5 Mayıs 2007 Cumartesi

Araniyor: Kayip empati

Araniyor: Kayip empatiBu da son yillarda hayatimiza girmis, lakin en cok yoksunlugunu cektigimiz kavramlardan biri.

Simdilerde uygun olsun olmasin herkesin diline pelesenk empati, aslinda su bildigimiz kendini baskasinin yerine koymak, acilari sevincleri paylasmak, halden anlamak filan demek. Psikoloji sozlugundeki karsiligi aynen soyle: “Baskalarinin dusunce ve duygularinin ve bunlarin olasi anlamlarinin, objektif bir sekilde farkinda olma; karsisindakinin duygu ve dusuncelerini temsili olarak yasama.”

Bu tanimlarin hepsi dogru ama ben en cok anneannemin lafini seviyorum. O hep, insanlar arasinda bir sorun, bir anlasmazlik oldugunda “evladim, insan acikani yanagindan, susayani dudagindan anlamali” der. Onlarin omurleri uzun olsun; zira halimize bakilirsa, onlara ne kadar cok ihtiyacimiz oldugu ortada! Cunku bizler buyuk laflar edip, kucuk seyleri bile ifade edemez, anlatamaz, anlayamaz olduk.

Son zamanlarda anneannemin bu sozuyle yasar oldum iyiden iyiye aklimin bir tarafinda. Boyle bir dunyanin yoksullugu ve yoksunlugunu cok belirgin, cok vahsice yasadigimizdan olsa gerek. Birakin susayani dudagindan anlamayi, “oluyorum” dese donup bakmiyoruz neredeyse. Hatta – mumkunse- olduruverecegiz oracikta! Askla yeni tanisan gencler kendileri gibi gencleri, kucucuk cocuklar birbirlerini dogruyor. Daha “dunya neresi, ben kimim, burada ne isim var, var olmak ne?” sorularini sormadan “yok etme”ye basliyorlar. Erkegin kadini, kadinin cocugu dovmesiniyse coktan kaniksamistik zaten!

Su kocaman “dis gucler”, oteki’lestirme berikilestirme hikayelerini filan bir yana birakalim arkadaslar; onumuze, kendimize bir bakalim! Bu ulkede hep hirstan dovdu birbirini insanlar, o yuzden oldurdu. Belki istedigince yasayamamanin/ olamamanin hirsindan, belki sevilmemisligin, gonlunce sevememisligin hirsindan… ama hep hirstan. Yetersizlikle, itilip kakilmislikla, zavallilikla yogruldu durdu benlikler, yoklugun, yoksullugun asagilanmasiyla kavruldu. Soruyorum size, boyle biri baskasinin halinden anlamaya ugrasir mi!? Hele de kendi devlet adamlarindan baslayarak herkesin samar oglanina donusmus bir toplumda… Her seyin, hatta herkesin pazarlandigi bir dunyada, bes para edemeyen bir toplumun genci, kimi anlamaya calisabilir hirsini yenip de!? Ne yani, oyuncak diye ecis bucus ve oldurucu(!) yaratiklarla oynayan, televizyonda her saniye sille tokat, patlama, olum ve ucusan cesetler goren cocuklarin, saklambac ya da evcilik oynamalarini mi bekliyoruz!

Beynimi patlatir, yuregimi burustururcasina olup bitenlerle ugrasirken, iste boyle bir cografyaya dustum. Yine fena halde kendimizden ve sahicilikten uzaklasip, koca laflar eden buyumus de kuculmus sevimsiz bebelere donmustuk. Surekli ona buna dil cikarip “aptaaal bak n’aaptirttin!” diyorduk! Cami kiran, canlari kiran, hayatlari kiran bizdik ama “baskalari” yaptirttiriyordu hep! Iyi de biz niye yapiyorduk, buna bakan yoktu hic.

Ozunde insan siddeti kendisi icin tehdit olusturana yonlendirir. Siz kendinizi ne kadar “zavalli” hissederseniz, tehdit alginiz da o kadar artar, cogalir. Gun gelir “vay, yan baktin, camura yattin!” noktasina gelir ki, bugun o gundur. Iste bu yuzden hemen, simdi hatirlamaliyiz. Yuregimizi isitacak, aklimizi salimlestirecek, bedenlerimizi gevsetecek en sahici seyleri hatirlamali ve bebelerimize de belletmeliyiz. Yani ki aski, bilgiyi ve topragi, uretmeyi… Cunku “guc”, bunlarin toplamidir.

Hiç yorum yok: