14 Nisan 2007 Cumartesi

Haydi babalar, cocuklariniza oyuncak almayin, onlara oyuncak olun!

Senai Demirci'nin hazirlayip sundugu bir programda, ictenlik tasiyan bir
cumle dikkatimi cekti: "Babalar, cocuklariniza oyuncak almayin, onlara
oyuncak olun!"

Bu cagri gunlerce yankilandi bellegimde. "Cocuklara oyuncak almak yerine,
onlara oyuncak olmak" ne guzel bir cagri. Bu toplum, hicbir zaman
cocuklarina oyuncak olamadi, olmak istese bile bunu basaramadi.

Eskiden genis aile duzenimiz vardir. Babalar, cocuklari ile dedeler
arasinda hep ezildi. Cocuklarini hicbir zaman sevemedikleri gibi, onlar
uzerinde de otorite olusturamadi, cocuklarinin terbiyesinde etkili
olamadi, cocuklarina sevgisini veremedi, cocugunu kucagina alip sevemedi,
omuzlarinda gezdiremedi. Bu zevk buyukbabaya veya buyukanneye aitti.
Babanin, cocugunu sevip oksamasi gorgusuzluktu, uyarmasi buyuklere
saygisizlikti. Boyle bir anlayis gelismis, gelenek olusmustu. Cocuk icin
anne sadece bir hizmetci, baba iase temin etmek zorunda olan ayniyat
memuru idi. Sonra toplumsal degisim, aile yapisina da yansidi. Genis aile
yapisinin yerini, cekirdek aile almaya basladi. Sanayilesme hareketi is
yukunu artirdi. Insanlar, zamanlarinin buyuk bolumunu isine ayirmak
zorunda kaldilar. Cagin zorlamasiydi bu. Babanin yaninda anne de calismak
zorunda kaldi. Babalar, artik eve gec donuyor, kismen erken donenler de
eve gelir gelmez terlik ve pijamalarini giydikten sonra televizyonu tercih
ediyor. Televizyon araciligi ile ya gunluk olaylardan haberdar oluyor ya
da bagimlilik yapar duruma gelen televizyon dizileri ile gunluk
yorgunlugunu atiyor. Bu arada babalar sekerleme yaparak ilk uyku seansini
tamamlamis oluyor. Evin hanimefendisi calisan bayansa, kocasiyla dertlesme
imk�ni bulamiyor, bir ev hanimiysa hasret gideremiyor. Daha onemlisi,
evdeki cocuk, okula gidiyorsa okulda gorduklerini, ogretmeninden
duyduklarini babasiyla paylasamiyor, ona derdini anlatamiyor, bir ihtiyaci
varsa bunu babasina aktaramiyor. Baba, kendini fazla rahatsiz etmemesi
icin belki de cocugunun onune ya bir televizyon ya bir bilgisayar ya bir
oyuncak koyuyor. Babasiyla bir duygu alisverisi yakalayamayan cocuk,
kendini yalniz hissediyor, belki de dislandigini dusunuyor. Bu, ozguven
eksikligi ve hircinlik olarak disa yansiyor. Arkasindan, psikologlar,
psikiyatristler devreye giriyor. Cocuklarin ruh sagligi icin yakin
adresler yerine uzak adresler tercih ediliyor. Bunun adina da "cagdas
yasam tarzi" deniyor.

Uc kusagin yasadigi genis aile duzeninde ortada kalan babalar ve anneler
ezilse de hic olmazsa buyukbaba ve buyukanne, buyuk olmanin; cocuklar da
cocuk olmanin hazzini duyarlardi. Cagdas aile yapisinda buyukler de
cocuklar gibi dislanmislik duygusu hissediyorlar. Buyukler, bir ise
yaramamanin kompleksini duyarken, cocuklar ilgisizligin, paylasamamanin
istirabini cekiyorlar. Ortada kalan anne ve ozellikle de babalar ust ve
alt kusaklari mutlu edememenin uzuntusunu yasiyor. Duydugu vicdani
rahatsizlik, kendisini yasama sevincinden alikoyuyor. Zaman ve mek�n
paylasimi icin bu defa cep telefonlari, televizyonlar, hali sahalar,
kahvehaneler tercih ediliyor.


Cagin ister zorlamasi deyin ister tercihi deyin, toplumumuz, artik
cekirdek aile duzenini yasamaktadir. Bu duzen icersinde saglikli
nesillerin yetistirilmesi icin babalara buyuk gorev dusmektedir.
Hanimefendisini mutlu etmek, cocuklarinda ozguven gelistirmek, babanin
asli gorevidir. Aile dirligi, anne ve baba arasindaki paylasimi zorunlu
kilsa da sorumluluk acisindan oncelik babaya aittir. Bazi derneklerin
amatorce gerceklestirdikleri "Ana-Baba Okullari"ni gelistirmek, devletin
politikasi haline getirilirse daha saglikli nesiller yetistirilebilir. Bu
politika icersinde "Babam eve donsun", "Ben babami istiyorum." tarzi
sloganlarla kampanyalar baslatilabilir.

Haydi babalar, cocuklariniza oyuncak almayin, onlara oyuncak olun!

;
not: bu makale aynur hanim tarafindan psy list'e gonderiler e-postadan alinmistir

Hiç yorum yok: