3 Haziran 2007 Pazar

Kalp krizinde ilk 3 gün çok önemli

Uzmanlar, halk arasında yaygın adıyla "kalp krizi" ya da "kalp sektesi" olarak bilinen hastalığın, hekimler ve hastalar için oldukça ciddi klinik tablolarından birini oluşturduğunu kaydetti. Kalp krizinde, kalbin pompa görevini yerine getirmesini sağlayan kalp adalesinin, kısmen ve geri dönüşü olmayan bir biçimde hasar görüp canlılığını kaybettiğini belirten uzmanlar, hastaların genellikle yüzde 35 civarındaki kısmının ilk 1 saat içinde hayatını kaybettiğini ifade etti.

Türkiye Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Sabahattin Gül, kalp adalesinin kanlanmasını sağlayan koroner arterlerin içinde bulunan "Aterom plağı" ismi verilen plakların, damar cidarını daraltmak yoluyla "koroner yetmezliği" denilen kalp hastalığına yol açtığını belirtti. Dr. Gül, "Koroner yetmezliği olan kişilerin genellikle kalbin işinin artmasına yol açacak, yürüme, yokuş çıkma ya da merdiven çıkma, yük taşıma gibi efor sarf ettiren işlemlerden sonra hissettikleri göğüs ağrısına 'angina pectoris' adı verilir. Bu ağrı efor sonrası ortaya çıkabileceği gibi, eforla hiç ilişkili olmadan da yani istirahat esnasında da olabilir. Hastaların bir kısmı bu ağrıları adale ağrısı, göğüs duvarı ağrısı ya da mide ağrısı olarak algılayabilir. Halbuki dikkatli bir müşahede ile aradaki fark anlaşılabilir" dedi.

Doç. Dr. Gül sözlerine şöyle devam etti: "Bahsi geçen damar sertliği plağının bir şekilde yırtılarak atar damar içini aniden tıkaması ile birlikte dayanılmaz bir göğüs ağrısı ortaya çıkar. Bu ağrı genellikle göğsün sol tarafında 'iman tahtası' tabir edilen göğüs kemiğinin altında, sıkıştırıcı ve baskı tarzındadır. Hastalar sanki birisinin göğsünde oturduğundan şikayetçidirler. Bu ağrı genellikle 30 dakikadan fazla sürer. Saatler boyu devam edebilen ağrı zaman zaman tahammül edilemez derecelerde görülebilir. Bazı hastalarda ise, omuzlara vuran, çeneye vuran ağrı söz konusu olmaktadır. Özellikle yaşlı hastalarda bu ağrı belirtisi yerine, enfarktüs sonrası yetersiz hale gelen kalbin pompa gücü dolayısıyla, ani kalp yetmezliği belirtileri olan nefes darlığı, terleme, bulantı, kusma, çarpıntı ön planda olabilir."

"ÖZELLİKLE KALP KRİZİNİN İLK 3-4 GÜNLÜK TAKİBİ ÇOK ÖNEM TAŞIR"

Bazı hastalarda da tamamen sessiz kalp krizi oluşabildiğini kaydeden Gül, "Bu da tesadüfi olarak EKG incelemelerinde ya da otopsilerde anlaşılabilmektedir" dedi.

Kalp krizi geçiren bir hastanın görünümünün oldukça sıkıntılı ve rahatsız olduğunu kaydeden Gül, "Göğsünü ovuşturup, sıkıca kavrayan hasta oranı oldukça fazladır. Kalp yetmezliği gelişmişse nefes darlığı ve soğuk terleme ile cilt solukluğu ön planda olacaktır. Kalp krizinden ölümlerin önemli bir kısmı, ilk 1 saat içinde olmaktadır. Bu ilk saat genellikle hastane dışında geçen süredir ki hastanın nakli bu esnada gerçekleşmektedir. Bu dönemde genellikle acil servis hekimleri, paramedikler ve acil tıp teknisyenleri hasta ile ilgilenmek durumundadırlar" ifadelerini kullandı.

Akut kalp krizi tedavisinin koroner bakım ünitelerinde yapıldığını belirten Dr. Gül, "Bu dönemin en önemli iki problemi ağrı ve buna bağlı gelişebilecek şok tablosu ve ritim bozuklukları ile başa çıkmaktır. Bu problemi giderilmiş ve rahatlatılmış hastanın ilk saatler içinde pıhtı eritici tedavi şansı ve gerekirse acil koroner by-pass alternatifleri olacaktır. Akut kalp krizi tedavisi mutlaka koroner bakım ünitelerinde yapılmalıdır. Özellikle kalp krizinin ilk 3-4 günlük takibi çok önem taşır. Hastalar durumlarına göre 1-2 hafta hastanede kalırlar ve sonrasında da düzenli takip ile hayatlarını devam ettirirler. Böylesi acil bir durumda kişinin hareketlerini azaltarak istirahata geçmesi, önceden bildiği hastalıkları ile ilgili ilaçlarını aksatmaması ve süratle ilk yardım istemesi dışında yapabileceği herhangi bir ilk ve acil müdahale bulunmamaktadır. İlk ve acil müdahale ilk yardım elemanları tarafından verilmelidir" dedi.


Mavi forum

Hiç yorum yok: