5 Ağustos 2009 Çarşamba

3G'nin bilinmeyenleri

Evet, mübarek üç aylarla birlikte teknolojik alt yapımızı güçlendirmek için de muhterem 3G ile tanışacağız. Türkiye iletişimde bir devrim daha yaşayacak. Ancak, bu değişim üç GSM operatörünün televizyon reklâmlarına yansıttığı renklilikte, hızlılıkta elbette olmayacak. Biraz zaman alacak. Mesela hangi operatörün 3G için ne kadar hazır olduğunu bilmiyoruz. Ama hepsinin aynı oranda ve Türkiye’yi kapsayacak şekilde organize olmalarını beklemekte elbette doğru olmaz.
 Peki başka neler bilinmiyor?
 3G ile data kullanımı ve transferinde GSM / sabit telefonda ayrımı bitecek mi? Bence hayır. Ancak hayatımızda giderek daha fazla yer alan internete mobil ulaşım daha hızlı ve kolay olacak. Fakat sabit hatla rekabeti veya onun yerine ikame olması gibi bir şey söz konusu değil. Hatta bir GSM operatörü yetkililerinden, 1 GB datanın transferinin sabit ve cep telefonlarındaki maliyetlerinin ne olduğunu sormuş, ancak cevabını alamamıştım. Galiba bir yıl beklemem gerekecek.
 Operatörler 3G ile birlikte belli miktarda datayı paket içinde satıyorlar. Paketler 1GB ve 3GB olarak sınırlı. Bu miktarların ötesinde fiyatlar katlanıyor. Ama sabit hatlarda olay daha farklı. Bu detayı Serpil Timuray açıklaması üzerine not düşmem gerekti.   
 Çünkü halen daha iki sistem arasındaki ölçü, maliyet, birim gibi mukayese araçlarında bile birliktelik olmadığından iki sistemin rekabeti de söz konusu olmayacak. Mesela Türk Telekom yetkilileri sorularımızı kilogram olarak, Turkcell yetkilileri de metre cinsinden cevaplarsa kıyas yapma şansımızda olabilir mi?
 Bu sebeple Vodafone Türkiye CEO’su Serpil Timuray’ın 30 Temmuz’dan itibaren devreye girecek 3G teknolojisinin internette, ‘sabit-mobil’ ayrımını ortadan kaldıracağı iddiasını pek haklı görmüyorum. Sadece internete erişime kaynak çeşitliliği, güzergâh farklılığı ve kolaylık getirecek. Ama ayrım ortada duracak. İnternet pazarı da giderek büyüyecek. 
 Diğer yandan 3G’de taşların yerine oturması için yani bugün ikinci nesil GSM seviyesine gelebilmesi için asgari bir yıl sabretmemiz gerekecek. Tüm GSM operatörlerinin ve müşterilerinin 3G’si mübarek olsun. 

 İstanbul’un liman çıkmazı
 
 İstanbul’un ulaşım problemi uzun yıllardır gündemde. Üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, raylı sistem ve ulaşımda denizden daha fazla kullanılması tartışmaları artık yavaş yavaş ortaya çıkan projelerle yerini somut gerçeklere bırakacak gibi görünüyor. Ancak meseleler somut projelerin hayat geçirilmesiyle ne derece bitecek?  Şimdi bunların tartışılması, simüle edilmesi gerekir.
 Evet, İstanbul'un 1/100 binlik çevre düzeni planı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın onayı ile askıya çıkmış, ama ( amma, fakat, lakin ) ulaşımda entegrasyon önemli. Bu detayların bu aşamada gündemde yerini alması gerekir. Kanaatimce entegrasyon sorununa yönelik bir açıklama da Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan gelecek.
 2023’te İstanbul’un nüfusunun 16 milyona çıkacağı tahminiyle hazırlanan plana göre İstanbul’a 3’üncü havalimanı Silivri Gazitepe’ye yapılacak. Peki, Atatürk Havalimanı, Çorlu, Sabiha Gökçen gibi meydanlara nasıl rol verilecek? Sadece genişletileceğini vurgu yapılması yeterli değil. Bu meydanların sınıflandırılması gerekir.
 Mesela Amerika, havacılık sektörünün beşiği. Los Angeles’ta 24’e yakın irili-ufaklı meydan var. Fakat hepsinin misyonu ayrı. Türkiye’de küçük uçak da büyüğü de Atatürk’ü kullanıyor. Ayrıştırmak, sınıflandırmak gerekiyor.
 Anadolu yakasındaki Haydarpaşa Limanı’nın kentin içinden çıkarılması önemli. En azından büyük tonajlı yük ve konteynır gemilerinin şehrin göbeğine yük getirmelerinin engellenmesini kenti içi ulaşımı rahatlatacaktır. Ama Marmara Denizi’nde halen daha yük taşımacılığında deniz yeterince kullanılmıyor. Büyük gemilerin ithalat ve ihracat yükleri TIR ve kamyonlarla çekiliyor. Marmara içinde feeder servis yapacak küçük gemilere ve hatlara ihtiyaç söz konusu. Özellikle boğaz köprülerinin ağır tonajlı yüklerden arındırılması gerekmez mi?
 Ambarlı ve Pendik limanları mevcut haliyle korunacak, gelecekteki liman ihtiyacı Tekirdağ-Marmara Ereğilisi’ndeki 4 limandan sağlanacak. Fakat halen daha ( elan, henüz ) en büyük limanların demiryolu bağlantısı yok. Ambarlı’ya gelen yükler karayolu kullanılarak Anadolu’ya naklediliyor.
 Özetle; ulaşım sistemleri arasında entegrasyon şart. Deniz, demir, kara ve hava yolu arasında makul ve mantıkla bağlantılar kurulursa sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin ulaşım meselesi daha rahat çözülür.   

 

Hiç yorum yok: