5 Mayıs 2007 Cumartesi

Psikoterapi Cesitleri

Psikoterapi, psikolojik ve duygusal rahatsizliklari konusarak tedavi etme yontemlerinin genel ismidir.

Ayrica konusma terapisi, danismanlik yada psikososyal terapi olarakda bilinir.

Bu terapotik konusma seanslarinda, kisinin icinde bulundugu durumun sebeplerini ogrenerek, sorununu daha iyi anlamasi saglanir. Ayrica kisi, problem yaratan dusuncelerini ve davranislarini nasil belirleyecegini, nasil degistirecegini, iliskilerini ve tecrubelerini nasil inceleyecegini, problemleri ile nasil basedebilecegini, sorunlara nasil cozumler uretebilecegini ve yasam ile ilgili nasil gercekci hedefler belirleyecegini ogrenir. Psikoterapi ile kisi yasamindan mutlu olmayi ve hayatini kontrol altina almayi ogrenir. Ayrica psikoterapi kisilere, caresizlik ve ofkeden dogan cesitli psikolojik rahatsizliklarin semptomlarinin giderilmesi icin yardimci olabilir.

Psikoterapi bir kac hafta icinde iki uc gorusme olabilecek kadar kisa sureli, yada bir kac yil boyunca surebilecek kadar uzun vadeli olabilir. Bireysel terapi, ciftler terapisi, aile ve grup terapileri uygulanir.

Bazen psikoterapi cesitli tedavi yontemleri ile karistirilarak uygulanabilir; ornegin ilac tedavisi. Bu durumlarda kisiye uygun tedavi yontemi cesitli etkenlere bagli olarak degisir, ornegin: Psikolojik rahatsizligin tipi, ne kadar sure devam ettigi, diger tibbi sorunlar, gecmisteki tedaviler, kisisel tercihler ve ucret.

Pek cok psikoterapi yontemleri mevcuttur, en onemlileri asagida listelenmistir:
  1. Davranis Terapisi

    Davranis terapisi sagliksiz ve istenmeyen davranislar uzerine yogunlasir ve genelde odullendirme, olumlu davranislari pekistirme ve olumsuz davranislari elemine etme sistemleri kullanilir. Elemine etme islemi, rahatsizlik, korku yada sikinti yaratan bir olayi kisiye gostermek ve bu olaya bagli olarak ortaya cikan tepkileri ortadan kaldirmaktir. Ornegin kisi mikroplardan korkuyorsa ve surekli olarak ellerini yikiyorsa, davranis terapisi kisiyi cesitli yontemlerle egiterek ellerini asiri derecede yikamasina gerek olmadigini ogretir. Bu terapi seklinde kisinin gunluk hayatta yasamis oldugu diger sorunlar, aile iliskileri, gecmiste yasanilanlar yada diger cevresel etkenler dikkate alinmaz, sadece davranis bozukluguna yogunlasilir ve bunun duzeltilmesi icin caba sarfedilir.

    En basarili oldugu hastalik:
    1. Obsesif-Kompulsif bozukluk
  2. Kognitif (Bilissel) Terapi

    Bu terapi sekli, problemli duygu ve davranislara yol acan bozuk dusunce kaliplarini tesbit etmek ve duzeltmek icin calisir. Hayattaki tecrubelerin nasil yorumlandiginin, kisinin duygularini ve davranislarini o yonde degistirecegine inanir. Ornegin kisi depresyonda ise, yasamini ve kendisini negatif bir acidan gorme egilimindedir ve bu kisinin depresyonunu arttirir. Davranis terapisinde oldugu gibi, Kognitif terapide de bilincaltinda yada gecmiste yasanmis eski catismalar yerine kisinin simdiki zamanda olan problemlerine ve semptomlarina yogunlasilir. Fakat Davranis Terapisinden farkli olarak, gunluk hayatta yasanilan tecrubeler sorunun parcasi olarak gorulur ve terapinin onemli bir parcasidir.

    En basarili oldugu hastalik:
    1. Depresyon
  3. Bilissel-Davranis Terapi

    Bu terapi tipi, sagliksiz, negatif inanc ve davranislari tesbit etmek ve saglikli, pozitif inanc ve davranislarla degistirmek icin hem Kognitif hemde Davranis terapilerinin bir birlesiminden olusur. Kisilerin kendi dusuncelerinin (baska insanlarin dusunceleri yada cevresel kosullar degil) nasil yasamalari gerektigini belirledigine inanirlar. Istenmeyen ortam ve cevre kosullari degismese bile, kisinin olaya bakis acisini ve davranislarini degistirebilecegine ve daha pozitif bir yaklasim gelistirebilecegine inanirlar.
  4. Disavurumcu Sanat Terapisi

    Bu terapi sekli duygu ve dusuncelerini ifade etmekte zorlanan insanlarin yaratici yontemler kullanarak bu sorunu asmalarini hedefler. Sanat Terapisi kisinin kendine olan guvenini arttirmasini, travmatik tecrubeler ve semptomlarla bas etmesini ve pozitif degisimlerin gelismesini saglayabilir. Bu terapi sanat, dans, hareket, tiyatro, muzik ve siir gibi degisik sanatsal aktiviteleri kapsar.
  5. Diyalektik Davranis Terapisi

    Bilissel-Davranis Terapisinin degisik bir bicimi olan bu terapi cesidinin amaci, stres ile mucadele edebilmesi, duygularini sakinlestirebilmesi ve baskalari ile olan iliskilerini gelistirebilmesi icin kisileri egitmektir. Bu terapi ozellikle intihar egilimi olan Borderline Kisilik Bozukluguna sahip kisiler icin ortaya cikmistir. Fakat Yeme Bozuklugu yada Madde Bagimliligi gibi sorunlari olan hastalara da basari ile uygulanmaktadir.

    Diyalektik Davranis Terapisi, filozofide diyalektik olarak bahsedilen bir olaydan gelmektedir; Bir birine zit gibi gorunen iki kavramin yada fikrin karsilikli uygulanmasi sonucunda dengeli bir cozum bulmak icin calisilmasi. Ornegin kisi kendini oldugu gibi kabul etmesi gerektigini ogrenir ama bunu basarabilmek icin ayni zamanda dusuncelerinde ve davranislarinda degisiklikler yapar.

    En basarili oldugu hastalik:
    1. Borderline Kisilik Bozuklugu
    2. Yeme Bozuklugu
    3. Madde Bagimliligi
  6. Sistematik Desensitizasyon Terapi

    Davranis terapisinin bir cesidi olan bu terapi tipi, kisiyi korktugu yada rahatsiz oldugu bir olay ile ozellikle yuzlestirmeye calisir. Bu terapi yontemi genelde Obsesif-kompulsif kisilik bozuklugu olan kisiler yada Travma sonrasi stres problemi olanlar icin faydalidir. Hastalar, kontrol altinda tutulan kosullar icinde, obsesif duygulari canlandiran yada travmatik tepkileri yaratan olaylarla, cisimlerle yada varliklarla yuzlestirilirler.

    En basarili oldugu hastalik:
    1. Obsesif-kompulsif kisilik bozuklugu
    2. Travma sonrasi stres problemi
  7. Bireylerarasi Terapi

    Bu yontem, kisinin baska insanlar ile olan iliskilerine yogunlasir. Terapinin amaci kisinin iliski kurmaktaki yeteneklerini gelistirmektir (aile, arkadaslar ve is arkadaslari ile iletisim yetenekleri). Bu terapi ile kisi baskalari ile olan iletisimini nasil degerlendirmesi gerektigini ve iliskilerde yasadigi problemleri asmak icin ne tur stratejiler gelistirmesi gerektigini ogrenir.
  8. Oyun Terapisi

    Bu terapi yontemi gelisim doneminde olan kucuk yastaki cocuklar icin tasarlanmistir. Oyuncaklarla oynamak, resim yapmak ve diger aktiviteler ile ugrasmak gibi pek cok farkli teknigi kullanir. Bu teknikler ozellikle duygu ve dusuncelerini sozcuklerle ifade edemeyen cocuklarin kendilerini cok daha rahat ve kolayca ifade edebilmelerini saglar.
  9. Psikoanaliz

    Bu terapi yonteminde, simdiki zamanda yasanan duygu ve davranislari aciklamak icin kisinin gecmiste yasadigi anilari, olaylari ve duygulari incelenir. Cocukluk olaylarinin ve biyolojik durtulerin, insanin davranisini ve dusuncelerini etkileyen ve kontrol eden bilincalti mekanizmasini olusturduguna inanirlar. Bu terapi turunde, bilincalti durtuleri incelenerek, kisinin yasamini gelistirecek degisimleri yapmasi icin caba sarfedilir. Ruya analizi ve ozgur cagrisim (akla ne gelirse ozgurce konusmak) gibi teknikler ile bilincaltina ulasmaya calisilir.

    Psikoanaliz uzun donemli ve yogun bir terapi seklidir. Bazen bir kac yil boyunca haftada bir kac seansi icerebilir. Psikoanaliz Sigmund Freud tarafindan bulunmustur. Geleneksel olarak hasta bir kanepeye yatirilir ve terapist gorus alani disinda oturarak, hastanin etkilenmeden rahatca konusabilmesini saglamaya calisir.
  10. Psikodinamik Psikoterapi

    Bu terapi sekli psikoanalizin teorileri uzerine kurulmustur. Kisinin bilincaltindaki duygu ve davranislarini, arzu ve isteklerinin nereden kaynaklandigini ve icinde yasadigi catismalarin cozumunu bilincli hale getirebilmek icin ugrasir. Gunumuzde en yaygin olarak uygulanan terapi sekillerinden birisidir. Psikoanalizden daha az yogundur. Genelde terapist ile yuz yuze konusarak uygulanir. Ayrica daha genis araliklar ile uygulanir (genelde haftada bir defa) ve daha kisa surede bitirilir (genelde bir yil yada daha kisa)

    Psikodinamik Psikoterapi pek cok degisik terapi teknigini kullanir, ornegin; kisinin gecmisini incelemek, kisiyi inanclari ve davranislari ile yuzlestirmek, destek vermek ve kisinin duygu ve dusuncelerini yorumlamak gibi. Bu islem ile kisi duygulari, dusunceleri, semptomlari yada davranislari ile bilincaltindaki durtuleri arasinda bir baglanti kurar. Boylece bu yeni anlayis ile, kisi istemedigi davranislarini ve dusuncelerini degistirebilir.
Ozellikle baslangicta terapi rahatsiz edici ve urkutucu gelebilir. Fakat bir kac hafta icinde semptomlarda azalma gorulmeye baslanir. Kisinin stresi azalir, karar verme yetenekleri gelisir, iliskilerinde iyilesmeler baslar ve sorunlar ile daha iyi bir sekilde bas etmeye baslar. Eger bu gelismeler gorulmuyor ise doktorunuz ile konusun, belkide sizin icin daha uygun bir terapi yontemi gerekli olabilir.

Terapi yontemi kisiye ozel olarak belirlenmelidir. Eger sonuclar istediginiz gibi degilse yada dogru olmadigini hissediyorsaniz, ikinci bir terapistten fikir alin. Terapi herkese uyan tek bir tedaviden olusmaz. Yukarida bahsedilen pek cok terapi cesidinden bir yada birden fazlasi birlestirilerek size uygun bir tedavi yontemi bulunmasi icin caba sarfedin

ONEMLI::Psikoloji Nedir?

Insan ve hayvan davranislariyla ve bilissel surecleriyle ilgilenen psikoloji biliminin 125 yillik bir tarihi vardir. Bu genc yasina ragmen psikoloji, biyolojiden sosyolojiye kadar uzanan oldukca genis kapsamli bir alandir. Psikoloji insan ve hayvan davranislarini ve bu davranislarla ilintili psikolojik, sosyal ve biyolojik surecleri inceleyen bir alandir. Bir meslek olarak ise psikoloji, psikoloji bilgilerinin insan sorunlarini cozmek icin kullanilmasidir. Bu bilginin kullanilmasi psikolojinin alt alanlarina gore degismekle birlikte dili iyi kullanma, arastirma, istatistiksel analiz ve empati gibi bazi ozel beceri ve yetenekleri gerektirir.

ALGILAMA SURECLERI

Secici Dikkat (Selective attention)
Dis dunyada olup bitenlerin buyuk bir kismini duyu organlarimiz yakalar, ne var ki biz bu enerjilerin farkina varamayiz. Insanoglu, cevresini secici bir bicimde algilar. Duyu organlarimizin yakaladigi uyaricilarin ancak bir kismini secerek algilariz. Ornegin, su anda kitap okumayi birakin ve gozlerinizi kapatin, cevredekini sesleri dinleyin. Uzakta veya yakinda farkina vardiginiz yeni sesler var mi? Kalbinizin atisini hissedebiliyor musunuz? Ayaginizda corap var mi, kitap okurken corabin oldugunun veya olmadiginin farkinda miydiniz? Oturdugunuz yer yumusak mi, yoksa sert mi? Bedeninizin durumu nasil; beliniz, omzunuz, boynunuz rahat mi, yoksa gergin misiniz?
Dis uyaricilarin hepsinin farkinda olarak okumaya devam etseydiniz, okudugunuzdan bir sey anlayamazdiniz. Beynimizin giren duyu verileri isleyerek anlamli bir algi olusturma kapasitesi son derece sinirlidir. Bu nedenle beyin belirli degiskenlerin etkisi altinda surekli secerek algilar. Secme olayi, algilama olayinin en belirgin ozelliklerindendir.
Algisal secimi etkileyen degiskenleri ilki temel grupta toplayabiliriz. Bunlardan ilkini algilanan uyariciyla ilgili ozellikler, ikincisini de algilayan bireyle ilgili ozellikler olusturur.
Algisal secimi etkileyen uyarici ile ilgili degiskenler: dis dunyadaki uyaricilar, belirli bazi ozelliklerine gore dikkatimizi ceker ve hemen algilanirlar. Bu ozelliklerden en basta geleni uyaricinin degiskenligidir( change in stimulus). Degisiklik gosteren uyarici hemen dikkati ceker.
Seciciligin temelinde hem duyusal uyum hem de evrimsel yasam kavgasi yer alabilir. Daha once de soz etmistik, bir duyu organi belirli tur bir uyariciya uzun sure maruz birakilirsa, duyu organi o uyariciya uyum yapar. Uyaricida bir degisiklik oldugu zaman, duyu organi hemen farkina varir. Evrimsel yonden, uyarici degiskenligini hemen farkina varmanin onemini kavramak zor degildir. Dogada, hayvanlara gelen tehlike, hareket halinde olan diger yaratiklardan gelir. Bu nedenle hem avlayan, hem de avlanan hareketlerine dikkat etmek zorundadir. Gecmiste biz insanlar, bazi hayvanlar gibi avciydik. Kendi karnimizi doyurmak ve cocuklarimizi beslemek ancak iyi avci olmakla mumkundu.
Dikkatimizi ceken uyarici ozelliklerinden bir digeri de uyaricinin buyuklugudur. Uyarici buyudukce dikkatimizi daha cok ceker. Ayni bicimde uyaricinin siddeti de dikkati etkiler. Parlak renkler, yuksek sesler, siddetli aci, kuvvetli koku hemen dikkatimizi ceker. Renkli uyaricilar, renksiz uyaricilardan daha kolaylikla dikkatimizi ceker. Renkler arasinda da, saf renkler, karisik renklerden daha cok dikkati ceker. Tum saf renkler arasinda da kirmizi ve mavi, sari ve yesile gore dikkati daha cok ceker.
Algisal secimi etkileyen algilayiciyla ilgili degiskenler: Icinde bulundugumuz durumla ilgili beklentilerimiz o durumda bulunan uyaricilara hangisini sececegimizi onemli derecede etkiler. Isten donup eve gelirken cocuklarin bizi karsiladiklari kosede “gozumuz onlari arar”.
Ilgiler, ve o anda icinde bulunulan gereksinimler algisal secimi etkiler. Istanbul’da ayni sokakta yuruyen iki turistten biri mimarsa evlerin yapi bicimlerine dikkat eder, digeri kedileri seviyorsa sokak kedilerini gozler. Ayni bicimde, ac olan birey lomantadan gelen kokulari hemen fak eder. Tok olan bunlarin farkina bile varmaz.
Orgutleme
Algilamayla ile ilgilenen psikologlarin ogrendikleri ilk sey, alginin bir orgutleme oldugudur. Dunyayi rast gele bir araya gelmis, gelisiguzel nesnelerin dizildigi bir cevre olarak gormeyiz. Bize gelen duyulari derler, toparlar, organize ederek bir anlam veririz. Algi, kendini olusturan duyusal girdilerin toplamindan daha fazla bir anlam ifade eder. Bu gercegi bir gun algisal psikoloji uzerinde calisan ilk Alman psikologlari, Gestalt kelimesi ile ifade ettiler. Bazi organizasyon kurallari “gestalt ilkeleri” algilamamizi etkiler; bu kurallardan onemli bir kacini kisaca belirtelim: (Cuceloglu, S; 121,122,123)
Sekil-Zemin Iliskisi: Insanlarin nesne algilamalarindaki baslica orgutleyici egilim sekil ve zeminin birbirlerinden ayrilmasina iliskindir. Bu egilim, nesnelerin zeminine gore goze carpmasi zeminden dogru sivriliyormus gibi gorunmesine neden olur. Resimler, duvarin uzerinde asilidir, kelimeler de sayfanin uzerinde yer alir. Bu orneklerle sekil, resim ve kelimeler; zemin ise duvar ve sayfadir.
Sekil-zemin iliskilerinin algilanmasi, gormenin disindaki diger duyum icinde gecerlidir. Bir senfoni dinlerken melodi veya tema sekil olarak algilanir. Akortlar ise zemini olusturan “Rock” muziginde gitarist, tekrarlanan akortlari zemin olarak kullanir. Bir olcude degisiklige sahip olan sarki ise on zemine gore sekildir. (Clifford, S; 266, 267)

Tamamlama (closure):
Algi surecinde onemli noktalardan biri parca-butun iliskisidir. Algiladigimiz tum nesneler uyarimlardan olusmustur. Ancak, hicbir nesne, uyarimlarin bir toplami olarak algilanmaz. Algi, duyumlarin toplaminda daha fazla bir anlam ifade eder. Ornegin; bir melodi onu olusturan tonlarin toplamindan cok farklidir. Tonlarin tek tek hicbir anlami yoktur. Bunlar ancak bir “butunluk” olusturacak bicimde duzenlendiklerinde bir anlam kazanirlar. Nitekim, farkli bicimde duzenlendiklerine ayni tonlar, cok farkli melodiler olusturabilirler. (Erdem, S; 52)
Benzerlik (similarity): Birbirine benzer birimler bir algisal butnluk kazanirlar. Kalabaliga baktigimiz zaman bazi ozelliklerine gore bireyleri gruplariz; yas benzerligine gore grupladigimizda cocuklari, gencleri, orta yaslilari ve ihtiyarlari goruruz.; cinsel benzerligi kullanarak erkek ve disi gruplarini algilariz. Ayni toplulugu, giydikleri giysilerin renklerine gore de gruplayabiliriz.
Yakinlik: Zihinde zaman ya da uzay bakimindan birbirine yakin bulunan seyler de gruplanir. Sekil 9-5’te A ve B bolumundeki noktalari saymadigimiz zaman bu ilk grupta ayni miktarda nokta bulunmamasina ragmen, A grubundakileri yatay, B grubundakileri ise dikey cizgiler halinde algilariz. Bu turlu gormemizi etkileyen etme, yakinlik ilkesidir. Tipki bunun gibi, sekil 9-5 C’ deki cizgileri, soldan saga dogru olmak uzere uc cift cizgi ve bir tek cizgi olarak gruplandiririz. Bu nedenle bunun aksi yonde, yani sagdan sola dogru, uc cift ve bir tek cizgi olarak gorebilmek icin ayrica gayret sarf etmek gerekir. Muzikte ritim gruplamalari da zamanda yakinliga ornek olarak gosterebilir.

Serviks (Rahim Agzi ) Kanseri

Serviks (Rahim Agzi ) Kanseri


Serviks kanseri ozellikle az gelismis ulkelerde en cok olume neden olan kadin kanserlerinin basinda yer almaktadir. ABD ‘de meme, kalin bagirsak, yumurtalik ve rahimici(endometrium) kanserinden sonra en cok gorulen kanserdir. Ulkemizde ise en cok gorulen kanserler arasinda 7. sirayi almaktadir. Bir cok acidan kadin cinsel organlarinin en cok tartisilan kanserlerindendir;

�Dokulen hucreler mikroskobik olarak incelenerek (eksfoliyatif sitoloji, pap-test,smear) kanser oncusu hastalik duzeyinde yakalanip tedavi edilebilir
�Kanser gelisiminde HPV ( insan sigil virusu ) etkisi cok belirgindir.Bu yuzden HPV asilari hem korunma hem de kanser tedavisinde umut vermektedir
�HPV’ nin cinsel yolla bulasan bir ozelligi olmasi serviks kanserinin de onlenmesinde cinsel davranislarin duzenlenmesi , tek eslilik ve prezervatif kullanimi gibi bir takim sosyo- kulturel onlemleri one cikarmaktadir.
�Son 40 yilda pap-test taramalari sayesinde gelismis ulkelerde rahim agzi kanserinden olumler % 90 oraninda azalmistir.
Rahim agzi kanserinin ortalama gorulme yasi 52’ dir. Arastirmalar kanserden 10-15 yil once kanser oncusu hastaliklarin sik goruldugunu gostermektedir. Rahim agzi kanserinin en onemli nedenlerinden biri olan HPV enfeksiyonlari ve sigiller ise daha genc (30 yas civarinda) kadinlarda gorulmektedir.

BELIRTILER:

Tum kanserlerde oldugu gibi belirtiler ortaya ciktiktan sonra, genellikle hastalik basit tedavilerle duzelme sinirlarini asmistir. Genellikle kanser olusmadan yillar oncesinde bazi oncul hastalik asamasinda yakalanip kolayca tedavi edilebilen rahim agzi (serviks) kanserinde , belirtisiz olan bu donemin tespiti daha onemlidir.

En klasik belirti tum kadin cinsel organ kanserlerinde oldugu gibi vajinal kanamadir. Cinsel iliskiden sonra ortaya cikan kanamalarin rahim agzi kanserinden kaynaklanip kaynaklanmadigi gosterilmelidir.

Diger onemli belirti klasik olarak et suyu seklinde akintidir. Ancak kanli bir akinti olmasa da her turlu uzun sureli akinti rahim agzi, rahim , tup ve vajina kanseri acisindan arastirilmalidir.

NEDEN OLABILECEK veya RISK FAKTORLERI:

Baslica risk faktoru HPV’dir. HPV insanda degisik dokularda yerleserek genellikle ortucu zarlar ve deride sigillere neden olur. Rahim agzi kanseri olan hemen tum hastalarda ozel laboratuar yontemleri ile HPV DNA’si gosterilebilirken, HPV DNA’si tasiyan veya sigil geciren hastalarin ancak kucuk bir kisminda kanser gorulmektedir. HPV 100 kadar farkli DNA tipine ayrilir ve bunlardan DNA tip 16-18 en cok kansere yol acan tiplerdir. Deride gorulen diger sigillerde genellikle HPV DNA tip 1-5 sorumlu olup bu tiplerin kansere yol acmasi zayif bir olasiliktir.

Sigara kullanimi,yerel olarak bagisiklik sistemini zayiflatmasi nedeniyle rahim agzi kanserlerine neden olabilen bir risk faktorudur. Bunun tek basina direkt bir etki olmayip, HPV ‘ye direncin azalmasi sonucu kanser gelistigini one surenler vardir.

Son zamanlarda diger bazi cinsel yolla bulasan hastaliklarin kanser gelisimini kolaylastirici rol oynadigini bildiren arastirma sonuclari artmaktadir.
Kisaca;
�Cinsel iliskiye erken baslama
�HPV enfeksiyonlari ve genital sigiller
�Sigara
�Cok eslilik
baslica risk faktorleri olarak ozetlenebilir.



KANSER ONCUSU HASTALIK:

Rahim agzi kanserlerinin ortaya cikmasindan uzun sure once ortucu zarlarin icerisinde sinirlanmis, kendiliginden iyilesebilen bir takim hastaliklar tanimlanmistir. Bunlar hicbir bulgu ve belirti vermeyen, sadece pap-test , kolposkopi ve parca alinarak tani konulan hastaliklardir. Hafif (LGSIL) veya agir (HGSIL) hucresel bozukluklar gosterebilirler. Uygun tani yontemlerini kullanarak (kolposkopi, biopsi) hastalarin bu asamada tespiti hayati onem tasimaktadir.

TARAMA:

Kadin vucudunda, tarama yapilabilen, erken asamada veya olusmadan once tespit edilebilen baslica kanser rahim agzi kanseridir. Bu tarama yontemi, yaklasik 70 yildir bilinen sitolojik taramadir (pap-test, serviko-vaginal smear). Sitolojik tarama 1934 yilinda Papanicoloau (bu yuzden pap-test olarak anilmaktadir) ve Babes tarafindan ortaya atilmistir.

Bu islem, vajina ve rahim agzindan dokulen hucrelerin bir lam uzerine surulup ( ulkemizde bu yuzden akinti veya suruntu tetkiki olarak da tanimlanmaktadir), boyanarak , mikroskop altinda incelenmesidir. Boylece daha ortaya cikmadan, kansere donusebilecek hucreler tespit edilip, doku ornegi alinarak kanser oncusu hastalik veya rahim agzi kanseri cok erken asamada tespit edilebilir.

Bu asamada hastalar, basit, ucuz yontemlerle ve cok yuksek basari sansi ile tedavi edilebilirler. Suruntu alinmasi (pap-test) jinekolojik muayene sirasinda cok kisa bir sure alan ve agrisiz, kadinin hic farketmeyecegi bir islemdir.

Son 40 yilda gelismis ulkelerde, duzenli olarak sitolojik tarama yapilmasi sonucu, rahim agzi kanserinden olum orani %90 azalmistir. Taramada temel olan, yakinmasi olsun veya olmasin, her kadinin pap-test yaptirmasidir. Cunku bu yontem yakinmalari olan, rahim agzi kanserinden suphelenilen kadinlarda uygulanan bir tani yontemi degildir.

Herhangi bir saglik kurumunda en ucra saglik ocaklarinda bile alinabilen suruntuler , bir patoloji klinigine gonderilip (kargo, posta) burada anormal hucreler arastirilabilir. Anormal hucreler tespit edilirse, hasta ayrintili arastirmalar yapilabilen bir merkeze gonderilebilir. Yani tarama yapmak her kosulda mumkun olabilir. Yeni sitolojik ornek toplama ve boyama yontemleri bulunsa da, herkesin taranmasi ve suruntude anormal hucre gorulenlerin tani icin arastirilmasi kavrami degismemistir. Her ulke kendi saglik politikalarini belirleyip uygun bir tarama programi belirlemelidir. Ulkemizde halen herkesin kabul ettigi bir tarama programi yoktur. Tarama sikligi ve taramaya baslama yasi acisindan bazi risk faktorleri ve kosullar asagida siralanmistir.

Yuksek Riskli Grup:

�HPV enfeksiyonu (cinsel organlarda sigilleri halen veya gecmiste olmus olmasi
�Cok eslilik (kadin ve/veya esi)
�Sigara
�Erken yaslarda cinsel iliskiye baslama(20 yastan once)

Dusuk Riskli Grup:

�Tek eslilik
�Bekarlik

Dusuk risk grubunda ilk cinsel iliskiden sonra pap-test yapilir ve her yil test tekrarlanir. 2-3 kez pap-test normal olarak bulunursa en az 65 yasina kadar 2-3 yil aralarla pap-test yapilmaya devam edilmelidir.

Yuksek riskli grupta tarama icin her yil pap-test yapilmalidir.Kadinlarin 65 yasindan sonra da taramaya devam etmeleri halinde rahim agzi kanserinden olum oranlari %60 kadar daha azalmaktadir.

Tarama sonuclari anormal bulunan hastalar jinekologun onerileri dogrultusunda hafif derecede hucresel anormallikler icin tekrarlayan pap-test yaptirabilirler. Hafif veya agir hucresel anormallikler tespit edilen hastalar direkt olarak kolposkopi denilen bir mikroskopla muayene ve gerekirse parca alinmak (biopsi) icin bir kolposkopi klinigine gonderilebilirler. Boylece kesin tani ve gerekirse uygun tedavi planlanir.

TEDAVI:

�Cerrahi
�Radyoterapi (Isin)
�Ilac tedavisinden (kemoterapi) olusur.

Erken kanserlerde cok ozel durumlarda (genc ve cocuk istegi olan hastada) kucuk operasyonlar yapilabilir. Ancak cok fazla komsu organlara yayilmamis hastalikta cerrahi tedavi ile rahim ve etrafindaki baglar, tupler, yumurtaliklar, vajinanin ust kismi ve karindan bir kisim lenf bezeleri cikarilir. Cerrahiden sonra veya once komsu organ yayilmalari tespit edilirse hastaya cerrahiyi takiben veya cerrahi islem yapilmadan radyoterapi uygulanir. Ilac tedavisinin yeri az olup bu konuda yeni calisma ve arastirmalar surmektedir.

5 yil sag yasama sansi evrelere gore degismekte olup erken donemde %90’larda iken hastalik ilerlemis, lenf bezelerine yayilim olmussa %15-20’lere kadar duser

Araniyor: Kayip empati

Araniyor: Kayip empatiBu da son yillarda hayatimiza girmis, lakin en cok yoksunlugunu cektigimiz kavramlardan biri.

Simdilerde uygun olsun olmasin herkesin diline pelesenk empati, aslinda su bildigimiz kendini baskasinin yerine koymak, acilari sevincleri paylasmak, halden anlamak filan demek. Psikoloji sozlugundeki karsiligi aynen soyle: “Baskalarinin dusunce ve duygularinin ve bunlarin olasi anlamlarinin, objektif bir sekilde farkinda olma; karsisindakinin duygu ve dusuncelerini temsili olarak yasama.”

Bu tanimlarin hepsi dogru ama ben en cok anneannemin lafini seviyorum. O hep, insanlar arasinda bir sorun, bir anlasmazlik oldugunda “evladim, insan acikani yanagindan, susayani dudagindan anlamali” der. Onlarin omurleri uzun olsun; zira halimize bakilirsa, onlara ne kadar cok ihtiyacimiz oldugu ortada! Cunku bizler buyuk laflar edip, kucuk seyleri bile ifade edemez, anlatamaz, anlayamaz olduk.

Son zamanlarda anneannemin bu sozuyle yasar oldum iyiden iyiye aklimin bir tarafinda. Boyle bir dunyanin yoksullugu ve yoksunlugunu cok belirgin, cok vahsice yasadigimizdan olsa gerek. Birakin susayani dudagindan anlamayi, “oluyorum” dese donup bakmiyoruz neredeyse. Hatta – mumkunse- olduruverecegiz oracikta! Askla yeni tanisan gencler kendileri gibi gencleri, kucucuk cocuklar birbirlerini dogruyor. Daha “dunya neresi, ben kimim, burada ne isim var, var olmak ne?” sorularini sormadan “yok etme”ye basliyorlar. Erkegin kadini, kadinin cocugu dovmesiniyse coktan kaniksamistik zaten!

Su kocaman “dis gucler”, oteki’lestirme berikilestirme hikayelerini filan bir yana birakalim arkadaslar; onumuze, kendimize bir bakalim! Bu ulkede hep hirstan dovdu birbirini insanlar, o yuzden oldurdu. Belki istedigince yasayamamanin/ olamamanin hirsindan, belki sevilmemisligin, gonlunce sevememisligin hirsindan… ama hep hirstan. Yetersizlikle, itilip kakilmislikla, zavallilikla yogruldu durdu benlikler, yoklugun, yoksullugun asagilanmasiyla kavruldu. Soruyorum size, boyle biri baskasinin halinden anlamaya ugrasir mi!? Hele de kendi devlet adamlarindan baslayarak herkesin samar oglanina donusmus bir toplumda… Her seyin, hatta herkesin pazarlandigi bir dunyada, bes para edemeyen bir toplumun genci, kimi anlamaya calisabilir hirsini yenip de!? Ne yani, oyuncak diye ecis bucus ve oldurucu(!) yaratiklarla oynayan, televizyonda her saniye sille tokat, patlama, olum ve ucusan cesetler goren cocuklarin, saklambac ya da evcilik oynamalarini mi bekliyoruz!

Beynimi patlatir, yuregimi burustururcasina olup bitenlerle ugrasirken, iste boyle bir cografyaya dustum. Yine fena halde kendimizden ve sahicilikten uzaklasip, koca laflar eden buyumus de kuculmus sevimsiz bebelere donmustuk. Surekli ona buna dil cikarip “aptaaal bak n’aaptirttin!” diyorduk! Cami kiran, canlari kiran, hayatlari kiran bizdik ama “baskalari” yaptirttiriyordu hep! Iyi de biz niye yapiyorduk, buna bakan yoktu hic.

Ozunde insan siddeti kendisi icin tehdit olusturana yonlendirir. Siz kendinizi ne kadar “zavalli” hissederseniz, tehdit alginiz da o kadar artar, cogalir. Gun gelir “vay, yan baktin, camura yattin!” noktasina gelir ki, bugun o gundur. Iste bu yuzden hemen, simdi hatirlamaliyiz. Yuregimizi isitacak, aklimizi salimlestirecek, bedenlerimizi gevsetecek en sahici seyleri hatirlamali ve bebelerimize de belletmeliyiz. Yani ki aski, bilgiyi ve topragi, uretmeyi… Cunku “guc”, bunlarin toplamidir.

Tatli Kabaklari

Turleri: Balkabagi ve Helvacikabagi ya da Kestanekabagi

Genellikle tatlilari yapilip begenilerek yenilen bu iki kislik Tatli Kabak turu, Kabakgiller'dendir. Balkabaginin anayurdu Amerika, helvacikabagi ya da kestanekabaginin anayurdu Asya ve Amerika kitalaridir.

Tatli kabaklari, biryillik otsu bitkilerdir. Birkac metre boylanabilen ve bitki yapisi daha iri olmak kosuluyla genelde yemeklik kabaklara benzeyen tatli kabaklari, dunyanin bircok yeri ile ulkemizde bol bol yetistirilmektedir. Iki onemli kabak turunun iri meyveleri, bicim ile kabuk ve et rengi yonunden birbirinden cok farklidir.

Balkabagi (C. moshata), silindirige yakin ya da yuvarlakca basik bicimlidir. Kabuk ve et rengi turuncudur. Uzerleri uzunlamasina hafif oluklu olan balkabaklarinin agirligi, 15-25 kg. kadardir. Helvacikabagi ya da kestanekabagi (C. maxima), yuvarlaga yakin hafif basik bicimli, kabugu kursunimtirak beyaz, eti sari renkli ve cok lezzetlidir.

Uygun kosullarda iyice irilesenleri, 30-50 kg. kadar gelebilir. Gunumuzde helvacikabagi ulkemizde daha cok yetistirilmekte, her iki tatli kabak turu, genellikle tatli ve bazen borek yapiminda kullanilmaktadir.

BESIN DEGERLERI

Besin degerleri birbirine oldukca yakin olan bal ve helvacikabaklarinin ortalama 100 graminin icerdigi besin degerleri soyledir: 33 kalori; 1 gr. protein; 7,9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,3 gr. yag; 1.3 gr. lif; 26 mgr. fosfor; 25 gr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 2 mgr. sodyum; 280 mgr. potasyum: 6.400 IU A vitamini: 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0.6 mgr. B3 vitamini: 15 mgr. C vitamini ve 1,8 mgr. E vitamini.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Yukarida gorulen onemli besin degerlerinin yani sira;

o Yuksek oranlarda A, C ve E vitamini gibi antioksidan maddeleri icerdiginden, tatli kabaklari bedenin kansere yakalanma, kalp krizi gecirme ve katarakt illetine tutulma rizikosunu en aza indirger: Bu kanser turleri arasinda ozellikle akciger kanseri basta gelmektedir. Bu etkisinden yararlanmak icin gunde yarim cay fincani buyuklugunde tatli kabagin yenilmesi yeterli olur.

o Tatli kabaklan, yuksek oranda lif icerdiginden peklik (kabizlik) cekenlere iyi gelir.

o Tatli kabaklarinin cekirdekleri, erkeklerde, prostat bezinin buyumesinin yarattigi idrar yapma zorluklari, idrar miktari ve idrara cikma araliklari konusunda kisilere buyuk rahatlama saglar. Bu etkisinden yararlanmak icin gunde 25 gr. cig cekirdek icinin iyice cignenerek yenmesi ogutlenmektedir.

o Tatli kabaklarinin cekirdekleri, bobrek taslarinin olusumunu onler ve tas dusurmeye yardimci olur: Bunun icin de gunde 25 gr. cig kabak cekirdegi yenmesi ogutlenir.

o Tatli kabaklarinin cekirdekleri, icerdikleri cinko mineraliyle (25 gr. cekirdekte 1,6 mgr. cinko vardir), bedenin bagisiklik sistemini guclendirir ve yine bedenin gelismesini destekler: Bu etkilerinden yararlanmak icin gunde 50 gr. cig kabak cekirdegi yenmesi ogutlenmektedir.

o Tatli kabaklarinin cekirdekleri hicbir turden zehir icermedikleri halde, bagirsak asalaklarina karsi kullanilir: Bu etkisinden yararlanmak uzere de, iki gun ust uste 30-40 gr. kadar tatli kabak cekirdeginin cig olarak yenmesi ve asalaklarin dusurulmesinin hizlandirilmasi icin ardindan bir saat sonra mushil icilmesi tavsiye edilmektedir.

BITKISININ URETILMESI

Tatli kabagi bitkileri, tohumlariyla (pisirilmemis cekirdekleriyle) cogaltilir. Bunun icin derin kazilip duzeltilmis toprakta 2-3 m. aralikla acilacak 30-40 cm. genislik ve 10-15 cm. derinlikteki ocaklara kompost konulur ve her ocaga 3-4 adet tohum birakilir. Uzerleri yine kompost ve toprakla kapatilir ve bastirilir. Bu tohumlar 8-10 gun icinde cimlenir ve 3-4 yaprakli hale gelince, her ocakta l ya da 2 guclu kok birakilip digerleri sokulerek seyreltme yapilir. Bu islem, bitkinin birinci capalamasinda gerceklestirilir.

Birinci capalamada asiri olmamak kosuluyla bitkiye hafif bir bogaz doldurma islemi yapilmasi da yararli olur. Birinci capalamadan 3 hafta kadar sonra, tatli kabaklarinin ikinci capasi yapilir. Boylece bitkinin yabani ot mucadelesi ve topraginin yuzeyinin kabartilmasi da saglanmis olur.

BITKISININ YETISTIRILMESI

Iklim istegi, toprak istegi ve gubreleme: Aynen yazlik kabaklardaki (sakizkabagi) gibidir.

Sulama: Tatli kabaklarina, uygulamada ilk meyveleri gorulene degin su vermekten kacinilmalidir. Daha sonra havalarin kuraklik ve sicaklik durumuna bagli olarak birkac kez bolca su verilmesi, bitkinin gelismesine ve meyvelerinin irilesmesine yardimci olur. Ancak ulkemizde tatli kabaklari yetistiriciligi, cogunlukla bitki sulanmaksizin yapilmaktadir.

Hasat (Derim): Tatli kabaklari, iyice irilesip olgunlasincaya, baska bir deyisle cekirdekleri tam olarak olusuncaya kadar bahcede koku uzerinde birakilir. Cogu kez bitkinin dal ve yapraklari kurur, yalnizca ortada kabaklar kalir. Ama, soguklar baslamadan once kabaklar toplanmalidir.

Hastalik ve zararlilariyla mucadele: Tatli kabaklarina dadanacak zararli ve hastaliklarla, uzmanlara danisilarak ve uygun tarim koruma ilaclari kullanilarak zamaninda, eksiksiz ve aksatilmadan mucadele surdurulmelidir.

Salgam

Hafif acimsi-tatlimsi kokleri sebze olarak yenilen Salgam'i veren bitkisi, Turpgiller'dendir. Anayurdunun Kuzey Avrupa ile Kuzey Asya oldugu sanilan salgam, ikiyillik otsu bir bitkidir. 50-120 cm. kadar boylanabilen ve ulkemizde de yetistirilen bitkinin birinci yilinda koku ve toprak ustu yesil kisimlari; ikinci yilinda cicek sapi, cicekleri ve tohumlari olusur.

Bitkinin sebze olarak degerlendirilen bolumu, siskin kokleridir. Basik, yuvarlagimsi ya da uzun silindirik bicimlerde olan kokun sertce etinin rengi beyaz ya da mavimtiraktir. Ama, kokun toprak yuzeyine yakin kismi kirmizi, mor, beyaz, sari veya yesil renklerde olabilir. Bitkinin oval bicimli yapraklari yesil renkli, yaprak kenarlari duz ya da testere gibi dislidir.

Salgamin cicek saplari 50-120 cm. kadar uzar. Erselik ozellikli cicekleri, parlak sari ve bazen beyaz renkte olur. Tohumlari lahananinkilere cok benzediginden, satin alirken aldanmamaya dikkat edilmelidir. Salgam, gunumuzde hem insanlar hem de hayvanlar icin uretilmektedir. Insan yiyecegi olarak yetistirilenleri yumusak etli, hayvan yemi olanlari ise sert etlidir. Salgam, bazi corba ve soslara katilir, yemeklerde garnitur olarak kullanilir. Bazi yorelerimizde suyu sevilerek icilir.

BESIN DEGERLERI

100 gr. taze salgamin icerdigi onemli besin degerleri sunlardir: 23 kalori; 0,8 gr. protein; 4,9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yag; 0.9 gr. lif: 24 mgr. fosfor; 35 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 34 mgr. sodyum; 188 mgr. potasyum: 20 mgr. magnezyum; eser miktarda A vitamini; 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0,3 mgr. B3 vitamini ve 22 mgr. C vitamini.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Salgam, patates yayginlasana degin, buyuk onem verilerek tuketilen bir sebzeydi. Gunumuzde geri plana itilmis olan salgama, icerdigi yuksek besin degerleri nedeniyle layik oldugu onem verilmelidir. Salgam, soz konusu besin degerlerinin yani sira;

o Tum Turpgiller gibi, bedenin kansere yakalanma rizikosunu en aza indirgeyen bir besindir.

o Zengin potasyum icerigiyle yuksek tansiyonu dusurmektedir.

o Icerdigi zengin orandaki lifi sayesinde peklik (kabizlik) cekenlere iyi gelir.

o Ayrica salgam, halk hekimliginde bedene dinclik saglayan, mide ve siyatik agrilarina iyi gelen bir besin olarak bilinmektedir.

BITKISININ URETILMESI

Salgam bitkisi tohumlariyla cogaltilir. Tohumlar, dogrudan dogruya bitkinin yetistirilecegi yere ekilir. Ekim zamani, ilkbaharda mart-nisan; sonbaharda agustos sonlari ile eylul aylaridir. Tohumlar ya serpme yoluyla ekilir ve sonra fidelerde seyreltme yapilir. Ya da siralar uzerinde tohumlar, 15-25 cm. aralikla ve 1-2 cm. derinlige ekilir.

BITKISININ YETISTIRILMESI

Iklim istegi: Salgam, ilik ve serin mevsimlerin bitkisidir. Ancak, soguklara karsi diger sebzelerden daha dayanikli oldugu icin, ulkemizde sogukca bolgelerde de rahatlikla yetistirilebilir. Bitki, sicaktan ve kurakliktan hic hoslanmaz.

Toprak istegi: Toprak bakimindan pek secici olmayan salgam bitkisi, cok hafif ve cok agir topraklar disinda, her tip toprakta yetistirilebilir. Ama, bitkiden en iyi sonuc derin, gecirgen, organik madde yonunden zengin kumlu-tinli ya da killi-tinli topraklarda alinir. Salgam bitkisinin toprak hazirligi ve toprak islemesi aynen havucunki gibidir.

Sulama: Salgam, suyu cok seven bir bitkidir. Yaz mevsiminde havalar sicak ve kurak gittigi zamanlarda, duzenli olarak sulanmasi gerekir.

Gubreleme: Salgam bitkisinin, iyi gelismesi ve bitkiden yuksek urun verimi saglanmasi icin iyi yanmis ciftlik gubresi ile azot ve fosfat iceren kompoze fenni gubrelere gereksinimi vardir. Salgamin potas gereksinimi, diger kok sebzelerinkinden daha azdir.

Hasat (Derim): Salgam bitkisi, tohumlarinin ekiminden yaklasik 3-4 ay sonra hasat edilecek duruma gelir. Bitkinin kokleri, elle cekilerek ya da capayla kazilarak hasat edilir.

Hastalik ve zararlilariyla mucadele: Salgam bitkisine dadanacak zararli ve hastaliklarla, uzmanlara danisilarak ve uygun tarim koruma ilaclari kullanilarak eksiksiz, zamaninda ve aksatilmadan mucadele surdurulmelidir.

Portakal

Portakal adli meyvelerini sonbahardan ilkbahar sonuna kadar severek yedigimiz, sikma meyve suyunu neredeyse yil boyunca kana kana ictigimiz Portakal meyvesini veren agac, Turuncgiller'dendir (Narenciyeler). Anayurdu Himalayalar'in guneyindeki ulkelerden Cin'e kadar uzanan bolgeler olan portakal agaclari, ulkemizde Akdeniz ve Ege bolgelerinin kiyi seridinde bol bol yetistirilmektedir.

10 m'ye kadar uzayan boyuyla portakal agaci, Turuncgiller icinde en yuksek agac ve en uzun yasayandir. Saglam kok yapisi, dikine uzayan duz bir govdesi ile duzgun bir dal yapisi vardir. Koyu yesil renkli deri gibi sert ve dayanikli olan yapraklarinin kenari duzdur.

Ilkbaharda acan beyaz renkli mis kokulu cicekleri incedir. Bu cicekler olgunlastiginda, cesitlerine gore sonbahar ortasindan kis sonlarina kadar portakal meyvesini verirler. Onemli portakal cesitlerinden Vasington, erkenci, sulu, lezzetli ve cekirdeksizdir. Yafa, orta mevsim cesidi olup cekirdeksiz ve ustun nitelikler tasiyan bir cesittir.

Valensiya portakali, gec mevsimde olgunlasip agacta uzun sure kalabilir. Az cekirdekli ve bol suludur. Bunlardan gayri kan portakali adli eti ve suyu kirmizi renkli olan cesit ile diger yuvarlak ve kucuk boylu yerli portakal cesitleri giderek onemini yitirmekte, yalnizca sikmalik portakal olarak degerlendirilmektedir. Portakal, taze meyve olarak bolca yenildigi gibi receli, marmeladi, konservesi, tatlilari ve meyve sulari yapilarak da tuketilir. Kabugundan ve suyundan cikarilan esans, parfumericilikte kullanilir.

BESIN DEGERLERI

100 gr. taze portakalin icerdigi besin degerleri sunlardir: 49 kalori; 1,2 gr. protein; 12.2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yag; 0,5 gr. lif; 20 mgr. fosfor; 41 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; l mgr. sodyum; 200 mgr. potasyum: 11 mgr. magnezyum; 200 IU A vitamini: 0,1 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,04 mgr. B3 vitamini; 0,03 mgr. B6 vitamini; 5 mcgr. folik asit; 50 mgr. C vitamini ve 0,2 mgr. E vitamini.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Yukarida sayilan onemli besin degerlerinin yani sira;

o Portakal, bazi kanser turlerine yakalanma rizikosunu en aza indirger: Portakali bolca tuketen kisiler, yapilan bilimsel arastirma sonuclarina gore mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini en az tasiyan grubu olusturmaktadir.

o Portakal, icerdigi yuksek orandaki C vitaminiyle bedenin hastaliklara karsi direncini artirmaktadir: Cunku bazi virus turleri uzerinde oldurucu etkisi vardir.

o Icerdigi pektin adli maddeyle kotu kolesterol duzeyini dusurmektedir.

o Portakal, kilcal damarlari guclendirmekte, bu damarlarin olusturdugu sistemdeki kan dolasimini hizlandirmakta, ayrica damar tikanikliklarini onlemektedir: Bu ve yukarida sozu edilen kolesterol dusurucu etkisiyle portakal, kalbimizin dostudur.

o Ayrica icerdigi zengin potasyumla yuksek tansiyonun dusurulmesine yardimci olur.

Butun bu etkileri saglamak uzere portakalin taze meyve olarak bolca ve istendigi kadar yenmesi gerekir. Portakalin suyu, C vitamini, potasyum ve folik asit yonunden pek zenginse de bunu icmek taze meyveyi yemenin yerini tam olarak tutamaz.

AGACININ URETILMESI

Portakal agaclari, genellikle turunc agaci anaclarinin istenen portakal cesitlerine asilanmasiyla uretilmektedir. Uzun omurlu, cokyillik pek degerli ve uretken bir agac olan portakalin fidanlarinin, ilk karsilasilan ureticiden, cesit ve niteligi belirlenmeden satin alinmasi yanlis bir davranis olur. Bunun yerine inanilir ve guvenilir fidan ureticilerinden, cesidi belli ve saglikli fidanlari almak gerekir.

Tup icinde ilkbaharda satilan bu fidanlari, hava sicakligi yukselip de toprak sicakligi 13 dereceye vardiginda, bahcemizde acilacak 30-35 cm. genislik ve derinlikte ocaklara dikmeliyiz. Ocak araligi Vasington cesidi icin 7 m. ve yafa ile valensiya cesitleri icin 8 m. olmalidir.

AGACININ YETISTIRILMESI

Iklim istegi: Tum turuncgiller gibi, portakal agacinin da onde gelen istegi, sicak iklimli bir yerde yetistirilmektir. Portakal agacinin yetistirildigi yerde sicakligin -2 derecenin altina dusmemesi iyi olur. Cunku -9 derecenin altina dusen sicakliklarda agac donar ve olebilir. Dayanamadigi en yuksek sicakliklar ise, 45 derece ve uzeridir.

Portakal agaclarinin gelisme sicakligi 12 derecede baslar, ortalama 23 derece, gelismenin en hizli gerceklestigi sicakliktir. 37-39 derecelerde, portakal agaclarinin gelismesi durur. Soguk ve sicak esen ruzg�rlar da portakal agaclarini kotu yonde etkiler. Yorede esen h�kim ruzg�rlara karsi ruzg�rkiran kurulmasi dogru olur. Ayrica portakal agaclari, bulunduklari yerin havasinin nem oranindan da etkilenir. Dusuk nem oranli hava da portakal agaclarinin gelisimini ve urun verimini kotu yonde etkiler.

Toprak istegi: Tum turuncgiller gibi, portakal agaclari en iyi; bol humuslu, derin, suzek (suyu iyi akintili) kumlu-tinli, tinli ya da killi-tinli topraklarda yetistirilir, iyice derinlere inen koklerinin oksijen gereksinimi fazla oldugundan portakal agaci kesinlikle agir topraklarda yetistirilmemelidir. Portakal agacinin yetistirildigi yerde taban suyunun yuzeyden 1,5 m. asagida olmasi gerekir. Aksi takdirde toprakta drenaj islemi yapilmalidir. Topragin kirecine karsi da duyarli olan portakal agaclari icin en uygun toprak pH'i 5,5-6 olmalidir.

Toprak isleme: Tum turuncgiller gibi, portakal agaclarinin cok derine inen kokleri vardir. Ama, kok yapisinin %90'i 0-90 cm. derinlikteki yuzlek toprak tabakasindadir. Bu nedenle toprak islemesi 10 cm. derinlige kadar yapilmali ve agaclarin kokleri kesinlikle parcalanmamalidir. Bahcenin ilkbahardan baslayarak yilda dort kez 15-20 gun aralarla capalanmasi yeterli olur. Yabani ot mucadelesi boyle capalamalarla saglandigi gibi ot oldurucu (herbisit) ilaclarla da yapilabilir.

Sulama: Tum turuncgiller gibi, portakal agaclarinin da yillik su gereksinimi toprak, iklim ve agacin gelismesine bagli olarak 800-1.000 mm. arasinda degisir. Sulama donemi olan nisan ortalari ile ekim ortasindaki yedi aylik surede, havalarin cok sicak ve kurak oldugu zamanlarda agaclara toplam 600-700 mm. su verilmesi gerekir.

Sulama yetersiz yapilirsa agac su bulabilmek icin koklerini toprakta yayar. Gelisimi yavaslar, urun verimi ve niteligi duser. Asiri sulamadaysa kokler havasiz kalacagindan kok curugu hastaligi olusur. Gene agacin meyve verimi ve niteligi duser. Portakal agacinin sulama zamaninin gelip gelmedigi en kolay soyle anlasilir: Agacin yapraklari aksam saatlerinde gunes batmadan once solgunluk gosteriyor ve gece canlaniyorsa sulama zamani gelmis demektir. Ogle zamaninda meydana gelen gecici solgunluga aldanmamalidir.

Gubreleme: Tum turuncgiller gibi, hepyesil portakal agaclari da topraktan cok fazla besin kaldirdigindan gubreye gereksinimleri cok olur. Agaclara, bulundugu ortam, yas ve gelismelerine uygun ve dengeli gubreleme yapmak icin butun bu faktorlerin ortak etkisini ortaya koyan yaprak ve toprak analizleri uygulanmali, buna gore verilecek azotlu, fosfatli ve potasli kompoze fenni gubre miktarlari saptanmalidir. Ayrica eksikligi duyuluyorsa agaclara magnezyum, demir, mangan ve cinko da verilmelidir. Portakal agaclarina, bu mineral gubrelerden baska 2-3 yilda bir, iyi yanmis ciftlik gubresi verilmesi de buyuk yarar saglar.

Budama: Tum turuncgiller gibi, portakal agaclarina da sekil ve urun budamalari uygulanir ve genellikle agaclara yuvarlak bir bicim verilir. Sekil budamasi, agaclarin urunlenmesiyle baslar. Turuncgillerden olan agaclarin budanmasi ustalik isteyen bir istir. Bunun icin budamanin, portakal agaclarini iyi taniyan kisiler tarafindan uygulanmasi olumlu sonuclar verir. Agaclarda kurumus, kirilmis, ezilmis, hastalanmis, yaralanmis ve berelenmis, yaslanmis dallar kesilip cikarilmalidir. Obur dallarin da ayiklanip cikarilmasi gerekir.

Hasat (Derim): Tum turuncgiller gibi, portakal agaclari da cesitlerine gore sonbahardan baslayip kis sonlarina kadar, meyveler tam olgunlastikca hasat edilir. Hasatta, meyveler elle tutulup sapi bukulerek koparilir ya da daha iyisi keskin bir makasla kesilir. Hasat sirasinda kesinlikle dal uclari kirilmamali; meyve toplama isi acik, kuru, gunesli ve ilik havalarda yapilmalidir. Meyvelerin uzerinde ciy ve kiragi varsa bunlarin kurumasi beklenmelidir.

Hastalik ve zararlilariyla mucadele: Portakal agaclarina dadanan zararli ve hastaliklarla, en yakin tarim kurumuna basvurularak tavsiyeleri alinip uygun koruma ilaclari kullanilarak zamaninda, eksiksiz ve aksatilmadan mucadele surdurulmelidir.

Patates

Nisastaca zengin patates adli yumrulari insan yiyecegi ve hayvan yemi olarak kullanilmak uzere yetistirilen Patates bitkisi, Patlicangiller'dendir. Anayurdu Guney Amerika'daki And daglari bolgesi olan patates, 16. yuzyilda Avrupa'ya ve iki yuz yil once ulkemize getirilmistir. Once Dogu Anadolu bolgemizde yetistirilen bitki, yuz yil kadar once Bati illerimizde de yayginlasmaya baslamistir.

Biryillik otsu bitki olan ve 50-100 cm. kadar boylanabilen patatesin zayif bir kok yapisi vardir. Bitkinin govdesi uc bolumden olusur: Toprak uzerine cikan saplari uc kose kesitlidir. Toprak altindaki yumrularinda bulunan gozlerden yan dallar (ya da daha yaygin deyisle stolonlar) surer. Stolonlarin uc noktalari genisleyip siserek gene yumrular olusturur.

Toprak uzerine cikan stolonlar, bitkinin yesil kisimlarini meydana getirir. Patates bitkisinin sapi uzerinde yer alan yapraklarinda, 3-13 adet yaprakcik bulunur. Yaprakciklar yaprak ekseninin uzerinde karsilikli cifter cifter siralanir. Ucta oteki yaprakciklardan buyuk olan tek ve ucu sivri bir yaprakcik yer alir. Yesil renkli yapragin yuzu duz, kabartili ya da burusuk olur.

Her dalin ucunda acan mor-pembe renkli ciceklerindeki erkek organ altin sarisi renklidir. Dollenen disi organ yesil, mor ya da koyu renkli domatesi andiran meyveler verir. Findik ya da ceviz buyuklugundeki bu meyvelerde tohumlar meydana gelir. Patatesin yesil kisimlarinda, renksiz filizlerinde ve hatta yesil yumrularinda solanin adli hafif zehirli bir alkoloid bulundugundan, bu kisimlari yenmez.

Patatesin, yalnizca sari ya da ozel renkli toprakalti yumrulari yenilir. Bircok cesidi bulunan; kabuk rengine gore sari, kirmizi ya da pembe patates diye adlandirilan yumrularin, bir de tatli patates diye adlandirilan turu vardir. Patates, etli ve kizartma yemekleri, salatalari yapilarak; bircok yemege garnitur olarak ya da puresi katilarak her mevsimde bolca tuketilir.

BESIN DEGERLERI

Kabuguyla haslanmis 100 gr. patatesin icerdigi besin degerleri sunlardir: 93 kalori; 2,6 gr. protein; 21,2 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,1 gr. yag; 0,6 gr. lif; 65 mgr. fosfor; 9 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; 4 mgr. sodyum; 503 mgr. potasyum; 23 mgr. magnezyum; eser miktarda A vitamini; 0,1 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 1.7 mgr. B3 vitamini ve 20 mgr. C vitamini.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Yukarida gorulen bazi onemli besin degerlerinin yani sira;

o Patates, icerdigi maddelerle bazi virusleri yok eder ve ayrica bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltir.

o Patates hazimsizligi giderir ve sindirime yardimci olur: Bu etkisi nedeniyle gastrit, ulser ve kolit rahatsizligi cekenlere patates yemeleri ogutlenmektedir.

Dikkat: Patates, icerdigi nisastali maddelerle bedende insulin ve seker duzeyini hizla yukseltir. Bu nedenle yenmesi, bazi seker hastalarina kisitlanabilir.

BITKISININ URETILMESI

Patates bitkisi tohumuyla uretebilirse de genellikle yumrulariyla cogaltilmaktadir. Bunun icin yumrularina "on filizlendirme" islemi uygulanir. Uzun sure dusuk sicaklikta saklanmis yumrular once karanlikta 3-4 gun sureyle 18-20 derecede bekletilir. Sonra bulunduklari ortamin sicakligi 10 dereceye dusurulerek aydinlik ve havadar yere cikarilir. Boylece yumrular uzerinde 1-2 cm. uzunlukta, koyu renkli saglam surgunler elde edilir. Bu sekilde patates, hem saglikli hem de 10-15 gun erken urun verir.

Filiz vermeyen, ipliksi filiz verip de saglikli olmayan yumrular ayiklanmis olur. Genellikle patates yumrularinin kesilerek tohumluk olarak dikilmesi uzmanlarca onerilmemektedir.

Patateslerin dikimi, toprak sicakliginin yukselip 8-10 dereceye ulastigi zamanda yapilir. Bu da ulkemizde bolgelere gore ocak-subat aylarindan nisan-mayis aylarina kadar dikim zamaninin degismesi anlamina gelir. Siralarda 35-40 cm. araliklarla ekilen patateslerin uzerine, 10-15 cm. kalinlikta toprak tabakasi ortulmelidir.

BITKISININ YETISTIRILMESI

Iklim istegi: Patates, iliman serin iklimlerin bitkisidir. Yetistirme mevsimi boyunca 15-18 derecelik sicaklik ortalamasi en iyidir. Gece boyunca hava sicakliklari da onemli olup en uygunu 10-14 derecelerdir. Bitkinin gelismesinin baslangicinda, -2 derece sicaklik bitkiyi dondurabilir. 21 derecenin uzerindeki sicakliklar da patates bitkisinin verimini olumsuz yonde etkiler.

Toprak istegi: Patates bitkisi derin, hafif, havadar, suzek (suyu iyi akintili) topraklarda cok iyi gelisir. Taban suyu yuksek (yani yuzeye yakin) olan ve agir yapili topraklarda patatesin kok yapisi zayiflar ve yumrulari curur. Topragin asilligi notr ya da hafif asit; pH'i 5,5-6 oldugu kosullar patates icin en iyisidir.

Toprak isleme: Patates bitkisi, daha kucuk ve 2-4 yaprakli iken bogaz doldurma denilen islemle cevresindeki toprak capayla kabartilir ve bitkinin govdesine bastirilir. Bu islem, ayni zamanda yabani otlarla mucadeleyi de saglamaktadir.

Sulama: Patates, kurakliga dayanabilen bir bitki degildir. Yetistirme mevsiminde aylara duzenli olarak dagilan 300-450 mm'lik yagis ya da buna esdegerde sulama ister. Hava neminin %70 oldugu bolgelerde cok iyi gelisir. Patates bitkisi hafif topraklarda yetistiriliyorsa 8-12, agir topraklarda 15-20 gunde bir sulanir.

Bitkinin suya gereksindigi, alt yapraklarinin sararip solmasiyla belli olur. Ancak ilk sulama icin bu belirti beklenmemelidir. Patates bitkilerine duzenli olarak su verilmesi, urun verimini ve niteligini yukseltir. Ama, hasattan 15-20 gun kadar once, yumrularin olgunlasmasi ve kabugunun piskinlesmesi icin sulama kesilmelidir.

Gubreleme: Patates, butun capa bitkileri gibi ciftlik gubresinden hoslanir. Toprakta organik madde oranini yukseltmek, toprak yapisini duzeltmek ve urun verimini artirmak icin bir onceki sonbahar mevsiminden patates urununun yetistirilecegi topraga iyi yanmis ciftlik gubresi verilir. Bunun icin onceden toprak analizi yapilip analiz sonuclarina gore verilecek gubre miktari saptanir. Ayrica bu analiz sonuclarina gore patates bitkisine verilecek azotlu, fosfatli ve potasli kompoze fenni gubre miktarlari da belirlenir.

Hasat (Derim): Patates bitkisinin yaprak ve saplari kahverengilesip kurudugu, yumrulari ana bitkiden ayrildigi ve yumru kabugunun sertlesip piskinlestigi zaman hasat islemine baslanir. Hasattan 15-20 gun once kesilen sulama, hasat isleminin kolaylasmasi icin hasattan 2 gun once son kez yinelenir. Hasat kucuk bahcelerle elle, buyuk bahcelerde pulluk ya da sokum makineleriyle yapilir.

Hastalik ve zararlilariyla mucadele: Patates bitkisine dadanacak zararli ve hastaliklarla, uzmanlara danisilarak zamaninda, eksiksiz ve aksatilmadan uygun ilaclar kullanilarak yapilacak mucadele, yuksek nitelikli ve verimi tam urun almamizi saglar.

Muz

Genellikle diger meyvelerden daha pahali oldugu halde lezzetli olusu ve besleyiciligi nedeniyle yeglenerek tuketilen meyvelerini sonbahardan baslayarak bazi yillarda nisan ayina kadar veren Muz, Muzgiller'in ornek bitkisidir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen, dunyanin sicak yerlerinde ve ulkemizde Akdeniz bolgesinde yetistirilen muz bitkisinin 40 turu ve 250 kadar cesidi bulunmaktadir. 1-15 m. kadar boylanan, odunsuz iri govdeli, genis yaprakli cokyillik otsu bir bitkidir.

Gercek govdesi sogan biciminde ve topragin altindadir. Yapraklarin ic ice gecmis kinlari, toprak ustunde muzun "yalanci govde"sini olusturur. Yalanci govdenin ortasindan ve yaprak demetinin arasindan cikan cicek toplulugu da bir demet olusturur. Bu demetin dibinde once beliren cicekler disi karakterdedir. Daha sonra demetin tepesinde erkek cicekler ortaya cikip yere dogru egilir. Disi ciceklerin tozlasip olgunlasmasiyla hevenk biciminde meydana gelen meyve kumeleri, yukari dogru dikilir.

Bu meyve hevenkleri uc ay icinde olgunlasmalarini tamamlayip kurur ya da uretici tarafindan kesilerek hasat edilir. Muz meyvesi taze olarak yenildigi gibi pastacilikta, tatlicilikta ve dondurma yapiminda kullanilir. Likoru de yapilir.

BESIN DEGERLERI

100 gr. soyulup dilimlenmis taze muzun icerdigi besin degerleri soyle siralanabilir: 85 kalori: 1,1 gr. protein; 22.2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yag; 0,5 gr. lif; 26 mgr. fosfor; 8 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; l mgr. sodyum; 370 mgr. potasyum: 33 mgr. magnezyum; 190 IU A vitamini: 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,06 mgr. B2 vitamini; 0,7 mgr. B3 vitamini; 0,5 mgr. B6 vitamini; 7 mgr. C vitamini; 10 mcgr. folik asit: 7 mgr. C vitamini ve 0,4 mgr. E vitamini.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Yukaridaki degerlerin incelenmesinden gorulecegi gibi, muz, bedene yararli bir besindir. Muzun besin degeri, meyve olgunlastikca artar. Sozgelisi, ham bir muz yenildiginde meyvenin icindeki karbonhidrat kolayca sekere donuserek, bitkinlige karsi bedene hizli enerji saglar. Oysa, olgun muz yenildiginde, bedene daha yavas ama uzun sureli hareketlilik verir. Bunun yani sira;

o Muz icerdigi buyuk orandaki potasyumla yuksek tansiyonu onler ve tansiyonu belli duzeyde tutar.

o Ham muz kabizliga, olgun ve tatli muz diyareye iyi gelir.

o Olgun muzun yenilmesi, kisiyi psikolojik yonden guclendirir, daha sonra da uykuyu duzene sokar.

o Muz, ulseri onler ve ulser yaralarinin tedavisine yardimci olur.

o Muzun, yuksek kolesterolu dusurucu etkisi vardir.

BITKISININ URETILMESI

Muz fidanlari, yasli muz bitkisinin budanmasi sirasinda bitkinin toprakalti govdesinden suren 40-50 cm. boyunda dar (kilic) yapraklarinin topraktan koklu olarak sokulmesiyle elde olunur. Bu sokum sirasinda kok, govde ve yaprak fazla hasar gormemeli, bitkinin hastalik tasimadigindan emin olunmalidir, iste boyle elde edilen fidanlar, mart-mayis ayinda sokulup muz tarimi yapilacak bahcede 3-4 m. aralikla kazilacak ocaklara (cukur) dikilir.

Ocak, 1-1,5 m. capinda ve 60-70 cm. derinlikte kazilir. Ocaklara, fidanin dikiminden once 40-50 kg. kadar iyi yanmis kaliteli ciftlik gubresi ile 350'ser gr. azotlu, fosforlu ve potasli kompoze fenni gubreler konulur. Bahce topraginin niteligine gore bu gubreler iki katina kadar artirilabilir.

BITKISININ YETISTIRILMESI

Iklim istegi: Muz, tropikal iklimli bolgelerin bitkisidir. Yil boyunca 26-27 derece ortalama sicaklik ister. Bitkinin gelismesi, 15-16 derece sicakligin altinda geriler. O derecenin altinda, toprak ustu bolumleri olur. -4 derecenin altinda, toprakalti govdesi de buyuk zarar gorur. Yaz mevsiminde 35 derecenin uzerindeki sicakliklarda da bitki gelisememektedir.

Ayrica muz uretimi yapilan bolgedeki havanin nemi de onemli olup nem orani %60'in altina dusmemelidir. Turkiye'de muz uretimine en uygun yoreler Akdeniz kiyilarimizdaki Alanya, Gazipasa ve Anamur ilceleridir. Buralarda da zaman zaman don olayi yasandigindan, yetistirilen muz bitkisini korumak uzere buyuk zahmetlere girilip yuksek harcamalar yapilmaktadir. Bu nedenle son yillarda Turkiye'deki muz uretimi seralarda yapilmaya baslanmis ve bu alanda basarilar kazanilmistir.

Ruzg�rkiran istegi: Muz genellikle guneye bakan hafif egimli yerlerde yetistirilmektedir. Buralarda h�kim olarak sert ruzg�rlar esiyorsa, bitkinin genis yapraklarinin parcalanmasini onlemek uzere o yonu kapamak icin iyi nitelikli meyve vermeyen yuksek boylu muzlar sikca ekilerek bir ruzg�rkiran olusturulur.

Toprak istegi: Muz yetistiriciligine en uygun topraklar derin, gecirgen, hafif bunyeli (kumlu-tinli), organik madde yonunden zengin ve hafif alkali karakterde olmalidir.

Sulama: Pek yuksek boylu govdesi ve genis yaprakli olusu nedeniyle muz bitkisi cok miktarda su tuketmektedir. Bu nedenle topraginin surekli olarak nemli tutulmasi gerekir. Ulkemizde mayis-haziran aylarindan ekim-kasim aylarina kadar sulama yapilmalidir. Ancak, asiri sulama da bitkiye zarar verir. Bu nedenle muz bitkisinin, damlama yontemiyle sulanmasi tavsiye edilir.

Gubreleme: Muz bitkisi topraktan cok fazla besin kaldirdigi icin ilk dikiminden sonra da duzenli olarak ama asiriya kacilmadan topraginin gubrelenmesi gerekir. Bunun icin ilgili tarim kuruluslarina yaprak ve toprak analizleri yaptirilir. Bu analizler sonucu olarak o kuruluslarin tavsiyelerine uyularak budama (mart-nisan), ciceklenme (haziran) ve hasat oncesi donemi (kasim) olmak uzere 3 seferde muz bitkisine gubre verilir.

Budama: Muz bitkisi yetistirilirken ocak ayi icinde bitkinin bulundugu ocak acilarak birinci yilinda gelismis, ikinci yilinda meyve vermis, ikinci yilini doldurmus govdeler kesilip cikarilarak ocakta, o yil meyve verebilecek 2-3 saglikli govde birakilir. Yapilan isleme, muz ureticiliginde "onarma" ya da "imar" denilmektedir. Bu isleri yapan kisiler, ozel yetenegi ve deneyimi olanlar arasindan secilmelidir.

Budama isi cok soguk, sicak ya da ruzg�rli gunlerde yapilmaz. Bu nedenle bazi yillarda mart-nisan ve hatta mayis ayina kadar ertelenebilir. Budama, iyice temizlenmis ozel aletlerle yapilir. Ayrica istenenler disinda bitkinin kokunden olusan oteki surgunler yaz aylarinda kesilerek cikarilir.

Toprak isleme: Muz bitkisinin kokleri cok yuzlek (yani, toprak yuzeyine pek yakin) oldugu icin yabani ot mucadelesi el aletleriyle ve dikkatle yapilir. Ya da yalnizca bu otlari olduren herbisit ilaclari kullanilir.

Hasat (Derim): Muz meyveleri, hicbir zaman yeme olgunluguna erisinceye kadar dalinda tutulmaz. Aksi takdirde meyvelerin kabugu catlar, meyve hastalik ve zararlilarin akimina ugrar. Dogallikla bu durumda, piyasa degeri iyice duser.

Muzlarin hasadi, meyvenin sekli koseliden silindirik duruma donustugunde (yani kabuk ici etle tamamen doldugunda) ve muz salkimlarinin (hevenklerinin) kabuk rengi koyu yesilden normal ya da acik yesile donustugunde yapilir. Salkimlar sapindan keskin bicakla kesilerek bitkiden ayrilir. Bu sirada ve daha sonraki islemlerde muz meyveleri kesinlikle orselenmemelidir.

Hastalik ve zararlilariyla mucadele: Muz yetistiriciliginde bitkilere dadanan zararli ve hastaliklarla mucadele yapmak icin mutlaka uzman kisi ya da kuruluslara basvurulmali, onlarin onerecegi tarim koruma ilaclariyla zamaninda, eksiksiz ve aksatilmadan mucadele surdurulmelidir.

Mercimek

Kirmizi tanelileriyle yapilan corbasini severek ictigimiz; yesil taneleriyle hazirlanan salata, yemek ve koftesini keyifle yedigimiz dogal protein kaynagi Mercimek bitkisi, Baklagiller'dendir. Anayurdu Akdeniz havzasi ve Anadolu olan biryillik tarim bitkisi mercimek, buradan dunyanin oteki kesimlerine de yayilmistir.

Turkiye, mercimek uretiminde dunyada basta gelen ulkelerden biridir. Kisa boylu, sarilgan, gosterissiz bir bitki olan mercimegin sapinda, karsilikli dizili birlesik yapraklan, yaprak saplarinda sulukleri ve beyaz renkte acan cicekleri vardir. Bu ciceklerin dollenmesi ve olgunlasmasiyla buyuyen genis ama kisa boylu badicin icinde, ikiser adet tohumu olusur.

Iste bu ufak, yassi ve yuvarlak bicimli tohumlara mercimek denir, iki onemli cesidi olan mercimeklerin kirmizi tanelileri daha kucuk, yesil tanelileri biraz daha buyuk ama ince olurlar. Kuru sebze olarak sikca tuketilen mercimegin protein bakimindan zengin olan tum bitkisi, taneleri hasat edildikten sonra hayvanlara yem olarak verilir.

BESIN DEGERLERI

100 gr. kuru mercimegin icerdigi besin degerleri sunlardir: 340 kalori; 24.7 gr. protein; 22 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 1,1 gr. yag; 1,5 gr. lif: 145 mgr. fosfor; 79 mgr. kalsiyum; 6,8 mgr. demir; 6,8 mgr. sodyum; 370 mgr. potasyum; 60 IU A vitamini; 0,37 mgr. B1 vitamini; 0,32 mgr. B2 vitamini; 2 mgr. B3 vitamini ve yuksek oranda folik asit.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Yukarida goruldugu gibi yuksek oranli besin degerleri olan mercimek, bu ozelliginin yani sira;

o Kandaki kotu kolesterol duzeyini dusurur: Boylece kalp krizi gecirme rizikosunu azaltir; kalp dostu bir besin oldugunu kanitlar.

o Yuksek oranda lif icermesi nedeniyle mercimek, seker hastalari icin degerli bir besindir: Cunku insulin ve kan sekerini dusurur.

o Yuksek lif icerigiyle peklige iyi gelir ve kalin bagirsaklarin calismasini duzene sokar. Hemoroit ve diger kalin bagirsak sorunlarinda iyilestirici etkiler yapar.

o Mercimek, icerdigi yuksek orandaki demir ve folik asit nedeniyle kansizligi onler.

o Zengin potasyum icermesi nedeniyle yuksek tansiyonu dusurucu etkiler yapar.

o Mercimek icerdigi maddelerle bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltir.

Sagligimizi destekleyici butun bu onemli etkilerinden yararlanmak uzere, mercimegin gunluk diyetimize katilmasi, olabildigince sikca ve bolca yenilmesi ogutlenmektedir.

KISACA BITKISININ URETILMESI VE YETISTIRILMESI

Toprak bakimindan secici olmayan, iliman ve kurak iklimlerin bitkisi mercimek, tohumlariyla (bayat olmayan mercimek taneleriyle) cogaltilir. Guneydogu Anadolu bolgemizde kirmizi mercimek, kislik ekim olarak kasim ayinda; Orta Anadolu ve ara bolgelerde yesil mercimek, yazlik ekim olarak mart ayinda daha onceden hazirlanmis tarlalara mibzerle ya da serpme seklinde ekilir. Kurak bolgelerde yagmura dayali olarak yetisen mercimek baklagillerden oldugu icin gubre olarak azota gereksinmez. Bitkiye fosfatli fenni gubre verilir.

Mercimek fide doneminde cok yavas gelisir ve yabani otlarla rekabet edemez. Yabani ot mucadelesi yapilmazsa verimi cok duser. Yabani otlarla en iyi mucadele sekli, bu otlarin elle yolunmasidir. Mercimek tohumlari olgunlasip bitki sarardiginda, bitki sabahin erken saatlerinde elle yolunarak hasat edilir. Sokulen bitkiler 5-6 gun tarlada birakilarak kurutulur. Cok genis tarlalarda hasat, bicerdoverlerle yapilir. Mercimek bahce bitkisi olmadigi, tarimi tarlalarda ve genis alanlarda yapildigi icin bu kadar bilgi vermekle yetiniyoruz.

Kuskonmaz

Sagligimiza cok yararli etkileri oldugu halde ulkemizde ne yazik ki pek az taninan ve tuketilen kuskonmaz adli sebzesini veren Kuskonmaz bitkisi, Zambakgiller'dendir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen kuskonmazlarin 150 kadar turu vardir. Bunlardan bazisi pek ince yaprakli sus bitkisiyken, bazisi da Ege ve Akdeniz bolgemizin kiyi kesimlerinde dogal olarak yetisen ve halk tarafindan toplanip sarmasik adiyla sebze gibi degerlendirilen turdur.

Burada konumuza giren ve sofralik sebze olarak tuketilen, tibbi kuskonmaz ya da kultur kuskonmazi (A. officinalis) turudur. Bu cokyillik bitkinin toprak altinda 50-100 cm. kadar uzayan guclu bir rizomu (kokgovdesi) ve toprak uzerinde 50-150 cm. kadar boylanip sebze olarak tuketilen govde surgunleri vardir.

Kuskonmaz bitkisinin yaprak olusumlari, govde uzerinde ucgen bicimli pulcuklar halinde, kucuk ve onemsizdir. Yaprak islevini, igne bicimindeki surgunleri yapar. Kuskonmaz, genelde ikievcikli bir bitkidir. Erkek cicekleri ayri bitkide, disi cicekleri de ayri bitkide yer alir.

Disi cicekli bitkiler daha kalin ve guclu govde surgunleri verirken erkek cicekli bitkiler ince ama daha yuksek urun verimi saglayan surgun verir. Iste kuskonmaz bitkisinin sozu edilen bu surgunlerinin tazesi, dondurulmusu veya konserve edilmisi Bati ulkelerinde makbul bir sebze turu olarak benimsenmektedir. Bu surgunler, soyulup suda haslanarak ve uzerinde tereyagi gezdirilip maydanoz serpilerek sikca yenmektedir.

BESIN DEGERLERI

100 gr. cig (pisirilmemis) kuskonmazin besin degerleri soyle siralanabilir: 13-16 kalori; 2,2 gr. protein; 3,6 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yag; 0,7 gr. lif; 50 mgr. fosfor; 21 mgr. kalsiyum; 0,6 mgr. demir; 1 mgr. sodyum; 110 mgr. potasyum; 900 IU A vitamini: 0,16 mgr. B1 vitamini; 0,15 mgr. B2 vitamini; 1.4 mgr. B3 vitamini: 26 mgr. C vitamini ve 0,56 mgr. E vitamini.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Yukariki degerler incelendiginde kuskonmazin kalorisi dusuk oldugu halde fosfor ve potasyum gibi minerallerle ozellikle A vitamini ve oteki vitaminler yonunden yararli bir besin oldugu ortaya cikar. Bunun yani sira; o Kuskonmaz, guclu bir idrar sokturucudur: Bedende kalp yetmezligi nedeniyle olusan odemlerin atilmasina yardimci olur. Kalbi guclendirir. Bedende bulunan fazla sivilarin atilmasini saglar. Kani temizler. Kum dokucu etkisi de vardir.

o Kuskonmaz sindirimi kolaylastirir.

o Kuskonmazin yatistirici ve afrodizyak (cinsel gucu artirici) etkileri oldugu oteden beri savunulmaktadir.

Butun bu tibbi etkilerinden yararlanmak icin kuskonmazin korpe surgunleri bol bol yenilmelidir.

Dikkat: Gut hastaligi cekenler kuskonmazi hic yememelidir. Bobrek rahatsizligi olanlar ise, kuskonmazi seyrek ve az yemelidir.

BITKISININ URETILMESI

Kuskonmaz bitkisinin uretilmesi oldukca zahmetli ve diger sebze turlerinden cok farklidir. Ancak bir kez yetistirilen ve iyi bakilan bitki, 15-20 yil sureyle urun verir. Bu surenin ilk iki yili urunsuz gecer, daha sonra bitkiden urun alinmaya baslanir. Bitkinin uretilmesi ya tohumla ya da vejetatif yontemlerle olur.

Her iki yontem de birkac yil sureli, zahmetli ve profesyonelce calismalar gerektirir. Bu sekilde yapilan calismalarin sonucu elde edilen ve pence adi verilen toprakalti rizomu (kok-govdesi), bitkinin yetistirilecegi bahce ya da tarlada dikim hendegi adi verilen, sira arasi 150-180 cm., derinligi 25-30 cm. ve eni 30 cm. olan boydan boya bir hat halinde acilmis cukurlara dikilir.

Dikim hendekleri bolgedeki h�kim ruzg�rlar yonunde kazilirsa bitki yeterince havalanir, asiri nemden kurtulur. Bu hendeklere kuskonmaz pencelerinin dikimi ilkbaharda, toprak tava geldiginde ve havalar isinmaya basladiginda, siralar uzerinde 35-40 cm. dikim araligi birakilarak yapilir.

BITKISININ YETISTIRILMESI

Iklim istegi: Kuskonmaz, iklim istegi ve ozellikle sicaklik bakimindan uyum yetenegi fazla olan bir bitkidir. Kis soguklari ve yaz sicakliklarindan olumsuz yonde etkilenmez. Toprak altinda kalan pencesi, asiri soguklara bile dayanir. Bu nedenle cok soguk bolgelerde bile kuskonmaz bitkisi yetistirilebilir.

Surgun gelismesi 12 derecede baslar, bitki, 18 derecede en fazla etkinlige erisir. Hasat doneminde ise, sicaklik 15-18 dereceler arasinda olmalidir. Hasattan sonra havanin 35-40 derecelere cikmasi bile bitkinin gelismesinde sorun yaratmaz.

Kuskonmaz bitkisi, belli bir soguklama donemini de yasamak ister. Bitkiyi ilgilendiren bir baska iklim konusu da, hasat zamaninda uzun sureli ve siddetli yagislari yasamamasidir. Aksi takdirde bitkide surgun gelismesi yavaslar ve surgunlerin niteligi duser. Bu bakimdan kuskonmaz bitkisinin uretimine en uygun yerler, 1.200 m. yukseklige kadar cikabilen genis plato ve ovalardir.

Toprak istegi: Kuskonmaz bitkisi, farkli toprak bunyelerine de kolayca uyum gostererek kumlu topraklardan agir killi topraklara kadar farkli yapidaki topraklarda yetistirilebilir. Yine de toprak yuzeyi ve alt toprak yapisi, bitkinin gelismesini, surgun verimini ve niteligini etkileyeceginden, bitkinin yetistirilecegi topragin dikkatle incelenmesi gerekir.

Kuskonmaz bitkisinin topragi gecirgen yapili, 80-100 cm. derinlikli ve taban suyu seviyesi 60 cm. derinde olmadir. Hafif bunyeli, kumlu, kumlu-tinli, tinli-kumlu ve hafif kirecli topraklar kuskonmaz bitkisine pek uygundur. Bitki, asitli topraklara dayanamaz. Topraginin pH'i 6,5-6,8'in altina dusmemelidir. Asidite yukselirse yanmis kirec dokulerek durum duzeltilebilir.

Sulama: Kuskonmazlarin fidesi yetistirilirken sik ve az su verilerek bitkinin su gereksinimi karsilanir. Asiri sulama, mantar hastaliklarina neden olur. Pencelerin hendeklere dikiminden sonra, yazlari kurak gecen bolgelerde kuskonmaz, yagmurlama yontemiyle ya da siralara yuzeysel verilecek suyla sulanir. Bu doneminde de bitkiyi sik ama az sulamak daha yararlidir.

Gubreleme: Kuskonmaz bitkisinin yetistirildigi bahce ya da tarla organik madde icerigi yonunden yetersizse duzenli gubreleme yapilmasi gerekir. Bitkinin ilk gubrelemesi, nisan-mayis aylarinda yalnizca azotlu gubre verilerek yapilir. Haziranda bir kez daha azotlu gubre verilir. Bitkiye, sonbaharda iyi yanmis ciftlik gubresi ile daha sonra da superfosfat fenni gubre verilmelidir.

Toprak isleme ve diger bakim islemleri: Pencelerin dikiminden sonra dikim hendekleri toprakla doldurularak kuskonmaz bitkisinin normal siralari ortaya cikar. Iste bu bitki siralari arasinda yetisen yabani otlarla, gerektikce capalama yapilarak mucadele surdurulmeli; bitkinin ilk iki yilinda hasat edilmeyen surgunleri sonbaharda sararip kuruyunca, bunlar kesilip bahce disina atilmali, mumkunse yakilip yok edilmelidir. Boylece bitkiye dadanacak zararli ve hastaliklarin yok edilmesine yardimci olunur.

Hasat (Derim): Kuskonmaz bitkisinden, ilk iki yilinda kesinlikle urun alinmaz. Bitkiden urun alinmaya ucuncu yilinda baslanir. Ancak, bitkiyi fazla yormamak icin urun alma isi kisa tutulur. Urun alma yillarinin baslamasiyla bitkiden duzgun, beyaz, kartlasmamis ve iyi nitelikli urun alinmasi icin kuskonmaz bitkisi siralarinin uzerine yumusak topraklar cekilip ortulur.

Bu isleme kumbetleme denir. Ilik bolgelerde mart ayinin ikinci yarisinda, daha serin bolgelerde nisan ayinin basinda surgunler uyanmaya basladigindan, kumbetleme isi bu sirada yapilip bitirilmelidir. Gecikilirse surgunler erkenden toprak yuzune cikar, kisa kalir ve renkleri yesile doner.

Kuskonmaz bitkisinden hasat ilkbaharda yapilir. Belirli bir sure surgunler kesildikten sonra hasat islemi durdurulur. Bitkiye, besin maddesi yapmasi ve pencelerinde depolamasi icin izin verilir. Ilk urun alma yilinda (bitkinin ucuncu yili), her bitkiden 2-3 surgun, sonraki yillarda 7-8 surgun, bitki cok gucluyse 9-10 surgun alinir. Urun yani surgunler kesilir kesilmez nemli bir ortama alinmalidir. Uzeri nemli bir bezle ortulu bir sepet bu ise yarayabilir.

Hastalik ve zararlilariyla mucadele: Kuskonmaz bitkisine dadanacak zararli ve hastaliklarla, uzmanlara danisilarak ve uygun tarim koruma ilaci kullanilarak zamaninda, eksiksiz ve aksatilmadan mucadele edilmelidir.

Kestane

Sonbahar mevsiminde piyasaya cikip da kebap edilmisiyle, haslanmisiyla, sekerlemesiyle, pastalariyla ve bazi yemeklerdeki garniturunu severek tukettigimiz kestane adli meyvesini veren Kestane agaci, Kayingiller'dendir.

Dunyada uc kitada, yani Asya, Afrika ve Amerika'da yetisen kestane agaclarinin 12 turu vardir. Bunlardan en sevilen meyveleri veren Anadolu kestanesinin (C. sativa) anayurdu ulkemizdir. Bu tur, boyu 30 m'yi ve govde capi l m'yi asabilen ulu agaclardir. Kisaca kestane diye adlandiracagimiz bu turun genc agaclari dikine buyur. Agac yaslandikca taci yayvanlasir. Govdesi dik ve duzgundur. Govde kabugu once duzgunken agac yaslandikca catlar ve kirisiklarla kaplanir.

Toprakta derine inen saglam kok yapisiyla kayalik yerlerde bile yetisen kestane agaci, erozyonlari onleme bakimindan buyuk oneme sahiptir. Sik dallari olan kestane agacinin genc dallari kizil kahverengidir. Bir yasini asan dallarin rengi acilir ve uzerleri parcali, girintili cikintili kabukla ortulur.

Agacin yapraklari uzun, mizrak bicimli, ucu sivri ve cok koyu yesil renklidir. Agacin yapraklanmasindan sonra acan erkek ve disi cicekleri, biryillik dallarin uzerinde ve birbirlerine yakin olarak yer alir. Disi ciceklerin dollenmesinden 150-170 gun kadar sonra kestane meyveleri, dikenli bir kabuk icinde 1-7 adet olarak olgunlasir.

Kestanenin, dip tarafi acik, diger taraflari koyu kahverengi, kalinca sert bir dis kabugu ile acik kahverengi, ince ve yumusak bir ic kabugu vardir. Meyvenin eti, acik sari renkli ve oldukca serttir. Iyi nitelikli bir kestane 2,5 cm. genislikte ve 15-20 gr. agirlikta olur. Ancak, kuzu kestanesi denilen turlerin genisligi ve agirligi bu olculerden daha kucuktur.

BESIN DEGERLERI

100 gr. kestanenin icerdigi besin degerleri sunlardir: 194 kalori: 2,9 gr. protein; 42,1 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 1,5 gr. yag; 1 gr. lif; 88 mgr. fosfor: 27 mgr. kalsiyum; 1,7 mgr. demir: 6 mgr. sodyum; 454 mgr. potasyum: 0,22 mgr. B1 vitamini; 0,22 mgr. B2 vitamini ve 0,6 mgr. B3 vitamini.

SAGLIGIMIZA YARARLARI

Yukarida sayilan yuksek besin degerlerinin yani sira;

o Kestane, kandaki yuksek kolesterolu dusurur.

o Kan sekeri duzeyini kontrol altinda tutar: Bu bakimdan seker hastalarina yararli olur.

o Hayvanlarda, kansere yakalanma rizikosunu azaltmaktadir: Bu etki insanlar uzerinde de arastirilmaktadir.

AGACININ URETILMESI

Kestane agaci, dogada, tohumundan kendiliginden yetisir. Ulkemizde agaclarin cogu bu yolla yetismistir. Ikinci uretme yolu, cesitli yaslardaki agaclarin asilanmasidir. Ancak kestane agaclarinin asilanmasi profesyonelce yapilan bir uygulama oldugundan, bizim icin en dogrusu, kestaneye uygun kosullarda agaci yetistirmek uzere profesyonel ureticiler tarafindan cesitli yontemlerle asilanarak hazirlanmis cesidi belli ve saglikli fidanlari alip bahcemize dikmek olacaktir. Dikimde fidanlar icin acilacak ocaklar 60 cm. genislikte ve derinlikte, dikim araliklari 10 ile 15 m. arasinda olmalidir.

AGACININ YETISTIRILMESI

Iklim istegi: Kestane agaci iliman, nemli ve serin bolgelerin bitkisidir. Kis mevsiminde -35 derece soguklara dayanabilir. Ciceklenmesi gec oldugundan ilkbahar donlarindan zarar gormez. Yaz mevsiminde asiri sicaklardan etkilenir ve meyvelerinin ici bosalir. Kestane agaci yetistirilirken cok soguk yorelerde guneye bakan; sicak yorelerde kuzeye bakan yerlere agaclar dikilmelidir. Kestane, isigi ve aciklik alanlari sever. 1.200 m. yukseklige kadar olan yerlerde yetistirilebilir. Ovalarda yetistirilmesi iyi sonuc vermez. Kis mevsiminde soguklama ve dinlenme suresi oldukca kisadir.

Toprak istegi: Kestane agaci hafif, gecirgen, serin ve derin topraklari sever. Topraktaki kirece karsi duyarlidir. %1 kirec orani kestane icin idealdir. Kirec orani %6'yi gecen yerde kestane agaclari kuruyabilir. Kestanenin hic hoslanmadigi toprak turu, agir ve killi olanlardir. Bu tur topraklarda yetistirilen agaclar mantar hastaliklarina yakalanir. Genelde kestane agaclarinin, alti kazilip islenmez. Ancak, zaman zaman agaclarin altinin, yaprak vb. dokuntulerden temizlenmesi yararli olur.

Sulama: Kestane agaci, yillik yagisi 1.000 mm'yi gecen yerlerde yeterli suyu almis olur. Ozellikle sonbahar mevsimi cok kurak gecerse, meyvenin dikenli kabugunun catlamasi durur. Bu nedenle, kurak ve sicak gecen yillarda urunun nitelik ve verimini artirmak icin temmuz-agustos ve eylul ayinda agaclarin sulanmasi gerekir.

Gubreleme: Ulkemizde kestane agaclari pek seyrek olarak gubrelenmekte ve agaclara 3 yilda bir iyi yanmis ciftlik gubresi verilmektedir. Yesil gubreleme yapilmasi da agaclara yarar saglar.

Budama: Kestane agaclarina, taci yayvan sekli alacak bicim budamasi yapilmasi uygundur. Fidanlarinin dikiminden sonra her yil obur dal ve fazla surgunleri budanir. Agaclar belli buyukluge ve forma ulasinca urun budamasi yapilmaya baslanir. Urun budamasi, kirilmis, kurumus ya da hastalanmis dallar ile golge ve sikisiklik yaratan surgunlerin kesilip cikarilmasi seklinde olur. Budama, kestane agaclarinin gelisim ve urun verimini buyuk oranda etkilediginden, budamanin bu agaci iyi taniyan kisiler tarafindan uygulanmasi dogru olacaktir.

Hasat (Derim): Kestane meyvelerinin hasadi, agaclarin silkelenmesi ya da uzun siriklarin, dallari kirmayacak sekilde hafifce vurulmasi yoluyla meyveler yere dokturulerek olur. Bu is yapilmadan once agaclarin alti iyice supurulmeli, topraktaki tas ve iri maddeler temizlenmelidir. Boylece dokulen kestaneler daha kolayca fark olunur ve urun kaybinin onune gecilir.

Hastalik ve zararlilariyla mucadele: Kestane agaclarina dadanacak zararli ve hastaliklarla, uzmanlara danisilarak ve uygun tarim koruma ilaclari kullanilarak zamaninda, eksiksiz ve aksatilmadan mucadele surdurulmelidir.