Sağlık Bakanlığı'ndan Dünya AIDS Günü nedeniyle yapılan yazılı açıklamada, hastalığın HIV nedeniyle oluştuğu, gerekli önlemler alınmadığı takdirde hızla yayıldığı belirtildi. Dünyada her gün 11 bin yeni HIV enfeksiyonu meydana geldiğinin tahmin edildiği kaydedilen açıklamada, etkilenen kişilerin çoğunluğunu en üretici çağlarındaki 25 yaş altındaki gençlerin oluşturduğu belirtildi. Hala dünyada yaklaşık 40 milyon erişkin ve çocuğun HIV ile enfekte olduğu ifade edilen açıklamada, yeni HIV/AIDS'li çocuk sayısının ise 2.3 milyon olduğuna işaret edildi. Türkiye'de 1985'den bu yana AIDS/HIV enfeksiyonu görüldüğü hatırlatılan açıklamada, bu yılın Haziran ayı itibariyle 638'i AIDS, 2 bin 73'ü taşıyıcı olmak üzere vaka sayısının 2 bin 711'e ulaştığı bildirildi. İstatistiklere göre, enfekte olanlardan yüzde 52'sinin hastalığı korunmasız cinsel ilişki yoluyla, bunların başlıcasının da heteroseksüel ilişkiden kaynaklandığı kaydedilen açıklamada, "Bu yolla, eşlerinden HIV enfeksiyonunu kapan kadın sayısı artmaktadır" denildi. Sağlık Bakanlığı, AIDS'in aileleri ve toplumu parçalamasına izinverilmemesi, hasta bir kişinin kan bağışında bulunmaması ve durumuncinsel partnere açıklanması gerektiğini bildirildi. Bakanlık uyarıları: | ||
16 Kasım 2007 Cuma
30 saniyede bir çocuk ölüyor
Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Türkiye Milli Pediatri Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı 'nın işbirliği ve Wyeth İlaçları'nın katkılarıyla gerçekleştirilen 'Sen Kork, Pnömokok' adlı kampanyayla halkın, pnömokokun neden olduğu zatürre, menenjit, kan iltihabı, orta kulak iltihabı ve sinüzit gibi hastalıklar ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında bilgilendirilmesi hedefleniyor. Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Çokuğraş, dünyada her 30 saniyede bir çocuğun pnömokok mikrobunun neden olduğu hastalıklar sebebiyle hayatını kaybettiğini, her yıl binlercesinin de sakat kaldığını anlattı: "Pnömokok tehlikeli bir mikroptur. Zatürreye bağlı ölümlerin en önemli nedeni pnömokoktur. Pnömokok menenjitine yakalanan her 100 kişiden 15'i ölmekte, 27'sinde işitme kaybı, 11'inde ise kalıcı sakatlık oluşmaktadır." Zatürre hastalığının Türkiye'de de bebek ve çocuk ölümlerinin başta gelen sebeplerinden biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çokuğraş, "Zatürre ülkemizde 1 ay-5 yaş grubu ölüm nedenleri arasında yüzde 27 ile ilk sıradadır. Türkiye'de zatürre sebebiyle yılda 7 bine yakın 5 yaş altı çocuğun hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Menenjit ise ülkemizde 0-14 yaş çocuklarda beşinci sıradaki ölüm nedenidir ve ülkemizdeki her dört bakteriyel menenjit vakasının birine pnömokok sebep olmaktadır" dedi. Pnömokok mikrobu, her 10 yetişkinden 3'ünün ve her 2 çocuktan 1'inin burun boşluğunda hastalık oluşturmadan bulunabiliyor. Bakteri, öksürük ve hapşırıkla bulaşıyor. Pnömokokun sebep olduğu hastalıklar 2 yaşından küçük çocuklarda toplumun geneline oranla 10 kat daha sık görülüyor, dolayısıyla bu yaş grubunda tüm diğer gruplardan daha fazla ölüme sebep oluyor. Çocukları pnömokok hastalıklarından korumak için: Dünya Sağlık Örgütü'nün pnömokok hastalıklarından korunmada en etkili yöntemlerden biri olarak aşılamayı önerdiğini belirten Prof. Dr. Çokuğraş, 2 yaşından küçük çocuklarda da kullanılabilen konjuge pnömokok aşısını anlattı: "Pnömokok her geçen gün antibiyotiklere karşı daha fazla direnç kazandığından, pnömokok hastalıklarının tedavisi gittikçe zorlaşıyor. Bu da hastalığı önlemede aşılamanın önemine işaret ediyor. Konjüge pnömokok aşısı yaşamın ikinci ayından itibaren kullanılabilen ve uzun süreli koruma sağlayan bir aşıdır. Anne babalar aşılama ile ilgili detaylı bilgi almak için öncelikle hekimlerine danışmalıdır. Ayrıca kampanyamız dahilinde hizmete girmiş olan 0 8002114545 no'lu danışma hattından ve www.pnomokok.com internet sitesinden pnömokok hastalıkları ve korunma yöntemleri ile ilgili ücretsiz bilgi alabilirler." | ||
Her 30 saniyede bir çocuk ölüyor
Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Türkiye Milli Pediatri Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Türkiye Özürlüler Eğitim ve Dayanışma Vakfı 'nın işbirliği ve Wyeth İlaçları'nın katkılarıyla gerçekleştirilen 'Sen Kork, Pnömokok' adlı kampanyayla halkın, pnömokokun neden olduğu zatürre, menenjit, kan iltihabı, orta kulak iltihabı ve sinüzit gibi hastalıklar ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında bilgilendirilmesi hedefleniyor. Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr. Çokuğraş, dünyada her 30 saniyede bir çocuğun pnömokok mikrobunun neden olduğu hastalıklar sebebiyle hayatını kaybettiğini, her yıl binlercesinin de sakat kaldığını anlattı: "Pnömokok tehlikeli bir mikroptur. Zatürreye bağlı ölümlerin en önemli nedeni pnömokoktur. Pnömokok menenjitine yakalanan her 100 kişiden 15'i ölmekte, 27'sinde işitme kaybı, 11'inde ise kalıcı sakatlık oluşmaktadır." Zatürre hastalığının Türkiye'de de bebek ve çocuk ölümlerinin başta gelen sebeplerinden biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çokuğraş, "Zatürre ülkemizde 1 ay-5 yaş grubu ölüm nedenleri arasında yüzde 27 ile ilk sıradadır. Türkiye'de zatürre sebebiyle yılda 7 bine yakın 5 yaş altı çocuğun hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Menenjit ise ülkemizde 0-14 yaş çocuklarda beşinci sıradaki ölüm nedenidir ve ülkemizdeki her dört bakteriyel menenjit vakasının birine pnömokok sebep olmaktadır" dedi. Pnömokok mikrobu, her 10 yetişkinden 3'ünün ve her 2 çocuktan 1'inin burun boşluğunda hastalık oluşturmadan bulunabiliyor. Bakteri, öksürük ve hapşırıkla bulaşıyor. Pnömokokun sebep olduğu hastalıklar 2 yaşından küçük çocuklarda toplumun geneline oranla 10 kat daha sık görülüyor, dolayısıyla bu yaş grubunda tüm diğer gruplardan daha fazla ölüme sebep oluyor. Çocukları pnömokok hastalıklarından korumak için: Dünya Sağlık Örgütü'nün pnömokok hastalıklarından korunmada en etkili yöntemlerden biri olarak aşılamayı önerdiğini belirten Prof. Dr. Çokuğraş, 2 yaşından küçük çocuklarda da kullanılabilen konjuge pnömokok aşısını anlattı: "Pnömokok her geçen gün antibiyotiklere karşı daha fazla direnç kazandığından, pnömokok hastalıklarının tedavisi gittikçe zorlaşıyor. Bu da hastalığı önlemede aşılamanın önemine işaret ediyor. Konjüge pnömokok aşısı yaşamın ikinci ayından itibaren kullanılabilen ve uzun süreli koruma sağlayan bir aşıdır. Anne babalar aşılama ile ilgili detaylı bilgi almak için öncelikle hekimlerine danışmalıdır. Ayrıca kampanyamız dahilinde hizmete girmiş olan 0 8002114545 no'lu danışma hattından ve www.pnomokok.com internet sitesinden pnömokok hastalıkları ve korunma yöntemleri ile ilgili ücretsiz bilgi alabilirler." | ||
Kadýn tiryakiler daha fazla risk altýnda
Nanjing Tıp Üniversitesi'nden Dr. Fei Xu, akciğer hastalıklarının Çin'de ikinci sıradaki ölüm nedeni olduğunu kaydetti. Araştırma kapsamında çeşitli akciğer hastalıkları olan bin 743 kişi ile aynı sayıdaki sağlıklı insanın verileri karşılaştırmalı olarak incelendi. Araştırmada, incelenen erkeklerin yüzde 50'sinden fazlasının, kadınların ise yüzde 5.3'ünün sigara içtiği kaydedildi. Araştırmada, az sayıda sigara içenlerdeki hastalık riskinin yüzde 40, orta dereceli içicilerde yüzde 55, ağır içicilerde ise yüzde 77 daha fazla olduğu saptandı. Kadın sigara kullanıcılarının ise erkeklere göre yüzde 20 daha fazla risk taşıdıkları belirlendi. Bilimadamları, hastalık riskinin kadınlarda fazla olmasının nedeninin henüz bilimsel olarak ispatlanmış bir nedeni olmadığını belirttiler. | ||
Karbonmonoksit zehirlenmelerine dikkat!
Avrupa Acil Tıp Birliği Başkan Vekili Uz. Dr. Ülkümen Rodoplu, Türkiye'de son bir haftada birçok bölgede lodos yüzünden, ev ve iş yerlerinde karbonmonoksit zehirlenmesi olayı yaşandığını, çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Rodoplu, karbonmonoksit gazının, vücuda kolayca etki edebildiğini, kanda bulunan ve hücrelere oksijen taşıyan hemoglobine, bu gazın bağlanmasının çok kolay olduğunu kaydetti. 'Sinsi ölüm' olarak nitelendirilen karbonmonoksidin, renksiz ve kokusuz olduğunu anlatan Dr. Rodoplu, "Fark edilemediği için de zehirlenmeleri de çok ağır ve öldürücü olur" dedi. Dr. Rodoplu, ilk yardım gönüllüsü tarafından karbonmonoksit zehirlenmesi belirtilerinin iyi bilinmesi ve erken saptanmasının hayat kurtarıcı olabileceğini anlattı: "Karbonmonoksit gazı, kazayla veya intihar amacıyla zehirlenmeye neden olabilir. Ayrıca, kansızlığı olanlar, kronik bronşitli hastalar, kalp ve damar sistemi hastalığı olanlar, yeni doğanlar, hamileler risk grubundadırlar. Bu kişilerin zehirlenmesi daha kolaydır ve sonuç daha öldürücüdür. Bütan gazı, kömür yakılan soba, ocak ve diğer ısıtıcılar, otomobil egzozundan çıkan duman dahil her türlü duman, bu tür zehirlenmeye neden olur. Evlerin kapalı garajlarında 15-20 dakika çalıştırılan bir aracın egzozu da öldürücü olabilir." Baş ağrısı, sarhoşluk hissi Dr. Rodoplu, karbonmonoksit zehirlenmelerinin ilk belirtilerinin genellikle baş ağrısı, sarhoşluk hissi, kulak çınlaması, yorgunluk vebulantı, düşünmede güçlük, göğüs ağrısı, çarpıntı, uyuşma, deride renk değişikliği, görme bozuklukları ve karın ağrısı olduğunu söyledi. Dr. Rodoplu, karbonmonoksit zehirlenmesinde ilk yardımının çok önemli olduğunu kaydetti: "Çevre güvenliğinin sağlanmasının ardından karbonmonoksit yayılmış ortamın mutlaka havalandırılması gerekiyor. Zehirlenmiş kişiler, hareket ediyorsa mutlaka temiz havaya çıkarılmalıdır. Gaz renksiz ve kokusuz olduğundan fark edilmeyebilir. Hiç vakit yitirmeden 112 Acil Servis aranmalıdır. İlk yardım görevlisi, hastanın bol oksijen almasını sağlamalı ve onu uyanık tutmaya çalışmalıdır. Hastanın bilinci yerindeyse sık ve derin nefes alması sağlanmalıdır. Kalbi ve solunumu durmuşsa, temel yaşam desteği uygulanmalıdır. Bunun için mutlaka eğitim alınması gerekir. Karbonmonoksit zehirlenmesi yaşayan kişinin yüzde 100 oksijene ihtiyacı olduğundan hastaneye götürülmesinde yarar vardır." | ||
15 Kasım 2007 Perşembe
Kadýnlar risk altýnda...
Nanjing Tıp Üniversitesi'nden Dr. Fei Xu, akciğer hastalıklarının Çin'de ikinci sıradaki ölüm nedeni olduğunu kaydetti. Araştırma kapsamında çeşitli akciğer hastalıkları olan bin 743 kişi ile aynı sayıdaki sağlıklı insanın verileri karşılaştırmalı olarak incelendi. Araştırmada, incelenen erkeklerin yüzde 50'sinden fazlasının, kadınların ise yüzde 5.3'ünün sigara içtiği kaydedildi. Araştırmada, az sayıda sigara içenlerdeki hastalık riskinin yüzde 40, orta dereceli içicilerde yüzde 55, ağır içicilerde ise yüzde 77 daha fazla olduğu saptandı. Kadın sigara kullanıcılarının ise erkeklere göre yüzde 20 daha fazla risk taşıdıkları belirlendi. Bilimadamları, hastalık riskinin kadınlarda fazla olmasının nedeninin henüz bilimsel olarak ispatlanmış bir nedeni olmadığını belirttiler. | ||
14 Kasım 2007 Çarşamba
'Sýrt sýrta' bilgisayardan yüksek radyasyon
Gazi Üniversitesi'nde görev yapan Prof.Dr. Nesrin Seyhan, 'Elektronik Manyetik Alan' olarak da adlandırılan radyasyonun doğada çok az miktarda bulunduğunu ve insan vücudunun bundan etkilenmediğini söyledi. Prof. Dr. Seyhan, ancak teknolojinin gelişmesi ve radyasyon yayan cihazların kullanımının artmasıyla buna maruz kalan kişilerde vücut dengesinin bozulduğunu ve rahatsızlıkların ortaya çıkmaya başladığını bildirdi. Özellikle günde 8-10 saat geçirilen işyerlerindeki radyasyondan olumsuz etkilenildiğini belirten Prof. Dr. Seyhan, "İşyerlerindeki radyasyon, hassas kişilerde boğazda kuruluk hissi, gözde problemler, başağrısı, alerji, yüzde kızarıklık, uykusuzluk, seslere karşı hassasiyet, işitme zorluğu ve yorgunluk gibi rahatsızlıklara yol açıyor" dedi. Prof. Dr. Seyhan, alınabilecek basit önlemlerle bu olumsuzlukların azaltılabileceğini belirtti: "İşyerlerindeki en önemli radyasyon kaynaklarından birisi, bilgisayar monitörleri. Her monitör bir miktar radyasyon yayar, ancak üreticiler monitörleri geliştirirken, karşısında çalışan kişiye radyasyonu en az düzeyde verecek şekilde dizayn ederler. Bu nedenle arka kısımlarındaki radyasyon oranı, ön kısımlarındakinden çok daha fazladır. İşyerlerinde çalışma düzeni nedeniyle monitörler sırt sırta konulduğunda, iki taraftaki çalışan da yüksek radyasyona maruz kalmaktadır. Ofislerde bilgisayar masaları, mümkün olduğunca yan yana yada birbirine bakacak şekilde yerleştirilmeli. Eğer bu mümkün değilse monitör olarak radyasyon yaymayan LCD monitörler tercih edilmeli. Ayrıca dizüstü bilgisayarlar, şarjlı olarak kullanıldığında daha düşük radyasyon oranına sahiptir, bu göz önüne alınmalı. Bilgisayar başında uzun saatler kalınmamalı, 2 saatte bir yarım saat ara verilmeli." Prof. Dr. Seyhan, iş yerlerinde radyasyon oranını azaltmak için alınabilecek diğer önlemleri ise şöyle sıraladı: "Bilgisayar monitörleri gibi radyasyon yayan TV'lerden de en az 2 metre uzakta durulmalı. Kullanılmayan tüm elektrikli cihazları ya kapalı tutulmalı, ya da fişten çıkartılmalı. 'Dect' olarak da adlandırılan telsiz telefonlar da radyasyon yayar. Mümkün olduğunca kablolu telefonlar kullanılmalı. Fotokopi makinelerinden en az 50 santimetre uzakta durulmalı." | ||
Zayýflamak için 'light gýda' çözüm deðil
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görev yapan Doç. Dr. Murat Sert, bisküvi ile başlayan 'light gıda' üretiminin reçelden pirince, çikolatadan süt, yoğurt ve ekmeğe kadar her üründe uygulandığını ve tüketicinin bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadığını belirtti. Sert, 'light ürünlerin', 'enerjisi azaltılmış gıda' anlamına geldiğini anlattı: "'Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği'ne göre, bir ürünün light olabilmesi için, orijinal veya benzeri gıda maddesine göre, enerji değerinin en az yüzde 25 azaltılması gerekiyor. Bir ürünün üzerinde düşük kalorili yazabilmesi için de o ürünün 100 gramında 40 kaloriden az kalori bulunması şartı var." Yapılan araştırmalara göre light ürün pazarının her yıl yüzde 25 büyüdüğünün belirtildiğini vurgulayan Sert, "Bu büyümede, 'light gıdaların' sanki hiç kilo yapmıyor gibi algılanmasının payı çok büyük. Oysa, bir kişi herhangi bir ürünü bir birim tüketiyor, daha sonra bu ürünün light olanını iki birim tüketiyorsa eskisinden daha fazla kalori alıyor demektir" dedi. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de modern çağın önemli sağlık problemlerinden olan şişmanlık ve obezitenin artış gösterdiğine dikkat çeken Sert, "Yapılan araştırmalar, her 5 kadından birinin aşırı kilolu olduğunu ortaya koyuyor. Bu da light ürünlerin kurtarıcı gibi algılanmasına neden oluyor" dedi. Şişmanlık, diyabet ve metabolik hastalıklar Sert, light gıdaların fazla miktarda düzensiz alınmasının, şişmanlık, diyabet ve çeşitli metabolik hastalıkları kamçıladığını anlattı: "Tıpkı sigara paketlerinde olduğu gibi gıda ürünlerinde de katkı maddeleri ve kalori miktarları okunabilir şekilde yazılmalı. Oysa, günümüzde tüm ürünlerde olduğu gibi light ürünlerin ambalajına baktığınızda karınca duasını andıran yazıları okuyabilmenin ve bu sayede bilinçlenmenin imkanı yok. Bunun yasak savma zihniyetiyle yapıldığı açıkça ortada." Doç. Dr. Sert, zayıflamak için bir uzmandan yardım alınmasını ve yaşa, cinsiyete göre bilinçli diyet yapılmasını önerdi: "Eğer light gıdaların bir faydası olsaydı, bunu ilk çıkaran ülke olan Amerika ve ardından bunu uygulayan diğer ülkeler ve Türkiye'de bugün şişmanlık ve obezite sorunu bu kadar çok konuşulmazdı. Bilinçli bir diyet kilo problemini ortadan kaldırır. Ayrıca, yemek yerken çatal ya da kaşık sürekli elde tutulmamalı masaya bırakılmalı. Bu sayede çiğneme süresi uzadıkça tokluk duygusu oluşumu da kuvvetlenir." |
Merck 5 milyar dolar tazminat ödeyecek
Şirkete karşı, özellikle romatizma vakalarında ağrı kesici olarak kullanılan Vioxx'ın bazı kullanıcılarda 'kalp krizi ve inmelere' yolaçtığı gerekçesiyle, 47 bin şikayetçiyi temsil eden 26 bin civarında tazminat davası açılmış bulunuyor. Merck avukatları ile açılan davalara bakan dört hakimden üçü arasında varılan uzlaşmanın bağlayıcı olabilmesi için, davacılardan yüzde 85'inin rızasını alması gerekiyor. Merck, yan etkilerinin ortaya çıkması üzerine Vioxx'ı 2004 yılında piyasadan çekmişti. | ||
Dýþ kulak enfeksiyonlarýna dikkat
Kulak Burun Bogaz Uzmanı Op. Dr. İrfan Aksoy, dış kulak iltihabının zaman zaman çene eklemine ve boğaza bile vuran ağrılar yaptığını, hastanın ağzını açmakta bile zorlandığını söyledi. Duştan veya yüzmeden sonra kulakta kalan suyun başı sağa ve sola sallayarak çıkarılması gerektiğini belirten Opr. Dr. İrfan Aksoy, kulağa koruyucu amaçlı düşük yoğunluklu alkol (yüzde25), mineral yağı damlatılabileceğini söyledi. Duş veya yüzmeden sonra kulağın saç kurutma makinasıyla ılık üfler şekilde belli bir mesafeden kurutulabileceğini de belirten Op. Aksoy, kulak kanalının giriş kısmının pamuklu çubukla aşırıya kaçmadam nazikçe temizlenmesinin de önemli olduğunu vurguladı. Bu tip hastalıklardan korunmak için öncelikli olarak girilmesi sakıncalı görülen sahil ve hijyeni kötü yüzme havuzlarına girilmemesi gerektiğini belirten Op. Aksoy, dış kulak problemi olan kişilerin duşta kulak yoluna sabunlu su veya köpük kaçırmamaya özen göstermesi gerektiğini dile getirdi. Kulak temizleme çubukları zararlı mı? Op. Dr. İrfan Aksoy, kulak kanalı enfeksiyonlarının oluşmasında kulak temizleyici olarak kullanılan pamuklu çubukların yanlış kullanılmasının önemli etken olduğunu da anlattı: "Genelde kulak kaşıntısını gidermek veya kulak tıkandığında açmak amacıyla abartılı kullanılması bu hastalıkta başlıca etken. Kulak kiri varsa bunu daha da ileri iterek kulağın tıkanmasına ve enfeksiyon oluşması için uygun ortamın oluşmasına neden olur. Kulağın kendini temizleme mekanizmasını ve kulak cildini zedeleyerek bakteri ve mantarların enfeksiyon oluşturmasına karşı olan savunma mekanizmalarını bozar." Yüzücü kulağı nedir? Op. Dr. İrfan Aksoy, yüzme veya banyo sonrası dış kulak yoluna kaçan suyun normal şartlarda dışarı çıktığını, kalan suyun da vücut ısısıyla buharlaşarak kulak kanalının kuru kalması sağladığını belirtti. "Geçici olarak suya maruz kalmak zararsızdır" diyen Aksoy, "yüzücü kulağı isminden de anlaşılacağı gibi yüzme sporlarıyla uğraşanlarda sık görülen bir dış kulak yolu iltihabıdır. Normal insanlara göre beş kat daha fazla görülür. Bu kadar fazla görünmesi dış kulak yolunun suyla sürekli temas etmesinden dolayı olmaktadır. Yaz aylarında deniz, yüzme havuzu gibi ortamlarda yüzme ve dalma sporlarının yaygın yapılmasıyla normal kişilerde de görülür" dedi. Dış kulak yolunun yapısı nasıl? Op. Dr. İrfan Aksoy, dış kulak hakkında da bilgi verdi: "Dış kulak kanalı düz bir kanal değildir hafif S şeklindedir yaklaşık 3 cm uzunluğundadır kanalın sonunda kulak zarı bulunmaktadır. Kulak kanalı dış ortamdaki seslerin iç kulağa iletilmesinde seslerin güçlendirilmesinde rol oynar. Üçte ikilik dış kısmı daha kalındır burada cilt altında kulak kiri dediğimiz serumeni oluşturan bezler ve kıl folikulleri(kıl oluşumunu sağlayan yapılar) bulunur. Üçte biri ise kulak zarına yakın olan kısmıdır, daha incedir. Dış kulak yolu ph'sı hafif asidiktir. Bu enfeksiyonların gelişmemesi açısından önemlidir.Kulak kiri dış ortamdan gelen toz ve benzeri yabancı cisimleri zamk gibi tutarak daha içeri gitmesini önler. Kulak kiri ve kulak cildinden dökülen artıklar kulak kanalının kendini temizleme mekanizmasıyla sürekli olarak dışarı doğru atılırlar." |
Ýnmeli hastada erken tedavi önemli
Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Talip Asil, inmelerin en sık görülen sebebinin beyni besleyen damarların tıkanması olduğunu belirtti. Asil, çoğunlukla damar tıkanıklığı oluşmasının nedeninin damar sertliği olarak da bilinen ateroskleroz veya ritm düzensizliği olan kalpten bu damarlara pıhtı atılmasıyla gerçekleştiğini söyledi. Asil, beyni besleyen damarın tıkanması nedeniyle beynin bir bölgesinin kansız kaldığını ve kısa bir zaman içinde bu bölgedeki hücrelerin öldüğünü belirtti: "Bu hücrelerin ölmesi beynin bu bölgesinin yaptığı kol ve bacakların hareketi, konuşma gibi bazı fonksiyonların yapılamamasına ve dolayısıyla felçlere sebep olur. Eğer beyni besleyen damarlarda tıkanıklık gerçekleştikten sonra ilk 3 saat içinde damarın açılması mümkün olursa hastada ortaya çıkacak özür daha hafif olur ve hatta yaşamı tehdit eden bir durum engellenebilir." İlk 3 saat içinde verilecek damar açıcı ilaçlarla tıkalı damarın açılmasının mümkün olduğunu anlatan Asil, tedavinin hasta açısından olası sakıncaları konusunda oldukça dikkatli olmak gerektiğini belirtti. Asil, damar açıcı tedavilerin, inme konusunda uzman doktorların denetiminde gelişmiş merkezlerde uygulanması halinde oldukça başarılı sonuçlar alınabildiğini anlattı: "Ancak bu ilaçlar verilmeden önce en azından beyin tomografisi ile beynin görüntülenmesi, bazı kan testlerinin yapılması ve hastanın klinik durumunun iyi değerlendirilmesi gereklidir. Tüm bunlar sonucunda eğer hastanın bu tedaviye uygun olduğu görülürse damar açıcı ilaçlar hastaya uygulanabilir. Tüm bu tedaviler inmeli hastaların daha az özür veya hiç özürsüz iyileşmelerini sağlayabildiği gibi bazı hastaların yaşamlarını dahi kurtarabilir. Ancak bu tedavi sadece inmeden sonraki ilk saatlerde yapılabilmekte ve ne kadar erken yapılırsa hasta için o kadar yararlı olabilmektedir. Maalesef inmeli hastaların ancak çok az bir bölümütedavi edilebilecek zaman aralığında uygun merkezlere ulaşabildiği için bu tedavi yönteminden yararlanabilmektedir." | ||
Kolestrol sigara kadar zararlý
Be Better Sağlık Merkezi kurucusu Dr. Burak Başarır, kolestrolden korunmanın yollarını anlattı: "Kolesterol problemi olan kişilerin sayısı 30'lu yaşlardan itibaren sıklıkla ve artarak gündeme gelmektedir. Medikal yönden ise kolesterol yüksekliği neredeyse sigara ile eşdeğerde tutulmaktadır. Kolesterol aldığımız besinlerle, genetik faktörlere ve yaşam tarzına bağlıdır. Görüldüğü gibi genetik dışındaki faktörler insanların elindedir. Kolesterolün sık rastlanan sağlık sorunlarından biri olmasında, giderek artan hazır gıda, fast food ve bisküvi, çikolata, şekerli gıda tüketimi en önemli etkendir." Yüksek lif tüketin! Kolesterol düzeyini düşürmek için ilaç ve beslenme düzenlemesine ihtiyaç olduğuna değinen Dr. Burak Başarır, "Kolesterol seviyesinin düşürmenin anahtarı yüksek lif tüketmektir" dedi. Dr. Burak Başarır, kolestrolü düşürmek için neler tüketmek gerektiğini anlattı: "Lif oranı yüksek gıdalar ise entegral ekmek, makarna ve buğday ürünleri, sebze ve meyveler, kuru baklagiller olarak özetlenebilir. Özellikle baklagiller (mercimek, nohut, kurufasulye, bezelye, barbunya) içindeki bazı maddeler kolesterol karşıtı çalışırlar ve hızla kolesterol seviyesini düşürürler. Sportif aktivite ve egzersiz iyi kolesterol olarak bilinen HDL'nin yükselmesine yardımcı olarak çok önemli bir rol oynar. Bayanlarda menapoz sonrası iyi kolesterol hormonal sebeplerle hızla düşmeye başlar ki bu da bayanların kalp krizi riskinin en çok arttığı dönemdir. Bitkisel ve hayvansal Omega 3 tüketimi kolesterol seviyesinin düşmesine yardımcıdır fakat tek başına yeterli değildir. Bir başka faktör yemeklerin hazırlanış şeklidir, tercih edilmesi gereken, sadece bitkisel yağların tüketilmesi (özellikle zeytinyağı), kızartmalardan uzak durulması, yemeklere, yağı yemek piştikten sonra eklenmesi, buğulama fırın ve haşlamanın tercih edilmesi olmalıdır. Tekli (zeytinyağı, badem, ceviz, avokado, fındık) ve çoklu doymamış yağ asitleri(mısır, soya, balık, ayçiçeği) ile doymuş (hayvansal yağlar, süt ve süt ürünleri, çikolata) ve transyağlar (margarin, fast food, bisküvi, şekerleme) tüketimi dışardan alınan kolesterol miktarını kontrol için ana kriteri teşkil etmektedir. Tekli ve çoklu doymamış yağlar kolesterol seviyesini olumlu yönde etkiler. Trans ve doymuş yağlar ise olumsuz etkirler ve kolesterolü yükseltirler. Besinlerdeki gizli kolesterol süt ürünleri, hazır gıdalar ve bisküvi ve türevlerinde saklıdır. Sadece kırmızı eti keserek çözüme ulaşmak mümkün değildir." Kahvaltıda: Peynir tercihleri her zaman az yağlı olanlardan yana yapılmalıdır. Lor peyniri ve keçi peyniri doğru tercihlerdir. Şarküteri tutkunu iseniz vazgeçemiyorsanız, en masumları hindi füme ve rozbif denebilir. Sucuk, salam, sosis ve benzerlerinden kolesterol sıkınıtınız var ise uzak durmanız gerekir. Balıkçıda: Deniz ürünleri karides, kalamar, istiridye yoğun kolesterol kaynaklarıdır. Balık tercihi büyük balıklardan ve ızgara olarak yapılmalı. Kebapçıda: Kebap yerine terbiyeli dana şiş, tavuk şiş, tavuk göğüs ızgara gibi tercihler daha doğrudur. Tavuk derisi de en az kuzu eti kadar sakıncalıdır ve yenmemelidir. Burada gözden kaçanlar genellikle tulum peynir ve süzme yoğurttur. Kafede: Karışık soslardan özellikle mayonezden sakınmak gerekir. Yağ, balzamik ve limon dışında sos kullanmamanız doğru olacaktır. Yemek tercihlerinde balıklı, tavuklu salatalar en iyi tercihlerdir. Makarna için sebze veya domates sosluları tüketmeniz tavsiye edilir. Kolestrol Diyeti: Haftada en az 2 öğün baklagil tüketilecek, mümkün is etsiz hazırlanacak. Her gün 2 porsiyon meyve ve 2 porsiyon sebze türevleri, aralarda 5-10 adet fındık veya ceviz veya badem alınabilir. Çerez, cips ve tatlılardan uzak durulmalı. | ||
Doðum kontrol hapýna dikkat!
Lancet tıp dergisinde yayımlanan ve 52 bin kadın üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, rahim ağzı kanserine yakalanma riski, doğum kontrol haplarının kullanım süresiyle artıyor. Bu hapları en az 5 yıl kullananlarda, rahim ağzı kanseri riski hiç kullanmayanlara oranla 2 kat artıyor. Ancak hap bırakıldıktan 10 yıl sonra bir kadının bu hastalığa yakalanma riski bu hapı hiç kullanmayanla aynı oluyor. Uzmanlar, doğum kontrol hapı kullanan kadınlara düzenli sağlık kontrolü yaptırmalarını tavsiye ediyor. Uzmanlar, araştırmanın, bir kadının doğum kontrol hapını kullanmayı bırakmasından sonra ne olabileceğini göstermesi açısından önemli olduğuna dikkat çekiyor. Geçmişteki araştırmalar, doğum kontrol hapı kullananlarda meme kanseri riskinin yüksek olduğunu, ancak yumurtalık ve rahim kanseri riskinin düşük olduğunu ortaya koymuştu. | ||
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)