24 Nisan 2007 Salı

40 Yas Erkegi

Kendimi ayirt etmeden soyleyecegim: Bazen erkek soyu midemi bulandiriyor. "Kadin kokusu", taze ete susamis bir sirtlana donusturuyor bizi... Gozumuzu kor ediyor; basimizi donduruyor.
Amerikan baskanindan hocasina, kor cahilinden okumusuna, kilibigindan "Tasfirin"ina kadar boyle bu. Hele 40'imizi gecmissek...Hele cuzdanimizi sisirmissek...Ve hele 40 yili "bosa" gecirmissek...

* * *


Sokagin cagrisini 40'larinda isiten erkegin "kaybolan yillar" agitina, "televole" ozentisi bir asermenin agiz sapirtisi eslik ediyor.

Evet, "alem gezip egleniyor". Sokakta onun karizmasina teslim olmaya hazir "citirlar" fink atiyor. O ise pijamasi icinde "evi bekliyor". Oysa -40'liklarin yaman teshisiyle- "Hayat hizla geciyor" ve "Boyle mi olecegiz?" sorusu beyni desiyor.


Bu panik, yasanmamis yillarin hinciyla sokaga dokuyor 40 yas erkegini... Altta kirmizi arabalar, belde zar zor giyilmis kotlar, dilde demode iltifatlar, cepte karaborsa Viagra'larla...H�l� begeniliyor olmanin vehmi, hala yapabiliyor olmanin hazzina karisiyor. Tatmin edilen ego sistikce sisiyor. Nefis uyaninca goz, ne is ne ev goruyor.

Bitap evliliklerin tozunu, sevgisiz iliskiler aliyor. Her dislenen "taze et", yenileri davet ediyor. Ev zulalari, gunahlarin cetelesini tutuyor. Ihanet kol geziyor.

* * *


Kim bilir kac erkek, gomlekteki bir ruj izi, cepte unutulmus bir mektup ya da ansizin gelen bir telefon mesaji yuzunden kan ter icinde hesap verdi, cocukca boyun egdi, beceriksizce yalan soyledi, ofkeyle terk etti, terk edildi bugunlerde...


Kaci, pisman gozler, yalvaran sozlerle geri dondu esine, dondurdu esini...

Kaci, ertesi gun unuttu, "ebediyen" verdigi sozleri...

Kaci, haber verenleri sucladi, yakalandiginda...

Kaci, yakalanana "enayi" dedi, haberi duydugunda...

Ve kac "kutsal kadin", aile denilen kumdan kalenin sinir boylarini bekledi, kizarak, aglayarak, utanarak, yine de dis biledigi kale reisini savunarak; ...ve goz yumarak... bazen sevgiden, cogu kez caresizlikten... ayni saatlerde erkek, bir kahvede, becerdiklerini anlatirken...

* * *


Yanlis anlasilmasin:


Garipsedigim, 40 yas erkeginin kadini sevmesi degil; sevmemesi.... Ve sasirtici olan, ihanet etmesi degil; ihanet ettigi hayati aynen surdurmesi... Yasadiginin bedelini odemeye cesaret edememesi... Harcina yalan kattigi kaleyi terk edememesi... "Ben de karimin kacamagini, ondan bekledigim tevekkulle karsilayabilirim" diyememesi...

Hep kendine yontarak diktigi ikiyuzlu bir ahlak totemine her daim secde etmesi... Ne ihanet ettigi, ne ihaneti paylastigi kadina karsi durust olabilmesi... 40'inda hala para karsiligi ciftlesmeyi, geceden kalma pudra izini banyoda gizlice citilemeyi, cep telefonunu her an patlayabilecek bir el bombasi gibi gizlemeyi kendine yedirebilmesi...

* * *


Kabul edelim:

Evlilik bitti!

Cag yorgunu aile, ancak baska kadinlarin (ya da erkeklerin) kolunda yuruyebiliyor. Yalan, bir mecburiyetler rejimi sayilan evliligin temellerini oyuyor. Ve herkes her seyi bilerek, gonulsuzce boyun egerek bu oyunu oynuyor.

Care, eslerin birbirinin hayatini yasamaktan vazgecip her hayati, sahibinin nefsine, iradesine, vicdanina, insafina terk etmesidir.

Sevgi varsa, aile ilelebet surecektir.

Yoksa, boyle surdurmek rezilliktir.

Yalansiz yasamayi ozlemediniz mi?


CAN DUNDAR

Hiç yorum yok: