11 Nisan 2007 Çarşamba

Gunumuzun bilinmeyen hastaligi °°°°bolik Sendrom…

Beslenme Danismani ve Diyetisyen Banu Kazanc ve Endokrin ve ����bolizma Uzmani Prof. Dr. Kubilay Karsidag son zamanlarda Turkiye’de de on planda tutulan ve onemi vurgulanan ����bolik Sendrom ile ilgili sorulari yanitliyor. Insulin Direnci Sendromu olarak da bilinen bu sendrom, cesitli nedenlerle ortaya cikarak, toplumda cok sik gorulen ve sikligi giderek de artar bir hastalik… Iste ����bolik Sendrom nedir, belirtileri nelerdir, tedavisi mumkun mudur?gibi sorularin cevaplarini…

����bolik Sendrom Nedir?
Insulin Direnci Sendromu ya da Sendrom X adlariyla da bilinen ����bolik Sendrom, vucutta seker ve insulin dengesindeki bir bozukluk sonucu kan yaglarinda artis, bel cevresinin fazlalasmasiyla on planda olan kilo fazlaligi, tansiyon yuksekligi ve seker dengesizligi basta olmak uzere ayni anda bircok organda cesitli sorunlarla kendini gosteren, toplumda cok sik gorulen ve sikligi giderek artan bir hastaliktir.
����bolik Sendrom tanisi nasil konulur?
����bolik Sendrom’un 4 temel ogesi vardir: Bel cevresinin fazlaligi, trigliserid duzeyinin yuksekligi, kotu huylu (LDL) kolesterol duzeyinin yuksekligi, kan basincinin yuksekligi ve kan sekerinin olmasi gereken rakamlarin uzerinde bulunmasi. Bunlar arasinda olmazsa olmaz faktor ise bel cevresinin yuksek olusudur. Son olarak 2005 yilinin Nisan ayinda Uluslararasi Diyabet Federasyonu tarafindan Berlin’de duzenlenen “1. Uluslararasi ����bolik Sendrom Kongresinde”, ����bolik Sendrom tani kriterlerine son sekli verildi. Buna gore;
Bel cevresinin erkeklerde 94 cm, kadinlarda 80 cm’den fazla bulunmasina ek olarak asagida belirtilen 4 faktorden ikisinin varligi tani koymak icin yeterli kabul edildi
  1. Trigliserid duzeyinin 150 mg/dl’dan fazla olusu veya bunu saglamak icin bir ilac kullaniliyor olmasi…
  2. HDL-Kolesterol duzeyinin erkeklerde < 40 mg/dL, kadinlarda < 50 mg/dL olusu veya bunu saglamak icin bir ilac kullaniliyor olmasi
  3. Buyuk tansiyonun 130 mmHg veya kucuk tansiyonun 80 mmHg duzeyine esit veya uzerinde olmalari veya daha once hipertansiyon tanisi konulup ilac kullaniliyor olmasi
  4. Aclik kan sekerinin 100 mg/dl uzerinde bulunmasi veya daha once tip 2 diyabet tanisi konulmus olmasi…
Yeni tani kriterlerinde en carpici degisiklik bel cevresi icin daha once erkeklerde belirtilen 102, kadinlarda 88 cm rakamlarinin degismesidir. Bel cevresinin varligi toplumdan topluma farklilik gosterir. Bir Cinli ile Isveclinin fiziki yapisi ayni olamaz. O nedenle her toplum icin bel cevresi belirlenip, kriterler ona uygunluk gosterecek sekilde duzenlenmelidir. Ulkemizde bu konuda yapilmis kabul edilebilir bir calisma olmayip, Avrupa icin belirlenmis, yukarida belirlenen rakamlar kabul edilmektedir.

Nasil olusur?

Genetik egilimi olan kisiler ����bolik sendrom gelisimine karsi daha fazla yatkindirlar. Eger kisinin ailesinde kilo fazlaligi, tansiyon yuksekligi, kan yaglarinda dengesizlik gibi sorunlar var ve cevresel faktorler de eklendiyse ����bolik Sendrom gelismesi kacinilmazdir. Burada mutlaka vurgulanmasi gereken, sendromun ortaya cikmasini belirleyen en onemli faktorun cevresel faktorler oldugudur. Cevresel faktorler denildiginde iki kavram akla gelir:
1. Harcanabileceginden cok daha fazla kalorijenik ve vucut yapisina uygun olmayan gida alimi
2. Egzersiz yoklugu veya yetersizligi.

Bu iki faktor bir araya geldiginde, genetik uygunluk yoksa bile ����bolik Sendrom olusabilir. Baska bir acidan bakildiginda, genetik acidan riskli bir kisi duzenli egzersiz yapiyor ve saglikli besleniyorsa ����bolik Sendrom gelismeyebilir.
Sikligi nedir?
Tum dunyadaki verilere bakildiginda sikligin yuzde 25-35 arasinda degistigini soylemek mumkun. Toplumun hareketliligine ve yeme bicimine gore oranlar degisebiliyor. Ornek vermek gerekirse Cin’de dusuk, ama ayni Cinli Amerika’daki yasam sartlarina uydugunda oran birdenbire degisiyor. Ayni sekilde Okyanusya bolgesinde “Vahsi, medeniyetin girmedigi” bolgelerde oran son derece dusuk, ancak “Bati yardimi alan, medeni” bolgelerde oldukca yuksek. Ozetle ����bolik Sendrom sikligi yasam stili ile cok yakin bir iliski gosteriyor.
Ulkemizde farkli calismalar yapilmis olmakla birlikte en etkin calismanin METSAR oldugu soylenebilir. Bir onceki kriterler temel alinarak yapilan bu calismada en dikkati ceken sonuc, kadinlarda ����bolik Sendrom riskinin daha fazla olusudur. Turkiye genelinde yuzde 35 olan ����bolik Sendrom sikligi erkeklerde yuzde 28.8, kadinlarda yuzde 41.1’dir.
Calismada dikkati ceken sonuclardan biri de, ilerleyen yasla birlikte ����bolik sendrom sikliginin artmasidir. 20-29 yas grubunda yuzde 10’lar civarinda seyreden risk, 30-39 yas grubuna gelince yuzde 30’lara cikiyor. 40-49 yas grubunda her iki kisiden biri ����bolik Sendrom tanimina uyuyor. Sonraki yas gruplarinda ise yuzde 60’lar civarinda gorulme orani var. Yas gruplari tablosu ayrintili degerlendirildiginde, kadinlarin erkeklere gore daha az risk altinda oldugu yaslar sadece 20-29 diliminde. Yillar gectikce risk faktoru her ust yas diliminde daha da belirginleserek hep kadinin aleyhine calisiyor. Bu sonuclar kadinlarin yasam stillerini cok ciddi bir sekilde gozden gecirmeleri gerektigini soyluyor.
Tedavisi var midir?
����bolik Sendromun en etkili tedavisi onlemektir. Bir hastaligin maddi-manevi en ucuz, basarili ve etkin tedavisinin onun olusmasini engellemek oldugunun en iyi orneklerinden biri ����bolik Sendrom Onleme Calismalaridir. Henuz hicbir hastalik belirtisinin ortaya cikmadigi riskli kisiler en erken evre ����bolik Sendromu olan kisiler olarak kabul edilmelidir. Bu donemde yapilan ayrintili laboratuar tetkikleri insuline karsi vucutta direnc oldugunu gosterir. Bu evrede yapilacak islem egzersiz, yasam stilini duzeltme ve tibbi beslenme tedavisidir. Egzersiz soz konusu oldugunda ayrintili- karisik programlar yapmak zor, pahali ve bir zaman sonra terk edilecek yaklasimlardir. Gunde 30-45 dakika ara vermeksizin devam eden yuruyusler tum gereksinimi karsilayacak kadar yeterlidir.
Ilerleyen evrelerde basit laboratuar tetkiklerinde duzensizlik, hafif tansiyon ve kan sekeri duzensizligi belirdikce, bu tedbirlere ek olarak ilaclarin kullanimi dusunulebilir. Daha gec evreler organ sorunlarinin basladigi, ozellikle kalp-damar hastaliklarinin, seker hastaliginin yasami tehdit eden boyutlara ulastigi donemlerdir. Su safhaya gelindiginde yalnizca yasam stil degisikligi yetersiz kalacaktir. O nedenle kan yaglarinin dusurulmesi, seker duzeyinin ayarlanmasi, tansiyonun duzenlenmesi gibi ilacla yapilan tedaviler devreye girecek, bazen bunlar da yetersiz olup anjioplasti, stent, by-pass gibi girisimlerin de uygulanmasi gerekebilecektir.

Hiç yorum yok: