22 Mayıs 2007 Salı

Hastane enfeksiyonlarından nasıl korunulur

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Enfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, hastanede yatarak tedavi gören her 10 hastadan 1'inde hastane enfeksiyonu ortaya çıktığını söyledi. Ünal, bu enfeksiyon nedeniyle hastanede kalış süresinin hasta başına yaklaşık 20 gün uzadığını, yine maliyetin de bin 582 dolar arttığını kaydetti.

Prof. Dr. Ünal, son dönemlerde artan ve 20 bebeğin ölümüne yol açan hastane enfeksiyonlarına ilişkin olarak İHA muhabirine önemli açıklamalar yaptı. Hastane enfeksiyonlarının 21. yüzyıl başında tıp dünyasının çözüm bulmaya çalıştığı öncelikli sorunlar arasında yer almaya devam ettiğini ifade eden Ünal, bu enfeksiyonlarının, hastanede yatış süresini uzattığını, iş gücü ve üretkenlik kaybına yol açtığını ve yaşam kalitesinde bozulmaya neden olduğunu kaydetti. Hastane enfeksiyonu gelişen hastalarda ölüm oranının, enfeksiyon gelişmeyen hastalara oranla daha yüksek olduğunu vurgulayan Ünal, hastane enfeksiyonlarının tedavi maliyetinde de önemli bir artışa neden olduğunu bildirdi.

Değişik çalışmalarda hastaneye başvuran hastaların yaklaşık yüzde 3-14'ünde hastane enfeksiyonu geliştiğini belirten Prof. Dr. Ünal, "Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre hastanede yatarak tedavi gören her 10 hastadan 1'inde hastane enfeksiyonu ortaya çıkmaktadır. 1995 yılı verilerine göre, ABD'de hastane enfeksiyonlarının getirdiği ek maliyet 4.5 milyar dolardır ve her 6 dakikada 1 kişi hastane enfeksiyonu nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi'nde 1997 yılında yapılan farmakoekonomik bir değerlendirmede hastane enfeksiyonu nedeniyle hastanede kalış süresinin hasta başına yaklaşık 20 gün uzadığı, hasta başına maliyetin bin 582 dolar arttığı gösterilmiştir. Yine aynı çalışmada hastane enfeksiyonu gelişmeyen hastalarda ölüm oranı yüzde 3, enfeksiyon gelişen hastalarda ise yüzde 20 olarak bulunmuştur" diye konuştu.

Hastane enfeksiyonlarından korunmanın en önemli yolunun el yıkama alışkanlığı olduğuna dikkati çeken Ünal, "Ortamda bulunan birçok mikroorganizmanın hastalara bulaşması esas olarak yıkanmamış eller aracılığıyla olmaktadır. Yoğun ve uygunsuz antibiyotik kullanımı ise hastane ortamında bulunan mikroorganizmaların giderek daha dirençli hale gelmesine ve buna paralel olarak tedavi seçeneklerinin her geçen gün biraz daha azalmasına neden olmaktadır" şeklinde konuştu.

"HASTANELERDE HEMŞİRE SAYISI YETERSİZ"
"Hastane enfeksiyonlarının tamamen önlenmesi mümkün değildir" diyen Prof. Dr. Ünal, risk faktörlerinin önemli bir bölümünü değiştirme imkanı bulunmadığını bildirdi. Sadece el yıkamaya gereken özenin gösterilmesi ve antibiyotik kullanımının kontrolüyle hastane enfeksiyonlarında en az yarı yarıya azalma sağlanabileceğini ifade eden Prof. Dr. Ünal, şunları söyledi:
"Hastanelerde etkin enfeksiyon kontrol programlarının uygulanması büyük önem taşır. Bu konuda Avrupa ve Amerika'daki çalışmalar 1950'li yılların sonuna doğru başlamıştır. 20. yüzyıl sonlarında hastane enfeksiyonları yataklı sağlık kuruluşlarındaki en önemli kalite göstergesi haline gelmiştir. Bu nedenle kaliteli sağlık hizmeti sunmak isteyen her hastanede iyi organize edilmiş bir enfeksiyon kontrol programının yürütülmesi zorunludur. Türkiye'de hastane enfeksiyonlarıyla ilgili ilk çalışmalar Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi'nde Enfeksiyon Kontrol Komitesi'nin kurulması ve bir enfeksiyon kontrol hemşiresinin görevlendirilmesiyle başlamıştır. Enfeksiyon Kontrol Hemşireleri, hastane enfeksiyonlarının epdemiyolojisi ve kontrolü konusunda özel eğitim görmüş hemşirelerdir. Her hastanede en az 250 yatağa 1 enfeksiyon kontrol hemşiresi görevlendirilmesi ve enfeksiyon kontrolünden sorumlu bir doktorun bulunması gereklidir. Hem Edirne, hem de Kayseri'de yaşanan salgınların ortak özelliği, ilgili hastanelerin kendi bölgelerine hizmet veren en önemli referans merkez olmaları nedeniyle yoğun bir hasta talebiyle karşı karşıya kalmaları ve yetersiz personel sayısıyla yoğun talebe cevap vermeye çalışmalarıdır. Devlet hastaneleri ve üniversite hastanelerinin çoğunda önemli hemşire açığı bulunmakta, bu durum enfeksiyon kontrol önlemlerine tam olarak uyulmasını imkansız hale getirmektedir. Yoğun bakım ünitelerinde hasta başına düşen hemşire sayısı uluslararası standartlara uygun hale getirilmeli, sadece hemşire sayısının artırılmasıyla yetinilmemeli, mevcut ihtiyaç mutlaka iyi eğitim almış, tercihen yüksekokul mezunu hemşirelerle karşılanmalıdır. Edirne ve Kayseri'de yaşanan üzücü olaylar parenteral beslenme solüsyonlarının hazırlanma koşullarının çok önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Ülke genelinde hazırlanma aşamasında kontamine olan TPN solüsyonlarına bağlı olarak yaşanmakta olan hastane enfeksiyonu salgınlarının önlenebilmesi için öncelikle bu solüsyonların tüm hastanelerde uygun ortamlarda, merkezi bir ünitede otomatik 'compounder' cihazları kullanılarak hazırlanması zorunlu hale getirilmeli, bir sonraki basamakta ise tüm parenteral solüsyonların merkezi hastane eczanelerinde hazırlanarak dağıtımının yapılmasıyla ilgili alt yapı oluşturulmalıdır."


Mavi forum

Hiç yorum yok: