7 Ocak 2008 Pazartesi

Frigler, Midas’ýn ülkesinde

İSTANBUL - Henüz yazıları tam olarak çözülemedi. Ama Gordion’da sürdürülen kazılar, bu gizemli uygarlığın bilinmeyenlerine ışık tutuyor.Midas’ın kulakları eşek kulakları…” Çoğumuzun çocukluk anılarında yer eden bu sözlerin, Latin ozanı Ovidius’un “Metamorphoses” adlı eserinden günümüze ulaştığını bilenlerin sayısı pek de fazla olmasa gerek. Ovidius, zenginlikten nefret eden Kral Midas’ın ormanlara giderek, Pan’ın mesken tuttuğu mağaralarda yaşadığını anlatır. Ancak Pan ile arkadaşlığı Midas’a pahalıya mal olur...

Tanrı Apollon, kendi müziği ile rekabete kalkışan Pan’ın flütünden dökülen nağmeleri dinlemekte ısrar ettiği için Midas’ı cezalandırır...
İki müzisyenin eşlik ettiği Ana Tanrıça Matar heykeli, Boğazköy-Büyükkale'de gerçekleştirilen kazılarda kırık halde ortaya çıkarıldı. Heykelin üst bölümü, benzerleri ışığında daha sonra tamamlandı.


“... Apollon, hünerli parmaklarıyla lirin tellerini çalar ve onun tatlı nağmeleriyle büyülenen yargıç Tmolos, Pan’a lir önünde flütünü susturmasını emreder. Kutsal dağ tanrısının kararını herkes onaylar, sadece Midas itiraz eder ve bunun haksızlık olduğunu söyler. Delos’lu tanrı (Apollon) böylesine alık kulakların insani şeklini korumasına tahammül edemez. Onları uzatır, içini dışını gri kıllarla doldurur; hatta onları yerinde duramaz yaparak, hareket gücü verir. Diğer yerleri insan olmasına rağmen bir tarafı böylece cezalandırılmıştır...”

Ovidius’un öyküsünde Apollon’un intikamı daha acı sonuçlar doğuruyor: Midas, kulaklarını gizlemeye çalışsa da, onun uzun saçlarını kesen hizmetkârı bu ayıbını görüyor. Ancak bunu ilan etmeye cesaret edemiyor; toprakta hızlıca bir çukur açıyor ve gördüklerini fısıldıyor. Daha sonra orada biten sık kamışlar büyüdüklerinde, rüzgârda salınarak gömülü sözleri tekrar ediyor ve Midas’ın eşek kulakları öyküsü rüzgârla birlikte her yere yayılıyor.

Sadece bu efsane değil, tuttuğu her şeyi altına çevirme isteği yüzünden açlıktan ölüm noktasına gelmesi de Phryg (Frig) kralı Midas’ı, belki de Anadolu topraklarının en popüler kralı haline getiriyor. Ovidius’ta olduğu gibi, antik Batı kaynaklarında daha çok Midas’ın cahil ve gülünç kişiliği vurgulanıyor.

Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya arasında uzanan Dağlık Phrygia Bölgesi'ndeki Gökgöz Kale, Pişmiş Kale ve Kocabaş Kale, gerek bulundukları vadiye gerekse buraya ulaşan yollara hâkim olan stratejik noktalarda yer alıyor.


Oysa Midas, ne eşek kulaklıydı ne de altınlar içinde yüzen bir kral!..

Bugüne kadar Anadolu’da yapılan Phryg kazılarında yok denecek kadar az sayıda altın esere rastlandı. Ahşap, tunç ve çanak çömlek işçiliğinde son derece ileri olan Phrygler’in kralları için yapılan “altınlar içinde yüzdüğü” yakıştırması bir efsaneden öteye gitmiyor.

Midas, Phryg uygarlığının adı bilinen ilk kralı Gordios’un oğluydu ve babasından sonra Phryg tahtına geçti.

Phryg Krallığı’nın etki alanı, İÖ 9.7. yüzyıllar arasında, merkezi Ankara çevresi olmak üzere, Kızılırmak’ın (Halys) doğusundan, kuzeyde Samsun’a; güneyde Niğde ve Elmalı Ovası’na; batıda Eskişehir ve Bandırma’ya kadar yayılıyordu.

Midas efsaneleri sayesinde dilden dile dolaşan Phrygler, yaklaşık 300 yıl Orta Anadolu’nun efendisi olsalar da henüz yazıları tam olarak çözülemediği için, Anadolu’nun, hakkında en az şey bilinen uygarlıklarından biri...

Peki, kim bu Phrygler? Anadolu’nun yerli halkı mı? Yoksa çağlar boyu göçmenlere yurt olmuş Anadolu topraklarının yurt arayan yeni göçmenleri mi?





YENİ BİR GORDİON MU?
Daskyleion kazıları Anadolu tarihi coğrafyasında yeni bir sayfa açtı. Manyas Gölü’nün güneyindeki bu kentte, 20 yıl önce ortaya çıkmaya başlayan buluntular Kütahya ve Eskişehir’in batısında Phryg kültürüne ait ele geçen ilk buluntulardı.

İÖ 8. yüzyıl sonuna tarihlenen tabakalarda ele geçen Kybele Tapınağı’nın temelleri, Phryg dilinde yazıtlar, bezemeli ve grafittolu seramikler, Kybele kültüne ait buluntular, Phrygler’e özgü makaralı bronz kaplar ve görkemli bir sur, Phrygler’in Daskyleion’da yaşadıklarını kanıtlıyor. Daskyleion’da ilk kazılar 1952-1960 yılları arasında Prof.Dr. Ekrem Akurgal tarafından yapıldı.

1988’de Anadolu-Pers döneminin aydınlanması amacıyla yeniden başlayan kazılar, 20 yıldır devam ediyor ve arkeologlar her yıl yeni sürprizlerle karşılaşıyor.

Amerikalı Phryg uzmanı Prof. Machteld Mellink’in, 1995’te Daskyleion’u ziyareti sırasında, o yıl keşfedilen Phryg kent surunu gördüğünde söyledikleri, kentin önemini vurguluyor: “Yeni bir Gordion doğuyor”...

Daskyleion'da Pers satraplığı dönemi (İÖ 6. yüzyıl) Zerdüşt dinine (Zoroastrianizm) ait bir açık hava kült alanı ortaya çıkarıldı.


Phrygler’in yaşadığı bu yer, efsanevi Lydia kralı Daskylos’un gelmesiyle Daskyleion (Daskylos’un yeri) adını aldı. Daskylos, İÖ 7. yüzyıl başlarında hanedan kavgaları nedeniyle Lydia’dan sürgün edildi ve Damaskuslu (Şam) Nikolaos’a göre, Hellespontine Phrygiası denilen bölgeye yerleşti. Antik yazarlar, o zamanlar bu bölgede Aphnitis Limne adlı bir gölden ve göl kıyısındaki Aphneion adlı bir yerleşimden söz ediyor. Yerleşim sonradan Daskyleion adını alınca, göl de Daskylitis Limne (bugünkü Bandırma Kuş Gölü) olarak anılmaya başladı. Daskyleion’un kozmopolit yaşamının o dönem bu topraklarda kullanılan dile de yansıdığı anlaşılıyor. Çünkü burada Phryg dilinden başka Lydce, Eski Yunanca, Aramca, Eski Pers ve Eski Babil dillerinin de konuşulup yazıldığını gösteren buluntular var.

İÖ 6. yüzyıl başlarında Lydia egemenliği altına giren Daskyleion, Akhaimenidler’in Anadolu’ya gelişleri ile İÖ 547 yılında satraplığa dönüştü. Alman Arkeolog Kurt Bittel ve Biyolog Curt Kosswig’in yaptığı keşifler, Kuş Gölü kıyısında ve Ergili köyü yakınında yer alan bugünkü Hisartepe’nin Pers Satraplık Merkezi; göl çevresinin de satraplığın Paradeisos’u (Satrapların Av ve Park Alanı) olduğunu ortaya koyuyor.

Daskyleion, Persler’in yönetim merkezi olunca, Phrygler burada, satraplar ile birlikte yaşayıp, tanrıçaları Kybele’ye sunuda bulunmayı, mezar stellerine anadilleri olan Phrygçe yazıtlar yazmayı sürdürdüler. Bu izler, aynı zamanda Akhaimenidler’in işgal ettikleri ülkelerde yaşayan halklara gösterdiği dil ve din konusundaki toleransın bir kanıtı. Arkeolojik buluntular, Phrygler’in satraplık dönemi sonuna kadar (İÖ 334) Daskyleion’da -bu toleransın yarattığı barış ortamı içinde- varlıklarını sürdürdüğünü gösteriyor.

Daskyleion’da ortaya çıkarılan 500’ü aşkın bulla (mühür baskısı) ise eski çağ iletişimi hakkında bilgiler veren eşsiz buluntular olarak tarihe geçti. 2500 yıllık bullalar aynı zamanda mektupların gizliliğinin güvencesiydi. Bullaların üzerindeki mühür baskılarında yer alan kralın kabul sahnesi, av sahneleri, yaban hayvanlarının mücadeleleri ve Paradeisos’da yaşayan kuşların tasviri, 2500 yıl öncesinin günlük yaşamı hakkında fikir veriyor.

Daskyleion, İÖ 395 yılında Spartalı komutan Agesilaos tarafından yakılıp, yıkıldı. Ardından Büyük İskender, generali Parmenion’u, Granikos (Biga) savaşından sonra İÖ 334 yılında Daskyleion’a gönderdi. Makedonya ordusunun kenti ele geçirmesi ile Phryg ve Akhaimenid yaşantıları da sona erdi.
-Prof.Dr. Tomris Bakır

Yazının tamamını National Geographic Türkiye‘nin Ocak sayısında bulabilirsiniz...

Hiç yorum yok: