5 Ağustos 2009 Çarşamba

Dünya medyası Habertürk'ü izliyor

DÜNYA medyası krizde.
Amerika'nın ve Avrupa'nın büyük gazeteleri hayatta kalma savaşı veriyorlar.
Uluslararası medya dünyasının etkin yayınlarından "Premedia Newsletter" son sayısında bu konuyu ele almış ve "Newspaper in crisis around the world" başlıklı bir araştırma yapmış.
Dergi bu duruma karşın, dünyada tek örneğin "Habertürk" olduğunu da yazıyor ve Habertürk'le ilgili özel bir bölüm açmış.
Derginin yayıncısı Profesör Kari Malik, birkaç gün önce İstanbul'a geldi.
Geliş nedeni, medya dünyasındaki krize rağmen Habertürk'ün başarısını incelemekti.
Prof. Malik'le uzun uzun konuştuk.
İşi medya sanayiini incelemek olan Prof. Malik, Habertürk'ün dünya medyasında bir devrim olduğunu söylüyor.
"Bu boyut, bu kalite, bu baskı teknolojisi, bu denli yoğun haber ve 5 parça gazete, dünyada kimsenin cesaret edemediği bir ( birleşik, benzer, yeksan ) şeydi. Bu nasıl cesaret" diye sordu.
Ben de "Başka türlü bir gazetenin yaşama şansı yok. Ya böyle yapacaktık ya yapmayacaktık. İnternetle ve televizyonla başka mücadele şansı yok. Görsel olarak onlar kadar kaliteli, içerik olarak onlar kadar zengin, derinlik olarak onlar kadar derin olmak zorundaydık" dedim.
Yerel gazetecilik ile ulusal ve evrensel gazeteciliğin kaynaştırılmasmm okur açısından önemini anlattım.
Bunların hepsine bir anda sahip olmanın okur gözünde vazgeçilmez hale geleceğini söyledim.
Bunun getirdiği ekstra maliyetin, yüksek teknolojiyi kullanarak aşağı çekilmesi gerektiğini gösterdim.
Prof. Malik baskı tesislerimizi de gezdi ve tesislerimizin dünyada bir eşi benzeri ( aynı, benzer, aynısı ) olmadığını, şimdiye dek yüzlerce baskı tesisi gördüğünü ama ( lakin, amma, yalnız ) böyle bir tesisle karşılaşmadığını söyledi.
Kendi geliştirdiğimiz masaüstü yayıncılık yazılımlarını inceledi ve bunun benzerlerinden çok üstün olduğunu belirtti.
Yeni IT teknolojilerini gazeteciliğe uyarlama biçimimiz Prof. Malik'i çok etkiledi.
Prof. Malik'ten önce ise İspanya'nın en büyük yayın kuruluşlarından birinin temsilcisi konuğumuzdu.
Onlar da Habertürk'ün satış başarısını incelemek için gelmişlerdi. Sadece incelemekle kalmadılar, milyonlarca okurlarına Habertürk'ü anlatan bir de haber yayımladılar.
İlginçtir, çok genç bir ekip tarafından hazırlanan gazeteniz Habertürk, dünya medyasında bir olay haline geldi.
Benzersiz yapısı, kalitesi, içerik zenginliği ve bütün bunları son derece ekonomik bir hale getirmiş olması, medya dünyasında son 10 yılın olayı olarak görülüyor, tartışılıyor.
En çok şaşırdıkları ise böyle bir gazetenin nasıl olup da bu kadar "hesaplı" bir biçimde okura ulaştırılabildiği.
Biz ise Türkiye'de, dünyaya örnek bir gazeteyi çıkarmanın keyfini yaşıyoruz.

Bu çizgiler neyin nesi?

YAZACAĞIM mesele sizlere "Bu da ( bile, dahi ) nereden çıktı"
dedirtebilir ama ( fakat, lakin, amma ) bu konu benim cammı çok sıkıyor.
Hep yazayım dedim ama yazmadım.
Bugün yazacağım, kimse kusura bakmasın.
Derdim yollar.
İstanbul'un yolları. Yolların bakımsızlığından, rezaletinden söz etmeyeceğim.
Belli ki belediyeler zorda, yol yapamıyorlar.
Benim derdim, yollara paralel çizilmiş beyaz kabartma çizgiler.
Belediyeler bu çizgileri ne halt etmeye çizerler anlamıyorum.
Her nedense özellikle de virajlara bu çizgileri koyuyorlar.
Bunları koyanlar büyük ihtimalle hayatlarında otomobil kullanmamış adamlar.
Öyle olsa viraj içinde, otomobil yol tutuşunu bozacak, direksiyon hâkimiyetini olumsuz yönde etkileyecek bu çizgilerin fayda değil zarar verdiğini anlarlardı.
Viraja giriyorsunuz, otomobilin yol tutuşunun en önem kazandığı an birdenbire otomobil zıplamaya başlıyor.
Çünkü aklıevvel bir belediyeci, oraya enlemesine kabartma çizgiler çektirmiş.
Niye?
Bilmiyorum.
Yavaşlayalım diyeyse çok geç. Viraj içinde frene basılmaz.
Kaza yapalım diyeyse yerinde bir hareket.
Bu çizgileri kim çektiyse lütfen kaldırsın.
Yol yapmaya paranız yok da bu çizgilere var mı?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Mundar dediğimiz ciğerin peşinden koşmadığımız zaman.


 


Hiç yorum yok: