıyla alay etmek değil mi? Teşvikiye’de başörtülü dolaşmakla bu aynı şey değil. Birisi sınaması. İkisini karıştırmak, sağduyu eksikliğinden cahilliğe kadar birçok tanımı kapsar bence. Kabul edersiniz veya etmezsiniz, ama yeryüzünde her dinin içinde inançlarında katı insanlar var ve bunlara dünyanın her yerinde saygı gösterilir. Başkasının inancına saygı göstermeyen birinin, kendi
değerlerine saygı beklemesi tuhaf. Bu testi gidin, Kudüs’te Yahudi mahallesinde ya da ABD’de Mormonlar’ın arasında yapın; nasıl tepki alırsınız bilmiyorum.

İSLAMİ KESİM ŞİMDİ DÜŞÜŞTE

“Sol nasıl kendini bitirdiyse, İslami kesim de bitirdi” sözleriniz tepki topladı. Sol, dünya konjonktüründen etkilenirken, Türkiye’de İslami kesimin çöküş süreci nasıl başladı?

İslami kesim, solun çöküş sürecinde yükselişe geçmişti. Şimdiyse düşüşte. Elbette bu süreçte dünya konjonktürü ve özellikle 11 Eylül faktörü önemli. Ayrıca yükseliş döneminde savunulan birçok şeyin, reel alanda uygulama imkanının
olmadığını görmek, yeni duruma ilişkin teorisyenlerin olmaması ya da yetersizliği, hayal kırıklıkları, hayatın kendisiyle idealizmin uyuşamaması, karakter zaaflarımız ama her şeyden önemlisi kapitalizmin hepimizi kuşatan hayat tarzı bizi değiştirdi.

12 Eylül sonrası kimi muhalifler, radikal İslam’a yönelirken, 28 Şubat sonrası ılımlı İslam’a yöneliş nasıl açıklanabilir?


Müslümanlar üzerindeki baskının ne başlangıcı, ne de sonu 28 Şubat. 28 Şubat Müslümanların, gazeteler, televizyonlar, belediyelerde yer almaya başladığı, göründüğü, başarılar kazandığı bir dönemde oldu. Para ve güce elleri değmişti. Aslında 28 Şubat, bunu görüp önlemeye yönelik bir hareketti. Bu dönemde, çok acı çeken insan oldu. Ancak başarıya ulaşamamış ve tam tersi bir etki ortaya çıkarmıştır.

İslamcılığın ve Müslümanlığın gereği, bugünkü tükenişin asıl nedeni mi?

“Tükeniş” demek çok iddialı. Sadece idealizmden uzaklaşma diyebiliriz. “İdeallerimizi ve imanımızı sağlam tutamadık” diyelim. Kur’an, buna “Sırat-ı müstakim” der.

Nedir anlamı?

Dosdoğru yol yani. Mevki, para, güç ideallerimizi zayıflattı. Buna tükenme denemez, ama önceliklerimiz değişti. Tabii ki bu durum bazılarımız için geçerli, çünkü eminim bu idealleri besleyen, koruyan insanlar da ( bile, dahi ) vardır ve hep olacaktır. Ben bunları sadece İslamcılık adına bir dönem ortaya çıkmış insanlar için söyledim. Şimdi birbirlerinin aleyhine yazan çizen, eski dostlara idi sözlerim.

Bir dönem yöneticiliğini yaptığınız Kanal 7 televizyonu, son zamanlarda Deniz Feneri Derneği’yle ilgili iddialar nedeniyle sıkıntılı bir dönem yaşadı. Eski kurumunuzda bir ihanet ya da değişim sezinliyor musunuz? Yöneticiliğini yapmadım. Kanal 7 çok değişti. Tarzı ve yayın anlayışıyla  idealistti. Alternatif bir yayıncılığı vardı. Ama zaman, şartlar zorunluluklar, bunu yok etti. Burada ihanet kelimesi kullanılamaz. Ama başladığı günden bu yana, çok değişti. Şimdiki çizgisi,
alternatif yayın anlayışından çok uzak. Herkes gibi oldu.
 
İslamcı olmak neleri kapsar?

İslamcı değil, kendimi dindar bir ( müşterek, yek, tek ) Müslüman olarak tanımlıyorum. İslamcılıksa geniş bir konu. Bu konuda Türkiye’de konuşulabilecek en iyi isim İsmail Kara’dır.

Doğduktan 21 yıl sonra örtünmüşsünüz. Sizin örtündüğünüz dönemle içinde bulunduğumuz dönem arasında bir karşılaştırma yaparsak; şimdi örtünseydiniz arada ne tür farklılıklar olabilirdi?

Şimdi örtünür müydüm; bilmiyorum. O zaman çevremde örtülü kişilerin sayısı
ikiyi, üçü geçmiyordu. Örtülü olan herkes, örtünün manasını bilerek, kendi
seçimi doğrultusunda bu işi yapıyordu. Örtünmek bir mana içeriyordu kısaca. Şimdiki ortamda o manayı bulabilir miydim; bilmiyorum. Ayrıca o dönemde örtünmek tek başına bir şey değildi; hayata bakışımız, yaşam tarzımız örtünmekle birlikte bir bütün olarak değişmişti. Sadece örtünmek değildi mesele. Örtü “Ben kimim, varlığımın anlamı ne olmalı” sorusuna verdiğimiz cevapla ilişkili bir şeydi. Hayatımızı anlamlandıran bir şey olduğu için de karşılığında bedel ödemeyi göze aldık. Kendi seçimimizdi. İdeallerimiz vardı.

“Zayıf bırakılmışların yanında, onların haklarını savunmayı amaç  edinerek, hakkı olmadığı halde güç ve zenginlik sahibi olanlara karşı, onları savunanlar bugün taraf değiştirdi” diyorsunuz. Kimler, hangi koşullarda, hangi konforla nerelere geçti?

Benim şahıslarla işim yok. Mazlum, zalim, mustazaf (ezilmiş) gibi kelimeleri artık kullanmadığımız bir hayat tarzından söz ediyorum.

Kanal 1’deki “3Yüz” programına başladığınızda kendi mahallenizden tepkiler aldınız mı?

Hayır. Benim mahallem, karşı tarafla dostluğumu ve yakınlığımı hiç yadırgamadı. Kanal 7’de birbirine zıt kişileri televizyona çıkartıyordum. Muhafazakar kanallar, başörtülülere ekranlarında yer vermezken, Kanal 1’in böyle bir formatı ortaya koymasını, oldukça cesur ve toplumsal uzlaşıya katkı sağlayan bir girişim olarak görüyorum. Olduğumuz gibi görünerek, farklılıklarımızı savunarak ve koruyarak
da birarada olabiliriz. 3Yüz, ekranlarda bunun gerçekleşebileceğini gösterdi.

Ulusalcı mısınız?


Asla! Nereden çıkardınız? Vatansever olabilirim, ama milliyetçi bile değilim.
Hiçbir halkın, toplumun, kurumun, diğerine üstünlüğüne de, mutlaklığına da
inanmam. Militarist bir yönetime de, militarizmin gölgesinde demokrasiye de
hep karşı oldum. Türkiye’de bu noktadaki değişimi, en çok arzu edenlerden biriyim.

Zaman, Vakit, Yeni Şafak; İslamcı medyanın üç eski kurumu. Bu üç kurumun yapısı ve üslubuna baktığınızda bir kadın yazar olarak nasıl bir durum çıkıyor ortaya?

Yeni Şafak, kadın yazar ve çalışan konusunda en özgürlükçü olanı. Aksiyon
dergisi çıktığında bir yıl çalışmıştım. O zaman sınırları daha keskindi ve kadın
çalışana alışkın değillerdi. Ancak şimdi dengeyi buldular sanırım. Vakit’le ilgili
hiç bilgim yok.

DİNDARLAR, ARTIK ŞIK RESTORANLARIN MÜDAVİMLERİ

Sizce İslamcılık nasıl demode oldu?

İnançlı kişi için dini, hiçbir zaman demode olmaz. Dine ideolojik bir kılıfla bakanlar için bunu söyleyebiliriz.

Yoksul kesimlerde yeşeren siyasal İslam, neden o yoksul sofralarına sırtını döndü?

Eh dünya nimetleri çok cazip... Burada “Siyasal İslam” demek bence doğru değil.

Nedir doğrusu?

Dindarlar eskisi kadar bu sofralara oturmuyor; doğrusu bu. Onları artık şık
restoranların müdavimleri olarak görüyoruz. Aslında sırtını dönmekten ziyade, çok daha fazla dünya meselesi gündemlerine girdi. Diğer yandan, orası, bazıları için çok da hatırlamak istemedikleri geçmişlerini çağrıştırıyor. Dahil oldukları sınıflar, hayat tarzları değişiyor. Bunları da hesap etmek lazım. Ancak bunu söylerken, insafsızlık etmek istemem. Dindarların yardım miktarları ve alanları çok arttı. Buna mukabil yoksullukla mücadelede de bir hayli yol alındı. Daha kurumsal ve kalıcı şeyler yapılmaya çalışılıyor. Ama o sofralar hâlâ var.

Eski İslamcı birçok arkadaş birbirinin yüzüne bakamaz halde, hatta neredeyse hasımlar. Mesela Ahmet Hakan, Akif Beki, Ahmet Kekeç sizce neyi paylaşamadılar?

Onlara sormak lazım. Ama birbirleri hakkındaki yazılarını okurken, derin üzüntü duyuyorum.

Bu değişimde bir ihanet çizgisi var mı? Bu çizgi nerede başlar, nerede biter?

Paylaşacak ya da paylaşmak istemedikleri çok şey var herhalde. Ya da
yıllardır olduklarından farklı görünmüşlerdi... Biriktirdikleri çok şeyleri vardı. Zayıf zamanlarında suskun, güçlü zamanlarında saldırgan olmayı karakter addediyorlar herhalde.

“Sizin mahalle”ye en büyük ihanet nedir?

Karakter zaaflarının din olarak lanse edilmesi.

“Çıkar ve konumları için birbirine giren insanlar, mahalle şerefini de kendi
şerefini de beş paralık ederler” sözlerinin hedefi kimdi?


Tek tek şahıslardan değil, genel tablodan bahsediyorum

BELGESELE İMZA ATTI

Gazeteci Yazar Ayşe Böhürler, son olarak, “Duvarların Arkasında: Müslüman Ülkelerde Kadın” belgeselini çekti ve bu belgeselin kitabını yayınladı. Kanal 7’de kadın, eğitim, belgesel ve tartışma programlarınına imza attı.

EDİTÖRLÜK YAPTI

1992-1995 tarihleri arasında İzlenim dergisinde, sonrasında da Aksiyon dergisinde
editörlük görevini yürüttü. Adalet ve Kalkınma Partisi Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.

3YÜZ

Ayşe Böhürler, Yazar Vivet Kanetti ve Özlem Gürses’le birlikte Kanal 1 ekranlarında “3Yüz” programını hazırlıyor.

Sadece hakemiz

sadece-hakemiz.jpgDOĞAN Grubu ile medyanın yenisi Çalık Grubu arasında yine bir savaş başladı.
Sabah, Doğan Grubu'nun kâğıt alımı dosyasını yeniden ( tekrar, baştan, yine ) açarak saldırıya geçti.
Doğan Grubu da üç gazetesiyle bu savaşta yerini aldı.
Biz bu savaşın parçası değiliz.
Ancak bu konuyla ilgili bizim ekonomi gazetemizde de haberler yer alıyor.
Bu haberlerin amacı savaşta saf tutmak değil, bu medya savaşmda kafası karışan okurlara "doğruyu" aktarabilmek. Çünkü her ( değme ) iki tarafta da sapla şamam birbirine karışürarak okuru yönlendirme ve yanıltma çabası gözlemliyoruz.
İş aslında oldukça basit.
Doğan Grubu yıllarca kâğıt alımlarım doğrudan üreticiden değil, üretici ile Türkiye'deki halka açık şirketleri araşma Doğan Ailesi'ne ait şirketler sokarak yapmış.
Doğan Ailesi'ne ait aracı şirket kâğıdı üreticiden almış, üzerine biraz kâr koyup Doğan Grubu gazetelerine satmış.
Mesela, 500 Euro'ya aldığı kâğıda 50 Euro kâr koyup 550 Euro'dan halka açık Hürriyet ve Milliyet'e satmış.
Doğan Grubu yılda 300 bin ton kâğıt tükettiğine göre bu yolla 15 milyon dolar kazanç elde etmiş. Bu kazancı elde eden şirketler vergi cennetlerinde bulunduğu için, bu yolla Türkiye'den yurtdışma kâr aktarımı olmuş.
Bu iş 10 yıl sürdüyse toplam haksız kazanç 150 milyon dolar.
Bu işin Maliye'yi ilgilendiren bölümü.
Bir de SPK yönü var.
Çünkü, Hürriyet ve Milliyet halka açık şirketler ve bu yolla örtülü kâr transferi yapıldığı için küçük ortakların alması gereken kâr da Doğan Ailesi'ne aktarılıyor.
SPK bununla ilgili iki dava açmış.
Biri Sermaye Piyasası Kanunu'na aykırılık, diğeri güveni kötüye kullanma suçlamasıyla.
Davalar Üsküdar Adliyesi'nde açılmış.
Üsküdar Adliyesi, "SPK davalarına ben bakmıyorum. İstanbul Adliyesi bakıyor" diyerek Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefetten açılan davayla ilgili görevsizlik kararı vermiş.
Emniyeti suiistimal suçlamasmda ise takipsizlik.
Şimdi Doğan Grubu bu ikinci davayla ilgili takipsizliği sanki suç ortada yokmuş gibi sunuyor.
Sabah ise konuyu tam anlayamadığı için anlaşılmaz suçlamalar yöneltiyor.
Oysa Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet suçuyla ilgili İstanbul'da yeni bir dava açılabilir.
HT Ekonomi ise bu noktada hakemlik yapıyor.
Başka bir şey değil.

AİHM Ünal Osmanoğlu'nu haklı buldu

ahm-nal-osmanolunu-hakl-buldu.jpg

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 1978'de kamuoyunda "Bahçelievler katliamı" olarak bilinen 7 TİP üyesi gencin öldürülmesiyle ilgili ( ait, ilişkin, alakadar ) davada mahkum edilen Ünal Osmanağaoğlu'nu, Türkiye aleyhine açtığı davada haklı buldu.

AİHM, halen Metris cezaevinde bulunan Ünal Osmanağaoğlu'nun, diğer iki sanığın ifadelerine göre mahkum edilmesi ve kendisinin buna itiraz edememesinin adil olmadığına karar verdi.

Strasbourg'daki mahkemenin hakimleri, davacının başvurusunu incelediklerinde, "işkence altında sorgulandıklarını" ileri süren iki sanığın ifadelerinin açıkça geçersiz olduğuna hükmettiler.

AİHM'den yapılan açıklamada, Türk hakimlerinin davanın hakkaniyeti konusunda ( dair ) bu tür tanıklıkların etkisini değerlendirmedikleri ve tanıkları yeniden dinlemedikleri, bunun mahkemenin adil olması ilkesine ters ( zıt, münasebetsiz, hilaf ) düştüğü belirtildi.

Açıklamada, bu durumda davanın yeniden görülmesi veya mahkeme sürecinin yeniden başlatılmasının, "ihlalin onarılması açısından uygun ( birebir, iyi, reva ) bir yöntem" olacağı görüşü dile getirildi.

AA


Katsayı kararına ilk tepkiler

katsay-kararna-ilk-tepkiler.jpg

YÖK Genel Kurulu'nun katsayı uygulamasının kaldırılması kararıyla ilgili HABERTÜRK'ün görüşlerine başvurduğu isimler şunları kaydetti:

CUMHURİYET'İN RUHUNA UYGUN BİR KARAR

MEHMET SAĞLAM (Eski YÖK Başkanı, TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı)

"Bu karar ( yöntemlilik, değişmeyen, hüküm ) birtakım gençleri mağdur etti. 10 yıl sonra böyle bir haksızlığın ortadan kaldırılması iyi olmuştur. Öğrencilerin lehine bir gelişmedir. "

PROF. DR. NACİ BOSTANCI (Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi)

"YÖK bir haksizlığı düzeltmiştir. Üniversiteye girecekler hangi liseden gelirse gelsin eşit fırsatta sınava girecektir. 28 Şubat döneminde çeşitli politik sebeplerle imam hatiplerin önü kesilmek istendi. Böyle bir arka planla katsayı uygulaması gündeme geldi. YÖK katsayıya ilişkin düzenleme ile cumhuriyetin, demokrasinin ruhuna uygun bir karar almıştır. "

YUSUF ZİYA CÖMERT (Yeni Şafak Gazetesi Genel Yay. Yön.)

"28 Şubat'tan önce var olan bir uygulama şimdi yeniden ( tekrar, yine, gene ) gündemde. Siyasi deniyorsa 28 Şubat'ta gelen uygulama çok daha siyasi bir uygulamadır. Normale dönüştür. İnsanlar gerginlik çıkarmak istediği zaman çok daha basit konularda gerginlik çıkabiliyor. Bunu şimdiden kestirmek mümkün değil. "

YÜKSEK ÖĞRETİM SİSTEMİ YARA ALDI

PROF. DR. BÜLENT SERİM (Eski YÖK Üyesi)

"Bazı önemli kararlar YÖK Genel Kurulu toplantısından önce alınıyor. Genel Kurul'dan geçmesi için Genel Kurula getiriliyor. Ben bu sonucu bekliyordum. Bir kere katsayı haksızlık değil. Çünkü öğrencileri ilgi alanına göre yönlendiren bir uygulama."

ZÜBEYDE KILIÇ (Eğitim Sen Genel Başkanı)

"YÖK politik davrandı. Sürecin kendisi anti demokratikdir.  Bu sürecin taraflarını karar sürecine katmadan YÖK Başkanı'nın  kensi iradesi ile aldığı bir ( bir kez, tek, birleşik ) karardır. Sorun eğitim niteliği sorunudur. İmam hatipler etrafında dönen tartışmadan kaynaklandığını toplumun önemli kesimi biliyor. Köklü bir çözüm bulmak ( ulaşmak, tedarik etmek, çıkarmak ) gerekiyor. Okul öncesinden başlayarak öğrencilerin ileriki yaşamlarına ilişkin tespitleri zamanında yaparsak bu tür sorunlarla karşılaşmayız."


URAL AKBULUT (Eski ODTÜ Rektörü)

"Üzüntüyle karşıladım. Siyasi karar olarak değerlendiriyorum. Bunun bilimsel biçimde çözülmesi gerekir. Meslek liselerinin kendi alanlarının önünün açılması gerekirdi. Bu karar bir ( vahit, eş, yek ) gerginliğe yol açacaktır. Yüksek öğretim sistemi önemli bir yara almıştır."


"TV'lerde psikolog ve sosyolog çalıştırın"

tvlerde-psikolog-ve-sosyolog-altrn.jpg

Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, çocuklar ve aile üzerinde olumsuz ( zararlı, aksi, negatif ) etkiye neden olan programlar hakkında RTÜK'e yazı gönderilerek, televizyon kanallarında psikolog, sosyal araştırmacı ve sosyologların istihdam edilmesinin önerildiğini bildirdi.

Kavaf, CHP Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ile CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk'ün Seviye Belirleme Sınavına (SBS) girmesine izin vermediği için annesini öldürdüğü iddia edilen 11 yaşındaki kız çocuğunun durumuyla gündeme gelen, çocuklarda ve gençlerde artan şiddet eğilimine ilişkin soru önergelerini cevaplandırdı.

Kavaf, yazılı ve görsel medyada çıkan haberler ve televizyon programlarıyla ilgili her türlü tespitlerin değerlendirildiğini, ihmal veya istismar içeren vakalara gerekli müdahalelerde bulunulduğunu kaydetti.

Çocuklar ve aileler üzerinde olumsuz ( menfi, zararlı, negatif ) etki oluşturduğu düşünülen programlarla ilgili RTÜK'e yazı gönderildiğini bildiren Kavaf, şöyle devam etti:

"Türk aile yapısına uygun olmayan yarışma programları, gündüz kuşağı kadın programları, büyü, sihir içeren, ağalık sistemi ve mafya örgütlenmesini konu alan filmlere ilişkin SHÇEK Genel Müdürlüğü olarak RTÜK'e yazı gönderilmiştir. Söz konusu yazıda, yayın ilkelerine atıfta bulunulmuş, yayınlanan programlara ilişkin eleştirel bir bakış açısının yanı sıra yapıcı öneriler de dile getirilmiştir.

Mevcut programların yayınlandıktan sonra olumsuz etkileri üzerinde yapılan şikayetlerle cezai yaptırımlar getirildiği konusuna dikkati çekilerek televizyon programlarının standart ve sınırlarının belirlenmesi, televizyon kanallarında psikolog, sosyal çalıştırmacı ve sosyologların istihdam edilerek programların yayınlanmadan önce değerlendirilmesinin sağlanabileceği vurgulanmıştır."

Bakan Kavaf, geçen ay ( kamer ) düzenlenen Çocuk Katılım Çalıştayı ve Sektörler Arası Çocuk Katılım Toplantısında, çocuk haklarıyla ilgili olabilecek tüm kamu ( halk, bütün, amme ) kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, RTÜK Başkanlığı ve TRT Genel Müdürlüğü ile birlikte ulusal strateji planladıklarını bildirdi.

Kavaf, Aile Danışma Merkezi ve Toplum Merkezlerinde ise kadına ve çocuğa yönelik şiddeti önleme konusunda bilinç düzeyini artırmaya yönelik faaliyetlerin sürdürüldüğüne dikkati çekti.

AA